Sünni Hacı Bektaş!!!???

KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

Sünni Hacı Bektaş!!!???

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

Alevilerin Hz. Pir dediği, her cemde adını andığı, dergahının eşiğine yüz sürdüğü, hünkar diye nitelediği Hacı Bektaş Veli Sünni mi yoksa ?

Eğer Sünni ise nedir Sünnilik ?

Kapsamlı teolojik ve hatta felsefi açıklamalardan ziyade güncel hayata yansıyan yönüyle Sünnilik Ebu Bekir, Ömer, Osman, Muaviye, Yavuz Selim ve bu süreğin mensuplarının hilafetini meşru görme, Hazreti Ali ve soyuna sevgi ve saygı duymakla birlikte masumiyet ve imametlerini kabul etmeme, ibadet olarak günlük beş vakit namaz, ramazan orucu, Kabe’ye hac vb. ritüelleri uygulama, ibadethane olarak cami ve mescitleri benimseme, itikatta Eş’ari ve Maturidi, amelde Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli ekollere mensup olma şeklinde nitelenebilir.

Hacı Bektaş Veli, bu açıklamaya uygun bir dinsel anlayış ve yaşantıya mı sahipti gerçekten ?

Bu yönde yoğun bir propagandanın yapılmakta olduğunu görüyoruz. Peki kim yapıyor bu propagandayı ?

Alevi meselesini teolojik ve tarihsel kaynakları kullanarak halledebileceklerini düşünen misyoner Sünni İlahiyatçılar…

Gerçek şu ki, Hacı Bektaş Veli’yi Sünni teolojiye uygun bir biçimde yeniden inşa etme etkinliği bu şekilde sürdüğü müddetçe asimilasyonun çok büyük ivme kazanacağını söylemek zorundayız.

Hacı Bektaş –ı Veli’nin kimliğini yeniden inşa etmek mümkün müdür ?

Evet mümkündür. Zira Hz. Pir’in kimliği sağlam ve nesnel kaynaklara dayanmamaktadır. Pir’e dair bilgiler büyük ölçüde menkıbevidir. Aslolan da Alevi Bektaşi belleğindeki menkıbevi Hacı Bektaş’tır.

Ona ait olduğu düşünülen yada sanılan kimi yapıtların incelenmesi ve yorumlanması üzerinden yürüyen yeniden inşa süreci karşısında “ Hakiki Hacı Bektaş” ı anlatma yada açığa çıkarma çabalarının yeterince güçlü olduğunu söyleyemeyiz.

Hacı Bektaş denilince akla gelen yada getirilen ilk eser Makalat’tır. Hünkar’ın yazdığı ileri sürülen bu eseri Sünni bakışla yorumlayıp Hacı Bektaş üzerinden yürütülmek istenen asimilasyon süreci için şimdilerde yeni bir malzeme daha bulundu Hünkar’a atfedilen kayıp Fatiha Tefsiri…

Öncelikle Makalat’a dair birkaç kelam edelim

Eserin Hünkar’a aidiyeti tartışma konusu yapılmaktadır. Fakat tüm tartışmalara karşın bu eserin Hünkar’a ait olduğu noktasında ittifaka yakın bir görüş birliği mevcuttur. Bununla birlikte, bir eserin bir şahsa ait olması o eserin her türlü müdahaleden azade bir biçimde günümüze değin ulaştığı anlamına gelmez. Anlaşılan odur ki, “ Makalat “ Hünkar’a ait olsa bile çeşitli müdahalelere maruz kalmış bir yapıt hüviyetindedir. Başka bir deyişle eser özgünlüğünü / orijinalitesini birebir koruyabilmiş bir yapıt değildir. Eserin pek çok değişik nüshalarının bulunuyor oluşu bunu göstermektedir.

Bir de, bir eserin her zaman müellifinin gerçek düşüncelerini bire bir yansıtıyor olması da mümkün olmayabilmektedir. Kimi zaman bazı eserler başkaca nedenlerle de yazılabilmektedir. Bir hususta ne denli bilgi sahibi olunduğunun gösterilmesi amacıyla yahut bir takım baskılar nedeniyle gerçekte kabul edilmediği halde kimi fikirler esere yansıyabilmektedir.

Batıni / Alevi bir derviş olduğu kesin olan Hünkar Hacı Bektaş Veli‘nin de benzer bir nedenle yapıtına kimi zahiri / Sünni unsurları kattığı anlaşılmaktadır. Sonucunda büyük bir katliam yaşanan Babai kalkışmasının cereyan ettiği bir dönemde egemen dinsel anlayışın baskısıyla Batıni bir önderin kimi saldırılara karşı savunma amaçlı, Sünni anlayış doğrultusunda bazı görüşleri eserine dahil etmesi kaçınılmaz bir durumdur.

Nitekim Hünkar, o dönemde Sünni egemen anlayışa daha yakın olan Mevlana ile zamandaştır. Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana ile Hünkar’ı karşılaştırırken “Mevlana Celaleddin” adlı yapıtında Hünkar için şöyle demektedir:

“Halbuki Horasani’lerden olmakla birlikte ne kadar bilgin olduğunu bilemediğimiz, ancak ‘Makalat’ına ve gene elimizde bulunan bir ‘Şathiyye’sine nazaran derin ve geniş bir bilgiye sahip olmaktan ziyade münteşir (yaygın,dağınık) terbiyeyle yetiştiğini sandığımız Hacı Bektaş, bir halk isyanının arda kalanları tarafından ulu tanındı. Bilgisi, meşrep ve mezhebi bakımından yalnız medrese mensupları tarafından değil, tarikatçılar tarafından da kınanan bu zümre, ilk zamanlardan itibaren gizlenmeye lüzum görmüş ve tekkelerini, şehirleri bile dağ başlarında, ıssız yerlerde kurmuştur. Ortodoks Müslümanlıktan dışarı gören saltanat ve medrese, bu zümreyi vakıftan da mahrum etmişti.” (s. 239- 240.)

Bu ifadeler Batıni / Alevi zümre üzerindeki baskının ne denli şiddetli olduğunu göstermesi bakımından kayda değerdir. Böylesi bir baskının izlerinin “ Makalat “a da yansımış olması olasıdır.

