Suriye'de BOP Operasyonları

Ali
Mesajlar: 636
Kayıt: 24 Ara 2006, 08:34

Re: Suriye'de BOP Operasyonları

Mesaj gönderen Ali »

bir güzel analizde ben ekliyorum Abdülkadir Çuhacıoğlu yazmış


SURİYE OLAYINDA DOĞRU DURUŞ


Bismihî Teâlâ...

Bir Arap ülkesi olan Tunus ile başlayan halk hareketleri, diğer Arap ülkelerini de etkileyip domino taşı misali bir bir düşürdü. Bu sırada Müslüman âlim, yazar ve aydınlar arasında bir problem yaşanmadı. En azından herkes bu halk hareketlerini -asgari dualarıyla- destekledi; baştaki tağutların birer birer devrilip, halkın en kısa zamanda başarıya ulaşmasını diledi.

Lâkin olaylar Suriye'ye sıçradığında durum birden değişi verdi. Aynı âlim, yazar ve aydınlar ikiye bölündü. Bir taraf burada da desteğini yinelerken, öteki taraf geri durdu; Suriye'de Esed'in ayakta kalmasından yana tavır aldı. Bu hususta Sayın Ali Bulaç (Zaman) ile Hakan Albayrak (Yenişafak) arasında günlerdir devam eden yazışmaları hepimiz biliyoruz.

İşin ilginci, her iki taraf da Suriye'yi "turnusol kâğıdı" olarak görüp, karşı tarafı yan çizmekle, sadakatsizlikle, hatta mezhepçilik yapmakla suçluyor.

Biz kimseyi, en azından hakikaten samimi olup da, bu konuda dezenformasyona maruz kaldığı için farklı tavır alanları suçlayacak değiliz.

Şimdiden belirteyim; bendeniz bu olaylarda Beşşâr Esed'in şimdilik ayakta kalmasından yana tavır alanların daha isâbetli, daha objektif ve daha hakkaniyetli duruş sergilediklerini düşünüyorum. Şöyle ki:

1. Bir defa Suriye ile diğer Arap ülkeleri ABD ve İsrail ile ilişkiler noktasında aynı kefeye konamazlar. Bu, günün ortasında, gökyüzünde parlayan güneşin varlığı kadar bedîhîdir, apaçıktır. Beşşâr Esed'i bir Zeynel ile, bir Kaddafi ile, bir Hüsnü'yle aynı tutmak, hiç de âdilâne, insaflıca değildir.

2. Beşşâr Esed'in yıllar yılı Filistin'e, Lübnan'a (Hizbullah'a) her şeye rağmen destek verdiği, bu yolda Arap ülkeleri arasında yalnız kalması pahasına her şeyi göze aldığı kimin gözünden kaçabilir? Hem Hamas'ın hem de Hizbullah'ın varlığında ve onların İsrail'e karşı elde ettikleri bütün zafer ve kazanımlarda Suriye rejiminin bâriz desteği vardır. Yani Esed, İsrâil'e ve ABD'nin bölgedeki emperyalist emellerine karşı direnişin tek büyük kalesidir, ya da en azından en önemli kalelerinden birisidir.

3. Suriye’de Esed rejimi devrildiğinde yerine gelecek olanların kimliği, ABD, Batı ve İsrail ile ne şekilde ilişki kuracağını hesaba katmak zorunda değil miyiz?

Suriye'de muhalefeti yönlendiren ve onlara habire gaz verenlerin elebaşıları, genellikle tekfirci, Vehhâbî zihniyetlidir. Bunlar iktidara geldikleri takdirde sadece ülkede değil, bölgede bir mezhep savaşı çıkarma niyetindedir. Bunu başaramasalar da, en azından tek taraflı bir Alevî soykırımı başlatacakları kesindir. Bu durumun bütün bölgeyi ateşe vereceği açıktır. Muhâlefetin etkin öncülerinden "Sefil Selefî" Adnan Ar'ûr'un, Suud finanslı Visal televizyonunda yaptığı konuşmalar tüyler ürperten cinstendir.

(Haber için bk. http://www.habereditor.com/news_detail.php?id=79029

Videosu için bk. http://www.youtube.com/watch?v=_1OhAqzxAvU

Fitneci İblis, bu konuşmasında, iktidara geldiklerinde Alevileri doğrayıp etlerini köpeklerin önüne atacaklarını büyük bir iştah ve heyecanla ilan etmektedir!)

Yani Suriye’deki muhâlefet, sözde “İslâmcı” terör örgütlerinin kontrolünde gelişmektedir! Etrafa ateş açan, halkı ve emniyet mensuplarını katleden, masumane taleplerle sokağa dökülen halka apartman çatılarından kurşun sıkan keskin nişancılar da onlardır.

Biz sadece bölgemizde değil, hiçbir yerde; Tâlibân kafalı, Vehhâbî - Selefî zihniyetli, Şîa düşmanı, kendilerinden başka hiç kimseye Müslüman gözüyle bakmayan, tekfirci bir yapılanma istemiyoruz. (Zâhiren şer’î olsa bile, böylesine gerici ve yobaz bir yönetim altında yaşamaktan, Allah’a sığınırız!)

Öte yandan bu muhâlefetin ve öncülerinin İsrail ve ABD aleyhinde hiçbir demeci yoktur. Tersine, iş başına geldiklerinde İsrail ile kuzu kuzu geçineceklerini çoktan ilan etmişlerdir. Onların varsa yoksa hedefleri İRAN ve HİZBULLAH’tır. Neden acaba!

