Bektaşilik Nedir?

biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Bektaşilik Nedir?

Mesaj gönderen biralevi »

BEKTAŞİLİK NEDİR?

İsterseniz bu tanımı bektaşilerin en büyüğünün ağzından nakledelim.Biliyorsunuz ki Bektaşiliğin en büyük makamı dedebabalık olup sadece bir tek dedebaba vardır.
Son dedebaba Bedri Noyan 1997 yılında öldükten sonra yerine Ali Haydar Ercan dedebaba seçilir,gerçi bazıları bu seçime sonradan itiraz ederler ama öyle veya bölye bir seçim olmuş ve bir dedebaba seçilmiştir.
İşte bektaşilerin en büyük önderi bektaşiliği şöyle tanımlıyor:

“Bilindiği gibi Türklük ve Kamil İnsanlık yolu olan Bektaşilik Hace Ahmet Yesevi Ocağının Horasan erenleri kanalıyla Anadolu’ya ve buradan da Balkanlara ulaşmış bir tasavvuf okuludur. Günümüzde ise Amerika’ya kadar ulaşmış nazenin bir tarikatıdır. Bektaşilik batıni alem yolculuğu ile hakikate ulaşmayı bunun için ise kainatı bir görüp sevgi ile onu terk etmeyi ve daha büyük bir sevgi ile Allah’a ulaşmayı hedefler. Böylece bir yandan maddeden manaya yönelmeyi nefsin terbiye edilmesini, diğer yandan da aşk ile Allah’a yönelmeyi ve kamil insan olmayı amaç edinir. Bunun için bütün tasavvuf okullarının kurallarında olduğu gibi sermaye gözyaşı, nihaiyi zenginlik ise faliktir.”

Kaynak: Cem dergisi,tarih 1998 ..,sayı:175


Görüyorsunuz ki tanımda Kurana,Ehli Beyte,Oniki imamlara hiçbir atıfta bulunulmuyor ve batıniliğe kuvvetle vurgu yapılıyor.
Tanımı bu çerçevede iyi irdeleyip bunların ne anlama geldiğini düşünmenizi öneriyorum.
KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

BEKTAŞİLER’DE VE KIZILBAŞLAR’DA Şİİ KİMLİĞİ

Şiî Kimliği
Bugün Anadolu’da kökeni Şiîliğe dayanan ama Alevî-Bektaşî olarak bilinen toplum için Şiî ve Caferî kimliği günümüze kadar kesintisiz şekilde kullanılagelmiştir. Şiî ve Caferî isimleri de bu topluluklar tarafından her zaman kullanılmıştır. Durum öyle bir hal almıştır ki, Şiîlik, Kızılbaşlık, Haydarilik, Bektaşîlik, Caferîlik aynı anlamda kullanılmış, bu kavramlar birbirini karşılamıştır.
Bunu anlamak için fazla gerilere gitmeye gerek yok. Alevî ozanlarında 19. asırda yaşayan ve asıl adı Raşit Ali olan Kemteri şiirlerinde Caferîlik, Kızılbaşlık, Şiîlik, Bektaşîlik, Haydarilik kavramlarını hep aynı anlamda kullanır. O hem Şiî’dir, hem Caferî’dir, hem Bektaşî’dir, hem Kızılbaş’tır, hem Haydari’dir, hem…
“Hubb-i Hayder’le doluptur, gönlümün her bir yeri
Bende-i Al-i Aba’yım, itimadım Caferî”

“Yüzseler cümle vücudum, kalmasa tende deri
Dönmezen bab-ı Ali’den, haydariyem Haydari

“Biz muhubb-i Ehl-i Beyt’iz, can olan Bektaşîyiz
Hakiyet iklimine sultan olan Bektaşîyiz”

“Ta ezel bezminde ikrar eyleyen Şiîleriz
Bunda ol ikrarı tekrar eyleyen Şiîleriz”

“Ehl-i imana Kızılbaş dediler ey Kemteri
Nezd-i münkirde bihamdillâh Kızılbaş olmuşum”

19. asrın meşhur şairlerinde Süreyya bir Bektaşî’dir. Ama O, Bektaşîliği Şiîlikle eş anlamlı kullanır.
“Şia-i âl-i Ali has, ümmeti peygamberim
Ben muhibbi handan hakipa-yı Haydar’ım”

19. asrın sonlarına doğru Alevîlik kavramı tarihi kullanılış biçiminden sıyrılarak, yani Hz. Ali’nin soyundan gelen insanlar için değil, Kızılbaş ve Bektaşî toplulukları ifade etmek için kullanılmaya başlanır. Ama Alevîlik, Şiîlik ve Caferîlikten ayrı bir anlam taşımaz.