Yapıtın Türkçe tercümesinin başında yer alan ifadeler bazılarınca onun Hünkar’a ait olmadığı şeklinde yorumlansa da biz bu kanıda değiliz. Ancak biz o ifadelerin esere yapılan müdahalelerin kanıtlarından biri olduğu kanısını taşımaktayız. Söze konu ifadeler şu şekildedir:

“ Çün selam ve salat ol resulu’llah hazretine ve âline olduktan sonra ol esrar sözlü ve kelecisi tuzlu ve latif sözlü ve güler yüzlü ve Makalat ıssı ve şeri’at soyı ve tertib – i marifet
ve genc – i hakikat ve makam ehli sevmedi cehli ve sahib – i genc- i ulûm o kutb – ı ma’lûm Sultan Hacı Bektaşıyyü’l Horasânî kaddesa’llahu sırrahu’l – azîz ol dîn çırâğı îman nurınun yağı ve erenlerün turağı böyle beyan kılur kim… “

Bu ifadelerin eserin yazıcısı tarafından yazılmadığı kesindir. Kültürümüzde hiçbir eser sahibi, kendi eserinin başına kendini övücü ifadeler koymaz. Bu ifadeler esere yapılan müdahalenin kanıtlarından biridir. Ayrıca yapıtı Türkçe’ye çevirdiği bilinen Said Emre’nin yapıta kendi şiirlerinden de eklemeler yaptığı ileri sürülmektedir.

“Makalat”ın Arapça orijinalinin sağlıklı ve tam bir nüshası da mevcut değildir.

DİB’in bu yapıtı yeniden bastırmasındaki en önemli amaç, “dört kapı kırk makam”daki şeriat kapısında yer alan ve üçüncü makamda yazılı olan şu ifadelerdir:

“ Üçüncü makam: Zekâtdur, orucdur, güci yeticek hacca varmakdur ve hem gazâdur ve hem cenabetden arınmakdur. Kavluhû teâlâ:

ve akimu’s- sâlâte ve âtü’z-zekâte…

ve savm – ı şehr- i ramazân.

…ve hıccu’l – beyti meni’stetâ’a ileyhi sebîlen…”

DİB, bu ifadeleri özellikle öne çıkararak en büyük derdi olan namaz, Ramazan orucu ve Kabe’ye hacca gitmeyi Alevilere benimsetmeyi amaç edinmektedir.

Oysa Alevilikte, Sünni ve Şiilerin anladığı çerçevede namaz, Ramazan orucu ve Kabe’ye hacca gitmek fiilen yoktur. “Makalat”ta bu ifadelerin yer alması yukarıda da belirttiğimiz gibi Sünni egemen din anlayışı karşısında geliştirilen bir savunma argümanıdır.

Bu ifadelerden yola çıkarak ve “Makalat”ı bütünsel açıdan ele almadan Hünkar’ı Sünni ilan etme cüreti bile gösterilmektedir. Böylelikle Alevilik, Sünniliğin içinde yer alan bir tarikat olarak yeniden düzenlenmeye çalışılmaktadır.

Oysa bu ifadeler zahiri Sünni inanca yapılan göndermeden başka bir şey değildir. Tıpkı İslam olmanın koşullarından birinin Kur’an’dan önceki kutsal kitaplara inanmak olması gibi Batıni inanca mensup olmanın koşullarından biri de zahiri ibadet ve inançları teorik olarak zikretmektir. Kişi zahiri aşamayı geçip Batına ulaştıktan, yani tarikat kapısına geldikten sonra artık onun için şeriata ait ibadet biçimleri gerekliliğini kaybeder. Hünkar’ın burada bu gerçeği zahir ehlinin hücumlarına da engel olacak biçimde ustaca dile getirdiği anlaşılmaktadır.

Hünkar’ın “ En büyük ibadet insana hizmettir.” Buyruğu aslında namaz, Ramazan orucu, Kabe’ye haccetmek gibi zahiri ibadetlerin Batın ehli için öneminin olmadığını dile getirmektedir.

“Ellerin Kabesi var, benim Kabem insandır…” demek suretiyle gerçek Kabe’yi insanın gönlü olarak gören Hünkar’ın zahiri haccın değil, Batıni haccın önemini işaret ettiğini anlamaktayız. Nitekim, Hünkar’ın, yoldan insanlara engel olan bir taşın kaldırılıp atılmasını hacda şeytan taşlamaktan değerli olduğunu dile getirmesi de gerçekten manidardır.

Hünkar’ı Sünni ibadetleri yapan biri olarak gösteren anlatılar, tümüyle uydurmadır. Ona namaz kıldıran, Ramazan orucu tutturan, Hacca götüren zihniyet, Aleviliğin temeline dinamit koymaya çalışan zihniyettir. Onun hakkında uydurulan kimi menkıbeler, onu Sünni gösterme uğraşısının ürünleridir.

Hünkar’a bağlanan / talip olan Said Emre’nin nasıl zahiri ibadetleri terk edip Batıni yola girdiğini şiirlerinden net bir biçimde anlıyoruz:

“ Unuttum namazımı, dosta tutdum yüzümü,
Dost kendü mürvetinden bir işaret eyledi.

Ne taat var ne salat, ne zikir var ne tesbih,
Bu beş vakit namazumı ışka gaaret eyledi.

( …)

Kanda baksam dopdolu Hacı Bektaş Veli,
Bu Said kemter kulı oldı adet eyledi.”

Görüleceği üzere Hünkar’a bağlanmadan önce namaz kılan Said Emre, artık bu ibadeti terk ettiğini, nereye baksa Hünkar’ı gördüğünü açıkça belirtmektedir.

Demek ki Hünkar’dan eğitim aldığında kişi namaz, Ramazan orucu gibi zahiri ibadetleri aşıyor. Batıni bir yola girip Alevi oluyor.

Bu ifadelerden Said Emre’nin Hünkar’a bağlanmadan önce zahiri Sünni inançta olduğu anlaşılıyor.

Görüleceği üzere Said Emre, Türkçe’ye çevirdiği “ Makalat” tan ne anlaşılması gerektiğini şiirleriyle ortaya koymaktadır. Ancak yüzyıllar sonra DİB ve onun güdümünde çalışan Sünni misyonerler Alevi halka “Makalat “ı istismar edip beş vakit namazı, Ramazan orucunu ve Kabe’ye haccı dayatmaya çalışmaktadır.