Lübnan İhvân'ını temsil eden Sünnî Cemâat-i İslâmiyye hareketinin kurucularından Mâhir Hammûd da, kendisiyle yapılan bir röportajda aynı endişeleri taşıdığını belirtiyor.

http://www.rasthaber.com/51617_lubnan-i ... malar.html

(Esed’in yerine böylelerinin geleceği bellidir. Böyle olmayıp da; Suriye’yi, İsrail ve ABD çıkarlarına karşı, yine “direniş” ekseninde tutacak daha iyi, halkına karşı şefkat ve merhametli, bütün Müslümanlara karşı hoşgörülü; aynı zamanda İslâmî duyarlılığı olan birileri gelsin; elbette destekleriz. Esed’e de “Yıkıl git!” deriz. Kimse Beşşâr Esed’in bizatihi şahsına hayran değil ya!)

4. İran İslâm Cumhuriyeti ve Hizbullah yetkilileri de böyle düşünüyorlar.

Hadi deyin ki, bunlar zaten Şiî; Esed'i o nedenle destekleyebilirler. Oysa:

Evvelâ, Esed'in şiîlikle yakından uzaktan bir ilgisinin olmadığını, Şia inancını ve Esed'i tanıyan herkes bilir. Adamcağız Nusayrî'dir ve üstelik çok ilginçtir, kıldığı namazlarını da Hanefî mezhebine göre kılar! Merak eden herkes bu gerçeği rahatlıkla öğrenebilir.

Sâniyen, İran neden Azerbaycan tağutu Aliyev'i desteklemiyor? O kimlikçe Şiî olan birisi. (Doğrusu Aliyev zâhiren şiî'dir; ama gerçekte çağın Yezît'lerinden birisidir!)

Sâlisen, İran ve Hizbullah'ın Esed'e verdikleri desteği "mezhepçilikle" açıklayanlar, onların Sünnî olan Hamas'a yıllardır verdikleri desteği ve Kuzey Afrika halk hareketlerine olan sıcak ilgilerini neyle izah edecekler?

5. Sünnî "Hamas" da bu kanaati taşıyor. Hamas'ın siyâsî gücü Hâlid Meş'al, Esed'in ve Suriye halkının yanında olduklarına dâir defalarca açıklama yaptı.

6. Suriye’de rejim değişikliği isteyen hatta kimler var; bir bakalım: İsrail var, ABD var, Batı var, Suudi Amerika var. (Ve maalesef, olacakları hesap etmeden bu hattın dolmuşuna binmiş olan Türkiye var!) Şimdilik Esed'in kalmasından yana olan karşı hatta ise İran var. Irak var. Lübnan ve Hizbullah var. Hamas var. Bu durumda aklı başında, İslâm’ın ve Müslümanların maslahatını düşünen bir kişi; nerede saf tutabilir?

Doğrusu, ABD, Batı ve İsrail, diğer Arap ülkelerinde yitirdiğini, Suriye’de bulma ve telafi etme çabasındadır.

7. Esed, İran, Hizbullah ve Hamas'la olan sıkı işbirliği nedeniyle adeta cezalandırılmak istenmektedir. Suudiler, Beşşâr Esed’e kaç defa elçi gönderdi; İran’la bağını kes, Hizbullah’a ve Hamas’a verdiğin desteği çek; yerinde kal, diye. Ama Esed, sağ olsun, her ne pahasına olursa olsun; hâince yapılan bütün bu teklifleri elinin tersiyle geri çevirdi! Bunun üzerine olaylar ateşlendi. Eğer Esed masaya oturup ABD ile anlaşsaydı, şimdi Suriye’yi muhtemelen konuşuyor olmayacaktık.

8. Suriye’de üç beş bin kişi sokağa döküldüğünde “Rejim gitti gidiyor!” diye, yalan haber yapanlar, Şam’da, Halep’te ve diğer kentlerde; meydanları hınca hınç dolduran milyonlarca kalabalığın, Esed’in yanında, ABD ve İsrail’in çirkin emellerine karşı yaptıkları dev mitingleri kimin gözünden kaçıracaklar? Üstelik Halep Sünnî ve Suriye’nin en büyük ikinci kenti. (Zaten muhâlefetin eski havası da kalmadı doğrusu; bitti bitecek gibi…)

9. Suriye’de sultanın tamamen “Alevî – Nusayrî” kadroların elinde olduğu, Sünnîlerin yönetimden dışlandığı iddiası da kocaman bir yalandır.

Bu topraklarda halkın kâhir ekseriyeti Sünnî olmasına ve Sünnî Müslüman hukukçularımız “Aman lâikliğimize bi’şeycikler olmasın!” deyü, hukukta Sünnî fıkhın “S”sini ağızlarına bile alamazlarken, “Alevî / Nusayrî” denen Sûriye’de, yasamanın ana kaynağı (Sünnî) İslâm fıkhıdır.

Sûriye Anayasasının 3. maddesinin 2. fıkrası bunu âmirdir. Aynı maddenin 1. fıkrası da, cumhurbaşkanının dininin "İslâm" olduğunu belirtir. (Bunlar, "Tencere, dibin kara!"yı oynayan "dindar" suratlı yobazlara ithaf olunur!)

10. Suriye'nin dünyaca ünlü Sünnî âlimlerinden Prof. Muhammed Ramazan el-Bûtî, bir Cuma hutbesinde, Suriye'de yapılan yönetim karşıtı gösterileri kınayarak, bu gösterilerin İslâm'a ve barışa hizmet etmediğini belirtmiştir.

http://www.rasthaber.com/49109_gosteric ... diyor.html

Öte yandan Arap Ligi'nin Suriye aleyhinde aldığı son kararları da sert bir dille eleştirerek, onları öteden beri ABD ve İsrail'in çıkarlarına hizmet etmekle suçlamıştır.

http://www.rasthaber.com/yazar_7693_349 ... MALAR.html

Velhasıl, esasen Sûriye olaylarında bir dezenformasyonun yaşandığı, yoğun bir haber kirliliğinin olduğu doğrudur. Peki bunu yapanlar kimlerdir?

İran kanalı el-Alem mi, Hizbullah’ın kanalı el-Menar mı, Çinli ve Rus haber kaynakları ve hatta TRT’nin Şam muhabiri Musa Özuğurlu mu; yoksa ABD, BATI ve İsrail'e çalışan CNN ve el-Cezire kanalları mı? Bir Müslüman, şayet farklı hesaplar içinde değilse; el-Menar’a ve el-Alem’e karşı, BATI'lı haber ajanslarına nasıl ve neden güvenebilir?

