Anadolu Aleviliği değil Dünya Aleviliği

Mahmut
Mesajlar: 12
Kayıt: 22 Oca 2009, 19:36

Anadolu Aleviliği değil Dünya Aleviliği

Mesaj gönderen Mahmut »

Selamun aleykum canlar. Alevilik hususundaki önceden de bir mesajımda genel kanaatlerimi bildirmiştim ve Allah'ın inayeti ile bu husustaki ilk yazıma kısaca başlamak isterim.

Allah'ın izni ile

Alevilik üzerinde gerek ülkemizde gerekse dünya genelinde birçok araştırmacı-yazar, Tarihçi, Sosyolog,Kültür-bilimci v.b bilimsel alanlarda faaliyet gösteren değerli şahsiyetler yaptıkları ve yararlandıkları araştırmalar neticesinde bir takım bilgilere ulaşmış olduklarını zannetmektedirler maalesef. Halbuki Alevilik birkaç ay araştırmalarla-çalışmalarla neticesine ulaşılacak bir olgu değildir.

Alevilik benim 6 yıllık araştırmam neticesinde ayrı bir din-kült birleşimidir. Hz.Adem(a.s) ile başlayan ve süreci hala devam eden bir dindir. Hz.Muhammed Mustafa ile tam şekil alan 1400 yıldır fırında pişen ve tadına varılan sunumdur. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Hz.Adem ile Hz.Resul arasında ki cümle peygamberler herhangi bir din getirmemişler Allah ın buyruklarını insanlığa bildirmişlerdir. Yahudilik-Hristiyanlık-İslamiyet ise sonradan şekillenen düşünce-inanç-ibadet sistemi haline gelmiştir. Alevilik ise İslamdan tutun Budizme, Maniheizmden, zerdüştlüğe uzanan bir yol zinciridir. bu gelişim ve birleşimler yoğun göçler, sosyopolitik etkileşimler-yerleşmeler ve ticari ilişkiler çerçevesinde vücut bularak Alevi dinini günümüze taşımıştır. Gerek alevi inanç esaslarını gerekse ibadet anlayışını tüm dinlerden bağımsız olarak ele alsak bile yine bu neticeye varırız.

Değerli mümin canlar bu konu dediğim gibi 6 yıllık araştırmam neticesine dayanmaktadır ve bunu anlatmak uzun zaman alacağından ben genel bilgilerimi sundum ve sizden konu ile alakalı sorularını ve eleştirilerinizi almak istiyorum. SAYGILARIMLA
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Re: Anadolu Aleviliği değil Dünya Aleviliği

Mesaj gönderen Musa Özateş »

Mahmut yazdı:Selamun aleykum canlar. Alevilik hususundaki önceden de bir mesajımda genel kanaatlerimi bildirmiştim ve Allah'ın inayeti ile bu husustaki ilk yazıma kısaca başlamak isterim.

Allah'ın izni ile

Alevilik üzerinde gerek ülkemizde gerekse dünya genelinde birçok araştırmacı-yazar, Tarihçi, Sosyolog,Kültür-bilimci v.b bilimsel alanlarda faaliyet gösteren değerli şahsiyetler yaptıkları ve yararlandıkları araştırmalar neticesinde bir takım bilgilere ulaşmış olduklarını zannetmektedirler maalesef. Halbuki Alevilik birkaç ay araştırmalarla-çalışmalarla neticesine ulaşılacak bir olgu değildir.

Alevilik benim 6 yıllık araştırmam neticesinde ayrı bir din-kült birleşimidir. Hz.Adem(a.s) ile başlayan ve süreci hala devam eden bir dindir. Hz.Muhammed Mustafa ile tam şekil alan 1400 yıldır fırında pişen ve tadına varılan sunumdur. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Hz.Adem ile Hz.Resul arasında ki cümle peygamberler herhangi bir din getirmemişler Allah ın buyruklarını insanlığa bildirmişlerdir. Yahudilik-Hristiyanlık-İslamiyet ise sonradan şekillenen düşünce-inanç-ibadet sistemi haline gelmiştir. Alevilik ise İslamdan tutun Budizme, Maniheizmden, zerdüştlüğe uzanan bir yol zinciridir. bu gelişim ve birleşimler yoğun göçler, sosyopolitik etkileşimler-yerleşmeler ve ticari ilişkiler çerçevesinde vücut bularak Alevi dinini günümüze taşımıştır. Gerek alevi inanç esaslarını gerekse ibadet anlayışını tüm dinlerden bağımsız olarak ele alsak bile yine bu neticeye varırız.

