Vahdete çağrı mesajı

Cevapla
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Vahdete çağrı mesajı

Mesaj gönderen Musa Özateş »

VAHDETE ÇAĞRI MESAJI (1)

Hz. Emirul Müminin İmam Ali(as)ın seçkin eseri Nehcul-Belağa kitabının en yetkin şerh ve tefsir yazarı olan 7. asrın meşhur Fakih ve mütekellimi Allame İbni Meysem'i anmak için tahranda toplanan Şii ve Sünni bilgin ve alimlerle görüşen Ayetullah Hamanei;İbni Meysemin büyük bir alim olduğunu, Nehcul-Belagayı şerh eden Şii ve Sünni alimler arasında en yetkin bir kimse sayıldığını kaydedip Asırlar boyu Şii ve Sünni alimlerin bu değerli kitaba şerh yazdıklarını ve çağdaş alimlerden şeyh Muhammed Abduhun da Nehcul-Belagaya şerh yazdığını, çünkü bu ulvi kitabın bütün Müslümanlara ait olduğunu söyledi.

İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamanei, İslami vahdetin İslam ümmetinin dayanışma ve gönül birliğinin kaynağı olduğunu, bizlerin(İranlı Müslümanlar ve alimlerin) İslam inkılabının zaferinden önce bile Şii ve Sünni kardeşlerin vahdeti için çalıştıklarını belirtti.

Ayetullah Hamanei ayrıca şunları vurguladı;

İki akide ve anlayış taraftarı arasındaki ihtilaflar, doğal bir şeydir. Bu mesele sadece Şii ve Sünnilerle sınırlı değildir. Nitekim Şii fırkalar arasında iç ihtilaflar yaşandığı gibi Sünni fırkalar arasında da iç ihtilaflar yaşanmaktadır. İslam ve fıkıh tarihine bakın..Ehli sünnetin fıkhi ve akidevi usulleri ve ekolleri olan Eşeri, Mutezile, Hanbeli, Hanefi, Şafii ve diğer mezhepleri arasında ihtilaflar yaşandığı gibi, Şii fırkalar arasında da ihtilaflar yaşanmıştır. Bu (fıkhi ve içtihadi farklı anlayış ve hükümler) ihtilaflar avam halk arasında yansıtıldığında olay , aşırı ve tehlikeli boyutlar kazanıyor. Çatışmalar ve yaka tutmalar başlıyor. Alimler ve bilginler oturup meseleyi irdeliyor ve tartışıyorlar. Fakat ilim silahına donanmamış olanlar, duygulara kapılıp maddi silahlar ve yumrukları kullanmaya başlıyorlar. İşte olayın bu boyutu tehlikelidir.
Dünyada bu görünen olaydır. Fakat bir çok mümin ve hayırsever insan harekete geçip bu tehlikeleri bertaraf etmeye çalışırlar. Alimler ve bilginlerle düşünürler, bilimsel olmayan çalışmalarının çatışmalara dönüşmemsine özen gösterirler. Fakat belli bir dönemde sömürgeci güçler bu olaylara müdahale edip ,ortalığı karıştırdı. Elbette tarih boyunca sömürgeci güçlerin Şii ve Sünni ihtilafına sebep olduklarını söylemek istemiyorum. Çünkü duygusal davranma da bu ihtilafların çatışmalara dönüşmesine sebep oldu. Bazı cahiller ve cahili yaklaşımlar, kör taassuplar, yanlış anlaşılmalar, idrak kıtlığı da bu çatışmacı ihtilafların meydana gelmesine sebep oldu.fakat gerçek şudur ki; sömürgeci ve sultacı güçler bu olaylara müdahale edip bu silahı en etkin bir şekilde (Müslümanlara karşı) kullandı.