Ayrıca Hacı Bektaş Veli ve ona intisap edenlerin maruz kaldıkları hücumu göstermesi bakımından aşağıya aldığımız, bir Bektaşi ozana ait olan şiir de anlamlıdır:

"Kılarız namazı kılmayız değil.
Biz Hakk'ın emrini bilmeyiz değil.
Kur’an kitabımız, İslâm dinimiz.
Hadisten, âyetten almayız değil.
Bildik rumuzunu savm ve salâtın.
İsteyip ıssını bulmayız değil. “

Şiirde geçen “ Bildik rumuzunu savm ve salatın. “ sözü de gerçekten çok manidardır. Savm ve salat yani oruç ve namazın, burada Bektaşi anlayışına uygun bir biçimde bir rumuz / simge olduğu vurgulanmaktadır.

Hünkar’ın dergahında namaz için düzenlenmiş hiçbir mekan yoktur. Kıble istikametinde ayarlanmış Mescid tarzı bir oda mevcut değildir. Bugün Hacıbektaş dergahının hemen yanında buluna cami ise 2. Mahmut tarafından Bektaşiliğin yasaklanması ve yüzlerce Bektaşi önderinin idam edilmesi ve Bektaşi dergahlarına Nakşi şeyhlerin atanması ile başlayan süreçte yapılmıştır. Yüzlerce yıl boyunca cami ve namaz bilmeyen, hakka ibadetini Batıni yolda ayin – i cem ederek yapan Alevi Bektaşiler, Osmanlı’nın inanılmaz baskısıyla böyle bir camiye mahkum edilmek istenmiştir.

Gelelim bulunduğu söylenen Fatiha Tefsiri’ne…

Yard. Doç Dr. Hüseyin Özcan’ın İngiltere’de bir müzede bulduğu eserin hem Sünni dinci çevrelerde hem de bazı Alevi çevrelerde büyük bir heyecan yarattığını gözlemlemekteyiz.

Özelikle Zaman Gazetesinde bu konuyla ilgili çıkan haber ve yazılar yıllar önce Prof. Dr. M. Esad Coşan’ın Makalat’a dair yaptığı yorumları çağrıştırmaktadır.

Bu kitabın Hünkar’a ait olduğunun kanıtlanması kanaatimizce imkan dahilinde değildir. Kimi Sünni itikat ve ritüelleri muhtevi bu kitabın da tıpkı Makalat gibi Sünnileştirme operasyonu için kullanılacağı anlaşılmaktadır. Özellikle Sünni dinci misyoner kesimler tarafından sıkça gündeme getirilen bu kitap, Makalat’ı tahrif yoluyla ulaşılmak istenen amaca ulaşmada yeni bir malzeme olarak görülmektedir.

Şimdi sormak zamanıdır

Peygamberin vefatından yüzyıllar sonra yazıya geçirilen hadislerin tahrif edildiğine ve hatta yer yer Kur’an’ın dahi Hülafa – i Selase ve Emeviler tarafından değiştirilmiş olabileceğine inanan Aleviler, Selçuklu ve Osmanlılarca kendilerine, inançlarına, dergahlarına yönelik yoğun saldırı, baskı, zulüm ve katliamlar yaşatılmışken nasıl olur da Hünkar’a atfedilen eserlerin emin bir biçimde günümüze ulaştığı konusunda kuşkuya düşmezler ?

O Selçuklu ki, Babai ayaklanması ardından Alevi Kızılbaş Türkmenlerin adeta kökünü kazımak istercesine katliamlar yapmış değil midir ?

Sünni misyonerlerin iddia ettikleri gibi Hacı Bektaş Sünni inançta birisi idiyse neden Anadolu’nun ücra bir köyüne gidip yerleşsin ?

Dönemin Sünni bilginlerinin kentlerde ve özellikle de merkezi kentlerde yaşadıklarını biliyoruz.

Babai ayaklanması sonrası Alevi Türkmenlerin dağlara ve ücra yerlere çekildikleri ve çoğunlukla Hacı Bektaş’a intisap ettikleri de bilinmektedir.

Hacı Bektaş Batıni bir önder değil de iddia edildiği gibi Sünni biri idiyse Batıni Babai isyancılar ona neden bağlansın ?

Osmanlı’nın da Bektaşiliğe nasıl müdahaleler yaptığı ve sonunda Bektaşi dergahlarını nasıl yakıp yıktığı bilinmiyor mu ? Dergahlara atanan Nakşi şeyhlerin Alevi Bektaşi öğretisini yozlaştırmaya çalıştıkları ve yazılı pek çok esere müdahaleler yapmış olma ihtimalleri göz ardı edilebilir mi?

Hacı Bektaş Sünni ise ve eserlerinde Sünni itikat ve ritüelleri anlattıysa, yüzlerce Bektaşi babasının idam gerekçeleri arasında Sünni ibadetleri yapmama suçlaması da neden vardır ?

Yoksa o babalar pirlerinin yoluna uymuyorlar mıydı ?

Ne denilirse denilsin, ne yapılırsa yapılsın, şurası bir gerçek ki, İslam tarihindeki muhalif kanadı temsil eden ve genel anlamda Alicilik olarak nitelenen, hemen hemen tüm Batıni ekoller şer’i ibadetler ve şer’i hükümlere de muhalefet etmişlerdir. Bunu kimi zaman alenen kimi zamanda “ sırrı sır ederek ” yapmışlardır. Şer’i ibadet ve hükümler çoğunlukla egemen din anlayışıyla özdeşleştirilmiş ve top yekün muhalefet etme isteği bu alana da şamil kılınmıştır. Bununla birlikte bazen de “sırrın faş olmaması için “ de yer yer egemen din anlayışının ( Sünnilik ) kimi itikat ve ritüellerini benimser görünmüşlerdir.

Hal böyleyken Batıniliğin yaşayan en güçlü devamı olan Alevi Bektaşileri, Hazreti Muhammed, Hazreti Ali, On iki imamlar ve Hacı Bektaş Veli üzerinden Sünni ibadet ve itikatlara çekme uğraşısının ne denli abes olduğunu zikretmeye lüzum var mıdır ?

Ta ki Aleviler sırrı sır etmeyi bilip yola sahip çıksınlar…

Ta ki Aleviler, kendi inanç önderlerinden ( dede, baba vb. ) yola dair ne gördülerse öyle yaşasınlar…

Zira, yol cümleden uludur.

