MUsevi Yönetim Felsefesi

Cevapla
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

MUsevi Yönetim Felsefesi

Mesaj gönderen alone_man »

(Gönderilmiş İLetidir)

2. MUSEVİ YÖNETİM FELSEFESİ


2.1. Musevilik

Musevilik olarak da adlandırılan Yahudilik yaşayan dinlerin en eskilerindendir. Yahudilik, İsrailoğulları’nın tarihi içinde ortaya çıkmış olan bir dinsel gelenektir. Hz. Musa tarafından temsil edilen tevhidi düşünceyle Filistin-Ürdün’ün yerel dinsel geleneklerinin karıştırılması ve sık sık yaşanan yabancı istilalar ve sürgün olayları nedeniyle çeşitli yabancı inanç sistemlerinden etkilenme sonucunda Yahudilik geleneği oluşmuştur.


Bununla birlikte Yahudiliğin bir din mi yoksa ırk mı ya da bir kimlik mi olduğu hâlâ tartışmalıdır. Günümüzde pek çok Yahudi bile bu soruya net bir cevap vermekte zorlanmaktadır. Bir gerçek var ki Yahudilik İsrailoğlu kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.


Günümüz Yahudiliğinin sistematize edilişinde en önemli dönem, MÖ 6. yy’daki Kudüs’ün Babilliler’ce yakılıp yıkılmasını izleyen sürgün sonrası dönemdir. Bu dönemde İranlıların izni ve desteğiyle Filistin’e dönen katip Ezra, günümüz Yahudiliğinin temelleri sayılabilecek olan kutsal metinlerin ortaya çıkarılması, ırksal temizlik faktörünün vurgulanması ve bazı ritüellerin belirlenmesi gibi birçok önemli reform girişiminde bulunmuştur. Yahudilik tarihindeki ikinci önemli dönemeç ise Sanhedrin adı verilen yüksek kurumun kurulması ve faaliyetleridir.


Monoteist dinlerin en önemlilerinden kabul edilen Yahudilikte yüce bir tanrıya Yehova ya da Yahve’ye inanç vardır. Ancak inanılan bu tanrı, özelde Yahudi halkının tanrısı olarak kabul edilir; aynı şekilde Yahudiler de tanrının seçilmiş üstün halkı olarak görülür. Yahve ismi Musa öncesi dönemde Kenan bölgesi kavimlerinden biri olan Kenitlerin tanrılan pateonunundaki bir tanrı ismi olarak bilinmektedir. Yine Yahve yerine kullanılan EL, El Şeddai, El Bethel, El Elyon, El Olam, El Roi gibi isimlerin de Filistin bölgesindeki tanrı isimleri olduğu iddia edilmiştir. Kutsal metinlerde Yahve’den antropomorfik ve antropopetik bir varlık olarak söz edilir. O, insan şeklinde ortaya çıkan, yorulan, merdiven başında ayakta dinlenen, koklayan, yiyip içen, ayaklarını yıkayan, kaprisli, insanları kıskanan, öğrenen, öfkelenen, nefret eden, intikam alan, pişman olan, güreş yapan bir tanrıdır.


Eski Ahit’in ilk beş kitabında yer alan tanrı anlayışı monoteizmden çok henoteizmi çağrıştıran bir özellik göstermektedir. Zira Yahve, yaratıcı, koruyucu, her şeye hakim olan bir tanrı olmakla birlikte bir klan tanrısı görünümündedir.


Yahudilikte ırk temeline dayalı bir din anlayışı hakimdir. Karailer gibi bir iki marjinal mezhep dışında genellikle Yahudiliğin belirli bir soya mahsus olduğuna inanılır ve dışarıdan bir kişinin Yahudi olmasının mümkün olmadığı düşünülür. Yahudilikte kutsal literatür olarak Torah, Neviim ve Ketubim’den oluşan Tanah kabul edilir. Ayrıca Talmud ve günlük dua kitabı olan Siddur da kutsal metinler arasındadır.


