Bektasiler, Alevidir Caferidir diyenlere (Resim)

alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Mesaj gönderen alone_man »

Zülfükaaar yazdı:Kesinlikle hayır !

Bektaşiler Caferi istinadına göre hareket etmezler.
ee bizde onu diyoruz zaten gelip burda ne ahkam kesiyorsun madem aynı fikirdesin
Zülfükaaar
Mesajlar: 214
Kayıt: 04 Eki 2008, 01:25
Konum: İstanbul

Mesaj gönderen Zülfükaaar »

Ali Muhsin bey,

Bu bir çelişki değildir.

Bektaşilikde fırka veya mezhep değil bir tarikattır.

ben yazdıklarımın içerisinde bir çelişki göremiyorum
Fatır Suresi 5. Ayet :Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi
aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak)
aldatmasın.
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Mesaj gönderen ali muhsin »

Bana ozaman bir tek kanit getirki Aleviliket Tarikat tassavvuf olsun .örnegin Imamlarimiz nerde Cem ayini yapmis ? Saz calip Semah dönmüstür ? hangi Imam Tarikata baglanin demis vs ..hadi bakalim hodri meydan :)
Zülfükaaar
Mesajlar: 214
Kayıt: 04 Eki 2008, 01:25
Konum: İstanbul

Mesaj gönderen Zülfükaaar »

ali muhsin yazdı:hadi bakalim hodri meydan :)
Bakın amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Hodri meydan diyorsunuzda neye hodri meydan diyorsunuz. Ben bektaşi piri veya mensubu değilim. İlla benden bu konuda bir açıklama istiyorsanız. kısaca şöyle diyebilirim;

1- Tarikat nedir?

Tarikat yol demektir. Fıkhî ve itikâdî konularda meydana gelen fırkalara mezheb denildiği gibi, tasavvufi eğitimde farklı metodlar uygulayan mekteblere tarikat denilir. Tarikatların farklılığı tamamen insanlardaki meşreb farklılığından kaynaklanır. Tasavvufta tarikat kavramının kullanılması h. III. ve IV. Asırlarda başlar. Ancak bugünkü anlamıyla bir şeyhin etrafında toplanan müridânın tekke ortamında muhtelif usullerle eğitilmesi anlamına tarikat Abdülkadir Geylânî ve Ahmed Rifâî’nin yaşadığı h. VI. m. XII. Asırlarda ortaya çıkmıştır. Tarikatlar irşâd usullerine göre genellikle üçlü bir tasnife tabi tutulmuştur: Ahyâr, ebrâr ve şuttâr.

Ahyâr tarîkı: Amel ve ibadete düşkün olanların yoludur. Bu yolun sâlikleri genellikle farzlarla nâfile ibâdetlerle Hakk’a ulaşmaya çalışırlar. Bu yola rûhânî yol da denilebilir. Çünkü bu yolda rûhun nâfile ibâdetlerle güçlenip nefsi etkisi altına alması esastır. Ebrâr tarikı: Riyâzat ve mücâhede yoludur. Bu yola nefsânî tarik da denilebilir. Çünkü amaç riyâzat ve mücâhede ile nefsi zaafa uğratıp onun rûha ram olmasını sağlamaktır. Bu yolun yolcuları Hakk ile muâmelede de halk ile muâmelede de sıdk üzredirler. Gönül saflığına ermek için mücâhedeyi esas alırlar. Şüttâr tarikı: Aşk ve muhabbet ehlinin yoludur. Bu yola aşk, vecd ve coşku ile girilir. Aşk ile ülfeti olmayan bu tarîka sülûk edemez.


2- Ne zaman ortaya çıkmıştır?

Hz. Ömer şöyle anlatıyor: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile otururken simsiyah saçlı ve bembeyaz elbiseli bir adam çıkageldi ve bizden kimse de onu tanımıyordu.

