Chp neden iktidar olamıyor?(Zeki Sarıhan)

biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Chp neden iktidar olamıyor?(Zeki Sarıhan)

Mesaj gönderen biralevi »

Araştırmacı yazar Zeki Sarıhan'ın tarafıma gönderdiği son yazısını paylaşıyorum


CHP NEDEN İKTİDAR OLAMIYOR?

Kendisine CHP’yi dert edinmeyen kişi yok gibidir. İktidarı,muhalefeti, sağcısı, solcusundan başka bizzat CHP’liler için de CHP bir dert halindedir.
CHP için en çok sorulan, merak edilen konu, onun neden iktidar olamadığıdır. Bu soru iktidar olamamış ve olamayan bütün partiler için geçerli ise de CHP için daha anlamlıdır. Çünkü CHP 1923’ten 1950’ye kadar kesintisiz olarak 27 yıl iktidarda kalmıştır. 1950’den sonra muhalefete düşmüş, zaman zaman tek başına iktidara yaklaşan sonuçlar almışsa da çoğunluğun oyunu alamamıştır. En başarılı olduğu dönem 1971 askerî darbesinden sonra Ecevit’in genel başkan olduğu 1973 seçimleridir.
Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi gibi sağcı,liberal, muhafazakâr partiler tek başlarına iktidara gelecek kadar oy aldıklarıhalde, CHP niçin bunu başaramamaktadır?
Türkiye’de seçimleri CHP’nin değil de sağ partilerin kazanmasının nedeni tek değildir. İktidara gelebilmek bazı şartların bir araya gelmesi gerekir. Birinci olarak partinin temsil ettiği sınıfın güçlü olması, ikinci olarak partinin geniş yığınların özlemlerine cevap verecek bir program ortaya koyması, üçüncü olarak halk içinde yaygın, güçlü ve kararlı bir örgütlülüğe sahip olması gerekir. Bunlara başka bazı şartlar da eklenebilir. Genel başkanın güçlü ve güvenilir biri olmasıgibi. Ancak unutmamalıdır ki şeyh uçmaz onu uçuran müritleridir. Her parti, kendi içinden en iyi politika yapanları öne çıkarır, CHP de bunun istisnası değildir. Menderes’in “Odunu aday göstersem kazanır” sözü ve bunun maalesef doğru olması,sorunun genel başkanlıkta veya adaylarda olmadığını kanıtlayan örneklerdendir.
CHP’nin öncelikle sınıfsal ve politik yerini saptamada yarar vardır. CHP’nin sınıfsal tabanı büyük burjuvazinin bir kanadından başlayarak küçük burjuvaziye kadar uzanmaktadır. Politik olarak kendini Sosyal demokrat olarak nitelemektedir. CHP, daha çok öğrenim görmüş, laik, aydın kesimlerin partisidir. Alevi kesimlerin desteğine sahiptir. Köylerdeki nüfuzu çok zayıftır, Kürt nüfus içindeki etkisi ise nerdeyse sıfıra inmiştir.
Türkiye’nin en zenginleri günümüzde AKP tarafındadır. AKP, ABD’nin de bölgedeki çıkarlarına uygun bir politika izlemektedir. Bu nedenle Batılı büyük güçler tarafından da desteklenmektedir. Fakat Türkiye siyasi tarihi seçimi kazanmak için en zenginlerin çıkarlarını savunmanın ve yabancı güçlere dayanmanın şart olmadığını kanıtlamıştır. Halk kitlelerini harekete geçiren ve onlara dayanan partilerin de seçim kazandıkları gerek CHP tarihinde, gerek dünya tarihinde görülmektedir.
CHP niçin iktidara gelecek kadar oy alamıyor? Bunun birçok nedeni olmakla birlikte yalnız biri üzerinde duracağız. Bu neden CHP’nin 1923-1950 tarihleri arasında uyguladığıhalkla bütünleşmeyen, onların özlemlerini dikkate almayan politikalardır. Aslına bakılırsa, Tek Parti Dönemi’ne damgasını vuran CHP diye bir örgüt yoktur. Bu dönem şeflik dönemidir ve CHP şeflik tarafından kullanılan göstermelik bir örgüttür.
1923’te Cumhuriyet ilan edildiğinde Türkiye henüz Tek Parti Dönemi’ne girmiş değildi. Halifelik de 1924’te kaldırılmıştır. Tek Parti Yönetimini 1925’te Takriri Sükûn Kanunuyla başlatmak gerekir. Bu dönemde tekke ve zaviyeler kapatılmış, medeni kanun kabul edilmiş,aşar vergisi kaldırılmış, yeni yazı kabul edilmiş, 1930’da kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Bunların hepsi halkın yararına yeniliklerdir. Ancak bunları gerçekleştiren de CHP örgütü değildir. Sınırsız yetkilerle donanmış Mustafa Kemal Paşa’dır.
