SÜnni Osmanlı şeyhlerinin Hacı Bektaş sevgisine bir örnek.

biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

SÜnni Osmanlı şeyhlerinin Hacı Bektaş sevgisine bir örnek.

Mesaj gönderen biralevi »

20.1.2008 tarihli hürriyet gazetesinde soner yalçın klasik çarpıtmalarıyla 1826 olaylarını anlatıyor,oradaki bektaşiliğin kaldırılması sırasında sünni tarikat liderlerinin yaptıkları konuşmayı aynen aktarıyorum ve sonrasında yorumluyorum:

Kod: Tümünü seç

TARİH: 2 Zilhicce (1826). Yer: İstanbul Topkapı Sarayı’ndaki Cami-i Şerif. Padişah II. Mahmud, kafes arkasına geçip camiye davet edilen şeyhlerin konuştmalarını dinlemeye başladı.

Osmanlı merkezi idaresi, o günlerde tarihinin en önemli kararlarından birini almak üzereydi. II. Mahmud, Sünni din adamlarının desteğine ihtiyaç duyuyordu.

Toplantıya katılan bu "kanaat önderleri" şunlardı:

Nakşibendi tarikatı şeyhlerinden Beşiktaşlı Yahya Efendi türbedarı Hafız Efendi ve İdris Köşkü’nde tekkesi olan Balmumcu Mustafa Efendi; Üsküdar’da Nasuhizade Şeyh Semseddin Efendi, Bandırmalızade Galip Efendi, Sa’diye’den kahveci Şeyh Emin Efendi; Koca Mustafapaşa’da Sünbüliyye Şeyhi; Mevlevi şeyhlerinden Galata Şeyhi Kudretullah Dede; Beşiktaş Şeyhi Abdulkadir Efendi; Kasımpaşa Şeyhi Ali Efendi; Halvetilerden Zakirbaşı Şikarizade Şeyh Ahmed Efendi, Merkezefendi Şeyhi Ahmed Efendi, Hüdayi Mahmud Efendi Şeyhi Seyid Efendi; eski ve yeni şeyhülislamlar, sadrazamlar ve şûra ileri gelenleri...

İlk sözü Şeyhülislam Kadızade Mehmed Tahir Efendi aldı. Göreve birkaç hafta önce gelmişti; Şeyhülislam Mekkizade Mustafa Asım Efendi, yapılacak büyük katliama fetva vermeyeceği düşünüldüğünden görevden alınmıştı. Şeyhülislam Kadızade Tahir Efendi, toplantıdaki sözlerine Hacı Bektaş-ı Veli’yi överek başladı:
"Hacı Bektaş-ı Veli ve başkaca pirler, saygıdeğer kişiler, hep ehlullah (veli) olup onlara kesinlikle diyeceğimiz yoktur.

Kod: Tümünü seç

Yalnız şeriatta mekruh nesne tarikatta haram sayılır. Bazı cahil kimseler, Bektaşilik adıyla kendi havalarına uyarak farz olan şeyleri yerine getirmek bir yana, ibadeti bile küçümseyip kötü gözle bakmaları ve mahrumiyet tanımamaları ile káfir oldukları herkesin ağzından duyulmaktadır. Sizler Osmanlı Devleti’nin yolunda şeyhlersiniz, bu hususta duyduğunuz ve bildiğiniz nasıldır. Bu gibileri hakkında ne dersiniz?"

Kod: Tümünü seç

Toplantıda söz alan tüm şeyhler benzer sözleri tekrarladılar: 

"Şeriata aykırı hareket ediyorlar!" "Öldürülmeleri vaciptir!"

Anadolu’da Türk kültürünün yerleştirip yaşatılmasında büyük emeği olan Bektaşilerin yok edilmesi için şeyhler tek tek onay verdi. II. Mahmud bu sözleri duyduktan sonra camiyi terk etti. Yeniçerileri ve onların pirdaşı Bektaşileri yok etmek için bir engel kalmıştı sadece...
Evet canlar tarihe dikkatinizi çekiyorum 1826 yılı ve Bektaşiler ve yeniçeriler tüm varlıklarıyla ortadalar.YANİ TARİHİN EN BÜYÜK ALEVİ DÜŞMANI YAVUZ SELİM,KANUNİ SULTAN VE KUYUCU MURATLAR onbinlerce aleviyi kesmişler ama Bektaşilere hiçbirşey yapmamışlar,yeniçerilere bir şey yapmamışlar,eğer Bektaşilik Şiilik yada Alevilik olarak algılansaydı bu insanlar bunca alevi katletmişken 1826 yılına kadar hem hacı bektaş merkezini hemde Bektaşileri ayakta bırakırlar mıydı sanıyorsunuz?
Bazı cahillerin dediği gibi hacı bektaş alevi ve kasabasıda alevi merkezi olsaydı Alevileri tek tek tesbit edip katleden yavuz ,taa İranlara kadar giden yavuz anadolun göbeğindeki bu sözüm ona alevi merkezinde taş taş üstünde bırakırmıydı?TAbiki bırakmazdı ama yavuzda çok iyi biliyorduki hacı bektaş sünniydi kasabada Sünnileştirmek için kurulmuştu o yüzden hacı bektaş kasabasına ve Bektaşilere ne yavuz ne kanuni nede kuyucu murat zarar vermedi tam tersi desteklediler bu nedenlede bu tarikat 1826 yılına kadar bir eli yağda bir eli balda Bektaşi dede ve babalarınca yaşatıldı.
Ama 1826 yılına gelindiğinde yeniçeriliğin yapısı iyice bozulmuş yeniçeriler sık sık padişaha baş kaldırmaya(kazan kaldırmak) başlamış padişah seçiminde etkili olmaya başlamıştı.İşte Osmanlı buna tahammül edemezdi ve önceden hazırlanan planı 2.mahmut uyguladı ve yeniçerileri öldürdü ve bu arada bağ nedeniylede Bektaşilerde zarar gördü.ama tabi dergaha yine bir şey yapmadılar orayı yaşatmaya çalıştılar,nakşiler atandı çünkü Bektaşilik ve nakşilik yesevi kökünden ikiz kardeş kabul ediliyordu.
Yukarıda fetva sırasında Tahir efendinin yaptığı konuşmaya ve onu destekleyen Sünni tarikatçıların tavrına dikkat ettinizmi?

