ŞAHADET KERVANIYLA ADIM ADIM

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

Mesaj gönderen f_altan »

EB'UL-FAZL'IN ŞEHADETİ


İmam Hüseyin (a.s) çok susamıştı, kardeşi Hz. Abbas ile birlikte Fırat nehrinin yanına geldi. İbn-i Sa'd ordusu harekete geçerek onlara engel oldu. Beni Darum kabilesinden biri İmam'a bir ok fırlattı. Ok İmam Hüseyin’in (a.s) ağzına isabet etti. İmam Hüseyin (a.s) oku çıkarıp elini akan kanın altına tuttu. Eli kanla dolunca döküp buyurdu: "Allah'ım! Peygamberinin kızının oğluna yaptıkları bu sitemleri sana şikayet ediyorum."

Ömer b. Sa'd'ın ordusu İmam Hüseyin (a.s) ile Hz. Abbas arasında mesafe oluşturdu. Her taraftan Hz. Abbas'ın etrafını sarıp onu şehid ettiler. İmam Hüseyin (a.s) Hz. Abbas'ın şehadetinde çok ağladı. Bu hususta bir Arap şairi şöyle demiş:

"İnsanlar arasında ağlanmaya en layık olan, Kerbela'da Hüseyin'i (a.s) ağlatan gençtir. O, Hüseyin'in kardeşi ve babasının oğlu Eb'ul Fazl'dır. O ki Hüseyin'e karşı canıyla eşit davrandı ve hiçbir şey onu bundan vazgeçiremedi. Susuzluğun kavurduğu bir anda Fırat'a girdi ama kardeşi İmam Hüseyin susuz olduğu için ondan içmedi."
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: ŞAHADET KERVANIYLA ADIM ADIM

Mesaj gönderen f_altan »

ŞEHİDLER SERVERİ HÜSEYİN (A.S MEYDANA ÇIKIYOR


Bu olaydan sonra İmam Hüseyin (a.s) orduyu savaşa çağırdı. Savaşmak için gelen herkesi öldürüyor ve buyuruyordu: "Zillettense öldürülmek daha iyi, zillet ise cehennem ateşine girmekten evladır."

Ravilerden biri şöyle der: Andolsun Allah'a, oğulları, ehl-i beyti ve ashabı öldürüldüğü ve kendisi de düşman ordusu tarafından kuşatıldığı halde İmam Hüseyin (a.s) kadar cesur davranan birini hiç görmemiştim. Düşman saldırdıkça kılıcını çekip düşmana saldırıyordu ve onlar da kurt saldırısına uğrayan koyun sürüsü gibi dağılıyordu. İmam (a.s), sayıları otuz bini bulan o topluluğa saldırdığında, onlar insanları görüp de uçuşan çekirgeler gibi İmam'ın (a.s) karşısından kaçıyorlardı. Daha sonra İmam Hüseyin (a.s) merkezine dönüyor ve sesleniyordu: "La havle ve la kuvvete illa billah"

İmam Hüseyin durmadan savaştı onlarla, düşman ordusu İmam Hüseyin'le (a.s) çadırlar arasında engel olunca İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Eyvahlar olsun size, ey âl-i Ebi Süfyan taraftarları! Eğer dine inanmıyor ve meaddan da korkmuyorsanız, en azından dünyanızda azâde ve hür kişiler olun. -Eğer Arapsanız, ki inancınızda bunadır, aslınıza dönün en azından-"

-Şimr: "Ey Fatıma'nın oğlu, ne diyorsun sen?"
-İmam Hüseyin: "Ben sizinle savaşıyorum, siz de benimle. Kadınların bunda suçu ne? Hayatta olduğum sürece içinizdeki serkeş, cahil ve zalimlerin benim haremime saldırmalarına izin vermeyin."
-Şimr: "Bunu kabul ettik."

Daha sonra savaşmak ve Hüseyin'i (a.s) öldürmek için hazırlandılar. Karşılıklı olarak her iki taraf saldırıya geçti. İmam Hüseyin (a.s) bir içimlik su istedi, düşman bundan çekindi ve su vermedi. İmam Hüseyin (a.s) yetmiş iki yara aldığından biraz dinlenmek için durdu. Bu esnada bir taşın alnına isabet etmesiyle alnından kan aktı. İmam Hüseyin (a.s) elbisesinin eteğini tutarak alnını temizlemek isterken üç ağızlı zehirli bir ok gelip kalbine saplandı. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: "Bismillahi ve billahi ve ala milleti Resulillah." Sonra da başını gökyüzüne çevirip dedi: "Allah'ım, bu ordu öyle birini öldürüyor ki onun dışında bir peygamberin kızının oğlu yeryüzünde mevcut değildir."

