GADÎR-İ HUM GÜNÜ EN FAZİLETLİ BAYRAM GÜNÜDÜR

alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Re: GADÎR-İ HUM GÜNÜ EN FAZİLETLİ BAYRAM GÜNÜDÜR

Mesaj gönderen alone_man »

Ali Yeral hocamızın sitemize gönderdiği açıklamayı aktarıyorum


“HZ. ALİ – GADİR HUM BAYRAMI & KARDEŞLİK” KONFERANSI

23 / 11 / 2010 Antakya Spor Salonu

Sn. M.Vekillerim, BTP Gen. Bşk.ım, Valim, Antakya Bel. Bşk.ım, İl Emn. Müd.üm, Vakıflar
Bölge Müd.üm, Gençlik ve Spor Müd.üm İl Müftüm, Siyasi Partilerimizin Temsilcileri, Bel. - Bld.
Bşk.larım, Suriye, Irak, İran, Romanya, İstanbul, Iğdır, Kırıkkale, Adıyaman, Ankara, Adana, Mersin,
Malatya ve Antep gibi şehirlerden teşrif etmiş, değerli ulema ve E. Beyt âşıkları, Alevi – Sünni –
Katolik – Ortodoks – Protestan ve Musevi Cemaat Liderlerim, El-Furat, İran, Ez-Zehra ve Meltem
TV’leri ile AA ve İRNA Ajansı başta olmak üzere, yerli – yabancı medyamızın çok değerli temsilcileri,
Hatay’ımızın her köşesinden aramıza teşrif etmiş vefâkar – çilekeş E. Beyt dostları, EHDAV’ca
düzenlemekten büyük onur ve gurur duyduğumuz; 12. “Hz. Ali - Gadir Hum Bayramı ve Kardeşlik”
Konferansımıza, bir başka deyişle Toplumsal Kucaklaşmamıza hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Sn. M.Vekillerim, kıymetli Gen. Bşk.ım, bugün K. Kerim’in Mâide Suresinin 3. âyeti
gereğince; “dinimizin kemâle erdiği, nimetimizin tamamlandığı ve din olarak bize İslam’ın
seçilip beğenildiği” gündür! Bugün Rasul-ü Sekaleyn, Cedd-i Hasaneyn ve İmam-ı Kıbleteyn Cenâb-
ı Muhammed Mustafa (S.A.A)’in, Mekke ile Medine arasındaki Gadir-i Hum denilen yeşil ve sulak
bir vadide Veda Haccı dönüşünde, 130 bin civarındaki Müslümana, iki büyük ve ağır emanet olan
K. Kerimle E. Beytini vasiyet ettiği gündür! Bugün o mahşeri kalabalıkla daha sonra kıyamete kadar
gelecek olan bütün ümmetine; “ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Allahım Ali’nin
dostuna dost, düşmanına düşman ol, Ona yardım edene yardım et, Onu yalnız bırakanı yalnız
bırak ve hakkı daima Ali’yle beraber kıl!” diye haykırdığı gündür! Bugün E. Beyt düşmanları
Emevilerin tarih boyunca korkuyla, baskıyla, asıp kesmekle unutturamadığı ve biiznillah Sahib-i zaman
İmam-ı Mehdi’nin zuhuruna kadar, hiçbir zaman da silip unutturamayacağı gündür! Bugün ilahi emirle
Peygamberimiz tarafından Hz. Ali’ye; imâmet, velâyet, hilafet ve vesâyetin verildiği en büyük bayram
günüdür! Yani bugün, Şâh-ı Velâyet ve Pir-i İmâmet Emirulmuminin Hz. Ali Efendimize itaat, velayet
ve biat tazeleme günüdür! Evet, işte bu kadar büyük ve kutsal bir gün olan Gadir Hum Bayramı ile
