Suriye cumhurbaşkanı Beşşar Esad'la yapılan röportaj

Cevapla
Mekzun
Mesajlar: 259
Kayıt: 09 Ağu 2010, 15:35

Suriye cumhurbaşkanı Beşşar Esad'la yapılan röportaj

Mesaj gönderen Mekzun »

Uçağa İlişkin Aleni ve Net Açıklamalar Yapmalılar

ŞAM – Türkiye'nin Cumhuriyet Gazetesi, Cumhurbaşkanı Beşşar el-Esad ile Suriye'deki durumların yanı sıra bölgesel ve uluslararası gündeme ilişkin yaptığı röportajın ilk bölümünü yayınladı.
Bu arada Utku Çakırözer ile temsil olunan Cumhuriyet Gazetesi, Mehmet Ali Birand ile temsil olunan Posta Gazetesi, D ve CNN-Türk televizyon kanalları, Ertuğrul Özkök ile temsil olunan Hürriyet Gazetesi, Fehim Taştekin ile temsil olunan Radikal Gazetesi ve Amberin Zaman ile temsil olunan Habertürk Gazetesinin aralarında bulundukları bir dizi Türk medya kurumu Cumhurbaşkanı el-Esad ile röportaj talebinde bulunmuşlardı.

Suriye'nin, medya araçlarına açık ve olumlu yaklaşımı çerçevesinde adı geçen medya kurumlarına olumlu cevap verilmişti. Ancak Türkiye Başbakanı Receb Tayyib Erdoğan’ın ofis müdürünün adları geçen medya kurumları temsilcileriyle temaslarda bulunması ve onlardan bu röportajı yapmamalarını talep etmesiyle dört temsilci röportajı yapmak için Suriye'ye gelemediler.

El-Esad’ın Cumhuriyet Gazetesine verdiği röportajı, olduğu gibi yayınlıyoruz.


Soru: Sayın Cumhurbaşkanı! Suriye'nin Türk uçağını düşürmesi ardından iki ülke arasında ciddi gerginlik meydana geldi. Bu gerginlik Türk yönetiminin düşündüğü gibi sıcak bir çatışmaya, savaşa yol açacak mı?
El-Esad: Bu dönem içinde oldukça önemli gelişmeler cereyan ediyor. Bölgede tüm haritanın değişeceği bir dönem yaşıyoruz. Yüz yıl önce Osmanlı’nın ve hilafetin dağılmasıyla Araplar ve Türkler arasında yaşanan anlaşmazlık sürecine benziyor. Bizler; 12 yıl önce, yani Türkiye'nin eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ilk defa Suriye’yi ziyaret etmesinden beri bu portreyi değiştirme vizyonu içindeydik. Bu portreyi yok etmeye, Arapların zihninden tamamen silmeye çalıştık.. her zaman diyorduk ki, tarihi anlaşmazlıklardan çok sayıda oldukça faydalı dersler öğrendik.. Bu dönemlerde hem Araplar, hem de Türkler kaybetti.. Şimdi de bizlerin ve sizlerin yine kaybetmemiz ve zarara uğramamız için tekrar aniden o sürece dönmek istememiz mantıklı değildir...
Suriye’de olayların başladığı 15 aydır birçok yönde bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Birincisi iç sorunu çözmek ve teröristlerle mücadele etmek. İkincisi Türkiye ile geliştirdiğimiz ve doruğa çıkardığımız ilişkileri genişletmeyi ve korumayı hedefliyorduk. Fakat ne yazık ki; Türkiye'de mevcut hükümetin attığı her adımda, aldığı her kararda, yaptığı her açıklamada bu yapıyı yok etmeye yönelik adım görüyorduk..
Diyebilirim ki yapılandırdığımız yapının büyük bir kısmını yıkmayı başardılar. Ama şuan geride kalan bu yapının temelidir, bu temel de iki halk arasındaki ilişkidir..
Sorunuzun yanıtına gelince.. Dolayısıyla diyebilirim ki Suriye'de bu temel ışığında yani durumların savaş düzeyine getirilmemesi yönünde çabalarımızı sürdüreceğiz.. öyle ki bu çatışma hem Suriye hem de Türkiye için zararlıdır.. Buna rağmen durumların bu yönde gittiği kanaatindeyim.. Ama bu sadece hükümet düzeyinde geçerlidir.. Halk düzeyinde ise hayır... Türk halkı bilinçli olmasıyla buna, yani savaşın olmasına izin vermeyecektir.. Tabi Suriye de savaşın olmasına izin vermeyecektir.. Türk halkı, mevcut Türk hükümetinin ulusal çıkarlar değil de şahsi çıkarlar için onu savaşa sürüklemeye çalıştığının bilincindedir..

