RESULULLAH (S.A.A) efendimizin İmam Ali hakkında hadisleri 2

Alevikte 4 büyük hadis kitabı ve diğer hadis kaynaklarının paylaşıldığı forum.
Cevapla
yozgatli yigit
Mesajlar: 57
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:22
Konum: Berlin / Almanya

RESULULLAH (S.A.A) efendimizin İmam Ali hakkında hadisleri 2

Mesaj gönderen yozgatli yigit »

Resim

RESULULLAH (S.A.A) efendimizin İmam Ali hakkında hadisleri 2


İMÂM ALİ'NİN (A.S) İLMİ
Muhammed b. Müslim, İmâm Muhammed Bâkır'dan (a.s) şöyle duyduğunu rivâyet etmektedir:
"Cebrâîl (a.s), cennetten Hz. Muhammed'e (s.a.a) iki tane nar getirdi; Ali (a.s) Resulullah'la karşılaşıp, narları elinde görünce, 'Şu iki nar nedir elinizde?' diye sordu; şöyle buyurdu: 'Şu gördüğün nübüvvettir ve senin onda nasibin yoktur. Ama ötekisi ilimdir.' Sonra Allah Resulü (s.a.a) onu ikiye böldü ve yarısını Ali'ye (a.s) verdi, yarısını ise Resulullah'ın kendisi aldı. Ardından şöyle buyurdu: 'Sen onda benim ortağımsın, ben de senin." İmâm Bâkır (a.s) şöyle devam etti: "Allah'a andolsun ki Resulullah (s.a.a) Allah'ın kendisine öğrettiği her şeyi, bir harfini bile bırakmadan Ali'ye (a.s) öğretti." Sonra İmâm Bâkır (a.s) elini göğsüne koyarak: "Sonra bu ilim bize ulaşmıştır." buyurdu." (El-İhtisâs, s.272, El-Kâfi, c.1, s.265, Bihârü'l-Envâr, c.40, s.209)

Mufazzal b. Ömer İmâm Cafer-i Sâdık'tan (a.s) şöyle duyduğunu nakletmiştir: "Emirü'l-Müminin Ali (a.s) şöyle buyuruyordu: 'Bana öyle özellikler verilmiştir ki benden önce kimseye verilmemiştir. Ben ölümlerden ve belalardan haberdarım ve insanlar arasındaki ihtilaflarda nasıl hüküm vereceğimi bilirim." (Bihârü'l-Envâr, c.26, s.147)

İmâm Cafer-i Sâdık'tan (a.s) senetli bir şekilde şöyle rivâyet edilmiştir: "Ali (a.s) Resulullah'ın (s.a.a) bildiği her şeyi biliyordu. Allah-u Teâlâ'nın Resulü'ne öğrettiği her şeyi Resulullah (s.a.a) de Emirü'l-Müminin Ali'ye (a.s) öğretmiştir." (Bihârü'l-Envâr, c.40, s.209)
İmâm Muhammed Bâkır (a.s): "Ali b. Ebî Tâlib (a.s), Allah'ın Muhammed'e (s.a.a) bir hediyesiydi. O bütün vasîlerin ve kendinden önceki peygamberler ve resullerin ilmini miras almıştır." (El-İhtisâs, s.272)

Ebû-s Sabâh, İmâm Cafer-i Sâdık'ın (a.s) kendisine şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: "Allah, Peygamberi'ne (s.a.a) tenzil ve te'vili (Kur'ân-'ın zâhirî ve bâtınî manalarını) öğretmiştir. Resulullah (s.a.a) de onları Ali'ye (a.s) öğretmiştir." (Tefsîrü'l-Ayyâşî, c.1, s.17)

Süleymânü'l-A'meş, babasından Hz. Ali'nin (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "İnen her âyetin kimin hakkında indiğini, nerede indiğini ve kime indiğini biliyorum. Rabb'im, bana düşünen bir kalp ve fasih bir dil bahşetmiştir." (Tefsîrü'l-Ayyâşî, c.1, s.17)