Değerli mümin canlar bu konu dediğim gibi 6 yıllık araştırmam neticesine dayanmaktadır ve bunu anlatmak uzun zaman alacağından ben genel bilgilerimi sundum ve sizden konu ile alakalı sorularını ve eleştirilerinizi almak istiyorum. SAYGILARIMLA

bir bektaşimiz daha oldu galiba hayırlı olsun !
Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

Re: Anadolu Aleviliği değil Dünya Aleviliği

Mesaj gönderen MERDAN »

Mahmut yazdı: Alevilik üzerinde gerek ülkemizde gerekse dünya genelinde birçok araştırmacı-yazar, Tarihçi, Sosyolog,Kültür-bilimci v.b bilimsel alanlarda faaliyet gösteren değerli şahsiyetler yaptıkları ve yararlandıkları araştırmalar neticesinde bir takım bilgilere ulaşmış olduklarını zannetmektedirler maalesef. Halbuki Alevilik birkaç ay araştırmalarla-çalışmalarla neticesine ulaşılacak bir olgu değildir.
Anadolu aleviliği değil, dünya aleviliği.
Evet doğru ve güzel bir söz. Ancak bu sözün içini nasıl dolduracağız ? Bu daha önemli.
Hemen belirteyim ki Alevilik ayrı bir din değildir, Alevilik İslam dininin özüdür. Alevilik Kuran ve Ehlibeytin, 12 imamların yoludur.

Bizler son İslam Peygamberi Hz. Muhammed aleyhiselamın, vefatından önce veda haccı dönüşünde Gadir Hum’da irad ettiği hutbesinde, bizlere bıraktığı iki ağır emanet olan Kuran ve Ehlibeyt’ten sorumluyuz. Ve bilindiği gibi orda Peygamberimiz (s) kendisinden sonra Hz. Ali aleyhiselamı müminler için İmam olarak atamıştır ve Aleviliğin temeli de işte budur.

Dolayısıyla bu temel bakış açısıyla yola çıkılmayan hiçbir araştırma, inceleme, yorum vs. bizi asla doğruya ulaştırmaz ve olayı daha da içinden çıkılmaz karmakarışık hale getirmekten başka bir işe yaramaz. Alevilik yolunun esasları bellidir ve amerikayı yeniden keşfetmenin anlamı da yoktur.

Gerek anadoluda gerekse dünyadaki tüm alevi (olarak adlandırılan) toplulukların içerisinden Kuran ve Ehlibeyt bilgisi dışında, bu inanç sistemine karışmış bilimum kültürel unsurlar ayıklanıp temizlenmeden ve dinden ayrı tutularak değerlendirilmeden gerçek Aleviliğe asla ulaşılamaz. Başka bir deyişle: İlahi olanlarla beşeri olanlar mutlaka ayrı değerlendirilmelidir.
Öncelikle yapılması gereken budur ve bizde bunu yapmaya çalışıyoruz.
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Re: Anadolu Aleviliği değil Dünya Aleviliği

Mesaj gönderen Hasan Akça »

Mahmut yazdı:Selamun aleykum canlar. Alevilik hususundaki önceden de bir mesajımda genel kanaatlerimi bildirmiştim ve Allah'ın inayeti ile bu husustaki ilk yazıma kısaca başlamak isterim.

Allah'ın izni ile

Alevilik üzerinde gerek ülkemizde gerekse dünya genelinde birçok araştırmacı-yazar, Tarihçi, Sosyolog,Kültür-bilimci v.b bilimsel alanlarda faaliyet gösteren değerli şahsiyetler yaptıkları ve yararlandıkları araştırmalar neticesinde bir takım bilgilere ulaşmış olduklarını zannetmektedirler maalesef. Halbuki Alevilik birkaç ay araştırmalarla-çalışmalarla neticesine ulaşılacak bir olgu değildir.