Bu dönemde CHP, her dört yılda bir ikinci seçmenlerin oy kullandığı göstermelik seçimlerle mebuslukları “kazanmış” görünse de başka bir parti karşısında zafer ilan etmekten yoksun kalmıştır. Milletvekillerinin tamamı atama ile getirilmiştir. Bu nedenle parti, devletin yönetiminde karar verici bir örgüt de değildir. Alınmış kararları onaylama durumunda kalan göstermelik bir partidir.
Bu nedenle CHP’nin“Cumhuriyet Devrimlerini biz yaptık” diye övünmeye hakkı yoktur. Böyle bir hak varsa bu tek başına karar veren Ebedi Şef’in ve (biraz daha az olmakla birlikte) Milli Şef’indir. Tek Parti döneminin başarı ve başarısızlıklarıyla ilgili tartışma CHP üzerinden değil, Atatürk, İnönü, Celal Bayar, Fevzi çakmak üzerinden yapılmak zorundadır. Bütün tek parti döneminde mebus, İş Bankası Genel Müdürü,İktisat Vekili ve Başbakanlık yapan Celal Bayar, 1945’te yeni bir parti kurdu diye bu dönemin değerlendirilmesi dışında kalamaz.
CHP ancak rakipleriyle yarıştığı 1950 seçimleriyle parti olabilmiştir. 1946 seçimlerini saymıyorum, çünkü bu seçimlerde rakiplerinin oyları eksik sayılarak CHP hükmen galip sayılmıştır.
“Tek Parti Dönemi” olarak anılan, gerçekte parti dönemi de olmayan 1923-1950 döneminin halk kitleleri açısından önemi bazı üst yapı devrimlerinin onlar tarafından reddedilmesi değildir. Türkiye halkının halifeliği savunduğu, onu kaldırdığı için devlete (CHP’ye kızdığı) söylenemez. Halifeliği ancak Osmanlı artığı bir takım feodaller savunuyorlardı. Medreseler zaten devirlerini tamamlamışlardı. Medeni Kanun’un halka hiçbir zararı dokunamazdı. Aşarın kaldırılmasını halk büyük bir memnunlukla karşılamıştır. Okuma yazma bilenlerin sayısı çok az olduğu için Latin harflerinin kabulü önemli bir sorun yaratmamıştır. Üstelik bu kanun okuma yazmayı kolaylaştırmıştır.
Ancak… Bu dönemde Türkiye’de küçük bir azınlık, bu üst yapı devrimlerini yaparken halk kitlelerini yanlarına almamışlar, onların ekonomik ihtiyaçlarıyla ilgilenmemişlerdir. Kurtuluş Savaşı yıllarında bir halk devleti kurmaya, iktidarı halka vermeye söz verdikleri halde, sözlerini tutmamışlardır. Devleti kullanarak kendileri bir an önce zengin olmaya bakmışlardır. Bankalar, şirketler kurmuşlar, kendilerini, eş ve dostlarını devlet imkânlarınıkullanarak buradan nemalandırmışlardır. Uygulanan iktisadi devletçilik zengin yaratmayı amaçlayan ve buna hizmet eden bir devletçilik olmuştur. İktidarıdenetleyecek, yolsuzlukların hesabını soracak hiçbir örgütlenmeye izin vermemişler, özellikle emekçilerin haklarını savunan örgütleri şiddetle yasaklamışlardır. Bu iktidar merkezde bir avuç bürokrat-burjuvazidir. Taşradaki dayanakları ise tüccar, tefeci ve toprak ağalarıdır. Taşranın bu geleneksel sınıfları, kendi iktidarlarına dokunmadığıiçin merkezin tercihi olan batılı bir yaşam tarzına ses çıkarmamıştır. (Bunun acısını serbest kaldığı 1950’den sonra çıkaracaktır)
Korkut Boratav’ın işaret ettiği gibi, Kurtuluş Savaşı sonrasında Rum ve Ermenilerden kalan toprakların işlenmesi, savaşın sona ermesiyle üretime yönelen işgücü nedeniyle iktisadi durum bir süre tatmin edici gitmişse 1930’lara doğru halkın geçimi iyice zorlaşmış, buna karşılık halk üzerindeki devlet baskısı daha da artmıştır. Yönetici sınıf, kendinin kısa zamanda zengin olmasına karşı itirazlarıve adil bir bölüşüm isteğini önlemek için Türkiye toplumunun “sınıfsız bir toplum” olduğunu ileri sürmüştür. Bugün bile o dönemin uygulamalarını haklı çıkarmak için Türkiye’de o dönemde sınıfların olmadığını ileri sürenler vardır! Devlet yatırımlarına sermaye bulma işi nerdeyse tamamen köylülerin sırtına yıkılmıştır. Köylüler bu dönemi jandarma ve tahsildarla hatırlamaktadırlar.
Bu yazdıklarım, benim yorumlarım değildir. Cumhuriyet dönemini yaşamış veya yorumlamış hemen bütün aydınlar Yakup Kadri’den Falih Rıfkı’ya, Şevket Süreyya Aydemir’den, Şefik Hüsnü Değmer’e, Hikmet Kıvılcımlı’dan, Mehmet Ali Aybar’a ve Doğan Avcıoğlu’na kadar bu gerçeği belirtmişler, Cumhuriyet’in halkçılık yapamadığını anlatmışlardır. Attila İlhan, 1940’lı yılları “karanlık yıllar” olarak adlandırırken haksız değildir. Böyle tekçi bir siyasal yapıda bilim ve sanatın geliştiğini söylemek de mümkün değildir. “Barikakai hakikati” doğuracak bir “müsamedei efkâr”a izin verilmemiştir. Fevzi Çakmak’a emanet edilen ordu teşkilatı bile yenilenememiştir.