Mustafa Cemil Kılıç
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Mesaj gönderen 3nokta »

Mustafa Cemil Kılıç Sunni bir diyanetçidir. Namazı'ın yerine semahı; Ramazan yerine muharrem orucunu; camii-mescit yerine ise cemevini savunuyor. Peki bu meseleler bu adamı neden ilgilendiriyor? Bu adamın yazılarını eleştirdiğimizde yorumlarımız neden yayımlanmıyor?
Murat böyle bir yezitin bir yazısına güvenmen onu buraya taşıman çok ilginç gerçekten.
Yazısı her açıdan eleştiriye açıktır. Bir kere yazarının kimliği ve güttüğü amaç bellidir.
Makalat'ı incelediğimizde onu yazanın sunni olduğu açıktır. Hem bu eser tahrif olmuş olsa bile: tahrif olmuş bir esere itimat edilir mi? kaldı ki bu eserlerin 12 imamlarla ne ilgisi var? Hani biz kuranın ehli beyt e göre yorumlandığı islama inanıyorduk??? Bunu belirtmek istedim. Geri kalan kısımlarına paragraf paragraf yanıt gelecektir.
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Mesaj gönderen biralevi »

Bu M.cemil kılıç denen adamın Sünni kökenli ilahiyatçı olduğunu aynı zamanda türk faşisti olduğunu ve Bektaşilik kanalıyla Alevilerin içine girmeye çalıştığını bazı işbirlikçilerin kapılarını bu meluna açtığını bu melunun tek amacının 12 imam yolunun önlenmesi için zehir akıtmak olduğunu daha önce belirtmiştik.
Yazdıklarının hiçbirisine inanmıyor sadece bunları taktik olarak yazıyor amacı alevi halkını bildikleri kültürle dolduruşa getirip 12 imam yolunu yani Şiiliğin yayılmasını önlemektir,bu nedenle inandıklarını içinden çıktığı Sünni toplumuna değilde alevi halkına anlatmaya çalışıyor,ve beldiğimiz işbirlikçilerde (karacaahmet kurumlaşmaları,avrupadaki kurumlaşmalar vs )bu adama söz hakkı veriyorlar içlerine alıyorlar.

Kod: Tümünü seç

Eğer Sünni ise nedir Sünnilik ? 

Kapsamlı teolojik ve hatta felsefi açıklamalardan ziyade güncel hayata yansıyan yönüyle Sünnilik Ebu Bekir, Ömer, Osman, Muaviye, Yavuz Selim ve bu süreğin mensuplarının hilafetini meşru görme, Hazreti Ali ve soyuna sevgi ve saygı duymakla birlikte masumiyet ve imametlerini kabul etmeme, ibadet olarak günlük beş vakit namaz, ramazan orucu, Kabe’ye hac vb. ritüelleri uygulama, ibadethane olarak cami ve mescitleri benimseme, itikatta Eş’ari ve Maturidi, amelde Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli ekollere mensup olma şeklinde nitelenebilir. 
Yanlışlar...:Hz.Ali soyuna sevgi ve saygı demiş muaviye lanetinide bu kapsamda değerlendirmiş oysa hepiniz biliyorsunuz ki o lanetin döneminde hutbelerde Ehli beyte küfürler edilirdi,Ayrıca 5 vakit namaz oruç,hac ayırtedici özellik değildir bunlar ortak özelliklerdir,ama bu melunun amacı bu ibadetlerden alevi halkını uzak tutmak olduğu için bu ibadetleri Sünni inanç adı altında veriyor,yani Alevilikte yok demeye getiriyor.

Kod: Tümünü seç

Hacı Bektaş –ı Veli’nin kimliğini yeniden inşa etmek mümkün müdür ? 

Kod: Tümünü seç

Evet mümkündür. Zira Hz. Pir’in kimliği sağlam ve nesnel kaynaklara dayanmamaktadır. Pir’e dair bilgiler büyük ölçüde menkıbevidir. Aslolan da Alevi Bektaşi belleğindeki menkıbevi Hacı Bektaş’tır. 
Mademki bektaş efendinin kimliği ile ilgili sağlam ve nesnel kaynaklar yok,o halde bu topluma hiçbir nesnel kaynağı olmayan meçhul bir adamı ne diye önder diye takdim edip duruyorsunuz?

Kod: Tümünü seç

Öncelikle Makalat’a dair birkaç kelam edelim 

Eserin Hünkar’a aidiyeti tartışma konusu yapılmaktadır. Fakat tüm tartışmalara karşın bu eserin Hünkar’a ait olduğu noktasında ittifaka yakın bir görüş birliği mevcuttur. Bununla birlikte, bir eserin bir şahsa ait olması o eserin her türlü müdahaleden azade bir biçimde günümüze değin ulaştığı anlamına gelmez. Anlaşılan odur ki, “ Makalat “ Hünkar’a ait olsa bile çeşitli müdahalelere maruz kalmış bir yapıt hüviyetindedir. Başka bir deyişle eser özgünlüğünü / orijinalitesini birebir koruyabilmiş bir yapıt değildir. Eserin pek çok değişik nüshalarının bulunuyor oluşu bunu göstermektedir. 
Tabi sende biliyorsunki makalat Sünni tezler üzerine ayrım noktaları incelendiğinde yazarının Sünni olduğu açığa çıkan bir eserdir bu nedenle bu kitaba el katılmış,orjininalitesini kaybetmiş
deyip sıyrılmak daha kolaydır

Kod: Tümünü seç

 
Batıni / Alevi bir derviş olduğu kesin olan Hünkar Hacı Bektaş Veli‘nin de benzer bir nedenle yapıtına kimi zahiri / Sünni unsurları kattığı anlaşılmaktadır.

Peki yukarıda Hz. Pir’in kimliği sağlam ve nesnel kaynaklara dayanmamaktadır diyorsun ama burada Batıni bir alevi derviş olduğu KESİNDİR.diyorsun, efendi sen iyice şaşırdın,kendinide inkar noktasına geldin.

Kod: Tümünü seç

 Sonucunda büyük bir katliam yaşanan Babai kalkışmasının cereyan ettiği bir dönemde egemen dinsel anlayışın baskısıyla Batıni bir önderin kimi saldırılara karşı savunma amaçlı, Sünni anlayış doğrultusunda bazı görüşleri eserine dahil etmesi kaçınılmaz bir durumdur. 