Alevilik benim 6 yıllık araştırmam neticesinde ayrı bir din-kült birleşimidir. Hz.Adem(a.s) ile başlayan ve süreci hala devam eden bir dindir. Hz.Muhammed Mustafa ile tam şekil alan 1400 yıldır fırında pişen ve tadına varılan sunumdur. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Hz.Adem ile Hz.Resul arasında ki cümle peygamberler herhangi bir din getirmemişler Allah ın buyruklarını insanlığa bildirmişlerdir. Yahudilik-Hristiyanlık-İslamiyet ise sonradan şekillenen düşünce-inanç-ibadet sistemi haline gelmiştir. Alevilik ise İslamdan tutun Budizme, Maniheizmden, zerdüştlüğe uzanan bir yol zinciridir. bu gelişim ve birleşimler yoğun göçler, sosyopolitik etkileşimler-yerleşmeler ve ticari ilişkiler çerçevesinde vücut bularak Alevi dinini günümüze taşımıştır. Gerek alevi inanç esaslarını gerekse ibadet anlayışını tüm dinlerden bağımsız olarak ele alsak bile yine bu neticeye varırız.

Değerli mümin canlar bu konu dediğim gibi 6 yıllık araştırmam neticesine dayanmaktadır ve bunu anlatmak uzun zaman alacağından ben genel bilgilerimi sundum ve sizden konu ile alakalı sorularını ve eleştirilerinizi almak istiyorum. SAYGILARIMLA
mahmut can bence daha somut yaz ki fikrin daha anlaşılır olsun
Kuran ve Ehli beyti iki temel kaynak kabul ediyormusun?
Kuranın namaz oruç emirlerine uymayı kabul ediyormusun?
İslamiyeti 12 imamların anladığı ve yaşadığı gibi yaşamayı kabul ediyormusun?
YOksa cem semah saz dede masallarınımı alevilik! olarak kabul ediyorsun
daha somut yazarsan daha anlaşılır olursun yoksa genel kalıplarla biryere varamayız
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Anadolu Aleviliği değil Dünya Aleviliği

Mesaj gönderen 3nokta »

Başlığa baktım ne güzel dedim. İçeriğe baktım bu ne ya dedim?
Mahmut efendi açıktan yaz ki "benim gayem aleviliği saptırmaktır" neden muaviyece hilelere başvuruyorsun.

Alevilik'in özü İslam'ın özüdür. yani Alevilik=İslamdır.
zerdüşsen şamansan git zerdüştüm de şamanım de ne diye aleviyim diyorsun.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Mahmut
Mesajlar: 12
Kayıt: 22 Oca 2009, 19:36

Re: Anadolu Aleviliği değil Dünya Aleviliği

Mesaj gönderen Mahmut »

Hasan konuya binayen önemli sorular sormuş evvela bu sorulara araştırmalarıma dayanarak çok kısa cevap vermek istiyorum.

Allah'ın izni ile

1- Alevi inanç esasının ağır taşlarından ikisi Hz.Muhammed in emaneti Kur'an ve Ehl-i Beyttir ve Alevi inancı bu iki ağır emaneti bünyesinde baş tacı olarak barındırmaktadır ama Alevilik sadece bu iki kaynak ile sınırlı kalmamıştır. Alevilik deyim yerindeyse coşa gelerek bir gül misali açılmış alemi içine sığdırmıştır. Kur'an ın Alevilikteki temel rolü Hak buyruğu olmasıdır. Kur'an bir ilim-irfan-tarih-coğrafya-eğitim ve en önemlisi inanç kitabıdır ve evrenseldir. ama alevilik öz irfani yapısı gereğince 4 kitabı esas almıştır ve bunların hepsi Hak buyruğudur. Aleviliğin tek kutsal kitabı yoktur. Kur'an dan sonra İmam Ali'nin sözleri, İmamların buyrukları, Menkıbeler,deyişler,nefesler,Batın deyimleri de kutsal kitap içine girmektedir. En önemlisi ise Aleviliğin tek Kutsal Kitabı Batın sırrının piri Hz.Ali el murtaza dır. Hz.Ali'nin ağzından çıkan her sözü bir ayet bir hadis bir nur değerindedir.