İbrahim dinsel ata olarak kabul edilmekle birlikte Yahudi dini genellikle Musa’yla başlatılır. Ayrıca Davud, en önemli dinsel kişiliklerin başında gelir. O devrinde altın bir çağın yaşanıldığı büyük bir kral, dinsel bir önderdir. Tarihin sonun da Davud’un soyundan gelecek olan bir Mesih’in dağınık kabileleri bir araya toplayacağı ve bir yeryüzü cenneti oluşturacağına inanılmaktadır.


Yahudilikte kalıplaşmış iman esasları olmamakla birlikte Tanrıya, ahrete, meleklere, kitaplara ve Mesih’e iman gibi inanç ilkelerinin varlığı bilinmektedir.


2.1.1. Musevilik’e Göre Çalışanların Hakları ve Sorumlulukları


Musevi geleneğin, iş ahlakına karşı bakışı, seküler (dünyevi) iş ahlakı anlayışından üç noktada ayrılır. Birincisi, Musevilik, Tanrı’nın “değer”in nihai kaynağı olduğu kabulünü temel alır. İnsanın değeri vardır çünkü Tanrı’nın suretinden yaratılmışlardır. İnsanın itibarına; güvenlik, dürüstlük, başkalarının haklarına saygı ve toplumsal hayata katılım kavramlarıyla saygı gösterilebilir. İkincisi, Musevi iş ahlakı topluluk şartları içinde anlaşılmalıdır. Ahlaki emirler, önce topluluğun sonra bireyin iyiliği için gönderilmiştir. En temel topluluk ailedir. Ardından, yerel topluluk gelir. Eğer yerel topluluk, özel sorumluluklar talep ederse, çalışanların ve yerel bölge sakinlerinin gereksinimlerinin ortak noktalarda kesişmesi çok güçlü bir şekilde onaylanır. Topluluğun “iyi” olması, koffin ilkesi ile teşvik edilir. Bu asgari standart, “B’nin durumunun iyileştirilmesinin A’ya herhangi bir maliyeti olmayacaksa, A, bu durumun gerçekleşmesi için kendi yasal haklarından isteyerek feragat etmelidir” der. Topluluğun “iyi” olması lifnim mishurat hadin (kanun maddesinin önünde gitmek) ilkesi ile de gelişebilir. Kişi, ahlaki sorumluluklar yüzünden, kendine belli bir maliyeti olacaksa bile, yasal bir hakkından vazgeçebilir. Üçüncüsü, Musevi iş ahlakı birbirinden ayrı faaliyetlerden çok kişiliğe odaklanmıştır. Bir topluluğun içinde yaşayan insanlar, kendilerine daha iyi kişilere ve topluluğu da daha iyi bir topluluğa dönüştürebilirler.


Musevi geleneği tarafından emredilen insan haysiyeti, çalışanlara uygulanabilir. Örneğin. Musevi kutsal metinler, çalışanların maaşlarının zamanında ödenmesini söyler. Bu ödeme karşılığında, çalışandan üstün performans ve verimli hizmet beklenir. İşverenler, çalışanları gereğinden fazla sıkıntıya sokmamalı ve yeteneklerinden fazlasını istememelidir. Çalışanlara karşı kötü davranışlarda bulunulmamalı ve çalışanlar aşağılatılmamalıdır. Yerel geleneklerin çalışma saatlerine uyulmalıdır. İşverenin çalışanlarla ilişkisi ırk, cinsiyet, yaş veya din temellerine dayanmamalıdır. Bütün bunlar için, çalışanlar da sorumluluklarını yerine getirmelidir.