Hürriyetsizlikten iktidar bile bunalmış, 1930’da icazetli de olsa yeni bir parti daha kurdurulmuştur. Dürüst bir seçim olsaydı, bu seçimde CHP’nin iktidarı kaybetmesi kaçınılmazdı.Bu göze alınmayarak Serbest Fırka çok geçmeden kapatılmış, daha sonra parti içinde kurulan ve üyeleri atama ile belirlenen serbest bir grup kurma işi de işlevsiz kalmıştır.
Tek parti döneminde partiler eşit şartlarla seçime girselerdi halk kitlelerinin CHP’ye oy vermeyeceği kesin gibidir. Bunun nedeni “CHP Halifeliği kaldırdı, yeni yazıyı getirdi, onun için oy vermeyelim” değil, “Bizi aç ve hürriyetsiz bıraktı” olacaktı.CHP’nin şehirli aydınlar, memurlar ve bir kısım toprak ağasından oy alacak olması ve daha sondaki yıllarda da alabilmesi, Tek Parti Dönemi’nde kollanıp korunmalarıdır. Yani rejim onlar lehine işlemiştir. Partinin bugün bile toprak ağalarını dışarıda tutarsak bu kesimlerden oy alması o dönemin “hatırası”ndandır. Köylülerden ve yoksullardan oy alamayışının nedeni de o dönemin “hatırası”ndandır.
Esasına bakılırsa Türkiye’deki siyasi mücadele esas olarak örgütlülükleri uzun süre yasaklanmış, kendine güven duygusu bastırılmış olan emekçilerle hâkim sınıflar arasında değil, hâkim sınıfların çeşitli kesimleri arasındadır. Dün de bugün de. Halk kitleleri esas olarak oy deposudurlar. Hâkim sınıflar, iktidarlarınımeşrulaştırmak, yani sandıktan da çıkmak için çeşitli cilveler yapmakta, halka yakın yürümeye çalışmakta, zaman zaman kendi “boğazlarından” artandan halka da koklatmaktadırlar. Halkın desteğini almak için yoksulların bu bölüşümdeki payı biraz daha artırılabilir. Geleceğini düşünmeyen Tek Parti Yönetimi bunu bile yapamamıştır. Kendi ayağına kurşun sıkmıştır. Bugünkü CHP bunun acısınıçekmektedir.
Birçok aydının zannettiğinin aksine AKP’nin oyların yarısını alması İslamcılığı, gelenekçiliği değildir. Genel başkanının kaşına gözüne âşık olması da değildir. Onun iktidarıdöneminde (hangi nedenle olursa olsun ve sonunda ne olacaksa olsun!) refah düzeylerinin yükselmesidir. Doğan Avcıoğlu’nun Türkiye’nin Düzeni kitabında verdiği anlamlı bir örnek vardır. 1945 yılında, uygulanmayan Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çıktığında her nasılsa Orta Anadolu’da birkaç köylüye toprak verilmiş. O köylüler sonuna kadar CHP’ye oy kullanmışlar. Ecevit’in Zonguldak’ta güçlü bir temel atması da sebepsiz değildir. İşçilerin haklarınıgözeten bir kanunu çıkarmasıdır.
Bugünkü CHP, Tek Parti Dönemi’nin nasıl ele alınacağı konusunda bocalamaktadır. O dönemin siyasi yapısını eleştirse bunun kendi aleyhine olacağını sananlar çoğunluktadır. Eleştirilmese dönemin uygulamaları sonuna kadar “başına kakaç” olacaktır. Tarihe emekçi sınıfların penceresinden bakmayı öğrenemeyenler veya bir zamanlar bakarken günümüzde bunu unutmuş olanlar, Tek Parti Dönemi eleştirilirse “Cumhuriyet’in yıkılacağı” kanısındadırlar. Her türlü dogma gibi bu konudaki önyargılar da bir yana bırakılmalı, gerçek ne ise onu dile getirmelidir. Bu aynı zamanda kendine güvenin ve olgunluğun kanıtıdır. Başına köylü kasketini geçirerek “Toprak işleyenin, su kullananın” deyip yollara düşen Ecevit’in yaptığı da bundan başka bir şey değildi.
CHP için yapılacak şey, korkmadan kendi olumsuz geçmişini ele almak, bunu parti içi eğitim olarak işlemek ve topluma da açıklamaktır. Bundan hem kendisi, hem toplum kazançlı çıkacaktır. Bunun siyasete getireceği önemli bir kazanç da bundan sonra ve her zaman toplumun ezilen kesimleriyle birlikte yürümenin, iktidar olmak için bundan başka bir yol olmadığının anlaşılması ve anlatılmasıolacaktır.
Partinin geçmişi hakkındaki olumsuz izlenimleri silmek mümkündür. Ancak bu kararlı bir özeleştiri ile mümkündür. Korkulmasın, kitleler kin tutmazlar. (5 Şubat 2013)
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Chp neden iktidar olamıyor?(Zeki Sarıhan)

