Bir Siteden Alıntı Bir Munazara...

Cevapla
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Bir Siteden Alıntı Bir Munazara...

Mesaj gönderen 3nokta »

Alevi birisi yazmış ki:
Yine uzun ama okunmaya değer bir makale olduğunu düşünüyorum. Farklı bakış açılarını göreceksiniz bu yazıda. Yorumu size kalmış. Hakikat güneş gibi ortaya çıktıktan sonra ne yapılsa kâr etmez. Hakikât asla değişmez!



Aşura Günü mü?, Aşure Çorbası mı?


Doğruları halka açık ve net olarak söylemeyi temel hedef yapmış olan sitemiz her yıl Muharrem ayında yapılan bir yanlışlığı da düzeltmek amacıyla bu yazıyı kaleme almıştır.

Dikkat edilirse her yıl Muharrem ayında ve özellikle de Muharrem ayının 10. Gününde halkın birbirlerine adına Aşure çorbası yada tatlısı denilen bir yiyeceği ikram ettiği hatta bazen birbirlerini kutladıkları görülür.

Sebebi sorulduğunda da çoğunlukla “Bugün öyle mübarek bir gündür ki! Adem bu gün yaratılmış,yerler,gökler,melekler bu gün yaratılmış,Hz.Nuh gemiden tufandan bugün kurtulmuş,Hz.Yusuf zindandan bu gün çıkmış,Hz.Yakup’un gözleri bugün açılmış,Hz.Yunus bugün balık karnından kurtulmuş,Hz.Musa bugün firavundan kurtulmuş vs vs vs “cevabını alıp;temelsiz,uydurma yada saçmalıkları sürekli olarak duyar yada dinlersiniz.Yine ‘Güya Hz.Nuh’un kurtulunca gemideki hububatı karıştırıp dağıtmış ve insanları kutlamış!’olduğu anlatılır durur.Ve yine dikkat edilirse kendisini alevi yada sünni kabul eden herkesin olayı bu şekilde izah edip sanki güzel bir iş yapıyorlarmış gibi birbirlerine aşure tatlısı dağıttıklarını da gözlemleriz.

Ne yazıkki sadece anadoluda değil anadolu dışında da bu sözlere inananlar bulunmaktadır.Nitekim konuyu araştıran Aliyy’ul Kaarı bu uydurmaların bir kısmını ‘Mevzuatu Kebir’isimli kitabında toplamıştır.

Muharrem ayı hicri yılın ilk ayının adıdır.

Bilindiği gibi Aşura kelimesi arapça 10.gün anlamına gelmektedir.Ve yine bilindiği gibi Hz.Hüseyin hicri 61.yılda Muharrem ayında Kerbela çölüne ulaşmış ve 10. günde de şehit olmuştur.Peki nasıl oluyor da İmam Hüseyin gibi Allah ve Resulü katında övülmüş mübarek ,masum bir kişi katlediliyor da insanlar hele de müslümanlar! O günü bayram ilan ediyor ve kutluyorlar ?

Ve dahası o gün insanlık tarihinin en vahşet görüntüleri sergilenmişken ,tüm güzel şeylerin o güne denk geldiği !söylenebiliyor?Burada bir tuhaflık yok mu?

Hayır çünkü Aşura günü yezidin başını çektiği küfür ve münafık grubu birçok sahte hadis! Uydurarak kendi yaptıkları musibeti bayrama ,kutlamaya çevirmek istediler ve tüm insanlara bu sahte kurtuluş masallarını anlatarak musibetlerini örtmek,kafa karıştırmak istediler.Ve ne acıdır ki kısmen de olsa başarılı oldular.

Hatta Ehli Beyt dostlarından bir kısmını dahi bu oyuna alet ettiler.Dikkat ettiniz mi Muharrem ayının 10.günü geldiğinde artık sadece tatlı dağıtılmıyor ve sözüm ona bazı dernekler yada kuruluşlarca özel törenler yapılıyor sazlar çalınıp,semahlar dönülüyor .Ve yine dikkat edilirse bu törenlere üst yetkililer,ilahiyatçılarda memnuniyetle !katılıyorlar.Ne acıdır ki İmam Hüseynin şehit edildiği gün kutlamalarla!,yeme içme ve halaylarla anılıyor.

Oysa Bir Ehli Beyt dostu yada Alevi o gün ne yapmalıdır ? sorusunun cevabı birçok tarihi nakilde açık açık veriliyor.Ama cahil bırakılmış halk’ın ve duyarsızlaştırılmış Alevi aydınının bunlardan haberi olmuyor.

Ehlibeyt Mektebinin büyük alimlerinden olan Merhum Şeyh Mufid şöyle diyor: “Muharrem ayının onuncu gününde Hz. Hüseyin (a.s) şehit edilmiştir. İmam Cafer-i Sadık’tan gelen rivayetler gereğince bu günde neşeden uzak durmak, yas merasimleri düzenlemek ve öğle oluncaya kadar bir şey yiyip içmemek ve öğleden sonra, sadece yaslı insanların yediği içtiği miktarda bir şeyler yemek gerekir.”(1)

Ehlibeyt Mektebinin en büyük hadisçilerinden olan Şeyh Saduk İmam Rıza (a.s)'ın şöyle buyurduğunu nakleder:

“Aşura gününü kendisine hüzün ve musibet ve ağlama günü yapan kimseye, Allah kıyamet gününü sevinç ve neşe günü kılar.”(2)

Şeyh Saduk kendi senediyle İlelu’ş-Şerayi ve Emali kitaplarında Cibille-i Mekkiye’den şöyle nakleder:

“Hz. Ali (a.s)’ın sır dostlarından olan Meysem Temmar’dan şöyle nakleder: Allah’a yemin olsun ki bu ümmet kendi peygamberlerinin torununu Muharrem ayının onuncu günü öldürecekler ve Allah’ın düşmanları o günü bereket günü yapacaklar. Bu iş Allah’ın ilminde geçmiş kesin kazalardandır. Hz. Ali’nin bana öğrettiği ilim üzere ben bundan haberdar oldum.

Hz. Ali bana bildirdi ki tüm yaratıklar hatta çölün yırtıcı hayvanları, denizdeki balıklar ve gökte uçan kuşlar bile Peygamber’in torununa ağlayacaktır.

