Bir Bektaşi Kitabıyla İlgili İnceleme

beyazgül12
Mesajlar: 1390
Kayıt: 26 Haz 2014, 15:36

Re: Bir Bektaşi Kitabıyla İlgili İnceleme

Mesaj gönderen beyazgül12 »

Çelişkileri koymak adına bir sürü saçmalık yazdık hocam Biralevi abiyi de biraz kızdırdık sanki..Ciddiye alanları soruyorsanız bizim köyde baya var şimdi ben bu kitaptan üç tane buldum daha baksaydım bulacağıma eminim..Kitapların sahipleri benden bu kitapları tekrar isteyecekler..Bende onlara bu kitapların yerine bir süpriz yapıp Şia kaynaklı kitapları vereceğim...Kendisi öldü gitti kitapları başımıza bela oldu..Halen okuyanlar var...selamlar
beyazgül12
Mesajlar: 1390
Kayıt: 26 Haz 2014, 15:36

Re: Bir Bektaşi Kitabıyla İlgili İnceleme

Mesaj gönderen beyazgül12 »

Bu kitabı aldığım ilk kişi altmış beş yaşlarında bir amcaydı..Ben bu kitabı isteyince bana şöyle dedi "bu kitabı al oku,iyi oku,anlayarak oku sana ışık olsun ,bu kitap çok doğru bir kitap ,aklına iyice yerleştir.."Bende az çok kitabın içeriğini bildiğim için şöyle karşılık verdim " Kusura bakma amca da ben bu kitabın poyasını ,uydurukluğunu ortaya çıkarmak için istiyorum..Siz bu kitabın ne kadar uyduruk bir kitap olduğunu bilmiyorsunuz artık bu saatten sonra da pek fazla anlayacağınızı da sanmıyorum ama işim bitince kitabı size geri getireceğim" dedim ve çıktım.Tahminlerim doğru çıktı..Sizlere ne kadar teşekür etsem azdır ..Diğer kitaplarını da bulunca Biralevi Abiyi kızdırmadan kitapları inceleyebilir miyiz ?
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Bir Bektaşi Kitabıyla İlgili İnceleme

Mesaj gönderen 3nokta »

Yok yok kızmamıştır. O kolay kızmaz.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Bir Bektaşi Kitabıyla İlgili İnceleme

Mesaj gönderen 3nokta »

HALK DEYİMLERİ

Halk deyimlerinde büyük hikmetler vardır.Kur’anı Kerim in içinde her şey mevcut olduğu gibi ,halk deyimlerinin içinde de her şey mevcuttur ve zengindir.Ne varki insanlar manaya aşina olamadıkları için ,sözün manası içinde dürülü kalıyor.Atom bulunduğu ve Ayın fet edildiği zaman Kur an da var idi dediler.Madem ki Kur an da vardıysa ,Kur an ı ençok okuyan Müslüman kesimi ,neden bu gerçeklere erişemediler?Sözde böyledir..Sözün bir meali bir de manası vardır.Mealini her insan anlar,manasını herkes anlamaz,er insan anlar.Mealinde kalan insan ,kesiretten geçip vahdeti veçullaha ermeyen ,ilmi cüz’i den geçip ilmi kün ‘e varamayan,manaya aşina ve kadir olamayan insandır.
Halk deyimleri ifadesini anlamakta zorlandım. Deyim deyimdir, deyimin halka ait olanı olmayanı mı var?
Deyimler ve atasözleri çeşitli deneyimler sonucu ortaya çıkmışlardır. Çok şey anlatırlar, insanın düşüncesini anlatmada kolaylık sağlarlar. Ancak deyimlerin bu özellikleri onları kaynak yapmaz, hele Alevilik konusunda hiç yapmaz. Ne yani deyimlerde her şey var diye şimdi çıkıp dinimizi deyimlerden mi öğrenelim? Kuran'ı bırakın deyimlere mi sarılın demek istiyor.
Yoksa bu deyimlerden atasözlerini mi kastediyor? Eğer öyleyse...
Peki birbirine zıt anlam ifade eden atasözlerini ne yapacağız?
O yüzden bu bölüm gerçekten çok ilgisiz!
Bu adreste örnek var:
http://www.bi-mer.com/kultur-Atas%C3%B6 ... i-461.html