bereket ve rahmetini hâlâ soluduğumuz mübarek Kurban Bayramı hepinize kutlu olsun!
Sn. M.Vekillerim, değerli E. Beyt dostları, 98’de EHDAV’ı kurduktan ve 2000’den bu
yana her yıl Gadir-i Hum konferanslarını düzenledikten sonra, medeniyetler beşiği, huzur kenti
Antakya’mızda; Alevi – Sünni, Türk – Arap – Kürt, Müslüman – Yahudi – Hıristiyan ve Devlet erkânı
ile sivil vatandaşlarımız, bu birlik ve beraberlik coşkusunun hazzını kardeşçe, beraberce yaşamaya
başladık. Ama 90’larda tüm yurtta olduğu gibi burada da her kesimin diğerine mesafeli yaklaşıp
şüpheyle baktığı ve Alevi kelimesinin bile ayrım ve tehlikeli sayıldığı bir hava hâkimdi. İşte öyle bir
atmosferde, bütün inkâr, korku ve sindirme politikalarına meydan okurcasına, biz 14 asırdır gizlice
kutladığımız mübârek Gadir Bayramını kamuya açmak istediğimizde yaşlılarımız tarafından ciddi bir
şekilde uyarıldık. Buna karşılık, onlara verdiğim cevap şu oldu: “Allah’ın izniyle, canımızın pahasına
da olsa, bu kutsal meşaleyi yakacak ve Gadir-i Hum Bayramını tüm Türkiye’nin gündemine
taşıyacağız!” dedim. İşte gördüğünüz gibi kıymetli E. Beyt âşıkları, 1421 yıldır tüm güçlerin tarih
boyunca silemediği Gadir Hum gerçeği, Mevlamın inayeti ve E. Beytin bereketiyle bugün sadece
Hatay’la Akdeniz Bölgesinin değil, bütün Türkiye’nin hatta Ortadoğu’nun gündemine oturmuş
durumdadır. 2000’de buradan büyük bir aşkla yaktığımız Gadir meşalesinin nuru o kadar büyüdü ki,
şimdi Ülkemin her köşesinde Gadir etkinlikleri düzenlenmektedir, velhamdu lillah!
Sn. M.Vekillerim, kıymetli Gen. Bşk.ım, düne kadar Hatay uzun yıllardır, bir kenarda
unutulup üvey hatta yetim evlat muamelesi görürdü. Eskiden biz Hataylılar, Devlet yöneticilerini
ya TV ekranlarında ya da oy istemek için seçim mitinglerinde görürdük. Ama bugün özellikle
havaalanının yapılmasıyla, hemen hemen her hafta ya bir devlet adamı ilimize geliyor, ya da Antakya
büyük, hatta uluslararası toplantılara ev sahipliği yapıyor. Bu durum sayısız açıdan hem Antakya’ya,
hem de halkına büyük faydalar sağlamaktadır. İşte biz, Antakya’nın kabuğunu kırıp Türkiye ve
dünyaya açılmasını son derece önemsiyoruz. Ama geçenlerde bazı çevrelerin, durup dururken Antakya
ismine alerji duyduğu için, ondan rahatsız olduğunu ve onu kimlik kartı dâhil resmi evraktan yavaşça
çıkarmaya çalıştığını üzülerek duyduk. Ne kadar garip ve tuhaf değil mi? Başka milletler küçücük
tarihi değerlerini açığa çıkarıp dünyaya tanıtırken, biz var olan büyük tarihi değerlerimizi silmeğe