Elini uzatıp oku sırtından çıkardı. Oluk gibi kan akmaya başladı, bunun neticesinde savaş gücünü kaybederek durdu. Yanına yaklaşan herkes, Allah katında İmam Hüseyin (a.s) kanını boynuna almamak için uzaklaşıyordu. Kinde kabilesinden Malik b. Yusr diye bilinen biri İmam Hüseyin’in (a.s) yanına gelerek küfretmeye başladı ve kılıcını İmam Hüseyin'in başına indirdi. Kılıç darbesiyle başındaki başlık yarıldı ve başını yaraladı. İmâme kana boyandı. İmam (a.s) bir mendil isteyerek onu başına bağladı. Bir başlık istedi, onu da başına koydu ve imâmesini de onun üstüne bağladı. İbn-i Ziyad'ın ordusu biraz duraksadıktan sonra yeniden gelip İmam Hüseyin’in (a.s) etrafını sardı.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

Mesaj gönderen f_altan »

ABDULLAH B. HASAN'IN ŞAHADETİ


Henüz ergenlik çağına ermeyen Abdullah b. Hasan b. Ali (a.s) kadınların çadırından çıkıp İmam Hüseyin’in (a.s) yakınında durdu. Zeyneb onu korumak için atıldı, fakat Abdullah geri dönmekten şiddetle sakındı ve andolsun Allah'a, dedi, amcamdan ayrılmam. Bu esnada Ebher b. Ka'b, bir rivayete göre de Harmelet b. Kahil (lanetullahi aleyhima) kılıcını Hüseyin'e (a.s) savurdu. Abdullah "Eyvahlar olsun sana ey haramzâde, amcamı öldürmek mi istiyorsun?" dedi. Ancak o habis tam kılıcını Hüseyin'e (a.s) indirirken, Abdullah kolunu siper etti ve kolu kesildi. "Vay anam!" diye bağırınca İmam Hüseyin (a.s) kucağına alıp bağrına bastı ve buyurdu: "Ey kardeş oğlu, bu müsibete dayan ve Allah'tan hayır dile. Çünkü Allah seni salih babalarına ilhak edecektir."

Aniden Harmelet b. Kahil bir ok fırlatarak Abdullah'ı amcası İmam Hüseyin’in (a.s) kucağında katletti. Bu olaydan sonra Şimr b. Zi'l Cûşen (l.a) çadırlara saldırarak çadırları mızrağıyla deldi ve dedi: "Ateş getirin, çadırları içindekilerle birlikte yakacağım."
İmam Hüseyin (a.s) buyurdu: "Ey Zi'l Cûşen'in oğlu, ehl-i beytimi yakmak için mi ateş istiyorsun? Allah da seni cehennem ateşiyle yaksın."

Şebes gelip bu işinden dolayı Şimr'i azarladı. Şimr (l.a) utanıp vazgeçti. İmam Hüseyin (a.s) ailesine buyurdu: "Elbisemin altından giymem için kimsenin rağbet etmeyeceği bir elbise getirin bana ki bedenim çıplak kalmasın." Küçük ve dar bir elbise getirdiler. İmam (a.s) "Ben bunu istemiyorum, zillet ehli elbisesidir bu" dedi. Eski bir elbise alarak parçaladı ve elbisesinin altına giydi. Yemen kumaşından olan bir elbise de isteyip onu da parçalayarak giydi. Şehid olduktan sonra o elbiseyi üstünden çıkarmasınlar diye İmam Hüseyin (a.s) parçalayarak giymişti. Fakat İmam (a.s) öldürüldükten sonra Ebher b. Ka'b gelip o elbiseyi İmam Hüseyin’in (a.s) bedeninden çıkardı ve İmam'ı (a.s) yerde üryan bıraktı. Bu işinden dolayı yaz mevsiminde her iki kolu iki kuru çubuk gibi kuruyor ve kışda ise normal haline dönüyordu, ancak bu defa da ellerinden irin ve kan akıyordu. Ölünceye kadar bu durum devam etti.

Rivayette şöyle varid olmuştur: Düşmanın okları her taraftan İmam Hüseyin’in (a.s) bedenine saplanmıştı. Bu yaralar sonucu gücünü kaybeden İmam Hüseyin (a.s), Salih b. Vahab b. Mezeni'nin (l.a), böğrüne isabet ettirdiği mızrak darbesiyle atından yere düştü. Bedeninin sağ tarafı ve yüzü yere geldi. Bu durumda İmam (a.s) "Bismillahi ve billahi ve ala milleti Resulullah" diyordu. İmam (a.s) yerden kalktığı sırada Zeynep çadırdan çıktı, şöyle diyordu: "Vay kardeşim, vay serverin, vay ehl-i beytim! Keşke gökyüzü yerde parçalansaydı, keşke dağlar paramparça olup yere dökülseydi!"