Ebû Râfi'den şöyle rivâyet edilmiştir; Resulullah (s.a.a), vefatıyla sonuçlanan hastalığında Hz. Ali'ye (a.s) şöyle buyurdu:
"Ya Ali, bu Allah'ın kitabıdır; onu al." Ali (a.s) da onu bir elbisenin içerisinde topladı ve evine gitti. Resulullah (s.a.a) vefat ettikten sonra Hz. Ali (a.s) oturup onu Allah'ın indirdiği şekilde düzenledi. O, Kur'ân'a alim birisiydi." (Menâkıb-u Âl-i Ebî Tâlib, c.2, s.41)

İmâm Muhammed Bâkır'dan (a.s) Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "(Ey insanlar), Allah her ilmi bende
toplamıştır; ben de bildiğim her ilmi, "Muttakilerin İmâmı"nda topladım. Ben her ilmi, Ali'ye öğrettim. O'dur açık ve şüphesiz olan İmâm!"
(El-İhticâc, c.1, s.74)

İmâm Cafer-i Sâdık'tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Hiç şüphesiz Allah Tebâreke ve Teâlâ, Resulullah'a (s.a.a) Kur'ân'ı öğretti. Bunun yanı sıra başka şeyler de öğretti. Allah Resulü (s.a.a) de Allah'ın öğrettiklerini Ali'ye (a.s) öğretti" (Besâirü'd-Derecât, s.290)

Yine İmâm Cafer-i Sâdık'tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Şüphe yok ki Allah, helal ve haramı, Kur'ân'ın tevilini ve insanların ihtiyacı olan şeyleri Resulü'ne öğretti. Allah Resulü (s.a.a) de bunların hepsini Ali'ye (a.s) öğretti." (Esâirü'd-Derecât, s.292, El-İhtisâs, s.272, Bihârü'l-Envâr, c.40, s.208)

İmâm Muhammed Bâkır'dan (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Hz. Ali'ye (a.s) Resulullah'ın (s.a.a) ilmi hakkında sorduklarında şöyle buyurdu: "Peygamber'in (s.a.a) ilmi, bütün Peygamberlerin ilmidir; geçmişte olanların ve Kıyâmet gününe kadar olacakların ilmidir." Sonra şöyle devam etti: "Nefsimi elinde tutana (Allah'a) andolsun ki hiç şüphesiz ben de Peygamber'in (s.a.a) bildiğini biliyorum; geçmişte olanların ve benimle Kıyâmet arasında olup biteceklerin hepsini biliyorum." (Besâirü'd-Derecât, s.127)

Selmân-i Fârisî, Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmiştir; buyurdu: "Benden sonra ümmetimin en çok ilim sahibi olanı, Ali b. Ebî Tâlib'dir." (Keşfü'l-Ğumme, c.1, s.113, El-Gadîr, c.3, s.96)

İmâm Cafer-i Sâdık'ın (a.s) babasından şöyle naklettiği rivâyet edilmiştir: "Ali'nin (a.s) kitabında (insanlar için) ihtiyaç olan her şey yazılıdır; hatta bir çiziğin, yaralanmanın ve hayvan ısırmanın (diyet-kısas hükümleri) bile." (Bihârü'l-Envâr, c.26, s.50)

İmâm Cafer-i Sâdık'tan (a.s) nakledildiğine göre Emirü'l-Müminin (a.s) İbn Abbâs'a şöyle buyurmuştur: "Allah, kuşların dilini bile bize öğretmiştir; Süleyman b. Dâvûd'a (a.s) öğrettiği gibi. Aynı şekilde karada ve denizde bulunan bütün canlıların dilini de." (Besâirü'd-Derecât, s.344)


İMÂM ALİ (A.S), RESULULLAH'IN (S.A.A) İLİM KAPISI
Resulullah (s.a.a): "Ali, benim ilmimin kapısıdır." (İhkâkü'l-Hak, c.15, s.566, El-Mürâciât, s.153)