Yine 19. asır şairlerinden İhlasî, bir dörtlüğünde şöyle der:
“Biz güruhu Alevîyiz, Haydari
Himmeti bahrında bulduk gevheri
Hamdüllillah, Caferîyiz Caferî
Raksı dilde cilvegahımı gördüm”

20. asırda da durum fazla farklı değildir. Alevî olarak adlandırılan topluluklar yine kendiler için Şiî, Caferî kimliğini kullanmaktadırlar. Dolayısıyla bu Alevîliğin sesi olan ozanlarında da görülür. 20. asır şairlerinde Şaban Sırrı, bir şiirinde şöyle demektedir:
“Şah-ı velayete olmuşuz yakın
Mezhebim Cafer-i Sadık el-metin”

1942 senesinde vefat eden Şeyh Baba Şevket Süreyya, ‘Tarikat-ı Aliye-i Bektâşiyye’ adlı risalesinde Bektaşîliğin, Caferî mezhebine bağlı olduğunu ikrar etmiştir.
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Bektaşilik Nedir?

Mesaj gönderen biralevi »

biralevinin yorumunu merakla bekliyorum

Alevilerin Yazilmayan Tarihi-Bektasi Tarikatinin Kurulusu
29 Ağustos 2011 Pazartesi, 17:12 tarihinde Ehl-i Şia Safavi tarafından eklendi
(Odkan ERDENAY, adlı kardeşimizin araştırıp yazdığı tarih) 16. asrin birinci yarisinda Ehl-i Beyt ogretilerini yasayan ve yayan iki onemli kurum vardi. Bunlardan birisi Anadoluda Haci Bektas-i Veli Okulu, ikincisi ise merkezi Azerbaycan’da olan Sah İsmail Hatayi Okulu idi. [1] Daha onceki basliklarda anlatildigi uzere[2], Sah İsmail Hatayi Okulu, temellerinin Seyh Safiyuddin’in attigi, Seyh Haydar ve Seyh Cuneyd zamaninda siyasal acilimlarinin oldugu ve nihayet Sah İsmail ile devletlestigi buyuk bir okuldur. Bu okula bagli olanlar kendilerini acikca Sîi olarak adlandiriyor; bunlar icin ayrica Caferi, İsnaaser, Kizilbas, Rafizi gibi isimlerde kullaniliyordu. Şii[3], Kizilbas, Caferi gibi kavramlar o donemde tam anlamiyla birbirini karsiliyor, muhtevasi ise Ehl-i Beyt ogretilerine, Oniki İmamlarin buyruklarina dayaniyordu. İkinci büyük okul olan Hacı Bektaş-ı Veli okulunun temelleri ise Babai Devrim hareketine dayaniyordu. Anadolu’da Şiiliğin kökleşmesinde büyük katkılara sahip olan okula, Haci Bektaş-ı Veli’nin vefatindan sonra yeni şeyhler başkanlık yaptı. Bunlar sırasıyla Seyyid Ali Sultan, Resul Bali, Mürsel Bali’dir. Bu dönemde Hacı Bektaş-ı Veli okuluna bağlı olan insanlar kendilerini Şiî ve Caferi olarak ifade ediyordu. Bektaşî kavramının bu dönemde kullanıldığına dair herhangi bir belgeye rastlamamıştır. Kızılbaş kavramı ise Şeyh Haydar’dan sonra yeni yeni yaygınlaşmaya başlıyordu. Mürsel Bali’den sonra okulun başına “Pir-i Sani/İkinci Pir” lakabıyla maruf Balım Sultan geçti. Balım Sultan, okulda reform sayılabilecek bazı değişikliklere gitti ki, bu reformlar doğrudan doğruya okulun öğretilerine yönelikti. Araştırmacılar, bu konuda ittifak halinde olup, Balım Sultan’a “Pir-i Sani” lakabının bu icraatlarından dolayı verildiği bilinmektedir.