Miraç'ta Namazın 50vakitten 5 vakite İndirilmesi Rivayeti Hk

Cevapla
AleviCaferi
Mesajlar: 461
Kayıt: 27 Oca 2007, 22:13

Miraç'ta Namazın 50vakitten 5 vakite İndirilmesi Rivayeti Hk

Mesaj gönderen AleviCaferi »

Arkadaslar, bu olayi bize karsi cok kullaniyorlar, o yüzden buraya ekleme geregi duydum:

Soru:

S.A

Bir olay var sunniler icinde. Güya namaz vakitlerinin sayisi cokmus ama Hz.Muhammed(SAA), o vakitleri Allah'la anlasarak 5 vakte indirmis. Biz siiler böyle bir seye inaniyormuyuz?

Simdiden Allah razi olsun hocam.



Cevap:

Bismillahirrahmanirrahim

A.s

Muhterem kardeşim, yaygın olarak Sünni kaynaklarda ve nadir de olsa bazı Şii kaynaklarda nakledilen bu rivayet, muhakkik âlimler tarafından reddedilmiştir. Biz önce bu rivayetin özetini aktarıp daha sonra tahliline geçelim.
Evet, bu rivayete göre, beş vakit namaz Resulullah (s.a.a) miraca gittiğinde farz kılınmıştır. Yani önce 50 vakit namaz olarak farz kılınmış ve Resulullah’a bildirilmişti. Daha sonra Resulullah miraçtan dönerken Hz. Musa (a.s) ile karşılaşıyor. Hz. Musa, Resulullah’a geri dönüp hükmün hafifletilmesini Allah’tan istemesini öğütlüyor; zira ümmetinin buna güç yetiremeyeceğini, nitekim Beni İsrail’in de güç yetiremediğini söylüyor. Resulullah da bunun üzerine geri dönüp hafifletme diliyor; namazlar 40 vakte indiriliyor. Geri döndüğünde tekrar Hz. Musa’yla karşılaşınca, Hz. Musa geri dönüp bir daha hafifletilme dilemesini tavsiye ediyor. Bu sefer 30’a indiriliyor. Sonra yine aynı şey tekrarlanıyor. Bu sefer yirmiye, ardından 10’a ve bilahare 5’e indiriliyor. Ama Hz. Musa tekrar ısrarcı olunca Resulullah geri dönmeye hayâ ediyor ve böylece namazlar beş vakitte karar kılınıyor. Bir başka rivayette ise, 5’er 5’er azaltılmış ve bilahare 5’te kakar kılınmıştır.

Burada meşhur Lübnan’lı muhakkik alim, Üstad Allame Cafer Murtaza Amuli’nin rivayet hakkındaki mülahazalarını aktarmakla yetiniyoruz. Şöyle diyor:

Bu rivayet bazı Şii kaynaklarda da geçmiş olsa, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Merhum Seyyid Murtaza da rivayet hakkında şöyle görüş bildirmiş: “Bu rivayet ahad rivayetlerdendir ve yakin ifade etmez; ayrıca âlimler tarafından taz’if edilmiştir (zayıf olarak addedilmiştir).” (Tenzihü’l-Enbiya, s.121)

Rivayet hakkında akla gelen bazı sorular ve mülahazaları şöyle sıralayabiliriz:

1- Neden Allah-u Teala önce 50 vakit farz kılıyor, daha sonra Resulullah’ın müracaatıyla hafifletme yoluna gidiyor? Eğer maslahat 50 vakit namazda ise, o zaman hafifletmenin bir anlamı yoktur. Yok, eğer maslahat 5 vakit namazda ise, o zaman baştan 50, daha sonra 40, daha sonra 30, 20 ve 10 vaktin farz kılınmasının, ya da 5’er 5’er azaltılmasının hikmeti nedir?

Gerçi Seyyid Murtaza kitabında bir ihtimal olarak şöyle cevap verilebilir demiştir: “Mümkündür ki maslahat önce 50 vakit olmayı gerektirirken, Resulullah’ın müracaatından sonra maslahat değişmiş ve 5 vakit olmayı gerektirmiş olabilir.”

Ama bize göre Seyyid’in bu cevabı yeterli bir cevap değildir. Zira eğer Resulullah, Allah-u Teala’nın ancak maslahat üzere hüküm teşrii ettiğini biliyorsa (ki mutlaka biliyordur), o zaman dönüp de hükmü değiştirmesini istemesi nasıl düşünülebilir? Bunu düşünmek, maslahata uygun olmayan bir hükmün teşriini istemek olur ki Allah Resulü hakkında böyle bir şeyin ihtimalini bile vermek abestir.