Resulullah (s.a.a): "Ben, öğrendiğim her şeyi, mutlaka Ali'ye de öğrettim; o, benim ilim şehrimin kapısıdır." (İhkâkü'l-Hak, c.5, s.501, Et-Terâif, s.77)

Bu hadis mütevatir ve kesin olan hadislerdendir. Allame-i Emini, El- Gadir kitabında Ehl-i Sünnet alimlerinden 143 kişinin bu hadisi naklettiklerini yazmıştır. (El-Gadir, c. 6, s. 61)
Ehl-i Sünnet ve Şia alimleri Hz. Ali’nin şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: “Beni kaybetmeden önce istediğiniz şeyi benden sorun. Allah’a andolsun ki, eğer fetva kürsüsünde oturursam, Tevrat ehli arasında Tevrat’ın hükmü ile, İncil ehli arasında, İncil ile, Zebur ehli arasında Zebur ile ve Kur’ân ehli arasında Kur’ân’la fetva veririm. Öyle ki eğer Allah Teala o kitapları konuşturmuş olursa ‘Ali doğru dedi, bizde nazil olan hükme göre fetva verdi’ derlerdi.” (Hz. Ali Kimdir?, s. 236. Fazlullah Kompani)

Hz. Ali (a.s)’ın sorulara çok çabuk cevap vermesi herkesi şaşırtıyordu. Bir gün Ömer şöyle dedi: “Ya Ali, beni şaşırtan, bütün ilmi, fıkhi ve siyasi ilimleri çok iyi bilmen değildir, benim asıl şaşırdığım şey senin çok çabuk ve beklemeden cevap vermendir."
Hz. Ali (a.s) onun bu sözüne karşılık şöyle buyurdu: “Ey Ömer, bu elimde kaç parmak vardır?” Ömer; “Beş parmak vardır.” dedi. İmam (a.s); “Öyleyse neden bu sorunun cevabında düşünmedin?” Ömer; “Bu açıktır, düşünmeğe gerek yoktur” dediğinde, Hz. Ali (a.s); “Bütün meseleler de benim yanımda beş parmak gibi açıktır.”


Yine Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki: “Ümmetimin en alimi Ali’dir.” (Yenabi’ul- Mevedde, s. 70)

Emir’ul- Muminin Hz. Ali de şöyle buyurmuştur: “Kur’ân’da olan her ayeti Resulullah’a okudum, O da onun manasını (tefsirini) bana öğretti.” (Şevahid’ut- Tenzil, c. 1, s. 43)

Hz. Ali (a.s)’dan şöyle nakledilmiştir: “Gaip sırlarını benden sorun; çünkü ben peygamber ve elçilerin ilminin varisiyim.” (Yenabi’ul- Mevedde, bab14, s. 69)

Ebûzer-i Gıfârî Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmiştir; buyurdu: "Ali, benim ilmimin kapısı ve ümmetime açıklayandır…"
(İhkâkü'l-Hak, c.7, s.213, Yenâbîü'l-Mevedde (Kundûzi-i Hanefi), s.235)

İbn Abbâs Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmiştir; buyurdu: "Rabb'imin huzuruna vardığımda, benimle konuştu ve münâcât etti; ben de öğrendiğim her şeyi Ali'ye öğrettim; o, benim ilmimin kapısıdır." (İhkâkü'l-Hak, c.6, s.461, Et-Terâif, s.77)

Resulullah (s.a.a): "Ben, bildiğim her şeyi Ali'ye de öğrettim; o, benim ilim şehrimin kapısıdır." (İhkâkü'l-Hak, c.5, s.501)

Hz. Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir; Resulullah (s.a.a), Hayber fethedildiğinde bana buyurdu ki: "Sen, benim ilmimin kapısısın;
senin evlatların, benim evlatlarımdır; senin etin, benim etimdir ve senin kanın, benim kanımdır."
(İhkâkü'l-Hak, c.6, s.448)