Eğer yoldan gelmiş osa idi yol yorgunluğu, kum fırtınasının etkileri gibi seferin meşakkatlerinin üzerinde görülmesi gerekirdi ve eğer yoldan gelmemiş ise zaten şehrin nüfusu belli herkes dede ve baba isimleriyle bile biliniyor ama şahıs tanınmıyor. O halde kimdi bu insan?

Ta ki Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına (geldi ve) oturdu. Dizlerini dizine dayayıp elini de dizinin üzerine koydu. Sanki oradakilere bir Peygamberin önünde nasıl oturulacağını öğretiyordu. Bu arada alimlerin de Peygamber varisleri oldukları unutulmamalı.

İslam nedir, diye sordu. Efendimiz de; “Allah’a şerik ittihaz etmemek, namazı kılmak, zekatı vermek, Ramazan orucunu tutmak.” buyurdu.

Doğru söyledin dedi.

(Tabi yine hayret verici bir şey soru sormak o konudaki cehaleti gerektirir. Peygamberi tasdikse konuya vukufiyeti bildirir. Madem biliyor niye soruyor?)

İman nedir, diye sordu. Efendimiz; “İman, Allah’a, Meleklerine, Kitaba, Peygamberlerine inanmak ve yine öldükten sonra dirilmeye inanmak.” dedi.

Doğru söyledin dedi.

Sonra ihsan nedir, dedi.

“İhsan, Allah’ı görüyor gibi ibadet etmen. Sen onu görmesen de O seni görmektedir.” buyurdu.

Buraya kadar İslam’ın üç temel özelliğinden bahsedildi.

Birincisi: İslam, yani âzâların yaptığı ibadetler namaz; bedenle zekat; hem mal hem beden...

İkincisi: Azalarla değil de yeri sadece kalbi olan iman bir insanın hakiki insanın inanmadığını bilemeyiz. Ta ki kalbini açmadıkça.

Üçüncüsü: Amel eden beden ile inanan kalp arasında bir köprü bir bağ, ibadetleri arıtma, saflaştırma köprüsü.

Hz. Ömer’in ben münafık oldum diyen sahabiye sebebini sorması ve onun da huzuru Resuldeki haliyle ailesi arasındaykenki halinin farklılığından şikayeti çok manidardır.

Demek ki sahabe Resulullah’ın huzurunda ayrı bir şevk ayrı bir haz ve ayrı bir itminan dugusu içinde. Hatta dünyalıktan başka işi olmayan bir çöl bedevisi bile Efendimizin meclisinde bir kere bulunması onu öyle değiştiriyordu ki artık kendisine yepyeni ve tertemiz bir hayat seçiyordu.

İşte insanlar o ortamda ve âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir insanın yanında istenilen ihsanı çok iyi yaşadılar.

Hz. Ali’nin ayağına batan ok parçasını ben namazdayken çıkarın zira hissetmem demesi bu ihsana ulaşmanın belirtisidir. Toplumsal hayattan çok çok uzak bedeviler bile Efendimiz hazretleriyle geçirdikleri birkaç yıl sayesinde bir insanın insan olması gereken bütün vasıfları üzerinde taşıyan medeniyetler üstü bir topluluk oluyorlar. Herşey yerli yerinde giderken muayyen olan vakit geliyor ve alemlerin sultanı darul ukbaya irtihal ediyor.

İslamiyetin sınırları gayet genişledi. Artık yağmurun batıya veya doğuya yağması o kadar önemli değildi. Nasıl olsa İslam topraklarına düşecekti. Tabi bu toprak genişlemesiyle beraber müslümanlar da zenginledi. Dünya malı onları en hassas yerlerinden vurdu artık. Kalbin eski hassasiyeti kalmadı. Namazda konan sinek bile namazın fesadına götürüyordu. İhsan köprüsü çöktü artık amel eden aza ile inanan kalp ayrı ayrı çalışıyordu.