[4] Balım Sultan’ın bu reformları iki yönlüdür. Birincisi mücerretlik, yani evlenme yasağı gibi Hrıstıyanlık uygulamaları gibi Okulun öğretilerine yönelik reformlardır. Burada Balım Sultan’ın bir Sırp devşirmesi olduğu yönündeki iddiaları unutmamalıyız. İkincisi ise, Okul yoluyla, Şiî kitleleri Osmanlıya bağlamak gibi fiili sapmalardır. Burada unutmamamız gereken bir ayrıntı, Balım Sultan’ı okulun başına Osmanlı Sultanı II. Beyazıt’ın getirdiğidir.[5] Kuşkusuz Balım Sultan’ın yapmış olduğu bu reform niteliğindeki değişiklikler hemen meyvesini vermedi. O sadece tohumları attı. Meyveler, Balım Sultan’ın öğrencisi ve müridi olan Sersem Ali Baba’nın posta oturmasından sonra alınacaktı.[6] Balım Sultan’ın ölümünden sonra okulun başına Kalender Çelebi geçti ve Osmanlı’nın bozuk düzenine karşı ayaklandı; savaş meydanlarında şehadet şerbeti içti (1528). Bu tarihten sonra Hacı Bektaş-ı Veli Okulu 23 yıl başsız kaldı. 1551 yılında Osmanlı’nın başkenti İstanbul’dan okulun başına bir atama yapıldı. Atanan kişi, ne tesadüf ki, Balım Sultan’a mürit olmakla şöhret bulan Sersem Ali Baba idi.[7]
Tarikatlaşma Süreci
1551 yılına kadar, yani Sersem Ali Baba okulun başına atanıncaya dek, bu okul ile Şah İsmail Hatayi Okulu arasındaki sıcak ilişkiler ve dayanışma ruhu bütün canlılığı ile devam etmiştir. Bu iki okul, adeta bir baştaki iki göz gibiydiler. Nitekim Safavi Devleti’nin kuruluşunda Hacı Bektaş-i Veli’nin müritleri temel görevleri üstlenmiştirler; Kalender Çelebi, Baba Zunnun ile ayaklanmış; Şah İsmail, “Hatayi” mahlası ile yazdığı şiirlerinde Hacı Bektaş-ı Veli’yi överek, Ona olan bağlılığını bildirmiştir.[8] Ne var ki, 1551 yılından sonra bu durum değişti. Anadolu’da kalan Şiiler ile İran’daki Şiiler arasındaki bağlar gün geçtikçe azaldı ve bir noktadan sonra koptu. Hacı Bektaş-ı Veli Okulu özünden koparak Balım Sultan ve öğrencisi Sersem Ali Baba’nın icraatleri ile zaman içerisinde Bektaşi tarikatına dönüştü.[9] Bektaşi tarikatına bağlı çok değerli zatlar yetişmekle beraber, tarikat genel olarak bozuldu. Bugün dahi tartışması yapılan dedebabalık-çelebilik tartışması gibi birçok ihtilaf o günlerde başladı.
Bektaşi Tarikatı Neden Kuruldu
Osmanlı, daha önceki bölümlerde anlatıldığı üzere, askeri tedbirler ile Kızılbaş kitleleri kontrol altında tutamıyordu. Büyük ayaklanmalar çıkıyor, kimi zaman bunlar hilafet merkezini bile tehdit edebiliyordu. Bu ayaklanmacıların en şiddetli şekilde cezalandırılmaları, hatta ateşte diri diri yakılmaları da[10] sorunu çözmüyordu. Öyleyse bu işe köklü bir çözüm bulmak lazımdı. Bu insan kaynağını, bu bilinç kaynağını kurutmaktı köklü çözüm.