Ha şimdide bektaşı takiyeci yaptın,yukarıda net bir şey söylenemez dedin aşağıda Batıni yaptın şimdide takiye yaptığı için Sünni izler taşır dedin bence sen yazdıklarını okumuyorsun sallıyorsun,o yüzyılda ne takiyesiymiş ortada o yıllarda anadoluda Sünni bir saltanatmı varki takiye yapsın,takiye yapan adam Konya Selçuklunun yanıbaşına yerleşirmi?

Kod: Tümünü seç

Nitekim Hünkar, o dönemde Sünni egemen anlayışa daha yakın olan Mevlana ile zamandaştır. Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana ile Hünkar’ı karşılaştırırken “Mevlana Celaleddin” adlı yapıtında Hünkar için şöyle demektedir: 

“Halbuki Horasani’lerden olmakla birlikte ne kadar bilgin olduğunu bilemediğimiz, ancak ‘Makalat’ına ve gene elimizde bulunan bir ‘Şathiyye’sine nazaran derin ve geniş bir bilgiye sahip olmaktan ziyade münteşir (yaygın,dağınık) terbiyeyle yetiştiğini sandığımız Hacı Bektaş, bir halk isyanının arda kalanları tarafından ulu tanındı. Bilgisi, meşrep ve mezhebi bakımından yalnız medrese mensupları tarafından değil, tarikatçılar tarafından da kınanan bu zümre, ilk zamanlardan itibaren gizlenmeye lüzum görmüş ve tekkelerini, şehirleri bile dağ başlarında, ıssız yerlerde kurmuştur. Ortodoks Müslümanlıktan dışarı gören saltanat ve medrese, bu zümreyi vakıftan da mahrum etmişti.” (s. 239- 240.) 

GÖlpınarlı bu genellemeyi klasik alevi yerleşimleri hakkında yapıyor,bektaşın yerleştiği yer dağlık falan değil düz bir ovanın yamacı Konya Selçuklunun yan4ıbaşı ,sulucakarahüyükün haritada yerine baksana,ayrıca bektaşı halkın tanıması 2,bayezid döneminde onun yazdırdığı velayetnameden sonra oluyor ondan önce kimsenin ona veli yada seyit dediği falanda yok,varsa söyleyin o kaynağı bizde bilelim.

Kod: Tümünü seç

Bu ifadeler Batıni / Alevi zümre üzerindeki baskının ne denli şiddetli olduğunu göstermesi bakımından kayda değerdir. Böylesi bir baskının izlerinin “ Makalat “a da yansımış olması olasıdır. 
Baskı yemiş o yüzden makalatı yazmış bu nedenle Sünniliği makalata hakim olmuş,şunun ilim diye sattığı teze bakın,komik ötesi trajik

Kod: Tümünü seç

Yapıtın Türkçe tercümesinin başında yer alan ifadeler bazılarınca onun Hünkar’a ait olmadığı şeklinde yorumlansa da biz bu kanıda değiliz. Ancak biz o ifadelerin esere yapılan müdahalelerin kanıtlarından biri olduğu kanısını taşımaktayız. Söze konu ifadeler şu şekildedir: 

“ Çün selam ve salat ol resulu’llah hazretine ve âline olduktan sonra ol esrar sözlü ve kelecisi tuzlu ve latif sözlü ve güler yüzlü ve Makalat ıssı ve şeri’at soyı ve tertib – i marifet 
ve genc – i hakikat ve makam ehli sevmedi cehli ve sahib – i genc- i ulûm o kutb – ı ma’lûm Sultan Hacı Bektaşıyyü’l Horasânî kaddesa’llahu sırrahu’l – azîz ol dîn çırâğı îman nurınun yağı ve erenlerün turağı böyle beyan kılur kim… “ 

Bu ifadelerin eserin yazıcısı tarafından yazılmadığı kesindir. Kültürümüzde hiçbir eser sahibi, kendi eserinin başına kendini övücü ifadeler koymaz. Bu ifadeler esere yapılan müdahalenin kanıtlarından biridir. Ayrıca yapıtı Türkçe’ye çevirdiği bilinen Said Emre’nin yapıta kendi şiirlerinden de eklemeler yaptığı ileri sürülmektedir. 

“Makalat”ın Arapça orijinalinin sağlıklı ve tam bir nüshası da mevcut değildir. 
Eee o zaman neyi tartışıyoruz onun diyorsan sünnidir,onun değil diyorsan o zaman takiye yaptıda bunlar oldu niye diyorsun?son kararın nedir makalat onunmudur değilmidir bir karar verin artık.

Kod: Tümünü seç

DİB’in bu yapıtı yeniden bastırmasındaki en önemli amaç, “dört kapı kırk makam”daki şeriat kapısında yer alan ve üçüncü makamda yazılı olan şu ifadelerdir: 

“ Üçüncü makam: Zekâtdur, orucdur, güci yeticek hacca varmakdur ve hem gazâdur ve hem cenabetden arınmakdur. Kavluhû teâlâ: 

ve akimu’s- sâlâte ve âtü’z-zekâte… 

ve savm – ı şehr- i ramazân. 

…ve hıccu’l – beyti meni’stetâ’a ileyhi sebîlen…” 

DİB, bu ifadeleri özellikle öne çıkararak en büyük derdi olan namaz, Ramazan orucu ve Kabe’ye hacca gitmeyi Alevilere benimsetmeyi amaç edinmektedir. 

Oysa Alevilikte, Sünni ve Şiilerin anladığı çerçevede namaz, Ramazan orucu ve Kabe’ye hacca gitmek fiilen yoktur. “Makalat”ta bu ifadelerin yer alması yukarıda da belirttiğimiz gibi Sünni egemen din anlayışı karşısında geliştirilen bir savunma argümanıdır. 
Yok yahu,demek hz.Alinin yolunda ramazan orucu namaz hac yok öylemi,Alevileri dinsiz olarak göstermeye ne kadar meraklısınız,alçaklar sizi,
Sonra utanmadan makalattaki bu kelimeler savunma argümanıdır de....insanda biraz utanma olur,ar olur yüz olur,hadi Müslüman değilsin bari insan ol,