Tanık olduğumuz gibi sömürgeci ve Müstekbir(emperyalist) güçlere karşı mücadele eden seçkin insanlar daima İslami vahdet gereğini vurguladılar. Nitekim Seyid Cemaleddin Afgani lakaplı- EsadAbadi(r.a) ile onun talebeleri olan şeyh Muhammed Abduh ve diğerleri ve de Şii alimlerden merhum Şerefeddin Amuli ve diğerleri; sömürgeci güçlerin İslam alemindeki mezhebi ihtilaflarını sui istimal etmelerini (ve Müslümanlara karşı) bir silah olarak kullanmalarını engellemek için var güçleriyle çalıştılar. İmam Humeyni de ilk baştan İslami vahdetin kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Buna karşılık Sömürgeci güçler mezhepler arası ihtilafları körükleme doğrultusunda yatırım yapıp, olayları kullandı.
Mezhepler arası ihtilafları çatışmaya dönüştürme konusunda İngiltere diğer sömürgeci güçlere kıyasla daha büyük tecrübe ve birikime sahiptir. Çünkü İngiliz( sömürgeci ve işgal güçleri) uzun yıllar, İran, Türkiye, Arap ülkeleri ve Hind yarım adasında yaşadılar. İngilizler Şiilerin nasıl Sünnilere karşı, Sünnileri nasıl Şiilere karşı tahrik edip kışkırtacak yöntemleri iyi biliyorlar. Nitekim İranda İslam inkılabının zaferi sonrası, sömürgeci güçlerin bu sinsi faaliyetleri zirveye ulaştı. Son yıllarda ve son günlerde İran İslam cumhuriyeti nizamı büyük başarılara imza attığı için, yani İslam dünyasının bilinçlenmesi ve uyanış sürecini zirveye ulaştırdığı için, Müstekbirlik cephesiyle yandaşlarının İslam aleminde ihtilaf çıkarma çalışmaları ve saikı daha bir arttı.

Müstekbir güçler, günümüz Irak, Pakistan,ve Afganistanda Şii ve Sünni Müslümanları biri biriyle çatıştırmaya çalışıyorlar. Hatta sömürgeci ve emperyalist güçlerin işbirlikçileri ve uzantıları Lübnana akın edip, bu ülkedeki Şii ve Sünni cemaatleri biri birine düşürmeye çalışıyorlar.

Her kes şunu bilmelidir ki, Şii ve Sünni ihtilafını ve çatışmasını yaratmaya çalışanlar ne Şii ve ne de Sünnidirler. Bunlar ne Şiiliği ne de Sünniliği kabul etmeyen ve İslami mukaddesatlara inanmayan kimse ve odaklardır.

Birkaç gün önce Amerika başkanı George Bush yaptığı konuşmada, Iraktaki Haremeyn-i askerin ( İmam Hadi ve İmam Hasan askeri-as- hazretlerin türbelerin) deki patlamalara değinerek, "bu saldırıların aşırı Selefilerin" yaptığını iddia edip Şiileri kışkırtmaya çalıştı ve bir ölçüde başarılı da oldu. Fakat gerçek şu ki; bu saldırıyı bizzat Amerikalı işgal güçleri gerçekleştirdiler. Çünkü bu kentin güvenlik işleri ve giriş- çıkış kontrol işlemleri Amerikalıların denetimi ve inisiyatifindeydi Onların bilgisi ve izni dışında böyle bir saldırı yapmak ise imkansızdı.


VAHDETE ÇAĞRI MESAJI(2)

Amerika (ve İngiltere işgal güçleri), Irakta faaliyet yapan teröristlerin Elkaide ve Selefilerden oluştuğunu ileri sürüyorlar. Halbuki bizzat kendileri, bu olayları organize edip kışkırtıyorlar. Amerika ve İsrail gizli servisleri eski Baasçıları harekete geçirip onları bombalı eylemler yapmaya ve Irak yerleşim merkezlerini güvensizlik ve kargaşaya boğmaya sevk ediyorlar. Nitekim Irakın en güvensiz bölgeleri, yani Bağdat ve diğer bazı bölgeler, Amerikanın en yoğun bir askeri ve güvenlik güçlerinin konuşlandırıldığı bölgelerdir. Halbuki Amerikalı güçlerin sayısının az ve Iraklı güvenlik güçlerin sayısının çok olduğu bölgeler daha güvenlidirler.

İran da İslam inkılabının zaferiyle birlikte sultacı ve sömürgeci güçler, İran inkılabının Şii inkılabı olduğunu ileri sürüp karalama kampanyası başlattılar. Fakat İran inkılabı, İslam ve kuran-ı kerim inkılabıdır. İran inkılabı İslam bayrağını dalgalandıran, İslami değerlerle Tevhid anlayışını, ilahi ahkamı ve İslamın manevi değerlerini ihya eden ve dünya milletlerine tanıtan bir inkılaptır. Bütün düşmanlıklara rağmen İran İslam inkılabı hedeflerini gerçekleştirmede başarılı da oldu. İran İslam inkılabı İslam'ı gurur ruhunu, İslam la övünme ve iftihar duyma ruhunu Müslüman milletler nezdinde uyandırdı. İşte onların düşmanlıklarının sebebi de budur. Onlar işte İslami diriliş ve uyanışın düşmanıdırlar. Eğer bizim inkılabımız Şii inkılabı olsaydı ve İslam dünyasından kendimizi soyutlamış olsaydık, İslam dünyasıyla ilgilenmeseydik, onlarda bizlerle uğraşmazlardı ve de İslam inkılabına karşı düşmanlık beslemezlerdi. Fakat onlar İran inkılabının İslam inkılabı olduğunun bilincinde oldukları için hücuma geçtiler.