Hacı bektaşa katiyen sözümüz yoktur…diyorlar,
Peki aynı din adamları Alevilerin katliamlarına ses çıkarmazken katliamlara fetvalar verirken nasıl oluyor da “Eğer Alevilerin piri hacı bektaş ise bu adama saygı duyuyorlar?)
Yani Alevilerden,Alevilikten,Şiilikten nefret eden bu adamlar neden hacı bektaşı çok seviyorlar?
Bunun mantıklı tek açıklaması var
ÇÜNKÜ ONLARDA HACI BEKTAŞIN SÜNNİ OLDUĞUNU BİLİYORLAR BU YÜZDEN ONU BU OLAYLARDAN HARİÇ TUTUYORLAR.
KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

HACI BEEKTAŞ-BEKTAŞİLİK-ŞİİLİK

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

Anadolu’da önemli bir yere sahip olan ve bu toprakların nadide değerlerinden olan Bektaşiliğin Piri Muhammed Hacı Bektaş Horasani’dir.Tarihçiler doğum ve ölüm tarihleri açısından tereddüt içinde olsalar da en tutarlı tarih olarak 1271 tarihinde Hakka yürüdüğünü söyleyebiliriz.Tarikatın temel düsturlarını Makalat’tan anladığımız kadarıyla başından beri Hacı Bektaş tarafından konulduğu kanaatindeyiz. Bu tarikat günümüze kadar gelebilmiş birçok irfan ehli aşık, arif yetiştirmiştir. Aşk ve cezbe yoludur.

Ehl-i Beyt sevgisini kendine şiar edinen bir topluluğun, Ehl-i Beyt bağını çözmeye bu Tarikatı Sünniliğe mal etme gayretleri son dönemde hat safhaya varmıştır. Şimdi bu konuya itiraz teşkil edecek örnekleri sunmadan önce Bektaşi yolundaki “sır” kavramı üzerinde duralım:

Bir Kur’an ayetinde şöyle buyurulmaktadır: “Allah sadece siz Ehl-i Beyt’ten her türlü pisliği uzak tutmayı ve sizi tertemiz kılmayı diler.” (1) Tathir ayeti olarak biline bu ayet peygamberin Ehl-i Beyt’i için inmiş ve Ehl-i Beyt’in masum olduğunu ilan etmiştir. Bu ayette Ehl-i Beyt’ten maksadın kim olduğu sorulduğunda bu soruya verilecek cevap Ümmü Seleme (ra) annemizden nakledilen şu hadis olacaktır. Bu ayet Ümmü Seleme’nin evinde nazil olduğunda Peygamber Fatıma, Hasan, Hüseyin ve Ali’yi çağırdı ve sonra örtüyü onların üzerine çekti ve buyurdu: “Ey Allah’ım bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir. Öyleyse pisliği onlardan uzak et ve onları temizle.” Ümmü Seleme anlatıyor ki: Ben arz ettim ey Allah’ın nebisi! acaba bende mi onlarlayım? “Hazret buyurdu sen kendi yerindesin, sen hayır üzeresin.” (2) Burada belirtmiş olduğumuz ayet ve hadiste şunları görmekteyiz:

a-Allah Ehl-i Beyt’in konumunu yüceltmiş, onlardan her türlü kiri arıtmayı vaat etmiştir ki onun vadi mutlaktır. Buda Ehl-i Beyt’in din içinde ki merciine, Kur’an’ı ve Peygamber misyonunu anlamak açısından ehemmiyetine yeterli delildir.

b-İkinci olarak velayeti veya vesayeti devam ettirecek kişilerin masum olmaları gerektiğine,

c-Üçüncü olarak nakledilen hadislerde bu ayetin kimler için indiğine ve Ehl-i Beyt’in kimlerden oluştuğuna

d- Ehl-i Beyt’in örtü altına alınması suretiyle, Ehl-i Beyt’in ilminin derin, batıni olduğunu onların ilminin Cenab-ı Hak tarafınfan koruma altında olduğunu göstermektedir.

Yukarıdaki “kisa” olayına mecazen Bektaşi tarikatı örtülü bir tarikattır ve herkes erkana alınmaz; yolun düsturları herkese anlatılmaz. Ehl-i Beyt’e dost olmayana bu manevi ilimler söylenmez. Kısaca biz buna takiyye diyebiliriz. Bakınız bu konuda Şeyh Baba Mehmed Süreyya’nın ifadeleri dikkat çekicidir: “Bektaşilik değil, Bektaşi olmak örtülüdür. Örtülü olan yönde kisayı canlandırmaktır. Hz. Hünkar iş bu yüce tarikatı “kisa” sırrı üzerine kurduklarından tabiatıyla tarikatımız örtülüdür.”diyerek sır olarak ortaya atılan esas mevzunun yukarıda verdiğim ayet ve hadis olduğunu bir kez daha vurgulanmıştır.Devamında ise müritliğe alınmayla ilgili şu pasajı anlatır: “mürit ile mürşit arasında geçen tarikata kabul esnasında müridin dizleri mürşidin dizlerine temas ederek oturur daha sonra her ikisinin başı siyah bir örtü işle örtülür. İşte bu siyah örtü kisâ altındakilere de ehli kisâ denir.” (3) Aslında Tarikat-ı Aliyyei Bektaşiye İmamlar’ın İmametini tasdik etmek ve onların masumiyetine inanmak suretiyle desturunu Hz.Ahmed-i Muhtar’dan alır. Bu sebeple tarikatın bu yönü ulu orta ortaya konmamış fakat “tevella-teberra” yoluyla müminlere ulaşmıştır.Yol olarak Caferiliği benimseyen Bektaşilikle ilgili Sünnilik yakıştırmaları yerinde değildir. Ki öyle olsaydı top yekün bir saldırıya uğramazdı. Ancak şunu kabul etmeliyiz ki bu yol üzerinde çok müdahaleler olmuş, bir çok şer projeler üretilmiştir. Şimdi biz Bektaşilik ile koparılmaya çalışılan Caferi-Ehl-i Beyt okulu arasındaki bağı takdirlerinize sunalım:

“Seyyit Ahmet Rıfat Efendi kitabında telkin ve beyat kısmında mürit adayına şöyle sorulur; Allah Muhammed Ali Oniki İmama hanedan-ı Ehl-i Beyt’e iman ve ikrar ettin mi? Kurtulmuşlar tarikatından olup Caferi Sadık içtihadı üzere hak bilip batıl dediğimize aynen inandın mı? (4)

Son dönem Bektaşi dedebabalarından Bedri Noyan “Bektaşilik-Alevilik Nedir” adlı çalışmasında her ne kadar eleştirilecek bir takım tutumları olsa da Bektaşiliğin Caferi yönünün itirafı açısından şu tespitleri dikkate değerdir: “Mezhep bir dinin öğrenilmesi anlaşılması için ortaya atılmış fikirler ve o dinin kemale ulaştırması için nasıl hareket edileceği yolları, yapılacak iş,amel tarafıdır. Bir mezhebe bağlı olanlar bir dini adab erkan içinde olurlarsa buna tarikat demek icab etmez. Alevilik ve Bektaşilik böylece kuru kuruya bir tarikat değil Caferi mezhebinin dini adab ve erkanı ile amel eden İslamiyettir.(5)

Burada dedebaba ünvanıyla Bedri Noyan iki şeyi itiraf etmektedir: Birincisi ve en önemlisi Bektaşiliği ve Aleviliği ayrı bağımsız bir din veya mezhep olarak görmemesi ikincisi ise bu yolun bağlı olduğu mezhebin Caferilik olduğunun ilanıdır. Ayrıca yine aynı çalışmasında müridin tarikata alınması esnasında mürşidin abdest alması ve hacet namazı kılması,ezan ve kamet okunması Caferi Mezhebi usulüncedir.(6)Kitabın ilgili kısmını aynen veriyorum:

Kamet Bölümü:

Mürşit postundan kalkarak Horasan postuna varır. Kıbleye karşı durur ve şöylece kaamet getirir.(Allah-u ekber’’ dört defa “-eşhedü en la ilah-e illah “iki defa” ve eşhed-ü ennemuhammed-en resullah” iki defa” ve eşhed-ü enne ali-yyün veli-yyullah ”iki defa” hayy-i al-el-felah “iki defa” hayy-i ala hayr-ül-amel” iki defa” kad kaemet-is-sa-lat-e ”iki defa” Allah-ü ekber ”iki defa” Allah-ü ekber ”iki defa” lailahe-illallah”birdefa”söyler.

Niyet Bölümü:

Mürşit kametten sonra şöylece niyet eder (b-ism-i şah,Allah’….neveyt-ü en usalliy-el-hacet-e rıza-en lillah-i-li-vücubibi kurbet-ten ilallah-i teala ve imtisal-en li-emrihi) Allah rızası için ,onun buyruğuna uymak üzere ve ona yakıyn olmak üzere hacet namazına niyet ettim-türkçesi-niyet edip

Kılınış Bölümü:

Allahu ekber diyerek ellerinin parmaklarını birbirlerine bitişik tutarak başparmaklarına kulaklarının yumuşak memelerine değdirecek kadar kaldırır. Avuçları kıbleye doğrudur. Sonra iki elleri yanına salıverilmiş olduğu halde” sübhaneke, euzu besmele,” fatiha ve euzu besmele ile zammı sure okur. Bunları okuyunca yine ellerini kulaklarına götürerek “Allahu ekber”diyerek rukua varır {yani: her Allahu ekber dediğinde ellerini kulaklarına kaldırıp yine yanına bırakacak ve her okuduğunda yüksek sesle okuyacak) rükuda üç defa subhane rabb-iyel-azim dedikten sonra Allahu ekber der ve semi allahu limen hamiden, rabbena lekelhamd. Vel hamd-ülilla-i rabbil alemin diyerek dik durur,yani kıyam eder. Rukuda göz iki ayak arasına bakar. İkinci rekatta yine ellerini kulaklarına kaldırıp Allahu ekber dedikten sonra yanlarına sarkıtıp euzu besmele, fatiha ve zammı sure okur. Allahu ekber deyip rukua varmadan önce ellerini dua durumundanda kaldırıp şu kunut duasını okur: “Bismillahirahmanirrahim la ilah illallahül-helim-ül-kerim. la ilah-e illah-ül-alliyyül-azim.sübhan Allah-ü rabb-üs-semavat-üs-seba ve rabb-ül-arzeyn-üs-seba ve ma fevkahünne ve ma beynehünne ve ma tahtehünne.”ve hüve rabb-ül arş-ül-azim (tebe suresi, son ayet,yüce arşın sahibi odur.) rabbena-gfirlena ve erhemna ve afina vafü anna fid dünya v-el ahitreti rabbil alemin. Bunları okumaya kudreti yetmezse allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala ali muhammed demesi yeterlidir. -başka bir kunut duasıda şöyledir: “allahümme-e inna nestinük-e ve nestağfigürik-e ve nestehdike ve nümin-ü bike ve netub-ü ileyke ve netevekkel-ü aleyke ve nusni alayk-el-hayr-eyefeurük-e. Allahü ümm iyyake nabüd ve leke nusalli ve nescüdü ve ileyke nesa ve nahfidü nercü rahmeteke ve nahşa azabeke in azabeke bil küffari mülhak un.mürşid bu duayı okuduktan sonra ellerini yüzüne sürüp,allahu ekber deyip rukua varır…doğrulur ve yine allahu ekber deyip ellerini kulaklarına değdirip evvelki gibi iki defa secdeye varır,ikinci secdeden sonra tahiyyata oturur-ettahiyyat-ü lillahi ves-salavat-i vettayyibati.ezselamü aleyke eyyühenne biyyü ve vasiyyü.ve rahmetullahi ve berakatüh.esselamü alayna ve ala ibadis -salihiyne eşhedü enne la ilahe illallahü vahdehü la şerike leh.ve eşhedü enne muhammeden abdülhü ve resuluhu ve eşhedü enne emirül müminin aliyyün veliyyullah ve vasiyyi resulullah imamena bil hakk ilhasan vel hüseyn-allhümme salli ve sellim ve zid ve barik ve terhamala muhammedin ve ali muhammed-inefdal-ü ma salleytü ve sellemtü ve barektü ve terhamtü ala ibrahime ve ala ali ibrahime inneke hamidün mecid.-allahım muhammede salat ve selam olsun.ona ve onun soyuna rahmetini artık kıl.onları mübarek kıl. İbrahimi ve onun soyunu mübarek kıldığın gibi. Şüphe yok ki sen hamidsin. Öğülmeye değersin. Mecidsin . Şan ve şeref ıssısın. Eğer bunu okumaya kudreti yetmezse allahümme salli ve sellimala seyyidina muhammedin ve ala ali muhammed,diye. Bu tahiyattan sonra kıbleye karşı ima ile selam verirken şunu okur:esselamü aleyke ya eyyühen nebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh.esselamü aleyke ya eyyühen nebiyyü ve rahmetullahi ve berakatüh.. Esselamü aleyküm eyyüh en nübüvveti ve ya eyyühel melaike til mukarribin ve ya evliyaullahi taala aleyhim ecmain.ima ile sağ tarafına selam verirken şunu okur: Esselamü aleyna ve ala ibadullah is salihin .ayni şekilde sol tarafına selam verirken şunu okur:esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve beraketüh bu selamdam sonra oturduğu yerde şu dua okunur ey Ehl-i Beyt! Allah sizin üzerinizden her türlü kirliliği yoketmek, sizi tertemiz yapmak ister.” Ahzap 33