2- Kur'an arapça bir kitaptır ve Namaz içinde SALAT olarak geçmektedir. Salat arapça dua, namaz farsça dua demektir Türkçeye çevirdiğimiz takdirde. böylece Kur'anda geçen yakarışa salat desek namaz desek duaya çıkmaktadır. Peki Allah'a dua nasıl edeceğiz???

Allah'a dua etmenin tam bir şekli olmamakla birlikte genel ritüel secde etme, avuç açma,diz çökme,aşk ile kendinden geçme,uzanarak dua etme, çalgı aleti ile dua etme Aleviliğin temel ibadet şeklidir. ancak toplu namaz(dua) cemaati hak ile hak yapacak, kendi içini seyr eylyecek halde olmalıdır. Hz.Davut(a.s) ın revab ile ibadet etmesi buna iyi bir örnektir. Alevilikte ise namaz secdedir ve ruhullah a secde etmektir. saz eşliğinde secde edilmesi,ilahiler okunması,tövbeler edilmesi arınmayı getirir. Sizin redettiğiniz Kırklar cemi ise vardır ancak bu cem LAMEKAN içinde yaşanmıştır. bunun detaylarını daha sonraya bırakmakta fayda vardır.

Oruç ise Alevi dininde önemlidir tutulması Hak buyruğudur. Kur'an da ramazan ayında oruç tutulması geçmektedir ama şekli yoktur. ama en az 3 gün tutulmalıdır. Muharrem ayı ve masum-u paklar orucu 14 gündür, Şubat ayında Hz.Hızır için 3 gün oruç tutulur. bu oruçlar Aleviliğe islamdan kalmıştır ama isteyenler farklı günlerde de mesela perşembe cuma günleride oruç tutabilirler. Her ayın 3 günü oruç tutmakta sevaptır.

Alevilik 3 dinden tabi ki tam bağımsız ele alınamaz ama tarihsel süreçte bağımsızlığını ele almıştır bu koşulların bir ürünüdür. 12 imamlar Alevi dinine göre şii ve sünni müslümanların 12 imam anlayışlarından farklıdırlar. 12 imamlar sır içinde sırda kalmışlardır. 12 imamlar Tanrısal ruhu içlerinde yaşamışlardır bu da çok derin meseledir ileriki zamanlara bırakmakta fayda var. burada islam değil Alevilik ve koşulları göz önünde tutulmalıdır.
Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

Re: Anadolu Aleviliği değil Dünya Aleviliği

Mesaj gönderen MERDAN »

Mahmut yazdı:
2- Kur'an arapça bir kitaptır ve Namaz içinde SALAT olarak geçmektedir. Salat arapça dua, namaz farsça dua demektir Türkçeye çevirdiğimiz takdirde. böylece Kur'anda geçen yakarışa salat desek namaz desek duaya çıkmaktadır. Peki Allah'a dua nasıl edeceğiz???

Allah'a dua etmenin tam bir şekli olmamakla birlikte genel ritüel secde etme, avuç açma,diz çökme,aşk ile kendinden geçme,uzanarak dua etme, çalgı aleti ile dua etme Aleviliğin temel ibadet şeklidir. ancak toplu namaz(dua) cemaati hak ile hak yapacak, kendi içini seyr eylyecek halde olmalıdır. Hz.Davut(a.s) ın revab ile ibadet etmesi buna iyi bir örnektir. Alevilikte ise namaz secdedir ve ruhullah a secde etmektir. saz eşliğinde secde edilmesi,ilahiler okunması,tövbeler edilmesi arınmayı getirir.
"Sizin veliniz, ancak Allah, O'nun Resulü ve namaz kılarken rüku halinde zekat veren müminlerdir." (Maide: 55)
Bu ayet Hz. Ali hakkında inmiştir. Yani sebeb-i nüzulü İmam Ali (a.s)dir.
Peki bu ayette geçen “rükü” ne demektir ? açıklayabilir misin?
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Re: Anadolu Aleviliği değil Dünya Aleviliği

Mesaj gönderen alone_man »