Eğer burada sırf Resulullah’ın müracaatı ve ricasıyla maslahatın değiştiğini söylersek, bu durum her yer ve diğer bütün hükümler için geçerli olmalıdır. Oysa başka hiçbir konuda böyle bir şey söz konusu olmamıştır.
Nasıl ki Hz. Musa’nın da hafifletmeyi istemesine “ümmetin buna güç yetiremez” şeklinde sunduğu gerekçe, bu teşriin maslahata uygun olmadığını düşündüğü sonucunu doğurur ki Allah-u Teala hakkında hâşâ böyle bir ihtimal imkânsızdır; aynı şekilde ister Hz. Musa’dan, isterse Hz. Resulullah’tan böyle bir şeyin sadır olması mümkün değildir.

2- Bir diğer soru şudur: “Nasıl oluyor da (haşa) Allah-u Teala İslam ümmetinin 50 vakit namaza güç yetiremeyeceğini fark edemiyor da Hz. Musa fark ediyor?!

3- Ayrıca “güç yetirmemek”ten maksat nedir? Acaba bundan maksat aklen mümkün olmayan bir şey mi? Eğer bu ise, insanların Allah tarafından aklen mümkün olmayan bir şeyle mükellef kılınmasının mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz, Kur’an’da da açık bir şekilde beyan edilmiştir.
Eğer maksat, çok zor ve meşakkatli bir hüküm olduğu ise, bunun da İslam Şeraiti’nde olmadığını hem hadisler, hem de Kur’an-ı Kerim açıkça ortaya koymuştur. Örneğin
Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Allah sizin için kolaylığı istiyor, zorluğu değil.” (Bakara, 185)
Yine şöyle buyuruyor: “Allah, dinde size zorluk ve meşakkat yüklememiştir.” (Hac, 78)

Bu söylediklerimizden ayrıca şunu da anlamış oluyoruz ki Allah-u Teala’nın Beni İsrail’i güç yetiremedikleri şeylerle mükellef kılmış olması imkânsızdır.
Kur’an’da geçen “Ya Rabbi, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize “ısr” olan şeyleri yükleme” cümlesinden maksat, imkânsız şeyler değildir; günahların ağır ve meşakkatli cezalarıdır. Ya da dünyada helak-yok etme cezasıdır.

Aynı ayette “Ya Rabbi takatimiz olmayan şeyleri bize yükleme” duasından ise, ilk baştan takat üstü bir mükellefiyeti kaldırmayı istemek değildir. Zira bunu istemeye gerek yoktur; hem akıl bunu imkânsız görüyor, hem de zaten aynı ayetin başında Allah-u Teala hiçbir kimseyi gücünün üzerinde bir şeyle” mükellef kılmayacağını beyan etmiştir. Bundan maksat ya Hakk’a muhalefetin sonucu olan acı ve büyük azab-ı İlahidir, ya da maksat ilk başta mümkün olduğu halde yanlış tercihin ardından imkansız bir şeye müptela olmasıdır. Örneğin kendi tercihiyle öldürücü zehiri kafaya diken bir kimse, ölmeden önce pişman olursa, artık bu pişmanlık onu ölümden ve dolayısıyla intiharın cezasından kurtarmayacaktır.

4- Bir soru da şudur ki Hz. Musa, güya İslam ümmetinin güç yetiremeyeceğinden bahsederken, Beni İsrail’i de örnek olarak zikrettiğinden ve nasıl ki “Beni İsrail de güç yetirmemişti” dediğinden bahsediyor rivayet… Eğer durum bu ise, peki nasıl olmuş da haşa Allah-u Teala başarısız Beni İsrail tecrübesini unutarak, aynı şeyi İslam ümmetinde de tekrarlamak istemiştir?!

5- Ayrıca nasıl oluyor da Hz. Musa bu hükmün ağırlığı veya imkânsızlığını fark ediyor da peygamberlerin en üstünü ve en faziletlisi olan Resulullah (s.a.a) hem de kendi ümmeti hakkında bunu fark edemiyor, hem de bir defa değil defaten?! Ya Hz. Musa olmasaydı, bu uyarıyı yapmasaydı, bu ümmetin hali nice olacaktı?

6- Bir de neden Allah-u Teala birinci müracaatta hükmü 5 vakte indirmiyor da Resulü ve Habib’ini o kadar inip çıkmaya ve hatta mahcup duruma düşmeye mecbur kılıyor?

Bütün bunlar bu rivayetin kabul edilebilir bir yanı olmadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Not: Bazı Şia kaynaklarında da nakledilen bu rivayet, Merhum Seyyid Murtaza'nın da beyan ettiği gibi taz'if edilmiştir. Zaten Şia'da hiç bir kaynağa yüzde yüz garanti verilmemiştir. Ama faraza rivayetin Ehlibeyte intisabı ispatlanabilirse, Ehlibeytin böyle bir rivayeti söylemelerindeki en güçlü ihtimal takiyye ortamında bulunmuş olmalarıdır. Yine de en doğrusunu Rabbimiz bilir...
Resim

"Benim soyumdan gelenler değil, benim izimden gidenler bendendir" Hz.Ali(AS)
Cevapla

“İslam Tarihi” sayfasına dön