Mesaj gönderen biralevi »

Bence güzel bir özeleştiri yazısı olmuş fakat bu özeleştirilerin yapılmasını mümkün görmüyorum

1-Lider ve kadrosu buna müsait değil

2-Chp ye hakim olan tüm yönetimlerde niyet sorunuda var küçük olsun benim olsun anlayışı hep ağır basıyor

3-Chp nin kendini eleştirmesi aradaki bağ nedeniyle eninde sonunda Atatürkünde özeleştirisini yapmayı gerektirrir ki bu Chp bünyesinde yapılabilecek bir durum değildir bunu Chp bünyesi kaldıramaz

4-Tüm bu özeleştiri yapılır ve istenilen açılım gerçekleşirse artık chp nin misyonu biter yani yazar dostumun tavsiyesi Chp nin harakiri yapması anlamına gelir
paradoksal bir durum sözkonusudur

yazarın aydın olduğuna inanıyorum aydın bazen imkansızıda teklif etmelidir
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Re: Chp neden iktidar olamıyor?(Zeki Sarıhan)

Mesaj gönderen alone_man »

chp iktidar olmak zorundamı
olduğu zamanlar ne yaptıki
akp den ne farkı varki
yazarın başka derdi, yokmuymuş
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Chp neden iktidar olamıyor?(Zeki Sarıhan)

Mesaj gönderen biralevi »

Yazar yazının devamı nitelğinde bir yazı daha gönderdi paylaşıyorum



BİR RÜYADAN İBARET KALAN ARZUHAL

Zeki Sarıhan




“CHP Neden İktidar Olamıyor?” başlıklı yazımda CHP’nin seçimlerde iktidara gelecek kadar oy alamayış nedenlerinden birinin Tek Parti Dönemi olan 1925-1950 arasında halktan kopuk politikalarının bıraktığı olumsuz iz olduğunu yazmıştım. Tek Parti döneminin köy ve köylü ile ilgili uygulamaları hakkında, bir tanık göstermek istiyorum.




