Atatürk ve Alevilik

Zülfükaaar
Mesajlar: 214
Kayıt: 04 Eki 2008, 01:25
Konum: İstanbul

Re: Atatürk ve Alevilik

Mesaj gönderen Zülfükaaar »

Allahu Ekber

Nedir bu rezillik böyle tartışmamı olur.

Aklınızı başınıza alın söz gümüşse sukut altındır. bilmiyorsanız konuşmayınız.

biri çıkmış haşa yezidin camisindeki boş duvara secde ediyorsunuz diyor.

bir diğeride altta kalmıyacakya misyoner mason bektaşi... diyor.

bırakın bu işleri boş yere günaha girmeyin bizide okuyup günaha sokmayın.
Fatır Suresi 5. Ayet :Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi
aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak)
aldatmasın.
Ebu Hasaneyn
Mesajlar: 383
Kayıt: 13 May 2009, 03:47
Konum: Hatay'lıyız Hak Muhammed Ali'ye Can feda'yız

Re: Atatürk ve Alevilik

Mesaj gönderen Ebu Hasaneyn »

zulfikaar yazmis:
La İlahe İllallah , Muhammeden Resullallah !
La ilahe illallah,Muhammeden Resulullah,Aliyyen Veliyullah
Bizim $ehadetimiz Budur Karde$im
LA İLAHE İLLALLAH (celle celelehu) - MUHAMMEDEN (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) RESULULLAH - ALİYYEN (aleyhisselam) EMİR-EL MÜ'MİNİN VELİYULLAH -(KURTULUŞ YOLU) Allah (c.c) Hz.MUHAMMED (s.a.a.v) Hz.12 HAK İMAMLAR (a.s)
Ebu Hasaneyn
Mesajlar: 383
Kayıt: 13 May 2009, 03:47
Konum: Hatay'lıyız Hak Muhammed Ali'ye Can feda'yız

Re: Atatürk ve Alevilik

Mesaj gönderen Ebu Hasaneyn »

İmam Caferi Sadık Aleyhisselam şöyle buyurdu: Sizlerden her kim her vakit; “Lailahe İllallah, Muhammeden Resulullah” derse şöyle demeside vacip ve gereklidir: “Aliyyun Emir-el Müminine Veliyullah”.

Kaynak: El-İhticac c. 1 s. 230, Bihar-ul Envar c. 27 s. 1
LA İLAHE İLLALLAH (celle celelehu) - MUHAMMEDEN (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) RESULULLAH - ALİYYEN (aleyhisselam) EMİR-EL MÜ'MİNİN VELİYULLAH -(KURTULUŞ YOLU) Allah (c.c) Hz.MUHAMMED (s.a.a.v) Hz.12 HAK İMAMLAR (a.s)
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Re: Atatürk ve Alevilik

Mesaj gönderen alone_man »

Bunların hepsi palavra ve çarpıtmalardır resmi tarih yalanlarıdır
Atatürkün ağzından a 12 imam kelimesi dahi hiç çıkmamıştır
caferi kelimesi dahi hiç çıkmamıştır
Atatürk en büyük sünni cumhuriyetini kurmuş sünniliği kökleştirmiştir
bektaşi dergahınada hayatında birkere gitmiş oda ankaraya giderken birçok yere uğradığı gibi uğramıştır
atatürk birinci meclise kendiliğindenb katılanlar dışında bir tane alevi vekil bile seçmemiş seçtirmemiştir
Atatürk tbmm konuşmalarında yavuz selimleri övmüş ilk üç halifeyi övmüştür inanmayan saltanatın ve hilafetin kaldırıldığı konuşmalara baksın
alevilik adına küçük bir adım dahi atmamıştır genel yapılan iyileşmeden alevilerde payını almıştır hepsi bu kadardır
boşuna kendinizi kandırmayın resmi tarih yalaklığı yapmayın
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Re: Atatürk ve Alevilik

Mesaj gönderen ali muhsin »