İran İslam inkılabı en etkin ve ciddi bir şekilde Filistin halkının haklarını ve kurtuluş mücadelesini destekledi. Hiçbir ülke ve devlet ile millet İran milleti ve devletiyle İslami nizamı kadar, Filistin davasını ve Filistin halkının direnişini ve Filistin intifadasını destekleyemedi. İran İslam cumhuriyeti ve milleti, Filistinlileri manevi ve maddi açıdan destekledi. Sovyetler birliği Afganistanı işgal ettiğinde, bölgedeki Müslüman ülkeler bazı nedenlerden dolayı bu işgal süreci karşısında sessiz kaldılar. Fakat imam Humeyni hazretleri yayınladığı mesajında, Sovyetler birliğinin Afganistan topraklarını hemen terk etmesi gerektiğini belirtti. Ben o dönemde uluslar arası bir kuruluşun toplantısına katıldım. O toplantıda bağlantısızlar hareketi üyesi ülkelerle İslam konferansı üyesi ülkelerin temsilcileri de hazır bulunuyordu. Fakat bu ülkelerin hiç biri Sovyetler birliğinin Afganistanı işgal girişiminden söz etmediler. Çünkü Sovyetler birliği yandaşı sosyalist ülkelerle solcu ülkelerin yöneticileri de, o toplantıda hazır bulundukları için, İslam ülkeleri bazı mülahazalardan dolayı, işgale karşı sessiz kaldılar. Fakat İran temsilcisi olan ben bir konuşma yapıp Sovyetler birliğinin Afganistana girişini kınadım. Elbette Amerikanın saldırganlıklarını da sert bir dille kınadım. Çünkü İran bağımsız bir politika uyguluyordu. İşte onlar bu nedenle İslam inkılabına karşı düşmanlık besliyorlar. Bizler eğer Sünni ülkelerle ilgilenmeyeceğiz, Sünni guruplarla ilişki kurmayacağız diye ilan etseydik, Amerika, İsrail ve İngiltere İslam Cumhuriyetiyle uğraşmazlardı. Fakat İslam cumhuriyeti, İslami olduğu ve İslam ümmetinin hizmetinde olduğu için müstekbir güçlerin saldırısına uğradı. İranda İslam Cumhuriyeti kurulduğu günden itibaren sömürgeci ve müstekbir güçler, Şii ve Sünni ihtilafını körüklemek ve onları çatıştırmak için yoğun bir harekat başlattılar.

Her kes uyanmalıdır Şii ve Sünniler uyanmalıdır. Özellikle İslam alimleri bilinçli davranmalıdırlar. Çünkü ilmi çevrelerden uzak halk kitleleri, bazı kuruntulara kapılabilir ve hatalar yapabilirler. Bilgin ve alimler bunlara seyirci kalamazlar. Bunlar avam kimselerdir diyerek sorumluluktan kurtulamazlar. İslam uleması bu konuda yükümlülüklerini yerine getirmelidirler. Artık İslami uyanış hareketi başlamıştır. İslami izzet açığa çıkmıştır. Düşman ve müstekbir güçler, bütün alanlarda ve özellikle Filistin , Lübnan, Irak ve Afganistan da ağır bir yenilgiye uğrayıp, belirlediği hedeflerini gerçekleştirememiştir. İran İslam cumhuriyeti günden güne gelişmektedir. Nitekim hem ilmi alanda hem sanayi ve teknik alanda, hem de toplumsal ve ülke yönetimi alanında büyük gelişmeler yaşamaktadır. İran hükümetiyle halkı arasındaki bağlar daha bir sağlamlaşmış bulunuyor. Bütün bu gelişmeler, düşmanları uzuyor ve tepki göstermeye itiyor. Günümüzde İslam dünyasının zaaf noktası olan görüş ayrılıklarını kullanmasına asla izin verilmemelidir. Dostların vurguladıkları gibi, mesele Şii ve Sünni meselesi ve biri birinin akidelerini kabul edip etmeme meselesi değildir. Çünkü her kes kendi akide ve düşüncelerini koruyabilir. Kim ki bir mantık ve istidlal üzerine bir düşünce ve akideyi kabul ederse, bu doğrudur. Burada önemli olan mesele, çeşitli düşünce ve itikat sahibi kimse ve toplulukların düşmanın fitne ve vesveselerine kulak asmamaları ve biri birine zarar vermemeli ve kin ile düşmanlık beslememelidirler. Düşman boş kuruntuları ve fitneci planları biri birine öğretiyorlar. İngilizler, bu fitnecilikleri Amerikalılara anlatıyorlar ve İsraillilerde onlara telkin ediyorlar.