Tanık, Tek Parti Dönemi’nde müteahhitlik yapan emekli bir eski yedek subaydır. Önce onun hakkında özet bilgi vereyim: Faik Tonguç, İngiltere’de öğrenim görürken Birinci Dünya Savaşı patlayınca İstanbul’a döner. Yedek subay olarak Doğu Cephesi’nde askerlik yaparken Ruslara esir düşer. İki yıl esir hayatı yaşadıktan sonra kaçarak İstanbul’a gelir. Henüz mütareke yapılmadığından yeniden askere alınarak Batum’a gönderilir. Mütareke’de yurda dönerek Yozgat’ta memur kardeşinin yanına gider. 4 ay orada kaldıktan sonra İstanbul’a gidip ticarete başlar. Bir manifaturacının Samsun’da şubesini açar. 1920’de bu kez Ankara Hükümeti tarafından askere alınır. Savaştan, askerlikten bıkmıştır. Ancak Ankara’da karşılaştığı Mustafa Kemal Paşa, onun üzerinde olumlu bir izlenim bırakır. Onun Enver Paşa gibi maceracı biri olmadığını anlar. Savaşın sonuna kadar bir bakanlıkta İstanbul’dan Anadolu’ya hükümet adına silah getirme işinde görev alır. Kurtuluş Savaşı’nın zaferi üzerine yeniden sivil hayata döner. Anlattıkları, çok ilginç ve ibret alınacak olaylarla doludur. Bir tv kanalında Kurtuluş Savaşı Öyküleri anlatırken 2010’da bu kitaptan tam 24 öykü sunmuştum. Bunlardan bir kısmını ileride yazmayı düşündüğüm “Seferberlik Öyküleri”ne alacağım.




Yazar, Birinci Dünya Savaşı’nda Bir Yedek Subayın Anıları kitabının 28 sayfasını Tek Parti Dönemi’nde iş hayatında karşılaştığı sorunlara, köylülerin, adliyenin, memurların tasvirine ayırmıştır. Kitap ilk baskısını 1960’ta yapmış. Böyle belgesel kitapları bulup yeniden yayımlamaya özen gösteren İş Bankası Kültür Yayınları, kitabı 1999’da ve 2008’de yeniden iki kez yayımlamış. Belki daha sonra da basmıştır.




Faik Tonguç, Büyük Zafer’den sonraki gelişmelerden memnun değildir. “Herkeste bir şımarıklık ve para hırsı kendini gösterdi. Kolayca para kazanarak zengin olanlar görülmeye başladı. Memleketin yollarının yapılması, tarımın ilerlemesi, köy ve kasabaların bayındırlaştırılması, eğimimin yapılması konusunda bir engel kalmadığı halde çalışma hızı temposunu kaybetti. Herkese bir gevşeklik geldiği açıkça görülüyordu” diye yazıyor. Onun bu saptaması, Yakup Kadri’nin Ankara romanında anlattığı durumla birebir örtüşüyor. Yakup Kadri savaşın bitiminden sonra, Ankara’da savaş sırasındaki ideallerini kaybetmiş, batı özentili bir çevre oluştuğunu, bunların artık zengin olmaktan başka bir kaygılarının olmadığını anlatmaktadır.



Faik Tonguç ve iki arkadaşı da kolayca zengin olma hevesine kapılarak bir inşaat işini üstlenirler. İşi başarıyla bitirirlerse de arkadaşları ona madik atar. O da daha sonra bir demiryolu inşaatında müteahhitlik yapar.




Onun anlattıklarına göre, memleketin çoğunluğunu oluşturan köyler akla gelmeyecek sefalet, pislik ve çeşitli hastalıklarla haşir neşirdir. Onların hükümete, hükümetin onlara karşı davranışları umutsuzluk vericidir. Ermenilerin göç ettirilmesinden önce bir tahıl ambarı olan iç Anadolu’da adını vermediği bu bölge, şimdi açlıkla pençeleşmektedir. Köy ve kasaba ağalarının yoksul halk üzerindeki baskıları, başlı başına üzerinde durulacak bir konudur. İhtiyaçları olduğu zaman halka yardım eden bir kurum olmadığı için köylü muhtaç olduğu tahılı ağadan almakta, sonra fazlasıyla geri vermektedir. Hâkimler rüşvetle karar vermektedir. (Bu anlattıklarının hepsine örnekler veriyor).