Kod: Tümünü seç

'damlaya damlaya göl olur' / 'taşıma suyla değirmen dönmez'
'iyilik yap denize at' / 'merhametten maraz doğar'
'iyi insan lafın üstüne gelir' / 'iti an çomağı hazırla'
'zararın neresinden dönülse kardır' / 'gelen gideni aratır'
'bir elin nesi var iki elin sesi var' / 'nerde çokluk orda b.kluk'
'yüzü güzel olanın huyu da güzel olur' / 'yüzü güzel olanı değil huyu güzel olanı sev'
'fazla mal göz çıkarmaz' / 'azıcık aşım ağrısız başım'
'akıl akıldan üstündür' / 'aklın yolu birdir'
' kervan yolda düzelir' / ' balık baştan kokar'
'el elden üstündür' / 'alet işler el övünür'
'söz gümüşse,sükut altındır' / 'sükut ikrardan gelir'
'acı patlıcanı kırağı çalmaz' / 'yaşın yanında kuru da yanar'
'harama uçkur çözülmez' / 'güzele bakmak sevaptır'
'zorla güzellik olmaz' / 'zora dağlar dayanmaz'
'iki gönül bir olunca samanlık seyran olur' / 'iki çıplak bir hamama yakışır'
'öfke baldan tatlıdır' / 'öfke ile kalkan zararla oturur'
'bülbülün çektiği dili belası' / 'bilmemek ayıp değil sormamak ayıp'
'işleyen demir ışıldar' / 'insan yedisinde neyse yetmişinde de odur'
'eşeğe altın semer vursan da eşek yine eşektir' / 'ye kürküm ye'
'fazla mal göz çıkarmaz' / 'azı karar çoğu zarar'
'eğri otur doğru söyle' / 'doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar'
'insan kıymetini insan bilir' / 'insanoğlu çiğ süt emmiş'
'düşenin dostu olmaz' / 'dost kara günde belli olur'
'anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al' / 'beş parmağın beşi birbirine Benzemez'
'ava giden avlanır' / 'atın ölümü arpadan olsun'
'erken kalkan yol alır ' / 'acele işe şeytan karışır'
'olmaz olmaz deme, olmaz olmaz' / 'iş olacağına varır'
'birlikten kuvvet doğar' / 'körler sağırlar, birbirlerini ağırlar'
 'eski dost düşman olmaz' / 'güvenme dostuna saman doldurur postuna'
'tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır' / 'lafla peynir gemisi yürümez' postuna'
'harama el uzatılmaz' / 'üzümü ye bağını sorma'
'ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol' / 'hocanın dediğini yap, yaptığını yapma'
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
beyazgül12
Mesajlar: 1390
Kayıt: 26 Haz 2014, 15:36

Re: Bir Bektaşi Kitabıyla İlgili İnceleme

Mesaj gönderen beyazgül12 »

Kitabın geri kalan kısımlarındaki çelişkileri de yazmaya devam edelim o zaman ...yapılan iş yarım kalmasın .Teşekürler Hocam ..



.MADDE VE MANA:

Göz ile görülüp el ile tutulan her şey maddedir. Madde ile ilgili oluşmalarda maddedir. Adları ve maddi olayların yorumları ise manaya aittir.
Bilimin görme merkezi gözdür.Anlama merkezi kulaktır.Söyleme merkeiz ise dildir.Bunlar hep maddi varlıklardır.Amma dinlenen sözler ve konuşulan sözler manaya aittir.
İlmi Cüz’i maddiyat ilmi,ilmi kün ise maneviyat ilmidir.Dört kitap mana aleminde şöyle tanımlanır.Yerde ,gökte ,alemde ve Ademde.Yeryüzü birinci kitaptır,adı Sabırdır.Yeryüzünde canlı ve cansız her ne varsa bu kitabın yazılardır.Her cisim,her olay,mutlaka kendisinden insan oğluna bir şeyler anlatır.(Eğer dilini bilirsen )gökyüzü ikinci kitaptır.Adı Devirat.Gökyüzündeki cisimler bu kitabın yazılarıdır.(okumayı bilirsen ).Üçüncü kitap incinir.Alemde Alem ve Alemin konuşmaları hepsi de yazıdır sana bir şeyleri haber verir.Dördüncü kitap ise Ademdir.Bu Kur an dır.Çünkü her şeyi Kur’an ademdir.Dışın halktır fakat için Hak tır.Bu kitapların hepsi seni sana bildirir ve haber verir.Senin ulviliğini ,münevverliğini ve yeryüzüne halife olduğu mücdeler.Fakat dünya kitap ile dolsa,sende de okurluk olmasa yazık olmaz mı ?İnsanlar her şeyi maddi ve cüziyette görmektedirler.Mana diye bir şey bilinmez.Oysa Tanrı da mananın içindedir.Manayı bilmeyen manadan anlamayan,manadan duymayan adamın ne kendisi ile ne de Tanrı ile bir alakası yoktur.