2006 yılının Temmuz ayında, Hizbullâh yiğitlerinin Irkçı İsrail'in belini kırdığı 33 günlük savaş devam ederken bile, Seyyid Hasan Nasrullah bir kez olsun yalan söylemedi. O günlerde, İsrail halkının çoğunun, kendi yetkililerinden ziyâde Hasan Nasrullâh'ın yaptığı açıklamalara kulak verdiklerini bilmeyenimiz, duymayanımız kaldı mı?

Bu konuda, bilhassa, Mavi Marmara olayında bile İsrail'e karşı gıkını çıkarmayan “AĞLAR VÂİZ”in basın yayın organlarının, Hilal TV’lerin vs. İslâm’cı “fâsık” haber ajanslarının kamuoyunda yaptığı tahribat, malum medyayı da sollayarak, iğrenç boyutlara varmıştır.

İlâhiyatçılarımız ve İslâm'cı aydınlarımız, bizleri maalesef bu kez de şaşırtmadılar! Tıpkı geçmişte olduğu gibi, yine hemencecik statükonun yanında konuşlanıverdiler!

Hepimizin, kendisinden hak ve hakikate "öncülük" etmesini beklediği Hayrettin Karaman Hocamızın, ABD ve İsrail'e hizmette kusur etmeyen AĞLAR VÂİZ ile AKP'nin peşine takıldığını, onlarla aynı ağzı kullandığını, Yenişafak'ta yazdığı yazılardan anlıyoruz; maalesef!

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=08. ... tinKaraman

Hem Hamas'a, hem de Hamas'ın en zor günlerinde sırtını dayadığı kalesini yıkmaya çalışan teröristlere yürek devletinde kucak açan Mustafa İslamoğlu'nun, bunu nasıl başarabildiği merak konusudur. Yoksa o da mı hâlâ "Hama" olaylarının etkisinde?

(Şimdi diyeceksiniz ki: "Ali ile Muâviye'yi aynı anda, hiçbir rahatsızlık duymadan yüreğine sığdırabilenler, bunu neden başarmasın!" Eee... Doğru söze ne denir?)

Suriye'de otobüsleri kurşunlanan hacılar konusunda bir açıklama yapan yeni DİB başkanı, "Bunda Esed'in ne çıkarı olabilir? Bir adam aptal olsa bunu yapmaz. Dolayısıyla bu saldırılar muhâlif teröristlerin işi!" diyemedi.

Şayet muhâlefetin ve o muhâlefete ev sâhipliği yapan AKP'nin niyeti "Hama"nın rövanşını almaksa, bugün muhâlif safta yer tutan "Amca Esed"e neden kimse ses çıkarmıyor? Hama'nın esas kâtillerinden biri de o değil mi!

Anlaşılan, Kur'an'da [Hucurât: 6] yer alan “Fâsığın biri size bir haber getirirse iyice araştırın…” mealli, haberciliğin anayasasını oluşturan âyet, yine garip ve metruk kalacak! Sahi, bizler, ABD ve BATI'nın şeytanlıklarına daha ne zamana kadar kanacağız? Şimdiye dek bizleri yeterince sokmadılar mı? Daha dün topraklarımızı işgal edip namuslarımızı kirletenler onlar değil miydi? Yoksa, aslanların artığından beslenen sümsük çakallar misali, biz de mi onlarla birlikte olup, yanları sıra bi'şeyler kapmanın peşindeyiz?!

Kimse, Suriye rejiminin ak sütten çıkmış ak kaşık olduğunu iddia etmiyor. Ve yine hiç kimse Esed’in yaptığı yanlışların, bu esnada döktüğü kanların üzerini örtme çabasında değil. Gerek İranlılar ve gerekse Hizbullah yetkilileri, elini masum halkın kanına bulamaması ve halkın reform taleplerine ivedilikle cevap vermesi… hususlarında Esed’i defalarca uyarmışlar, insani ve İslâmî görevlerini yapmışlardır.

http://www.haber24.com/One-Cikan-Haberl ... g-kur.html

http://www.sonhaberler.com/haber/hizbul ... -76155.htm

Bu arada, Suriye'nin, karşı blokta yer alan bütün Arap krallıklarından, hele gerici Suudi rejiminden kat be kat daha özgür olduğu da ilgililerin malumudur.

Sonuçta Esed de bu yolda yanlışlar yapıldığını, ordunun ve emniyet güçlerinin tecrübesizliği yüzünden birçok masum insanın kanının döküldüğünü itiraf etmektedir. Yani Esed hatasını kabul ediyor ve bunu Davutoğlu ile yaptığı görüşmelerde de belirtmiş durumda…

Öyleyse, bölgede ABD ve İsrail’in çıkarlarına karşı, insanca duruş sergilemek istiyorsak, şu Muharrem ayı hatırına, günün Hüseyinleri ile Yezitlerin karşılıklı saf tuttuğu yerde dikkatli olmak, bunun da bir sınav olduğu bilincini taşımak; ona göre safımızı belirlemek zorundayız. Umarız bu sınavı kazanır, kazasız belasız atlatırız. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Allah’a emanet olun…

Vesselâm…
Mekzun
Mesajlar: 259
Kayıt: 09 Ağu 2010, 15:35

Re: Suriye'de BOP Operasyonları

Mesaj gönderen Mekzun »

Ali yazdı:Evvelâ, Esed'in şiîlikle yakından uzaktan bir ilgisinin olmadığını, Şia inancını ve Esed'i tanıyan herkes bilir. Adamcağız Nusayrî'dir ve üstelik çok ilginçtir, kıldığı namazlarını da Hanefî mezhebine göre kılar! Merak eden herkes bu gerçeği rahatlıkla öğrenebilir.
Ali Kardeşim,
Yapmış olduğunuz bir hatayı düzeltmek istiyorum. Bu hatanın ne olduğunu alıntıdan da anlayabilirisiniz.

