Ömerin Ümmü gülsüm ile evlenmesi

3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Ömerin Ümmü gülsüm ile evlenmesi

Mesaj gönderen 3nokta »

Hiç şüphesiz Hz. Ali'nin kendisinden önceki halifelerle ihtilafı olmadığı ve onlarla özellikle ikinci halife hiçbir sorununun omadığı gibi konularda sürekli olarak örnek gösterilen şey ikinci halifenin Hz. Ali'nin damadı olduğu iddiasıdır. Konunun aydınlanması için aşağıda Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA'nın Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın ikinci kızları olan Hz. Ümmü Gülsüm’ün şehadetimsi ölüm yıl dönümü münasebeti ile Ehlibeyt (a.s) tarihi araştırmacısı ve güçlü vaiz Hüccetü’l İslam ve’l Müslim’in üstat Abdul Hüseyin Bendani Nişaburi ile yapılan röportajı sizlere sunuyoruz:

ABNA: Hz. Ümmü Gülsüm (s.a) hangi tarihte dünyaya geldi?

— Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Takiyeyi gerektiren sorunlar ve yeterli imkânların olmamasından dolayı Şiaların elinde, Hz. Ümmü Güslüm’ün doğum tarihi hakkında güvenilir bir belge bulunmamakta ve Hz. Ümmü Gülsüm’ün (s.a) doğum tarihi net olarak bilinmemektedir. Bu sıkıntı dördüncü imamın (a.s) doğum günü için de geçerlidir. Yani İmam Zeynel Abidin Seccad’ın (a.s) doğum tarihi hakkında 13’e yakın ve belki daha fazla görüş bulunmaktadır. Hz. İmam Seccad (a.s), masum bir imam olmasına rağmen doğum tarihi hakkında bu kadar çok görüş vardır. Hz. Ümmü Gülsüm’ün doğum tarihinin tam olarak bilinmemesi buna binaen normaldir.

ABNA: Neden bazı seçkin büyük insanların doğum tarihleri belirsizdir?

— Bazı Tahir imamların (a.s) ve çocuklarının veladet günlerinin kesin zamanının belirsiz olmasının delilleri üç kategoriye ayrılabilir:

1. Baskınlığın Etkisi Altında Kalmaları

Hz. Ümmü Gülsüm (s.a), Hz. Zeyneb’in (s.a) küçük kız kardeş olması, Seyyid-i Şühade Hz. Hüseyin’in (a.s) vasisi olması, konuşma ve hutbeleri, imamın naibesi olması, Kerbela’daki kahramanlıkları… Nedeniyle etkisi birazcık hissedilmemiş ve bunların altında kalmıştır. Örneğin Hz. Zeynep (s.a) hakkında 70’in üzerinde kitap bulunmakta, ancak Hz. Ümmü Gülsüm (s.a) hakkında 8 ya da 9 tane kitap bulunmaktadır.

Örneğin Hz. Ümmü’l Benin’in (s.a) Hz. Ebu’l Fadlı’l Abbas (a.s) dışında üç tane seçkin ve değerli oğlu daha vardı, ancak Hz. Abbas’ın (a.s) nuraniyeti onlara baskın çıkmış ve onları geri planda bırakmıştır.
Aynı konu, Hz. Ebu’l Fadl’ın (a.s) kendi karakter ve şahsiyet boyutunda de geçerlidir. Yani Hz. Ebu’l Fadl’ın (a.s) şecaat, kahramanlık, yiğitlik, sancaktar olması, vefalı olması gibi sıfatları çok etkileyici ve belirgin olduğundan bunlar, öteki karakteristik özelliklerini bastırmış ve geri plana itmiştir. Halbuki onun hakkında “Kane fakihen ve alimen”, yani o, alim ve fakih birisiydi. “Kane fakihen ve zahiden”, yani dünyadan el çeken zahit bir alimdi. “Beyn Ayniye Eseru’s Sucud”, yani iki gözünün arası (anlında) secde izi vardı. Ancak bu büyük özellikleri, kahramanlıkları ve yiğitliğinin baskınlığı altında kalarak belirgin olmamıştır.

2. Şia Belgelerinin Kaybolması

Çok sayıda Şia’ya ait belgeler kütüphanelerde çıkan yangınlar nedeniyle elimize ulaşmamıştır. Şialara ait Bağdat’ta bulunan kütüphane, Rey ve Nişabur’da bulunan kütüphaneler gibi. Tarihi kayıtlara göre o zamanlar 32 tane olan üniversitenin 23’ü Nişabur’da bulunmaktaymış. Moğollar Nişabur’a saldırdıklarında komutanları şöyle sormuş: “Hamamların suyu neyle ısınır? Onlarda “Odunla” demişler. Ancak o, hamam sularının bir hafta boyunca kütüphanelerde bulunan kitaplarla ısınma emrini vermiş! Şimdi bunca kitap arasında ne kadar Şia kitabının yandığını bir düşünün.

3. Ehlibeyt’in (a.s) Mazlumluğu

İslam düşmanlarının her zaman asli ilkesi Ehlibeyt’in (a.s) ad ve sanlarını ortadan kaldırmak olmuştur. Örneğin Hz. İmam Hüseyin’in (a.s) kabri şerifleri yaklaşık olarak 13 defa yıkılmıştır! Halbuki o, Resulullah’ın reyhanesi ve masum bir imamdır. Nerde kaldı kız kardeşinin ad ve sanın kalması?!
(Abbasi halifesi) Mütevekkil, hükümeti döneminde 70 bin İmam Hüseyin (a.s) ziyaretçisini yol üzerinde öldürdü! Bunlar zindanlarda öldürdüklerinin dışındadır. (Şiaların) ellerini kesiyordu. Ellerini bileklerden yahut kollarını kökünden kesiyordu!

Tüm bu yaşananlardan dolayı, eğer birisinin Ehlibeyt (a.s) hakkında bir konusu olsa bile onu saklardı. Onların doğum tarihlerini bilmek bu koşullar altında mümkün olur mu?