Güneş, ay, yıldızlar, gök, yer, insan ve cinlerin mü’min olanları göklerdeki tüm melekler Rıdvan meleği (cennetin koruyucusu melek) ve cehennemle görevli olan Malik, tüm koruyucu melekler, gök ve arşı koruyan meleklerin hepsi Hüseyin'e ağlayacaklar.

Sonra Meysem şöyle dedi: Allah’a ortak koşanlara, Yahudi, Hıristiyan ve Mecusilere Allah’ın laneti gerekli olduğu gibi Hz. Hüseyin’i öldürenlere de bu lanet gerekli olmuştur.

Cibille diyor ki Meysem’e “Nasıl halk Hz. Hüseyin’in şahadet gününü bereket günü bileceklerdir?” diye sordum.

Meysem bu soruya karşılık ağlayarak şöyle dedi:

Kendileri uydurdukları bir hadis gereğince Aşura gününün Hz. Adem’in tövbesinin kabul olduğu gün olduğunu söyleyecekler; oysa Hz. Adem’in tövbesi Zilhicce ayında kabul olunmuştur. Yine onlar Aşura gününde Yüce Allah’ın Hz. Davud’un tövbesini kabul ettiğini söyleyecekler; oysa Davud’un tövbesi de Zilhicce ayında kabul olmuştur. Onlar bu günde Allah’ın Hz. Yunus’u balığın karnından kurtardığını söyleyecekler; oysa Allah-u Teala Hz. Yunus’u Zilkaade ayında balığın karnından çıkarmıştır. Onlar Aşura gününde Hz. Nuh’un gemisinin sahile yanaştığını söyleyecekler; oysa bu Zilhicce ayının 18. günü vuku bulmuştur. Onlar bu günde Beni İsrail’in kurtulması için denizin Allah tarafından Hz. Musa (a.s) için yarıldığını söyleyecekler; oysa bu Rebiulevvel ayında gerçekleşmiştir....”

Ehlibeyt mektebinin kaynaklarında çeşitli senetlerle İmam Muhammed Bakır (a.s)'dan nakledilen ve Ehlibeyt dostlarınca sürekli okunan Aşura Ziyareti duasında şu cümleler yer almaktadır:

“Allah’ım bu Aşura günü Ümeyye oğulları ve ciğer yiyen kadının oğlu tarafından kutlu ve mübarek bir gün olarak bilinir.... Bugün Ziyad oğullarının ve Mervan oğullarının Hz. Hüseyin’i (Allah’ın selamı ona olsun) öldürdükleri için sevindiği bir gündür. Allah’ım onlara olan lanet ve azabını iki kat eyle....”

OLAYIN SÜNNİ KAYNAKLAR AÇISINDAN İNCELENİŞİ:
Ehl-i Sünnet kaynaklarında bu konuda değişik nakiller ve rivayetler nakledilmiştir. Mesela bazısında diyor ki: “Allah Resulü (s.a.a) Medine’ye geldiğinde ve henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı bir sırada, Yahudilerin Muharrem’in onu olan Aşura gününü oruç tuttuklarını gördü. Bunun sebebini sorunca, şöyle dediler: “Bu yüce bir gündür; bu günde Allah Musa ve kavmini kurtarmış ve Fıravun ve kavmini suda boğarak (helak etmiştir).” Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) “Ben Musa’ya siz (Yahudilerden) daha evla ve onun orucunu tutmaya sizden daha layığım.” diyerek hem kendisi o günün orucunu tutmaya başladı, hem de (Müslümanlara) o günü oruç tutmalarını emretti.”(3)

Yine Aişe’ye dayandırılarak şöyle nakledilmiştir: “Cahiliyet zamanında Kureyşliler Aşura gününü oruç tutuyorlardı. Resulullah da onlar gibi o günü oruç tutuyordu. Medine’ye hicret ettikten sonra da hem kendisi tutmaya devam etti hem de başkalarına bunu emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılındığında buyurdu ki “Artık isteyen bu günün orucunu tutar, istemeyen terk eder.”(4)

Sahih-i Müslim ve diğer bazı kaynaklarda Resulullah’ın Aşura gününü vefatından bir sene önce oruç tuttuğu da nakledilmiştir. (5)

Bize göre bu rivayetler muteber ve güvenilir rivayetler değildir. Buna bir çok delil zikredebiliriz. Ancak söz uzamasın diye bazılarına, hem de kısaca değinmekle yetiniyoruz (Akıllıya işaret yeterlidir):

1- Her şeyden önce bu rivayetlerin senetlerinde problem var; çünkü rical kitaplarına müracaat edip bu senetlerdeki ravileri araştıran herkes onların çoğunun şaibeli ve türlü türlü ithamlara maruz kalan kimseler olduklarını açıkça görür. Kaldı ki ravilerden bazısı hicretten yıllar sonra Medine’ye gelmiştir. Ebu Musa Eş’ari gibi, bazısı hicret zamanında daha küçücük bir tıfıldı, İbn-i Zübeyr gibi; bazısı da hicretten yıllar sonra Müslüman olmuştur, Muaviye gibi. Böyle ki bir durumda bu ravilerin Resulullah’la ilgili hicret öncesi, hatta İslam öncesi olayları bizzat görüp nakletmeleri nasıl düşünülebilir?!

2- Bu rivayetler arasında bir sürü çelişki söz konusudur. Örneğin birisinde Allah Resulü’nün Medine’de Yahudilere uyarak Aşura gününü oruç tutmaya başladığı söyleniyor; bir diğerinde, Resulullah’ın da müşrikler gibi ta cahiliyet zamanından beri Aşura gününü oruç tuttuğunu iddia ediyor. Yine birisinde Aşura orucunu Ramazan orucu farz kılındıktan sonra terk ettiğini söylüyor; diğer birisinde ise şöyle deniyor: “Resulullah (s.a.a) Aşura gününü oruç tuttuğunda, O’na dendi ki “Bu Yahudilerin değer verdiği bir gündür.” Bunu duyan Allah Resulü de artık gelecek yıldan itibaren (Muharrem’in) dokuzuncu gününü oruç tutma sözü verdi; ama gelecek yıl gelip çatmadan Resulullah vefat etti.”(6) Görüldüğü gibi bir rivayete göre Yahudilere uyarak oruç tutmaya başlıyor; diğerine göre ise tam tersine onlara muhalefet olsun diye, artık onuncu günü değil dokuzuncu günü oruç tutmaya karar veriyor, ama ecel mühlet vermiyor!