BAZI TARİHİ OLAYLARIN MANASI

1-Hz Muhammed çalışmalarını sürdürürken Sufyan taraftarlarının öfkelenmesi,Hz Muhammed e kastetmeye çalışmaları ,bunun üzerine Hz Muhammed in Medine’ye hicret ederek çalışmalarını orada sürdürmesi tarihi ve maddi bir olaydır.
a)Gerçek bir hak yoluna girmiş insanın hali ve hareketi diğerlerine ters gelir ki ,bundan akrabai taallukatı rahatsız olduğundan o adamı rencide ederler ve çalışmalarını engellerler.(Bu benim de başıma geldi)İşte bu kişi bilinmedik bir memlekete giderek orada tanınmadığı için çalışmalarına devam eder.
b)Aslında Hz Muhammed nefsinin ikliminden pılını pırtısını toplayarak kaçmıştır.Rahman ruhun diyarına göç eylemiştir.Bu bir yoldur,geleceğe konulmuştur.Her insanın bunu yapması lazım ve gereklidir.Fakat ne yazık ki biz manadan anlamayız maddeyi de bilmeyiz.2-BİR ZAMANLAR bize masal anlatırlardı:Devler varmış,insanları yemek için kaçırır zindana atarmış,zindana attığı adamın gözünü kulağını yermiş.Bu zindanda onlardan eğer ahu feryat edenler, varsa sızlamaları Hz Muhammed e yetişirmiş.O da :Ya Ali git filan devin zindanında mümin ler var kurtar dermiş.Hz Ali de gelir onları kurtarırmış fakat devi öldürmezmiş.Bu işin meali böyle olmuştur.Bir de manasına bakınız.

Devler,insanları sömürgüye sokan fetvaclılardır.Bunların dev olduğunu şundan anlarız;benden alır yer,senden alır yer,on kişiden ,yüz kişiden ,bin kişiden alır yer,yine doymaz.Zindana atması da insanı tarihe bağlamasıdır.Dün bu günün zindanıdır.Çünkü,güneş bu gün doğmuştur.Hani dünkü gün nerede bir zindandır.Gözünü kulağını yemesi;insanı öylesine kötüleştirdi ki insan demeye dili varmaz.İşte bu;göze perdedir.O kimse bir daha insanı asla göremez.Göz gitti.Kulak ise Farzdan ,Sünnetten ,Vazı nasihattan o kadar kulağa doldurmuştur ki o kulak bir daha asla bir manayı çözemez ve bir şey anlatamaz.Kulak da gitti.Muhammed e münacatlarına gelince ;bu alem içindeki bu insanların eğer gönlünde “ya Muhammed “diye ahu feryat tecelli eylese Muhammed gelir.Bu mahavettir.Muhabbet geldiği zaman ,oda aşkı getirir.O kimse tecelliyete erince uyanır,farkı farkullaha geçer,artık ona ne dev ne de zindan tesir eder.Oradan kurtulmuştur.
3-Zamanında Hz Ali bir devin bendini bağlamış derler.Dev bu bendi çözdürebilmek için ,bütün peygamberlere sırası ile gidip yalvarmış ,hiçbirisi çözememiş;bunu “bağlayan çözer” demişler .Sonunda Hz Muhammed e gelmiş o da “bağlayan çözer “ demiş.Dev ağlamış sızlamış Hz Muhammed Hz Ali ye “çöz “demiş ve çözmüş.Bu deyimin manası ise şöyledir:Bentleri bağlı olan bağlar telkincilerdir.Hz Ali ise aşktır.Bu telkincilerin ve insanların bendi bağlıdır ki kendi kendilerini bilip bulamıyorlar.Tanrı aşkı insanın özünde doğduğu zaman bentleri çözülecek her şeyin aslına ereceklerdir.Bu kişiler her ne kadar da Tanrı ve Peygamber deseler bile bentleri çözülmez.Gerçek hedefe varamazlar.Oysa dünyada adem olmazsa Tanrı nın ne işi olabilir?Tanrı bir sırrı kudrettir,o da ademdedir.Bu yüzden adem her varlığa sahiptir.Ne yazık ki adem kendi varlığını yitirmiştir.İşte bu bir bent bağlılığıdır.Bu bendi kendi hatalarını bilerek Hak aşkına ağlayan çözer.Bağlayan değil ,ağlayan çözer.Çünkü Hak aşkına noksanını eline alıp ağlayan bir insana mutlaka Tanrının en büyük ihsanı olan aşk tecelli eyleyecektir. Aşkta tecelli eyledikten sonra adem uyanır,hamı ,hası ,eğriyi,doğruyu,zahiri,batını idrak eder,bent filan kalmaz.Ademin oluşumunu sağlayan dört alem ateş,yel ,su ,topraktır.Bunlardan yelin manası eldir.Yel aynı zamanda akıp giden zamana benzetilir.
beyazgül12
Mesajlar: 1390
Kayıt: 26 Haz 2014, 15:36

Re: Bir Bektaşi Kitabıyla İlgili İnceleme

Mesaj gönderen beyazgül12 »

