Kur'an-ı Kerim ve Ehlibeyt

Cevapla
Mekzun
Mesajlar: 259
Kayıt: 09 Ağu 2010, 15:35

Kur'an-ı Kerim ve Ehlibeyt

Mesaj gönderen Mekzun »

KURAN-I KERİM VE EHLİBEYT

Yüce Allah, Hz. Muhammed’i (s.a.a.v.) nebi ve resullerin sonuncusu olarak insanların hidayetine gönderdi. Daha önce resullerine gönderdiği kutsal kitapların en sonuncusunu kendisine indirdi. Bütün kutsal kitapların ahkâmlarını Kur’an’da topladı. Bunun içindir ki Hz. Peygamberimizin yasası (şeriatı), Kıyamet Günü’ne kadar yüce olarak sürecektir.

Kur’an-ı Kerim Allah’ın hak kitabıdır. Bunda hiç kuşku yoktur. Yüce Allah, bu hak kitabı değiştirme, peygamberinin hadislerini saptırma salahiyetini kimseye vermemiştir. Kim ki bunu yaparsa ameli düşer ve kaybedenlerden olur.

Hadislerden açıkça anlıyoruz ki Hz. Peygamber, kendisinden sonra ümmetinde oluşacak bölünmelerin de, insanların birbirleriyle savaşacaklarının da bilgisine vakıftı. Buhari Sahihi’nin El Fiten (Fitneler) kitabında şöyle bir hadis nakledilmiştir:

“Abdullah ibnu Ebî Muleyke şöyle demiştir: Esma bintu Ebî Bekr söyledi ki, Peygamber şöyle buyurmuştur: "Ben (Kıyamet Günü’nde) havzımın başında benim yanıma gelecek olanları bek­lerim. Sonra benim yakınımda birtakım insanlar yakalanırlar. Ben:

— Onlar benim ümmetimdir, derim. Allah:

— Sen onların senden sonra dinlerinden arkalarına dönüp git­tiklerini bilmezsin, diye buyurur."

Abdullah ibn Ebî Muleyke:

— Allah'ım, bizler topuklarımız üzerinde arkamıza dönmekten yahut (dinimizde) fitnelere uğratılmaktan sana sığınırız, demiştir.”

Yine aynı kitapta şöyle bir hadis daha vardır:

Abdullah ibn Mesud dedi ki Peygamber şöyle buyurmuştur: “Ben sizin havuz başına ilk varan öncünüzüm. Yemin ol­sun orada sizden birtakım adamlar bana kaldırılıp gösterilecek, hat­ta ben onlara vermek üzere elimi uzatırım ki, bu sırada onlar çekilip benden uzaklaştırılırlar. Ben:

— Ey Rabbim! Onlar benim sahabelerimdir, derim. Yüce Allah:

— Sen onların senden sonra dinde neler icat ettiklerini bilmez­sin, buyurur.”

Bir hadis daha nakletmek istiyorum. Yine aynı kitapta şöyle bir hadis yer alır:

Ebû Hazım şöyle demiştir: Ben Sehl ibn Sad’dan işit­tim, o şöyle diyordu: Ben Peygamber'den işittim, o şöyle buyuruyordu: “Ben sizin havuz başında öncünüzüm. Ona gelen içer, ondan içen ebediyen bir daha susamaz. Ve muhakkak benim yanıma birtakım kavimler gelecekler ki, ben onları tanırım, onlar da beni tanır­lar. Sonra benimle onlar arasına bir perde konulur.”

Ebû Hazım dedi ki: Ben bu hadisi kendilerine tahdîs ederken Numân ibn Ebî Ayyaş da işitti ve:

— Sen bu hadisi Sehl'den bu şekilde söylerken işittin mi diye sordu.

Ben de:

— Evet, dedim.

Ebû Hazım şöyle dedi: Ve ben Ebû Saîd el-Hudrî üzerine şahadet ediyorum ki, muhakkak surette ben ondan işittim, o şu sözler ziyade ederek Peygamber'in şöyle buyurduğunu söylüyordu:

— "Onlar muhakkak bendendirler, derim. Bana:

— Sen onların senin ardından ne tebdiller yaptıklarını bilmez­sin, denilir.