Öncelikle Nusayriler (Arap Alevileri) şiidir ve Şia inancına mensupturlar. Bunu daha öncede konuşup, tartışmıştık.

Esad'a gelince; Esad Sünni çoğunluk nedeniyle siyaset gereği Sünnilerle uyum içinde olması gerekiyor. Kısaca Takiye yapmak zorundadır. İşte bu yüzden Şii (Alevi) kardeşleri gibi ellerini bağlamadan namaz kılamıyor, yoksa Esad şii'dir. Suriye'de inanç özgürlüğü olmadığını bilmeniz gerekir.
"İlmin cevherini ehlinden men etmeyin, ilmin cevherinin ehline zulmetmiş olursunuz. İlmin cevherini ehlinden olmayanlara vermeyiniz, aksi takdirde ilmin cevherine zulmetmiş olursunuz."

İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)
Ali
Mesajlar: 636
Kayıt: 24 Ara 2006, 08:34

Re: Suriye'de BOP Operasyonları

Mesaj gönderen Ali »

Mekzun yazdı:
Ali yazdı:Evvelâ, Esed'in şiîlikle yakından uzaktan bir ilgisinin olmadığını, Şia inancını ve Esed'i tanıyan herkes bilir. Adamcağız Nusayrî'dir ve üstelik çok ilginçtir, kıldığı namazlarını da Hanefî mezhebine göre kılar! Merak eden herkes bu gerçeği rahatlıkla öğrenebilir.
Ali Kardeşim,
Yapmış olduğunuz bir hatayı düzeltmek istiyorum. Bu hatanın ne olduğunu alıntıdan da anlayabilirisiniz.

Öncelikle Nusayriler (Arap Alevileri) şiidir ve Şia inancına mensupturlar. Bunu daha öncede konuşup, tartışmıştık.

Esad'a gelince; Esad Sünni çoğunluk nedeniyle siyaset gereği Sünnilerle uyum içinde olması gerekiyor. Kısaca Takiye yapmak zorundadır. İşte bu yüzden Şii (Alevi) kardeşleri gibi ellerini bağlamadan namaz kılamıyor, yoksa Esad şii'dir. Suriye'de inanç özgürlüğü olmadığını bilmeniz gerekir.
Mekzun can
bu yazıyı ben yazmadım sadece aktardım yani hata varsada bana ait değil yazının bütünü güzel analizlerle dolu vede burada bu konumda esadın şii yada sünni olması nın fazla önemi yok önemli olan amerikaya israile karşı duruyormu durmuyormu sorunudur ve bence bu nedenle esad hindu dahi olsa desteklenmelidir
Mekzun
Mesajlar: 259
Kayıt: 09 Ağu 2010, 15:35

Re: Suriye'de BOP Operasyonları

Mesaj gönderen Mekzun »

Ali yazdı: Mekzun can
bu yazıyı ben yazmadım sadece aktardım yani hata varsada bana ait değil yazının bütünü güzel analizlerle dolu vede burada bu konumda esadın şii yada sünni olması nın fazla önemi yok önemli olan amerikaya israile karşı duruyormu durmuyormu sorunudur ve bence bu nedenle esad hindu dahi olsa desteklenmelidir
Yazının senin olduğunu sanmıştım, paylaşırken keşke alıntı yaptığını belirtseydin.
"İlmin cevherini ehlinden men etmeyin, ilmin cevherinin ehline zulmetmiş olursunuz. İlmin cevherini ehlinden olmayanlara vermeyiniz, aksi takdirde ilmin cevherine zulmetmiş olursunuz."

İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)
Mekzun
Mesajlar: 259
Kayıt: 09 Ağu 2010, 15:35

Re: Suriye'de BOP Operasyonları

Mesaj gönderen Mekzun »

Farkında Mısınız? 'Proje' Tıkandı! / Banu AVAR

Büyük Ortadoğu Projesi diye yola çıktılar… Ortadoğu’nun kapısında tıkandılar.. İstihbarat raporları havada uçuşuyor.. Bir yanda Pentagon’un uzmanları, bir yanda Soros’un ‘yumuşak güç’ adamları Suriye’de ‘tıkandıklarını’ itiraf ediyorlar…

Umutsuzluk tacirleri operasyona aralıksız devam ediyor ama ÇARESİZ OLAN KENDİLERİ!

Küresel elitin içinde çarpışan cepheler telaş içinde.. Bunun en iyi göstergesi Pentagon danışmanı George Friedman’ın makalesi.. Buna benzer onlarca makale var… Sağolsun sayın Erkan Güçiz, 22 Kasım tarihli SURİYE ve İRAN; ORTADOĞUDA GÜÇLER DENGESİ başlıklı bu makaleyi çevirdi…

Bu makale batının umutsuzluğunun göstergesi.. Küresel elit, umudunu Türkiye’nin yapacağı bir Suriye ‘müdahalesine’ bağlamıştı..

Şimdi diyor ki: ‘Ortadoğu’daki adamımız Türkiye geri adım atıyor!’
Sadece o mu, CIA bağlantılı tüm ‘düşünce’ grupları; Langley Intelligence Group, Carnegie, CSIS ve benzerleri, aynı görüşte raporlar yazıyor…

Raporların özeti şu: 2011 Aralık ayı sonunda Irak topraklarına batan ABD ordusu bölgeden çekiliyor.