Sayın Cumhurbaşkanı! Durumların bu yönde gelişmesine izin vermeyeceğinizi söylediniz.. Türk uçağın düşürülmesinde Suriye'nin tutumu nedir? Ayrıca Türk hükümeti ve devletinin; Suriye'nin Türk uçağını kasıtlı ve el-Esad’tan gelen direk talimatlarla düşürüldüğüne ilişkin açıklamalarına ne diyorsunuz?
El-Esad: Belki de benimle aynı odada oturuyorlardı.. bu tamamen saçmalık.. Mantıklı sorular sormak gerekiyor..İki seçenek var: Ya iddia ettikleri gibi biz kasıtlı düşürdük, ya da Suriye karasularının dışında yanlışlıkla düşürdük. Şayet yanlışlık oldu ve Suriye karasuları dışında düşürüldüyse, bunu söylemek ve resmi özürde bulunmakta hiç bir sorun görmemekteyiz. Türk halkı da bunu anlayış ve takdirle karşılayacaktır.. Fakat dedikleri gibi kasıtlı olarak vurduğumuz ihtimaline gelince burada mantıklı bir soruyu akla getirmek ve sormak gerekiyor. Suriye’nin bir Türk uçağını kasıtlı düşürmekten ne tür bir çıkarı olabilir? Biz Türk halkından ne nefret ediyor, ne de ona her hangi bir mesaj gönderme peşinde değiliz. Bu iddialar kesinlikle doğru değildir.
Türk halkı geçen yıllar içinde sevgiye sevgiyle karşılık verdi. Kriz süresinde de Türk halkının büyük bir bölümü Erdoğan hükümetinin iddialarına inanmadı. Mantıklı düşünmek gerekiyor. Uçağı düşürmekle Türk ordusuna mesaj mı vermek istedik? Türk ordusu Suriye'ye hiç bir saldırıda bulunmadı. Bizler niye ona saldıralım ki?
Uçağın düşürülmesine ilişkin gerçek şudur: Bu uçak, uçaklara karşı kullanılan en küçük top aracılığı ile düşürüldü. Bu toplar, asla 2.5 km’den fazla uzaklıktaki bir hedefi vuramadığı gibi ancak oldukça yakın ve alçak olması koşuluyla uçağı düşürmesi mümkündür. Bu topla düşürüldüğüne göre bu demektir ki Suriye sahiline 2.5 km’den daha yakın ve alçak uçuştaydı.
Normalde ve barış ortamı içinde dünyadaki herhangi bir dost ülkeden böyle bir uçağın gelmesi durumunda düşürülmez. Hele uçak komşu bir ülke olan Türkiye'den gelmişse kesinlikle düşürülmez. Fakat bizler bu süreç içinde savaş durumunda olan bir ülkeyiz. Dolayısıyla bu şekilde alçaktan ve yakından gelen, kimliğini de bilmediğin bir uçağı düşman bir uçak olarak kabul eder ve düşürürsün. Bu da merkezi bir emirle olmaz. Çünkü, düşürülen Türk uçağı oldukça alçaktan uçtuğu için Suriye radarları tarafından görülmemişti.
Durum şu şekilde oldu: Kimliği bilinmeyen bir uçağın düştüğü haberini aldığımızda ve Türkiye'nin bir uçağının kaybolduğunu ilan etmesiyle düşürülen uçağın Türk uçağı olduğunu tahmin ettik. Hiç bir Türk tarafı bizi aramadı, onları arayan bizlerdik. İki ülke orduları arasındaki ilişkiler, Türkiye tarafından alınan bir kararla tamamen kesilmiş durumdadır. Dolayısıyla Suriye tarafı Türkiye Dışişlerini aradı. Cevap saatler sonra geldi ve kurtarma botları gönderildi. Tabi ki pilotların kurtarılmasında Suriye ve Türkiye arasında işbirliği mevcuttu.
Fakat sözü edilmeyen nokta şu ki: Türk uçağının ihlalde bulunduğu güzergâh, İsrail uçaklarının daha önce bir çok kez hava sahamıza girmeye yeltendiği güzergâhtır. Dolayısıyla o güzergahtan gelen bir uçak, Suriye askeri açısından düşman uçağı olma ihtimali algılanması gayet normaldir. Olayın ani bir şekilde gelişmesi, uçağın güzergahı, alçaktan uçması ve Suriye havasahasını ihlal etmesiyle düşman uçağı olarak kabul edildi ve hızlı biçimde tepki gösterilerek ateş edildi. Burada yeniden belirtiyorum ki Suriye'nin uçağın kimliği hakkında hiç bir bilgisi bulunmuyordu.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı! Şu anda öne çıkan soru şu ki; uçak düşürülmeden önce neden uyarılmadı?
El-Esad: Uçağın oldukça alçaktan uçtuğunu ve bundan dolayı radarlara görünmediğini ifade ettik. Radarda görünseydi mutlaka uyarı yapılırdı. fakat uçaksavar top üzerinde duran bir askerin ne radarı nede uyarı cihazı yada mekanizması bulunmamaktadır. Askeri kurallara göre de böyle bir durumda yada her hangi bir uçağın geçeceğine ilişkin askerin bilgisi olmaması halinde o asker uçağı vurmak zorundadır. Yani ters bir talimat olmadığında ve ülkenin savaş durumunda olması halinde habersiz geçen, bu şekilde alçaktan uçarak radarlardan gizlenmeye çalışan ve kimliği bilinmeyen her hangi bir uçak mutlaka vurulmalıdır. Asker komutaya dönmeden derhal harekete geçmek ve davranmak zorundadır. Öyle ki tüm bu gelişmelerin süresi sadece bir kaç saniyeden ibarettir. Yani ne uyarı yapacak, ne de komuta merkezine danışacak zaman yoktur. Normalde askeri kurallar böyledir.