"İşte biz, böylece her peygambere insan ve cin Şeytanlarını düşman ettik; bâzısı, bâzısına yaldızlı sözler söyleyerek aldatır. Rabbin dileseydi yapamazlardı bunu, onları da bırak, iftirâlarını da." En'am-112
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Ziyaretçi Defterinden

Mesaj gönderen Musa Özateş »

Bizler ve halklarımız uyanık ve bilinçli davranmalıyız. Bazı kimseler şuursuzca, hakikatı anlamadan, takvasızca ve hakikaten cahili bir şekilde Müslümanların büyük bir kesimini tekfir edip , din dışı sayıyorlar. Bu tekfirci gurup ve kimseler gerçekten cahil ve şuursuz kimselerdir. Elbette bu tip kimseler bir ölçüde ard niyetli ve habis ruhlu kimselerdir. Fakat en önemli özellikleri, cahillikleridir. Biz imkan elverdiği ölçüde tekfircileri aydınlatıp irşat etmeliyiz. Halkı bu cahil tekfirci kimseler hakkında uyarmalıyız.

"Onlar, Âhirete inanmayanların gönülleri meyletsin ve hoşnut olsunlar da yapa geldiklerine devâm etsinler diye söylerler o sözleri." En-AM-113

bazı kimseler iman zaafı, marifet zaafı ve bilinçsizliklerinden dolayı düşmanların tekinlerine kapılıyor ve kendilerini kaybediyorlar. Bizler bu konuda uyanık olmalıyız. İslam alimleri ve bilginlerin halkı aydınlatma yükümlülüğü çok ağırdır. Günümüzde İslam dünyasının vahdeti en yüce ve ulvi bir hedeftir. İslami vahdet, İslam alemine en mükemmel izzet ve İslami ahkamı uygulama şartlarını sağlayabilir. Bu nedenle Müslüman milletler ve devletleri İslami vahdete destek vermelidirler. Eğer İslam devletleri İslami vahdet ve birlik doğrultusunda hareket ederlerse, İslam ümmeti gerçek ağırlığını ortaya koyabilir ve İslam devletlerine destek olabilir. Böyle bir durumda İslam devletleri,artık zaaf ve korku hissederek Amerika veya İngilterenin kucağına sığınma zorunda kalmazlar. Çükü en büyük destekçileri, İslam ümmeti olacaktır.

Allah Taaladan dileğim, bizlere yardımcı olması ve hidayet etmesidir. İnşallah en hassas ve önemli görev olan bilinçli davranma yükümlülüğümüzü en uygun bir şekilde yerine getireceğiz.
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Ziyaretçi Defterinden

Mesaj gönderen Musa Özateş »

Vahdete çağrı üzerine;
Tabiki hiçbir itirazımız olamaz ancak bu mesajı somuta nasıl uygulayacağımız konusu açıktadır,herzaman heryer için geçerli algılarsak dünyanın hiçbir yerindeki hiç bir şianın kimseyle ihtilafa girmemesi ve hep susması gerekir demektir,yada şu an sorunlu bölgelerde müslümanların aralarındaki sorunları körüklememek için ihtilaflı konulara girmemek gerekir çünkü buna ne vakit nede gerek vardır mesela lübnan mesela filistin mesela ırakta ihtilaflı konularla uğraşmanın ne yeri nede zamanıdır.
AMA ülkemiz içinde böylemidir? bence eğer ülkemizdeki konu yada sorun oraları etkilemeyecek ise o niteliğe ulaşmayacak ise herşeyi özgürce konuşabilmeliyiz derim,
mesajı böyle anlamak gerekir yoksa dünyanın heryerindeki insanlar için ve özelliklede bizler için hoca nasreddinin fıkrasındaki gibi taşlar bağlı köpekler serbest şeklinde bir yorum getirilemez,veliyyi emrin isteğide bu değildir hakkın savunulması için yer ve zaman müsaitse ve bela ve musibet tehdidide yok ise hakkı savunmamız gerekir bu ince bir nüans farkıdır.Aksi taktirde hakkı savunmamak söylememek sorumluluğu doğar,mesajı ben böyle anlıyorum.