Örneğin “Merhum Şehid-i Sani” (İkinci şehit) Mekke’de Mescid-i Haram’da dört mezhebin fıkıh dersini vermekteydi, ancak takiyeden dolayı fıkıh dersini dört ehli sünnet mezhebi esasına göre vermekteydi! Veyahut “Merhum Kuleyni”nin Usul-u Kafi kitabını yazması tam 20 yıl sürmüştür. Şimdi Şia ve Şiilerin ne kadar baskı ve sıkıyönetim altında yaşadıkları ortaya çıkmaktadır.



ABNA: Öyleyse yaşanan tüm bu sıkıntılar altında, bu bilgilere ulaşmak bile oldukça büyük bir iş olsa gerek.

— Evet, Ehlibeyt’in (a.s) doğum tarihleri daha çok keramet yoluyla bizlere ulaşmıştır. Yahut sine be sine nakledilerek büyük zahmetlerle kitaplara kaydedilmiştir.

Ehlibeyt’in (a.s) mazlumluğu konusunda Kerbela olayına bir bakınız. Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Bizim büyüklerimizi ve erkeklerimizi öldürdüler ve geri kalanlarımızı Şam’a götürdüler.” İmam’ın (a.s) buradaki maksadı onların Şam’a götürülerek müşahede altında tutulması değildir. Bilakis (Yezit ve avenesinin) meclislerinde eğlence olmaları için Şam’a götürüldüklerini kast etmektedir! Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s) ülkenin önde gelen 400 askeri ve sivil liderlerinin, dansöz kadınların ve cellatların hepsinin oraya geldiğini söylemektedir. Esirleri Kerbela’dan Şam’a ad ve sanlarının yok olması için öldürmek amacıyla götürmüşlerdi. Yezit ve Muaviye açıkça ve aleni bir şekilde “Defnen, defnen” diyorlardı. Yani bu ikisi açıkça “Eşhedu enne Muhammeden Resulullah” sözünü onlardan hiçbir eser geride kalmayacak şekilde defnedeceğiz diyorlardı!

ABNA: Şia Muhaddisleri Ve Ravilerinin Çektikleri Onca Acı Ve Istıraplar.

- Evet, örneğin “İbn Ebu Amir” Şiaların isimlerini vermesi için ne kadar çok hapse atılmış ve işkence görmüştür!! Kız kardeşi, kitaplarının hepsini toplamış ve bir tabuta koymuştur. Tabutu katranla kapatmıştır. Daha sonra Şialardan bu aileden birisi ölmüşçesine bu tabutu hurmalıklara götürerek defnetmelerini istemiştir. Ancak buna rağmen İbn Ebu Amir’in kız kardeşi bununla yetinmemiş, tabut defnedildikten sonra tabutun defnedildiği yerin üzerine sebze ekmiştir. Böylelikle yıllar sonra İbn Ebu Amir, hapisten çıkmış ve kitaplarla dolu tabutu çıkarmıştır. İbn Ebu Amir’in bu fedakârlığı az bir şey değildir.

Eğer “Vesailu’ş Şia” kitabına bakarsanız “An İbn Ebi Amir” (İbn Ebu Amir’den) nakledilen hadislerin ne kadar çok olduğunu görürsünüz. Hadisler ve rivayetler bu koşullar altında ve büyük zahmetlerle bizlere ulaşmıştır.

Dolayısıyla bu üç sebepten dolayı bir çok Ehlibeyt İmamının (a.s) ve evlatlarının doğum tarihleri ya belirsiz olarak ya da farklı görüşlerle elimize ulaşmıştır. Hz. Ümmü Gülsüm’ün (s.a) doğum tarihi de bunlardan birisidir.

ABNA: Hz. Ümmü Gülsüm’ün (s.a) yaşamıyla ilgili olarak en çok tartışmalı konulardan birisi Hz. Ümmü Gülsüm’ün (s.a) ikinci halife Ömer ibn Hattab’la evlilikleri konusudur. Bir grup, bu nakli doğru kabul etmemekte ve tarihin tahrife uğratıldığını ileri sürmekte, bir grupta bu naklin doğru olduğuna inanmaktadır. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

— Şia büyüklerine göre, Hz. Ümmü Gülsüm’ün (s.a) eşi, Caffer-i Tayyar diye ünlü olan Hz. Cafer ibn Ebu Talib’in oğlu “Avn b. Caffer-i Tayyar”dır. Hz. Zeyneb’in (s.a) eşinin “Abdullah ibn Caffer-i Tayyar” olduğu gibi. (Yani iki kız kardeş iki erkek kardeşle evlenmiştir) Ayrıca, o dönemlerde Haşimilerin Haşimilerle evlilikleri adettendi. Şu anda bile seyyit olanların çoğunluğu bu şekilde evlenmektedir. (İran, Irak, Lübnan) dışında Afganistan ve Pakistan’da bile az çok sayıda seyyid bulunmaktadır. Onlar da seyyid olmayanlarla akrabalık bağı kurmamaktadırlar.

Sonuç olarak iki amca kızı ile iki amca oğlu evlilik yapmıştır. Abdullah İbn Cafer, Hz. Zeynep’le (s.a) ve Avn İbn Cafer’de Hz. Ümmü Gülsüm’le (s.a) evlenmiştir. Avn İbn Cafer de Kerbela hadisesinde şehit olmuştur.

ABNA: Öyleyse Hz. Ümmü Gülsüm’ün (s.a) ikinci halife ile evliliği nereden kaynaklanmış ve bu kadar ünlenmiştir?

— Hz. Ümmü Gülsüm’ün (s.a) ikinci halife ile evlendikleri şüphesi Hz. Fatıma’nın (s.a) evine saldırılarak evin ateşe verilmesiyle başlamıştır. Zira evin ateşe verilmesi hadisesinden sonra, halifenin meşruiyeti sönük kalmıştır. Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) evinin yakılması Müslümanların anlında utanç verici bir leke olmuştur. Dolayısıyla devlet yönetimi, halkın Hz. Zehra’nın (s.a) gece defnedilmesinin sebebini anlamak üzere olduklarının farkına varmışlardır.