Bu rivayetleri araştırıp karşılaştıran her kes, bunlar gibi daha nice tenakuz ve çelişkileri tespit edebilir ki biz bu kadarıyla yetiniyoruz.

3- Yukarıda naklettiğimiz birinci rivayete bakarsak, bu rivayete göre Resulullah kardeşi Hz. Musa’nın sünnetini bilmiyordu ve bunu Yahudilerden öğrenmiş ve onlara taklit etmişti!! Oysa Allah Resulü Geçmiş peygamberlerin öğreti ve Sünnetlerini herkesten daha iyi biliyordu. Öyle olmasaydı son Peygamber olmasının, en üstün peygamber olmasının ne anlamı olurdu?! Bunu maalesef sadece burada söylemiyor ve “Resulullah kendisine emredilmeyen konularda Kitap Ehli’ne uymayı seviyordu.” diyerek işi daha ileri boyutlara taşıyorlar. Halbuki aynı kaynaklar, Allah Resulü’nün özellikle Yahudiler ve onlara taklit etme hususunda son derece hassas olduğunu da nakletmektedirler. Örneğin ezandan önce (güya) Yahudilerin borusu gibi boru çalınmasını veya Hıristiyanların çanından çalınmasını önerenlere muhalefet ederek kabul etmediğini, Yahudi ve Hıristiyanlara muhalefet etmek için Müslümanlara saç sakallarını boyamalarını emrettiğini, haiz kadınla muamele konusunda Yahudilerin tam tersini uyguladığını ve Kısacası İslam’da onlara taklit etmekten Müslümanları sakındırdığını nakleden yine onlardır(7)

Doğru olan da zaten budur. Zira kaynakların nakline göre Allah Resulü Yahudilere karşı bu sert tavrını öyle bir boyuta vardırmıştı ki Onlar “Bu adam bize ait muhalefet etmediği hiçbir şey bırakmadı kalsın!”(

İbn-ül Hac da kitabında şöyle yazıyor: “Allah Resulü (s.a.a) hiçbir konuda Kitap Ehli’yle mutabık kalmayı sevmezdi; öyle ki Yahudiler dediler ki “Muhammed bizim muhalefet etmediği hiçbir şeyimizi bırakmadı.”(9)

Ehl sünnet kaynaklarında şu hadis de nakledilmiştir: “Kim bir kavime kendini benzetirse, onlardan sayılır.”(10)

4- Aşura kelimesinin Muharrem’in onuncu gününe denilmesi, Hz. Hüseyin, Ehlibeyt’i ve ashabı Kerbela’da şehit düşüp, Ehlibeyt İmamları ve taraftarları tarafından yas ve anma merasimleri düzenlenmeğe başlandıktan sonra meşhur olmuş ve ondan önce tanınan ve yaygın olan bir isim değildi. Lügat alimleri de bunu açıkça zikretmişlerdir. Örneğin meşhur lügatçi İbn-i Esir şöyle yazıyor: “Aşura İslami bir isimdir.”(Yani İslam’dan sonra kullanılmıştır.)(11)

Bir başka lügatçi olan İbn-i Düreyd ise şöyle kaydetmektedir: “Aşura İslami bir isimdir ve cahiliyet zamanında tanınmıyordu.”(12)

5- Aslında Yahudi kaynaklardan haberdar olan her münsif insan Yahudi şeraitinde Aşura orucu diye bir şeyin esastan olmadığını ve Yahudilerin ne eskiden ve ne de şimdi bu günü oruç tutmadığını görür. Yani bu konuda hiçbir belge elde bulunmamaktadır.

Bu konuda üzerinde durulması gereken bir diğer husus, Aşura gününde vuku bulduğu söylenen önemli tarihi olaylardır. Bazı Sünni kaynaklar bu konuda o kadar ileri gitmişlerdir ki tarihte vuku bulan en önemli ve meşhur olayların hemen hepsinin Aşura gününde vuku bulduğunu söylemektedirler. Hatta Resulullah’ın hicret ve doğum günlerinin dahi bu günde vuku bulduğunu kaydeden kaynaklar var!!(13) Oysa bunların Rebiülevvel ayında vuku bulduğunu, tarihten az buçuk haberi olan her münsif insan teslim etmektedir.

Halbu ki bu olayda da yine Aşura cinayetini ört bas etmek isteyen Emevilerin parmağı vardır. Bunu, yukarıda Meysem-i Tammar’dan naklettiğimiz hadis açıkça teyid etmektedir. Yine Aşura kavramının İslami bir terim olduğunu ve İslam öncesi bu kelimenin tanınmadığını meşhur lügat alimlerinden size nakletmiştik. Ayrıca bu rivayetlerin çoğunun uydurma olduğunu bizzat Ehl-i Sünnet’in bir kısım rical alimleri de kabul etmektedir. Bu konuda örneğin şu kaynaklara müracaat edebilirsiniz: El-Lial-il Masnua Fil-Ehadis-il Mevdua, C.1, S.108 ila 116, Tezkiret-ül Mevduat, S.118, Es-Siret-ül Halebiyye, C.2, S.134.

Son olarak Ümeyyeoğulları’nın Aşura günüyle ilgili tutumları ve uygulamalarıyla ilgili iki tarihi belgeyi de aktararak noktalamak istiyoruz.

Meşhur filozof ve tarihçi Ebu Reyhan Beyruni “El-Asar-ül Bakiye” isimli kitabında şöyle yazıyor: “Ümeyyeoğulları (Hz. Hüseyn’i öldürdükten sonra) Aşura günlerinde yeni elbiseler giyiyor, süsleniyor, sürmeleniyor ve bayram yapıyorlardı. Bu günde ziyafetler verip güzel yemekler ve tatlılar yapıp dağıtıyorlardı. Bu onların saltanatları boyunca devam edip bir gelenek haline dönüştü ve böylece onlardan sonra da Ehl-i Sünnet içerisinde devam etti… Ama Şiiler bu günde Hz. Hüseyn’in şehadeti münasebetiyle ağıtlar yakıp ağlıyorlar…”(14)