Bu çekilme sırasında ve sonrasında bölgede İRAN’ın güç kazanması olası.. Bunun önüne geçmek için Türkiye kullanılmalı.. Ama Türkiye ‘isteksiz’…

Suriye’nin düşüşü Türkiye’nin aktif müdahalesiyle mümkün olabilirdi… ‘Ama Türkiye hevessiz…’
Bülent Arınç bile ‘Türkiye’nin Suriye’ye müdahil olmayacağını’ açıklıyor…

Bir ay önce esip gürleyen AKP'li siyasetçi, şimdi önüne bakıyor. Bu durumda onlara bel bağlayan ve bir an önce Suriye’yi ve İran’ı ‘düşürmezlerse’ petrol ve gaz coğrafyasında ilerleyemeyeceklerini bilen batılı çakallar acil ‘yol’ arıyorlar…

Psikolojik hazırlıklar yapıldı…
Oysa Türkiye’yi bugünlere hazırlamak için Friedman gibi nicesi ne diller dökmüşlerdi… 2009’dan beri Friedman makalelerine bakın, ‘hazırlığı’ anlarsınız…

Önceleri paramparça Türkiye haritalarını ortalığa süren Pentagon danışmanı Stratfor sitesi ve pek ünlü sahibi George Friedman, son 2 yıldır ‘Türkiye imparatorluğu’ haritalarını yaymaya başlamıştı.. 2009’da bir kitap çıkarmış ve ‘Gelecek 100 Yıl’ tahminleri yapmıştı… Türkiye kitabında bölge tetikçisi ve baş aktör olarak konumlandırılmıştı.. Son 2 yıldır yazdığı makale başlıkları ve ana tema hep aynıydı:

“Türkler tarih sahnesine imparatorluk olarak dönecek!’’, “Neo-halifeliğin merkezi Türkiye olacak!”
Friedman ABD istihbaratı ve ordusunda önemli bir aktördü. Birçok diğeri gibi psikolojik hazırlık süreçlerinde mahirdi.

Elleri altına aldıkları yönetimlerin ruh haritalarını iyi bilirlerdi… Kibri azdırır, sırtı sıvazlar, savaşa sürerlerdi.. Böylece kendi ellerini kirletmeden enerji havzalarını ele geçirirlerdi…

Friedman’ın Amerika’nın sesi radyosunda yaptığı röportajda dile getirdiği bu gerçekti: ‘Türkiye elini kirletmeli!’ demişti.. İran’la ve Suriye’ye karşı Türkiye’nin harekete geçmesinden bahsetmişti…

Türkiye bunun için hazırlanmıştı.. Ama son anda işler ters gitmeye başladı… O nedenle Friedman’ın bu makalesi, küresel sırtlanların kıvranmalarını anlamak için iyi bir vesile!

Friedman diyor ki; ‘Suriye, İran ve Lübnan birleşik bir cephe! Ayrıca Irak da destek veriyor Suriye’ye! Üstelik Rusya ve Çin faktörü de var!’

‘Amerika’nın bölge müttefikleriyse, İsrail, Suudiler ve Türkiye!’

Burada kendi müttefikleri olarak sıraladıkları bu ülkelerde halkı hesaba katmıyorlar…Müttefik dedikleri sadece hükümetler!

Unutmasınlar! ‘MÜTTEFİK’ OLARAK GÖRÜLEN BU DEVLETLERİN HALKLARI, AMERİKA İLE İTTİFAKA KARŞI!
Bu durumda şu malum ‘uluslar arası camia’ ne halt edecek.. Proje tıkandı.. Ortadoğu böyledir… Şeytana papucunu ters giydirir..…Tam iş bitti sanırlar… Beklenmedik olaylar gelişir!

Eylül başında söylemiştim.. Silahlı müdahaleye kimse cüret edemeyecek… Soros’cuların meşhur yöntemi ‘yumuşak güç’le Suriye içten patlatılmak için harekete geçilecek… Esad’ın ordusu ve milleti bölünmezse, küresel çete içine düştüğü krizde debelenecek!

Bakın George Friedman nasıl endişeli:

‘Esad rejimi Suriye’de devam ederse, İran batı Afganistan’dan Akdeniz’e (burada Hizbullah’ı kullanarak) kadar uzanan bölgede hakim güç olarak ortaya çıkacaktır’ Buna ulaşmak için İran’ın askeri gücünü kullanması gerekmiyecek Esad’ın bu badireyi atlatması yeterli olacak.’

Friedman ‘Bunu engelleyecek olanlar: ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye. İran’ı engellemek için Suriye düşmeli!... Yani Esad gitmeli.. Umut: Birleşik bir Suriye ‘muhalefeti’!’

İyi de Suriye’de sözedilen güçte bir muhalefet yok ki! Bunu kendileri itiraf ediyor…

Ayrıca yazıda da belirtildiği gibi, Amerika’nın bölge müttefiklerinin durumu pek karmaşık… İsrail kendi iç meselesiyle boğazına kadar batık!

Türkiye’nin 70 milyonluk nüfusu, akrabalarıyla savaşa karşı ve hükümet çatlak…

Suudi Arabistan için için kaynıyor, Petro dolar kralları artık halkı tutamıyor…

Oyunu kurgulamaya çalışan Amerika’nın durumu hepsinden beter.. Bir yandan sallanan bir hükümet, batık bir merkez bankası, birbirinin gırtlağına çöken elitler… Ardı ardına yenilgiler alan bir Pentagon, zaman zaman arka bahçesinden habersiz istihbarat servisleri!

Peki bu durumda Suriye nasıl çökertilecek?! İran’a ne zaman sıra gelecek?.. Kırgızistan’da konuşlanan CIA nasıl orta Asya’da harekete geçip Çin sınırlarında ve Güney Asya’da ‘işi’ bitirecek!?

Küresel elitin başı ağrıyor… Zor durumda kıvranıyor!

Birleşmiş Milletler’de durum kötü. Rusya ve Çin müdahaleye karşı… Avrupa’dan çıkan sesler belli..: ‘Biz kendi burnumuzu silemiyoruz! Ne müdahalesi!’

Kala kala NATO müdahalesi kalıyor…

Friedman, bu konuda da endişeler içinde: ‘Libya’dan sonra ikinci bir Arap ülkesine, rejimi değiştirmek için yapılacak bir NATO taarruzu beklenmedik sonuçlar doğurabilir’ diyor..