Allah’ım ! Sıfatların celalin izzeti ve ulu adın , yalvaçlarının temizliği ve ermişlerinin nuru, şehidlerin dökülen kanı için bilgimizi artır, rızkımızı bereketli kıl ,ateşten kurtuluş ile cennete giriş nasib eyle. Dünyada sağlık ve öbür dünyada yüce elçinin yardımını esirgeme . Allah’ım , Hüseyn’in ve onun dedesinin ve babası ve anası ve kardeşi soyu hakkı için bizi bütün dert ve tasalardan ırak tut. Sen ki merhametlilerin en merhametlisisin, sen ki yardım edicilerin en hayırlısısın . Allah’ım iyi işlerimiz az, isteklerimiz çoktur. Sen bilen ve gerçeği görensin sen zararları gidericisin ve sen merhametlililerin en merhametlisisin . Allah’ım, dinin hücceti o beş kişi ve cebrail hürmetine isteklerimizi yerine getir ve bizden dünya ve ukbada razı ol. Ey efendimiz, ey dayanağımız amin… Senin elçilerine selam ve sen evrenlerin Allah’ına hamdolsun . Allah ve fatiha süresinin sırrı hürmetine deyip yüksek sesle fatiha süresini okuyup secdeye varır. Secde iken -elhamdülillah eşşükrü lillah rabbena ve takabbel minna bi hakkı muhammedin ve haydaren. hü dost-Türkçesi: “Allah’ım, sana hamdolsun. Allah’ım sana şükürler olsun. Muhammed ve ali hakkıyiçün kabul eyle. Hü dost

Yine aynı çalışmasında merhum Bedri Noyan Caferilik hakkında şunu belirtmektedir. “Bugün Caferilik denilen mezhep zaten Hz. Muhammed ve O’nu sevenlerin ve ondan sonraki diğer gerçek imamların izledikleri tavsiye ettikleri mezheptir.(7)

Hacı Bektaş Velinin tarikat silsilesi de birkaç farklı kanalla nakledilse de ya Maruf el Kerhi yoluyla ya da Muhammed eslem-i Tusi yoluyla İmam Ali Rıza’(as) çıkmaktadır.Ona ait olduğu herkesçe kabul edilen eseri Makalat’la ilgili bir iki noktaya değinmek gerek. Bugün bu eserin aslı elimizde mevcut değildir. İki kopya nüsha vardır. Biri Hatipoğluna ait diğeri Molla Sadettine aittir. Hemen hemen bir çok çalışmaya Molla Sadettin (said Emre) nüshası konu olmuştur. Hemen şunu belirtelim ki şayet bu eser, Hacı Bektaşın elinden çıkmış bir eser olmasa dahi onun talebesini ürünü de yol hakkında temel bilgiyi verir. Bu eserde bazılarının Sünnilik iddialarına destek veren bir takım veriler görünse de manzaranın iddia edildiği gibi olmadığını sizlere aktaralım.

Şimdi ilk üç halifeye yönelik övgüler bir Sünni müderris olan eseri Türkçeye çeviren Molla Sadettine ait olmaması içten bile değildir. Ya da o günün şartları altında takiye ürünü olmadığını kim iddia edebilir ki? İkinci nokta şeriatın kapısında bildirilen makamlarından biri olarak “Ehl-i Sünnet vel cemaat” ibaresinin kullanılmasına yönelik itirazlar. Şimdi aklı başında her Alevi-Şia Ehli sünnettir dikkat edin Sünni değildir. Sünnet ve cemaat ehlidir.Gerçekten sağ duyulu Alevi dedelerince hatta büyük Ehl-i Beyt alimlerince asıl Ehli Sünnetin Şia olduğu dile getirilmektedir. Kaldı ki böyle bir misyonu mezheplerini sapkın olarak kabul eden bir gruba karşı üstlenmek büyük bir cesarettir.Üçüncü ve önemli bir hususta sahabe hakkında kötü söz söylemenin, hakaret etmenin amelleri boşa çıkaracağına dair yapılan uyarıdır. Burada şunu görüyoruz ki hünkarın hitap ettiği topluluk bu açıdan dikkatsiz davranan tabiri caizse fanatik Alevi taraftarıdır. Oysa burada men edilen sahabeyi eleştirmek değil sahabeye hakaret etmektir. Kaldı ki hiçbir mümine yakışmayacak bir tavır olur. Peki bu sayılanların dışında Sünnilik iddiası taşıyacak hangi unsur vardır? Yok. Ama Makalat’ta dikkat edilmesi gerek şu husus vardır ayet ve hadislerin dışında Hz. Pirin sadece Hz. Ali ve Caferi Sadıktan nakil vermesi dikkate değer olmalıdır. Bunun yanında tasavvufta geri planda bırakılan akla önem verilmesi Caferilikteki dinin kaynaklarında ki Kur’an, Sünnet, icma ve akıl hususuyla örtüşmektedir. Kaldı ki tamamen sade bir içeriğe sahip olan eserinde müritlere uymaları gereken disiplini sunan bir kişinin mezhep imamlarından bahsetmemiş olması ters bir durum olsa gerek. Ama Pir dört Sünni imamın mezhebinden hiç bahsetmemiştir.