Meşhur Sünni tarihçi Makrizi “El-Hutat” isimli eserinde şöyle yazıyor: “Mısırdaki Ali taraftarları (Fatımiler), Aşura günlerini yas ve hüzün günü olarak bilip o günde pazarları tatil ediyorlardı. Onların devleti yıkılıp yerine Eyyübi sultanları iş başına geldiklerinde, onların tam aksine Aşura günlerini sevinç ve neşe gününe dönüştürerek, bu günde aile ve dostlarına ziyafetler vermeğe, hamama gitmeğe ve süslenmeğe başladılar. Bu vesileyle esasında Şamlıların Haccac-ı Zalim zamanından itibaren başlayan adetlerini, Şia’ya inat devam ettirmeği amaçladılar…

Sonra şöyle devam ediyor Makrizi: “Biz kendimiz bizzat Eyyubilerin, Aşura günlerinde yaptıkları sevinç gösterilerinin kalıntılarını gözlerimizle gördük.”(15)

Yani hem akıl ve hem de tarihi rivayetler şunu kanıtlıyor ki:Aşure çorbası yada tatlısı denilen olay cinayetlerini örtbas etmek isteyen ve de o günü kurtuluş günü ! ilan etmek isteyen ümeyye oğullarının uydurmasıdır.

Şimdi biz Alevilere ve özelliklede Alevi aydınlarına düşen görevde halkımıza hatta sadece Alevilere değil tüm müslümanlara bu gerçeği aktarmak ve hakkın açıkça ortaya çıkmasını sağlamak olmalıdır.

Unutmayalım ki hakkın açığa çıkması konusunda sessiz kalırsak bu masallar kuşaktan kuşağa geçecek ve Allah korusun mahşerde bizde bu yalanın sorumlularından birisi olarak hesap vereceğiz.

Bundan sonraki ilk muharrem ayında ve özelliklede 10.günde yani Aşura gününde halkımızı her türlü yolla bu konuda uyarmak ve Aşura gününde o musibet gününü matem yapılan yerlerde anmak bizim öncelikli görevimiz olmalıdır.

[1]-Vesail-üş Şia c.10, s. 394.

[2]-İlelu’ş-Şerayi, S.227.

[3]- Sahih-i Buhari, C.1, S.244, Sahih-i Müslim, C.3, S.150, Es-Siret-ül Halebiyye, C2, S.132-133, Tarih-ül Hamis, C.1, S.360…

[4]- Aynı kaynaklar…

[5]- Sahih-i Müslim, C.3, S.151

[6]- Sahih-i Müslim, C.3, S.151

[7]- Buhari, 60. kitap, 50.bab, 77. kitap, 67. bab, Sahih-i Müslim, 3. kitap, 16. hadis, Tirmizi, 44. kitap, 24. hadis, Nesai, 3. kitap, 48.bab, 83. hadis.

[8]- Es-Siret-ül Halebiyye, C.2, S.115.

[9]- El-Medhal (İbn-ül Hac), C.2, S.48.

[10]- Nihayet-u İbn-il Esir, C.3, S.240.

[11]- Nihayet-u İbn-il Esir, C.3, S.240.

[12]- El-Cemheret-u Fi Lugat-il Arap, C.4, S.212.

[13]- Tarih-ül Hamis, C.1, S.360-361, Es-Siret-ül Halebiyye, C.2, S.133-134

[14] El-Kuna Vel-Elkab, C.1, S.431 (Asar-ül Bakiye’den naklen).

[15]- El-Hutat (Makrizi), C.1, S.490.
2. kişi
Şehrullahi'l-Muharrem" olarak meşhur olan, yani "Allah'ın ayı Muharrem" olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır.

Allah'ın ayı, günü ve yılı olmaz, ancak Allah'ın rahmetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz tarafından bu şekilde ifade edilmiştir.

Âşura Günü ise Muharrem'in 10. günüdür. Âşura Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir.

Hicrî Senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü Âşura Günüdür. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Âşura Gününün de diğer günler içinde daha mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır.

Âşura Gününün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Sûresinin ikinci âyeti olan "On geceye yemin olsun" ifâdelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz.

Bazı tefsirlerimizde bu on gecenin Muharrem'in Âşurasine kadar geçen gece olduğu beyan edilmektedir.1

Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve bereketini bildirmektedir.

Bugüne "Âşura" denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:

1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mûcize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.

2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.

3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.

4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.

5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.

6. Hz. İsa (a.s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.

7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.

8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.

9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.

10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.2

Hz. Âişe'nin belirttiğine göre, Kâbe'nin örtüsü daha önceleri Âşura gününde değiştirilirdi.

İşte böylesine mânâlı ve kudsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep kutlanagelmiştir. Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, başka günlere nisbetle daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü, Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.

Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır.

Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.

"Bu ne orucudur?" diye sordu.

Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler.

Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselâm da, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyâya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.3

Âşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslâm öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu.

Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:

"Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicrnet edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı." 'Buhari, Savm: 69.

O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. "İsteyen tutar, isteyen terk edebilir" buyurdu.4 Böylece Âşura orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.

Âşura orucunun fazileti hakkında da şu meâlde hadisler zikredilmektedir.

Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:

"Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?"

Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm, "Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir" buyurdu.5

Yine Tirmizî'de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum."6

"Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur"7 hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.

Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazalî, "Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir"8 demektedir.

Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.

Bu mânâdaki bir hadisi İbni Abbas rivâyet etmektedir. Bunun için, müstehap olan, âşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır.

Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de yaşatılması isâbetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü'minin aile efradına Âşura Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.

Bir hadiste şöyle buyurular: "Her kim Âşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."9 Bu âile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat, bunun için fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder.

Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ'da hünharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Kûfe valisi İbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber veridiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.

Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır, Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur. Kaderî hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek ehl-i sünnetin itikat ve inancına aykırıdır.

1) Hak Dini Kur ân Dili. 8 5793.
2) Sahih-i Müslim Şerhi, 6:140.
3) Ibtıı Mâce, Siyam: 31.
4) Müslim. Siyam: 117.
5) Tîrmizî. Savm: 40.
6) A.g.e., Savın: 47.
7) İbni Mâce. Siyam: 43.
İhyâ, 1:238
9) et-Tergîb ve'l-Terhİb, 2:116
2. kişi
YAS TUTMA

Ölenin arkasından yakınlarının duyduğu üzüntüyü dile getirmeleri.