Ve olası çözümü masaya koyuyor:
‘Sonuç olarak çözüm, Türkiye, Ürdün, ve Lübnan üzerinden Sünni karşıtların el altından desteklenmesi…’

Sonra ekliyor: Gülmeden okumak zor:

‘…Acaba bu bir sonuç verecek mi? Suriye istihbaratı yıllardır etken bir şekilde Sünni karşıtların içine sızmış durumda. Rejime karşı gizli bir operasyon düzenlemek güç ve bunun başarılı olabilmesi garanti değil. Yine de bundan sonraki hareket bu…’

Vah vah çok sıkışmış bunlar belli… Ama bunlar daha iyi günleri!!

HİLLARY iş üstünde..
Stratfor ve diğer batılı istihbarat ajansları gözyaşları içinde gelişmeleri izliyor… Hillary Clinton 6 Aralık’ta Cenevre’de Suriye Ulusal Konseyi lideri Burhan Gayun ile masaya oturuyor. Ve sözüm ona ‘muhalefet lideri’ne endişelerini iletiyor:

‘Suriye’deki tüm muhalifleri kapsamadığınızı düşünüyoruz.!’

Ve ACİLEN SURİYE’DEKİ TÜM REJİM KARŞITLARINI ŞEMSİYE ALTINA ALACAK YÖNTEMLER GELİŞTİRMELERİNİ İSTİYOR!

Büyükelçi ‘göreve’…
Yine aynı 6 Aralık'ta ABD, geri çektiği büyükelçisini Suriye’ye yolluyor. İçerdeki tetikçilerle yakın ‘muhabbeti’ olan büyükelçi Robert Ford ‘görevinin’ başına geçerken ABD dış işleri bakanlığı bir açıklama yapıyor: Okuyun:

‘Amerikan büyükelçisinin görevi başına dönüşü, Suriye halkına desteğini göstermek içindir!’

Büyükelçinin görevini daha ince detaylandıran Friedman gibi ‘uzmanlar’ Suriye’deki Amerikalı görevli ve onlara bağlı çalışan ‘muhalefete’ 3 alanda yoğunlaşmalarını söylüyor:

1) Suriye’de muhalefet bir bütünlük arzetmiyor ve Esad’ı düşürecek bir planlamadan yoksun. Ayrıca Esad sonrasını yürütecek güç ve meşruluktan da uzak görünüyor.

2) Suriye’de muhalefet, ‘lojistik destek alacak, onları depolayacak, gerekli saldırıları mümkün kılacak bölgelere sahip değil…

3) Suriye halkından ‘Uluslar arası camia’ ya ‘müdahale’ imkanı verecek güçlü bir ses yükselmiyor...

Ve Türkiye, ‘Suriye’ye müdahale’ söyleminden giderek uzaklaşıyor! Türkiye, gerek kendi topraklarına akacak bir mülteci sorunuyla karşılaşmaktan, gerek Suriye ile ilişkinin bozulmasından kaynaklanan ekonomik sonuçlardan, gerek, terör sorunuyla daha güçlü karşılaşacağından korkuyor.. Anlaşılan o ki Türkiye, batıdan askeri ve mali yardım olmadan Suriye’ye ‘müdahale’yi düşünmüyor…’


Vah vah demiştim ya… Arap Ligine toplanan 3-5 kukla da işe yaramıyor.. Arap devletlerinin tümünün rızası da alınamıyor.. Her yerde işler ters gidiyor…

Batı batık… Ve ‘nadasa bıraktıkları’ Suriye’de kiraladıkları kuklalar birbiriyle dalaşıyor... Güvendikleri dağlara da kar yağdı.. Tüm bunlar, yere sağlam basan Suriye halkı ve akrabaları TÜRK MİLLETİNİN DİRENİŞİNİN DE BAŞARISI!

Friedman’ın makalesini dikkatle okuyun..(http://www.guncelmeydan.com/pano/suriye ... 30019.html)

Hep söylüyorum:

Arada İYİ ŞEYLERİ DE GÖRMELİ DUYMALI!... :lol:

Banu AVAR

----------------------------

NOT: Alıntıdır.
"İlmin cevherini ehlinden men etmeyin, ilmin cevherinin ehline zulmetmiş olursunuz. İlmin cevherini ehlinden olmayanlara vermeyiniz, aksi takdirde ilmin cevherine zulmetmiş olursunuz."

İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Re: Suriye'de BOP Operasyonları

Mesaj gönderen ali muhsin »

Türkiyeden Suriyeye sizan gönülü bir Cetenin Suriyeye Silahli olarak giris cikis yapitklarini bir güncel gazetede okumustum (Resimleride mevcuttu) diger bir haberde ise Suriye güvenlik gücleri ile catismaya giren bu Cete türkiye sinirina geri dönmüs ve Askeri bir Aracla onlari o bölgeden uzaklastirdiklarinida okumustum,daha evel Suriye istihbarati Türkiyenin Hatay üzerinden Muhaliflere Silah yardimi yaptiklarini aciga cikramis ve tansiyonda iyice yükselmisti..Kanaatimce AKP Hükümeti Atesle oynamaya devam edip,bir ülkenin acikca ic islerine müdahale ederek üste Silahli ceteler göndererek Amerikanin ve Siyonist israilin dogrultusunda hareket ederek Tehtidler savuruyor .unutmamak gerekirki BOB Es Basbani Erdogandir ve israilin en önemli Müttefiklerinden biridir !
Aleviler, Al-i Muhammedin Yetim ( UNUTULAN ) Evlatlarıdır
Allahume Salli Ala Muhammed ve Al-i Muhammed
------
Insana Secde etmek ,insanlik onurunu ayaklar altina almak demektir !
Insana Secde etmek ise insanlik icin bir Zillettir !
Mekzun
Mesajlar: 259
Kayıt: 09 Ağu 2010, 15:35

Re: Suriye'de BOP Operasyonları

Mesaj gönderen Mekzun »

Hatay’da Suriye ile Dayanışma Yürüyüşü
19 Şubat 2012

ANTAKYA – Türkiyeli sivil ve halk inisiyatifleri bugün Hatay Antakya’da; “'Ortadoğu ve Suriye'de Emperyalist Müdahaleye Son Verin'” sloganı altında Suriye ve Cumhurbaşkanı Beşşar el-Esad ile dayanışma yürüyüşü düzenledi.
Muhtelif sivil ve demokratik güçlerden yürüyüşe katılan yaklaşık olarak 10 bin Türkiyeli vatandaş; Suriye ile dayanışmalarını ve emperyalist müdahalelere tepkilerini ifade etmelerine izin vermeyen Türk otoritelerine meydan okudular.