Arkadaslar Bazi ( yanlis düsünceye sapmis ) "Aleviler" Ataürkün bir "Evliya,Pir, önder vs " olduklarini dia ediyorlar, suan elimde bulunan Atatürkün saltanati devridig yilin konusmasini kitaptan Forum yerlestirecegim buda zaman alacak Bekleyin ...Amacim Atatürkü kötülemek degil, Atatürk hakkinda bilinmeyeni ortaya sunmaktir ve Bazilari Evliyalik idiasinda bulunalarin yanlislarindan dönmeleridir .
Aleviler, Al-i Muhammedin Yetim ( UNUTULAN ) Evlatlarıdır
Allahume Salli Ala Muhammed ve Al-i Muhammed
------
Insana Secde etmek ,insanlik onurunu ayaklar altina almak demektir !
Insana Secde etmek ise insanlik icin bir Zillettir !
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Re: Atatürk ve Alevilik

Mesaj gönderen ali muhsin »

Öncelike Atatürkün 2 Kasim 1922 döneminde Saltanati Devridigi yilin konusmasinin Baslarinda Türk Milletinin büyük ve aziz odugunu acikliyor daha sonra Tarihi olaylara deginiyor, Bazi Tarihi olaylari acikladiginda Özelikle bazilari bu sözler hakkinda iyice bir düsünmelerini tavsiye ediyorum ...konu cok uzun oldugu icin ilginc detaylari aynen aktariyorum gerisi bazilarinin düsüncesine kalmis ........Evet Aziz Türk Milletinden vs basliyor ve Bazi Tarihi olaylara geciyor ....

Atatürkün 2 Kasim 1922 de Saltanati kaldirdigi günün konusmasi


"Son Peygamber olan Muhammed Mustafa (Sav) 1394 yil önce,rumi takvimi ile nisan icinde,rabbiyülevvel ayinin on ikinci pazartesi gecesi tanyeri agirken dogdu ,gün dogmadan ....Bu gün iste o Gündür,insallah büyük tesadüftür ( insallah Sesleri) gercekten hicri takvim bu aksam dogum gününün yil dönümüne rastliyor .

Hazreti Muhammed ,cocukluk ve olgunlasma günlerini gecirdi.Fakat peygamber olmadinurku yüzü ruha seslenen konusmasi ,olgunluk ve ön görürlükteki essizligi ,sözlerindeki dogruluk yumusaklik ve cesareti baskalarindan üsütün olan Muhammed Mustafa,önce bu özel vasiflari ve kisilikleri ile oymagi icinde " güvenilir Muhammed " adini aldi Muhammed ül emin .

Muhammet Mustafa Peygamber olmadan önce,ulusunun saygisini ve güvenini kazandi.Ondan sonra ancak kirk yasinda "nebi" oldu ve kirk ücünde "resul" oldu , kitap sahibi oldu.Alemin kivanc duydugu "Efendimiz"ucu bucagi olmayan tehlikeler icinde ,sonsuz dert,aci ve zorluk karsisinda yirmi yil calisti ve islam dinini kurmak olan "yalvaclik" görevini basardiktan sonra alayi illiyina eristi.

kendisinin yetistirdigi bütün müslümanlar ve özelikle "Sahabeler" peygamberimizin sohbetine erisen ve nail olanlar - bircok gözyaslari döktüler. Fakat insalik iktizasi olan bu acinma ve dövüsme halinin devaminin faydasiz oldugunu idrak eden akli basindakiler,peygamberimizin arkasindan aglamak degil, Ümmetin islerini biran önce dogru dürüst yürütecek tedbirler almak icin toplandilar.Yar-u gari ile fahri kainat Efendimiz Peygamberimiz Mekkeyi terke mecbur olduklari zaman Hazreti Ebu Bekir ile birlikte bir magraya saklanmislardi.Onun icin Hzreti Ebu Bekir,e " Magra arkadasim" derdi.Onun "yar-u gari " idi .

Peygamberimiz Efendimiz ,Hazreti Ebu Bekir,den sahsen cok hoslanirdi ve en son nefsini yasarken Ebu Bekirin kendisine " Halef " olacagini türlü suretlerle belirtmislerdir. Buna göre toplanip resmi surette bir secim yapmaktan baska bir is kalmamis olduguna hüküm olunabilirdi.Halbuki secim okadar basit olmadi,tersine mesel cok konusmalar ,tartismalar esasli anlasmazliklarla karsilasildi.
Secimde birbirinden ayri üc görüs ileri sürüldü.

Bu görüsmelerden birisi,Halifelik makamini hakketmek ,ümmetin islerini görebilmek ici,kudret ve yeterligin kolaylastirilmasi idi; buna göre Halifelik makami,en kuvvetli,en nüfuzlu en olgun kavmin olacakti,bu görüs cumhuru Sahabenindi,Sahabe Toplulugundu.

ikinci görüs o güne kadar islamligin zaferi icin hizmet eden kavmin,Halifeligi hak etmis sayilmasi idi.Bu " ensar"in görüsü idi.Fahri Fahri kainat efendimize yardim eden Medine halkina "ensar" denirdi .