Buna karşın işlediği konular bakımından Hacı Bektaş Veli anlayışına ters düşmeyen ve ona ait olduğu kabul edilen (bu hususa itiraz edilse dahi kitabın yazılış tarihi Hacı Bektaş döneminde yakındır o döneme ilişkin bilgi verdiği bir gerçektir) Fevaid adlı eserden 59. öğüt anlatılırken “İmamül Masumdan nakledilir ki” (9) ibaresinin olması İmamların Masum olduğuna dair inancın varlığını bizlere gösterir. Yine aynı eserin 37. öğüdünde İmam Muhammed Bakır ve İmam Caferi Sadık’la Enes Bin Malik arasında geçen “rıza ve teslimiyet” makamlarına ilişkin açıklama yer alır.(10) Oysaki Sünni itikadınca İmamların sahabeden üstünlüğü söz konusu olamaz. Ayrıca velayetnamede “Hz. Pir kendini tanıtırken meşrebim Muhammed Ali’dendir nasibimde Allah’tandır diyor.(11)

Dönemin şartları doğrultusunda özelikle Anadolu’da Osmanlı Devletinin ilk yıllarında Alevi Türkmen dervişlere müsamaha gösterilirdi. Bu daha çok Türk toplumunun milli karakterini yansıtan bir tabloydu.Ve bu tabloda Horasan erenlerinin Ehl-i Beyte olan meyli büyük ölçüde önem arzeder. Daha sonraki dönemlerde bir takım mezhepsel çekişmeler sonucu bu erenler ya rafizilikle suçlanmış ya da Sünni camianın bir mensubu olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Bunun en bariz örneği “SARI SALTUK’dur. Cem Sultan için Ebul Hayr Rumi’ye yazdırılan Saltukname’de Sarı Saltuk bir numaralı Rafızi-Şii düşmanı gösterilmiştir. Saltuknameden şu iki pasajı nakledelim: “Bu mezahibi Erbaa kim sünnetü cemaat mezhebidir akvası Hanefiye mezhebidür hem mukaddem muazzamdır. İtifak-ı amme böyledir kim Maliki Hanbal ikisi Şafiye tabi oldular İmam Şafii dahi, Ebu Hanifeye tabi olmuştur.” Ve bu kitapta Saru Saltuk işini gücünü bırakır nerede Şii ve Nusayri varsa kılıçtan geçirir. Ama şu pasaj dahi kanaatimce kitapta çelişkiler olduğunu ortaya koymaya yeter: “Aşura-ı eyledi on birinci gün itdi on ikinci gün karalar giyüb üçgün matemi Hüseyin iderdi. Andan azm-ı meşhedi Ali idüb gelüb Meşhede türbe-i İmam Ali ziyaret etdi. Andan Kerbelaya varub İmam Hüseyini ziyaret etdi.”(12)

Saltuknamede çizilen Saru Saltık tipine karşın Kanuni döneminde yaşayan Ebu Suud Efendinin fetvasına göre Saru Saltuk bir keşiş, bir kafirdir.

Kanuni Sultan Süleyman, Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’den Sarı Saltuk hakkında bir fetva vermesini şu suretle istemiştir: «Sinde sindeşim, halde haldaşım, ahiret karındaşım eimme-i selef bu meselede ne buyururlar ki; Saru Saltuk dedikleri şahıs evliyaullah mıdır, beyan buyurulup musap oluna.» Şeyhülislâm bu soruya «Riyazet ile kadid olmuş bir keşişdir.» cevabını vermiştir

Evet, Saru Saltuk bir Alevi-Bektaşi yoluna mensup seyyit bir zattır.Ve ömrünün büyük bir kısmını dini tebliğ etmek gayesiyle geçirmiştir. Ebu Suud zihniyeti Saru Saltuğun insanlar nezdindeki duruşunu görmüş bir Alevi olan bu şahsa tahammül gösterememiştir. Bir kere buraya kadar söylenenler tarihi verilere aykırıdır.Ve yine koyu bir Sünni muharremde matem tutup İmamları ziyaret etmesi akla mantığı zorlayan hususlardır. Biz bu Saru Saltuk örneğini çarpıtmalara Alevi ruh ve neşe’sini taşıyan ve toplumun kabullendiği karizmatik şahsiyetleri Sünni gösterme çabasına örnek olsun diye takdirlerinize sunuyoruz.

