Genel Fıkıh Bilgileri-Alevi İlmihali

3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Genel Fıkıh Bilgileri-Alevi İlmihali

Mesaj gönderen 3nokta »

TAKLİT HÜKÜMLERİ

Hüküm 1- Müslüman'ın Usûl-i Din (dinin temel inançları) hususundaki inancı basiret ve delile dayalı olmalıdır. Dinin temel inançlarında taklit edemez. Yani temel inançlarda başka birinin sözünü, o söylediği için kabul edemez. Ama bir kimsenin Hak İslami inançlara yakini olur ve bunu da açıkça söylerse, bu inanç basiretle olmasa bile, o şahıs Müslüman ve mümin sayılır. Bütün İslam ve iman hükümleri de onun hakkında geçerlidir. Ancak dinin zarurî [=Müslümanların hepsinin kabullendiği tartışma götürmeyen kesin] hükümleri dışında ya müçtehit olup hükümleri delillerden çıkarabilmeli ya bir müçtehidi taklit etmeli; yani onun emirlerine göre hareket etmeli ya da üzerine düşen görevini yerine getirdiğinden emin olabilecek bir şekilde ihtiyat yoluyla amel etmelidir. Örneğin müçtehitlerden bazılarının görüşüne göre haram, bazılarının görüşüne göre de haram olmayan bir ameli yapmamalı ve yine bazılarına göre farz ve bazılarına göre müstehap bilinen bir ameli de yapmalıdır. Böylece müçtehit olmayan ve ihtiyata uyamayan kimselerin bir müçtehidi taklit etmeleri gerekir.

2- Hükümlerde taklit etmek; bir müçtehidin fetvalarına göre amel etmek demektir. Taklit edilecek müçtehit erkek, bulûğ çağına ermiş, akıllı, Şia-i İsna Aşeriyye (=İmamiyye Şiası), helâlzade, yaşayan ve adil olmalıdır. Adil ise; üzerine farz olan farizeleri yerine getirip, ona haram olan şeylerden sakınan kimsedir. İnsanın görünüşte adil olması bunun belirtisidir; öyle ki onunla aynı yerde yaşayan halktan, komşularından veya onunla ilişkili olan kimselerden onu sorduklarında, iyi bir insan olduğunu tasdik ederler. İhtiyaç duyulan meselelerde müçtehitler arasında görüş farklılığı olduğu bilindiği taktirde, insanın taklit ettiği müctehit a'lem olmalıdır. Yani Allah'ın hükümlerini anlamada kendi zamanının müctehitlerinin hepsinden daha bilgili olmalıdır.


3- Müçtehit ve müçtehitler arasında en bilgili olanını üç yolla tanımak mümkündür:

a) İnsanın kendisinin bu hususta kesin bilgi edinmesi; meselâ, kendisi ilim ehlinden olup müçtehidi ve müçtehitler arasında en bilgili olanı tanıma gücüne sahip birisi olması gibi.

b) Müçtehidi ve müçtehitler arasında en bilgili olanını tanıma gücüne sahip iki adil ve âlim şahıs, bir kimsenin müçtehit veya müçtehitler arasında en bilgili olduğunu tasdik etmeleri ki, bu da diğer iki adil âlimin onların sözlerine karşı çıkmaması şartıyla olur. Hatta daha güçlü görüşe göre, bir kimsenin müctehit ve a'lem oluşu, insanın güveni olan bir tek kişinin sözüyle de ispatlanır.

c) Müçtehit ve müçtehitler arasında en bilgili olanını tanıyabilecek güçte olan ve sözleri insana güven veren bir grup ilim ehlinin [=ulemanın] bir kimsenin müçtehit veya müçtehitler arasında en bilgili olduğunu tasdik etmesiyle.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Genel Fıkıh Bilgileri-Alevi İlmihali

Mesaj gönderen 3nokta »

4- Müçtehidin fetvasını elde etmenin dört yolu vardır:
a) Müçtehidin kendisinden işitmek.
b) Müçtehidin fetvasını nakleden iki adil kişiden işitmek.
c) Güvenilir bir kimseden işitmek.
d) Müçtehidin doğruluğuna güvenilen ilmihâl kitabında görmek.