Soru: Suriye radarları hiç bir şekilde uçağı görmedi mi?
El-Esad: Belki de yüksekte uçtuğunda ve Suriye karasularının dışında olduğu zaman belki de onu gördü. Fakat Suriye karasuları içindeyse bu durum farklıdır. Her kes biliyor ki biz 20 km’lik bir mesafeden söz ediyoruz. Bu mesafe de uçakla bir dakika yada daha az bir süreyle alınır. Alçak uçuşta ise radarlar uçağı göremez. Bunun kanıtı da İsrail uçağının 2007 yılında Suriye hava sahasına girmesi ve askeri bir yeri bombaladığı zaman yine Suriye radarları tarafından görülmemişti. Bundan daha önemlisi de; bölgede karasuların sınırlarına ulaşacak anti uçak füzeleri bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu noktada yapılan iddialar, bir kısım Türk yetkililerin çıkardıkları yalanlardan ibarettir.

Soru: Türk ordusu; Türk uçağının düşürülmesi konusunda Suriyeli yetkililerin Suriye radarları üzerindeki bağlantılarına ilişkin belgeleri olduğunu söylüyor. Aynı zamanda bölgede askeri üsleri, uyduları ve dinleme cihazları bulunan tüm ülkeleri bu konuda elinde olan bilgileri ortaya çıkarmaya çağırdı. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
El-Esad: Herkes elindeki bilgileri ve verileri yayınlasın. Ortada yalan var. Biz kimliğini bilmediğimiz bir uçağı düşürdük. Türkiye'nin kayıp uçağını ilan etmesinden önce kesinlikle uçağın kimlini bilmiyorduk. Bu gibi sözleri söyleyenlere yeniden bir soruyu belirtmek istiyorum. Bu iddialarda bulunanların; Suriye'nin bir Türk uçağını düşürmesinden ne gibi bir çıkarı olduğu sorusuna mantıklı bir cevap vermesi gerekiyor. Tabi ki mantıklı bir cevabı yok, çünkü Suriye'nin gerçekten bu konuda çıkarı bulunmamaktadır.
Öyle ki bizler şu ana kadar konuya; “Suriye hava sahasını ihlal etmek için gönderilen bir Türk uçağı olduğu” vizyonuyla yaklaşmıyoruz. Bizler şu ana kadar iyi niyet farz etmeye ve pilot tarafından bir hatanın olduğunu düşünmeye çalışıyoruz. Suriye'de konuya her hangi bir normal olay olarak yaklaştık.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı! Bir Türk uçağının düşürüldüğü haberini aldığınızda nasıl bir duyguya kapıldınız?
El-Esad: Psikolojik olarak bu kesinlikle sevindirici yada hoş bir durum değildir. Öyle ki Türk halkı dost bir halktır ve doğal olarak Türk uçağını düşürmek mutlu edici bir şey değildir. Ancak düşman uçağını düşürdüğünüz de mutlu olabilirsiniz. Bizim içinde düşman sadece İsrail'dir.
Fakat Bunun mukabilinde Erdoğan ve hükümetinin, daha önce sağlayamadıkları kazanımlar elde etmek için bu konuyu fırsat kullandıklarını hissettik. Öyle ki geçen 15 ay içinde Türk kamuoyu ve halkını Suriye konusunda arkalarında çekmeyi başaramadılar. Uçağı düşürme konusunun iki hükümet arasında olması yerine iki halk arasında kılmaya çalışarak düşmanlık ve fitne ekmeye çalıştılar. Buda tehlikeli bir durumdur.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı! Sözleriniz Türk kamuoyuna, Türk uçağının Suriye tarafından kasıtlı olarak düşürülmediğini, bu konunun Türkiye'de farklı ve yanlış açıklandığını gösteriyor. Fakat yine de olayda iki genç pilot öldü. Sonuçta gerek kasıtlı yada kasıtsız olsun bu iki pilot kurban gitti. Aralarından biri astronot adayı olmasıyla bu iki subay pilotun ailelerine ne söylemek istersiniz?
El-Esad: Suriye halkına yıkım ve kandan başka hiç bir şey göndermeyen Erdoğan politikası bir kenara kalsın. Halkımıza ölümden başka istemeyen bu hükümeti de bir kenara bırakalım. Samimi söylüyorum ki Türk halkına iyilik ve güzellikten başka hiç bir temennimiz yoktur. Türk halkı kardeş ve dost bir halktır. Bu da bizim için kesinlikle tartışmasız bir gerçektir.
Dolayısıyla bir Türk vatandaşı öldüğünde bize göre bir kardeş ölmektedir. Ölen iki pilotun ailesine en sıcak ve samimi taziyelerimizi takdim ediyoruz. Hele pilotlardan birinin babasının Erdoğan’a hitabında; “öldürülen benim oğlumdu.. olayın fırsat olarak kullanılması ve savaşa gidilmesini istemiyoruz..” şeklinde konuşmasını büyük bir takdirle karşılıyoruz. Bu tutum onur verici bir tutum olmasıyla saygı ve takdire şayandır. Kardeş olmamız emin olun aynı duyguları paylaşıyoruz. Bir Türkü kaybetmek, bir Suriyeliyi kaybetmektir. Söylediğim gibi Erdoğan politikalarını bir kenara bırakalım.