Ücücnü fikir ise akrabalik kudretinden yana olanlardi; buda Hasimlerin görüsü idi.

Bu üc görüs üzerinden birinin oy birligi ile tercih suretiyle secimi sonuclandirmak mümkün olmadi.Sonunda dagilma ve daginikligin derhal önüne gecmek lüzumuna inanan HZ. Ömer,in gayreti ile HZ.Ebu Bekir, biat olundu. Görülüyorki, ilk Halifenin seciminde,Halk egliminin tabii birlesmesinden ziyade Sahsi tesir,sekli tespit etmistir.

Efendiler, bu muhalefet ve tartismalarin yersiz oldugunu sanmayalim.Gerckete Halifelik müessesesi,islam milletlerine en büyük maslahattir.
Cünkü efendiler Peygamberin halifeligi,islamlar arasinda din vasifesi gören bir emirliktir----hükümet yetkisini tasiyan bir kurulus ----islamlarin tek söz ve imanda birlesmelerini saglayan bir emirliktir.Emrilik ise tanrinin bir sir ve hikmetidir ki,kurulmasi daima satvet ve kudret sartina baglidir. Asil maksadi her türlü fesadin ortadan kaldirilmasi,beldelerin huzur ve güveninin korunmasi,savas islerinin düzenlenmesi,kamu islerinin iyi yürütülmesidir.Bunlar dahi ancak satvet kudrete baglidir.Tanrinin kurali bu vechile akip gelmistir .

Anlattigim üc görüsten,Kuvvet ve nüfusu olan kavmin,milletin halifeligin varsi olmasi görüsü,diger fikirlere tercih edilmesi ve üstün olmasi tabiidir

Hazreti Ebu Bekir etki kullanarak,Halifeligi almasi isabetli omustur .

iste bu suretle Peygamberimizin,irtihalinden sonra Halifelik adi ile bir islam emirligi kurulmustur.
Fakat efendiler,Peygamberimizin öülümü ile derhal her tarafta döneklik basladi,gericilik ve ayaklanma hareketleri basladi .Hazreti Ebu Bekir bunlari ortadan kaldirdi ve duruma hakim oldu. Bir yandan da,emriligin sinirlarini genisletmeye savasti.Ebubekir,son dönemlerine yaklasinca kendi secimindeki güclükleri hatirladi ve Hazreti Ömer,i vasiyet mektubu ile kendisi secti ve millete sundu ...... .......... ........"

Kaynak : Din devlet iliskileri c.1 s48- Atatürkün söylev ve demecleri c.3 Belgeler ,belge no 264
Atatürkün,Yavuz hakkinda kisaca bir konusmasinida aktariyorum
"..........Selcuklu Devletinde umumi dagilma olunca .Türkler 699 hicret yilinda ,bu devletin yerine Osmanli Devletini yarattilar ve kurdular. Bu Devletin ulularindan Yavuz Hazretleri 924 hicret yilinda Misiri ele gecirdigi zaman orada idam ettirdigi Misir Hükümdarindan baska,ünvani Halife olan bir zat buldu ........"
-------------------------------------------------
Buraya kadar sanirim yeterlidir aslinda konusmasi uzunca oldugu icin bu kismini kitapdan buraya aktardim ..Simdi Bazilari Tarihi okumuslarsa bu söylenenleri Tarihin gercek yüzü ile kiyaslasinlar ! Yok okumamislarsa Tarihi arastirip incelesinler ,ayrica Alevi Kani akitan Yavuz icin övgüler yagdirdigida kitaplarda geciyor ...Simdi Bazilari bunu düsünmelerini ve bos idialarda bulunmamalarini tavsiye ediyoruz . gerisi size kalmis birsey .düsüncenizde özgürsünüz.
Aleviler, Al-i Muhammedin Yetim ( UNUTULAN ) Evlatlarıdır
Allahume Salli Ala Muhammed ve Al-i Muhammed
------
Insana Secde etmek ,insanlik onurunu ayaklar altina almak demektir !
Insana Secde etmek ise insanlik icin bir Zillettir !
donanma44
Mesajlar: 5
Kayıt: 16 Kas 2011, 23:36

Re: Atatürk ve Alevilik

Mesaj gönderen donanma44 »

II.Abdülhamid'in istibdat yönetimi her ne kadar 1908'de resmi olarak bitmiş olsa da kalıntıları veya uzantıları 1920'lerde devam ettiği gibi açıkça söylemek gerekirse aynı yönetim anlayışının halen devam ettiğini gözlemlemekteyim.