Bu arada Hocam bence bu kitabın ismi bu kitaba hiç uymamış ne dersiniz..mesela şu isimlerden hangisi daha uygun olur sizce...Bir bektaşinin zırvalarından seçmeler, Herşey zırvalarda gizlidir,Ne ararsan zırvalarda ara, Zırvalardan bir demet, Zırvalar diyarında adım adım, Bektaşi babasının zırvalar günlüğü ..daha çoğaltılabilir ..selamlar...
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Bir Bektaşi Kitabıyla İlgili İnceleme

Mesaj gönderen biralevi »

gulbeyaz yazdı: ..Diğer kitaplarını da bulunca Biralevi Abiyi kızdırmadan kitapları inceleyebilir miyiz ?
Lokal bir tepki sayın çünkü saat geç olmuştu
Tabi ki kızmam

1- Bilimde kızmak olmaz
2-Zırvalar bağışıklık sisteminizi güçlendirir,tıpkı bazı dozda verilen virüslerin vücudu geliştirdiği gibi
3-Bu zırvaları ortaya koyarak halkımızı eğitmek zorundayız
4-Bektaşi zırvalarını kanıtlamak adına bunlar fırsattır iyi örneklerdir
5-Bu zırvalar sabrımızı da artırıyor
6-Muhakeme gücümüzü geliştiriyor
7-Kendimizi Bektaşi cephesinde bu virüslere karşı test edebiliyoruz
8-Kendimizi araştırmaya yönlendirmek anlamında da faydalı
9-Bektaşilikle mücadele konusunda pratik eğitim yapmışta oluyoruz,
10-Kızsak bile durmak yok yola devam))))
beyazgül12
Mesajlar: 1390
Kayıt: 26 Haz 2014, 15:36

Re: Bir Bektaşi Kitabıyla İlgili İnceleme

Mesaj gönderen beyazgül12 »

Kitabın devamı......



İNSANLIK ALEMİ

Kainatın bütün varlıklarının en üstünü insandır.Çünkü kainat onun hizmetinde ve onun için yaratılmıştır.O diğer bütün varlıklardan farklı olarak hizmetine sunulmuş olanlardan yararlanma yeteneğine sahiptir.Bu yetenekle de insanlar ,yaşamlarını daha da mükemmelleştirmek için yoğun ve çok uğraş içindedirler.
Bir yandan tıp ilmi kurulmuştur;hastalara şifalar dağıtılır.Bir yandan jeoloji ilmi kurulmuştur;dağı .taşı ,toprağın altı üstü araştırılır.Bir yandan Astronomi ilmi kurulmuştur;ayı,yıldızları ,kainatı araştırır.Bir yandan Zooloji ilmi kurulmuştur;pireden deveye büyük küçük bütün hayvanları araştırır.Bir yandan da Betonik ilmi kurulmuştur;tüm bitkileri araştırır,inceler.
Öylesine bir yüce varlıktır ki insan;Tanrı O’na gerekli olan her şeyi vermiş ve O’nu kendisine mekan eylemiştir.
Bir zamanlar,kazma ile ,çapa ile çalıştığı tarlada düşünüp taşınmış ve kara sabanı icat etmiştir.Ardından daha da yetkinleşmiş pulluğu yapmıştır.Önceleri hayvan gücünden yararlanırken sonra motor gücünü bulmuştur.İhtiyaç duymuş buharlı araçları yapmıştır.gerek duymuş elektriği bulmuştur.Yapmış yakıştırmış ,dünyayı Cennet e çevirmeyi başarmıştır.
Köyler kurmuş ,şehirler kurmuş ,toplumlar halinde yaşamayı öğrenmiştir
Tüm bu işler Tanrı dandır.Tanrı yapacağı işi kendini gizlemek için bir ademin eliyle yapar.Bu yapımı da gelişime göre yapar.Dünya aynıdır,değişmez.Tanrı da aynıdır.Fakat ilkellik ile sonuç vardır.Önde olmayan bir şeyi sonra yaparlar.Buda gelişime göre meydana gelir.Örneğin ,Tanrı Adem Peygamber e .,On suhuf Kur’ an gönderirken ,sırası ile gelen Peygamber e daha fazla;Hz Muhammed Mustafa ya ise 32 suhuf,114 sure,6666 ayet Kur ‘an göndermiştir.Bu gelişimi ispatlamanın en büyük delilidir.Yapılması gerekli bir işi bir ademin eliyle yapar,” filan adam şunu yaptı derler”Aslında yapan Tanrı dır.
Ne yazık ki ;kendilerini Tanrı ya en çok yakın gösteren Müslüman kesimi çoğu buluşta Tanrı ya aracı olamamışlardır.Gayrı müslüm dediğimiz kimseler ise buluşlarda Tanrı ya daha çok aracı olmuşlardır.
Bu durumu bir şeriat hocasına sordum:”Hocam ;gayri müslümler işlerinde daha çok maharetli,her şeyi onlar ihtaz ve icat ediyorlar,hani Tanrı ya yakın olan bizler hiç bir şey yapamıyoruz”dedim.Hoca bana ;”onların işi bizim de dinimiz doğru”dedi.Bu söz bana pek boş geldi.İşi ve işleği yanlış olan bir adam “dinim var “derse kendini aldatmış olur.Dini imanı olan kimse ondan korkarak hiçbir kötü işlek yapmaz. Daima hem halka yararlı iş yapar,hem de Hak ka yararlı iş yapar .Gerçek dindarlık budur.