Bektaşi kaynakları arasında geçen bir başka eserde, Bektaşi İlmihali isimli eserdir. “Bektaşi İlmihali” eserden ilgili bilgileri kitaptan bölümler vererek açıklayalım: “Bu kitap iki kısımdan oluşmaktadır: Baştan yetmiş sekiz yaprağı evrad (dualar) ve ezkar (zikirler) ve bundan sonrası âdeta bir ilmihalden ibaret olduğundan risaleye bunu isim olarak seçtim. Kitabın adı yoksa da, seksen dördüncü yaprağın arka sayfasında yazarının “Mehmed Seyfeddin ibn Zülfikârî DervişAli” olduğubelirtilmektedir.(13)

Yetmiş üç ve yetmiş dördüncü yapraklarda İmam Ca’fer-i Sâdık ve “Mezheb-i Şîa üzere” erkek, kadın ve buluğa ermemiş masumların cenazelerinde okunacak dualar vardır. Sonra üç sayfalık bir telkin gelir. Bunda dikkate değer olan şey, on iki imamın isimlerinin zikrolunmasıdır. Yetmiş yedinci ve sekizinci yapraklar, abdest ve namazın Arapça niyetlerini içerir. Daha bir iki duadan sonra sekseninci yaprakta abdest tarif olunuyor. Burada “beşinci şart olarak, abdest suyu ile ayaklarını topuklara kadar mesh eylemek gerektir.” deniliyor. “Sabah vakti, fecrin ilk doğuşundan güneşin tam doğuşuna bir saat kalana kadar, öğle vakti, güneşin ortaya gelmesinden güneşin batışına bir saat miktarı, ikindi vakti, güneşin orta yerden ayrılıp batışına değindir. Akşam vakti, güneşin batışındaki ilk kırmızılık kaybolup gece yarısına bir saat kalana kadar, yatsı vakti, batıştan gece yarısına kadardır.”

“Rukuda, “Subhane rabbiyelazim ve bihamdihi” diye en az bir kere veyahut üç kere (daha fazla söylenmek istenirse tek olacak şekilde daha fazla söylenebilir) söylenir. Ondan sonra “Allahü ekber” deyip doğrularak semiallahü limen hamideh, el-hamdülillahi rabbi’l-âlemîn, Allahü ekber deyip secdeye varır...” İkinci rekatte Fatiha ve zamm-ı sureden sonra: “Allahü ekber” deyip dua eder gibi ellerini kaldırıp bu kunut okunur: “ Lâ ilâhe Allahü’l-Hakîmü’l-Kerîm, lâ ilâhe illellahü’l-aliyyi’l-azîm, subhane rabbi’s-semâvâtı’s-seb’a ve rabbi’l-arzi’s-seb’a ve mâ fevkahunne ve mâ beynehunne ve mâ tahtehunne ve mâ fihinne ve rabbi’l-arşi’l-azîm. Rabbenağfir lenâ verhamnâ ve âfinâ vağfu anna fi’d-dünya ve’l-âhira velhamdülillahi rabbi’l-âlemîn.” deyip rukua varır. Eğer kudreti yetmez ise, yalnız “Allahümme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed” demesi yeterlidir. Daha sonra “Allahü ekber deyip rukua varır.” Böylece diğer rekatler de tarif ediliyor.

Bütün bu hususların yanında ismini ve nefeslerini buraya aktarmamızın mümkün olamayacağı kadar Ehl-i Beyte bağlılığı ifade eden şair, ozan, derviş sayabiliriz. Zaten bu bağın en büyük delili de nefeslerdir, düvazı İmamlardır… “iki denizi salmış birbirlerine kavuşurlar.

Aralarında bir engel var birbirlerine geçip karışmıyorlar.”(14)

Salat ve selam insanların en hayırlısı, Habibullah Hz. Muhammed Mustafa efendimize ve ona veli ve vasi olan Hanedan-ı Ehl-i Beyte olsun.Ve yine selam O’nun ahlakını meslek edinen başta Hacı Bektaş Veli ve cümle erenlere olsun..



1-Ahzab süresi 33. ayet

2- Tirmizi c5 sy 327-328 (ayrıca Ahmet Bin Hanbel,Müslim de hadis kitaplarında bu hadisi nakletmişlerdir)

3-Tarikat-ı Aliye-i Bektaşiye,Mehmed Süreyya,sy-24

4-Tarihi Boyunca Bektaşilik,Y.Nuri Öztürk sy-217-218

5-Bektaşilik Alevilik Nedir?,B.Noyan sy-68

6-a.g.e sy-288

7-a.g.e sy-68

8-Tarikat-ı Aliye-i Bektaşiye,sy-65

9-Fevaid,Çev.Baki Öz,sy-54

10-Fevaid,sy-45

11-Hünkar Hacı Bektaş Veli,M.Seroğlu Velayetname Böl.sy-23

12-Saltuknamede Rafizi Düşmanlığı,Helga Anotshofer

13-Bektaşi İLMİHALİ,Necip Asım

14-Rahman Süresi-19-20 ayetler

İYİCE HATMEDİN ANLAYIN
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Mesaj gönderen biralevi »

Murat can
CAferiyol dergisinin(istanbuldaki caferi zeynebiye cemaatinin yayınladığı bir dergi) son sayısında Bektaşilik ve ehli beyt başlığıyla yayınlanan bu yazıyı (sen nedense hacı bektaş Şiilik ve Bektaşilik başlığıyla sunmuşsun yani onlar vur demiş sen öldürmüşsün!!)
çeşitli sitelerden bana gönderdikleri gibi,dergide elimde bulunuyor.
Hemen karşı REDDİYE yazısı yazdım,tahminen 14 sayfa tutan bu reddiyeyi dergi editörü arkadaşa bölümler halinde yayınlaması için göndereceğim ,tabi yayınlayıp yayınlamayacakları benim sorunum değil,zira siyaseten yayınlamayabilirler ama amaçları doğrunun ortaya çıkması ise yayınlamak zorundalar,tercih onlarındır.