Osmanlı, bir hamle ile Hacı Bektaş-ı Veli tekkesi başta olmak üzere bütün önemli Kızılbaş tekkelerine kendi adamlarını atadı. Bektaşi tarikatını kurdurttu. Bu tarikatı başta Sünnilik olmak üzere, masonluk, Hrıstıyanlık, Hurufilik gibi birçok yabancı düşünceye açtı. Kızılbaş kitleleradalet ve hak arama ruhunu aşılayan Ehl-i Beyt öğretilerinden uzaklaştırılmaya çalışıldı. Yapılan iş, Mısır’dan Arnavutluğa kadar bütün tekkelere sirayet etti.
Başka Düşüncelerin Etkisi
Anadolu’daki bütün Kızılbaş kitleleri ve tekkeleri üzerinde etkili olan ve Hacı Bektaş-ı Veli Tekkesinin başına Sersem Ali Baba getirilince, diğer tekkelerde de ciddi değişiklikler yapılmaya başlandı. Bu tekkelerdeki Kızılbaş-Şii alimler bu tekkelerden alınarak, yerlerine Osmanlı’nın seçtiği kişiler getirildi. Hatta daha sonraki zamanlarda tekkelerin başına Nakşibendi şeyhler atandı. Ehl-ibeyt ilmini, Caferi mezhebini ve fıkhını anlatan bütün kitaplar yasaklandı.[11] Aziz Hüdayi Efendi’nin deyimi ile bu tekkeler “yoklandı”.[12] Doğal olarak bu süreç, Kızılbaş tekkelerini etkilenmeye, bozulmaya açık hale getirdi. Bektaşi tarikatı ve doğal olarak Kızılbaş kitleler, bu süreç içersinde Hurufilik ve Masonluk başta olmak üzere Hrıstıyanlık ve Sünnilik gibi değişik yelpazelerdeki birçok akımdan etkilendiler. Biz burada önemli olması ve günümüze ışık tutması açısından, Hurufilik ve Masonluk üzerinde duracağız.[13]
Sünnilik Etkileri
Osmanlı Devleti, Caferi mezhebine bağlı olan Kızılbaşları, Sünnileştirme yolunu tuttu. Bunu bir devlet politikası olarak benimsedi ve uyguladı. Tekkelerdeki Şii alimlerin alınması, Ehl-i Beyt ilmini anlatan eserlerin yasaklanması, tekkelerin “yoklanması”nın yanında her Kızılbaş köyüne Sünni bir imam tayin edildi.[14]
Osmanlının oyunu kısmen tutmuş, Sünnilik etkileri bu tekkelerde yerleşmeye başlamıştı. Alınan tedbirler ile Ehl-i Beyt ilmi, Caferi mezhebi -isim olarak değil, fakat içerik olarak- yavaş yavaş çekilmişti.
Ama bunlar yetmemişti.
1552 yılından sonra Hacı Bektaş-ı Veli tekkesi başta olmak üzere birçok Kızılbaş tekkesine çok sayıda Nakşibendi şeyhler atandı. birkaç yüzyıl süren bu uygulama,[15] Cferi inanç ve ibadetlerinde ciddi gerilemeye neden oldu.
Bunlar da yetmedi.
Büyük bir propaganda ile hem Kızılbaşların ve hem de Bektaşilerin gönlünde taht kuran Hacı Bektaş-ı Veli’nin Hoca Ahmet Yesevi bağlantısı uydurularak “Sünni” olduğu yayıldı. Bu iddiayı geçerli kılmak için Makalat, Şerh-i Besmele, Fevaid gibi kitaplar yazdırılarak Hacı Bektaş-ı Veli’ye mal edildi.[16]
Artık Hacı Bektaş-ı Veli, ilk zaman tarihçilerinin[17] dediği gibi, Baba İlyas’ın müridi değil; kendisinden birkaç asır sonra yaşayan tarihçilerin yazdığı şekliyle Hoca Ahnet Yesevi’ye bağlı bir Sünni dervişidir. Kısacası yeni bir Hacı Bektaş yaratılmış, gerçek hayatın Şii Hacı Bektaş’ı, hayal aleminde ve uydurmalarla Sünni olmuştu…