Ölüm, insanın başına gelen en acılı bir durum olduğu için, yakınları bundan büyük üzüntü duyarlar. Beşerî tabiatın gereği olarak bu üzüntülerini dışa vurmaları da gayet normaldir. İslâm öncesi Cahiliye Araplarında yas tutma aşırı bir haldeydi. Ölenin yakınları, avazları çıktığı kadar bağırarak ağlar, üstlerini başlarını yırtarlar, para ile profesyonel ağlayıcılar tutarlar, ölenin karısı bir yıl süreyle evden dışarı çıkmaz, koku sürünmez, yıkanmaz, bir yıl sonra üzerine hayvan pislikleri atılarak bu durumdan kurtulurdu. Yakınlarının ölüye karşı olan saygıları, gösterdikleri bu yasın şiddetiyle ölçülürdü.

Pek çok muharref din ve milletlerde aşırılığa kaçan yas tutma adeti İslâm'da makul bir hale getirilmiş, aşırılıklar yasaklanmıştır. Hz. Peygamber; "Yüzüne vurarak, üstünü başını yolarak ağlayan ve cahiliye adetini sürdüren bizden değildir" (Buharî; Cenâiz, 36) buyurmuş, oğlu İbrahim ve torunu öldüğünde ağlayıp gözünden yaşlar akınca, bu durumu soran sahabîlere; "Bu, Allah'ın kullarının kalbine yerleştirdiği bir acıma duygusudur. Allah, kulları arasında müşfik olanlara merhamet eder" (Buharî, Cenâiz, 33); "Göz yaşarır, kalb üzülür, fakat biz Rabbimizin razı olamayacağı birşey söylemeyiz" (Buharî, Cenâiz, 44) demek suretiyle bu hüznün makul bir şekilde dışa vurulmasının caiz olduğunu belirtmiştir.

İslâm'a göre yasın süresi üç gündür. Ancak, kocası ölen kadın 4 ay 10 gün yas tutar, bu süreyi kocasının evinde geçirir. Bu süre esnasında süslenmemesi, yeni ve gösterişli elbiseler giymemesi, kendisine evlenme teklifi yapılmaması (dünür gidilmemesi), yapılsa dahi kabul etmemesi gerekir.
3. kişi

Alevi birisi demişki:
Aşura Günü mü?, Aşure Çorbası mı?


Sebebi sorulduğunda da çoğunlukla “Bugün öyle mübarek bir gündür ki! Adem bu gün yaratılmış,yerler,gökler,melekler bu gün yaratılmış,Hz.Nuh gemiden tufandan bugün kurtulmuş,Hz.Yusuf zindandan bu gün çıkmış,Hz.Yakup’un gözleri bugün açılmış,Hz.Yunus bugün balık karnından kurtulmuş,Hz.Musa bugün firavundan kurtulmuş vs vs vs “cevabını alıp;temelsiz,uydurma yada saçmalıkları sürekli olarak duyar yada dinlersiniz.Yine ‘Güya Hz.Nuh’un kurtulunca gemideki hububatı karıştırıp dağıtmış ve insanları kutlamış!’olduğu anlatılır durur.Ve yine dikkat edilirse kendisini alevi yada sünni kabul eden herkesin olayı bu şekilde izah edip sanki güzel bir iş yapıyorlarmış gibi birbirlerine aşure tatlısı dağıttıklarını da gözlemleriz.
Bu paragrafa katılmıyorum; makaleyi yazan insan; bence bu noktada kendisi de günün kutsiyetine saygıda kusur ediyor. Bu konuda nasıl böylesine kesin hükümler verebiliyor; bu olayların asılsızlığına emin konuşabiliyor?..Aşure gününde insanlar sadece "tatlı yiyelim tatlı konuşalım" gibi bir mantığa bürünmüyorlar. O aşure de birşeylerin simgesi aslında... Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.
"Bu ne orucudur?" diye sordu.
Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(3
Saygılar...
4. kişi (muhtemelen alevi)
ARKADAŞLAR O KADAR GÜZEL AÇIKLAMALAR YAPMIŞSINIZ Kİ GERÇEKTEN BANA DİYECEK BİŞEY KALMAMIŞ.SADECE BENİM DE DEMEK İSTEDİĞİM KONU ŞU Kİ ;GENEL İTİBARİ İLE BAKILDIĞIN DA AŞURA OLAYI İLE AŞURE İSMİ ÇOK KARIŞTIRILAN BİR KONU.BUNUN SEBEBİ İSE ÇOK BASİT "BİLMEMİŞLİK".BU KONU HAKKINDA YORUM YAPILMADAN ÖNCE DAHA DUYARLI OLUNMALI.EN AZINDAN KELİMELER ARASIN DA Kİ FARKLAR BİLİNMELİ.YORUM YAPAN ARKADAŞLAR GERÇEKTEN ÇOK GÜZEL YORUMLAMIŞLAR
Alevi birisi 1. kişi
Arkadaşlar makale konusunda yorum yapmak ve tezleri antitezle çürütmek yerine makalenin eleştirdiği noktaları dile getirmişler. Açıkçası şimdi ben size yanıt olarak tekrar aynı şeyleri yazmam mantık dışı olacaktır.
Aşura günü matem günüdür. Aşura gününde varolduğu öne sürülen sevinçli olaylar asla o günde vuku bulmamıştır. Bunlar, Emeviler'in yaptıkları zulmün ve Kerbelâ Kıyamı'nın mesajının üstünü örtmek için uydurdukları yalanlardan başka bir şey değildir. Aşurâ gününde İmam Hüseyin as'dan sonraki Ehl-i Beyt imamlarının tutumu bize her eşyi özetliyor. Peygamber dahil olmak üzere tüm Ehl-i Beyt Aşura günüde yas tutmuşlardır. Ehl-i Sünnet kaynakları dahil bunlara sahih delil bulmak hiç de zor değildir.
Matemin boyutları meselesine gelince: İslam dini ölenin arkasından ağlamayı yas tutmayı asla ve asla yasaklamamıştır. Zira İslam Peygamberi dahi torunun şehadetine Cebrail as'ın Hz Hüseyin as'ın Kerbela'da şehadete ereceğinin haberini getirmesi üzerine gözyaşlarına hakim olamayıp, yas tutmuştur.
Hz Zeynep as İmam Hüseyin as'ın oğlu İmam Zeynel Abidin as Kerbela'da olanlardan sonra yas tuttukları tarihi verilerle elimize ulaşmıştır. Ehli Beyt imamlarından gelen hadislere bize şunu öğretiyor: Her kim ki Ehl-i Beyt as'ın acısını kederini üzüntüsünü kendi acısı kederi üzüntüsü gibi bilirse işte onlara cehennem ateşi haram olacaktır ve asla cehenneme gitmeyeceklerdir.
Şimdi tekrar yazıyorum tüm bu sevinç dolu haberlerin aslıında bu matem ayında gerçekleşmediği delilleriyle başlıktaki makalede alatılmış ve bunların Emevi uydurması olduğu sabit olmuşken hâlâ hakikate boyun eğmemek zulme boyun eğmek olmaz mı?