Kod: Tümünü seç

Bu ifadelerden yola çıkarak ve “Makalat”ı bütünsel açıdan ele almadan Hünkar’ı Sünni ilan etme cüreti bile gösterilmektedir. 
E nerden yola çıkacaktık onun kitabıysa sünnidir onun değilse onu önder diye niye zorluyorsunuz,kitabı sözü kaynağı olmayan biri Alevilerin önderi diye neden zorlayıp duruyorsunuz,uykularınız neden kaçıyor? Bilinki hiçbir güç 12 imam yolunun yayılmasına engel olamaz,çabalarınız beyhudedir,

Kod: Tümünü seç

Oysa bu ifadeler zahiri Sünni inanca yapılan göndermeden başka bir şey değildir. Tıpkı İslam olmanın koşullarından birinin Kur’an’dan önceki kutsal kitaplara inanmak olması gibi Batıni inanca mensup olmanın koşullarından biri de zahiri ibadet ve inançları teorik olarak zikretmektir. Kişi zahiri aşamayı geçip Batına ulaştıktan, yani tarikat kapısına geldikten sonra artık onun için şeriata ait ibadet biçimleri gerekliliğini kaybeder. Hünkar’ın burada bu gerçeği zahir ehlinin hücumlarına da engel olacak biçimde ustaca dile getirdiği anlaşılmaktadır. 
Artık gerisini kıvırabilirsin,laf ebeliği demogoji,çarpıtma ancak 12-13 yaş grubu için tabi,

Kod: Tümünü seç

Hünkar’ın “ En büyük ibadet insana hizmettir.”
Peki bu sözü hangi eserinde söylüyor? Bunuda yazsaydın ya,yazamıyorsun değilmi çünkü sallıyorsun,

Kod: Tümünü seç

Ellerin Kabesi var, benim Kabem insandır…”
peki bunu hangi eserinde söylüyor ?yukarıda net eseri yok diyorsun sonra ona aitmiş gibi birçok söz uyduruyorsun,niye sözün kaynağını vermiyorsun?uydurduğun içinmi yoksa?

Kod: Tümünü seç

demek suretiyle gerçek Kabe’yi insanın gönlü olarak gören Hünkar’ın zahiri haccın değil, Batıni haccın önemini işaret ettiğini anlamaktayız. Nitekim, Hünkar’ın, yoldan insanlara engel olan bir taşın kaldırılıp atılmasını hacda şeytan taşlamaktan değerli olduğunu dile getirmesi de gerçekten manidardır. 

Eh uydurduktan sonra boyamak daha kolay,uydurelliziyne minel becerihu (uydur uydur söylenin arapçası sanırım böyleydi)

Kod: Tümünü seç

Hünkar’ı Sünni ibadetleri yapan biri olarak gösteren anlatılar, tümüyle uydurmadır.
Çok bilimsel bir tavır oldu,sizinkiler uydurma deyip sallamak,sonrada asıl uydurmaları yapmak,münafıklığın alametlerinden birisi,

Kod: Tümünü seç

 Ona namaz kıldıran, Ramazan orucu tutturan, Hacca götüren zihniyet, Aleviliğin temeline dinamit koymaya çalışan zihniyettir. Onun hakkında uydurulan kimi menkıbeler, onu Sünni gösterme uğraşısının ürünleridir. 
Birçok konuda anlaşamadığımız diyanetçiler ilahiyatçılar akedemisyenler araştırmacılar ve bizler hacı bektaşın Sünni olduğu konusunda anlaşıyoruz ve bundan en çok senin gibiler panik yapıyor neden? Yoksa özel görevlimisin?


Kod: Tümünü seç

Hünkar’a bağlanan / talip olan Said Emre’nin nasıl zahiri ibadetleri terk edip Batıni yola girdiğini şiirlerinden net bir biçimde anlıyoruz: 

“ Unuttum namazımı, dosta tutdum yüzümü, 
Dost kendü mürvetinden bir işaret eyledi. 

Ne taat var ne salat, ne zikir var ne tesbih, 
Bu beş vakit namazumı ışka gaaret eyledi. 

( …) 

Kanda baksam dopdolu Hacı Bektaş Veli, 
Bu Said kemter kulı oldı adet eyledi.” 

Görüleceği üzere Hünkar’a bağlanmadan önce namaz kılan Said Emre, artık bu ibadeti terk ettiğini, nereye baksa Hünkar’ı gördüğünü açıkça belirtmektedir. 

Demek ki Hünkar’dan eğitim aldığında kişi namaz, Ramazan orucu gibi zahiri ibadetleri aşıyor. 
Said emrenin kitabı varmı? Bu dörtlüğün onun olduğunun kanıtı varmı? Onun bektaşın öğrencisi olduğunun kanıtı nedir? Bektaşın ardıllarını yazan bilgilerde said emre neden ciddiye alınmıyor adı geçmiyor?yaşadığı yer belli değil soyu sopu belli değil kitabı yok vs buna rağmen sait emre yoluyla bektaşın kimliğinimi çözüyorsun? Ne bilimsellik ama sana yakışıyor

Batıni bir yola girip Alevi oluyor.
Adamların istediği Alevilik bu işte,ibadetlerden uzak durmak şeklinde yani Alevilerin dinsiz olmasını istiyorlar dertleri güçleri bu,bunun için zavallı bektaşıda dinsiz yapıyorlar batını daisi diyorlar,bektaş kalksa yüzünüze tükürürdü,

Kod: Tümünü seç

Bu ifadelerden Said Emre’nin Hünkar’a bağlanmadan önce zahiri Sünni inançta olduğu anlaşılıyor. 
Emre sünniymiş bektaşa bağlanmış Batıni alevi olmuş öylemi?namazı orucu bırakmış vay .........vay

Kod: Tümünü seç

Ayrıca Hacı Bektaş Veli ve ona intisap edenlerin maruz kaldıkları hücumu göstermesi bakımından aşağıya aldığımız, bir Bektaşi ozana ait olan şiir de anlamlıdır: 

"Kılarız namazı kılmayız değil. 
Biz Hakk'ın emrini bilmeyiz değil. 
Kur’an kitabımız, İslâm dinimiz. 
Hadisten, âyetten almayız değil. 
Bildik rumuzunu savm ve salâtın. 
İsteyip ıssını bulmayız değil. “ 

Şiirde geçen “ Bildik rumuzunu savm ve salatın. “ sözü de gerçekten çok manidardır. Savm ve salat yani oruç ve namazın, burada Bektaşi anlayışına uygun bir biçimde bir rumuz / simge olduğu vurgulanmaktadır. 
Burada fazla kıvıramamışsın olmamış,ayrıca Bektaşilere yapılan hücum 1826 dan sonradır ve siyasidir bu tarihten sonraki Bektaşilik hacı bektaşında reddeceği bir Bektaşiliktir.ama bunu sana anlatmak mümkün değil,görevin nedeniyle....