5- İnsan müçtehidin fetvasının değiştiğine dâir kesin bilgisi olmazsa, ilmihâl kitabında yazılı olana göre amel edebilir; fetvasının değiştiğine ihtimal verse bile, araştırması gerekmez.

6- En bilgili müçtehidin fetva verdiği konuda [şer'î hükümde], onun mukallidi, yani onu taklit eden kimse, başka bir müçtehidin fetvasına uyamaz. Ama eğer fetva vermez de "İhtiyata uygun, şu şekilde amel etmektir." derse, meselâ; İhtiyat, namazın birinci ve ikinci rekâtında, fatihayı okuduktan sonra bir kâmil süre okumaktır derse, mukallit, ya farz ihtiyat denen bu ihtiyata göre amel etmeli ya da taklit edilmesi caiz olan diğer bir müctehidin fetvasına göre amel etmelidir. Bu durumda eğer o, yalnızca fatiha okumayı yeterli görürse, fatihadan sonra ayrı bir süre okumayabilir. En bilgili müçtehit; "Hüküm, üzerinde teemmül edilmesi (=genişçe durulması) gereken veya sakıncalı bir hükümdür." derse, yine aynı durum geçerlidir.

7- En bilgili müçtehit, bir konuda fetva verdikten sonra veya önce o hususta ihtiyata uygun bir hüküm açıklarsa, meselâ, "Necis kap, bir defa kür suda yıkanırsa pak olur; ancak üç defa yıkamak ihtiyata uygundur." derse, onu taklit eden şahıs bu konuda ihtiyata amel etmeyebilir. Buna, "müstehap ihtiyat" denir.

8- İnsanın taklit ettiği müctehit dünyadan giderse, vefatından sonra da, hayat zamanının hükmünü taşır. Buna göre vefat eden müctehit hayatta olan müçtehitten daha bilgili olursa "ihtiyaç duyulan meselelerde fetva farklılığına sahip oldukları bilindiği taktirde" onun taklidinde baki kalması gerekir. Ama eğer hayatta bulunan müctehit ondan daha bilgili ise, hayatta olan müctehide dönmesi gerekir. Onların arasında alem olan belli olmaz veya eşti olurlarsa, onlardan herhangi birinin fetvasına göre amel edebilir. Fakat icmali bir ilim olduğunda veya teklif için icmali bir delil bulunduğunda -Seferi ve tamam olarak namazı kılma konusunda olduğu gibi- farz ihtiyat gereği her iki fetvaya da riayet etmelidir. Meselenin başında geçen taklit etmekten kasıt, müctehidin fetvasına amel etmeyi kendisine görev olarak bilmesidir. Onun fetvasına amel etmiş olması şart değildir.



9- Mükellef bir meseleyi bilmediğinden dolayı günaha düşeceğine -yani vacip bir ameli yerine getiremeyeceğine veya haram bir işi yapacağına- ihtimal verirse, onu öğrenmesi gerekir.

10- İnsan, hükmünü bilmediği bir konuyla karşılaşırsa, ihtiyat etmelidir. Ya da zikredilen şekilde davranmalıdır. Ama o konuda en bilgili müctehidin fetvasına ulaşamazsa, a'lem olmayan müçtehitten taklit edebilir. Fakat onun da diğer müctehitlerden daha bilgili olması gerekir.

11- Bir kimse, müçtehidin fetvasını başka birine söylerse, müçtehidin fetvası değiştiğinde, fetvanın değiştiğini ona iletmesi gerekmez; ama fetvayı söyledikten sonra hata yaptığını anlar ve bu fetva o şahısın şeri olmayan bir iş yapmasına sebep olacağını bilirse mümkün olduğu takdirde yaptığı yanlışlığı gidermesi, ihtiyaten vaciptir.