Mahmut can
bence araştırmalarına devam et
çünkü halen kafan karışık piyasadaki sebatayist bektaşi söylevlerinin etkisi altındasın
Kuran ve Ehli beyti iki temel kaynak kabul etmediğin sürecede 12 imamların yoluna kavuşamazsın

deyişler anadoludaki kaynaklar seni 12 imam yoluna götürmez
ayrıca batıniliktende kurtulmalısın zahiri hükümler boşu boşuna getirilmedi
ayrıca düşün kuranın zahiri hükümlerine karşı çıkanlar içlerini dışlarını zahirle dolduruyorlar(12 hizmet uydurmazsı gibi,semah uydurması gibi saz uydurması gibi) ama buna nedense karşı çıkmıyorlar

Eğer son resülün ümmetiysen önceki kitaplyarı boşver sorumlu olduğun kitaba bak ehli beyte bak onları tanımaya çalış sitemizde yeterli bilfgi var
iyiniyetliysen çalışır çabalarsan başarırsın yoksa boşuna bir ömür harcar gidersin
Mahmut
Mesajlar: 12
Kayıt: 22 Oca 2009, 19:36

Re: Anadolu Aleviliği değil Dünya Aleviliği

Mesaj gönderen Mahmut »

Tavsiyeleriniz ve ilginiz için çok teşekkürler Allah razı ola. Evvela rüku hakkında bahsetmek istiyorum. Rüku sadece islam da yoktur Hristiyanlık yahudilik şamanizm bahai hinduizm ve budizm dinlerinde de ibadet esnasında imanlıların rüku haline geldiklerini görüyoruz. bu dinlerde olduğu gibi Alevi dininde de vardır. Cem ayini esnasında gerek miraçlama, gerek 12 hizmet sahiplerinin darda duruşu gerekse Lokma dualarının verilmesi sırasında da rüku durumuna geçilir.

Alone_man kardeşim ben islamı değil aleviliği esas alıyorum eğer sizlerde aleviliği esas alıyorsanız yahut alacaksınız sadece alevi olacaksınız. bir kimse hem budist hem müslüman olamaz bu da böyledir. Batınilik konusu ise o kadar derindir ki burada yazacağım üç beş kelimeye sığmaz. çünkü " Ol batın deryadır her can yüzemez bu menzile gidemez nice helal olanlar oldu şaşkına dönenler oldu bu deryadan nasipleneyim dersen Ali nin elinde mestaneye geçeceksin" sadece deyişler ve anadolu bizi Aleviliğe götürmez aşmak lazım ilmi bu hususta katılıyorum.

Son Peygamberin değil cümle enbiyaların ümmetindenim ve okunacak tek kitabım Hz.Ali'dir diğer kitaplar hiç zuhur olmasaydı bile İmam Ali kurtuluşa yeterdi.
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Anadolu Aleviliği değil Dünya Aleviliği

Mesaj gönderen 3nokta »

Namaz=Salat Bu yazıyı okumanızı tavsiye ediyorum. Çünkü namaz dua demektir salat da dua demektir. Ancak her dua bir salat değildir. Salat belirli vakitleri ve şekli olan bir duadır. İbrahim suresi 40 ayette Allah salat ve dua kavramlarını beraber kullanıyor. Eğer salat tamamen ve sadece dua anlamı taşısaydı böyle bir kullanım olamazdı.
Kaldıki bu iki sözcükte köken olarak arapçadır osyaki bir dilde bir kavramın tek karşılı olur anlambilimsel olarak baktığınız da bile salat ile duanın aynı anlamlı olamayacağını ancak yakın anlamlı olabileceğini anlayabiliriz. Bu delillerle birlikte aşağıdaki şu alıntıladığım köşe yazısını okumanızı öneriyorum.

"Namazla İlgili Birkaç Şüpheye Cevap"
Özellikle son çeyrek yüzyıldır Alevi toplumunda ibadet ile ilgili olarak tartışılan konuların başında şüphesiz namaz konusu başı çekmektedir. Esasen bu konu bir kısa yazıyla izah edilemeyecek vaziyete getirilmişse de burada birkaç hususa vurguda bulunarak akil sahiplerini tefekküre sevk etmek isterim.