YAŞAMI ETKİLEYEN ÖĞELER

Hoca Ahmedi Yesevi ,üç yüz tarikat şeyhinin başıydı (Meşayık ).Dergahına gelenin gidenin hesabı olmadığı halde ,kendisinin kaşık yapma sanatı vardı.Bir de öküzü vardı.Yaptığı kaşıkları heybesine koyar,heybesini de öküzün sırtına vurur.Kaşığı alan adam parasını heybeye kordu.Eğer kaşığı alıp parasını vermeyen olursa,öküz o adamın akşama kadar peşinde dolaşırdı.Neticede görenler ayıplarlardı ,adam parayı heybeye atardı.Akşam öküz eve geldiğinde ,Hoca Ahmet Yesevi heybeden paraları çıkarır kendi geçimini sağlardı.
Bu gerçeklerle bu günkü sömürücüleri kıyaslayın.Benim gördüğüm ,herkesin bildiği bir şey.Bir sömürücü eve girdiği zaman ,babasından ayrı,hanımından ayrı,oğlundan ayrı,kızından ayrı para ister ve onları sömürür.

İşte insanlar maddi yaşamın doğal bir gereği ve sonucu olarak kurulan bu düzenin bir parçasıdır.Bu yüzden de bu düzende ki her türlü maddi hareket ve değişikliklerde az çok tüm insanları etkiler.
Tüm bunlara rağmen manevi yaşamı etkileyen öğeler maddi yaşamdan kopuk değildir,ama onlardan biraz farklıdır.
Bir kere manevi yaşamın en temel gıdası inanç,ikrar,sevgi,şevkat,merhamet,muhabbet olduğuna göre,bunlar bize bu güne kadar din olarak kavratıldığına göre ,manevi yaşamımızı en çok etkileyen elbette ki din yorumcuları ve fetvacıları olmuştur.Ne yazık ki bu unsurların hiç biri kendilerinde mevcut olmadığı için bizlere sadece kendi bilgilerini aktarmışlardır.Kendileri ise uyanmamış kördür.Bizi de kör eylemeye çalışmışlardır.Çoğu kanuni yollardan ,devlet tarafından görevlendirilmiş çoğu da kendi bilgisiyle saf insanların üzerinde maneviyat veya din diye bir sömürü kurmuştur.Fetvalarla da insanları sımsıkı bu sömürüye bağlamıştır ki,bu bağı kimsenin koparmaya cesaret ve gücü yoktur.
Gerek geçmişte ,gerek günümüzde ,bir insan çıkar çalışır,didinir ,maneviyatını kurtarır,kendisini bulur,özünü görür;bir gerçek er makamına ulaşır.Sonra da dönüp geride kalan insanlara bakar ki ,bu insanların gittikleri yol ,yol değil koyun sürüsü gibiler.Ya putlara tapıyorlar ya da inanç nedir bilmeden ,insanlıklarının farkına varmadan helak olup gidiyorlar.Bu gerçek er geri dönüp bu insanlara yolu göstermeye çalışır ,fakat ne yazık ki tarihte birçok örneğini gördüğümüz bu değerli insanı kendisine ve yoluna çok inanmış gibi gönünen bir çıkarcı bir gün katledip ortadan kaldırır.Buna rağmen o gerçek erin ortaya koyduğu gerçek yol yürekten inanmış ,ikrar/iman vermiş kişiler tarafından sürdürülüyorFakat yol seyrini hemen değiştiriyor.Kısa zamanda çıkarları icabı sömürücülüğe dönüşüyor.Bunun farkına kimse varamıyor.Aynı zatın yolu olduğunu söylüyorlar.Kendi koydukları düzmece yolları o gerçek erin yolu gibi gösteriyorlar.Kendi menfaatlarına uygun sözleri o peygamberin sözü gibi aktarıyorlar.Hasılı ne yapar yapar ,zavallı insanları etrafına toplayarak onların maddi varlıklarını ,kazançlarını kendi keselerine aktarmanın her türlü yollarını arar bulurlar.Bu düzenin etkisinden kendisini kurtaramayan zavallılar neticede zay olup giderler.