Ama her halükarda bizim REDDİYE yazısı bizim sitede ve mail listesinde yayınlanacak sizlere duyrulacak,sanıyorum haftaya bunu yapacağız,zira muharrem ayı nedeniyle yoğunluktan henüz son rütüşları yapmaya fırsat bulamadım.
Ayrıca hiçbir teze hemen aşık olmayın ,karşı tezleri öğrenin mukayese edin doğruyu böylece bulmaya çalışın,
Önderdiğiniz yazı çok basit ve hafif çarpıtmalarla dolu ama konuya yabancı olanlar bunları hemen ilk bakışta göremez ve bu nedenle ciddiye alıp REDDİYE yazmak zorunda kaldım.Birde caferiyol dergiside referansını Caferilikten alan bir ekip tarafından çıkarılmış olduğu için yazının ciddiye alınacağını düşündüğüm ve bu nedenle insanların karşı yazıyıda okumaları gerektiğine inandım.şu an editör arkadaşlarda bizde muharrem törenleriyle ilgilendiğimiz için son rütüşlara ve yazıyı göndermeye fırsat bulamadım.
Her durumda bilimsel iyimserliğimi muhafaza etmek amacındayım.Zira hiçbir gerçek sürekli saklanamaz,gizlenemez.
Birlikte hatmedip anlayalım…derim.
Görelim mevlam neyler neylerse güzel eyler……….
KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

size hakikatı sundum ama siz bundan sonra hacıbektaş şiidir demek isteseniz bile diyemezsiniz çünkü onurunuza yediremezsiniz. bu hataya en başta düşmüşsünüz siz bektaşiliği kafanıza göre yorumluyorsunuz başka kaynakları gerçek olsalar bile redediyorsunuz çünkü suçlusunuz
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

KARAPAPAK MURAT yazdı:size hakikatı sundum ama siz bundan sonra hacıbektaş şiidir demek isteseniz bile diyemezsiniz çünkü onurunuza yediremezsiniz. bu hataya en başta düşmüşsünüz siz bektaşiliği kafanıza göre yorumluyorsunuz başka kaynakları gerçek olsalar bile redediyorsunuz çünkü suçlusunuz
Murat can
Sen ya Türkçe bilmiyorsun yada anlamıyorsun sana bu bir makaledir karşı 13 sayfa reddiye yazısı yazdım yakında yayınlayacağım diye cevap veriliyor sen cevabı bile beklemeden size gerçekleri sundum diye hava atıyorsun
Karşı cevabı beklemeden acele hükümle karar veriyorsun,
Analitik düşünceden haberin bile yok mukayese etmeden gerçekleri bulamazsın böyle davranmak koyun sürülerinin işidir önde birinin peşine takılıp giderler o uçurumdan atlasa onlarda atlar o suya girse onlarda girer çünkü akılları fikirleri yoktur analiz etmezler başka söz dinlemezler
Biz bu sitede koyun sürüsü istemiyoruz analiz yapan akıllı insanlar istiyoruz kuran ve ehli beyt ışığında aklını kullanan insanlar istiyoruz,özgür bireyler istiyoruz eğer sen her söze inanacak olursan sürünün basit bir parçası olursun o kadar.bilmem anlatabildim mi?
KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

caferiyol dergisinde yazan bektaşiliğin şiilikle ilintili olduğu hakkında yazı sadece bu konuda okuduklarımın bir parçasıdır ben başka kaynaklarda da bektaşiliğin tarihsel sürecini, şii bir tarikat olduğunu,bektaşilikte namaz ve diğer ibadetlerin nasıl yapıldığını, tarikatın nasıl tahrip edildiğini çok kez araştırıp okudum yani yeni birşey değil hemen balıklama atlamadım. siz ne güzel makedonya ve arnavutlukta bektaşi dedelerinin hurafelerini gösteriyorsunuz bende bunu destekliyorum AMA! Irakta yaşayan bektaşileride araştırın gerçek bektaşiler onlardır çünkü. Aşura törenlerine katılan, Kuran ve ehlibeyti örnek alan, caferi fıkhına göre namaz kılan dedeleri babaları değil, ayetullahları,mollaları kendilerine reis kabul eden,ramazan orucunu tutan,pir hacı bektaşı kabul eden bir topluluk ırak bektaşileri. keşke balkanlardaki bektaşilerde öyle olsa

ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMEDİN VE ALİ MUHAMMED ACCİL FERECEHUM
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

KARAPAPAK MURAT yazdı:caferiyol dergisinde yazan bektaşiliğin şiilikle ilintili olduğu hakkında yazı sadece bu konuda okuduklarımın bir parçasıdır ben başka kaynaklarda da bektaşiliğin tarihsel sürecini, şii bir tarikat olduğunu,bektaşilikte namaz ve diğer ibadetlerin nasıl yapıldığını, tarikatın nasıl tahrip edildiğini çok kez araştırıp okudum yani yeni birşey değil hemen balıklama atlamadım. siz ne güzel makedonya ve arnavutlukta bektaşi dedelerinin hurafelerini gösteriyorsunuz bende bunu destekliyorum AMA! Irakta yaşayan bektaşileride araştırın gerçek bektaşiler onlardır çünkü. Aşura törenlerine katılan, Kuran ve ehlibeyti örnek alan, caferi fıkhına göre namaz kılan dedeleri babaları değil, ayetullahları,mollaları kendilerine reis kabul eden,ramazan orucunu tutan,pir hacı bektaşı kabul eden bir topluluk ırak bektaşileri. keşke balkanlardaki bektaşilerde öyle olsa

ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMEDİN VE ALİ MUHAMMED ACCİL FERECEHUM