Ben de:

— Benden sonra (dinde) değiştirme yapanlar uzak olsunlar, uzak olsunlar, derim"

Onun için Hz. Peygamber, insanlara bir yol gösteriyor ki onu takip ederlerse kendilerini geri dönmekten ve de bozguna uğramaktan masum kılacaktır. Bu yol Kur’an-ı Kerim ve Ehlibeyte bağlı olmaktır. Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) Ehlibeyti; Emirül Mü’minin Ali bin Ebî Tâlib, Fatımatüz-Zehra, Hasan ve Hüseyin’dir. Hüseyin’in evlatlarından dokuz imam da bu kutsal ağacın devamıdır. Hz. Peygamber “Bunlar hakla beraberdir, hak ve Ehlibeyt Kıyamet gününe kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır.” buyurmuştur.

Ehlibeyt ve Kur’an-ı Kerim’e tabi olma zorunluluğunun bir kısmını itimat edilir kaynaklardan yazacağım.

“Ben size biri diğerinden büyük paha biçilmez iki değer bırakıyorum. Bunlar Allah’ın kitabı Kur’an-Kerim ve Ehlibeyttir.” (Nisai, Hasais)

“Ey insanlar, sizlere onlara tutunursanız hiç sapmayacağınız iki şey bırakıyorum. Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Ehlibeytim.” (Tirmizî)

“Ben sizlere iki halife bırakıyorum. Allah’ın kitabı ve itretim olan Ehlibeytim. (Suyutî, Dürrül Mensur)

“Ben sizlere paha biçilmez iki değer bırakıyorum. Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Ehlibeytim.” (Havarezmî, El Menakıb)

“Ey insanlar, ben bir beşerim. Rabbimin elçisi acele gelebilir ben de icabet ederim. Ben aranızda iki paha biçilmez değer bırakıyorum. Allah’n kitabı Kur’an-ı Kerim ve Ehlibeytim.” (Sahih-i Müslim)

Resulullah (s.a.a.v.) Gadir Hum’da Müslümanların çoğunu kapsayan kalabalığa sordu: “Benim Müslümanlara kendi nefislerinden öncelikli olduğumu bilmez misiniz?” Müslümanlar evet dediler. Hz. Peygamber, bir daha sordu: “Her mü’minin nefsinden evla olduğumu bilmez misiniz?” Müslümanlar evet dediler. Hz. Peygamber, Ey insanlar, sizin veliniz kimdir? Müslümanlar üç kere Allah ve Resulü dediler. Sonra Hz. Peygamber, Ali bin Ebî Talib’in elini tutar ve “Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır. Allah’ım ona velayet edene veli, düşmanlık edene düşman ol. Bu benim velimdir. Ben de ona veli olana veli, düşman olana düşman olurum. Ey insanlar, yüce Allah, benim mevlamdır ben de müminlerin velisiyim. Ben onlara nefislerinden öncelikliyim. Ben kimin mevlası isem bu gördüğünüz Ali de onun mevlasıdır. Allah’ım ona veli olana veli, düşman olana da düşman ol. (Errabtul Muhkem)

“Enes bin Malik’ten rivayetle der ki: Ben, Ebu Zer, Selman, Zeyd bin Sabit ve Zeyd bin Erkam Peygamber’in yanındaydık. Hasan ve Hüseyin içeri girdi. Resulullah onları öptü. Sonra Ebu Zer kalktı, onlara sarıldı, ellerini öptü ve dönüp aramıza oturdu. Biz yavaş sesle Ya Ebû Zer, sen Hz. Peygamber’in yaşlı sahabelerinden birinin kalkıp Haşimoğullarından iki gence sarılıp ellerini ve kendilerini öptüğünü gördün mü?