Kunduzi’nin “El Meveddet”; İbn Abdulbirr’in “İstiab”; İbn Kuteybe’nin “El Maarif” … kitaplarında Hz. Fatımatu’z Zehra’nın (s.a) onlara şöyle buyurduklarını nakletmişlerdir: “Allah ve meleklerini tanık tutuyorum ki sizler beni incittiniz ve benim razılığımı kazanmadınız. Allah’a andolsun ki babamın mahzarında sizleri şikayet edeceğim.

Hatta Hıristiyan bilim adamları ve tarihçilerinden birisi şöyle sormaktadır: “Eğer Sadrı İslam döneminde ihtilaflar yok idiyse, öyleyse neden siz Müslümanların Peygamberinin kızının kabrinin yeri belli değildir? Öyleyse neden benim cenazeme katılmanızı ve bana namaz kılmanızı istemiyorum demiştir?

Dolayısıyla (hilafet) onlar, böyle bir belaya düştüklerini gördüklerinden Hz. Ali’nin eviyle bir bağ kurmaları gerektiğini düşünmüş ve meselen bu söz ve lafların ortadan kalkması için Halife Hz. Zehra’nın (s.a) damadı idi gibi sözler çıkarmışlardır. Bu esas üzerine insanlar da bunların arasında hiçbir ihtilaf yokmuş, fakat ailevi sürtüşmeler olmuş diyeceklerdi!



ABNA: Hz. Ümmü Gülsüm (s.a) ile Ömer İbn Hattab’ın evliliklerinin doğru olmadığı konusu Ehli sünnet kaynaklarında da geçmiş midir?

— Evet, oldukça çoktur. Allame Emini’nin oğlu “Doktor Muhammed Emini Necefi”, “Emevi ve Abbasi devletlerinin Ömer ve Hz. Ümmü Gülsüm’ün (s.a) evlilik konusunu uydurarak yaymalarının nedeni” adlı kitabında ikinci halife Ömer ibn Hattab’ın yaşam boyunca sergilediği tüm davranış ve tutumu hakkında Ehli sünnet kitaplarından 1214 belge yayınlamıştır. Bu kitap, ikinci halifenin yaşamını en ince ayrıntılarına kadar Ehli sünnet kaynaklarını baz alarak incelmiştir.

İbn Saad, “Tabakat” adlı kitabının 3. Cilt, 183. Sayfasında, İbn Hişam, “Es Siyretu’n Nebeviyye” adlı kitabının 3. Cilt, 791. Sayfasında ve Tarihi Taberi’nin 3. Cilt 269. Sayfasında ikinci halifenin 14 eşinin olduğu ve eşlerinden birinin adının “Ümmü Gülsüm Binti Carul Hazai’nin (Carul Hazai’nin kızı Ümmü Gülsüm) olduğu kayıtlıdır. Evet, doğrudur onun Ümmü Gülsüm adlı bir eşi vardı, ancak Ümmü Gülsüm Fatımatu’z Zehra (s.a) değildi. Dolayısıyla şu anda bile bazı ehli sünnet mollaları onun Hz. Ümmü Gülsüm’le (s.a) evliliklerinin yalan olduğunu söylemektedirler.

Bunların dışında, bir çok Şia uleması tarihi belgelerle bu konuyu reddetmişlerdir. Örneğin: Seyyid Muhammed Ali Halu, “Keşfu’l Basar an zevacı Ümmü Gülsüm min Ömer” adlı kitabında; “Said Davudi, “Mesaili Sual ber engiz der tarihi islam” adlı kitabında; Kelbu’l Abbas Muhammed Ali, “Ümmü Gülsüm’ün evlilik iftirası, yalandan Öte!!” adlı kitabında; Seyyid Nasır Hüseyin Lekhenevi (Hindistanlıdır) “Efhamu’l İda ve’l Hasmu fi nefyi akdi Ümmü Gülsüm” adlı kitabında; “Ali Muhammed Duhayır, “Ümmü Gülsüm binti Emirü’l Müminin Ali (a.s) (Beyrut baskısı) kitabında; Seyyid Murtaza Alemu’l Huda, “İnkahu Emire’l Mümin’in ibnetuhu min Ömer” adlı kitabında ve Seyyid Cafer Murtaza Amuli, “Zalemetu Ümmü Gülsüm” adlı kitabında (bu konu delilleriyle reddedilmiştir.)

Elbette, Ömer’in bu aile ile bir bağ kurmak için elçiler gönderdiği tarihte geçmiştir, ancak çeşitli tarihi ve gayri tarihi delillerle bu nakiller doğru değildir.



ABNA: Örneğin hangi delillerle?

— Örneğin bu evliliğin akli ve rasyonel olup olmadığı, İbn Cavzi, “El Muntezim” adlı kitabının 4. Cilt, 237. Sayfasında ve “Zahairu’l Ukabe” kitabında ve İbn Saad, “Tabakat” adlı kitabının 8. Cildi, 463. Sayfasında Hz. Zehra’nın (s.a) şehit olduğunda Ümmü Gülsüm’ün henüz 4 yaşında olduğu yazılıdır. Hz. Sıddıka’nın (s.a) şehadetinden sonra iki küsur yıl Ebu Bekir’in hilafeti sürdü. Sonra Ömer’in sırası geldi. Dolayısıyla Hz. Ümmü Gülsüm’ün (s.a) istendiği sırada yedi veya sekiz yaşında olması gerekir. Halbuki ikinci halife 60 yaşındaydı.

Dolayısıyla Abdurrezzak, “Musannif” adlı kitabının 6. Cildi 163. Sayfasında Hz. Ümmü Gülsüm’ün akdi okunduğu sırada çocuklarla oyun oynamakla meşgul olduğunu yazmıştır!
Şimdi siz bu soruya cevap verin: yedi veya sekiz yaşında olan bir kızın babası, 60 yaşındaki birisine kızını verir mi? Hem de o kişi Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) ve Peygamberin ilim ve hikmet kapısı?!
Bunların dışında, Ehli sünnet kitapları ikinci halifenin – özellikle kadınlara karşı - huşunet ve sertlikleriyle doludur. Acaba Hz. Ali (a.s), ikinci halifenin bu ahlak ve ruhiyatını bile bile daha çocuk ve ergenlik çağına girmemiş olan kızını ikinci halifeye verir mi?