Kod: Tümünü seç


Hünkar’ın dergahında namaz için düzenlenmiş hiçbir mekan yoktur.

Kıble istikametinde ayarlanmış Mescid tarzı bir oda mevcut değildir. Bugün Hacıbektaş dergahının 

Aradan geçmiş nerdeyse bin yıl kerpiçten yapılan bir mihrabmı arıyorsun?sen orasının sürekli tamirat gördüğünü orjinal halinin bilinmediğini bilmiyormusun?
Elinde orijinal halinin resmi mi varda mescid tarzı oda yok diyorsun,

Kod: Tümünü seç

hemen yanında buluna cami ise 2. Mahmut tarafından Bektaşiliğin yasaklanması ve yüzlerce Bektaşi önderinin idam edilmesi ve Bektaşi dergahlarına Nakşi şeyhlerin atanması ile başlayan süreçte yapılmıştır. Yüzlerce yıl boyunca cami ve namaz bilmeyen, hakka ibadetini Batıni yolda ayin – i cem ederek yapan Alevi Bektaşiler, Osmanlı’nın inanılmaz baskısıyla böyle bir camiye mahkum edilmek istenmiştir.


Nakşilere verildi çünkü Bektaşilikle nakşilik aynı kökten kabul ediliyordu,şu yüzlerce Bektaşi önderini değil birkaç dede ismi yazsana asılan? Ve kaynağını tabiki,tam tersi derngahdaki dedeler amasyaya gönderildi asılmadılar,


Kod: Tümünü seç

Gelelim bulunduğu söylenen Fatiha Tefsiri’ne… 

Yard. Doç Dr. Hüseyin Özcan’ın İngiltere’de bir müzede bulduğu eserin hem Sünni dinci çevrelerde hem de bazı Alevi çevrelerde büyük bir heyecan yarattığını gözlemlemekteyiz. 

Özelikle Zaman Gazetesinde bu konuyla ilgili çıkan haber ve yazılar yıllar önce Prof. Dr. M. Esad Coşan’ın Makalat’a dair yaptığı yorumları çağrıştırmaktadır. 

Bu kitabın Hünkar’a ait olduğunun kanıtlanması kanaatimizce imkan dahilinde değildir. Kimi Sünni itikat ve ritüelleri muhtevi bu kitabın da tıpkı Makalat gibi Sünnileştirme operasyonu için kullanılacağı anlaşılmaktadır. Özellikle Sünni dinci misyoner kesimler tarafından sıkça gündeme getirilen bu kitap, Makalat’ı tahrif yoluyla ulaşılmak istenen amaca ulaşmada yeni bir malzeme olarak görülmektedir. 
Dur daha adamlar açıklamadı bile içindekileri,ne kadar peşin hükümlüsün,hadi biz bektaşa Sünni diyoruz alevi halkı oradan uzaklaşsın 12 imamlara kavuşsun diye peki bu akedemisyenlerin Sünni demedeki çıkarı nedir?ayrıca adam kaynak bulmuş ortaya koyuyor Sünni türünden kaynak ise adamların suçu ne?biz alevi olarak bektaşın Sünnileşmesinden memnuniyet duyuyoruz da sen Sünni ilahiyatçı bir ırkçı olarak neden rahatsız oluyorsun?

Kod: Tümünü seç

Şimdi sormak zamanıdır 

Peygamberin vefatından yüzyıllar sonra yazıya geçirilen hadislerin tahrif edildiğine ve hatta yer yer Kur’an’ın dahi Hülafa – i Selase ve Emeviler tarafından değiştirilmiş olabileceğine inanan Aleviler, Selçuklu ve Osmanlılarca kendilerine, inançlarına, dergahlarına yönelik yoğun saldırı, baskı, zulüm ve katliamlar yaşatılmışken nasıl olur da Hünkar’a atfedilen eserlerin emin bir biçimde günümüze ulaştığı konusunda kuşkuya düşmezler ? 

Kuşkuya düşerlerse eseri olmayan birinin yolundan nasıl gidilir?gitmek doğrumudur? 12 imamların bunca eserinin peşine düşmek varken eseri olmayan kuşkulu bektaşın peşine düşmek akıl işimidir? Diye sorularını genişletelim.

Kod: Tümünü seç

O Selçuklu ki, Babai ayaklanması ardından Alevi Kızılbaş Türkmenlerin adeta kökünü kazımak istercesine katliamlar yapmış değil midir ? 
Babai ayaklanmasında herkes vardı ekonomikti Sünni alevi çelişkisi o dönemlerde yoktu ,

Kod: Tümünü seç

Sünni misyonerlerin iddia ettikleri gibi Hacı Bektaş Sünni inançta birisi idiyse neden Anadolu’nun ücra bir köyüne gidip yerleşsin ? 

Konyanın yanıbaşı sulucakarahüyük ücra bir köşemi,o dönem merkez Konya idi düşün bakalım hatta haritaya bak,


Kod: Tümünü seç


Babai ayaklanması sonrası Alevi Türkmenlerin dağlara ve ücra yerlere çekildikleri ve çoğunlukla Hacı Bektaş’a intisap ettikleri de bilinmektedir
.

O dönem ortada bir tarikat yoktuki intisap etmiş olsunlar,tarikatı 2.bayezid yüzyıllar sonra kurdu,

Kod: Tümünü seç

Hacı Bektaş Batıni bir önder değil de iddia edildiği gibi Sünni biri idiyse Batıni Babai isyancılar ona neden bağlansın ? 
Bağlandıklarını sen söylüyorsun Babailere katılan insanlar bugün Alevilerin içindede Sünnilerin içindede varlar ve sadece Türkler değil Kürtler ve hiristiyanlarda vardı isyan ekonomikti kendin çalıp kendin oynuyorsun

Kod: Tümünü seç

Osmanlı’nın da Bektaşiliğe nasıl müdahaleler yaptığı ve sonunda Bektaşi dergahlarını nasıl yakıp yıktığı bilinmiyor mu ? 