Bu sırada Şimr, ordusuna bağırarak "Ne bekliyorsunuz? Neden Hüseyin'in işini bitirmiyorsunuz?" dedi. Ordu her taraftan hücuma geçti. Zer'at b. Şerik (l.a) İmam Hüseyin’in (a.s) sol omuzuna bir kılıç indirdi. İmam Hüseyin (a.s) de kılıcıyla ona vurarak öldürdü. Başka biri kılıcıyla İmam Hüseyin’in (a.s) sırtına vurdu. İmam Hüseyin (a.s) yüzüstü yere düştü. Buna rağmen kalkmak istiyordu, biraz kalkıyor sonra takatsızlığından dolayı yeniden yere düşüyordu. Senan b. Enes-i Nehai (l.a) mızrağını İmam Hüseyin’in (a.s) boğazına sapladı, sonra da çıkarıp göğsüne vurdu. Sonra da bir ok attı ve İmam Hüseyin’in (a.s) boğazına saplandı. İmam Hüseyin’in (a.s) okun boğazına isabet etmesiyle yere düştü. Sonra kalkıp oturdu ve boğazındaki oku çıkardı. Her iki elini akan kanın altında tuttu. Ellerinde toplanan kanı başına ve yüzüne akıttı ve buyurdu: "Hakkım gasbedilmiş ve kanıma belenmiş bir halde Allah'ı mülakat edeceğim."

Ömer b. Sa'd (l.a), sağ ratafında duran birine "Vah olsun sana, in ve Hüseyin'i rahat ettir." Havli b. Yezit-i Esbahi (l.a) İmam Hüseyin’in (a.s) başını kesmek istedi ama bedenine bir titreme düştü ve geri döndü. Senan b. Enes-i Nehai (l.a) atından inerek kılıcını İmam Hüseyin’in (a.s) boğazına indirirken "Andolsun, senin başını bedeninden ayıracağım ve şunu da biliyorum ki sen Peygamberin evladısın; ana ve baba yönünden herkesten üstünsün" dedi. Sonra da başını bedeninden ayırdı. Bu hususta şair şöyle demiş: "Hangi müsibet İmam Hüseyin’in (a.s) müsibetiyle kıyaslanabilir? O gün Senan b. Enes'in (l.a) cinayetkar ve habis elleri Hüseyin'i (a.s) öldürüp başını bedeninden ayırdı."

Ebu Muhammed b. Hasan Taresi "Mealim'ud Din" kitabında İmam Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet eder: "İmam Hüseyin’in (a.s) öldürüldüğü gün melekler haykırarak "Allah'ımız", dediler, bu insanların öldürdükleri Senin seçkin kulun ve Peygamberinin kızının oğlu Hüseyin'dir. Allah-u Teala Hz. Kâim İmam-ı Zaman'ın (a.s) yüzünü onlara göstererek buyurdu: "Hüseyin'in intikamını bunun eliyle düşmanlarından alacağım."

Rivayete göre Muhtar, Senan b. Enes'i yakalayıp parmaklarını bent bent ve daha sonra el ve ayaklarını kesti. Büyük bir kazanı zeytin yağıyla doldurarak kaynattı, o habisi de kazana attı ve böylece öldürdü.
Ravi şöyle diyor: Bu sarıda karanlık ve katı bir toz kapladı gökyüzünü, o karanlıkta kızıl bir yel esti, gözler hiçbir şeyi ve hiç bir yeri görmüyordu. İbn-i Ziyad'ın ordusu azap indiğini sandı bir ara. Bir süre bu durum devam etti ve sonra hava aydınlanmaya başladı.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

Mesaj gönderen f_altan »

İMAM HÜSEYİN'İN (A.S) SON ANLARI


Hilal İbn-i Nafi şöyle rivayet eder: Ben Ömer b. Sa'd'ın ordusuyla durmuştum. Biri gelip "Ey emir, müjdeler olsun sana! Şimr, Hüseyin'i öldürdü" deyince ordu safından ayrılıp can vermekte olan İmam Hüseyin’in (a.s) karşısında durdum. Andolsun Allah'a ki, bugüne kadar ondan daha güzel yüzlü kanına belenmiş bir şehid görmemiştim. Yüzünün nuru ve görünüm güzelliği karşısında onun şehadetini düşünemedim bile. İmam Hüseyin’in (a.s) bu durumunda su istiyordu. Birinin şöyle dediğini duydum: "Andolsun Allah'a, suyu tadamayacaksın; cehenneme gidip kaynar suyundan içeceksin." İmam Hüseyin (a.s) buyurdu:
"Ben ceddim Resulullah'ın (s.a.a) nezdine ve cennetteki makamına gidecek ve cennetin zülal suyundan içeceğim. Bana yaptığınız zulümleri de ceddime şikayet edeceğim."