RESULULLAH (S.A.A), İMÂM ALİ'YE (A.S) BİN İLİM KAPISI ÖĞRETMİŞTİR
İmâm Cafer-i Sâdık (a.s): "Resulullah (s.a.a), Ali'ye (a.s) bin kelime ve bin kapı vasiyet etti ki her kelime ve her kapı bin kelime ve bin kapıyı açmaktaydı." (Bihârü'l-Envâr, c.40, s.132, Gâyetü'l-Merâm, s.519)

Esbağ b. Nübâte, Emirü'l-Müminin Ali'den (a.s) şöyle duyduğunu nakletmektedir; buyurdu: "Hiç şüphesiz Resulullah (s.a.a)
bana, geçmişte olan ve Kıyâmet'e kadar olacak helal ve haramdan bin kapı öğretti ki, her kapı bin kapıyı açmaktadır ki toplam bir milyon kapı eder. Hatta ben ölümlerin belaların ve insanlar arasındaki ihtilaflarda nasıl hüküm verileceğinin ilmini biliyorum."

(El-İhtisâs, s.276, Gâyetü'l-Merâ, s.519, Bihârü'l-Envâr, c.26, s.30, İhkâkü'l-Hak, c.6, s.41)

Hz. Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir. "Resulullah (s.a.a), dilini benim ağzıma koydu; bununla kalbimde bin ilim kapısı açıldı ki her birisinden de bin kapı açılmaktadır." (İhkâkü'l-Hak, c.6, s.42)


İMÂM ALİ (A.S), PEYGAMBER'İN (S.A.A) İLİM ŞEHRİNİN KAPISIDIR
İmâm Ali b. Musâ Rızâ (a.s) babalarından Resulullah'ın (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) hitaben şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Ey Ali,
ben ilim şehriyim, kapı da sensin. Şehre kapının dışında bir yerden ulaşacağını zanneden yalan söylemiştir."
(Menâkıb-u Ali b. Ebî Tâlib, s.85)

Resulullah (s.a.a): "Ben ilim şehriyim ve Ali onun kapısıdır. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: 'Evlere kapılarından girin." (Bakara, 185)
O hâlde, kim ilim istiyorsa, ona kapısından girsin." (İhkâkü'l-Hak, c.5, s.494, Yenâbîü'l-Mevedde, s.65)

Resulullah (s.a.a): "Ben ilmin şehriyim ve Ali onun kapsıdır. O hâlde şehre girmek isteyen, onun kapısından gelsin." (Fezâilü'l-Hamse, c.2, s.251, Kenzü'l-Ummâl, c.13, s.148, Câmiü'l-Ehâdis (Suyûtî), c.16, s.259, İhkâkü'l-Hak, c.5, s.500, Müstedre-kü's-Sahîhayn (Hâkim Nîşâbûrî), c.3, s.127, El-İmâm Ali, c.2, s.464)


İMÂM ALİ (A.S), PEYGAMBER'İn (S.A.A) İLİM HAZİNESİNİN ANAHTARIDIR
İmâm Rızâ (a.s), babaları (İmâm Kâzım (a.s) ve İmâm Sâdık (a.s)) kanalıyla İmâm Muhammed Bâkır (a.s) 'dan, o da Câbir b.
Abdullah-i Ensârî'den şöyle nakletmiştir; Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: "Ben ilmin hazinesiyim ve Ali onun anahtarıdır. O hâlde kim hazineyi isterse, anahtara gelsin." (İsbâtü'l-Hüdât, c.2, s.31, Bihârü'l-Envâr, c.40, s.201)

Resulullah (s.a.a): "Ali, benim ilmimin haznedarıdır." (El-Gadîr, c.3, s.96)


İMAM ALİ (A.S); ÜMMETİN EN İYİ HÜKÜM VERENİDİR
İki kişi arasındaki bir ihtilafta Ali'nin (a.s) verdiği bir hüküm hakkında Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
"Ali b. Ebî Tâlib, sizin aranızda Allah'ın hükmüyle hükmetmiştir." (Keşfü'l-Yakîn, s.67)