Bunun Olmamasını Temenni Ediyor Muydunuz?
El-Esad: Sadece Türk uçağıyla değil, düşman olmayan hiç bir uçakla bunun olmasını temenni etmeyiz. Fakat kimliği bilinmemesinin yanında bu koşullar içinde uçak Suriyeli olsa bile düşman uçak olarak kabul edilir. Bunlar askeri çalışma kurallarıdır. Kesinlikle politik kurallar değildir. Ve sanıyorum ki, dünya ülkelerinin genelinde mevcuttur.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı! Ölen iki pilot, ailelerine ve Türk halkına ilişkin duygularınızı takdir ediyoruz. Fakat bu iki pilotun hükümetten olmadıklarına nasıl bir yorumda bulunacaksınız?
El-Esad; Bu gayet normaldir, fakat bu iki pilot askeri kurumun bir parçasıdır. Senin bu önerin, iki askeri kurum arasındaki direk ilişkiyle ele alınmalı. Bu da Türkiye'nin aldığı bir kararla tamamen durdurulmuştur. Yani iki ülke orduları arasında hiç bir direk ilişki bulunmamaktadır. Hatta bu gibi durumlarda iki ordu arasında direk bir bağlantının olması gerekmekteydi. Fakat bu olmadı.

Soru: İki ordu arasındaki bağlantı sadece bu olayda mı kesilmiş?
El-Esad: Hayır. Bağlantı altı aydan fazla bir süredir kesilmiş. Türkiye hükümeti tarafından ve tam olarak da Türkiye ordusunda yapılan değişikliklerden beri kesildi. Biliyoruz ki komşu ülkeler arasında her daim direk koordinasyon gerektiren benzer yada muhtelif olaylar olabilir. Fakat Suriye tarafında, her hangi bir olağanüstü durumda Türk ordusuna ulaşılacak her hangi bir bağlantı telefonu bulunmamaktadır.
Daha önce askeri ataşe aracılığı ile ulaşmaya çalıştığımızda, bağlantının dışişleri bakanlığı aracılığı ile olması gerektiğini söyledi. Bu da pratik bir durum değildir. Tüm bunlar, Türkiye hükümetinin aldığı kararlar neticesinde oldu.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı! Türk tarafının güç noktası olarak iddia ettiği şey; düşürülen Türk uçağın silahsız ve savunmasız bir keşif uçağı olduğu ve bu durumda neden vurulduğudur. Buna ne söylemek istersiniz?
El-Esad: Askeri ilke ve temellerin uçağın tipi, misyonu yada silahlarına bağlı olmadığı bilinmektedir. Uçaksavar topunun arkasında bulunan asker de uçağın türünü, cephanesini yada görevini bilmesi mümkün değildir. Silah taşıyor mu taşımıyor mu, füzeleri yada başka ne silahları var göremez.Yada hava sahasını kasıtlı mı kasıtsız mı geçtiğini de bilemez. Keşif amacıyla mı girdi yoksa saldırmak için girdiğini kestiremez. Askerin tüm bunları bilemeyeceği gibi asıl sorulması mantıklı olan soru şudur: Suriye hava sahasına yaklaşacak uçakların olduğu yönünde neden Suriye'ye her hangi bir bilgi verilmedi. Öyle ki Suriye'nin savaş durumunda olduğunu, kimliksiz ve radarlardan saklanmak için alçaktan bu şekilde uçan bir uçağın vurulma tehlikesinin bilinmesine rağmen haber vermeden o uçağı uçurmak ne kadar doğru olur. İki ülke orduları arasında bağlantı yada koordinasyon bulunsaydı bu gibi olaylar önlenirdi.
Dolayısıyla Türk tarafının o uçağın orada ne yaptığını, Suriye hava sahasında neler yaptığını ve ne için girdiğini aleni ve açık bir şekilde söylemesi gerekiyor. Buna rağmen biz bu şeyleri talep etmiyor ve normal bir durum olarak görmeye çalışıyoruz.


Soru: Türkiye hükümeti şu an Suriye'de düşman bir hükümet ve yönetim görmektedir. Son kriz neticesinde sınırlara askeri birlik ve aletler sevkiyatı yapmakta. Sizler Türkiye'yi nasıl görüyor ve yaptıklarına nasıl bir cevap vermeyi düşünüyorsunuz?
El-Esad: Suriye ve Türkiye ilişkileri tarihinde en kötü iki sürecin ilki 1998 yılında Türkiye'nin sınırlara askeri güç yığdığı süreçti. İkincisi ise 1950’lerde, sanırım 55’te Bağdat Paktı zamanındaydı. Bunlara rağmen Türkiye'ye düşman gözüyle bakmadık.
Doğal olarak da ne günümüzde ne de gelecekte düşman gözüyle bakmamız mümkün değil. Hükümetler arasında anlaşmalık olsa da halklar arasındaki ilişki daha önemlidir. Yani Suriye ve Türkiye arasında düşmanlığın olması için bu düşmanlığın iki ülke halkları arasında olması gerekiyor. Dolayısıyla Suriye tarafından sınırlara askeri güç yığımı olmayacak.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı! Türkiye'de yeni çatışma tabanlarına ilişkin söylemler dolaşmaktadır. Öyle ki Suriyeli her hangi bir uçak, tank yada topun sınıra yaklaşması halinde vurulacağı söyleniyor. Bu konuya yorumunuz nedir?
El-Esad: Hiç bir ülkenin topraklarına, hava sahasına veya karasularına girilmediği sürece başka ülkeye ateş açma hakkı bulunmamaktadır.

Soru: Farz edelim ki Suriyeli bir tank yada uçak vuruldu?
El-Esad: Bu tamamen sanal bir sorudur. Bizler, Suriye ve Türkiye arasındaki durumların bu yönde gitmesini istemeyiz. Fakat, Suriye sınırları içinde her hangi bir şeyin hedef alınması, bu Suriye'ye bir saldırı sayılacaktır.