Feraset sahipleri bu köprünün hemen onarılması gerektiğini idrak ettiler. Malzemesi için de yaptığımız müddetçe yıkılmayacak iki sağlam şeyi seçtiler ve İslami hayatın kurallarını seçtiler. Sloganları ise “adımı adımına ittiba” sünneti hayatı kurallaştırıp bir hayat düzeni haline getirdiler ve ihsana ulaştılar. İşte siz bu yola ister ihsanın tekrar imarı deyin, ister adımı adımına ittiba deyin, ister nefis terbiyesi isterse tarikat (yollar) deyin hepsi aynı yere çıkar.

tarihsel sıralamaya bakıldığında bunlar arasında en eski tarikatın Kadirilik olduğu görülür. 11'inci yüzyılda ortaya çıkan Kadirilik'ten 12'nci yüzyılda Rıfailik doğuyor ve ayrı bir tarikat haline geliyor.

13'üncü yüzyılda Bektaşilik, 14'üncü yüzyılda da Halvetilik ve Nakşilik doğuyor. Yine 14'üncü yüzyılda Bektaşilik geleneğinden gelen Mevlevilik ve Bayramilik ortaya çıkıyor. Tarikatların ortaya çıkış ve yayılma sürecinde biraz da tarikatlara tepki olarak bazı akımlar da gelişiyor.

Mezheplerin öğretilerinin yayılması için zamanla çok değişik bölgelerde açılan Tekkelerde yetişen binlerce din adamı kendi mezhepleri içinde kendi yorumlarını ortaya koymuş ve böylelikle “Tarikat” adını verdiğimiz din örgütlenmeleri ortaya çıkmıştır. Bunların başlıcaları şunlardır. :

SÜNNİ TARİKATLAR / Şİİ TARİKATLAR

Eş’arilik / Batınilik

Maturidilik / Haşhaşil

Halvetilik / Bektaşilik

Ahilik / Dürzilik

Bayramilik / Hurufilik

Celvetilik / Hüsnilik

Cemalilik / Karmatilik

Cerrahilik / Kazerunilik

Kadirilik / Mudarilik

Kalenderilik / Nusayrilik

Melamilik / Vasililik

Nakşibendilik /

Ticanilik/

Şazelilik


Örneğin dini ve ibadeti bir gösterişe dönüştüren tarikatlara karşı ibadetin gizliliğini savunan Melamilik ortaya çıkıyor. Keza bugün İslamcı şiddeti ortaya çıkardığı söylenen Vahabilik de benzer dönemde tüm tarikatları din dışı nitelendirerek tarihteki yerini alıyor. Ortaya çıkışından bir süre sonra tarikatların bir çoğu ya bölünüyor ya da yeni liderinin adını alarak isim değiştiriyor.

Bu nedenle günümüzde birbirinden ayrı tarikatmış gibi değerlendirilen kimi tarikatlar da pekala aslında aynı tarikatın kolu olarak değerlendirilebiliyor. Ya da tam tersi bir kol ya da cemaat, içinden çıktığı tarikattan çok farklı bir noktaya ulaşıp tarikatlaşıyor. Bu durumda her ikisini de bir tarikatın kolu gibi değerlendirmek mümkün olamıyor.

Son Söz :

12 imamlar döneminde bir tarikat söz konusu değildir.

Teterli oldu sanırım.
Fatır Suresi 5. Ayet :Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi
aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak)
aldatmasın.
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Mesaj gönderen ali muhsin »

Zülfükaaar yazdı:
ali muhsin yazdı:hadi bakalim hodri meydan :)
Hz. Ömer şöyle anlatıyor: ...........
Evet Masken düsmüstür !!

