Atalarımıza inanalım mı?

Cevapla
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Atalarımıza inanalım mı?

Mesaj gönderen biralevi »

Atalarımıza İnanalım mı?



Atalarımızın sözlerine inanıp inanmama konusunda ciddi bir sınavımız var. Bu sınav hayatın tüm alanına hakimiyet sağlamış bulunuyor. Sınav sonunda atalarının doğru sözlerine inananlar kurtulacak, inanmayanlar boğulacaktır.Başka bir deyişle atalarının yalan sözlerine inananlar sapacak,yalan sözlerine inanmayanların doğruyu bulma şansları olacaktır.

Hayat sürecinin bu kısmının pek çok yansıması var. İlk aşamada atalarımızın sözlerinden bazılarını hatırlatarak, konuya küçük d e olsa dikkat çekmek gerekiyor. Her türlü sınavda en önemli unsur olarak titizliği gözden kaçırmama konusunda herkesi dikkatli olmaya davet edelim mi?

Atamızın birisi:"Eğri otur doğru söyle 'derken, diğer atamız:"Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar w diyor. Şimdi genç arkadaşlara ne dememiz gerekiyor? Her durumda doğruyu söylememizi tavsiye eden atamızın sözüne mi uymalıyız? Yoksa doğruyu savunmanın başımıza bela getireceği gerçeğinden hareket etmemiz gerektiğini mi hatırlatacağız? Tarihte doğruyu söylemekten vazgeçmediği için başına musibetler yağan insanları mı kendimize örnek almalıyız, yoksa statü hükümlerine göre söz söyleyip hareket ederek başına hiçbir şer gelmeyen insanları mı?

Sözü gümüş, sükutu altın olarak bize sunan atamız doğru sözün başımıza getireceği sorunları gördüğü için mi sözünü böyle söylemiştir, yoksa susma sustukça sıra sana gelecek sözü ileriki yıllarda buna tepki şeklinde doğmuş bir atasözü mü olacaktır?

Mazlum arkadaşımıza yapılan haksızlık karşısında sustuğumuzda 'düşenin dostu olmaz 'diyen atalarımız haklı çıkmış olmuyor mu? Veya bu durumda 'dost kara günde belli olur' diyen atamızın haklı çıkması için çaba harcamamız daha doğru olmaz mı? Her türlü riski üstlenip doğruyu söyleyerek kara gün dostu olduğumuzu kanıtlayalım ve bunu bir değer yargısı olarak tarihçinin önüne koyalım mı? Yoksa tehlikeleri düşünerek susmayı erdem kabul edip dostluğun lokal bir durum olduğunu mu not düşelim tarihe?

Sıkça duyduğumuz 'konuşursam yer yerinden oynar, ya sus ya da doğruyu söyle, her doğruyu söyleme ama her söylediğin doğru olsun' gibi sözler bu paradoksların açmazları değil mi?

Örnekleri her toplumun ataları bazında çoğaltmak mümkün. Bu durumda "Ya atalarınız yanılmışsa" diye bize haber verilen ilahi buyruğun ne kadar önemli bir başlangıç noktası olduğu anlaşılmıyor mu? Neden bilimde şüphe unsurunu sürekli vurgulayan atalarımız aynı vurguyu kendileri bizlere sunduğu değer yargıları konusunda yapmıyorlar?

Bizler atalarımızın dinini seçmek zorunda mıyız? Atalarımız bu noktada dahi yanılmış olmaları mümkün değil mi?
Cevapla

“Serbest Kürsü” sayfasına dön