ABNA: Bazıları o dönemlerde yaşlılarla küçük yaştaki kızların evliliklerinin adet olduklarını söylemektedirler.

— Tam tersi ikinci halifenin siyre ve yaşamı buna aykırıdır. Bu da buna ayrı bir delildir. İbn Kuteybe, “Garibu’l Hadis” kitabının 1. Cilt, 266. Sayfasında, İbn Ebi’l Hadid, “Şerh-i Nehcü’l Belağa” kitabının 12. Cilt, 163. Sayfasında, Keraçi, Kenzu’l Ummal kitabının 16. Cilt, 499. Sayfasında ve Tarihi Medene-i Münevvere kitabının 2. Cilt, 769. Sayfasında Ömer İbn Hattab’ın insanlara Allah’tan korkmalarını ve kendi yaşıtlarıyla evlenmeleri tavsiyesinde bulunduğunu yazmışlardır. Ayrıca, kızlara yaşlılarla evlenmemelerini öğütlediğini yazmışlardır.

Öyleyse Ehli Sünnetin halifesi nasıl olurda kendisi kendi sözünü çiğnemiş olur?

ABNA: Evlilik konusunu kabul edenlerin görüşüne göre bu evlilik, Ömer’in Hz. Ali’yi tehdit etmesinden kaynaklanmıştır. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

— Usul-u Kafi kitabının 5. Cilt, 346. Sayfasında İmam Cafer Sadık’tan (a.s) şöyle bir hadis nakledilmektedir: Müminlerin Emiri (a.s) Hz. Ümmü Gülsüm’ü isteyenlerin isteğini kabul etmeyişinin ardından, Ömer İbn Hattab, İbn Abbas’a şöyle söyledi: Allah’a andolsun ki zemzem kuyusunu dolduracağım ve sizin aileniz için hiçbir fazilet geride bırakmayacak ve hepsini yok edeceğim. Ali, hırsızlık yapmış diye iki şahit getireceğim ve onun ellerini keseceğim!

İbn Abbas, korkarak Hz. Ali’nin yanına gider ve konuşmaları kendisine anlatır. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s) ona şöyle söylemesini ister: “O sarı gömlek henüz duruyor. Eğer bu işleri yaparsa bende o sarı gömleği giyerim.

Hz. Ali (a.s) o sarı gömleği savaştığı dönemlerde giyerdi. Dolayısıyla Hz. Fatıma’nın (s.a) kabrini açıp naaşını çıkarmak istediklerinde Hz. Ali (a.s) sarı gömleğini giymiş ve Zülfikar’ını alarak yıkık duvarın üzerinde durmuştu. Sahabeler’den birisi bu sahneyi gördüğünde şunları söylemişti: “Peygamber (s.a.a) “Ali sarı gömleğini giyip, yıkık duvarın üzerinde durduğu vakit ondan korkun” diye buyurmuştur.

Yani Hz. Ali (a.s) diyor ki ben artık burada sessiz kalma emriyle mükellef değilim. Eve saldırıldığı sırada ben sessiz kalmakla görevliydim. İbn Abbas, Hz. Ali’nin (a.s) bu mesajını ikinci halife Ömer’e ulaştırdı. Ve o bu şekilde arzusuna kavuşamayacağını anladı.

Ebu’l Kasım Kufi, “El İstiğase” kitabının 1. Cilt, 78. Sayfasında, Beyhaki; “Süneni Kubra” kitabının 10. Cilt, 144. Sayfasında; Beyzavi, “Es Sıratu’l Mustakim” kitabının 3. Cilt, 130 sayfasında bu olayın benzerini çeşitli tariklerle yazmışlardır. Dolayısıyla bu bile böyle bir evliliğin doğru olmadığını ispatlamaktadır.

ABNA: Şüpheler oluşturarak diyorlar ki bu konular gündeme getirilmemelidir; hâlbuki Vahhabi- Selefiler milyonluk tirajlarla böyle bir evliliğin olduğunu yazan kitapları yayarak Ehlibeyt’e (a.s) karşı yapılan zulümlerin gerçeği yansıtmadığı imajını vermeye çalışılmaktadır!

— Makam-ı Muazzamı Rehberi Ayetullah İmam Hamaney’in buyurduğu gibi: Bizler ehli sünnetle vahdet içindeyiz, ancak bundan kendi inançlarımızdan el çektiğimiz yahut tarihi hakikatleri inkâr edeceğimiz anlamı çıkartılmamalıdır.

Bizlerin, hiçbir dine, mezhebe yahut şahsa hakaret kastımız yoktur ve maazallah tefrika çıkarma niyetinde de değiliz. Bu anlatılan konuların tamamı tarihtir. Bizler, onların kendi kitaplarını yan yana koyarak onlardan netice çıkartmaktayız.

ABNA: Acaba Hz. Ümmü Gülsüm (s.a) Kerbela vakıasında bulunmuş ve esaret kervanına katılmış mıdır?

— Evet, Hz. Ümmü Gülsüm (s.a) Kerbela faciasından sonra, Hz. Zeynep’le (s.a) her an beraber olmuştur. O da yol boyunca defalarca hutbeler okumuştur. Kufe’de, Balebek’te, Saybur’da, Nusaybin’de konuşmalar yapmıştır. Aynı şekilde Şam kapılarına geldiğinde, kırbaç hadisesi ve diğer olaylarda da yer almıştır.

Hz. Ümmü Gülsüm’ün (s.a) Kufe’de okuduğu hutbe kargaşalara neden olmuştur. Kufe halkı ekmek ve hurmalarını getirerek çocuklar arasında paylaştırdıklarında, Hz. Ümmü Gülsüm gelerek çocukların ağızlarından ekmek ve hurmaları çıkararak bizleri tanımıyor musunuz? Bizlere sadaka vermenin haram olduğunu bilmiyor musunuz? Diyerek buna tepki göstermiştir.