Peki istibdat yönetimi dediğimiz zaman ne anlıyoruz?

Baskı,korku,endişenin hakim olduğu,basının bugün kü adıyla yandaş hale getirildiği, toplum içinde güvenin kalmadığı,hükümet yetkilerinin büyük çoğunluğunun tek şahısta toplandığı bir karanlık dönem...
Bu dönemin tüm zorluklarını herkes gibi Atatürk ve ailesi de yaşamıştır.

Zübeyde Anamızın mezarının başında yaptığı konuşmasında kısaca annesinin çektiği sıkıntılardan bahseden Mustafa Kemal Paşa, şunları söylemiştir:

"... Zavallı annem bütün millet için ülkü olan İzmir’in kutsal topraklarına bedenini vermiş bulunuyor. Arkadaşlar, ölüm, yaratılışın en doğal bir kanunudur. Fakat böyle olmakla beraber bazen ne üzüntü verici görünüşler olur. Burada yatan annem, eziyetin, zorlamanın bütün milleti felâket uçurumuna götüren bir keyfi idarenin kurbanı olmuştur. Bunu açıklamak için izin verirseniz acı hayatının belli birkaç noktasını sunayım. Abdülhamit devrinde idi. 1320 (1905) tarihinde mektepten henüz kurmay yüzbaşı olarak çıkmıştım. Hayata ilk adımı atıyordum. Fakat bu adım hayata değil, zindana rastladı. Gerçekten bir gün beni aldılar ve baskı idaresinin zindanlarına koydular. Orada aylarca kaldım. Annemin, bundan ancak hapisten çıktıktan sonra haberi olabildi. Ve derhal beni görmeye koştu. İstanbul’a geldi. Fakat orada kendisiyle ancak üç beş gün görüşebildim. Çünkü tekrar baskı idaresinin casusları, cellatları ikametgâhımızı sarmış ve beni alıp götürmüşlerdi. Annem ağlayarak arkamdan takip ediyordu. Ben, sürgün yerime götürecek olan vapura bindirilirken benimle görüşmesi engellenen annem göz yaşlariyle Sirkeci rıhtımında acılar ve kederler içinde bırakılmış bulunuyordu. Sürgün yerinde geçirdiğim tehlikeler onun hayatının acılar ve göz yaşları içinde geçmesine sebep olmuştur. Başka bir nokta daha: Mütareke zamanında Anadolu’ya geçtiğim zaman, annemi acılı bir halde İstanbul’da bırakmak zorunda kaldım. Yanımda kendisinin arkadaşlık ettiği bir adamım vardı. Bunu Erzurum’dan İstanbul’a gönderdiğim, zaman annem bu adamın yalnız olarak geldiğinden haberli olduğu dakikada, benim hakkımda halife ve padişah tarafından verilmiş olan idam kararının yerine getirildiğini zannetmiş ve bu zan, kendisini felce uğratmış. Ondan sonra bütün mücadele seneleri onun hayatını acı, üzüntü içinde geçirtmişti. Padişah ve hükûmetinin ve bütün düşmanların daima baskı ve işkencesi altında kalmıştı. İkametgâhı bin türlü bahanelerle ve nedenlerle basılır ve araştırılır, kendisi rahatsız edilirdi. Annem üç buçuk senelik bütün gece ve gündüzlerini göz yaşları içinde geçirdi. Bu göz yaşları ona gözlerini kaybettirdi. Sonunda çok yakın zamanda onu İstanbul’dan kurtarabildim. Ona kavuşabildim ki, o artık maddi olarak ölmüştü, yalnız manevi olarak yaşıyordu ..."