2.1.2. On Emrin Musevilik’e Göre Örgütlerdeki Güç ve Otorite Kavramlarına Etkileri



3000 yıl önce Tanrılar’ın kendi töreleri bir biriyle çatışmaya, çakışmaya başlamıştı. Yaşam alanının sınırlılığına karşın 35 000 Tanrı görev başındaydı. İnsanlar tanrılar arasında tek ölçü bulma ihtiyacı duydular. İşte bu amaçla Musa, kendi soyunu, ama insanlığı değil sadece kendi soyunu kurtarmak amacıyla, kahin Yetro’nun yanına kaçtı. O musevilerin tanrısıyla konuşacak kişiydi. Musa yanında kaldığı ve kızıyla evlendiği Yetro’nun sürülerine çobanlık yapıyordu. Ve her şey bir gün sürüyü güderken başladı. Burada Tanrı onunla konuştu: “Ben senin Tanrınım. İsrailoğulları’nın Mısır’daki feryatlarını duydum.” Musa Tanrı’ya adını sorunca “Ben Yehova’yım. Sonsuza kadar adım bu” der. Daha sonra Yehova, Musa’dan Firavun’a gidip Yahudiler’in Tanrısı’nın onunla rast geldiğini ve onun için kurban kesmek istediğini söylemesini istedi. Musa’ya Firavun’un kabul etmemesi halinde Mısır’ı on lanetiyle vuracağını ve Musa ile halkının Mısırlıları soyup kaçması gerektiğini söyler. Her şey aynen Yehova’nın dediği gibi olur.

Ve sonra Sina Dağında Museviliğin on emri Musa’ya verilir:

1-Ben seni kölelikten kurtaran Yehova’yım.

2-Benden başka Tanrı’ya tapmayacaksın.

3-Put yapmayacaksın.

4-Kendini büyültüp, Yehova’nın adını almayacaksın.

5-Altı gün çalışıp Cumartesi dinleneceksin.

6-Anneni babanı sayacaksın.

7-Öldürmeyeceksin.

8-Çalmayacaksın.

9-Zina etmeyeceksin

10-Komşunun varlığına göz dikmeyeceksin.


Bu on emrin sekizi Mısırlıların ölüler kitabında aynen vardı. Buradaki yenilik tek Tanrı’ya tapmak ve bir gün dinlenmektir.


On emrin Musevilik inancı aracılığıyla örgütlerdeki güç ve ototrite kavramlarına yansımaları şu şekildedir:


Komuta birliği ve otoritenin merkeziliği.
Otoritenin ücretlendirilmesine bağlılık ve örgüt içi konumdan onur duyma.
Merkezi otorite yüceltilme ve minnettarlığın bir erdem olması.
İşe ve çalışma günlerinde otoritenin düzenlemelerine bağlılık. Eğlenme ve dinlenme tatil günlerine özgü.
Örgütlerde kıdeme saygı ve otoritenin arkasından konuşmama.
Çatışmayı çözmek için şiddet uygun bir yol değildir.
Ticari sözleşmelere bağlılık kesindir.
Örgütün varlıklarını ve kaynaklarını boşa harcamama.
Örgütün sürekliliği ve büyümesi için rakiplere, tedarikçilere ve müşterilere karşı sorumlulukları yerine getirmek.
Mevcut pazar şartlarına göre tedarikçilere ve müşterilere adil davranmak. Bir işletmeyi yönetirken iş ortamındaki topluluğa zarar verilmemeli.



KAYNAKÇA


ALİ, Abbas J., Robert C. Kamp ve Monton Gibbs. “The Ten Commandments Perspective on Power and Authority in Organizations”, Journal of Business Ethics, 26:4, s. 351-361, Ağustos 200.


CEVİZCİ, Ahmet. Paradigma Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 1999.


ÇİĞDEM, Ahmet. Aydınlanma Düşüncesi, İletişim Yayınları, İstanbul, 1997.


HANÇERLİOĞLU, Orhan. Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1994.


HILL, Charles W. International Business, McGraw-Hill Irwin, New York, 2003.


GİDDENS, Anthony. Capitalism and Modern Social Theory, Cambridge University Pres, Cambridge, 1971.


KOYS, Daniel J. “Integrating Religous Principles and HRM”, Teaching Business Ethics, 5:2, s. 121-139, Mayıs 2001.


WEBER, Max. The Protestan Ethic and the Spirit of Capitalizm, Scribner’s Sons, New York, 1958.
Cevapla

“Musevilik” sayfasına dön