12- Amellerini bir müddet taklit etmeden yapan bir mükellefin amelleri, gerçeğe uygunsa veya şu anda taklit edebileceği müctehidin fetvalarına uygun olursa doğrudur. Bunun dışında eğer kasır cahil ise ve yanlış yaptığı ameller rükûn ve rükûn gibi değilse sahihtir. Ama cahilliği kendi hatasından dolayı ise ve yanlış yaptığı ameller; bilmeyerek yapıldığında doğru olan amellerden ise, örneğin; sesli namaz kılması gerekirken sessiz olarak kılmışsa veya tersine, amelleri sahihtir.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Genel Fıkıh Bilgileri-Alevi İlmihali

Mesaj gönderen 3nokta »

"TAHARET" TEMİZLİK HÜKÜMLERİ


Mutlak ve Muzaf Su


13- Su ya mutlaktır, ya muzaf. Muzaf su; bir şeyden çıkarılan karpuz suyu, gül suyu gibi veya başka bir şeyle karışmış örneğin, artık kendisine su denilmeyecek şekilde çamur ve benzeri bir şeyle karışmış suya denir. Bunlar dışında kalanlar da mutlak sudur. Bu da beş kısımdır: 1) Kür su (Kür su) 2) Az su (Kalil su) 3) Akarsu 4) Yağmur suyu 5) Kuyu suyu


1- Kür su

14- Kür su; uzunluğu, genişliği ve derinliğinden her biri üç buçuk karış (her karış takriben 22 cm dir) ölçeğinde olan bir kabı dolduracak miktardaki suya denir. Onun ağırlığı 384 kilogramdır.

15- Kan ve idrar gibi necasetler veya necis olan şey, elbise gibi kür suya ulaşır ve suyun kokusunu, rengini ve tadını değiştirirse necis olur. Değiştirmezse necis olmaz.

16- Kür suyun kokusu, rengi veya tadı necasetten başka bir şeyle değişirse necis olmaz.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Genel Fıkıh Bilgileri-Alevi İlmihali

Mesaj gönderen 3nokta »

"TAHARET" TEMİZLİK HÜKÜMLERİ Kür su

17- Kür su miktarından fazla olan bir suyun bir bölümünün koku, renk veya tadı kan gibi bir şeyle necis olursa ve değişmeyen bölümü kür miktarından az olursa suyun tamamı necis olur. Ama değişmeyen bölümü kür su miktarında veya daha fazla olursa, sadece koku, renk veya tadı değişen bölümü necis geri kalan kısmı temizdir.

18- Kür suya bağlı olan fıskiye, necis suyu temizler. Ama necis suyun üzerine damla damla dökülürse onu pak etmez. Fakat fıskiye üzerine bir şey takarlar ve damlalara ayrılmadan necis suya ulaşır ve ona karışırsa yine pak eder.

19- Kür suya bağlı bir musluk altında yıkanan necis bir şeyden dökülen su, eğer kür suya bağlı olur ve necasetin koku, renk ve tadını almaz, necasetin özü de onda olmazsa temizdir.

20- Kür suyun bir miktarı buz tutar ve geriye kalan kısmı da kür su miktarına ulaşmazsa, necaset değdiğinde necis olduğu gibi buzdan eriyen kısım da necistir.

21- Kür su miktarında olan bir suyun, bu miktardan azalıp azalmadığında şüpheye düşülürse, kür su hükmündedir; yani necis olan bir şey onunla pak olur ve necasetin ona isabet etmesiyle necis olmaz. Kür su miktarından az olan bir suyun, kür su miktarına ulaşıp ulaşmadığında şüpheye düşülürse, kür suyun hükmünü taşımaz.

22- Suyun, kür su miktarında olduğu iki yolla anlaşılır:

a) İnsanın kendisinin tespit etmesiyle
b) İki adil erkeğin bildirmesiyle. Ama bir adil veya güvenilir şahıs bildirir veya kür su elinde olan haber verirse, insanın emin olmasına faydası olmazsa, ona güvenmek sakıncalıdır.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Genel Fıkıh Bilgileri-Alevi İlmihali

Mesaj gönderen 3nokta »

"TAHARET" TEMİZLİK HÜKÜMLERİ Mutlak ve Muzaf Su 2- Az Su

23- Yerden kaynamayan ve kür su miktarından az olan suya "az su" denir.

24- Az su necis bir şeyin üzerine dökülür veya necis bir şey ona isabet ederse, necis olur. Ama yukarıdan hızla necis bir şeyin üzerine dökülürse, necis şeye değen kısmı necis, yukarıda kalan kısmı ise temizdir.