"... Valdemin ziyamdan şüphesiz pek müteessirim. Fakat bu teessürümü izale ve beni müteselli eden bir husus var ki, o da anamız vatanı mahv ve harabiye götüren idarenin artık bir daha avdet etmemek üzere mezar-ı ademe götürülmüş olduğunu görmektir. Valdem bu toprağın altında, fakat Hakimiyet-i Milliye ilelebet payidar olsun. Beni müteselli eden en büyük kuvvet budur. Evet, Hakimiyet-i Milliye ilelebet devam edecektir. Valdemin ruhuna ve bütün ecdat ruhuna müteahhit olduğum vicdan yeminini tekrar edeyim. Valdemin medfeni önünde ve Allah’ın huzurunda aht ve peyman ediyorum, bu kadar kan dökerek milletin istihsal ve tespit ettiği hakimiyetin muhafaza ve müdafaası için icab ederse valdemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Hakimiyet-i Milliye uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun ..."

21.yüzyıldaki sosyal,siyasal bakış açısılarıyla,koşullarıyla değil de o günün koşullarıyla olayları ve sözleri değerlendirmek bizi doğruya götürür.

Daha öğrencilik yıllarında “Cumhuriyet” fikri ile tanışan ve benimseyen Mustafa Kemal Atatürk yaşamının daha sonraki yıllarında ve özelliklede kurtuluş ve kuruluşun her aşamasında varacağı yer “Cumhuriyet” olan yöntem ve uygulamaları yaşama geçirmiştir.

Fakat bunu kimseyle paylaşmamış daha doğru paylaşamamıştır.

Neden paylaşamamıştır?

Cevabını Nutuktan okuyalım…

“…Rauf Bey'den saltanat ve hilafet konusundaki kanaat ve düşüncesinin ne olduğunu sordum. Verdiği cevapta şu açıklamalarda bulundu: Ben, dedi, saltanat ve hilafet makamına vicdanımla ve duygularımla bağlıyım. Çünkü benim babam, Padişahın ekmeği ve nimetiyle yetişmiş, Osmanlı Devleti'nin ileri gelen adamları sırasına geçmiştir. Benim de kanımda o nimetin zerreleri vardır. Ben nankör değilim ve olmam. Padişah'a bağlılık borcumdur. Halifeye bağlılığım ise terbiyem gereğidir. Bunlardan başka, genel bir görüşüm de vardır. Bizde milleti ve kamuoyunu elde tutmak güçtür. Bunu ancak, herkesin erişemeyeceği kadar yüksek görülmeye alışılmış bir makam sağlayabilir. 0 da saltanat ve hilafet makamıdır. Bu makamı ortadan kaldırıp onun yerine başka nitelikte bir makam getirmeye çalışmak felakete ve büyük acılara yol açar. Bu da asla doğru olamaz.

Rauf Bey'den sonra, karşımda oturan Refet Paşa'nın görüşünü sordum. Refet Paşa'dan aldığım cevap şuydu: "Rauf Bey 'in düşünce ve görüşlerinin hepsine katılırım. Gerçekten de bizde padişahlıktan ve halifelikten başka bir idare şekli söz konusu olamaz."

Ondan sonra, Fuat Paşa'nın düşüncesini öğrenmek istedim. Paşa. Moskova'dan yeni döndüğünden, durumu, halkın duygu ve düşüncelerini daha yeterince incelemeye vakit bulamadığından söz ederek, görüşülen konu üzerinde kesin bir düşünce ve görüş ileri süremeyeceğini bildirdi ve özür diledi.

Ben, karşımdakilere kısaca şu cevabı verdim: "Üzerinde durduğunuz konu bugünün işi değildir. Meclis'te bazılarının telaş ve heyecana kapılmalarına da gerek yoktur.

Rauf Bey, bu cevabımdan memnun göründü. Fakat şu veya bu şekilde bu konu etrafındaki görüşmelere yine devam edildi. Akşamüzeri başlayan konuşmalarımız, bütün gece, sabaha kadar uzadı. Rauf Bey 'in bir şeyi sağlama bağlamak istediğini hissettim. Benim hilafet ve saltanat ve ileride şahsen alabileceğim durumla ilgili olarak kendilerine söylediğim ve inandırıcı buldukları sözleri bana kürsüden bizzat Meclis'e karşı söyletmek...

Kendilerine söylediğim sözleri olduğu gibi Meclis'e karşı söylemekte de bir sakınca görmediğimi bildirdim. Üstelik bu sözleri kurşun kalemle bir kağıt parçasına yazarak ertesi gün bir sırasını düşürüp Meclis'te söyleyeceğime söz verdim. Verdiğim bu sözü yerine de getirdim. Benim bu konuşmam muhaliflerce, Rauf Bey 'in başarısı olarak sayılmış ve kendisi takdir edilmiş...

Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaşlarının dahi nasıl bir düşüncede olduğunu görüyorsunuz !..

Atatürk’ün ifadesiyle “ … Düşünce ve ruh yeteneklerinin kavrama sınırı biten…” silah arkadaşlarının “…bana direnmeye ve karşı çıkmağa başlamışlardır… ” diyor.Ve kendisi bundan dolayı yetenekleri sınırında kendisini terk edeceklerini biliyordu.

Atatürk o dönemde bugün Zöhre Ana’nın söylediği gibi konuşsa idi o girdiği zindanlardan bir daha çıkamazdı…

Türk milletini başında Atatürk olmasaydı sorusunun cevaplarını düşünmek bile korkutucu…

Rauf Orbay, “Siyasal hatıralar” isimli kitabında Atatürk hakkında son derece önemli bir noktayı ortaya koyar.
“Mustafa Kemal Paşa mücadeleye atılmasaydı bu memleket kurtulmazdı. (….) Yurtsever düşünce ürünü olan zayıf milli direniş hareketleri Mustafa Kemal tarafından birleştirilmeseydi. Her biri kolayca bastırılırdı”

Daha önce söylediğim gibi; 21.yüzyıldaki sosyal,siyasal bakış açısılarıyla,koşullarıyla o günleri değerlendirmek yanlış olur.
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Re: Atatürk ve Alevilik

Mesaj gönderen ali muhsin »

Ataürkün saltanati devirdigi konusmasini okumadiniz galiba yazdiklariniz konuyla bagdasmiyor ...Lütfen Dikkat edin, Atatürk bu konusmada kimleri koruyor kimlere övgüler yagdiriyor satir aralarina dikkat ediniz.... olay bu !
Aleviler, Al-i Muhammedin Yetim ( UNUTULAN ) Evlatlarıdır
Allahume Salli Ala Muhammed ve Al-i Muhammed
------
Insana Secde etmek ,insanlik onurunu ayaklar altina almak demektir !
Insana Secde etmek ise insanlik icin bir Zillettir !
can...Ali_34
Mesajlar: 10
Kayıt: 17 Kas 2011, 00:48

Re: Atatürk ve Alevilik

Mesaj gönderen can...Ali_34 »

DÜŞÜNÜN.
EVİNİZDE OTURUYORSUNUZ..
KAPINIZI KIRARAK İÇERİ GİRİYORLAR.
BİRİ BOĞAZINIZA SARILIYOR,
BİRİ PARANIZI İSTİYOR,
BİRİ EVİNİZİ İSTİYOR,
BİRİ SİZE TECAVÜZ ETMEYE ÇALIŞIYOR,
BİRİ BIÇAĞI BOĞAZINIZA DAYAMIŞ KESMEYE ÇALIŞIYOR,
BİRİ YAMYAM,SİZİ YEMEK İSTİYOR...
.............................
BUNLARIN ÇOĞU YABANCI,TANIMIYORSUNUZ..
BAZILARI TANIDIK,YABANCILARLA BİRLİKTE HAREKET EDİYOR..
............................
ÖLÜM YAKIN..
ŞOKTASINIZ..
............................
BİRDEN...
BİRİ ÇIKAGELİYOR VE...
SİZE SALDIRANLARI
ÜSTÜN YETENEKLERİ İLE BERTARAF EDİYOR..
...........................
BÖYLE BİR DURUMDA..
SİZ,
SİZİ KURTARANIN
DİNİNİ,MEZHEBİNİ,IRKINI,
İÇKİ İÇİP KUMAR OYNAYIP OYNAMADIĞINI
DİKTATÖRLÜĞÜNÜ,LİBERALLİĞİNİ,S​AĞCILIĞINI,SOLCULUĞUNU
ŞUNUNU,BUNUNU SORGULAR MISINIZ?
............................
"AHDE VEFA" DİYE BİR ŞEY VAR YAHU!!!
İNSAN OLMANIN GEREĞİ..
............................
ATATÜRK,
SİZE HAYATINIZI BÖYLE HEDİYE ETTİ..
SİZ DAHA NEYİ SORGULUYORSUNUZ?
UTANMIYOR MUSUNUZ?...
can...Ali_34
Mesajlar: 10
Kayıt: 17 Kas 2011, 00:48

Re: Atatürk ve Alevilik

Mesaj gönderen can...Ali_34 »