Soru: Özellikle Annan’ın söz ettiği noktalar başta olmak üzere Cenevre konferansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
El-Esad: Şu ana kadar Rusya yada BM Suriye temsilcisi Kofi Annan ile henüz direk bir bağlantımız olmadı. Fakat Annan ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un açık ve net olarak ifade ettikleri noktalar bulunmaktadır. Bu noktaların arasında; Suriye halkının krizin çözümünü ve kendi geleceğini belirleyecek tek taraf olduğudur. Bizim de Suriye'de tutumumuz bundan ibarettir.
Bir diğer nokta ise her şeyden önce şiddete son verilmelidir. Biz de bunu savunuyor ve istiyoruz. Teröristlerin elindeki silahlar alınmalıdır, yine bu bizim tutumumuzdur. Annan’ın dediği gibi kana bulanan eller sadece Suriye'nin içinde değiller, aynı zamanda yurtdışındalar. Bu da başka ülkelerin bulaştıklarını kanıtlıyor. Biz de bunu belirtiyor ve savunuyoruz.
Tüm bu noktalar bizim için cevheri noktalardır. Fakat bizi asıl ve en çok ilgilendiren, başkasını da kabul etmemiz mümkün olmayan şey şudur: Her konuda karar kesinlikle Suriye'nin dışında değil, içinde alınacaktır.

Soru: Annan’ın Cenevre'de yaptığı konuşmada hoşunuza gitmeyen bir durum var mıdır?
El-Esad: Temel ilke şudur, Suriyenin egemenlik-bağımsızlığını ihlal etmediği sürece her şey tartışma konusu olabilir.
Yani Suriye'nin egemenliğine dokunacak her hangi bir şey hoşumuza gitmez. Annan, her şeyin Suriye halkına dayalı olduğunu söyledi, bu da bizi razı eder.


Soru: Sayın Cumhurbaşkanı! ABD dışişleri bakanı Hillary Clinton’un yaptığı basın toplantısını dinleyip dinlemediğinizi bilmiyorum. Clinton; Annan’ın konuşmasından, Cumhurbaşkanı el-Esad’ın ülkeyi terk etmesi gerektiğini anladığını söyledi. Sizler Clinton’un sözlerini nasıl anladınız?
El-Esad: Birincisi; bizim açımızdan genel olarak Amerikalı yetkililerin söylediklerinin pek güvenirliği bulunmamaktadır.
İkincisi Amerika’nın bu krizdeki tutumu temelde zaten Suriye'ye düşman bir tutumdur. Öyle ki onlar sorunun içinde bir taraf olup açık bir şekilde teröristlerin yanlarında durmaktalar. Dolayısıyla bu kriz sırasında Amerikalı şu yada bu yetkilinin söylediği yada açıkladığı şeylerle ilgilenmiyoruz.

Soru: Önemli olan sizler Clinton’un yada Lavrov’un değil, Annan’ın söylediklerini nasıl anladınız? Cenevre Konferansının sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
El-Esad: Bizi asıl ilgilendiren ve bizim için temel nokta şu ki: Her şey Suriye halkının kararına bağlıdır. Bizim için anlaşılması gereken nokta budur. Asıl ilgilendiğimiz nokta da budur.
Asıl önemli olan ve en çok ilgilendiğimiz şey, ulusal kararımızı,egemenliğimizi ve bağımsızlığımızı korumak, içişlerimize herhangi bir müdahalenin yapılmamasıdır.

Soru: Cenevre konferansında; geçiş sürecinin Esad ile birlikte mi yoksa Esad olmadan mı olacağına ilişkin tartışmalar oldu. Ayrıca uzlaşmanın olması için yerel, bölgesel ve uluslararası taleplerden söz edildi. Tüm bunlara yönelik tutumunuz nedir?
El-Esad: Bölgesel ve uluslararası olarak hiç bir ilgileri yoktur. Bizler, dışarıdan yapılacak hiç bir dayatmayı kabul etmiyoruz. Her şey Suriye'nin içinde, vatan içinde belirlenir.
Ben şahsen makam ve sandalyeye önem verseydim, Amerika’nın talimat ve direktiflerini yerine getirirdim. Petro-dolarların taleplerini uygulamaya koyardım. Kendi tutumlarımı ve ilkelerimi bu petro-dolarlara satmayı kabul ederdim. Tüm bunlardan daha önemlisi de Suriye'de füze kalkanı kurulmasına izin verirdim.

Soru: Gidişat, halkını ve Suriye'yi kurtarmak için sandalyeni bırakmanı talep ederse bunu yapar mısın?
El-Esad; Cumhurbaşkanın gidişi ülkenin çıkarlarına hizmet ediyorsa; şüphesiz ve doğal olarak o Cumhurbaşkanı gitmelidir. Halk istemediği zaman bir gün bile kalman caiz değildir. Halkın cumhurbaşkanını isteyip istemediklerine de seçimler karar verir.

Soru: Bu demektir ki sonsuza kadar bu sandalyede kalmayı düşünmüyorsun? El-Esad: Az önce de sana söylediğim gibi sandalye kesinlikle beni ilgilendirmez. Benim için önemli olan ne yaptığım ve ne başardığımdır. Ben başarıyı ve bir şeyler yapmayı seven bir kişiyim.