Hasa Akça kardeşin sözüne aynen katılıyorum. Güya adam avlamak için sitelerimize girip kendi saçma sapan fikir ve hadisleri yazanlara cevap vermek vahdete aykırı bir hareket mi oluyor? Bence o sözlere cevap vermemeklik acizlik nişanesidir. Maalesef bazıları, acizlikten olsa gerek susmanın vahdete katkısı olacağını zannediyorlar. Bunlar, vahdet yanlısı olan Allame Şerefuddinin "el-İçtihad ven Nas" gibi diğer kitaplarını niye görmüyorlar? Acaba rehberle bizim görevimiz aynı mı? İrandakilerle Tr.dekilerin veya başka ülkelerde olanların görevleri aynı mı?
Müslümanlar arasında gerçek vahdetin olmasını ve ihtilafın ortadan kalkmasını isteyenler, Ehlibeyt'i ön plana çıkarmalı ve onlara sarılmalıdırlar.
Nitekim Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Yıldızlar (denizlerde yolunu kaybedenlerin) boğulmaktan amanda kalmalarına (kurtulmalarına) vesiledir; benim Ehlibeyt'im ise ümmetimin ihtilâftan amanda kalmalarına vesiledir. Bu yüzden Arap'tan bir kabile onlarla muhalefet ederse, ihtilâfa düşer ve şeytanın hizbinde yer alırlar."
(Müstedrek'üs-Sahihayn, (Hâkim Nişaburî), c.3, s.162; es-Savaik'ul-Muhrika, s.150; İhya'ul-Meyt (Suyutî), Hadis:35.)
Evet, Ehlibeyt ümmetin ihtilaftan amanda kalmalarına vesiledir. Ehlibeytten uzak kaldıkça ister istemez ihtilaflar da devam edecektir.
Allah yardımcımız olsun.


Hasan ve mücahid arkadaşlara katılıyorum,yer zaman biçim tavır bu noktada önemlidir.
Vahdet doğru bilgi çerçevesinde olmalıdır, kendilerine doğru bilgiyi sunduğumuz halde inat eden inkarcı ile neyin vahdetini yapacaksınız?Diyelim ki yaptınız,bu vahdeti sadece sizmi sırtınızda taşıyacaksınız,vahdet için karşınızdakinin de en az sizin kadar istekli olması gerekmiyor mu?
Vahdet için samimi olmak gerekmez mi?
Peki karşınızdakiler hiç utanmadan binlerce alevinin katline ferman veren ebu suud efendilerin adına vakıf kuruyor,yavuz selimler adına cami yapıyorsa biz İmam Ali camisinimi yaptığımızda neden vahdeti bozmuş oluyoruz?Yada ehli beyt inancını yaşatma derneği kurmamızı bile valilik engelliyorsa bumudur vahdet?
Her türlü İslam dışı fikri öğretiyor ve savunuyorlar bu vahdeti bozmuyor ama biz 12 imamlardan birkaç alıntı yaparsak mı vahdet bozuluyor?
İkiyüzlü vahdet olmaz,vahdet isteminde samimi olunmalıdır,biz vahdet deyip susalım tamam peki aynı hassasiyeti karşımızdakilerde gözetecek mi? Yoksa sıffin sonrası yüzük ve hakem olayının benzerini mi yaşayacağız?
Şahsi fikrim ;
karşımdaki vahdeti özellikle istiyorsa can baş üstüne susarım sabrederim ve karşımdakini üzmem,ama tek başıma kendi kendime,kendi korkularım nedeniyle de vahdet deyip susamam,vahdet deyipte ortalığın fitne fesat olmasına göz yummam razı olamam,sonuçta ne olur yani? Zaten ölmeyecekmiyiz? Vahdet diye bidatlara ,yalanlara,çarpıtmalara razı olup susup içime atıp kanser yada veremden öleceğime,hakkı söyleyerek cephede hakkı söylediğim için şehit olurum dahi iyi,buda benim tercihimdir.
Kullanıcı avatarı
Talha
Mesajlar: 16
Kayıt: 30 Mar 2008, 20:24

Mesaj gönderen Talha »

Esselamu aleykum.