Ne var ki, bütün bu çalışmalar Bektaşi Tarikatının asli kimliği olan Şii-Caferi kimliğini silmeye, yok etmeye yetmedi. Şii inanç ve ibadetlerinin bir kısmının bozulduğu doğrudur; ama asli kimlik, Caferi kimliği herzaman dimdik ayakta durmuştur. Bektaşilerden, Bektaşi uygulamalarından ve Bektaşi gülbanklarından bu kimliği açıkça görebiliriz.
Hurufilik Etkileri
Osmanlı Devleti’nin sistemli olarak uyguladığı bu politikalar ile Kızılbaş-Şii tekkeleri hertürlü etkiye açık hale geldi. Çünkü “bilgi” öldürülmüştü. Ve bilginin olmadığı yerde hurafenin dirilmesi de mukadderdi.
Anadolu coğrafyasında kalan Kızılbaş-Şii tekkelerine 1552 yılından kapatılmalarına Bunlardan bir tanesi Fazlullah Hurufi’ye nispet edilen Hurufilik adlı mezheptir.
Tarihi belgelerin bize öğrettiğine göre, Bektaşi tarikatı içersinde Hurufi inanç ve öğretilerin yayılması ve yerleşmesi Mir Şerif adlı bir Hurufi dervişinin etkisi ile oldu.[18] Fazlullah’ın -haşa- Allah olduğu yolundaki sapkın iddialar[19], Bektaşiler ve Kızılbaşlar arasında Hz. Ali’nin -haşa- Allah olduğu şeklinde lanse edildi.[20] Bazı Hurufilerin “Namazı da Fazl kılmış, orucu da Fazl tuttu, artık bize teklif yok” şeklindeki sözleri Bektaşiler ve Kızılbaşlar arasında “Bizim namazımıda Hz. Ali kılmış, orucumuzuda Hz. Ali tutmuş” şeklinde yaygınlaştırılmaya çalışıldı.[21] Yine Hurufilikte ki “tehasus-reenkarnasyon”[22] inancı Kızılbaş-Şii kitleler arasında yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır.[23]
Müteakip zamanlarda “Bektaşi şairi” adı altında birçok Hurufi şair baş gösterdi. Bunlardan bir kısmı Fazlullah’a açıkça methiyeler yazdılar. Kelami, Fazıli, Vahdeti, Hayreti, Kalender, Fazli, Nemayi vb.[24] bunlardan sadece bir kaçıdır.[25]
Masonluk Etkileri
Bektaşi tarikatı üzerinde etkili olan bir başka sapkın düşünce Masonluktur. Kimi zaman Masonlar dolaylı yollardan tarikata sızıyorlar, kimi zaman da Bektaşi şeyhleri mason oluyordu. Örneğin Mason Misyoner Mr. Wayt “Ali” adını alarak Bektaşi tarikatına sızmış,[26] Tevfik Beybaba,[27] Ali Baba[28] gibi kimi Bektaşi şeyhleri Mason olmuş ve aynı zamanda tarikat içersinde kalmışlardır.
Yine Bektaşi tarikatına mensup birçok aydın, bürokrat, paşa ve din adamı mason olmuş ve aynı zamanda tarikat içersinde kalmışlardır. “Bunlardan Şeyhülislam Hayri Efendi, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Filozof Rıza Tevfik Efendi, Kazım Nami, Talat Paşa, Süleyman Askeri, Vehip Paşa, Mülazım Atıf, Resneli Kolağası Niyazi, Binbaşı Eyüp Sabri, Üsküpte Albay Galip, Avni Paşa, Ömer Fevzi Martin, Hüseyin Paşazade Nazif Süleyman, Seyfi Paşa ve Kazım Karabekir hem Bektaşi hem Masondur.”[29]
Çağdaş dedebalardan Bedri NOYAN, 1970 senesinde Strasburg Türkoloji Kongresine sunduğu “Bektaşilik ve Masonluk” adlı tebliğinde Bektaşilik ve Masonluk arasındaki benzerlikleri açıklamıştır
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Bektaşilik Nedir?