Bütün bu ilmî aklî ve naklî delilleri bir kenara bırakalım: Ve bazılarının iddia ettiği gibi tüm sevinçli olayların bu günde meydana geldiğini var sayalım. (Ki böyle olmadığına şüphe yok!)
Evet akıl mantık bize şunu gösteriyor: Şayet böyle olsa bile bu günde yas tutmak gerekir, kutlama yapmamak gerekir. Bir adam felan tarihte doğsa, aynı tarihte evlense, aynı tarihte çocuğu dünyaya gelse aynı tarihte onu mutlu edebilecek bir çok olay gerçekleşmiş olsa, ama hepsinden sonra da aynı tarihte anasını babasını kaybetse bu adam o günde artık sevincek midir yoksa anasının babasının yasını mı tutacaktır?
Saygılar...
Alevi birisi 1. kişi
Resulullah'ın İmam Hüseyin Hakkındaki Buyrukları
1-Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:

“Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim; Hüseyin’i seveni Allah sevsin.”



2-Resulullah (s.a.a) bir gün İmam Hüseyin’in elinden tutarak şöyle buyurdular:

“Ey cemaat! Bu Hüseyin bin Ali’dir; O’nu tanıyın; canım elinde olan Allah’a ant olsun ki Hüseyin cennettedir, O’nu sevenler de cennettedir, O’nu sevenleri sevenler de cennettedir.”



3-“Kim cennet gençlerinin efendisine bakmak istiyorsa, Hüseyin bin Ali’ye baksın.”



4-“Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Hüseyin’i seveni Allah sever.”



5-Kim, gök ehli yanında yeryüzü ehlinin en sevilenine bakmak istiyorsa, Hüseyine baksın.”



6-“Hüseyin bendendir; o benim oğlum ve evladımdır, kardeşinden sonra insanların en üstünüdür; o müslümanların İmamı, müminlerin mevlası, alemlerin Rabb’inin halifesidir; yardım dileyenlerin yardımına koşan, sığınak arayanların sığınağı ve Allah’ın yaratıklarına olan hüccetidir; o, cennet gençlerinin efendisi ve ümmetin babıdır (kapısıdır); onun emri benim emrimdir; ona itaat bana itaattir; ona uyan bendendir; ona isyan eden benden değildir.”



7-“Bir gün Peygamber (s.a.a), Hüseyin (a.s)’ı kucağına alarak şöyle buyurdu: “Hüseyin’in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.”

Sonra buyurdular ki: “Babam, her gözyaşının maktülü olana (Hüseyin’e) feda olsun.”

Ey Resulullah’ın torunu, her gözyaşın maktülü nedir? dediklerinde; “Onu anan her mümin, mutlaka ağlar” buyurdular.



8-Resulullah (s.a.a) bir gün İmam Hüseyin’in elinden tutarak şöyle buyurdular:

“Ey cemaat! Bu Hüseyin bin Ali’dir; O’nu tanıyın; canım elinde olan Allah’a ant olsun ki Hüseyin cennettedir, O’nu sevenler de cennettedir, O’nu sevenleri sevenler de cennettedir.”



9- Bera Bin Azib diyor: Resulullah'ı (s) Hüseyin'i (sırtında) taşırken gördüm, şöyle buyurmaktaydı: Allahım! ben onu seviyorum sen de sev.



10- Ben Hasan'a (a) sabır ve ilim hediye ediyorum Hüseyin'e (a) de bağışta bulunma ve şefkat.



11- Hasan ve Hüseyin Cennet Gençlerinin efendileridirler. Babaları ise onlardan daha üstündür.



12- Hasan ve Hüseyin Cennet Gençlerinin efendileridirler.



Sırasına Göre Hadislerin Kaynağı:

1- Sünen-i Tirmizi, c.5, s.324. ve Kenzül Ummal No: 037684

2- Bihar’ul-Envar, c.43, s.262

3- A.K. c.43, s.298.

4- A.K. s.52 ve 53.

5- Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c.4, s.73.

6- Emali-yi Saduk, s.101.

7- Müstedrek’ul- Vesail, c.10,s.318.

8- Bihar’ul-Envar, c.43, s.262

9- Bihar'ul Envar c.43 s.264

10- Bihar'ul Envar c.43 s.263

11- Kenzül Ummal No: 037694, Biharul Envar: c.43 s.263 ve 264

12- Kenzül Ummal No: 037693, 37682

2. kişi
sen belgelerin ile konuştum ben belgelerim ile konuştum.kaynaklar makalelerin altında var.ben senin tezini çürütme veya başka bişey peşinde değilim.inanç meselesidir yorum yapmanın yersiz olduğunu düşünüyorum bırakalım isteyen istediği gerçeğe inansın.


Bütün bu ilmî aklî ve naklî delilleri bir kenara bırakalım: Ve bazılarının iddia ettiği gibi tüm sevinçli olayların bu günde meydana geldiğini var sayalım. (Ki böyle olmadığına şüphe yok!)

ben yazdıklarımı kendim uydurmadım hepsinin altında kaynağı var.bazılarının iddia ettiği dediğin olay da fecr suresinin 2. ayetinde dahi var..tefsirine bakabilirsin.
dediğim gibi farklı görüşler farklı belgeler...artık gerisi bu yazıyı okuyup yorumlayanlara kalmış.

saygı ile
Alevi birisi 1. kişi
İkimizde belgelerle konuştuk ama şu farkla ki ikimizde senin belgelerinle konuştuk sen benim belgelerimle konuşmuş falan değilsin. neyse...