Hilal şöyle diyor: Ordu bu sözü duyunca çok hiddetlendi, öyle ki sanki Allah hiçbirinin kalbinde acıma duygusunu karar kılmamıştı. Hüseyin onlarla konuşurken başını bedeninden ayırdılar. Onların bu denli acımasızlığından hayrete düştüm ve andolsun Allah'a, dedim, hiçbir hususta sizinle birlikte olmayacağım. Daha sonra İbn-i Sa'd'ın ordusu Hüseyin'in elbiselerini çıkarmaya giriştiler. Gömleğini İshak b. Harbe-i Hazremi (l.a) götürüp giydi ve çopur hastalığına yakalandı, bedenindeki tüyler döküldü. Rivayete göre; o hazretin gömleğinde yüzondokuza yakın kılıç, ok ve mızrak yarası vardı.

Hz. Sadık (a.s), İmam Hüseyin’in (a.s) bedeninde otuzüç mızrak ve otuz dört kılıç yarası görüldüğünü buyurmuştur. İmam Hüseyin’in (a.s) gömleğinin alt kısmına giydiği giysisini Ebhar b. Ka'b-i Temimi aldı. Onu aldıktan sonra felç olduğu rivayet edilmiştir. Hüseyin'in imâmesini Ahnes b. Mursid b. Alkame (l.a) ve bir rivayete göre de Cabir b. Yezit-i Avdi (l.a) alıp başına bağladı ve deli oldu. Ayakkabılarını Esved b. Halid (l.a) götürdü. Becdel b. Selim-i Kelbi (l.a) de o hazretin parmağını keserek yüzüğünü aldı.

Muhtar Sekafi kıyam ettikten sonra Becdel b. Selim'i tutup her iki el ve ayağını kesti ve öylece ölüme terketti. İmam Hüseyin’in (a.s) kadife giysisini Kays b. Eş'as (l.a), Betra adındaki zırhını da Ömer b. Sa'd (l.a) aldı. Muhtar o zırhı Ömer b.Sa'd'ı öldüren Ebi Ümre'ye bağışladı. İmam Hüseyin’in (a.s) kılıcını ise Cemi b. Hakl-i Avdi ve bir rivayete göre de Beni Temim kabilesinden Esved b. Hanzele aldı. İbn-i Ebi Es'ad'ın rivayetinde ise İmam Hüseyin’in (a.s) kılıcını Felafes-i Nahşeli'nin aldığı söylenmiştir.

Muhammed b. Zekeriyya bu rivayeti naklettikten sonra şöyle der: "O kılıç Nahşeli'den sonra Habib b. Bedil'in kızına intikal etti." Şunu da belirtmek gerekir ki ganimet olarak alınan bu kılıç Zü'l Fikar değildir. Çünkü Zü'l Fikar nübüvvet ve imametin diğer zahireleriyle birlikte mahfuzdur. Bunu rivayet ehli tasdik ve nakletmişlerdir.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

Mesaj gönderen f_altan »

ÇADIRLARIN YAĞMALANIP YAKILMASI


İmam Hüseyin’in (a.s) şehadetinden sonra çadırlardan bir kadın çıktı. Biri ona, "Ey emetellah (Allah'ın cariyesi), efendin Hüseyin öldürüldü" dedi. Bunu duyan kadın, "Ağlayarak kadınların yanına döndüm, beni ağlar gören herkes ağlamaya ve nale etmeye başladı" der. Bundan sonra askerler, Peygamber'in (s.a.a) evlatlarının, Fatıma'nın (a.s) göznurlarının mallarını yağma etmek için süratle çadırlara yöneldiler, kadınların üzerlerindeki örtüleri bile çekip aldılar. Peygamber'in kızları çadırlardan çıkıp, hamilerinin ve dostlarının ayrılığında nale ettiler, ağladılar.

Hamid b. Müslim rivayet eder: Beni Bekr b. Vâil kabilesinden bir kadın kocasıyla birlikte Ömer b. Sa'd'ın ordusundaydı. Ordunun kadınlara ve çadırlara saldırdığını, yağma ettiğini görünce eline bir kılıç alarak çadırlara geldi ve "Ey Berk b.Vâil kabilesi, sizin gözünüzün önünde Peygamber'in kızlarının giysileri yağma ediliyor; nerde gayretiniz, nerde yiğitliğiniz?" diye bağırdı. Kocası gelip kolundan tuttu ve çadırına götürdü.