NE YAPMALI ?

Her işin emeği çilesi ,cilvesi vardır.Ağzına koyduğun lokmayı çiğnemeden yutamıyorsun.Emeksiz yemek olmaz.
Bu insanların çoğu ekmekten ,yemekten kaçmazlar da işin garip yanı telkinciler bu insanların ağzını boşa vermiş,koşun demiş .Nereye ?Bir kişinin bu fetvacıların telkinlerinden kendini koparması kolay bir iş değildir.Ancak kişiyi onlardan tecelliyet koparabilir ki o da yalana gelmez gerçeğe gelir.İşin kötü tarafı yolu yolağı bilmeyen ,kendi önünü göremeyen kör kimseler,insanları menzile götürmek için peşine takıyor.Kendinin çektiği zorluklara o zavallı insanları da düşürüyor.
Başka bir örnek:Deryadan bir gemi iskeleye yanaşmış.İnsanlara seslenmiş:”Gelin binin ,sizi cevhere götüreceğim !”İnsanların bir kısmı “bu gemi batar,bizde boğuluruz”diye binmemiş,çoğu binmiş.İlerde kaptan demiş ki “Gemiden inin ,denizde yüzün ki size cevher vereyim”bir kısım insan gemide kalmış “inersek boğuluruz “demişler .Bir kısmı da atlamış ,yüzmüşler.İleri de yine kaptan “Denize dalın ki ,size cevher vereyim “bir kısmı korkmuş ,birazı dalmış dibinde dolaşırken içinde cevher bulanlar bakmışlar ki ,derya ,deniz,dalan bulan hepsi kendi;kendinden başka kimse yokmuş.Güzel de o kadar zahmetlere korkmadan ,yılmadan katlanırsa bir kişi tabidir ki her şeye sahip olacaktır.Mülkün sahibi bile kendi emeğinin karşılığını ona verecektir.Şimdi vatandaşa soralım :”İslamın şartı kaçtır?””beştir “diyecektir.”Bunu iyi bildin ya içindeki ejderhan kaçtır ?”Onu bilemez .Gücü yetse seni dövmeye kalkar.Şimdi ben sana söyleyeyim.”İçinde yedi başlı ve birde eşli bir ejderha vardır.Senin yaptığın namazı ,niyazı,ibadeti,hayır ve hasenetin hepsini o yedi baş yedi,gitti,sen boşlukta kaldın.Sende ona yardımcı olduğun için onun eşisin.O yatar sen doğurursun .Onun için dünyada hiçbir varlığına güvenme .Çünkü o yoktur sen kendini aldatırsın.
beyazgül12
Mesajlar: 1390
Kayıt: 26 Haz 2014, 15:36

Re: Bir Bektaşi Kitabıyla İlgili İnceleme

Mesaj gönderen beyazgül12 »

Kitabın sahibi amca benden bu kitabı geri istedi.."Okuduysan kitabımı geri getir ,anlayabildin mi çok doğru bilgiler var değil mi dedi" Bende dedim ki " bak amca ,bu kitabın yazarı hep kafasından geçenleri yazmış..Dünyada kitap kökü kesildi de kala kala biz bu uyduruk kitaba mı kaldık ,eğer öyleyse vay bizim halimize ,sana kitabı geri getireceğim ,daha işim bitmedi "
dedim..
beyazgül12
Mesajlar: 1390
Kayıt: 26 Haz 2014, 15:36

Re: Bir Bektaşi Kitabıyla İlgili İnceleme

Mesaj gönderen beyazgül12 »

Hocam bu kitabın her tarafı çelişkili ...Hangi birini yazacağımı şaşırdım...


Kitabın devamındaki çelişkiler....