Bu mesele, şüphesiz inanç meselesidir. Ama emri bil mağruf nehyi enil münker bize farzdır. Söz konusu makalenin altına kendi görüşlerini yazsan tamam saygı duyarım yazarım, ama zaen karşı çıktığım bir zihniyetin kalema aldığı Emevî mantıklı Aşurâ yaklaşımını asla hoşgöremem, zira bu, bir ihanettir Allah Resulü'ne...

"On geceye " ayetinin Aşura ile ne ilgisi var inanaki anlamış değilim. Keşke ayetin tefsirini yazsan da biz de öğrensek. :Anladığım kadarıyla onuncu günden bahstmiyor. On geceye yemin ediyor. Bunlar farklı şeyler değil mi?
Yine de şahsına saygılarımı sunarım kardeşim... Allah cümlemize basiret nasip etsin...
2. kişi
emri bil mağruf nehyi anil münker iyiliği emretmek kötülüğü nehyetmek,engellemek...
evet ben de bu makaleyi eklememdeki sebep madem iki zıt görüş var bunların ikisini de sunmak ve kişilerin vereceği son karara" benimki asli gerçektir" demeden yorumlamalarını ve inanmak istediği şeye inanmalarına olanak vermek.
dediğin gibi Hakikat güneş gibi ortaya çıktıktan sonra ne yapılsa kâr etmez. Hakikât asla değişmez! .
son yorumumdur.bu güzel başlık için ayrıca teşekkür ederim.
saygı ile
Alevi birisi 1. kişi
"Zaten sözkonusu makale muhalif görüşü de içeriyordu" Bu ayrıntıyla beraber tekrarlıyorum: Hakikat güneş gibi ortaya çıktıktan sonra ne yapılsa kâr etmez. Hakikât asla değişmez!
Katkın için teşekkürler...

Ha bu arada kaynakçanı yazmamızsın ben yazayım musadenle: http://balina35.blogcu.com/5361791
3. kişi
Aşure Günü ve Gecesi
"Şehrullahi'l-Muharrem" olarak meşhurdur."Allah'ın ayı Muharrem" olarak bilinir. Muharrem ayının onuncu gecesi, Aşure gecesidir. Ertesi günü de Aşure günüdür. Muharrem ayı, Kur'an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Bu ayın en kıymetli gecesi de Aşure gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duâları Aşure günü kabul etmiştir. Bugünde Cenab-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bu­lunmuştur

Aşura Gününün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Suresinin ikinci ayeti olan

"On geceye yemin olsun" ifadelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz.

Aşure Günü Olan ve Olacak Olan Önemli Olaylar

· Yerlerin ve göklerin yaratılması,
· Hz. Âdem'in tövbesinin kabûl edilmiştir.
· Hz. Nuh'un gemisi Cudi Dağının üzerine demirlemiştir.
· Hz. Yûnus'un balığın karnından çıkması,
· Hz. İbrahim (a.s.)'in dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması
· Hz. İdris'in göğe çıkarılması,
· Hz. Süleyman (a.s.)'a saltanat verilmesi,
· Hz. Yakub'un oğlu Hz. Yusuf'a kavuşması, gözlerinin görmeye başlaması, Hz. Yusuf'un kuyudan çıkması
· Hz. Eyyûb'un hastalıktan kurtulması,
· Hz. Musa'nın Kızıldeniz'i geçmesi ve Firavun ordusu ile birlikte helak olması,
· Hz. İsâ'nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşure günü oldu.
· Hz. Musa (a.s.)'nın Firavun'un şerrinden kurtulması
· Hz. Hüseyin (r.a.)'in şehid edilmesi
· Kıyâmetin kopması da Aşûre günü olacaktır.
· Hz. Aişe'nin belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri Aşura gününde değiştirilirdi.

Aşûre Günü Ne Yapılır ?

Böylesine manalı ve kudsı olayların gerçekleştiği bu mübarek gün ve geceda, Asr-ı saadette beri müslümanlar başka gün­leredaha fazla ibadet etmişler ve daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır.

1) Aşure günü oruç tutmak sünnettir

Aşure günü oruç tutanın, bir yıllık günahları affolur. (Hadis-i Şerif )

Aşurenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehidler ve salihlerin ibâdetleri kadar sevaba kavuşur. (Hadis-i Şerif )

Yalnız Aşure günü oruç tutmak mekruhtur. Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutmalıdır!

2- Akrabayı ziyaret edip, hediye ile veya çeşitli yardım ile gönüllerini alınmalıdır

Sıla-i rahmi terk eden, Aşure günü akrabasını ziyaret ederse, Yahya ve İsa'nın sevabı kadar ecre kavuşur. (Hadis-i Şerif )

3- İlim öğrenmeli

Aşure günü, ilim öğrenilen veya Allahı zikredilen bir yerde, biraz oturan, cennete girer. (Hadis-i Şerif )

4- Sadaka vermek sünnettir, ibâdettir.

Aşure günü, zerre kadar sadaka veren kimse, Uhud dağı kadar sevaba kavuşur.(Hadis-i Şerif )

5- Çok selam vermeli

Aşure günü, on Müslümana selam veren, bütün Müslümanlara selam vermiş gibi sevaba kavuşur. (Hadis-i Şerif )

6- Çoluk çocuğunu sevindirmeli

Aşure günü, aile efradının nafakasını geniş tutanın, bütün yıl nafakası geniş olur. (Hadis-i Şerif )

7- Gusletmeli

Aşure günü gusleden mümin, günahlardan temizlenir. (Hadis-i Şerif )

8 - O gün, eve ufak-tefek erzak alınmalı, alınırsa bir sene boyunca evde bereket olur.

9- Dua Okunmalı,

10 defa şu duâ okunur: "Sübhânallâhi mil'el mîzân. Ve müntehel-ılmi ve mebleğar-rızâ ve zinetel-arş'

10- Namaz Kılınmalı

· Aşûre gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek'at namaz kılınır.

· Her rek'atte 1 Fâtiha-i şerîfe, 50 İhlâs-ı şerîf okunur.

· Namazdan sonra 100 defa: "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve Âdeme ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Îsâ ve mâ beynehüm minen-nebiyyîne vel-mürselîn. Salevâtullâhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn"

· Öğle ile ikindi arasında 4 rek'at namaz kılınır. Beher rek'atte 1 Fâtiha-i şerîfe, 50 İhlâs-ı şerîf okunur.

· Namazdan sonra: 70 İstiğfâr-ı şerîf, 70 Salevât-ı şerîfe ve 70 defa: "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azıym" okunur.