Kafile, Erbain günü Kerbela’ya geri döndüğünde Hz. Zeynep (s.a) kardeşinin (a.s) kabrinin başucunda o kadar çok ağlamıştır ki kendisinde geçmiştir. Hz. Ümmü Gülsüm’de (s.a) aynı şekilde olmuştur. Hz. Zeynep (s.a) mersiye okuyarak kendisine vuruyor ve bayılıyordu. Sonra Hz. Ümmü Gülsüm (s.a) kalkarak mersiye okumuş ve kendisinden geçmiştir. Yani her yerde ve hadisede Hz. Zeynep’le (s.a) birlikte olmuştur.

Hz. Ümmü Gülsüm (s.a), her yerde Hz. Zeynep’e (s.a) saygı göstermiş ve ondan önce bir adım bile atmamıştır. Hatta ondan önce söze bile başlamamıştır. Ama her nerede Hz. Zeynep (s.a) kendisinde geçtiyse o da onun peşi sıra kendisinden geçmiştir.

Hz. Ümmü’l Benin’in (s.a) evinde kadınlar kendi aralarında ilk yas meclisini tuttuklarında Kerbela vakıası anlatıldığında Hz. Zeynep (s.a) bayılmış, onun yerine Hz. Ümmü Gülsüm ayağa kalkmıştır.

ABNA: Hz. Ümmü Gülsüm’ün (s.a) vefatı ne zaman gerçekleşmiştir?

— Reyahinu’ş Şeriat” kitabının 3. Cilt, 256. Sayfasında Allah’ın Hz. Zeyneb’e (s.a) verdiği sabırdan yoksun olan Hz. Ümmü Gülsüm’ün Kerbela seferinden Medine’ye döndükten sonra Kerbela ve sonrasında yaşanan acı hadiselere daha fazla dayanamayarak orada şehit olduğu yazmaktadır.

ABNA: Bize ayırdığınız vakit için size teşekkür ediyoruz.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
beyazgül12
Mesajlar: 1390
Kayıt: 26 Haz 2014, 15:36

Re: Ömerin Ümmü gülsüm ile evlenmesi

Mesaj gönderen beyazgül12 »

Durum açıklığa kavuştuğuna göre; böyle asılsız bir başlığı ve böyle asılsız bir konuyu önceden formun hangi bölümündeyse aynı yere geri koymanın bir yolu yok mu ? Bence bizim gündemimiz böyle asılsız konular olmamalı..Kendi içimizde bunca sorunla karşı karşıya iken.....
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Ömerin Ümmü gülsüm ile evlenmesi

Mesaj gönderen 3nokta »