Resulullah (s.a.a): "Sizin, (yargılarda) en iyi hüküm vereniniz Ali'dir." (Keşfü'l-Yakîn, s.45, El-Gadîr, c.3, s.96, El-Kâfî, c.7, s.425)

Resulullah (s.a.a): "Ali, ihtilaflar hakkında hüküm vermede insanların en bilgilisidir." (İhkâkü'l-Hak, c.15, s.395)

Senetli bir şekilde Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakledilmiştir; buyurdu: "Benden sonra sünnete ve (yargılarda) hüküm verme hususunda, ümmetimin en bilgilisi Ali b. Ebî Tâlib'dir." (İhkâkü'l-Hak, c.4, s.324)

Senetli bir şekilde İbn Abbâs'ın Resulullah'tan (s.a.a) şöyle rivâyet ettiği nakledilmiştir; buyurdu:
"Ali b. Ebî Tâlib, benden sonra ümmetimin en bilgilisi ve ihtilaf ettikleri konularda en iyi hüküm verenidir." (El-İrşâd, s.22)

Hz. Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Resulullah (s.a.a) beni (temsilcisi olarak) Yemen'e gönderdi. Ben 'Ya Resulallah, benim daha yaşım küçüktür' dediğimde, Allah Resulü elini benim göğsüme koyarak şöyle buyurdu: 'Git; hiç şüphesiz Allah senin dilini sabit kılıp kalbini hidâyet edecektir." Hz. Ali (a.s) sonra şöyle buyurmuştur: "Ondan sonra ihtilaf edipte karşıma gelen iki hasım arasında vereceğim hüküm hakkında asla tereddüde düşmedim." (El-Fusûlü'l-Mie, c.5, s.268)

Yine senetli bir şekilde Hz. Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Resulullah (s.a.a), beni Yemen'e gönderdi. Ben 'Ya Resulallah dedim, beni onların arasında hüküm vermek için gönderiyorsunuz, oysa ben bir gencim ve nasıl yargılayıp hüküm vereceğimi bilmiyorum." Bunun üzerine Allah Resulü eliyle benim göğsüme vurdu; sonra şöyle buyurdu: "Allah'ım, onun kalbini hidâyet et ve dilini sabit kıl!" Hz. Ali şöyle devam etmiştir: "Ondan sonra iki kişi arasında verdiğim hiçbir hükümde tereddüde düşmedim."
(Fezâilü'l-Hamse, c.2, s.260, El-Menâkıb (Hârezmî), s.13, Kenzü'l-Ummâl, c.13, s.120, İhkâkü'l-Hak, c.8, s.39)


İMÂM ALİ'NİN (A.S) ADALETİ
Resulullah (s.a.a): "Ali insanların raiyet (idaresi altındaki insanlar) hakkında en adil olanıdır." (İhkâkü'l-Hak, c.15, s.392)

Hz. Ali'nin bir hutbesinde şöyle geçmektedir: "Allah'a andolsun ki yedi iklimi, feleklerinin altında olanlarla birlikte bana verseler ve karşılığında benden bir karıncanı ağzından bir arpa kabuğunu almamı isteseler bunu yapmam. Hiç şüphesiz sizin dünyanız benim yanımda bir çekirgenin ağzında çiğnediği yapraktan daha değersizdir. Ne yapsın Ali fani olacak nimeti ve baki kalmayacak lezzeti?!" (Sefînetü'l-Bihâr, c.3, s.131)


İMÂM ALİ (A.S), İHLÂS SURESİ GİBİDİR
Resulullah (s.a.a): "Ali'nin bu ümmetteki misali, Kur'ân'daki 'Kul huvellahu ehad' suresi gibidir."
(Menâkıb-u Ali b. Ebî Tâlib, s.70, Keşfü'l-Yakîn, s.297, Yenâ-bîü'l-Mevedde, s.235)