25- Necaseti gidermek için necis olan bir şey üzerine dökülen ve ondan ayrılan az su necistir. Necasetin özü giderildikten sonra necislenmiş şeyi yıkamak için üzerine dökülüp ondan ayrılan az sudan da kaçınmak ihtiyaten vaciptir.

26- İdrar ve dışkı mahallinin yıkandığı az su, beş şartla değdiği başka bir şeyi necis etmez:

1) Kullanılan suyun necaset vasıtasıyla tadının, kokusunun ve renginin değişmemesi.
2) Başka bir necasetin ona değmemesi.
3) İdrar ve dışkıyla birlikte kan gibi başka bir necasetin dışarı çıkmaması.
4) Suyun içinde dışkı zerrelerinin belli olmaması.
5) Çıkış yerinin kenarlarına normal miktardan fazla necasetin değmemesi.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Genel Fıkıh Bilgileri-Alevi İlmihali

Mesaj gönderen 3nokta »

"TAHARET" TEMİZLİK HÜKÜMLERİ

3- Akarsu

1-Tabii kaynağı olmalıdır.
2- Bir vesileyle dahi yapsalar, akmalıdır.
3- Akıcılığı devam etmelidir. Tabii kaynağa bağlı olmasına gerek yoktur. Tabii bir şekilde ondan ayrılırsa, örneğin, damlalar şeklinde yukarıdan damlar ve yerde akarsa, akarsu hesap edilir. Fakat bir şey kaynakla bağlantısını keserse, örneğin damlamasını veya akmasını engellerse, geri kalan aksa dahi, akarsu hükmünde değildir.

27- Akarsu, kür su miktarından az bile olsa, necaset değdiğinde tadı, kokusu ve renginden biri necaset vasıtasıyla değişmedikçe paktır.

28- Akarsuya necaset değerse, necaset vasıtasıyla tadı veya kokusu ya da rengi değişen miktarı necistir. Kaynağa bağlı olan kısmı, kür sudan az bile olsa paktır. Kanalın diğer kısımları ise kür su miktarı kadar olur veya tadı, kokusu ve rengi bozulmamış bölüm vasıtasıyla kaynağa bağlıysa [yani kaynakla diğer kısımlar arasında kopukluk olmaksızın pak suyla bağlantılıysa] paktır; aksi hâlde necistir.

29- Akmayan çeşme suyu, ondan su alındığında tekrar kaynıyorsa, akarsu hükmünde değildir. Yani ona necaset değdiğinde, kür su miktarından az ise necis olur.

30- Nehir kenarında biriken ama akarsuya bağlı olan durgun su, akarsu hükmünde değildir. (Bu meselede şia alimlerinin genel görüşü akar suya bağlı olan durgun suyun akar su hükmünde olduğudur dolayısıyla bu fetva farklılığı ağa Sistaniye ait olup ağa Sistaniyi taklit etmeyenlerin taklit ettikleri müctehidin risalesine müracaat etmesi yerinde olur)

31- Bazı zamanlar kaynayan ve bazen kuruyan örneğin kışın kaynayan ve yazın kaynaması kesilen bir pınar sadece, kaynadığı zamanlarda akarsu hükmündedir.

32- Hamam havuzunun suyu, kür su miktarından az olur, fakat kendisiyle birlikte kür su miktarını tamamlayan bir depoya bağlı olursa, necis ile karışarak rengi kokusu ve tadı da değişmemişse necis olmaz.

33- Musluk ve duşlardan akan hamam borularındaki su, bağlı olduğu deponun suyu kür su miktarında olursa, kür su hükmündedir.

34- Yer üzerinde akan, ancak yerden kaynamayan su, kür su miktarından az ise necaset değdiğinde necis olur. Ama hızla yukarıdan aşağıya dökülürse, alt kısmı necasete değdiğinde üst kısmı necis olmaz.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Genel Fıkıh Bilgileri-Alevi İlmihali

Mesaj gönderen 3nokta »

"TAHARET" TEMİZLİK HÜKÜMLERİ

4- Yağmur Suyu

35- Üzerinde necasetin kendisi bulunmayan necaset-lenmiş bir şeye, bir defa yağmur yağarsa, yağmurun değdiği yerler pak olur. Ama idrarla necis olan beden ve elbisede, ihtiyaten iki defa yağmur yağması gerekir. Halı ve elbiseyi sıkmaya da gerek yoktur. İki üç damla yağmur yağmasının da faydası yoktur. Yağmur yağıyor denilebilecek şekilde yağmalıdır.