Bu yazdiklarinin Tümü safsatadan baska bisey olmadigi gibide sorumada cevap degildir !! ayrica su yazin ve düsüncenle
Hz. Ömer şöyle anlatıyor: ...
Aleviligi senmi bize ögretecksin ? yukardaki yazin senin kim oldugunu ortaya cikardi. sen git Alevileri burda Asimile etmeye calisacagina en iyisimi Ramazan orucunu Bira ile acan Müslüman görünen ama iclerinde Alevi düsmanligi tasiyan Toplumuna Ders ver .!! Aleviligin Alevilesmemesi icin senin gibi ikiyüzlüler devamli Tarihi carpitarak Alevileri Sünnilestirmek istediklerinide görebiliyoruz ,Foruma Zülfükar olarak giriyorsun okuyanda senin Alevi oldugunu düsünür ,ama Muaviye oyunu yaparak Alevilere bu kafayla ders verip Carpitmaya calismanda ayri bir konu ..dedim ya Sen en iyisimi kendi Cemaatinle ugras, Alevilerin icine Aleviymis gibi girerek Muaviye Politikasini Sinsice uygulamaktan vazgec !!
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Mesaj gönderen 3nokta »

Şialıkta tasavvuf yoktur. Tasavvuf 12 İmamlarda yoktur. Tasavvufa yönelmiş Şialar varsa da bunun Şiilikle bağdaştırılması doğru değildir. Çüzkü kaynağımız Şialar değil Şiiliktir, İki emanettir.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Zülfükaaar
Mesajlar: 214
Kayıt: 04 Eki 2008, 01:25
Konum: İstanbul

Mesaj gönderen Zülfükaaar »

Ali Muhsin bey kardeşim sende anlama kıtlığımı var. Ben sana diyorumki
Zülfükaaar yazdı:Ali Muhsin bey,

Bu bir çelişki değildir.

Bektaşilikde fırka veya mezhep değil bir tarikattır.

ben yazdıklarımın içerisinde bir çelişki göremiyorum
Bunu diyorum. Sende bana ;
ali muhsin yazdı:Bana ozaman bir tek kanit getirki Aleviliket Tarikat tassavvuf olsun .örnegin Imamlarimiz nerde Cem ayini yapmis ? Saz calip Semah dönmüstür ? hangi Imam Tarikata baglanin demis vs ..hadi bakalim hodri meydan :)
Bende sana tarikatlar ve tasavvuf hakkında bilgi veriyorum ;
Zülfükaaar yazdı:
ali muhsin yazdı:hadi bakalim hodri meydan :)
Bakın amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Hodri meydan diyorsunuzda neye hodri meydan diyorsunuz. Ben bektaşi piri veya mensubu değilim. İlla benden bu konuda bir açıklama istiyorsanız. kısaca şöyle diyebilirim;

1- Tarikat nedir?

Tarikat yol demektir. Fıkhî ve itikâdî konularda meydana gelen fırkalara mezheb denildiği gibi, tasavvufi eğitimde farklı metodlar uygulayan mekteblere tarikat denilir. Tarikatların farklılığı tamamen insanlardaki meşreb farklılığından kaynaklanır. Tasavvufta tarikat kavramının kullanılması h. III. ve IV. Asırlarda başlar. Ancak bugünkü anlamıyla bir şeyhin etrafında toplanan müridânın tekke ortamında muhtelif usullerle eğitilmesi anlamına tarikat Abdülkadir Geylânî ve Ahmed Rifâî’nin yaşadığı h. VI. m. XII. Asırlarda ortaya çıkmıştır. Tarikatlar irşâd usullerine göre genellikle üçlü bir tasnife tabi tutulmuştur: Ahyâr, ebrâr ve şuttâr.
sonra sen bunun içerisinden. Hz. Ömer kelimesini seçip bana ;
ali muhsin yazdı:
Zülfükaaar yazdı:
ali muhsin yazdı:hadi bakalim hodri meydan :)
Hz. Ömer şöyle anlatıyor: ...........
Evet Masken düsmüstür !!