Tam tersi yüzyıllarca Osmanlı türbeyi tarikatı destekledi vakıftan araziler bağladı besledi askerlikten muaf tuttu taki 1826 yılılna kadar hatta ondan sonra bile istanbulda onlarca tekke varlığını açık açık sürdürdü,1826 gelip geçmişti barış sağlanmaya çalışıldı ama tam bu esnada Osmanlı yıkıldı tarikatlar kaldırıldı

Kod: Tümünü seç

Dergahlara atanan Nakşi şeyhlerin Alevi Bektaşi öğretisini yozlaştırmaya çalıştıkları ve yazılı pek çok esere müdahaleler yapmış olma ihtimalleri göz ardı edilebilir mi? 

Nakşi şeyhler de tarikatçıydılar tarikatın varlığını sürdürmesini sağladılar ve bektaşa asla atmadılar sahip çıktılar yesevi kökünden kardeş kabul ettiler,ihtimalleri boşver hangi esere hangi nakşi müdahale etmiş onu söyle,

Kod: Tümünü seç

Hacı Bektaş Sünni ise ve eserlerinde Sünni itikat ve ritüelleri anlattıysa, yüzlerce Bektaşi babasının idam gerekçeleri arasında Sünni ibadetleri yapmama suçlaması da neden vardır ? 

Bu 1826 dan sonra olan bir şeydir yeniçeri bağı ile ilgilidir,suçlama Sünni ibadeti yapmama değil ibadet yapmama şeklindeydi çünkü yeniçerile yabancı unsurdu ve Müslümanlaşmaları sorunluydu,1826 dan önce neden suçlanmadılar?yavuz suçlamadı kanuni suçlamadı neden?

Kod: Tümünü seç


. Bununla birlikte bazen de “sırrın faş olmaması için “ de yer yer egemen din anlayışının ( Sünnilik ) kimi itikat ve ritüellerini benimser görünmüşlerdir. 
bunu sen uyduruyorsun,

Kod: Tümünü seç


Ta ki Aleviler sırrı sır etmeyi bilip yola sahip çıksınlar… 

Ta ki Aleviler, kendi inanç önderlerinden ( dede, baba vb. ) yola dair ne gördülerse öyle yaşasınlar… 

Zira, yol cümleden uludur. 

Tamam işte yola sahip çıkıyoruz ve 12 imamların yolundan gidiyoruz,bize ne dedelerin babaların yolundan,bizi 12 imamlar kurtaracaktır bizde onların yolundan gidiyoruz,sen istesende istemesende rahatsız olsanda olmasanda bütün aleviler eninde sonunda gerçeği öğrenecek 12 imamların yolundan gidecektir,.sen ve senin gibilerde mahşerde iblisin yanında kör sağır ve dilsiz olarak haşredileceksiniz ,
Orada size dünyada çok konuştunuz hep yalandı yanlıştı,çok baktınız hep haramdı,çok duydunuz hep batıldı denilecek ve karşılığını alın işte denilecek tabi zamanında tövbe edip doğru yola gelmezseniz,
Ayrıca merak ettiğim bir şey var tüm bu Batıni güzellikleri! (yani mademki güzel) neden içinden çıktığın Sünni topluma anlatmıyorsun?onlarda senin yoluna gitsinler,insan önce kendi halkından başlar sen tutup bunları Alevilere anlatıyorsun,bence önce kendi halkını namazdan oruçtan hacdan soğut,yani bunu yapmayınca özel görevli olduğunu düşündürüyorsun haksızmıyım?
meçhul
Mesajlar: 41
Kayıt: 09 Eyl 2008, 12:58

Mesaj gönderen meçhul »

hacı bektaş sunni olmuş veya alevi olmuş ne fark eder!bu devirde böyle tartışmalar çok saçma.....kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz...önemli olan önce insan olmak.....
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Mesaj gönderen ali muhsin »

Bizi Ne Haci Bektas nede Bektasilik ilgilendir ! bizi ilgilendiren Kuran ve Ehli Beyt anlayisidir . Haci Bektas ise 12 Imamlardan üstün degildir ,ama gelin görünki bazi Ahmaklar 12 imamlarin önüne Bektasi mentesi getirerek Alevilerin beyinlerini calip 12 Imam anlayisindan uzak tutmak istiyorlar ,tabiki bizde burda oturup Sünni Haci Bektasi nasil 12 imamlardan üstün gösterdiklerini Caresizce izleyemeyiz ! bu konu hassas oldugu icin Aleviler icinde bir Dönüm Noktasidir !
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

meçhul yazdı:hacı bektaş sunni olmuş veya alevi olmuş ne fark eder!bu devirde böyle tartışmalar çok saçma.....kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz...önemli olan önce insan olmak.....
Eğer onun ismi 12 imam yolunun üzerine engel olarak kullanılmasaydı,
Bektaş ismi üzerine kurulan tarikat ahtapot gibi alevilerin üzerini kaplamasaydı,
Eğer bizlerde ha sünni ha alevi ne fark eder anlayışıyla aleviliği yok sayan bir tavıra karşı çıkmasaydık
haklıydınız ama bunları düşündüğünüzde bektaşın sünni olduğu ve yolumuzdan çekilmesi gerektiği ve alevilerin sadece KUran ve Ehli beyti temel alan bir anlayışla müslümanlıklarını yaşamaları gerektiği inancı ve bilinciyle bu olaya el atıyoruz sebep bu
KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

isterseniz bu yanıtlarınızı birde Mustafa cemil kılıçın e mailine atın
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Mesaj gönderen alone_man »

KARAPAPAK MURAT yazdı:isterseniz bu yanıtlarınızı birde Mustafa cemil kılıçın e mailine atın
bu işi sen yapmalısın sana yakışır ama kendi adına yap bizim adımıza değil çünkü bize elçi olacak birisi değilsin
yazan belli konu belli ondan aldığınıda bize getirirsin böylece yolunu bulursun belki
KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Mesaj gönderen alone_man »

KARAPAPAK MURAT yazdı:http://vtunnel.com/index.php/1010110A/c ... b194617520

bu video çok güzel
bak isteyince fitneden fesattan uzak güzel işlerde yapabiliyorsun işte insanoğlu böyledir tercihini istediği yöne kullanabilir sende bunu alışkanlık haline getirmelisin
Cevapla

“Hacı Bektaş Kimdir?” sayfasına dön