Şantiyesinin bulunduğu köyde yıllardır ilkokul bulunduğu halde mektup yazabilen birkaç kişiyi geçmemektedir. Köyün öğretmeninin verdiği bilgiye göre, hükümet ha bire spor sahaları, oyun yerleri yapılması için emirler vermektedir. Fakat kütüphane yapmaya bir türlü sıra gelmemektedir. Hükümet “fil kollu, manda bacaklı” gençler yetiştirmeye çalışmaktadır!




Adalet kavramının uğradığı korkunçluğun çevre halkı üzerinde uyandırdığı üzüntü ve isyan duygusu pek büyüktür. Ağaya karşı koyanlar için köyde hayat hakkı yoktur. Faik Tonguç anılarına şu cümleleri düşmüş:




“Büyük kurtarıcı! Kangren olmaya yüz tutmuş bu onurlu yaralara kutlu, uğurlu elini sürme zamanı gelmedi mi?”




Onun yazdıklarına göre yeni iktidar, yoksul halkın bin bir zorlukla ödeyebildiği vergileri har vurup harman savurmaktadır. Durum iyice belli olduktan, Ankara’nın bütün kuvvet ve kudreti eline almasından sonra, giderek büyük mevki sahibi olmuş eski arkadaşlarına dert yanar. Onlara “Biraz dünyalık yaptıktan sonra her tarafı gül pembe görmeye başlamışsınız” dediğinde şu yanıtı alır:




“Adaaam aldırma. Bu milletin işi böyle gelmiş, böyle gider. Beyhude kendini yoruyorsun.”




Faik Tonguç’un kitabında dönemin iktidarına karşı müthiş eleştiriler vardır. Halk sefalet içindedir. “Asya ve Afrika’da sömürge sahibi Avrupa devletleri, tebaaları olan bu memleketler halkına her halde daha fazla ilgi gösterdikleri”ni yazan Faik Tonguç, bir gece Atatürk’e bir arzuhal sunar. Ona şöyle seslenir:




“Pek muhterem ve sevgili, büyükler büyüğü Gazi! Mucize yarattınız. Anayurdu düşmandan temizlediniz. 150 seneden beri milletin ilerleme hamlelerini köstekleyen, gelişme ve medeniyet düşmanı yobazlığı, din simsarlarını, hurafe ejderinin yuvalarını, zaviye ve tekkeleri, şeyhleri ve müritlerini imha ettiniz. Devrimleri, yenilikleri başardınız. Yükselme yollarını açtınız. Fakat bu devrimin önemli bir kitleyi ilgilendiren kısmına dokunmaktan çekiniyorsunuz. Milletin yüzde seksenini teşkil eden bu kökte, sayısız parazitler ve idare makinesinin tahribatı devam ediyor.”




Bir ara Gazi’nin kızdığını ve bu sözlerinden ötürü kendisini susturacağını düşünür. Onun “Devam et” sözünden cesaret alarak konuşmasına devam eder. Önce köylülerin öküz ve eşekten kurtarılmasını, her köylü ailesine bir çift at verilmesini, iki bin yıllık kağnı ve karasabandan kurtarılmasını, Rusya’daki gibi modern köyler kurulmasını önerir. Devrimler, ancak bu önlemlerle halkın içinde kök salacaktır.

Sözünü şöyle bağlar:




“Pek sevgili halaskâr (kurtarıcı)! Memleket tam anlamıyla kurtarılmış sayılmaz. Dilciliği, tarihçiliği uzmanına bırakarak var kuvvetinizle bu kutsal kökün temizlenip ıslahına çalışmanızı bekliyoruz.”