36- Yağmur, necaset üzerine yağar ve başka bir yere de sıçrarsa, sıçrayan su kendisiyle birlikte necaset taşımaz ve necasetin tadını veya kokusunu yahut rengini almazsa paktır. Öyleyse yağmur, kan üzerine yağar ve etrafa sıçrarsa, sıçrayan suda bir zerre kan olur veya kanın tadını veya kokusunu yahut rengini almışsa necistir.

37- Bir yapının tavanı veya damı üzerinde necasetin kendisi bulunursa, necis şeye değip tavandan veya damdaki oluktan dökülen su, yağmur yağdığı müddetçe temizdir. Yağmur kesildikten sonra, dökülmekte olan suyun necasete değdiği anlaşılırsa necistir.

38- Necis olan yere (toprağa) yağmur yağarsa temiz olur. Eğer yağmur akar ve tavan altındaki necis bir yere ulaşırsa orayı da temizler. 39- Necis bir toprağın her tarafını yağmur suyu kaplarsa temiz olur. Fakat suyun toprakla karışması nedeniyle muzaaf olmaması gerekir. ( Bu fetva farklılığı ağa Sistaniye ait olup ağa Sistaniyi taklit etmeyenler bu fetvayı dikkate almasınlar)

40- Yağmur suyu bir yerde toplanırsa, kür su miktarından az bile olsa, yağmur yağdığı zaman, içerisinde necis bir şeyi yıkasalar ve su, necasetin tadını veya kokusunu yahut rengini almazsa, o necis şey temiz olur.

41- Necis bir yere serili olan pak yaygı üzerine yağmur yağar ve necis yer üzerinden akarsa; yaygı necis olmaz, yer de pak olur. (Yağmur yağmasıyla çamur haline gelen necis toprak ve yine yağmur dolayısıyla hamur olan necis un temiz olur. Bu fetva farklılığıda ağa Müftü Şiaya ait ağa Müftü Şiayı taklit etmeyenler bu fetvayı dikkate almasın)
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Genel Fıkıh Bilgileri-Alevi İlmihali

Mesaj gönderen 3nokta »

TAHARET" TEMİZLİK HÜKÜMLERİ

5- Kuyu Suyu


42- Yerden kaynayan kuyu suyu, kür su miktarından az olsa bile, ona necaset değdiğinde, necaset dolayısıyla tadı veya kokusu yahut rengi değişmezse temizdir.

43- Kuyuya düşen necaset vasıtasıyla suyun tadı veya kokusu yahut rengi bozulursa, kuyudaki mevcut su, ancak meydana gelen bozulma yok olduktan sonra temiz olur. fakat vacip ihtiyata göre, kuyudan kaynayan suyla karışması gerekir. Bir çukurda biriken ve kür miktarından az olan yağmur suyu veya başka bir su, yağmur kesildikten sonra necasetle karıştığında necis olur. İster yağmur suyu veya başka bir su olsun, yağmur yağdığı esnada necasetle karışırsa necis olmaz (bu fetva ağa Müftü Şiaya aittir)
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Genel Fıkıh Bilgileri-Alevi İlmihali

Mesaj gönderen 3nokta »

SULARIN HÜKÜMLERİ
49- Kan ve idrar gibi necasetlerin değmesiyle tadı veya kokusu yahut rengi değişen su, kür su veya akarsu olsa bile necis olur. Ancak tadı veya kokusu ya da rengi, suyun dışarısında bulunan bir şeyin etkisiyle yitiren örneğin, suyun yakınında bulunan bir leşin etkisiyle kokusu değişen su, vacip ihtiyat gereği yine necis olur.