Alevilerin namaz ile ilgili ilişiğini tartışan değişik teoriler ortaya cıkmış ve her biri bu teorileri ispat için değişik yollara başvurmuşlardır. Kimileri namazın Arapça karşılığı olan salât sözcüğünün lügat anlamına takılmış, kimileri de namazı kendi şekil âlemindeki hayatları gibi algılayıp belirli bir kalıpta olmakla suçlamıştır. Ebetteki bu ve benzeri teorilerin muhkem cevapları vardır ama burada unutulan Alevilerin Ulu önderleri olan Ehlibeyt ve On iki İmamlar (Allah’ın selamı üzerilerine olsun)’dır ki, kimse bu kurtuluş kapılarına müracaat etmeyi akıllarına getirmemiş, ya da beyinlerinde dolasan türlü tilkiliklerle bunu da geçiştirme çabası içinde olmuşlardır. Alevilerde varlığı tartışılmayan en büyük unsur On İki İmamlar (Allah’ın selamı üzerilerine olsun)’dır ki onların namaz ile olan alakaları tartışılamayacak kadar ortadadır. Her Alevi, On İki hidayet önderine (Allah’ın selamı üzerilerine olsun) uymak ve onların emirlerini yerine getirip onların hayatlarını örnek almaya çalışmak durumundadır.İsteyenler bu konuyla ilgili olarak gerek İslam kaynaklarına ya da tarafsız olma koşulu arayacaklar ise Avrupalı din bilimcilerinin eserlerine başvurduklarında bu konuyla ilgili sayısız delillere şahit olacaklardır. Yok, eğer hâlâ bu iddiada sabit kalacaklar ise o zaman On İki İmamların (Allah’ın selamı üzerilerine olsun) namaz ile alakalarının olmadıkları konusunu izah etmek durumundadırlar. Zira her mudi iddiasını ispat etmekle mükelleftir.Malum meşhur tenkitlere gelecek olursak yazının kime ait olduğunu kestiremediğim bir metinden alıntılar yaparak konuya girmek isterim. Metinin bir bölümü söyle: Bilindiği gibi namaz Farsça bir kelimdir. Namaz kelimesin Kuran´da ki karşılığı salat´tir. Salat ise dua, tanrıyı içten anıp selamlama anlamına geliyor. Allah´i içten anıp selamlamanın, duanın ise biçimi, sekli yoktur. Dua, insanin Yaratıcı ile beraberliğidir. Bunun için belli bir saat, mekân, kural yoktur. İnsan istediği vakit, istediği dilde, istediği şekilde dua edebilir, Yüce Yaratıcısına şükür edebilir. Yüce yaratıcıyı anmak, Yaratıcıyla dolu olmak, bir araya gelmek için belli bir zaman dilimi yoktur. Bu her an olmalıdır ve her anda mümkündür. İbadeti belirli zamanlarla sınırlayan kendisini biçimsel kurallar ve şekillerden arındırmamış demektir. Böylesi şekilsel bir kuşatma ise yaşamın gayesine ters bir durumdur.