Bu da konuyla ilgili bir başka makale. Bu tür konuların yanıtlanmasında sorun yok. Canlarımız eğer bu tür konularla karşılaşırlarsa bunların yanıtlarını bu formumda bulabilmeliler. Buyrun:
SORU : Sunniler İmam ali a.s. Kizini halife ömerle evlendirdigini soyluyorlar dogru mu ?
Cevap: Ehli sünnet tarafından
özellikle son yıllarda yaygın olarak
ikinci halife Ömer’le Hz. Ali ve Hz.
Fatıma’nın kızı Ümmü Gülsüm’ün
evlilikleri konusu gündeme
getirilmektedir. Ehli sünnet ve
selefiler, bu evlilikten bir çok
yönüyle istifade etmektedirler.
Örneğin bu evliliğin ispatıyla Hz.
Ali (a.s) ile halifeler arasında
samimi ilişkilerin olduğunu, Hz.
Fatıma’nın (s.a) şehadetini,
hilafetin gasp edilmesini… inkar
etmeğe kalkmaktadırlar!
Dolayısıyla bu şüphe oldukça
önem arz etmekte olup Şiaların
inanç ve itikadıyla sıkı bir ilinti
içindedir. Bundan dolayı doğru,
dakik, delilli ve makul bir şekilde
konunun incelenmesi
gerekmektedir.
Şu ana kadar Şia alim ve
düşünürleri bu şüpheye çeşitli
cevaplar vermişlerdir. Bunların
hepsi yerinde doğru ve sahihtir.
Örneğin Raziyuddin Hilli, Allame
Mukarrem, Allame Bakır Şerifu’l
Kureşi… gibi alimler Hz. Fatımatu’z
Zehra’nın (s.a) Ümmü Gülsüm
adıyla bir kızlarının olmadığını
savunmuş ve sağlam deliller
ortaya koymuşlardır. Bizler, bu
makalede ilk olarak bu görüşü ele
alacağız.
Bazıları ise bu evlilik hakkında
nakledilen rivayetler arasındaki
tearuzun Ehli sünnetin iddiasını
çürüttüğünü ortaya
koymuşlardır. Örneğin: Şeyh
Müfit, “El- Mesailu’l Ukberiye” ve
“El-Mesailu’l Serviyye” adlı değerli
risalelerinde, Seyyid Nasır Hüseyin
El-Hindi, “İfhamu’l A’edai ve’l
Husum” kitabında Ayetullah
Milani…
Bizde bu makalede rivayetlerdeki
tearuzlara değinerek Ehli sünnet
kitaplarından deliller getireceğiz.
Seyyid Murtaza ve bir grup başka
alim ise bu evliliğin Ömer’in
zorbalığı ve tehditleriyle
gerçekleştiğini dile getirmişlerdir.
Bir grup Ehli sünnet ve Şia alimi
ise böyle bir evliliğin yaşandığını
ancak iddia edildiği gibi Ümmü
Gülsüm’ün Hz. Ali’nin değil de Ebu
Bekir’in kızı olduğunu dile
getirmişlerdir. Örneğin Sahihi
Müslim’in en önemli şarihi olan
ünlü Sünni alimi Yahya b. Şeref
Nevevi, “Tehzibu’l Esma” adlı
kitabında bu konuyu dile
getirmiştir. Ayetullah Necefi
Mereşi ise “İhkaku’l Hak”
kitabının şerhinde bu konuyu
tasrih etmiştir. İlerleyen
bölümlerde bu görüş de ela
alınacaktır.
Öyle anlaşılıyor ki bu cevaplar
içinde verilen en son cevap daha
doyurucu ve kamildir. Nedeni ise
bir taraftan ehli sünnet
kitaplarındaki Hz. Ali’nin kızıyla
Ömer’in evliliğini ispat eden
rivayetlerdeki açıklanması
mümkün olmayan ve
güvenilemeyecek çelişkiler,
tearuzlar ve senet zaafları; öte
yandan hiçbir Şia kitabında Hz.
Ali’nin kızı Ümmü Gülsüm’ün Hz.
Fatıma’dan olduğu sabit değildir.
Tam tersi Hz. Ali’nin evinde
yaşayan Ümmü Gülsüm adındaki
kızın evliliği sabittir. (Hz. Ali, Ebu
Bekir’in eşiyle evlenmiş ve
çocukları onun evinde
büyümüştür. Örneğin
Muhammed, Ebu Bekir’in oğludur,
ancak Hz. Ali tarafından
yetiştirildiği için Hz. Ali’ye tabi
olmuş ve onun oğlu olarak
anılmıştır…)
Ehli sünnetin en önemli
alimlerinden olup, Sahihi Müslim’e
şerh yazan ve Şafii mezhebinin
en önemli fıkıh kitabını kaleme
alan İmam Nevevi gibi bir alimin
bunu itiraf etmesi bu görüşü
takviye etmektedir.
Ayrıca eğer hem bu evlilik iddia
edildiği gibi gerçekleşmişse de
bundan Hz. Ali ile Ömer arasında
bir dostluk ve samimiyet
ispatlanamaz. Zira bu izdivaç
Ömer’e bir fazilet kazandırmadığı
gibi ona bir kara lekedir. Çünkü
bu evlilik konusunda nakledilen
rivayetlere baktığımızda
insandaki ar damaları çatlamakta
onurlu ve gayretli insanlardaki
haya, namus ve şeref duygusunu
parçalamaktadır. Bu konuyu
ilerleyen bölümlerde ele alacağız.
Şimdi yukarıda zikrettiğimiz
görüşleri tek tek ele alacak ve her
birini inceleyeceğiz.
BİRİNCİ EKSEN: ÜMMÜ GÜLSÜM
ADINDA BİRİSİ HİÇBİR ZAMAN
OLMADI
Bir grup Şii araştırmacısı ve
alimine göre Hz. Ali’nin (a.s) Hz.
Zeynep dışında Hz. Fatıma’dan
kızı olmadı. Gerçekte Hz.
Fatıma’dan sadece Hz Zeynep
dünyaya geldi.
Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın
evliliğinden kaç çocuğun dünyaya
geldiği konusu hakkında yazılan
kitaplarda beş tane geçmiştir.
Yani Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, anne
karnında şehit edilen Hz. Muhsin,
Hz. Zeynep ve Ümmü gülsüm.
Gelen rivayetlerde ise bazen
Zeynep bazen de Ümmü Gülsüm
adı geçmiştir. Gelen rivayetler bu
şekilde olunca beş tane çocuk
olduğu ortaya çıkmaktadır. Ama
burada büyük bir gaflet
edilmiştir. O da şudur ki Hz.
Zeyneb’in künyesinin adı Ümmü
Gülsüm’dür. Bu konu (Ümmü
Gülsüm’ün Hz. Zeyneb’in künyesi
olduğu) bir çok Şia kitabında dile
getirilmiştir.
BU GÖRÜŞÜ ONAYLAYAN Şİİ
ALİMLERİ
Hicri sekizinci asırda yaşamış