çalışıyoruz?! Bu sakat ve dar zihniyeti anlamak, asla mümkün değildir. Gerçek şu ki, Antakya’mız
dünyanın en eski yerleşim birimlerinden birisi olarak, tarih boyunca sayısız afet, savaş ve depremler
geçirip çok sayıda farklı kültür ve medeniyetler tarafından yönetilmesine rağmen, bunların hiç biri
Antakya adını ne hafızalardan, ne de tarihten silebildi. Onun içindir ki, dünyanın ender kentlerinden
biri olan, bütün cihana “Antakya” adıyla ün salan ve her tarafı tarih, kültür ve medeniyet kokan
güzelim Antakya’nın adını, -boşuna zahmet etmesinler- hiç kimsenin, hiçbir zaman ve hiçbir
gerekçeyle silmeğe gücü yetmeyecektir!
Sn. M.Vekillerim, değerli misafirler, Amerika ve onun güdümündeki NATO kuvvetleri,
şimdi de tutturmuş, Yurdumuza balistik füze kalkanı yerleştirmeğe çalışıyor. Oysa Amerika’nın
girdiği Irak ve Afganistan gibi ülkelerin hali ortadadır. Özellikle mazlum Irak’ta, onların insanlık adına
işlediği sayısız suçlar günbegün ortaya çıkmakta ve oranın yerli halkına karşı yaptıkları utanç dolu
muamelesini tüm dünyaya teşhir etmektedir. Onlar, girdikleri yerlere ancak; fitne, kaos, kan ve göz
yaşı götürmüşlerdir. Tarih boyunca onların, İslam ülkelerinde yaptığı sayısız tahribatlar yetmiyormuş
gibi, şimdi de varlıklarından rahatsız olup tehdit olarak saydıkları kardeş ve komşu ülkelerden İran ve
Suriye’ye karşı Ülkemizi sıçrama tahtası ve adeta karargâh yapmak istiyorlar. Oysa zaten yeteri kadar
petrodolar Körfez ülkeleri ile Ortadoğu devletleri, her köşede Amerika’ya askeri üs ve karargâhlar
tahsis etmişlerdir. Türkiye şeytanın bacağını kırıp tarihte ilk defa komşularıyla bu kadar
sağlam ve samimi ilişkiler kurmuşken, yapılmak istenen bu tehlikeli balistik füze kalkanları
sayesinde, komşularımızla aramız otomatikman bozulacak ve gerektiğinde kardeşlerimizle
bizi karşı karşıya getireceklerdir. Onun içindir ki, Devlet yetkililerimizden bu yanlış projenin
başlamadan ivedilikle durdurulmasını ve hiç kimsenin hatırı için, tarih boyunca aynı kader, din ve
coğrafyayı paylaştığımız, komşu ve kardeşlerimizin gücendirilmemesi gerekmektedir. İslam ülkelerini
işgal ve istila etmekle yetinmeyen Batı dünyası, fırsat buldukça sürekli yüce İslam dinimizle kutsal
değerlerimize hakaret etmek için çeşitli bahaneler uydurmaktadır. Onların yaptığı en son çirkeflik,
tüm dünyanın bilgisi ve gözü önünde Amerika’daki bazı sözde papazlar tarafından kutsal kitabımız
K. Kerimin yakılması olayıdır. Ateşle oyun olan bu ahmaklık, tüm İslam dünyasını ayağa kaldırmış
ve herkesi son derece germiştir. Farka bakın ki, biz Yüce Allah’ın indirdiği diğer kutsal kitaplar olan
Tevrat’la İncil’i kütüphanemizin başköşesine koyarken, Kuranımızı yakmağa kalkışan o necis eller,
inşaallah Ebu Leheb’in elleri gibi, cehennem ateşinin en derin yerinde odun olarak yanacaktır!
Sn. M.Vekillerim, kıymetli Gen. Bşk.ım, medeniyetler ittifakının revaçta olduğu, ülke
sınırlarının kaldırılıp devletlerin birleştiği ve savaşların yerini müzakereyle diyalogların aldığı bu 21.
asırda, çağın gerisinde kalıp biz Alevilere kin kusan, karanlık Emevi – Süfyani zihniyetini taşıyanların
sayısı biraz azalsa da varlıklarını hala sürdüren ve fırsat buldukça zehirli başlarını taşların altından
çıkaranların sayısı az değildir. Dün Güner ÜMİT denen birisi, canlı yayında tüm Türkiye’nin gözü
önünde Alevilere ağza alınmayacak çirkef iftiralar atarken, bugün milletimizin ahlak değerlerini
alay konusu yapan M. Ali ERBİL ismini taşıyan başka birisi, -her ne tesadüf ve hikmetse- yine aynı
TV nin canlı yayınında, biz Alevilere mum söndü hakaretini yapıyor. Diyeceğimiz şu ki; Vallahi
aslında o hasta kişiler, bu çirkef sözlerle biz Alevilerden değil, pay biçtikleri bizzat kendilerinden söz
etmektedirler. Zira atalarımız: “kem söz sahibine aittir.” deyimini boşuna söylememişlerdir. Sanırım
onlar herkesi kendileri gibi zannediyorlar. Bu münasebetle onları ve çarpık zihniyetlerini taşıyan
herkesi, bir kez daha buradan nefret ve şiddetle kınıyor ve telin ediyoruz! Bu gibi çirkin olaylarda
bizi sevindiren tek şeyse, bir daha onların uğursuz yüzlerinin görünmeyecek bir şekilde TV ekranları
ile halkımızın gündeminden silinip kaybolmasıdır. Evet, sevgili E. Beyt dostları, tarih boyunca
bu mazlum ama necip olan Alevi toplumu, artık uyanmalı, kendisine aşağılayan bu tip ahmak
provokatörlere öyle bir demokratik bir ders vermeli ki, bir daha hiçbir kimse, hiçbir zaman ve
hiçbir şekilde Alevilerin inanç ve değerleriyle oynayıp alay etme cüretini asla gösteremesin!..
Sn. M.Vekillerim, değerli misafirlerimiz, son yıllarda Türkiye’de; AB, demokrasi, sivilleşme,
Aleviler ve Kürtler hakkında ezber bozan, cesur adımlar atılıp açılımlar yapıldı. Her zaman da
haklı olarak, herkesin acı da olsa gerçeklerle artık yüzleşme vaktinin geldiği söylendi. Onun içindir
ki, asırlar boyu Ülkemizdeki varlıkları bile inkâr edilip yok sayılan, haklarının verilmesi bir yana,
daima horlanıp aşağılanan ve bir sürü yerde de asılıp kesilen, öldürülüp yakılan biz Aleviler, tarihte
ilk defa düzenlenen Alevi Çalıştaylarına sevinip büyük umutlar bağladık. Ama Türkiye’nin en