Mesaj gönderen biralevi »

biralevinin yorumunu merakla bekliyorum

Alevilerin Yazilmayan Tarihi-Bektasi Tarikatinin Kurulusu




Bazı yorumların sağlıklı olması için bazı temel bilgilerin sağlıklı yerine oturması gerekiyor.Bu bilgiler oturmazsa sağlıklı yorum yapılamıyor.
Sağlıklı sonuçlar için Analiz yeteneğinin güçlü olması ve her türlü doğmatik saplantılardan arınmış olmak gerekiyor,işin içine duyguları karıştırmamak gerekiyor,
Her türlü bilgiye Açıklık kazandırmak ve bunları yaparken de tutarlı olmak gerekiyor,Aslında forumda ilgili bölümlerde gerekli bilgiler var ama yeniden belirtmekte de zarar yok, Şimdi bazı tezleri bu anlamda yeniden tekrarlayalım
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Bektaşilik Nedir?

Mesaj gönderen biralevi »

Hacı Bektaş ile ilgili tezlerimizin arka planı halen anlaşılamamış görünüyor,Biz onun Sünni olduğunu söyledik ve kanıtlar sunduk sorular sorduk ,bunu neden yaptığımızı ne yazık ki çoğu halen anlamış değil ,
Biz Anadolu topraklarında düşünsel anlamda DEVRİM yapıyoruz,Alevilik fikrinin 12 imamların teori ve pratiğine uygun bir zemine oturması için BİR TEMEL ATIYORUZ.
Bakın Hacı bektaş diyelim ki alevidir yani şiidir (böyle varsayalım)
1- İnsanları hacı bektaş yoluyla 12 imama götürmek mümkünmüdür? Sorusuna cevap arayalım,hangi eseriyle bunu yapabiliriz,eserleri bile onun mu değilmi diye tartışmalı ,onun olduğu kabul edilse bile eserlerinde caferiyeye göre imamet teorisi yok,adli ilahi yok,fıkıh zaten hiç yok, hatta 12 imamların ismi bile yok, o halde ona ait olduğu iddia edilen yazılı kaynaklarla insanları 12 imam yoluna taşımak mümkün değil,
Şifai yada sözlü kültürlede taşımak mümkün değil eğer mümkün olsaydı yüzlerce yıldır 12 imamların ismini bilen aleviler ve ehli beytin ismini bilen Sünni tarikatlar bugün 12 imam yolunda dinlerini yaşıyor olurlardı oysa ortada sadece bir ZANN var ,zannediyorlar ama gerçekte yaşıyorlarmı?
aşıktalibi
Mesajlar: 37
Kayıt: 15 Eyl 2011, 22:19

Re: Bektaşilik Nedir?

Mesaj gönderen aşıktalibi »

bektaşilik insanlık yoludur ve islamiyetin yoludur çünkü 72 milleti bir görmek hor görmemek 12 imamların fıkıhından gitmek yaradana sımsıkı sarılmak eren talibi olmak yüreğini ortaya koymak vursalarda vurmamak incilsende inciltmemek küfür etselerde etmemek ezselerde boyun eğmemek güç sana geçtimi intikam yerine el uzatmak vardır. Musai kazımın oğlu ibrahim saad ın oğludur aynı zamanda, o dergaha giren aşk ile çıkar ama cahil cuharalar sadece bakar.
En son aşıktalibi tarafından 30 Eyl 2011, 11:32 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Bektaşilik Nedir?

Mesaj gönderen biralevi »

2-Yazılı kaynakla bu mümkün değilse sözlü kaynaklara nasıl güveneceğiz? KİM NE ZAMAN NE SÖYLEDİ NE YAPTI BİLMİYORUZ, Hele de atasözleriyle yada şairlerin şiirleriyle dini temel kurulurmu? Din temelde fıkıhtır ve atasözleri yada şiirlerle fıkhi bilgilere ulaşmakta mümkün değildir,hatta mümkün olduğunu varsaysak bile şairlerin tutarsızlıklarını yada o şair adına onun çizgisini saptıran diğer taklitçi şairleri nasıl ayıracağız,
Mesela Dedik ki Pir sultan 12 imamcıdır ve Osmanlıya ve kurduğu dergaha karşıdır ve hacı bektaşı övemez ,
Sende onun adını anan ve bektaşı öven bir dörtlük yada şiir getirdin önüme koydun,
Sorunları sıralayalım ,
..Şiirin orijinal metni var mı ? yok
Peki şiiri kim yazmış kesin bir eminlikle biliyormuyuz? Yok
Parmak izi incelemesi yapabilirmiyiz? Yok
Nihayetinde yorum yapacağız ben ona ait değil diyeceğim sende ona ait diyeceksin ,peki böyle bir sorun çözülebilirmi?
Tabiî ki çözülemez bunu diğer şairler içinde söyleyebiliriz,
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Bektaşilik Nedir?