Evet, namaz Farsçadan Türkçeye geçmiş bir kelimedir ve Kuran’daki karşılığı da salâttır ve gerçekten de salâtın lügat (sözlük) anlamı açıklandığı gibidir. Ama önemli bir konu atlanmıştır ki oda salâttan lügat anlamının değil, ıstılahı yani orada kullanıldığı mananın anlaşılması gerektiğidir. Arapçada bir kelimenin birçok anlamı vardır ve her kelimenin çoğu zaman ıstılahı manaları da vardır. Örnekle açıklamak gerekirse, Arapçada “kâfir” kelimesi “ism-i fail”dir ve lügat anlamı bir şeyin üstünü örten anlamına gelmektedir. Mesela yorganı üzerine örtene de o konudaki eyleminden dolayı “örten kişi“ anlamında “kâfir“ denilir ama bilindiği üzere “kâfir“ kelimesi “münkir“(inkârcı) kelimesiyle eş anlamlı sayılacak bicimde gerçeğin üstünü örten anlamında kullanılır. Kuran’dan başka örnek verilecek olunur ise "hac", lügatte kasıt manasınadır ama ıstılahta (şeriatta), Allah rızası için O'nun evini (Kâbe’yi) ziyaret etmek ve gereken amelleri yapmaktır. "Savm" (oruç) da lügatte; bir işten kendini tutmaktır ama ıstılahta belli vakitlerde sabah ezanından akşam ezanına kadar yemek ve içmekten ve cinsi münasebetten uzak durmaktır. "Zekât" da lügatte; temizlik, fazlalık manasınadır ama ıstılahta kişinin kendi malından Allah yolunda gereken yerlere infak ettiği muayyen miktarda bir maldır. Söz konusu olan "Salât" da lügatte dua, rahmet vs. manalara gelebilir ama ıstılahta belli vakitlerde, Allah rızası için kılınan namazdır. Bununla birlikte, belirtilen tüm sözler hakikattir ve farz namazlar dışında diğer namaz ve duaların kati bir sekli şart değildir. Yön zaman ve mekân sınırlaması yoktur. Kişi her yer ve her zamanda duruma uygun olarak dua edip yaratıcıyı anabilir. Farz namazlarda bile kunut duası okunurken bazı içtihatlara göre kendi dilinden de yapılabilir. Dua konusunun böyle olması doğrudur ama namazı basit bir kurnazlıkla şekilcilikle suçlamak garezden başka bir şey değildir. Ayrıca Ehl-i Beyt imamlarından (Allah’ın selamı üzerilerine olsun) bizlere ulasan emir sudur: “İman dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve vücudun azalarıyla da tatbik etmektir.” Şekil âleminde farz ibadetlerin belirli kurallarının olması abes değildir. Bu şekil kullar için değil, yaratıcı için izhar edilir. Buna göre elbette namaz riyadan uzak olmalı yalnızca yaratıcı için kılınmalıdır. Aksi halde kula kulluk edilmiş olunur ki bu da sirke girer. Bu konuyu basit mantık hatalarıyla batini akimin basit itikatlarıyla açıklamak hiç de makul olmaz. Bu teoriyi üreten Bektaşiler kendi inançlarına yerleşmiş birçok şekilsel ibadeti görmezden gelemezler. Kaldı ki Bektaşi cem ayinlerinin hepsi belirli kural ve şekillerde uygulanır. Namaz için camiye gitme şartı yoktur, kişi namazını her yerde kılabilir. Allah-u Teala Kuran ayetinde “Yeryüzünün insanlar için secdegâh kılındığını” haber eder ve bu da bir anlamda her yerde namaz kılınabileceğini gösterir çünkü herler Allah’ın arzıdır. Malum metinin bir yerinde de delil olarak Kuran’ın bir ayeti getirilmekte ve yine basit bir şekilcilik suçlaması yapılıp tilkilik devam ettirilmektedir.

Metin sudur: İnancın asıl özünü takip edip uygulamak yerine gösteriş için yapılan fiillerle zamanını harcayanlara Maun suresinde söyle ikaz edilmektedir: Dini yalanlayan gördün mü? İste yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. İste namaz kılanların vay haline ki onlar namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar ve ufacık bir yardımı da engellemektedirler. Biz Alevilerce anlaşılması gereken en önemli nokta burasıdır. Yukarıdaki metinde mantığını anlayamadığım basit bir şekilde bu ayeti namazın yokluğuna delil olarak sayılmış ama aslında farkında olmadan yine namazın varlığını kendi gafletleriyle ispatlamışlardır. Evet, doğrudur ki yukarıdaki ayet namazın ruhunu anlayamamış riyakâr kişiler hakkında inmiştir ki onları kıldıkları namazın bu durumda onlara bir faydasının olmayacağını vurgulamıştır. Namazın yegâne anlamının dua olduğunu iddia eden mantıktan yoksun metin sahibi yukarıdaki ayette kendi yalanını izhar etmiştir. Zira ayette anlaşılacağı üzere kasıt dua değil bildiğimiz manasında (Namaz) kullanılmıştır. Hem teori sahibi duanın anlamını açıklarken içsel yakarıştan bahsetmişti ama yukarıdaki ayette uyarılan kişilerin, bağırarak dua ettiği isin gösteriş yapanlar değil namazın ruhunu anlamadıkları için kıldıkları namazdan gafil oldukları ve dolayısıyla yaptıklarının gösterişten öteye gitmediği vurgulanmıştır. Kaldı ki metin sahibi teorisyen arkadaş bile orada kendi kendini çürüterek dua anlamını değil “namaz“ anlamını kullanmıştır. Bir yandan Kuran’da namazın varlığını inkâr etmekte ve bir yandan birkaç satır sonra Kuran’da namazdan bahsedip yanılgısının farkına varmayarak itiraf etmektedir.