ünlü Şii alimlerinden Raziyuddin
Hilli, Hz. Ali’nin çocukları hakkında
şunları yazmaktadır: “Hz. Ali’nin
erkek ve kız olmak üzere toplam
27 çocuğu oldu. Hasan, Hüseyin,
künyesi Ümmü Gülsüm olan
Zeynep Peygamberin kızı Hz.
Fatıma’dan olmuştur… [1]
Ayetullah Necefi Mereşi ise şöyle
yazmaktadır: “Hz. Emire’l
Mümin’in Fatıma’dan olan
çocukları Hasan, Hüseyin, vefat
eden Muhsin ve Ümmü
Gülsüm’dür.” [2]
Asrımızın en ünlü tarih
yazarlarından Şia mezhebinin
iftiharlarından geçtiğimiz ay
kaybettiğimiz Allame Bakır Şerif
El- Kureşi, bu konu hakkında
şöyle yazmaktadır: “Sıddıka-i
Tahire’nin, Hz. Zeynep’ten başka
kız çocuğu yoktu. Künyesi Ümmü
Gülsüm’dü. Bazı araştırmacılarda
buna inanmaktadır. Her ne olursa
olsun bana göre Hz. Fatıma’nın
Ümmü Gülsüm diye bir kızı
yoktu.”[3]
BU GÖRÜŞÜ TEYİT EDEN EHLİ
SÜNNET ALİMLERİ
Bazı Ehli sünnet alimleri Hz.
Zehra’nın (s.a) dört veya üç
çocuğunun olduğunu ve bunlar
arasında Ümmü Gülsüm’ün adını
yazmamışlardır. Salihi Şami,
“Seblu’l Huda ve Er- Reşad” adlı
kitabında şöyle yazmaktadır: “Hz.
Ali’nin Hz. Fatıma’dan olan
çocukları: Hasan, Hüseyin,
Muhsin! Ve Zeynep’tir. Başka
eşlerinden bir çok çocukları
olmuştur.” [4]
Şahabuddin Kalyubi ise şöyle
yazmaktadır: Emire’l Müminin Hz.
Ali’nin üç çocuğu vardı. Celalettin
Suyuti de bu görüşü rivayet
etmiştir. [5]
Mısırlı alimlerden Şeyh
Muhammed Hızri de Hz.
Fatıma’nın çocuklarının üç tane
olduğunu yazmıştır. Kitabında şu
cümlelerle bunu beyan etmiştir:
“Hicretin ikinci yılında yirmi bir
yaşında olan Ali (a.s) ile on beş
yaşında olan Fatıma (a.s)
evlendiler. Bu evlilikten Hasan,
Hüseyin ve Zeynep dünyaya
geldi.” [6]
BU GÖRÜŞÜN DAYANAKLARI
Bu görüşün ispatı için bir çok
delil öne sürülebilir. Bunlardan
birkaçına değiniyoruz.
1. HİÇBİR SAHİH RİVAYETTE
ÜMMÜ GÜLSÜM VE ZEYNEP
ADLARI AYRI AYRI
ZİKREDİLMEMİŞTİR
Şia kaynaklarında sahih senetli
hiçbir rivayette Hz. Fatıma’nın
çocukları arasında Zeynep ve
Ümmü Gülsüm bir arada
zikredilmemiştir. Ya Zeynep adı
zikredilmiş veya Ümmü Gülsüm
adı.
Ve ayrıca hiçbir Şia kaynağında
İkinci Halife Ömer’in Hz.
Fatıma’nın kızı Ümmü Gülsüm’le
evlendiğine dair hiçbir sahih
senetli rivayet bulunmamaktadır.
Bilakis Hz. Ali’nin evinde Ümmü
Gülsüm adında bir kızın
varlığından bahsedilmiştir.
Hz. Ali’nin kızıyla Ömer’in evliliği
konusunda daha çok bazı
alimlerin kendi söz ve içtihatları
yer almıştır. Bununda hiçbir
değeri yoktur.
2. ABDULLAH B. CAFER KİMİNLE
EVLELİK YAPTI
Ehli sünnet, sahih senetle
naklettiği rivayette Abdullah b.
Cafer’in, Hz. Ali’nin bir kızıyla
evlendiğini bazı rivayetlerde bu
kızın adının Zeynep bazı
rivayetlerde ise Ümmü Gülsüm
olduğu geçmiştir.
Bazı ehli sünnet alimleri bu kızın
adının Zeynep olduğunu yazmış
bazı ehli sünnet alimleri de adının
Ümmü Gülsüm olduğunu
yazmıştır.
“Abdullah b. Cafer, bir zamanlar
Hz. Ali’nin eşi olan Mesut
Nehşeli’nın kızı Leyla ile Hz.
Resulullah’ın yadigarı Hz.
Fatıma’dan olan Hz. Ali’nin kızı
Ümmü Gülsüm’le aynı zamanda
evlendi.”[7] Bu rivayetin senedi
tam olarak sahihtir. İbni Hacer,
şöyle demiştir: Bu hadiste hiçbir
sorun yoktur. Hadisi Said b.
Mensur, sahih olarak nakletmiştir.
[8]
Ahmed b. Hambel’in oğlu da bu
kızın adının Ümmü Gülsüm
olduğuna inanmaktadır…
3. BİR İSİMLE İKİ HUTBE
Hz. Zeyneb’in Kerbela vakıasından
sonra Küfe ve Şam’da okuduğu
tarihi iki hutbesinde iki isimle
anılmıştır: “Hutbetu Ummu
Gülsüm binte Ali” ve “Hutbetu
Zeynep binte Ali”: “Ali’nin kızı
Ümmü Gülsüm’ün hutbesi” ve
“Ali’nin kızı Zeyneb’in hutbesi” Hz.
Zeyneb’in okuduğu hutbe ile Hz.
Ümmü Gülsüm’ün okuduğu
hutbelerin her ikisi de aynıdır…
4. ÜMMÜ GÜLSÜM’ÜM HZ. ZEHRA
İÇİN AĞLAMASI VE MATEM
TUTMASI
Hz. Fatıma (s.a) dünyadan
göçtüğünde Medine halkı her bir
ağızdan Hz. Fatıma için ağlıyor,
Beni Haşim kadınları ağlayarak
feryat ediyorlardı… Ümmü
Gülsüm ise üstünde Arap çarşafı
olduğu halde evden dışarı
çıkarak şöyle feryat ediyordu: “Ey
değerli ceddim! Ey Allah’ın resulü!
Şu anda seni kaybettim. Artık
hiçbir zaman seni
görmeyeceğim.” Medine halkı
toplanmış ve…[9]
Burada birkaç nokta dikkat
çekicidir:
1. Burada Hz. Hasan, Hz. Hüseyin
ve Hz. Ümmü Gülsüm’ün adı Hz.
Zehra için matem tutanlar
arasında geçmiştir. Hz. Zeyneb’in
adı geçmemiştir.
2. Ümmü Gülsüm’ün varlığını
iddia edenlerin görüşüne göre
Peygamber efendimiz daha
hayattayken dünyaya gelmişti. Ve
iki yıl kadar efendimizi görmüştü.
Ama rivayette görüldüğü gibi Hz.
Ümmü Gülsüm Arap çarşafı
giymiş ve o şekilde evden çıkarak
annesini kaybettiği için yas
tutmaktaydı. İki yaşındaki bir
küçük kız çocuğunun Arap
çarşafı giyerek o denli mersiye
okuması düşünülemez. Buradan
da anlaşıldığı gibi Ümmü
Gülsüm’den maksat Hz. Zeynep’tir.
5. HZ. EMİRE’L MÜMİNİN ALİ (A.S)
YARALANDIĞI GECE KİMİN
MİSAFİRİ İDİ?