Mesaj gönderen biralevi »

ŞUNLARI SÖYLEYEBİLİYORUZ,

anadolu alevi şair geleneğinde bulunan düvezi imam türünden şiirlerde Pir sultanın ve şah ismailin (hatayi) büyük etki yada katkısı olduğunu söyleyebiliyoruz,hatta bunları bu yoğunluktan dolayı bu işin öncüleridir diyebiliriz
Yoğunluk bunu söyleyebilmemizi sağlıyor çünkü pir sultan ve şah ismaile ait olduğu iddia edilen şiirlerin %90 oranında 12 imamların isimlerinin anıldığını görebiliyoruz,
Ama buna rağmen bunların şiirleriyle 12 imam yolunda yürümek mümkün değildir, bir yol gösterilmiş olabilir ama o yolda dosdoğru yürümek başka bir şeydir,bilgi gerektirir,ilim gerektirir,pir sultanda şah ismailde nihayetinde alim yada müçtehit değildir yazılı kitapları falanda yoktur,
Şiirin mahiyeti yada dilide zaten buna müsait değildir şiirle bir şeyi süsleyebilir bazı derinlikler yada açılımlar verebilirsiniz ama şiir diliyle fıkıh veremezsiniz bakın Kutsal Kitabımıza bile şiir diliyle bakarsanız fıkhı tam anlamıyla verilmediğini bunun Peygamberin sünnetine hayat pratiğindeki öğretisine bırakıldığını görürsünüz çünkü fıkıh çok fazla ayrıntı gerektiren bir meseledir,dahası bir dinin yaşaması için zorunlu olan fıkıh ta günün koşullarına göre yaşamak zorundadır
aşıktalibi
Mesajlar: 37
Kayıt: 15 Eyl 2011, 22:19

Re: Bektaşilik Nedir?

Mesaj gönderen aşıktalibi »

bektaşilik insanlık yoludur ve islamiyetin yoludur çünkü 72 milleti bir görmek hor görmemek 12 imamların fıkıhından gitmek yaradana sımsıkı sarılmak eren talibi olmak yüreğini ortaya koymak vursalarda vurmamak incilsende inciltmemek küfür etselerde etmemek ezselerde boyun eğmemek güç sana geçtimi intikam yerine el uzatmak vardır. Musai kazımın oğlu ibrahim saad ın oğludur aynı zamanda, o dergaha giren aşk ile çıkar ama cahil cuharalar sadece bakar.
okuduğum kaynaklar ve yüreğimi ortaya koyarak konuşuyorum :)
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Bektaşilik Nedir?

Mesaj gönderen biralevi »

aşıktalibi yazdı:
bektaşilik insanlık yoludur ve islamiyetin yoludur çünkü 72 milleti bir görmek hor görmemek 12 imamların fıkıhından gitmek yaradana sımsıkı sarılmak eren talibi olmak yüreğini ortaya koymak vursalarda vurmamak incilsende inciltmemek küfür etselerde etmemek ezselerde boyun eğmemek güç sana geçtimi intikam yerine el uzatmak vardır. Musai kazımın oğlu ibrahim saad ın oğludur aynı zamanda, o dergaha giren aşk ile çıkar ama cahil cuharalar sadece bakar.
okuduğum kaynaklar ve yüreğimi ortaya koyarak konuşuyorum :)

yüreğinizi değilde yazılı kanıtlarınızı ortaya koymanız gerekiyor
Cevapla

“Bektaşilik Nedir?” sayfasına dön