Abdullah b. Abbâs'tan Resulullah'ın (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) hitaben şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
"Ya Ali, senin insanlar arasındaki misalin, Kur'ân'daki 'Kul huvellahu ehad' suresi gibidir. Kim bu sureyi bir defa okursa, Kur'ân'ın üçte birini okumuş gibi olur; iki defa okursa Kur'ân'ın üçte ikisini okumuş gibi olur; üç defa okursa, Kur'ân'ın hepsini okumuş gibi olur. Aynı şekilde ey Ali, kim seni kalbiyle severse, imanın üçte birisini elde etmiş olur; kim hem kalbiyle hem de diliyle severse (diliyle sana yardımcı olursa), imanın üçte ikisini elde etmiş olur ve kim kalbiyle, diliyle ve eliyle severse (dili ve eliyle de sana yardımcı olursa), imanın hepsini kendinde toplamış olur. Beni hak olarak peygamberliğe seçen (Allah'a) andolsun ki yer ehli de seni gök ehli gibi sevselerdi, Allah, onlardan hiçbirisini (cehennem) ateşiyle azaplandırmazdı!" (İhkâkü'l-Hak, c.5, 621, El-Mehâsin, s.153)


İMÂM ALİ (A.S), HAK İLE BERABERDİR, HAK DA ALİ (A.S) İLE
Resulullah (s.a.a): "Ali hak ile beraberdir, hak da onunla, havuz başında bana varıncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar."
(Câmiü'l-Ahbâr, s.51, Envârü'l-Hidâye, s.134, Bişâretü'l-Mustafâ, s.20)


İMÂM ALİ (A.S), KUR'ÂN'LA BİRLİKTEDİR, KUR'ÂN DA ONUNLA
Ebûzer ailesinin hizmetçisi Ebû Sâbit kanalıyla Ümm-ü Seleme'nin Resulullah'tan (s.a.a) şöyle duyduğu nakledilmiştir:
"Ali b. Ebî Tâlib, Kur'ân'la birliktedir, Kur'ân'da onunla; o ikisi (Kevser) havuzu başında bana varıncaya kadar, birbirinden ayrılmazlar." (İhkâkü'l-Hak, c.5, s.641, Bihârü'l-Envâr, c.38, s.38, s.35, Keşfü'l-Yakin, s.236, Keşfü'l-Ğumme, c.1, s.148, Et-Terâif, s.103 (az farkla), Müstedrekü's-Sahîhayn, (Hakim Nişâbûrî), c.3, s.124, Câmîü'l-Ehâdis, (Suyûtî), c.10, s.347hkâkü'l-Hak,s.643)


İMÂM ALİ (A.S) KÂBE GİBİDİR
Senâyihî, Hz. Ali'den (a.s) Resulullah'ın (s.a.a) kendisine hitaben şöyle buyurduğunu nakletmiştir. "Sen, Kâbe gibisin, (Kâbe'ye olduğu gibi) sana gelinir, sen kimseye gitmezsin. Eğer şu topluluk, sana gelir de hilâfeti sana teslim ederlerse, kabul et. Ama onlar gelmezse, sana gelinceye kadar sen onlara gitme." (İhkâKü'l-Hak, c.5, s.646, Bişâretü'l-Mustafâ, s.277)

Resulullah (s.a.a): "Ya Ali, sen Kâbe yerindesin." (İhkâkü'l-Hak, c.5, s.647)

Ebûzer-i Gıfârî'den Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Ali'nin misali, sizin aranızda veya ümmet arasında,
Kâbe-i Müşerrefe gibidir; ona bakmak ibâdettir; onun ziyaretine gitmek farizâdır."
(Bihârü'l-Envâr, c.38, s.199, Keşfü'l-Yakîn, s.298)
En son yozgatli yigit tarafından 12 Tem 2009, 04:55 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: RESULULLAH (S.A.A) efendimizin İmam Ali hakkında hadisleri 2

Mesaj gönderen 3nokta »

Allah razı olsun!
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“Ehli Beyt'ten Hadisler” sayfasına dön