yazdıklarınıza aynen katılmaktayım. vahdet İslam ümmeti için gerekli bir unsur. hele hele 79 İran islam inkılabının gerçekleşmesi ortadoğudaki kapital-siyonist rejimcilere ve onların işbirlikçilerine ağır bir darbe indirmiştir. ancak şunu belirtmeliyim ki İran İslam inkılabı ümmetçi boyutta değil daha ziyade şia mezhebini esas alan bir rejimi ortaya koymuştur. çünkü iran, inkılaptan sonra ortadoğu ve asyada bunu gerçekleştirmeye çalışmış ancak Sünni nüfusun ağırlıkta olduğu yerlerde devrimi başaramamıştır. İran Şahlık sisteminde olduğu gibi mezhep taassupçuluğu yapıyor. heryere Şii rejim koymaya çalışıyor. ırak-lübnan-suriyedeki etkileri gözardı edilemez. ancak İmam Humeyni(r.h) in esasları etrafında birleşebiliriz. siz Şiiliği biz sünniliği arka plana alarak harekete geçebiliriz.
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

Ziyaretçi defterinden alıntıdır

Mesaj Sahibi: biralevi
VAHDETE ÇAĞRI MESAJI(2)

Amerika (ve İngiltere işgal güçleri), Irakta faaliyet yapan teröristlerin Elkaide ve Selefilerden oluştuğunu ileri sürüyorlar. Halbuki bizzat kendileri, bu olayları organize edip kışkırtıyorlar. Amerika ve İsrail gizli servisleri eski Baasçıları harekete geçirip onları bombalı eylemler yapmaya ve Irak yerleşim merkezlerini güvensizlik ve kargaşaya boğmaya sevk ediyorlar. Nitekim Irakın en güvensiz bölgeleri, yani Bağdat ve diğer bazı bölgeler, Amerikanın en yoğun bir askeri ve güvenlik güçlerinin konuşlandırıldığı bölgelerdir. Halbuki Amerikalı güçlerin sayısının az ve Iraklı güvenlik güçlerin sayısının çok olduğu bölgeler daha güvenlidirler.

İran da İslam inkılabının zaferiyle birlikte sultacı ve sömürgeci güçler, İran inkılabının Şii inkılabı olduğunu ileri sürüp karalama kampanyası başlattılar. Fakat İran inkılabı, İslam ve kuran-ı kerim inkılabıdır. İran inkılabı İslam bayrağını dalgalandıran, İslami değerlerle Tevhid anlayışını, ilahi ahkamı ve İslamın manevi değerlerini ihya eden ve dünya milletlerine tanıtan bir inkılaptır. Bütün düşmanlıklara rağmen İran İslam inkılabı hedeflerini gerçekleştirmede başarılı da oldu. İran İslam inkılabı İslam'ı gurur ruhunu, İslam la övünme ve iftihar duyma ruhunu Müslüman milletler nezdinde uyandırdı. İşte onların düşmanlıklarının sebebi de budur. Onlar işte İslami diriliş ve uyanışın düşmanıdırlar. Eğer bizim inkılabımız Şii inkılabı olsaydı ve İslam dünyasından kendimizi soyutlamış olsaydık, İslam dünyasıyla ilgilenmeseydik, onlarda bizlerle uğraşmazlardı ve de İslam inkılabına karşı düşmanlık beslemezlerdi. Fakat onlar İran inkılabının İslam inkılabı olduğunun bilincinde oldukları için hücuma geçtiler.

İran İslam inkılabı en etkin ve ciddi bir şekilde Filistin halkının haklarını ve kurtuluş mücadelesini destekledi. Hiçbir ülke ve devlet ile millet İran milleti ve devletiyle İslami nizamı kadar, Filistin davasını ve Filistin halkının direnişini ve Filistin intifadasını destekleyemedi. İran İslam cumhuriyeti ve milleti, Filistinlileri manevi ve maddi açıdan destekledi. Sovyetler birliği Afganistanı işgal ettiğinde, bölgedeki Müslüman ülkeler bazı nedenlerden dolayı bu işgal süreci karşısında sessiz kaldılar. Fakat imam Humeyni hazretleri yayınladığı mesajında, Sovyetler birliğinin Afganistan topraklarını hemen terk etmesi gerektiğini belirtti. Ben o dönemde uluslar arası bir kuruluşun toplantısına katıldım. O toplantıda bağlantısızlar hareketi üyesi ülkelerle İslam konferansı üyesi ülkelerin temsilcileri de hazır bulunuyordu. Fakat bu ülkelerin hiç biri Sovyetler birliğinin Afganistanı işgal girişiminden söz etmediler. Çünkü Sovyetler birliği yandaşı sosyalist ülkelerle solcu ülkelerin yöneticileri de, o toplantıda hazır bulundukları için, İslam ülkeleri bazı mülahazalardan dolayı, işgale karşı sessiz kaldılar. Fakat İran temsilcisi olan ben bir konuşma yapıp Sovyetler birliğinin Afganistana girişini kınadım. Elbette Amerikanın saldırganlıklarını da sert bir dille kınadım. Çünkü İran bağımsız bir politika uyguluyordu. İşte onlar bu nedenle İslam inkılabına karşı düşmanlık besliyorlar. Bizler eğer Sünni ülkelerle ilgilenmeyeceğiz, Sünni guruplarla ilişki kurmayacağız diye ilan etseydik, Amerika, İsrail ve İngiltere İslam Cumhuriyetiyle uğraşmazlardı. Fakat İslam cumhuriyeti, İslami olduğu ve İslam ümmetinin hizmetinde olduğu için müstekbir güçlerin saldırısına uğradı. İranda İslam Cumhuriyeti kurulduğu günden itibaren sömürgeci ve müstekbir güçler, Şii ve Sünni ihtilafını körüklemek ve onları çatıştırmak için yoğun bir harekat başlattılar.