Tarihte kayıtlı olduğu gibi Hz. Ali
(a.s) Ramazan ayı boyunca
çocuklarının birinin evinde
iftarını açmaktaydı. Bir gece
İmam Hasan’ın evinde bir gece
İmam Hüseyin’in evinde bir gece
Abdullah b. Cafer’in evinde (Hz.
Zeynep) şehadet gecesi de tarih
kitaplarının tanıklığına göre
Ümmü Gülsüm’ün evinde iftarını
açmıştı. Peki Ümmü Gülsüm kimin
eşiydi?
Şeyh Müfid, “El-İrşat” kitabında
şöyle yazmaktadır: “Ramazan ayı
geldiğinde Emire’l Müminin (a.s)
bir gece Hz. Hasan’ın evinde bir
gece Hz. Hüseyin’in evinde bir
gece Abdullah b. Cafer’in evinde
(Hz. Zeyneb’in eşi) evinde kalırdı.
Ve üç lokmadan fazla bir şey
yemezdi. Ramazan gecelerinden
bir gece kendisine neden az
yemek yediği sorulduğunda şöyle
buyurdular: “Allah’ın emri (yani
ölüm ve şehadeti kastederek)
beni kuşatacaktır ve Allah’la
görüşmeye aç karnına gitmek
istiyorum.” Bir iki gece
geçmemişti ki başına kılıç darbesi
aldı. [10]…
İmam Ali (a.s) tarihi kayıtlara göre
yaralandığı gece Ümmü
Gülsüm’ün evinde idi.
Rivayette de görüldüğü gibi Hz.
Ali (a.s) bir gece Hz. Hasan, bir
gece Hz. Hüseyin bir gecede
Abdullah bin Cafer’in evinde
kalırdı. Rivayette Ümmü
Gülsüm’den bahsedilmemiştir.
Başka rivayetlerde de Hz. İmam
yaralandığı gece Ümmü
Gülsüm’ün evinde idi. Bunlardan
da anlaşıldığı gibi Hz. Zeynep’le
Ümmü Gülsüm aynı kişilerdir.
6. ÜMMÜ GÜLSÜM HZ. ALİ’NİN EN
ÜSTÜN KIZIDIR
Dördüncü asırda yaşamış Şii
alimlerinden Gazi Numan Meğribi,
Hz. Emire’l Müminin’den bir
rivayet naklettikten sonra Ümmü
Gülsüm’ün Hz. Ali’nin en üstün
kızı olduğunu yazmaktadır: “Hz.
Ali (a.s) en üstün kızı olan Ümmü
Gülsüm’e seninle çok az
görüşüyoruz diye
buyurarak…” [11]
Halbuki hiç kuşku yok ki Akiletu’l
Haşimiye olan Hz. Zeynep, Hz.
Ali’nin en üstün kızıydı.
7. EHLİBEYT KADINLARINDAN
KİM KERBELA’DA ESİR DÜŞTÜ
Gazi Numani b. Muhammed,
Şerhihu’l Ahber kitabında
Kerbela’da esir düşenlerin
tamamının adını zikretmiştir. Bu
isimler arasında Hz. Zeyneb’in adı
geçmemektedir.
Halbuki tüm tarih kitaplarında Hz.
Zeyneb’in Kerbela
kahramanlarından biri olduğunu
yazmıştır. Buradan da
anlaşılmaktadır ki Hz. Zeynep’le
Ümmü Gülsüm aynı kişidir.
8. HZ. FATIMA’NIN MİRASI SADECE ÜMMÜ GÜLSÜM’E KALMIŞTIR
Hz. Fatıma (s.a) şehit olmadan
önce sadece Ümmü Gülsüm’e kız
çocuğu olarak miras bırakmıştır.
Buradan da anlaşılmaktadır ki Hz.
Zeynep’le Ümmü Gülsüm aynı
kişidir.
SONUÇ: Tüm bu anlatılanlar
ışığında Hz. Zehra’nın Ümmü
Gülsüm adında bir kızının olduğu
oldukça şüphelidir. Bilakis bir çok
rivayette de görüldüğü gibi Hz.
Zeynep’le Ümmü Gülsüm aynı
kişidir. Ümmü Gülsüm Hz.
Zeyneb’in künyesidir. Eğer Hz.
Zeynep’le Ümmü Gülsüm bir
kişiyse Ömer’le evlilikte geçersiz
ve anlamsız olacaktır. Çünkü
hiçbir kayıtlı eserde Hz. Zeyneb’in
Ömer’le evlendiği geçmemiştir.
Hz. Zeynep, herkesin bildiği gibi
Abdullah b. Cafer’le evlenmiş ve
onun eşi olarak kalmıştır.
İlerleyen bölümlerde öteki
cevapları da tek tek ele alacağız
ve ispatlayacağız ki böyle bir
evlilik kesinlikle tarihte
yaşanmamış ve sırf Ömer’i
aklamak için bazı sözde
Müslümanlar tarafından
uydurulduğunu ortaya koyacağız.
Devam edecek…
ABNA.İR
[1] - Hilli, Raziyuddin Ali b. Yusuf
El-Mutahhar, El-Adedu’l Kaviyye
lidefi’l Mehavifi’l Yevmiyye, s. 242.
[2] - Mereşi Necefi, Ayetullah
Seyyid Şahabuddin, Şerh İhkaku’l
Hak ve İzhaku’l Batıl, c. 30, s. 172.
[3] - El-Kureşi, Bakır Şerif, Hayatu
Seyyidetu’n Nisai Fatımatu’z Zehra
selamullahi aleyha, s. 219.
[4] - Es-Salihi Şami, Muhammed
bin Yusuf, Seblu’l Huda ve Er-
Reşad fi seyretu Hayru’l İbad, c.
11, s. 288.
[5] - El-Kalyubi, Şahabuddin
Ahmed b. Ahmed b. Selamet,
Haşiyetu Kalyubi ale şerhi
celaleddin El-Mahalli ale minhacu’t
Talibin, c. 3, s. 236.
[6] - Hızri, Şeyh Muhammed,
Nuru’l Yakin Fi Seyretu Seyyidu’l
Mürselin, c. 1, s. 111.
[7] - El-Askalani, Eş-Şafii, Ahmed b.
Ali b. Hacer Ebu’l Fadl, Fethul Bari
Şerhi Sahihi’l Buhari, c. 9, s. 155.
[8] - El-Horasani, Said b. Mensur,
Suneni Said b. Mensur, c. 1, s.
1011.
[9] - Nişaburi, Muhammed b. El-
Fetal, Ruzetu’l Vaizin, s. 152.
[10] - Şeyh Müfid, Muhammed b.
Muhammed Numan, El- İrşad, c. 1,
s. 14.
[11] - Et-Temimi El- Meğribi, Ebu
Hanife En-Numani b. Muhammed,
Şerhihu’l Ahber fi Fazailu’l
Eimmetu’l Ethar, c. 2, s. 452.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Pir Poygomber
Mesajlar: 130
Kayıt: 05 Şub 2014, 11:51

Re: Ömerin Ümmü gülsüm ile evlenmesi

Mesaj gönderen Pir Poygomber »

HZ Alinin ummu gulsum diye kizi olmamistir. Hz Alinin hicbir kiz cocugu olmamistir. Bunlar muaviye yalanlaridir!
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Ömerin Ümmü gülsüm ile evlenmesi

Mesaj gönderen 3nokta »

Zaten yukarıdaki makalede konu derinlemesine işleniyor.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“Ehlibeyt” sayfasına dön