Ya murat can seninle işimiz var takıldın Bektaşiliğe bir adım daha gidemiyorsun yahu sana Kuran ile ehli beyt yetmiyormu?
12 imamlarda neyi eksik buldun da Bektaşilikte arıyorsun savunuyr kurtarmaya korumaya çalışıyorsun,Arnavutluk Anadolu Bektaşiliğini feda etinde şimdi ırakta Bektaşilik niye arıyorsun?
Bektaşiliğe haslucktan önce şii tarikat diyen birtane yazılı eser varmı?da böyle atıyorsun.yahu ıraktakiler bizim gibi caferidir ve hiçbirisi biz bektaşiyiz demez nerden çıkarıyorsun şimdide ırak Bektaşiliğimi çıktı? Iraktaki Hangi yazılı kaynak biz bektaşiyiz diyor yazda bizde bilelim yine biryerlerden duyduğun uydurmaları buraya aktarmışsın kaynak verebiliyorsun buyur ver..
Irakta yaşayan Bektaşi yok onlar caferidir ve bektaşiyiz demezler sadece Bektaşiler ıraktan sahte secere getirip kullanırlar bin ikibin dolara satılan secereleri kullanırlar ilişki budur,Bektaşi Anadolu merkezlidir ve yeniçeriler eliyle mısıra kadar yayılmıştır şimdi Sünni Osmanlı ordusu Şiiliğimi yaymış oluyor?ya bu ne çarpık mantıktır.
Şimdi sen balkanlardaki anadoludaki Bektaşileri feda edip ırak bektaşilerinimi karşımıza çıkarıyorsun? Bu adamları kurtarmak için harcayacağın çabayı insanımıza kuran ve ehli beyti öğretmek için harcasana.
Hayret bir şey ya birde Hz.Mehdinin zuhurunu acilen istiyorsun bilmiyormusun onun gelmesi fesadın yalanın temizlenmesine ve kuran ve ehli beyt yolunun yayılmasına bağlıdır,hem onu istiyorsun hemde fesadı kurtarmaya çalışıyorsun bu ne biçim mantıktır .
ırak bektaşisinin yazılı kaynağını bekliyorum yazda görelim.bilelim
KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

yahu Musa bey amacım bektaşilikten gelmenize rağmen bektaşilik hakkında cahil kalmanızı engellemektir. ıraktaki bektaşiler konusunda hiçbilginiz yok söyleyeyim. bugün ıraktaki Şii kardaşlarımızın içinde 80.000 dolayında ( bin) bektaşi bulunmaktadır. Aşura törenlerine katılan, Kuran ve ehlibeyti örnek alan, caferi fıkhına göre namaz kılan dedeleri babaları değil, ayetullahları,mollaları kendilerine reis kabul eden,ramazan orucunu tutan,pir hacı bektaşı kabul eden bir topluluk ırak bektaşileri. ben Kur'an ve ehlibeytte eksik haşa haşa haşa birşey bulmam bulamam eksiklik bizdedir ancak bektaşiliğin Şia olduğunun arkasında kaldım ve kalacağım. hasluck ya da başkaları sırrımızı bilemez biz bilemedikten sonra. hasluck ya da bir başkası babasının aklında yokken bektaşiler balkanlar ve ortadoğuda 12 imam tasavvufunu anlatıyorlardı ( gerçi çoğu sapıttı ya ) Hacı bektaş sünni olsaydı bektaşilerde sünni olurlardı ama hiçbiri değildir Lütfen laf çarpıtmayınız
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

KARAPAPAK MURAT yazdı:yahu Musa bey amacım bektaşilikten gelmenize rağmen bektaşilik hakkında cahil kalmanızı engellemektir. ıraktaki bektaşiler konusunda hiçbilginiz yok söyleyeyim. bugün ıraktaki Şii kardaşlarımızın içinde 80.000 dolayında ( bin) bektaşi bulunmaktadır. Aşura törenlerine katılan, Kuran ve ehlibeyti örnek alan, caferi fıkhına göre namaz kılan dedeleri babaları değil, ayetullahları,mollaları kendilerine reis kabul eden,ramazan orucunu tutan,pir hacı bektaşı kabul eden bir topluluk ırak bektaşileri. ben Kur'an ve ehlibeytte eksik haşa haşa haşa birşey bulmam bulamam eksiklik bizdedir ancak bektaşiliğin Şia olduğunun arkasında kaldım ve kalacağım. hasluck ya da başkaları sırrımızı bilemez biz bilemedikten sonra. hasluck ya da bir başkası babasının aklında yokken bektaşiler balkanlar ve ortadoğuda 12 imam tasavvufunu anlatıyorlardı ( gerçi çoğu sapıttı ya ) Hacı bektaş sünni olsaydı bektaşilerde sünni olurlardı ama hiçbiri değildir Lütfen laf çarpıtmayınız
Yalan söylüyorsun atıyorsun,çok ayıp hem şiayım diyorsun hem bu sitede yalan söylüyorsun 80 bin diye sayı bile veriyorsun böyle bir araştırma yok bunu kendi görüşünü desteklemek için atıyorsun yalan söyleyecek kadar zillete düçar oluyorsun hemde neden?bektaşilik için yazık çok yazık ve de ayıp,asla bu sözüm ona araştırmanın kanıtını gösteremeyeceksin çünkü yalan söylüyorsun,çok yazık çok yazık
Kanıt soruyoruz yazmıyorsun ama sürekli iddia ediyorsun ısrar ediyorsun buyur satırlar sanada açık hacı bektaşının ve Bektaşiliğin Şiiliğini bize kanıtlarıyla sun hadi buyur hodri meydan bir 12 imam dostu Bektaşilik için bu kadar zillete düşmez sana yazık çok yazık vede ayıp

Sen daha 12 imamların sufilerle ilgili sapıklar sapkınlar dediğini bile bilmiyorsun Bektaşiler yeniçerilerle birlikte Sünni tasavvufu yaydılar bundan bize ne? daha fazla kendini küçültme ...hemde siyonist bektaşiler için yazık
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Mesaj gönderen 3nokta »

Ya Allah aşkına bırakın şunu bunuötekini. şuculuğu buculuğu...
Kuran ve EHli BEyt değil midirbize iki emanet olan. İki emanette bektaşiyi kabul etmek farz mıdır? ya da bektaşiyi kabul etmeyen alevilikten mi çıkmış oluyor? Ya neden bu hacı bektaşı ya da başkalarını zorla huccet gibi kabul ettirmeye çalışıyorsunuz?
Yeter artık bu toplumun haline bir bakın ne hale gelmişiz siz hala bizi karanlığın içine atan hurafelerden bahsediyorsunuz. öyle ya da böyle hacı bektaş sunni olsa alevi olsa ne yazar ya. alevi olsa bile neden bu kadar önemli olsun ölmüş gitmiş ve bitmiş.
Bize Kuran ve EHli Beyt ilmi lazım gerisi değil, başkası değil...
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“Hacı Bektaş Kimdir?” sayfasına dön