...Devamı gelecek...
"İlmin cevherini ehlinden men etmeyin, ilmin cevherinin ehline zulmetmiş olursunuz. İlmin cevherini ehlinden olmayanlara vermeyiniz, aksi takdirde ilmin cevherine zulmetmiş olursunuz."

İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)
Mekzun
Mesajlar: 259
Kayıt: 09 Ağu 2010, 15:35

Re: Suriye cumhurbaşkanı Beşşar Esad'la yapılan röportaj

Mesaj gönderen Mekzun »

Mevcut Koşullar Erdoğan’ın Gerçeğini Ortaya Çıkardı

Cumhurbaşkanı Beşşar el-Esad, Türkiye Cumhuriyet Gazetesine verdiği röportajın ikinci bölümünde; Receb Tayyib Erdoğan başkanlığındaki Türk hükümetinin gerçek yüzüne ışık tuttu.

El-Esad; Erdoğan hükümetinin Suriye ile kardeşlik ilişkilerini aşarak direk müdahale düzeyine gelmeye çalıştığını ifade ederek, ardından teröristlere sağladığı lojistik destekle Suriye'deki kanlı olaylara bulaştığını belirtti.
Erdoğan hükümetinin hem Suriye hem de Türkiye halkları için tehlikeli politikalar izlediğini ifade eden el-Esad; kendine, egemenlik ve bağımsızlığına saygısı olan bir ülke olarak Suriye'nin bunu kesinlikle reddettiğinin altını çizdi. El-Esad; Suriye'nin, hiç bir şekilde içişlerine müdahale edilmesini kabul etmeyen bağımsız bir ülke olduğunu söyledi.
El-Esad’ın röportajının ikinci bölümünü aşağıda olduğu gibi yayınlıyoruz.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı! Suriye ve Türkiye arasındaki ilişkiler son bir kaç yıl içinde oldukça ayrıcalıklı düzeye gelmişti. Gerek politik düzeyde gerekse sizin ve Türkiye başbakanı arasındaki kişisel ve ailesel ilişkiler için bu böyleydi. Durumların bu hale gelmesi ve ilişkilerin bu şekilde bozulmasına neden olan gerçek portreye ışık tutmanızı temenni ediyoruz.
El-Esad: Herşeyden önce kimin değiştiğini bilmemiz ve belirlememiz gerekiyor. Suriye ile diğer ülkeler arasındaki ilişkilere bakın. Örneğin Irak, Ürdün, İran ve daha bir çok ülkeyle ilişkilerimiz hiç değişmedi. Bunun mukabilinde Türkiye'nin bu ülkelerin geneliyle ilişkilerin nasıl değiştiğine bakın. Yani Türkiye'nin ilişkileri sadece Suriye ile değişmedi, yani bizim açımızdan asıl değişiklik nedenleri Türkiye tarafındadır.
Konu şu ki ilk süreç içinde kardeşlik ilişkileri aşılarak Suriye'nin içişlerine direk müdahale düzeyine geldi. Bu da Suriye'de kesinlikle ve mutlak bir şekilde kabul edilemez. Biz kendisine ve egemenliğine saygısı olan bağımsız bir ülkeyiz.
Bunlar sürecin başında olmuştu. Daha sonra ise Türkiye hükümeti, Suriye'de masum insanları öldüren teröristlere lojistik destek takdim etmekle ülkedeki kanlı olaylara bulaştı. Ve hem Suriye hem de Türkiye halkları için oldukça tehlikeli politikalar izlemeye koyuldu. Bu sadece politik açıdandı. Ben açıklamalarında, dünyada her hangi bir siyasi şahsiyetin sahip olması gereken ahlak yada terbiye ilkelerinde uzaklaşan bu adamın kişisel karakterlerine değinmek istemiyorum.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı! Suriye'nin içişlerine dış müdahale yapılmasına izin vermeyeceğinizi söylediniz. Fakat Erdoğan, yaklaşık olarak her konuşmasında sizden bir şeyler istediğini, size söylediğini ve tavsiyelerde bulunduğunu; sizin ise bunlara cevap olarak şu yada bunu yapma vadinde bulunduğunuzu söylemekte. Erdoğan’ın size ne söylediğini ve sizin ona ne vaatlerde bulunduğunuzu bize söyler misiniz?
El-Esad: Birincisi; senin bu açıklamalara ilişkin söz ettiklerin, benim az önce söylediklerime bir kanıt teşkil ediyor. Yani Erdoğan’ın Suriye'nin içişlerine müdahale etmeye çalıştığını gösteriyor. Erdoğan’ın da Suriye'nin içişleriyle hiç bir ilgisi olmadığına göre ona nasıl ve ne gibi vaatlerde bulunmuş olabilirim! Sizce bunda bir yalan kanıtı bulunmuyor mu! Kendisi bana soruyor ve nasihatlerde bulunuyor, benim ise bir vizyonum bulunmasıyla bunu bir çok konuşmamda açıkladım.
Erdoğan ara sıra reform nasihatlerinde bulunuyordu. Oysa bizler 2011 yılının Mart ayında Suriye'de olayların başlamasından 6 gün sonra bir dizi alanlarda reform paketi ilan etmiştik. Anayasayı tamamen değiştirme dahil olmak üzere reformlarımızın ve vaatlerimizin tamamını hayata geçirdik. Şu an ona sormanız halinde de belki de hala size reformlardan söz edecektir.
Fakat ben şimdi bir kaç soruyu öne koymak istiyorum. Erdoğan reform çağrılarında dürüst olsaydı, neden yıllardan beri hiç bir şekilde bunun sözünü etmedi? Yani 2004 yılında onunla ilişkilerin başlamasından Suriye'de krizin başlamasına kadar neden hiç bir şekilde reformlardan söz etmedi? Ani olarak Suriye halkına olan bu vefa, sevgi ve özen nerden çıktı? Örnek olarak benden daha fazla Suriye halkına özen gösteriyor olması ne kadar mantıklıdır? Şu anda, bir Türk vatandaşı olarak senden Türk halkına daha fazla özen gösteriyor ve onun iyiliğine çabalıyorum dersem buna ne kadar inanacaksın? Sence bu ne kadar mantıklıdır? Şüphesiz bunun bir nifaktan ibaret olduğunu düşüneceksin.