Antakya’nın merkezinde yürüyen katılımcılar; Suriye ve Cumhurbaşkanı Beşşar el-Esad lehine sloganlar attılar.

Suriye'nin içişlerine her türlü müdahaleye karşı tutumlarını sloganlarla haykıran katılımcılar; Recep Tayyib Erdoğan başkanlığındaki Türkiye hükümetinin, Suriye'ye karşı planlarda batıyla işbirliği politikalarını kınadılar.
Dost ve komşu ülke Suriye ile dayanışma sloganları atan katılımcılar; ABD ve emperyalist güçlerin bölgeyi parçalamak ve zenginliklerini ele geçirmek istediklerini ifade ederek, Türkiye'nin bu planlara uymaması çağrısında bulundular.
Katılımcılar, Suriye bayrakları ve Cumhurbaşkanı el-Esad’ın fotoğraflarına ilaveten üzerinde; 'Suriye, Irak ve Libya gibi olmasın' ifadesinin yer aldığı dövizler de taşıdı.
Yürüyüşte yapılan açıklamada; Suriye'de yaşananların ABD ve İsrail'in yürüttükleri bir plan olduğu vurgulanırken, Türkiye hükümetinin bu plana hizmet eden tutumları protesto edildi.
Suriye halkının bu oyuna gelmeyeceğine inanıldığı vurgulanan açıklamada; Türkiye ile Suriye arasındaki kardeşlik ilişkilerine bir an önce dönülmesi temennisi dile getirildi.
Türk otoritelerinin izin vermediği ve yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı yürüyüş, olaysız bir şekilde sona erdi.
"İlmin cevherini ehlinden men etmeyin, ilmin cevherinin ehline zulmetmiş olursunuz. İlmin cevherini ehlinden olmayanlara vermeyiniz, aksi takdirde ilmin cevherine zulmetmiş olursunuz."

İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)
Mekzun
Mesajlar: 259
Kayıt: 09 Ağu 2010, 15:35

Re: Suriye'de BOP Operasyonları

Mesaj gönderen Mekzun »

‎1937 yılında Atatürk’ün Suriye ile ilgili söylediği sözler dikkat çekicidir:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin arzu ettiği şey Suriye’nin bağımsız bir devlet olmasıdır” Atatürk bu sözü söylediğinde Suriye Fransız işgali altında ve Fransızlar ülkeden çıkmak istememekteydiler. Bugün bakıyoruz ki ittifakta gene Fransa başrolde.

Atatürk’ün Fransa’ya söylediği sözler ise tokat gibi: “Kuvvet, ille de gerekiyorsa, emperyalizme karşı kullanılacaktır. Ben ve hükümetim sizin tam bağımsızlığınızı istiyoruz. Eğer Fransızlar mani olursa Fransızlara da söyleyecek sözümüz vardır. Ona da kefilim. Suriyelilerin ordusu yoktur. Fakat bizim ordumuz kafi. Söz veriyorum, icap ederse girerim ve sonra yine çıkarım. Temenni ederim ki buna mecbur olmayalım.” Atatürk’ün bu sözlerinden anlaşılacağı üzere Türkiye dışişleri politikası komşularımızın içişlerine karışma şeklinde değil, daima onları korumak yönünde olmuştur ve bu böyle devam etmelidir. Oysa bakın Atatürk’ün tüm mirasını reddeden bu anlayış, bugün Suriye için “Orası bizim içişlerimizdir” deme cüretini gösteriyor.
Suriye’de olan biteni farklı lanse edip, halkının desteklediği bir lider olan Esad’ı linç etmeye çalışan Amerika, Fransa gibi ezelden beri Ortadoğu’da ve Anadolu’da gözü olmuş ülkelerin oyunlarına koskoca bir coğrafya kurban edilemez.
"İlmin cevherini ehlinden men etmeyin, ilmin cevherinin ehline zulmetmiş olursunuz. İlmin cevherini ehlinden olmayanlara vermeyiniz, aksi takdirde ilmin cevherine zulmetmiş olursunuz."

İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)
Mekzun
Mesajlar: 259
Kayıt: 09 Ağu 2010, 15:35

Re: Suriye'de BOP Operasyonları

Mesaj gönderen Mekzun »

Erdoğan Hükümeti Vahhabilik Düşüncesiyle ABD Taşeronluğu Yapıyor

ANKARA – Türkiyeli Gazeteci Yazar Arslan Bulut; Türkiye'de Recep Tayyib Erdoğan başkanlığındaki Adalet ve Kalkınma Partisinin 2005 yılından beri ABD stratejisi ve ABD’nin Ortadoğu yönelimleri çerçevesinde yürüdüğünü ifade ederek Erdoğan hükümetinin ABD’nin taşeronluğunu yaptığını yazdı.

İlk Kurşun internet sitesinde “Müslüman Kardeşler Haçlı Ordusu Emrinde” adı altında yayınlanan makalesinde Bulut, Müslüman kardeşler aracılığı ile Arap baharı adı altında ABD’nin yeni savaş seferlerine desteği ile Erdoğan hükümetinin bu taşeronluğunun net bir şekilde ortaya çıktığına işaret etti.