Ebû Zer, siz de Resulullah’tan duyduklarımı duymuş olsaydınız yaptıklarımdan daha fazlasını yapardınız. Biz de ya Ebû Zer, Resulullah’tan ne duydun diye sorduk. Ebû Zer, Resulullah’ı şöyle buyururken duydum: “Vallahi bir kul, kurumuş bir deri gibi kalana kadar namaz kılar, oruç tutarsa namazının ve orucunun yararlarını ancak sizi sevmek, düşmanlarınızdan beraat etmekle alır. Ya Ali, kim ki Allah’a sizin hakkınızla tevessül ederse yüce Allah onu boş çevirmez. Ya Ali, kim ki sizi severse o, sağlam bir kulpa tutunmuş olur.” Sonra Ebû Zer, kalkar ve gider. Resullullah’a geldik ve ya Resulullah, Ebû Zer bizlere bunları bunları anlattı. Hz. Peygamber, Ebû Zer doğru söyledi. Yemin ederim ki yeryüzüne Ebû Zer lehçesinden daha sadık bir söz gelmedi. Sonra devam etti. "Yüce Allah, Ehlibeytimle beni Âdem’i yaratmadan yedi bin yıl önce bir nurdan yarattı. Sonra bizi temizlerin sulblerine ve rahimlerine taşıdı. Dedim ki ya Resulullah daha önce neredeydiniz, neyin üstündeydiniz? Resulullah, arşın altında Allah’ı tesbih eden şahıslardık, dedi ve devam etti. Rabbim beni göklere çıkardığında ve cennetteki ‘Sıdretül Münteha’ ağacına vardığımda Cebrail, benimle vedalaştı. Ben dedim ki Ya habibi ya Cebrail, böyle bir mekânda mı benden ayrılıyorsun?

Cebrail dedi ki, ya Muhammed, ben bu yeri geçemem, kanatlarım yanar. Sonra yüce Allah, beni nurdan nura fırlattı dilediği kadar. Yüce Allah bana, ya Muhammed, ben yeryüzüne nazar kıldım, seni Peygamber olarak seçtim. Sonra yeryüzüne bir daha baktım, Ali’yi seçtim. Onu senden sonra imam, vasi ve ilmimin varisi kıldım. Sizin sulplerinizden ilmimin bekçilerini, temiz soylu masum imamları çıkaracağım. Eğer bunlar olmasaydı ne dünyayı ne ahireti, ne ateşi ne cenneti yaratırdım. Onları görmek ister misin? Ben de evet ey Allah’ım dedim. Sonra ya Muhammed, başını kaldır diye çağrıldım. Başımı kaldırdım. Nurlar saçan Ali, Hasan, Hüseyin, Hüseyin’in oğlu Ali, Ali’nin oğlu Muhammed, Muhammed’in oğlu Cafer, Cafer’in oğlu Musa, Musa’nın oğlu Ali, Ali’nin oğlu Muhammed, Muhammed’in oğlu Ali, Ali’nin oğlu Hasan ve aralarında bir yıldız gibi parlayan Hasan’ın oğlu Muhammed’i gördüm. Ben ya Rabbi, bunlar ve aralarında yıldız gibi parlayan kim, diye sordum. Yüce Allah, bunlar senden sonraki temiz imamlardır. Bu da yeryüzü nasıl zulüm ve cevrle dolduysa onu adalet ve hakla dolduracak olan hüccettir. Dedik ki ya Resulullah baba ve annelerimizin hakkıyla çok acayip şeyler söyledin. Resulullah dedi ki; "Bundan daha acayip olan şey şudur ki, doğru yolu gösterdikten sonra bazı kavimler benden bunları duyacak sonra arkalarına dönecek ve bu imamlara eziyet etmekle bana eziyet edeceklerdir. Allah bunları yapanları şefaatimize erdirmesin."

Sevgili kardeşlerim, Hz. Peygamber’in bu izahından sonra akıllı olan biri Ehlibeytten ayrılır mı? Kendilerine başkalarını tercih eder mi? Bu aksi yola sapanlar ancak Allah’ın kalplerini kör ettiği duymayan ve görmeyenlerdir.

Allah’ım, bizleri Ehlibeytin yolundan ayrılmayan, onların izlerini takip edenlerden kıl.
Âmin.

________________________________________________________________

NOT: AKAD Dergisi, Eylül 2010, Sayı 7'den alıntı yapılmıştır.
"İlmin cevherini ehlinden men etmeyin, ilmin cevherinin ehline zulmetmiş olursunuz. İlmin cevherini ehlinden olmayanlara vermeyiniz, aksi takdirde ilmin cevherine zulmetmiş olursunuz."

İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)
Cevapla

“Ehlibeyt” sayfasına dön