Faik Tonguç, “korkunç gürültüler arasında, yürek çarpıntısı ve heyecanla kan ter içinde” karyolasından sıçrar. Yıllardır beynini işgal eden sorunlar hakkındaki arzuhalinin bir rüyadan ibaret olmasına çok üzülür... Çok partili hayata geçilince, köylülerin kitleler halinde Demokrat Parti’ye oy vermesinin nedeni, bu gerçekler olmalıdır. Bunu doğrulayan başka pek çok kanıt var. (11.2.2013)
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Re: Chp neden iktidar olamıyor?(Zeki Sarıhan)

Mesaj gönderen Hasan Akça »

Chp ile demokrat parti farklı değildi ki ikiside osmanlının çocuğuydu bugünde bu ilişki devam ediyor ahtapotun iki ayrı kolu gibiler biri başarısız olunca öbürü geldi o gitti beriki geldi bugün akp bunların ikisinin çocuğudur küçük bir iki nüans farkını öne çıkarıp bunları farklıymış gibi göstermek halkı uyutmak avutmak amaçlıdır
Çeri
Mesajlar: 815
Kayıt: 28 May 2009, 10:06

Re: Chp neden iktidar olamıyor?(Zeki Sarıhan)

Mesaj gönderen Çeri »

Peki siz kimin çocuğusunuz?
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Re: Chp neden iktidar olamıyor?(Zeki Sarıhan)

Mesaj gönderen Hasan Akça »

Çeri yazdı:Peki siz kimin çocuğusunuz?
biz 12 imamların çocuklarıyız kerbela çocuklarıyız ehli beytin çocuklarıyız
bunu anlaman gerekirdi gereksiz bir soru sormuşsun
Çeri
Mesajlar: 815
Kayıt: 28 May 2009, 10:06

Re: Chp neden iktidar olamıyor?(Zeki Sarıhan)

Mesaj gönderen Çeri »

Hasan Akça yazdı:
Çeri yazdı:Peki siz kimin çocuğusunuz?
biz 12 imamların çocuklarıyız kerbela çocuklarıyız ehli beytin çocuklarıyız
bunu anlaman gerekirdi gereksiz bir soru sormuşsun
Hayır.Sülbülünüz onlardan mı geliyor.Ana diliniz onların dilimi?Daha düne kadar ne onların namazını biliyordunuz, ne de abdestlerini, ne de oruçlarını.
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Chp neden iktidar olamıyor?(Zeki Sarıhan)

Mesaj gönderen 3nokta »

Çok şükür,sülbümüz temizdir. Zira İmam Ali'nin velayetine ancak temiz soylular inanınır. Ehlibeyt'in dostunu dost, düşmanını düşman bilenin soyu da yolu da paktır. Allah bize lütfetmiş, bize ahdimizi hatırlatmış. Hamd olsun.
Buyurulur ki
"İmam Ali'ye (as) buğzeden ya veledizinadır ya veledihayız." Kimin soyundan şüphe etmesi gerektiği ortadadır! Allah nasibilerin hepsine lanet etsin. Allah gasiplerin hepsine lanet etsin, onlara lanet etmeyenlere de lanet etsin.
Allah İmamın takipçilerine saldıran, İmamın (as) hareminin ziyaretçilerinin canına kastedenlere de lanet etsin. Allah Ehlibeyt Mektebinin ve mensuplarının düşmanlarına da lanet etsin. Allah İmam Zaman'ın zuhuruna inanmayana da lanet etsin! Gayet açık değil mi?
Allah velayetten ayırmasın!
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Re: Chp neden iktidar olamıyor?(Zeki Sarıhan)

Mesaj gönderen Hasan Akça »

Çeri yazdı:
Hasan Akça yazdı:
Çeri yazdı:Peki siz kimin çocuğusunuz?
biz 12 imamların çocuklarıyız kerbela çocuklarıyız ehli beytin çocuklarıyız
bunu anlaman gerekirdi gereksiz bir soru sormuşsun
Hayır.Sülbülünüz onlardan mı geliyor.Ana diliniz onların dilimi?Daha düne kadar ne onların namazını biliyordunuz, ne de abdestlerini, ne de oruçlarını.
mahşerde ırklardan dillerden sorumlu değiliz Allah bunlarıda sınav olsun diye yarattı
güzel olan doğru bize ulaşınca kabul etmemizdir doğru bilgiye evet demek güzel olandır ve doğru olandır bilmemekle in san suçlanırmı doğru bilgi gelirde direnirsen suçlanabilirsin inkarcılık o zaaman olur biz doğru bilgi bize ulaştığında onu kabul ettik ya sen?
Cevapla

“İç Siyaset (Politika)” sayfasına dön