Düşünün ve aklınızı başınıza alın, bakın KARS DAMAL da her yıl 15 haziran ve 15 temmuz arasında 1 ay boyunca ATATÜRK ÜN silüeti yani gölgesi düz bir tepede beliriyor.
Allah aklı kıtlaşmış gözleri körermiş insanlar, gerçeği görsün diye muhteşem bir olayı gözler önüne seriyor. dediğiniz gibi Atatürk sünni cumhuriyeti kursaydı şimdi kars un damal ilçesini kabaye çevirirlerdi... tam tersi, Atattürk cumhuriyeti kurarken en büyük desteği alevilerden almıştır.. cumhuriyetten sonraki dönemlerde, bugün olduğu gibi biz aleviler bir birimizi yiye duralım, Atatürk ve cumhuriyet düşmanları türlü entrikalarla ve karalamalarla iktidar olmuşlardır.. hemde alevi ve Atatürk düşmanlığı daha inönü zamanından itibaren başlamıştır. unutmayınız ki ramazan bayramı diye birşey yokken inönü o dönemlerde şeker bayramı olarak resmileştirmiştir. dinci akım seferberliği inönüyle ilk adımlarını atmıştır... tarih kitapları yada o yazar bu yazar kitaplarını okumak algılamak gerçeklerin ortaya çıkması anlamına gelmez.. tarih hainlerle dolup taşıyor, en inandığınız yazar bile an gelir çıkar ve saltanat uğruna bilgilerini satar, çizgisini satar takipçilerini satar.. Atatürk yavuzu yada saltanatı övüp benimseseydi cumhuriyeti kurmaz tam tersi saltanataına devam eden osmanlı yı sürdürürdü.. hatta halife bile olurdu ki teklif edilmişti üstelik...
aklımızı başımıza alalım.. gerçekleri görelim.. onun bunun değil, yapılan icraatları değerlendirelim.. ATATÜRK' ün yaptığı iş sırdan bir insanın yapacağı bir iş değil.. çünkü kendisi Gerçek bir Evliya dır.. bakın nerdeyse 1 asıra yaklaştı aramızdan ayrılalı, 73 yıl dile kolay.. sıradan insanlar en fazla 10 15 yıl hatırlanır unutulur gider. dünyada hangi ülke önderini bu şekilde anıyor. demekki onların Atatürk leri yok... işte buda bir keramettir..
ATATÜRK evliyadır.. çoğu sünni de bilir hatta Türk silahlı kuvvetleride bilir. ama yıllardır sünnilerin hakim olduğu hükümet ve devlet hakimiyeti yüzünden Atatürk hep saklanmış ve asimile edilmeye çalışılıyor. heşeye rağmen 2000 li yıllarda bile, ASRIN EŞSİZ VE TEK LİDERİ ödülünü haala ATATÜRK'E vemek zorunda kalıyorlar. çünkü 1900 lü yıllarda yaptığı üstün becerilerin benzerini başarabilen olmadı daha dünyada...
İŞTE BU NİTELİKLERİ SADECE KERAMET SAHİBİ PIR'LER BECEREBİLİR... VE HER ASIRDA BİR DÜNYAYA BİR PİR GELMİŞTİR... İNANCIMIZ YER YÜZÜNDEKİ EN KUTSAL VE GERÇEK OLAN TEK YOL OLAN " HAK MUHAMMED ALİ YOLU'DUR." ALEVİLİĞİN TÜKENME NOKTASINDA HEP BİR PİR GELİP, IŞIĞIYLA VE KERAMETLERİYLE YOLUMUZ DEVEM ETMİŞTİR. BUNADA HİÇ BİR GÜÇ ENGEL OLAMAMIŞTIR...
ŞİMDİKİ ZAMANDA OLDUĞU GİBİ İNANCINI YİTİRMİŞ PİRLERİNE İNKAR GELEN HACI BEKTAŞ VELİYE BİLE DİL UZTANLAR ANCAK KENDİLERİNİ KANDIRIYORLAR...
BEYİNLERİ BAŞKALARI TARAFINDAN EMPOZE EDİLMİŞ ASLINI VE NESLİNİ İNKAR GELENLERDİR.. ZATEN ASLINI BİLMEYENDENDE NE KENDİSİNE NEDE BAŞKASINA FAYDA GELMEZ...
Cevapla

“Cumhuriyet Tarihi” sayfasına dön