Çadırlar yağmalandıktan sonra ateşle yakıldı. Peygamberin kızları ve ailesi, giysileri yağmalandığından ötürü başı açık ve yalın ayak, ağlayarak ve nale ederek çadırlardan çıkarıldı ve horlanarak esir edildiler. Esirler "Sizi Allah'a ant veriyoruz, bizi Hüseyin'e (a.s) götürün" dediler. İmam Hüseyin’in (a.s) öldürüldüğü yere geldiklerinde şehidleri gördüler ve sızlamalar, yakınmalar, dövünmeler ve ağlamalar başladı.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

Mesaj gönderen f_altan »

HÜSEYİN'İN (A.S) NA’ŞI YANINDA ZEYNEB (S.A)


Ravi diyor ki:

Emir'ül Müminin Ali (a.s) kızı Zeyneb'in, kardeşi İmam Hüseyin’in (a.s) başı ucunda ağlamasını, hazin bir ses ve acı dolu yürekle, "Ya Muhammed, ey meleklerin selam gönderdiği yüce ceddim, bu Hüseyin'dir, kana belenmiş ve azaları kesilmiş. Bunlar da senin kızlarındır, esir edilmiş. Bu zulümleri Allah'a, Muhammed Mustafa'ya (s.a.a), Aliyy-i Murtaza'ya (a.s) , Fatimet'üz Zehra'ya (a.s) ve Seyyid'üş Şüheda Hamza'ya şikayet ediyorum. Ya Muhammed! Bu senin Hüseyin'indir, Kerbela'da üryan bırakılmış ve seher yeli toprak serpiyor üzerine. Bu senin Hüseyin'indir, zinazâdelerin zulmüyle öldürülmüş. Aman bu hüzünden, aman bu beladan! Bu gün ceddim Resulullah'ın (s.a.a) dünyadan göçtüğü gündür. Ey Muhammed'in (s.a.a) yarenleri, bu esirler gibi götürdüğünüz insanlar sizin Peygamberinizin evlatlarıdır" dediğini hiç unutamıyorum.

Başka bir rivayet de Zeyneb'in şöyle dediğini belirtir: "Ey Muhammed! Kızların esir edildi ve oğulların öldürüldü. Seher yeli o bedenlerin üzerine toprak savurmaktadır şimdi. Bu senin Hüseyin'indir; başını boynundan kestiler, imâme ve abasını yağmaladılar. Babam feda olsun ona ki, ordusu pazartesi katledildi ve yağmalandı. Babam feda olsun ona ki, çadıları yıkıldı. Babam feda olsun ona ki, gittiği yolculuktan dönmeyecek ve yaralarına merhem sürülmeyecek. Canım feda olsun ona ki, seve seve uğruna feda olmak isterdim. Babam feda olsun, acı dolu bir kalple ve susuz olarak dünyadan göçene. Babam feda olsun ona ki, Allah'ın peygamberinin oğluna, Muhammed Mustafa (s.a.a) onun ceddidir. Babam feda olsun hidayet peygamberinin oğluna, Muhammed Mustafa'ya, Hatice-i Kübra'ya, Aliyy-i Murtaza'ya, Seyyidet'ün Nisa Fatimet'üz Zehra'ya ve ona ki namaz kılması için güneş geri döndürüldü."

Ravi diyor: Andolsun Allah'a, Zeyneb ağlayarak konuşmasıyla hem dostlarını hem de düşmanlarını ağlattı. Daha sonra Sakine babasının bedenini kucakladı. Birkaç kişi gelip Sakine'yi babasından ayırdı. Sonra da Ömer b. Sa'd ordusundan aşağıda isimleri belirtilmiş on kişi atlarına binerek İmam Hüseyin’in (a.s) naaşı üzerinde at koşturdular, göğüs ve sırt kemiklerini kırdılar:
1- İshak b. Harbe, (İmam Hüseyin’in (a.s) gömleğini alan)
2- Ahnes b. Mursid
3- Hekim b. Tufeyl-i Sanbesi
4- Amr b. Sabih-i Seydavi
5- Recâ b. Münkiz-i Abdi
6- Salim b. Hasime-i Cufi
7- Vahiz b. Naim
8- Salih b. Vahab-i Cufi
9- Hani b. Şebs-i Hazremi
10- Üseyd b. Malik

Daha sonra bu on kişi Küfe'de İbn-i ziyad'ın yanına geldiler. İbn-i Ziyad "Siz kimsiniz?" dedi. Bunlardan biri olan Üseyd b.Malik şu cevabı verdi, "Biz sıkıca denetlenen atlarla Hüseyin'in göğüs ve sırt (kemiklerini) ufalayanlarız." İbn-i Ziyad hiç itina göstermeden çok az bir ödül verdi onlara. Ebu Amr-i Zahid şöyle diyor: "Bu on kişinin kimler olduğunu bilince hepsinin zinazade olduğunu gördük." Muhtar kıyamını gerçekleştirdikten sonra bu on kişiyi yakaladı, el ve ayaklarını yere çiviledi ve ölünceye kadar üzerlerinde at koşturuldu.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

Mesaj gönderen f_altan »

KERBELA KERVANININ KÜFE VE ŞAM'A HAREKETİ VE MEDİNE'YE DÖNÜŞÜ


Ömer b. Sa'd (l.a) Aşûra günü ikindi vakti İmam Hüseyin’in (a.s) mukaddes başını Havli b. Yezit-i Asbehi (l.a) ve Hamid b. Müslim-i Azdi (l.a) ile İbn-i Ziyad'a (l.a) gönderdi. Diğer Beni Haşim gençlerinin ve esir dostlarının da başlarının kesilmesini emretti ve onları Şimr b. Zi'l Cuşen (l.a), Kays b. Eş'as (l.a) ve Amr b. Haccac (l.a) ile birlikte Küfe'ye gönderdi. Kesilen başları İbn-i Ziyad'a götürdüler. Ömer b. Sa'd (l.a) Aşûra günü ve ondan bir gün sonra öğleye kadar Kerbela'da kaldı.