Bu yazdiklarinin Tümü safsatadan baska bisey olmadigi gibide sorumada cevap degildir !! ayrica su yazin ve düsüncenle
Hz. Ömer şöyle anlatıyor: ...
Aleviligi senmi bize ögretecksin ? yukardaki yazin senin kim oldugunu ortaya cikardi. sen git Alevileri burda Asimile etmeye calisacagina en iyisimi Ramazan orucunu Bira ile acan Müslüman görünen ama iclerinde Alevi düsmanligi tasiyan Toplumuna Ders ver .!! Aleviligin Alevilesmemesi icin senin gibi ikiyüzlüler devamli Tarihi carpitarak Alevileri Sünnilestirmek istediklerinide görebiliyoruz ,Foruma Zülfükar olarak giriyorsun okuyanda senin Alevi oldugunu düsünür ,ama Muaviye oyunu yaparak Alevilere bu kafayla ders verip Carpitmaya calismanda ayri bir konu ..dedim ya Sen en iyisimi kendi Cemaatinle ugras, Alevilerin icine Aleviymis gibi girerek Muaviye Politikasini Sinsice uygulamaktan vazgec !!
bunları diyorsun. Allah aşkına sen ne yapmaya çalışıyorsun?
O kadar çok komplo teorileriyle uğraşıyorsunki Eminim yazımı dahi okumadan böyle saçma sapan şeyler yazıyorsun. Anlıyorum Etki-Tepki olayı var. Ama sen bunun sınırlarını zorluyorsun. Biraz daha aklı başında şeyler söyle , yazdıkların akla mantığa sığsın. Ne okuduğunu biliyorsun , Ne söylediğini...

İnsaf biraz insaf....
Fatır Suresi 5. Ayet :Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi
aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak)
aldatmasın.
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Mesaj gönderen ali muhsin »

Senin gibi kisilerinde Safsatalarini okudugum icin senin yazilarinida Fazla dikkate nazar almiyorum sünki ne yapmak isedigin belli !

Ehli Beyt Mektebinde Alevilik Siilikte Tarikatcilik yoktur diyoruz ,peki Sen anladinmi ? anlamamisa benziyorsunki halen Aleviligi, Bektasiligin Carpik tarikatina Inatla bagliyorsun ! bizler bekirin, ömerin, osmanin vs lerin söylediklerine degil Masum 12 Imamlarin sözlerini kabul ediyoruz ..sende bunu anlamada kitlik cekiyorsan ben sana daha ne yazayim .
Zülfükaaar
Mesajlar: 214
Kayıt: 04 Eki 2008, 01:25
Konum: İstanbul

Mesaj gönderen Zülfükaaar »

Bak arkadaş daha ne kadar açık olur bilmiyorum ama bana gayet açık ve net bir cevap olarak geliyor. Tekrar söylüyorum ;

Ben bektaşi tarikatına mensup değilim. Bektaşiliğide savunmuyorum. Ehlibeyttede tarikat vardır demiyorum yazımı okusaydın en alt kısımda

12 imamlar döneminde bir tarikat söz konusu değildir.

diye yazdım zaten ama nerde sende ...

iki kelime alıp koskoca yazıdan hurra saldırın.... Bumudur yani,

sen nasıl böyle anlamayı beceriyorsun şaşıyorum sana ve hayretle bakıyorum...

Ne tartışma ahlakına sahipsin nede eleştiri...

Biraz daha tutarlı ol !
Fatır Suresi 5. Ayet :Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi
aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak)
aldatmasın.
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Mesaj gönderen ali muhsin »

Bektasi olmadigini ve Bektasi Tarikatina mensup olmadigini yaziyorsun .pekide ohalde nicin onlarin Avukatligini yapip birde üstüne Zorla inatla Sünni Bektasiligini, Alevilige maal edip sonrada Dayatmalarda bulunup karsimiza cikiyorsun ? Necisin sen ? kimi savunuyorsun ? kendinden bahsette kim oldugunu anlayalim !
Cevapla

“Alevilik - Bektaşilik Ayrımı” sayfasına dön