Bu teorisyen arkadaş metinin ilerleyen yerlerinde ayrı bir tartışma konusu olan cem ayinindeki halka namazından bahsetmekte ve yine yanılgısını itiraf etmeye devam etmektedir. metin aynen söyle: Önceki satırlarda da belirtmeye çalıştığımız gibi namaz Farsça bir kelimedir. Kuran da ki karşılığı Salât´ir. Salât´in anlamı ise Allah´i içten anıp selamlama ve duadır. Bu gün egemen Sünni anlayışın günde beş vakit kıldığı ve Alevilere dayattığı ve neredeyse dinin temeli saydığı namaz ibadetinin Kuran da beş vakit olduğu yönünde acık bir beyan yoktur. Madem namaz inancın özü sayılacak kadar önemli bir ibadet neden Yüce Yaratıcı bu konuda acık ve kesin hükümler ortaya koymasın? Aleviler namazı ret etmiyor. Nitekim Cem ibadetinde halka namazı seklinde ibadetlerini yerine getiriyorlar.

Yine çelişkilerle dolu bir açıklamayla devam edilmekte ve yaratıcının Kuran’da kesin hükümler koymadığını iddia edip hemen peşinden tuhaf bir çelişkiyle halka namazından bahsetmekte. Peki, soruyorum teorisyen arkadaşa: “Madem kuranda bu kadar önemli bir konuda kesin hükümler yok ve şekli belirtilmemiş, peki cemdeki halka namazı mı kesin hüküm olarak belirtilmiştir? Acaba bu konuyla ilgili masallar hariç sağlam bir tek delili var mıdır? Sünni anlayışın beş vakit kıldığı namazı eleştiren bu yazıya cevap verirken şunu da belirteyim, ben Sünni değilim ve bu yazıya Sünni olduğum için değil Ehlibeyt muhibbi olduğum ve onların bana emrettikleri namazı kıldığım için cevap yazmaktayım. Yine Kuran’dan iki ayeti roman okur gibi okuyan teorisyen arkadaş kendini müfessir zannedip Kuranı tefsir etmeye kalkışmış. Ama bu arkadasın önce şunu öğrenmesi gerekiyor ki Kuran Allahın kelamıdır ve Kuranı tefsir etmek (açıklamak) Ehlibeyt imamlarının uhdesindedir. Onun içindir ki Ehlibeyt imamları gerek yaşantılarıyla gerek açıklama ve sözleriyle namazın şeklini ve vaktini bizlere öğretip ayetleri tefsir etmişlerdir. Malum teorisyen arkadaş yine son bölümü ayetlerle örnekleyerek bitirmiştir.

Metin sudur:Alevi ibadet anlayışı biçimsellikten uzak içtenliği esas alır. Al-i İmran Suresi 191. Ayetinde Onlar; ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah´i anarlar. Bakara s Suresi 239. Ayeti: Eğer korkarsanız, (namazı) yaya yahut binekte iken kilin. Bu ve benzer ayetlerde de anlaşılacağı üzere Allah insanlara içten ibadet etmeyi emrediyor.

Tekrarlamak gerekirse, tabii ki her durumda Allah’ı zikredip ona dua edebiliriz. Özetle söyle anlamalıyız ki Al-i İmran Suresi 191. ayette namazın şekliyle alâkalı bir anlam söz konusu değildir. Ve yine Bakara Suresi 239 ayeti de namazın belirli bir seklinin olmadığı anlamı değil tersine bu şekilden herhangi bir engel ya da korku durumunda vazgeçilmesine izin verilerek istisna edilip yaya yahut binekteyken de yapılabileceğini açıklar.Şimdi bende diyorum ki: Birileri kabul etsin veya etmesin, Alevilerin ibadet anlayışı bu minval üzeredir.



Allah bizleri gönderdiği “Hak Hidayet Önderleri”ne uyanlardan olmayı nasip etsin! Özgür CANPOLAT Darmstadt/Almanya
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“Anadolu Aleviliği Masalı” sayfasına dön