Türkiyeli Gazeteci Yazar Bulut’un makalesini olduğu gibi geçiyoruz.

İngilizler, Vahhabilik diye yeni bir mezhep kurup Arapları Osmanlı’dan bu yeni dinle kopardı. Türkiye’de de benzer bir hareket yapmak istediler. Bu fikri 25 Aralık 1919’da İngiliz ajanı Ryan, hükümetine sunduğu raporda bildirmiş ve şöyle demişti: “Biz gerçek ideali din imiş gibi davranacak menfaatçi bir grubu idareci olarak takdime çalışacağız. Panislamizmi ezemeyiz. Bu, tıpkı Batı’daki milliyetçilik gibidir. Bizim şimdiki gayemiz, arkadaş gibi davranıp kazanmak ve sonra hükmetmek olmalıdır.”

Hulki Cevizoğlu’nun “İşgal ve Direniş; 1919 ve Bugün” eserinde verilen bu bilgi, İslam dünyasının ve Türkiye’nin bugünkü durumunu izah etmiyor mu? Panizlamizmi ezemeyeceklerini bildikleri için İslami grupların yönetimlerine sızdılar veya bazı grupları bizzat kendileri kurdurdular. Tıpkı Mısır’da olduğu gibi. ANKA’nın haberine göre Mısır’daki Müslüman Kardeşler örgütünün, siyasi kolu olan Hürriyet ve Adalet Partisi’nin İnternet sitesinde “Gerekirse yeniden devrim yaparız” açıklaması yapıldı! Bu açıklama, Hüsnü Mübarek’e karşı başlatılan ayaklanmayı Müslüman Kardeşlerin örgütlediği itirafı değil midir?
Peki Müslüman Kardeşleri bu iş için kim destekledi? ABD Müslüman Kardeşlere para verdi, Türkiye ise Arap ülkelerindeki bütün güdümlü kuruluşları İstanbul’da 2005 yılında bir araya getirerek, hepsini Amerikan stratejisi doğrultusunda yönlendirdi..

Yetmedi, Türkiye adına Tayyip Erdoğan, Hüsnü Mübarek ve Kaddafi’ye açıkça cephe aldı. Hatta Libya’daki muhalifleri, Türkiye’den giden özel timciler eğitti.. Şimdi de Suriye’deki muhalif denilen Amerikan işbirlikçisi teröristlere, Türkiye adına AKP iktidarı yardım gönderiyor. Bu arada Tayyip Erdoğan, Suriye’den 100 bin göçmen geleceğini tahmin ettiğini bildirdi. Afet İşleri adına 1.5 milyon çadır siparişi verildiğini daha önce yazmıştım. Demek ki gerçekte 100 binden de daha fazla insanın Türkiye topraklarına akın etmesi bekleniyor. Daha doğrusu planlanıyor!

Nitekim New York Times gazetesi, Obama ile Erdoğan’ın Seul’deki görüşmede, Suriyeli isyancılara haberleşme ekipmanı ve tıp malzemesi gibi silah dışındaki yardımı hızlandırmada anlaştıklarını bildirdi. Gazete, Seul’deki gelişmelerin, Suriyeli Müslüman Kardeşlerin İstanbul’da basın toplantısı düzenleyerek Suriye için dini özgürlükleri olan “demokratik ve sivil bir devlet” çağrısını yaptıkları gün gerçekleştiğine işaret etti.

İngiliz Telegraph gazetesi de ABD Başkanı Obama’nın Suriyeli muhaliflere tıbbi ve haberleşme ekipmanı yardım yapma kararının Türkiye’nin, Suriye içerisinde bir tampon bölge kurma planları yapması ile eş zamanlı oluşuna dikkat çekti. Gazete, Türkiye’nin, 1 Nisan’da İstanbul’da yapılacak “Suriye’nin Dostları” toplantısını “muhtemelen sınırlı bir sınır ötesi operasyona destek sağlamak için kullanacağı” iddiasında da bulundu. Ve Türkiye Şam’da bulunan Türkiye Büyükelçiliği’nin tüm faaliyetlerini askıya aldı. Şam Büyükelçisi, ailesi ve tüm personel Türkiye’ye döndü.

Bütün bunlar nedir? İslam dünyasına mı hizmettir yoksa Haçlı dünyasına mı? 11 Eylül hadisesinden sonra ABD Başkanı George W. Bush, “Haçlı seferi başlatıyoruz” diyerek Afganistan ve Irak’ı işgal etmedi mi? Bu yeni Haçlı seferi, Müslüman Kardeşler Örgütü üzerinden Arap Baharı diye devam etmedi mi? AKP iktidarı da bu Haçlı Seferi’nin, İngiltere ve İsrail’den sonra en büyük destekçisi olmadı mı? Bu durumda AKP iktidarı, tıpkı İngiliz ajanı Ryan’ın belirttiği gibi halkın karşısında baş örtüsü ve imam-hatip gibi yine Batıcıların çıkardığı yapay sorunlara karşı durarak, gerçek ideali din imiş gibi davranırken gerçekte Haçlı ordusu koalisyonuna hizmet etmedi mi? Ve bugün demokratik özerklik, yerel yönetimlere otonomi diye ortaya çıkan Türkiye’yi parçalama taleplerini, AKP kurulmadan önce, CFR gizli bir mektupla Tayyip Erdoğan’a bildirmedi mi? Oslo’daki PKK-MİT görüşmesinde demokratik özerklik konusunda mutabakata varılmadı mı? Yeni Anayasa talebi de Haçlı Seferi’nin bir boyutu değil mi?
"İlmin cevherini ehlinden men etmeyin, ilmin cevherinin ehline zulmetmiş olursunuz. İlmin cevherini ehlinden olmayanlara vermeyiniz, aksi takdirde ilmin cevherine zulmetmiş olursunuz."

İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)
Cevapla

“Dış Siyaset (Politika)” sayfasına dön