Dolayısıyla Erdoğan başkalarının değil, kendisinin iç durumlarına önem versin. Böylece iddia ettiği “sıfır sorun politikasından” geri kalanı hayata geçirmek belki de mümkün olabilir.

...Devamı gelecek...
"İlmin cevherini ehlinden men etmeyin, ilmin cevherinin ehline zulmetmiş olursunuz. İlmin cevherini ehlinden olmayanlara vermeyiniz, aksi takdirde ilmin cevherine zulmetmiş olursunuz."

İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)
Mekzun
Mesajlar: 259
Kayıt: 09 Ağu 2010, 15:35

Re: Suriye cumhurbaşkanı Beşşar Esad'la yapılan röportaj

Mesaj gönderen Mekzun »

ŞAM – Cumhurbaşkanı Beşşar el-Esad Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajın üçüncü bölümünde Suriye’deki krizin genel olarak dış kaynaklı olduğunu, şu an Suriye’de savaşan Arap kökenli ve radikal İslamcı militanların bunun en iyi kanıtı olduğunu söyleyerek sınır ötesinden Suriye’ye kaçırılan silahlar ve dışarıdan akıtılan paralara dikkat çekti. El-Esad’ın Cumhuriyet Gazetesine verdiği röportajın üçüncü bölümünü yayınlıyoruz.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı siz Türk Hükümeti ile Türk halkını birbirinden ayırt etmeye çalışıyorsunuz. Fakat Suriye’de yaşananlar konusunda Türklerin farklı görüşleri var. Bunların bir kısmı Suriye rejiminin yanlış eylemlerde bulunduğu yönündedir. Her gün onlarca masum insan ve çocuk ölüyor. Cumhurbaşkanı el-Esad’la Suriye halkı arasındaki ilişkinin gerçek yönü nedir?
El-Esad: Gelişen olayları objektif olarak ele almak gerekirse bölgeden gerçek örnekler göstermek gerekiyor. Bu örneklerin en güçlüsü komşunuz olan İran Şahıdır. Şah çok güçlü bir ülke, ordu ve istihbaratın yanı sıra uluslar arası destek ve sınırsız bölgesel desteğe sahipti. Peki, halkın gücünün karşısında durabildi mi? Doğal olarak duramadı. Ben de aynı konumda olsaydım duramazdım. İki ya da üç haftalık veya bir aylık değil 15 aylık bir süreçten söz ediyorsunuz.

Bu süreçte tüm dayanaklar düşmüştür. Şu an krizin tamamıyla dış kaynaklı olduğu açıklık kazanmıştır. Bunun en iyi kanıtı da Suriye’de savaşan Arap kökenli ve radikal İslamcı militanlardır. Buna ilaveten sınır ötesinden Suriye’ye gelişmiş silahlar kaçırılması ve dışarıdan akıtılan paralar da mevcut. Bu durum muhalif ya da hükümet taraftarı olsun Suriye’deki pek çok kesimin kanaatini değiştirmiş ve vatanı savunmaya başlamışlardır.

Devrim asla çete devrimi olamaz. Ancak halk devrimi olabilir. Hiç kimse bir halk devrimini bastıramaz. Siz şu an Suriye’de bulunuyorsunuz ve istediğiniz yerleri gezip devrim olup olmadığını görebilirsiziniz. Biz teröristleri kovalıyor, öldürüyor ve kendimizi savunuyoruz. Onlar sivillere karşı katliam yapıyorlar. Bizim görevimizse sivilleri korumaktır. Bu devlet olarak üstümüze düşen görevdir.

Siz Türkler olarak öldürülmekle karşı karşıya kaldığınız zaman kendinizi savunmuyor musunuz? Kuzey Irak ve Türkiye’deki tüm askeri operasyonlarınızı terörle mücadele adı altında yürütmüyor musunuz? Bu durumda Türkiye devleti halkını öldürüyor diyebilir miyiz? Bu çifte standartlılık ve siyasi iki yüzlülüktür. Bunu kabul edemeyiz.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı geçen yıl ilk gösteriyi bastırdığınıza pişman mısınız?
El-Esad: Her eylemde hata oranı vardır. Bu doğaldır. Biz insanız doğrularımız ve hatalarımız olacaktır elbet. Fakat Suriye’de yapılan hatalarla dış etkenleri ayırt etmek gerekiyor.