Daha sonra İmam Hüseyin’in (a.s) kalan ehl-i beytini alıp Küfe'ye hareket etti. Kadınları düşmanları arasında yüzü açık bir halde ve çıplak develer üzerinde götürdü. Halbuki onlar enbiyanın emanetleriydi. Onları da Türk ve Rum esirleri gibi en kötü şartlar altında esir götürdüler. Bir Arap şairi bunu şöyle dile getirmiştir: "Ne ilginçtir?! Beni Haşim'den seçilen Peygambere salat ederler ve onun evlatlarıyla da savaşırlar."

Başka bir şair de şöyle demiştir:
"Hüseyin'i öldüren güruh, kıyamet günü ceddinin şefaatine nail olacaklarını nasıl ümid ederler."
İmam Hüseyin’in (a.s) ashabının kesilen başlarının yetmiş sekiz tane olduğu rivayet edilmiştir. Kerbela'ya katılan kabileler İbn-i Ziyad (l.a) ve Yezit b. Muaviye'ye (l.a) yakınlaşmak için kesilen başları aralarında taksim ettiler. Kinde tayfası Kays b. Eş'as (l.a) liderliğinde onüç, Şimr b. Zi'l Cuşen (l.a) riyasetinde Hevazin kabilesi on iki, Beni Temim tayfası on yedi, Beni Esed kabilesi on altı, Mazhec kabilesi yedi ve diğerleri de on üç kesik başı alıp Küfe'ye götürdüler.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

Mesaj gönderen f_altan »

ŞEHİDLERİN DEFNEDİLİŞİ VE ESİRLERİN KÜFE'YE GİRİŞİ


Şöyle rivayet edilmiştir:
Ömer b. Sa'd (l.a) Kerbela'dan uzaklaştıktan sonra Beni Esed tayfasından bazıları gelip o kanlı bedenlere namaz kıldılar ve bugün meşhur olan yere defnettiler. İbn-i Sa'd âl-i Peygamber esirleriyle Küfe'ye yaklaşınca, Küfe halkı onları seyretmek için toplandılar. Küfe kadınlarından biri "Siz hangi esirlerdensiniz?" diye seslendi. "Biz âl-i Muhammed esirleriyiz" dediler. Kadın evin çatısından inerek örtünmeleri için evinden giysi götürüp ehl-i beyte verdi. Esirler arasında Ali b. Hüseyin (a.s) hastalığından dolayı çok zayıflamıştı. Esirler arasında Hasan b. Hasan-i Müsenna da vardı. -İmam ve
amcası Hüseyin'e yardım etmek için Kerbela'da savaşmış, ancak almış olduğu kılıç ve mızrak yaralarına rağmen yaşıyordu.

"Mesabih" kitabının yazarı şöyle rivayet eder: "Hasan b. Hasan-i Müsenna Aşûra günü İmam Hüseyin’in (a.s) huzurunda onyedi kişiyi öldürdü ve on sekiz yara alarak atından düştü. Esma b. Harice onu alıp Küfe'ye ve iyileştikten sonra da Medine'ye götürdü. Ayrıca İmam Hasan-ı Mücteba'nın (a.s) oğulları Zeyd ve Amr da esirler arasındaydı.
Küfe halkı âl-i Muhammed (s.a.a) esirlerini görünce ağlama ve sızlamaya başladılar. Ali b. Hüseyin (a.s) buyurdu ki: "Bizim için mi ağlıyor ve yakınıyorsunuz? Peki bizi katleden kimdi?"
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

Mesaj gönderen f_altan »

HZ. ZEYNEB'İN (S.A) HUTBESİ


Beşir b. Hüzeym-i Esedi şöyle diyor: Emir'ul Müminin Hz. Ali'nin kızı Zeyneb'e baktım, andolsun ki ondan daha güzel nutkeden bir kadın görmemiştim. Ali'nin (a.s) sözleri dökülüyordu dilinden. Halka, susmaları için işaret etti. Nefesler tutuldu, develerin boynundaki çıngıraklar durdu. Sonra konuşmaya başladı:

"Hamd Allah'a mahsustur ve salat olsun babam Muhammed'e, tertemiz kılınmış ve seçilmiş âline. Ey Küfe halkı, ey hile ve düzen ehli bize mi ağlıyorsunuz? Gözyaşlarınız dinmesin ve naleleriniz susmasın! Siz, iplerini iyice ve sıkıca dokuyan ve sonra da (dokuduğunu) söken bir kadın gibisiniz. Yeminlerinizi hile ve hiyanetinize siper edindiniz, iman bağı kurup sonra kopardınız. Kendinizi övmekten ve fesattan başka birşey bilmezsiniz. Cariyeler gibisiniz, içiniz kin ve yağcılık dolu ve düşmanlara gammazlık edersiniz. Siz pisliklerde yeşeren bitkiler gibisiniz, yenmez; kabirleri süsleyen gümüş gibisiniz, kullanılmaz. Öbür dünyanız için öylesine kötü bir yol zarihesi aldınız ki, Allah'ın gazabına sebep oldu ve ebedi azap hazırlandı sizler için. Bizi öldürdükten sonra bir de kalkıp bize ağlıyor ve kendinizi zemmediyorsunuz öyle mi? Evet, andolsun Allah'a, çok ağlayın ve az gülün. Çünkü siz öyle bir leke ve zilleti kabullendiniz ki hiç bir suyla yıkanmaz. Cennet gençlerinin efendisi olan Peygamber evladının, savaşlarda ve sıkıntılarda sığındığınız insanın, düşmanlar karşısında hüccet ve kılavuzunuz, din ve şeriatı kendisinden öğrendiğiniz insanın öldürülmesi ve bu leke bir suyla nasıl temizlenebilir?

Bilmiş olun, büyük bir günah işlediniz ve vebaliniz çok büyüktür. Allah'ın rahmetinden uzak olun, kahrolun. Çabalamanız sizi meyus etti, elleriniz ziyankar oldu, muameleniz de hüsranınıza sebep oldu. Şüphesiz Allah'ın gazabına döndünüz, zillet ve meskenet çevreledi sizi. Eyvahlar olsun size ey Küfe ehli! Resulullah'ın (s.a.a) ciğerini parelediniz, haberiniz var mı? Hicab ardında bulunan ismet ailesini perdenin dışına çıkardınız. Onun nasıl bir kanını akıttınız, bilir misiniz? Hürmetini ayak altına aldınız! Ne kadar da kötü yaptınız, ne de
büyük bir müsibet çıkardınız! Yer ve gök büyüklüğünde bir zulüm işlediniz! Gökyüzünün kan yağmasına hayret mi ettiniz? Şüphesiz kıyametin azabı daha çetin ve aşağılayıcıdır, o gün size yardım edecek olmayacaktır. Allah'ın size vermiş olduğu bu mühlet sizi hafifletmesin, haddinizi aştırmasın, çünkü Allah intikam almada acele etmez ve intikam hakkını kaybetmekten de korkmaz. Şüphesiz ki Rabbiniz pusudadır."


Ravi diyor: Andolsun Allah'a, bu sözler karşısında halkın hayrete düştüğünü gördüm, ağlıyor ve ellerini ısırıyorlardı. Yanımdaki yaşlı adam o kadar ağlamıştı ki yüzü ıslanmıştı ve "Babam ve anam size feda olsun. Yaşlılarınız yaşlıların en hayırlısı, gençleriniz gençlerin en hayırlısı, kadınlarınız kadınların en hayırlısı ve hanedanınız da hanedanların en hayırlısıdır ki ne zelil olur ne de mağlub" diyordu.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

Mesaj gönderen f_altan »

HÜSEYİN KIZI FATIMA'NIN HUTBESİ


Zeyd b. Musa b. Cafer (a.s) babalarından rivayet eder: Fatıma-ı Suğra Küfe'ye gelince şu hutbeyi okudu:

"Hamdediyorum Allah'a, kum ve çakıl taneleri adedince, yerden arşa kadar olan şeylerin ağırlığınca. O'na hamd ve iman ediyorum ve tevekkülüm O'nadır. Allah'ın birliğine ve şeriki olmadığına şehadet ediyorum. Şehadet ediyorum ki Muhammed (s.a.a) O'nun kulu ve Peygamberidir ve Peygamber'in evlatları suçsuz oldukları halde Fırat kenarında öldürüldü, başları kesildi. Allah'ım, Sana yalan isnadından ve iftiradan Sana sığınırım. Peygamberine 'Kendi vasin Ali b. Ebi Talib için halktan biat al' buyurduğunun hilafına bir şey söylemekten Sana sığınırım.

O Ali b. Ebi Talib ki hakkını gasbettiler ve suçsuz yere öldürdüler. Dün de onun oğlunu Kerbela'da, dilde müslüman ve kalpde kafir olan bir topluluk öldürdü. Ona yönelen zulümleri, canlarını vererek defetmeleri gereken insanlar bunu yapmadılar. Eyvahlar olsun onlara ve büyüklerine. Nitekim Sen yüce menkıbeleri ve pak tabiatıyla, mezkur maarif ve meşhud menakibiyle kendi yanına aldın onu.