SEYİTLİK

Bazı kimseler kendilerini aleyül ala görerek diğer insanları kendilerinden aşağı görürler.Seyidim,dedeyim,evladı resulüm gibi sözlerle kendisine paye vererek onların kesesinden kendine bir pay ayırır.Bu kabil insanların görüşüne göre kendileri nurdan gelmiş ,diğer insanlar ise hardan gelmiştir.Kendi kendine takılan bu rütbeler sömürü düzenini daha da kolaylaştırmaktan başka bir şey değildir.Cenabı Allah iki çeşit insan yaratmamıştır.Bir kısmını nurdan ve diğer bir kısmını da hardan yaratarak birini o birinin üzerine sömürmek için egemen kılmamıştır.Bu hali meydana getirenler açıkgöz ,çıkarcı ve sömürücü insanlardır.Şöyle söylerler”Efendim elimde beratım vardır.Ben seyidi saadetim”derler Esasında seyit ve evladı resul olan gerçek erlerdir.Bunlar da kağıt ile değil,kemalet ve fazilet iledir.
Vesikaya gelelim .Bunun iki şıkkı vardır.Birincisi gayet zengin yedirmiş ,içirmiş bir vesika almış,bunu padişahın başvezirine onaylatmıştır.Vesika ,insanoğlunun kemalet ve faziletini artırmaz.İkinci şıkkı ise ,o zaman vesikayı (secere ) alan adam keramet veya mucize sahibi olduğundan keramet ve mucizesini ibraz ederek bir vesika almıştır.Her ne şekilde olursa olsun bu gün bu vesikayı (secere ) alan yoktur,en az iki veya üç göbek geçmiştir.Onun için o adam sen değilsin .Bir kişi iyi oldu diye onun evladı ,torunu veya gelen soyu hep iyi olmaz ve iyi olmasına da imkan olmaz.Seyit ve Evladı Resul olan kişinin işleği diğer insanlardan apayrı olur.Bu günkü seyitlerde ise hiç kimsenin kabul eylemeyeceği haller mevcuttur.
Kendisini kutnu kumaş sayarak karşıyı çul çaput addederek bir sömürü düzen sağlamanın manası nedir acaba ?Peygamberler,Veliler ,Evliyalar ve bilumumum gerçekler böyle çeşitli bahanelerle insanları sömürdüler mi ?
Bu seyit efendiler konuştukları zaman “anadan atadan doğmak zulumet;Yoldan erkandan mürşitten doğmak inayet hidayet” diyorlar.Bu demektir ki ,bir kişi inayete hidayete erişmek için ikinci bir doğumdan geçmesi lazımdır.Durum böyleyken bu muhterem seyit efendiler Anadan doğduğu zaman hemen seyit oluyor.Hiçbir ikinci doğuma veya bir mürşide intisap ederek kendisini yetiştirmesine gerek bile duymuyor.Kendi sözünü ele aldığımız zaman zulumetin içinde inayet hidayet olmaz.Oysa kendisi daha halen zulumettedir.Kendisini kurtaramamıştır.Çünkü ikinci doğuma geçmemiştir.O halde bu kimse nasıl seyit olur ve nasıl insanları irşat eyler ?Çok düşünmeye gerek yok az bile düşünseniz gerçekler apaçık meydana çıkıyor.Bu ahlak düşkünü adamlar ,yıllar yılı masum insanları sömürmüş gitmişler.Bu gibi savsatalara artık kapılmamalı ,kendi çıranı kendin yakmalısın,hiç kimse sana ışık tutamaz.