Suriye’ye karşı uygulanan plan üç aşamadan geçmiştir. İlk aşama gösteriler aşamasıydı. Bu gösterilerin büyük çoğunluğu göstericiye 10 doların ödenerek yapılan gösterilerdir. Şu an bu miktar 50 ya da bölgeye göre 100 dolara çıkmıştır. Aslında düzenlenen gösterilerle Mısır ve Tunus’ta olan barışçıl devrimlere benzer gerçek bir devrimin olacağı beklentisi içindeydiler.

Geçen Ramazan ayına kadar bu aşamada başarısız oldular. Ardından Libya’nın Bingazi bölgesinde olduğu gibi Suriye’de silahlı çetelerin hâkim olacağı bölgeler kurmaya çalıştılar. Ordu Mart ayına kadar devam eden bu aşamayı da başarısızlığa uğrattı. İkinci aşamada da başarısız oldular. Üçüncü aşamada kişileri hedef aldıkları suikast eylemlerine ve sivillere yönelik katliamlara başladılar. Bunun yanı sıra devlet kurumlarına bombalı saldırılar düzenlediler. Bu durumda gösterilerin barışçıl olduğunu söylemek saflıktır. Çünkü barışçıl olduğu söylenemez. Her halükarda bazı durumlarda gösteri düzenlendiği oluyor, fakat katılımcıların sayısı az olduğu gibi çoğu katılıma itiliyor.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı BM’ye bağlı İnsan Hakları Konseyi son raporunda Suriye’de yaşanan kanlı olayların sorumluluğunu büyük oranda Suriye ordusuna yükledi. Bu konuda ne diyeceksiniz?
El-Esad: Uluslar arası kurumların genel olarak ABD ve batı güdümlü olduğunu biliyoruz. Bu anlamda uluslar arası kurumların sözlerinin gerçekleri yansıttığını söylemek saflıktır. Çünkü bu raporlar uluslar arası güç dengelerine uygun şekilde yazılır. Sonuçta hedefleri daha çok baskı uygulamaktır. Planlarını uygulamada başarısız kaldıkları sürece Suriye’ye daha fazla baskı uygulama yoluna gitmektedirler. Fakat haklı olduğumuz müddetçe ne uluslar arası kurumlara ne de başkalarına boyun eğmeyeceğiz.

Cumhurbaşkanı el-Esad Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajın ikinci bölümünde, Türkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’ın politikalarını mezhepsel temeller üzerine kurduğunu, koşulların kişisel konumu ve ekibinin konumundan kaynaklanan kişisel ajandalar uyguladığını gösterdiğini, dolayısıyla Arap arenasındaki güvenilirliğini kaybettiğini, ne kendisinin ne de güvenilirliğinin artık mevcut olmadığını söyledi.

Erdoğan hükümetinin teröristlere lojistik destek sağlayarak Suriye’deki kanlı olaylara karıştığını bildiren el-Esad, Erdoğan’a cesur olup sayısız hatasını itiraf etmeye çağırarak Arap halkı ve özellikle Suriye halkının kendisini ancak bu şekilde affedebileceğinin altını çizdi.

Cumhurbaşkanı el-Esad, çıkış yolu bulabilmek için Türk pilotun babasının tutumunu örnek alması gerektiğini, hükümetinin ise başkalarının içişlerine karışmak yerine kendi içişlerine yönelmesi gerektiğini vurgulayarak Suriye-Türkiye krizinin Erdoğan hükümetinin hatalarını düzeltmesi ve Suriye ve Türkiye halklarının çıkarlarını hükümet yetkililerinin dar kişisel çıkarlarının üzerinde tutmasıyla çözülebileceğini kaydetti.

Erdoğan’ın Suriye krizinden birkaç yıl önce Suriye’deki Müslüman kardeşlere aşırı ilgi gösterdiğini ve onlara Suriye-Türkiye ilişkilerinden daha çok önem verdiğini belirterek “Erdoğan Suriye halkı için timsah gözyaşları döküyor. Fakat bazı körfez ülkelerinde ölen masum Müslümanlar için ağlamıyor. Bununla birlikte Filistin davası için bağırıp çağırırken hiçbir şey yapmıyor” dedi.

Bu arada Utku Çakırözer ile temsil olunan Cumhuriyet Gazetesi, Mehmet Ali Birand ile temsil olunan Posta Gazetesi, D ve CNN-Türk televizyon kanalları, Ertuğrul Özkök ile temsil olunan Hürriyet Gazetesi, Fehim Taştekin ile temsil olunan Radikal Gazetesi ve Amberin Zaman ile temsil olunan Habertürk Gazetesinin aralarında bulundukları bir dizi Türk medya kurumu Cumhurbaşkanı el-Esad ile röportaj talebinde bulunmuşlardı.

Suriye'nin medya araçlarına açık ve olumlu yaklaşımı çerçevesinde adı geçen medya kurumlarına olumlu cevap verilmişti. Ancak Türkiye Başbakanı Receb Tayyib Erdoğan’ın ofis müdürünün adları geçen medya kurumları temsilcileriyle temaslarda bulunması ve onlardan bu röportajı yapmamalarını talep etmesiyle dört temsilci röportajı yapmak için Suriye'ye gelemediler.
"İlmin cevherini ehlinden men etmeyin, ilmin cevherinin ehline zulmetmiş olursunuz. İlmin cevherini ehlinden olmayanlara vermeyiniz, aksi takdirde ilmin cevherine zulmetmiş olursunuz."

İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)
Cevapla

“Dış Siyaset (Politika)” sayfasına dön