Her kes uyanmalıdır Şii ve Sünniler uyanmalıdır. Özellikle İslam alimleri bilinçli davranmalıdırlar. Çünkü ilmi çevrelerden uzak halk kitleleri, bazı kuruntulara kapılabilir ve hatalar yapabilirler. Bilgin ve alimler bunlara seyirci kalamazlar. Bunlar avam kimselerdir diyerek sorumluluktan kurtulamazlar. İslam uleması bu konuda yükümlülüklerini yerine getirmelidirler. Artık İslami uyanış hareketi başlamıştır. İslami izzet açığa çıkmıştır. Düşman ve müstekbir güçler, bütün alanlarda ve özellikle Filistin , Lübnan, Irak ve Afganistan da ağır bir yenilgiye uğrayıp, belirlediği hedeflerini gerçekleştirememiştir. İran İslam cumhuriyeti günden güne gelişmektedir. Nitekim hem ilmi alanda hem sanayi ve teknik alanda, hem de toplumsal ve ülke yönetimi alanında büyük gelişmeler yaşamaktadır. İran hükümetiyle halkı arasındaki bağlar daha bir sağlamlaşmış bulunuyor. Bütün bu gelişmeler, düşmanları uzuyor ve tepki göstermeye itiyor. Günümüzde İslam dünyasının zaaf noktası olan görüş ayrılıklarını kullanmasına asla izin verilmemelidir. Dostların vurguladıkları gibi, mesele Şii ve Sünni meselesi ve biri birinin akidelerini kabul edip etmeme meselesi değildir. Çünkü her kes kendi akide ve düşüncelerini koruyabilir. Kim ki bir mantık ve istidlal üzerine bir düşünce ve akideyi kabul ederse, bu doğrudur. Burada önemli olan mesele, çeşitli düşünce ve itikat sahibi kimse ve toplulukların düşmanın fitne ve vesveselerine kulak asmamaları ve biri birine zarar vermemeli ve kin ile düşmanlık beslememelidirler. Düşman boş kuruntuları ve fitneci planları biri birine öğretiyorlar. İngilizler, bu fitnecilikleri Amerikalılara anlatıyorlar ve İsraillilerde onlara telkin ediyorlar.

"İşte biz, böylece her peygambere insan ve cin Şeytanlarını düşman ettik; bâzısı, bâzısına yaldızlı sözler söyleyerek aldatır. Rabbin dileseydi yapamazlardı bunu, onları da bırak, iftirâlarını da." En'am-112

Bizler ve halklarımız uyanık ve bilinçli davranmalıyız. Bazı kimseler şuursuzca, hakikatı anlamadan, takvasızca ve hakikaten cahili bir şekilde Müslümanların büyük bir kesimini tekfir edip , din dışı sayıyorlar. Bu tekfirci gurup ve kimseler gerçekten cahil ve şuursuz kimselerdir. Elbette bu tip kimseler bir ölçüde ard niyetli ve habis ruhlu kimselerdir. Fakat en önemli özellikleri, cahillikleridir. Biz imkan elverdiği ölçüde tekfircileri aydınlatıp irşat etmeliyiz. Halkı bu cahil tekfirci kimseler hakkında uyarmalıyız.