Bu son kısım Ağa Sistani'nin fetva farklılığıdır Ağa Müftü Şia ve Ağa vahit Horasani'nin fetva farklılığı (Ancak tadı veya kokusu ya da rengi, suyun dışarısında bulunan bir şeyin etkisiyle yitiren örneğin, suyun yakınında bulunan bir leşin etkisiyle kokusu değişen su, necis olmaz)

50- İçine kan ve idrar gibi necasetler dökülen ve tadını veya kokusunu ya da rengi değişen su, kür suya veya akarsuya bağlanır, üzerine yağmur yağar, rüzgâr yağmuru onun üzerine döker, yağmur yağdığı zaman oluktan üzerine su akar ve bunlardan biri neticesinde su eski hâline döner ve değişikliği yok olursa temiz olur. Ama yağmur suyu veya kür su veyahut akarsuyun ona karışmış olması gerekir.


51- Necis bir şeyi kür su veya akar su içerisinde yıkarlarsa, o şeyi temizleyen yıkamadan sonra, çıkarıldığında ondan dökülen su temizdir. 52- Önceden temiz olan ancak sonradan necis olup olmadığı bilinmeyen su, temizdir. Önceden necis olan ancak daha sonra pak olup olmadığı bilinmeyen su, necistir.

İDRAR VE BÜYÜK ABDESTLE İLGİLİ HÜKÜMLER
53- Bir insan, idrar ve büyük abdestini yaparken ve diğer zamanlarda kendi avret yerini bulûğ çağına erenlerden -annesi ve kız kardeşi gibi kendine mahrem olanlardan bile- ayrıca iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırt eden deli ve çocuklardan gizlemesi farzdır. Ancak karı-kocanın, avret yerlerini birbirlerinden gizlemeleri gerekmez.

54- Avret mahallinin, özel bir şeyle örtülmesi gerekmez; el vasıtasıyla örtülmesi de yeterlidir.

55- İdrar ve büyük abdest yapılırken bedenin ön tarafının, yani karın ve göğüsün ve arka tarafının kıbleye doğru olmaması vacip ihtiyat gereğidir. (Bu vacibi ihtiyat ağa Sistaniye aittir) Ağa Vahit Horasani ve Ağa Müftü Şiada ise: Tuvalet ihtiyacı giderirken, bedenin ön ve arka tarafı kıbleye doğru olmamalıdır. Ağa Müftü Şianın fetva farkı: Ama sadece dizlerin arka ve önünün kıbleye doğru olmasının bir sakıncası yoktur. 56- İdrar ve büyük abdest yaparken ön veya arka tarafı kıbleye doğru olan bir kimsenin, yalnızca avret mahallini kıble tarafından çevirmesi yeterli olmaz. Fakat bedeninin ön veya arka tarafı kıbleye olmayan kimsenin müstehap ihtiyat gereği, avret mahalli de kıbleye doğru olmamalıdır. Ağa Sistanide ihtiyatı müstehap olan kısım Ağa Vahit Horasani ve Ağa Müftü Şiada farz ihtiyattır.
----------------------------------------------------------------------

İDRAR VE BÜYÜK ABDESTLE İLGİLİ HÜKÜMLER

61- Gaitanın çıkış yeri, üç durumda yalnızca su ile temizlenir:

1) Gaitayla birlikte kan gibi başka bir necasetin gelmesi
2) Başka bir necasetin büyük abdest mahalline değmesi. Kadınlarda gaita yerine idrar değmesi bu hükmün dışındadır.

3) Çıkış yerinin etrafının normalden daha fazla bulaşmış olması. Bu üç durum dışında çıkış yeri hem suyla yıkanabilir hem de ilerde anlatılacağı üzere bez, taş ve benzeri şeylerle temizlenebilir; ancak su ile temizlenmesi daha iyidir.


62- İdrar mahalli, sudan başka bir şeyle temizlenmez. Suyla bir kere yıkanması yeterlidir. Elbette iki kere yıkanması ihtiyat gereği müstehaptır; üç kere yıkanması ise daha iyidir. Bu fetva Ağa Sistaniye aittir Ağa Vahit Horasani ve Ağa Müftü Şianın fetvaları: İdrar mahalli, sudan başka bir şeyle temizlenmez. Kür suyla ve akar suyla bir defa yıkanması yeterlidir az suyla ihtiyatı farz olarak iki defa yıkanmalıdır, üç defa yıkamak daha iyidir Ağa Vahit Horasaniye göre idrar mahallinin tabii olan yerinin haricindeki alanı kuvvetli görüşe göre iki kere yıkanması gerekir


63- Büyük abdest mahallinde, suyla yıkandığında asla pislik kalmamalı; ama renginin ve kokusunun kalmasında sakınca yoktur. İlk defasında pislikten bir zerre bile kalmayacak şekilde yıkanırsa, ikinci kez yıkamak gerekmez.