Allah'ım, hiçbir zemmedicinin yermesi onu Senin ubudiyet ve kulluğundan alıkoymadı. Sen onu çocukluğunda İslam'a yönelttin ve büyüdüğünde de menkıbelerini methettin. O hep Senin yolunda ve Peygamberinin hoşnutluğu için ümmete nasihat etti ve (zamanı geldiğinde de) onun ruhunu kabzettin. O, dünyaya itina etmedi ve ahirete rağbet gösterdi. Senin yolunda düşmanlarınla savaştı, cihad etti. Sen ondan razı olup seçkin kıldın ve doğru yola hidayet ettin.

Ey Küfe halkı, ey hile ve düzen ehli! Allah bizi sizinle ve sizi de biz ehl-i beytle imtihan etti. Bizim karşılaştığımız belayı güzel kıldı, ilim ve idrakını bizde karar kıldı. Biz ilim, idrak ve hikmetinin mahzeniyiz, yeryüzünde Allah'ın hüccetiyiz; şehirlerinde ve kulları arasında Allah kendi lütfuyla bize ikramda bulundu ve peygamberi Muhammed (s.a.a) ile de bizi yarattıklarının bir çoğundan açık bir şekilde üstün kıldı. Siz ise bizi yalanladınız, tekfir ettiniz. Bizimle savaşmayı helal saydınız, mallarımızı yağmalamayı câiz gördünüz. Türkistan ve Kâbul esirlerine gösterdiğiniz muameleyi bize gösterdiniz. Dün de ceddimizi öldürmüştünüz. Biz ehl-i beytin kanı kılıçlarınızdan halen damlamaktadır. Allah'a iftira ettiniz ve yaptığınız hile ile gözleriniz parladı ve kalpleriniz ferahladı. Ancak Allah hileleri en güzel şekilde bozandır.
Kanımızı akıttığınızdan ve mallarımızı yağmaladığınızdan dolayı sevinmeyin. Çünkü bu müsibetler daha önceden Allah'ın kitabında yazılmıştı. "Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez." (Hadid-23)

Ey Küfe ehli, eyvahlar olsun size! Şimdi Allah'ın çok yakında gökten inecek lanet ve azabını bekleyedurun. Yaptığınız işlerden dolayı azap edileceksiniz. Birilerinizi diğerlerine müptela ederek intikamını alacaktır. Bizim hakkımızda yapmış olduğunuz zulümlerden dolayı da kıyamet günü cehennemin elim azabında ebediyen kalacaksınız. Bilmiş olun Allah'ın laneti zalimler kavminin üzerinedir. Eyvahlar olsun size, ey Küfe halkı! Bilir misiniz hangi elle bize ok atıp kılıç salladınız, hangi nefesle bizimle savaştınız ve bizimle savaşmak için hangi ayakla geldiniz? Andolsun Allah'a, kalpleriniz kasavete bürünmüş, yüreğiniz katılaşmış, kalpleriniz ilimden nasibini almamış, göz ve kulaklarınız görmez ve duymaz olmuş.

Ey Küfe ehli, şeytan sizi aldatmış, doğru yoldan saptırmış ve gözlerinizin önüne cehalet perdesi çekmiştir ve siz artık hidayet olmazsınız. Kahrolasınız, ey Küfe ehli! Resulullah'ın (s.a.a) hangi kanının sizin boynunuzda olduğunu biliyor musunuz? Onu sizden isteyecektir. Kardeşi Ali b. Ebi Talib'e (a.s) , evlatlarına ve ıtretine yapmış olduğunuz düşmanlıkların hesabını soracaktır sizden. Oysa ki bazılarınız bu cinayetle iftihar ederek diyorsunuz: "Ali'yi ve evlatlarını Hint kılıçlarıyla ve mızraklarla biz öldürdük, Türk esirleri gibi esir aldık kadınlarını ve öyle bir tosladık ki meydanın dışına attık."

Allah'ın her türlü pislikten arındırdığı insanları öldürmekle iftihar edenler, ağızlarınız taşla ve toprakla dolsun. Ey habis, öfkenle patlayasın! Baban nasıl yerinde oturduysa, sen de köpek gibi yerinde otur. Şüphesiz herkes yaptıklarına ve önceden (ahirete) gönderdiklerine sahiptir. Vay olsun size! Allah'ın bizi üstün kıldığı şeye hased mi ediyorsunuz? "Bu Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir." (Hadid-21) "Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur." (Nur- 40)


Fatıma'nın (a.s) hitabesi buraya varınca halk yüksek sesle ağlayıp dediler: "Ey pak ve atharların kızı, kalp ve sinemizi ateşledin. Ciğerlerimizi hüzün ve ıstırap ateşiyle yaktın. Yeter artık." Fatıma da sustu.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Kerbela” sayfasına dön