"Onlar, Âhirete inanmayanların gönülleri meyletsin ve hoşnut olsunlar da yapa geldiklerine devâm etsinler diye söylerler o sözleri." En-AM-113

bazı kimseler iman zaafı, marifet zaafı ve bilinçsizliklerinden dolayı düşmanların tekinlerine kapılıyor ve kendilerini kaybediyorlar. Bizler bu konuda uyanık olmalıyız. İslam alimleri ve bilginlerin halkı aydınlatma yükümlülüğü çok ağırdır. Günümüzde İslam dünyasının vahdeti en yüce ve ulvi bir hedeftir. İslami vahdet, İslam alemine en mükemmel izzet ve İslami ahkamı uygulama şartlarını sağlayabilir. Bu nedenle Müslüman milletler ve devletleri İslami vahdete destek vermelidirler. Eğer İslam devletleri İslami vahdet ve birlik doğrultusunda hareket ederlerse, İslam ümmeti gerçek ağırlığını ortaya koyabilir ve İslam devletlerine destek olabilir. Böyle bir durumda İslam devletleri,artık zaaf ve korku hissederek Amerika veya İngilterenin kucağına sığınma zorunda kalmazlar. Çükü en büyük destekçileri, İslam ümmeti olacaktır.

Allah Taaladan dileğim, bizlere yardımcı olması ve hidayet etmesidir. İnşallah en hassas ve önemli görev olan bilinçli davranma yükümlülüğümüzü en uygun bir şekilde yerine getireceğiz.
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Mesaj gönderen ali muhsin »

Bu son zamanlarda Vahdet önemlidir Fakat, Ben Sahsen bazi Sünni kuruluslarin Vahdetini samimi olarak görmüyorum .örnegin Vahabiler Selefiler bunlarla asla Vahdet olunmaz, hatta bazi Sii Alimleri bunlara Vahdet Cagrisi yaptiklari halde Anlasmayi hemen bozdular örnegin Lübananda Sii Hizbullah, Selefiler ile Vahdet anlasmasi imazladi birgün gecmedi Selefi Gurup hemen ardindan anlasmayi bozdular ,Misirda Kardavi denilen Sünni bir Alime Vahdet ile yaklasildi ama oda Siileri bidat icerisinde olduklarini ve Siilere karsi Sünni itifaki kurulmasi gerektiginin altini cizdi ,örnek olarak bunlar bazilari ..yani Bu gibi Dönek bir Toplumun lideleri ile asla vahdet olunamaz yerine gelir Yezitliklerini gösterirler !! ancak Samimi olanlar müstesnadir ! ben ise bazi Alimlerin bunlara yapmis olduklari Yalakaliklarini elestiriyorum arkadas !!! Vahabiler Selefiler, kalkacak Peygamber Torunlarinin Türbelerini bombaliyacak, Ali taraftarlarini Kafir ilan edip baslarini kesecek ,yüzlerce masum insanlarin arasina Bomba yerlestirecek sonrada hic bir sey olmamis gibi birde bu Terroristlerle Vahdetmi yapacagiz ...?! Vahdet anlayisi Kuran ve Ehli Beyt anlayisi ile olunur ! birde sunu elestiroyrum daha evelde yazdigim gibi bazi Alimler (?) dedigmiz kisiler "aman HZ.Fatima olayini anlatmayin, Ezanlarda Aliyenveliyullah kelimesini kulanmayin Vahdet Bozulur "diye nutuk atiyorlar Bende onlara diyorumki " Sizler Halt etmissiniz ,Tükürürüm öyle Vahdete " ...Vahdet yapacagiz diye Tarihi gerckleri kaldiracagiz ,Kerbela Faciyasini duyurmayacagiz ,Ehli Beyt (as) lara yapilan haksizliklari anlatmayacagiz öylemi ..Halt etmisler !!!! Ben Vahdet yapacagim diye ne oldugumu inkar edemem !! heleki Alevilere Kafir Fasik diyen Muaviye Zhniyeti ile beraber olan bazi kisiler ile asla !!! Vahdet olacaksa Vahabilere Selefilere Yalakalik etmekle olmaz Arkadas ! Vahdet isteniyorsa önce iki emanet olan Kuarn ve Ehli Beyti idrak etsinler Vahet ancak kuran ve Ehli Beyt bayragi altinda olunur !!

Vahdet anlayisini Bugün en iyi örnegini Lübnan Sii Hizbullahi ile Hamas (Sünni) Direnis gücleri vermektedir.. Vahdet bence budur ! Vahdet Döneklikle Selefiler Vahabiler ile asla olunmaz ..Bazi Alimlerimiz bu konuda Beyinlerini Calistirsinlar ..karsima gelseler yüzlerine karsi söylerim ama onuda yaparim zira burda cogularin yüzlerine karsi söylemisimdir !! yine söylerim !!!
Cevapla

“Vahdet Yazıları” sayfasına dön