önemli Alevi merkezlerinden Hatay başta olmak üzere, Akdeniz Arap Alevileri Çalıştaylarda
yine unutulup görmezden gelindi. Oysa biz bütün Alevi sivil toplum kuruluşlarıyla kanaat
önderlerinin görüşlerinin alınacağı bir çalıştayın çok daha gerçekçi, somut ve olumlu neticeler
vereceğini defalarca söyledik. Öte yandan okullardaki Din dersleri konusunda da yeri geldikçe sürekli
vurguladığımız gibi; biz Aleviler olarak din ve ahlak dersinin kaldırılmasını değil, tek taraflı
Emevi yanlısı sözde din dersinin kaldırılmasını istiyoruz. Biz sağlam ve güvenilir kişilerce, E.
Sünnetle E. Beyt ekollerinin eşit ve demokratik şartlarda öğretilmesini savunuyoruz. Böylece,
hiçbir Alevi, ne Sünni / Hanefi mezhebini kerhen de olsa öğrenmek zorunda kalacak, ne de
Alevi - Caferi fıkhını öğrenmek için, başka bir devlete gitmek zorunda kalacaktır. Biz tarih
boyunca “4 Sünni hak mezhep” şeklinde dayatılan ve diğer tüm mezhep ve inançları dışlayıp
batıl gören, sakat Emevi tekerlemesinin artık tarihin çöplüğüne atılmasını istiyoruz! Biz hiçbir
mezhebin bir diğerine tahakküm kurmadığı, hiçbir inancın da diğerini dışlamadığı, yani bir
başka değişle Allah’ın cennetinin hiç kimsenin babasının özel çiftliğinin olmadığının artık kabul
görüp içe sindirilmesini istiyoruz! Bu arada 20 yıl önce başlattığımız ve uğruna çok büyük
bedeller ödediğimiz “Alevilerin Öze Dönüş Hareketi” olan E. Beyt Caferi mezhebinin tatbiki
nihayet meyve vermeğe başladı. Buradan 1-2 ay önce Alevi – Caferi mezhebini uygulama kararı
alan S.dağ ve İskenderun’lu şeyh kardeşlerimi kutluyorum. Anlayacağınız artık; Alevi bir köyde,
Alevi cemaate, Alevi bir imam Alevi cenazesini korkudan dolayı Sünni mezhebe göre eller bağlı
ve 4 tekbirle değil, inandığı Alevi – Caferi mezhebine göre, eller açık ve 5 tekbirle kaldıracaktır.
Aslında bu da büyük bir bayramdır, hepimize kutlu olsun!..
Sn. M.Vekillerim, bu büyük milletin Alevisini – Sünnisine, Türkünü Kürdüne kırdırmak
isteyen karanlık ve şer odaklarının üzerlerine cesaretle gidilmesini ve cezalandırılmasını
istiyoruz! Tarih boyunca bir aile gibi, kardeşçe yaşamış bu toplumun huzur ve barışını bozmak
isteyen canilerin heveslerini kursaklarında bırakmalıyız. Buradan o kaos mühendislerine diyoruz
ki: “Ekincili Ali Karaksılı Bekir’le, Armutlulu Fatma Şirinceli Ayşe’yle, Samandağlı Hasan
Yayladağlı Halit’le, Tuncelili Rıza Rizeli Dursun’la, Şırnaklı Şehmus Yozgatlı Mehmet’le asla ve
asla kavga etmeyecek ve onlara rağmen kardeşçe yaşamaya devam edecektir!” Konuşmamı şairin
Gadir şiiriyle bitiriyorum:

Son Veda Haccı idi Peygamberin, / On sekizinci günü Zilhiccenin,
Çıktı yüksek bir yere ol Mustafa, / Yanına aldı Ali’yi besafa:
Dinleyiniz ey garip ümmetlerim! / Anlatayım size vasiyetlerim:
Aranızdan ayrılığım çok yakın, / Hak yolundan çıkmayın, aman sakın.
Bana imanı olanlar dinleyin, / Mevlanın fermanını siz belleyin.
İki muhkem şey bırakırım size; / Haşre dek rehber olur, bunlar size.
Birisi Allah’ımın Kuran’ıdır, / Öbürü evladımın ikânıdır.
İşte aldım ben Ali’yi yanıma, / Son sözü tekrarlarım ihvanıma.
Canla – başla siz Ali’ye sarılın, / Böylelikle Hak yoluna doğrulun.
Ben kimin mevlası olduysam heman, / Ali mevlasıdır, onun her zaman.
Kim beni severse sever Ali’yi, / Ayrı bilmez Nebi ile Veli’yi.
Kim Ali’ye düşman olursa heman, / O benim de düşmanımdır her zaman.
Sonra dedi ol Muhammed Mustafa: / Ey sahabem, eyleyin ahde vefa.
Sonra kaldırdı elin Fahr-i Cihan, / Dedi: Ya Rab şahit ol, Sen de heman.
Sen de sev Rabbim Ali’yi seveni, / Sevme Sen de Ali’yi sevmeyeni.
Düşman ol Sen de Ali düşmanına, / Yardım eyle Ali’nin yârânına.
Her kim Ali’den kaçarsa ey Huda, / Onu benden daima eyle cüdâ.
Kim hakaret eylerse bu Ali’ye, / Ya husmet eylese ol Veli’ye.
Sen iki cihanda onu kıl hakir, / Bu duamı müstecap et ya Kadir!
İşitince hep sahabe bu sözü, / Vecde geldi, güldü hepsinin yüzü.

Ali YERAL
EHDAV Yön. Kur. Bşk.
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Re: GADÎR-İ HUM GÜNÜ EN FAZİLETLİ BAYRAM GÜNÜDÜR

Mesaj gönderen Hasan Akça »

Aşura nasıl yaygınlaşıyorsa Gadir bayramıda yaygınlaşacak bu sene daha çok yoğun olarak kutlandı bu genişleme herkesi ve herşeyi içine alarak ilerler kimöse bundan kaçamaz
Cevapla

“ Alevilikte Özel Gün ve Geceler” sayfasına dön