ESKİ BİLGİLERİ TERK EYLEMEK
Aslında gerçek olarak marifet yoluna girdiğin zaman kuvvetli bir tefekkür sende uyanır düşünür bakarsın ki eski bildiğin bellediğin öğrendiğin duyduğun işlerin hepsinde bir yanlışlık ve bir terslik vardır.Onun için bunları tamamen kafandan ve gönlünden silmelisindir ki yerine yenisi gelebilsin.
Şimdiye kadar bildiğin ,inandığın ,duyduğun ,bellediğin şeyler hepsi de elin malıdır.Çünkü bir başkasından duymak bir başkasının inancına girmektir.Oysa bunları terk ederek yerine yenisini alabildiğin zaman bu senin öz malın ve senin öz kazancın oluyor.İşte bu insanların gafil,hak ve hakikatten mahrum kalmaları hep elin bilgisiyle ,elin inancıyla, elin malıyla gezdikleri içindir ki kendi şahsiyetlerini yitirmişlerdir.”Filan böyle demiş”,filan güzel demiş ama sen o filan değilsin;ya sen nesin ,nerdesin,makamın mekanın haniya?sen seni var eylemek için hep bir filan kişi mi olacaktır?Sen seni neden tanıyıp var edemezsin?İşte marifet kapısının önemi budur.Eski bilgileri sıyırıp atmak yenisini ve hak tecelliyetini doldurmak ,o zaman kendini bulmuş ve kişiliğini ispatlamış olursun.Gerçek doğuş o zaman kişiyi daha yeni hem de bilinmedik bir ilimle doldurur ki işte buna zatı zatullah denilir.Şöyle bir deyim vardır.”Benim kafam boş bir şey almıyor “Bu yanlış değil midir?Eğer boş olsa dolması kolay olur .Aslında doludur da ondan daha bir şey almaz.Almaya yer kalmamıştır ki .Her ne kadar dolu ise de boş şeylerle dolu olduğu için yine de o kafaya boş kafa derler.
Bütün bu Marifet hizmetleri bu benim borcum vazifemdir deyip namaz kılarcasına yapılırsa insanı hiç de içine götüremez,yine dışta kalır.Örneğin bu yazdıklarımın hepsi senin için bir ezberdir.Bunun gerçeğine ve hakikatına varmak için kendinden tecelli ettireceksin .O zaman kendi içine girer marifet ehli olursun.
İnsanoğlu her yeteneğe sahip olmasına sahiptir,amma bu yeteneklerinin on misli gaflete girmişlerdir,gömülmüşlerdir.Bu gaflet içerisinde kendisini arama ,bulma sevdası çırpınırken,bir başka gafile sarılır.Çeşitli kurtarma vaatleri ile her ikisi de çırpına çırpına yok olup giderler .Kendi kendilerini bir türlü var edemezler.
Bir kişiyi çevirip “İnsanlığını bize ispat edebilir misin ?”dersek;cevap olarak hemen “Tanrı beni insan olarak yaratmış “diyecektir.Madem ki Tankı seni insan olarak yarattı,o halde o varlık Tanrı nındır.Senin varlığın nerede ?diye sorsak;”Elhamdülillah Müslümanım “diyecektir.”Müslümanlığını ispatla “desek bize bellediği mevki neyse oradan söz edecektir.Eğer Şeriatçı ise Şeriattan söyleyecektir.Şeriat Hz Muhammed in yoludur.Bu gün o da yozlaştırıldığına göre zavallının elinde hiçbir tutanak kalmamıştır. İnsanlık bedensel varlığın yaşamıyla isbat edilmez.İnsanlığımızı birilerinin ortaya koyduğu yoldan gittiğimiz içinde isbat edemeyiz.İnsanlığımızı ispat edebilmemiz için dünyayı deney laboratuarı olarak kullanmalıyız,önümüzdeki varlıkla bütünleşmeli ,hakikata varmalı ve konuştuğumuz her söz,yaptığımız her işle bunu göstermeliyiz.Kendi özümüzün yolunda yürümeli ve Tanrı ile bütünleşmesini bilmeliyiz.Bunu başarmışsak artık kimse bize bunu sormaz.Eğer bakar kör değilse kişi insan olduğunu mutlak görür. Örneğin Kur ‘anı Kerim Hz Muhammed in kitabıdır.O zat kendi kitabını okumuş .Sende de aynı kitap var ,fakat sen dünyaya kapıldığından onu yitirmişsin.Kur ‘anı Samit ve Kur’anı Natık.Kur ‘anı Natık sensin ,senin kitabın.Kur ‘anı Samit se Hz Muhammed in bu günkü okunan kitabıdır.İşte kişi ne zaman kendi kitabını okumaya başlarsa o zaman insan olmanın yolları o kimseden başlar.Ben insanım demeyle insan olunmaz.İnsan yaşamını etkileyen ilmi ikiye ayırmak mümkündür:
1- Fen İlmi 2-Edep Erkan İlmi
EDEP ERKAN İLMİ

Bu ilim,insanların hakkına ,hukukuna saygılı olmayı ,kimseyi incitmemeyi gösterir..Kutsal kitaplarda peygamberler hep aynı şeyi uygulamışlardır.Fakat yine de bu ilim ;ilmi cüzi dir.Çünkü cüz okurlar,küli değildir.Cüzi ilmin metni cemiyete şumul eder.İlmi kün ise kişinin hem şahsı hem de batınıdır.Başka bir deyimle ilmi cehri ve ilmi dehri de derler.
İlmi Cüz anadan ,atadan ,hocadan yoldaştan,kitaplardan bellenilen bir ilimdir.Bu ilim insanın manevi hayatını Rahman ruhu gerileten bir ilimdir.Çünkü gerçeğin önüne perde çeker.


İLMİ KÜN:

Bu ilim,Hz Muhammed in ilmidir.Bu ilim ,ilmi cüzi de olduğu gibi dışarıdan öğrenilmez.Bu ilim tecelliyettir.Tanrı nın kendisinde doğuşudur..Böyle kişileri bu ilim özden gelen bir ilhamdır.Kainatın aslına erer ve kainatın aslını görür.İşte bunun içindir ki ,Kur ‘anı Natık sensin Kur’anı Samitten kat kat üstünlüğün vardır.Onun için Tanrı Adem oğluna “sen kendini tanı “demiştir.Sen kendini tanırsan kainat senin içinde bir zerredir.Kendini tanımazsan sen kainatta bir zerresin.
Gerek geçmişte,gerek günümüzde fen ile edep erkan ilmi taraftarları sürekli çatışırlar .Hiç bir zaman biribirleri ile kaynaşamadıkları gibi birbirlerine genellikle düşman olurlar .Birbirine yobaz derken diğeri de ona şeytan icadı ,gavur icadı gibi mahlaslar takar.İşte bu gafilliğin ve kendini tanımazlığın büyük bir ürünüdür
Cevapla

“Bektaşi Kaynakları” sayfasına dön