64- Büyük abdest mahalli kuru ve temiz olan taş, toprak, bez ve benzeri şeylerle temizlenebilir. Temizlenen yeri ıslatmaması şartıyla biraz rutubetli olmasının sakıncası yoktur.

65- Ağa Sistaninin fetvası: Büyük abdest mahallini bir taş veya bir bez parçasıyla tamamen temizlemek yeterlidir. Ancak üç parçayla üç kere temizlemek daha iyidir. Üç defayla temizlenmezse, tamamen temizlenecek kadar izafi etmek gerekir. Genellikle suyla yıkanmadan gitmeyen eserinin sakıncası yoktur. Ağa Müftü Şianın fetvası: Dışkı çıkış mahallinin temizlenmesi için bir taş veya bezin üç tarafı yeterli değildir. Dışkının temizlendiği taş veya bezin üç ayrı parçadan oluşmaı ihtiyaten farzdır. Üç defayla temizlenmezse, tamamen temizlenecek kadar izafi etmek gerekir. Genellikle suyla yıkanmadan gitmeyen eserinin sakıncası yoktur. Ağa Vahit Horasaninin fetvası: Büyük abdest mahallini temizlediği taş veya toprak yada bezin müstehap ihtiyata göre üç parça olması gerekir. Ondan az olanla tamamen temizlenirse yeterlidir. Üç defayla temizlenmezse, tamamen temizlenecek kadar izafi etmek gerekir. Genellikle suyla yıkanmadan gitmeyen eserinin sakıncası yoktur.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Genel Fıkıh Bilgileri-Alevi İlmihali

Mesaj gönderen 3nokta »

İDRAR VE BÜYÜK ABDESTLE İLGİLİ HÜKÜMLER

M 73-Ağa Müftü Şianın fetvası: Kuru, hatta çıkış mahalline ulaşmayacak kadar az ıslak temiz taş, kesek ve benzeri şeylerle dışkı çıkış mahalli temizlenebilir. Ve bir yada iki defa silmekle dışkı mahalli temizlense bile üç defadan az olmaması ihtiyaten farzdır

66- Ağa Sistaninin fetvası: Büyük abdest yerini ihtiramı vacip olan şeylerle, örneğin üzerine Allah ve peygamberlerin adı yazılı olan bir kâğıtla temizlemek haramdır. Kemikle temizlemenin de sakıncası yoktur.

Ağa Müftü Şianın fetvası: Allahın peygamberlerin ve masum İmamların isimlerinin yazıldığı bir kağıt gibi, ihtiram edilmesi gereken şeylerle dışkı mahrecini temizlemek haram olup hatta insanın küfrüne bile yok açabilir. Kemik ve tezekle de dışkı mahreci temizlenmemeli, eğer bir kimse bunlarla dışkıyı temizlerse mahrec temiz olmakla beraber günah işlemiş olur.


Ağa Vahit Horasan'nin fetvası: Büyük abdest yerini hürmeti vacip olan şeylerle, örneğin Allah ve peygamberlerle ve Ehli Beyt İmamlarının adı yazılı olan bir kağıtla ve İslam şeriatına göre hürmeti vacip olan diğer bir şeyle temizlemek haramdır. Ama bunlarla temizlik yapanın temizliği hasıl olur. Kemikle ve hayvan gübresi ile temizlemek de sakıncalıdır

67- Avret mahallini temizleyip temizlemediğinden şüphe eden kimse, idrar ve büyük abdestten sonra hemen kendisini temizlemeği kendine âdet edinmiş olsa bile, kendisini temizlemelidir.


68- Namazdan sonra, namaz öncesi avret mahallini temizleyip temizlemediğinde şüphe ederse, kıldığı namaz sahihtir. Ancak sonraki namazlar için kendisini temizlemesi gerekir.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“Ehlibeyt” sayfasına dön