· Ümmet-i Muhammed (s.a.v.)'in hidâyeti ve kurtuluşu için duâ edilir
sen savunduklarının, sunduğun kaynaklara dayanarak kesin olduğunu söylüyorsun ve asılsız olduğunu iddia ettiğin o güne ait bazı hâdiseler de Kur'an-ı Kerim'de geçtikleri halde doğru olmadıklarının kesinliğini iddia ediyorsun. Ben onların gerçekliğine inanıyorum. Bu da inanç meselesi bence. Ayrıca hiçkimse Peygamber efendimizin torunu hakkında ileri geri bir konuşma yapmadı ki bu başlıkta; neden böyle tepki verdin anlamadım. Yas İslam dininde ölçüsü aşıldığı takdirde isyana giren bir durumdur. Biz yukarıda alıntı yaptığım ibadetlerin kaçını yapıyoruz o günde acaba... Saygılar...
http://www.zehirli.org/itikadi-konular/ ... ecesi.html
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Mesaj gönderen 3nokta »

Alevi birisi 1. kişi
Aşure Günü ve Gecesi
"Şehrullahi'l-Muharrem" olarak meşhurdur."Allah'ın ayı Muharrem" olarak bilinir. Muharrem ayının onuncu gecesi, Aşure gecesidir. Ertesi günü de Aşure günüdür. Muharrem ayı, Kur'an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Bu ayın en kıymetli gecesi de Aşure gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duâları Aşure günü kabul etmiştir. Bugünde Cenab-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bu­lunmuştur

Aşura Gününün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Suresinin ikinci ayeti olan

"On geceye yemin olsun" ifadelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz.

Aşure Günü Olan ve Olacak Olan Önemli Olaylar

· Yerlerin ve göklerin yaratılması,
· Hz. Âdem'in tövbesinin kabûl edilmiştir.
· Hz. Nuh'un gemisi Cudi Dağının üzerine demirlemiştir.
· Hz. Yûnus'un balığın karnından çıkması,
· Hz. İbrahim (a.s.)'in dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması
· Hz. İdris'in göğe çıkarılması,
· Hz. Süleyman (a.s.)'a saltanat verilmesi,
· Hz. Yakub'un oğlu Hz. Yusuf'a kavuşması, gözlerinin görmeye başlaması, Hz. Yusuf'un kuyudan çıkması
· Hz. Eyyûb'un hastalıktan kurtulması,
· Hz. Musa'nın Kızıldeniz'i geçmesi ve Firavun ordusu ile birlikte helak olması,
· Hz. İsâ'nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşure günü oldu.
· Hz. Musa (a.s.)'nın Firavun'un şerrinden kurtulması
· Hz. Hüseyin (r.a.)'in şehid edilmesi
· Kıyâmetin kopması da Aşûre günü olacaktır.
· Hz. Aişe'nin belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri Aşura gününde değiştirilirdi.



İmam Hüseyin'in şehadeti hariç, uraya kadar olan kısım hakkında zaten makalede gerekli delillerle yorum yapılmış. Ama hâlâ ısrarla cevap verilmiş olmasına rağmen aynı şeyi yazıyorsun.
Aşûre Günü Ne Yapılır ?

Böylesine manalı ve kudsı olayların gerçekleştiği bu mübarek gün ve geceda, Asr-ı saadette beri müslümanlar başka gün­leredaha fazla ibadet etmişler ve daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır.

1) Aşure günü oruç tutmak sünnettir

Aşure günü oruç tutanın, bir yıllık günahları affolur. (Hadis-i Şerif )

Aşurenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehidler ve salihlerin ibâdetleri kadar sevaba kavuşur. (Hadis-i Şerif )

Yalnız Aşure günü oruç tutmak mekruhtur. Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutmalıdır!
Aşura günü oruç tutmanın sunnet olduğu ile ilgili veriler çelişkili olup rivayetleri sahih değildir. Ehl-i Beyt imamları Aşura günü oruç tutmayı mekruf olarak nitelendirmişlerdir. Zira Yezit ve yandaşları İmam Hüseyin as'ı şehit ettikleri için Allah'a şükür etmek niyetiyle bu günde oruç tuttular. İmam Cafer as'ın Hz Peygamber efendimizle zıt bir uygulamaya gitmesi imkansız bir durum olduğundan ve tüm Ehl-i Beyt imamlarının bu günü yas ve üzüntü günü olarak kabul etmleri ve Hz Peygamber Efendimizin de bununla ilgili söyledikleri hadislerin varlığı gerçeği bu gündeki bir orucun Hz Peygamber'in değil Emevilerin sunneti olduğunu ortaya çıkarır...
2- Akrabayı ziyaret edip, hediye ile veya çeşitli yardım ile gönüllerini alınmalıdır

Sıla-i rahmi terk eden, Aşure günü akrabasını ziyaret ederse, Yahya ve İsa'nın sevabı kadar ecre kavuşur. (Hadis-i Şerif )
Sadece mutlu sevinçli günlerde hediyeleşme gibi yukarıda yazdığın şeyler yapılır. Zira bunlar sevinç nişanesi şeylerdir. Hz Peygamber Efendimiz dahi bu günde yas tutmuşken Müslümanların bayrammış gibi hareket etmeleri sunnete aykırıdır.
3- İlim öğrenmeli

Aşure günü, ilim öğrenilen veya Allahı zikredilen bir yerde, biraz oturan, cennete girer. (Hadis-i Şerif )
Aşurâ günü Ehl-i Beyt'in yasını tutmak ve üzütülerine üzülmek insanı cennete götüren en büyük vesilelerdendir.
İbn-i Abbas (r.a), Hz. Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

“Hüseyin bendendir ve benim oğlum, kardeşinden (Hasan’dan) sonra halkın en üstünüdür. Hüseyin müslümanların imamı, mü’minlerin mevlası, Allah’ın halifesi, imdat çağıranların yardımcısı, sığınanların sığınağı ve Allah’ın tüm halkına hüccetidir.

O, cennet ehli gençlerin efendisi ve ümmetin kurtuluş kapısıdır. Onun emri benim emrimdir, ona itaat bana itaattır. Her kim ona uyarsa bendendir ve her kim ona muhalefet ederse benden değildir.

Ben onun yanıma ve haremime sığındığını, oradan da üzüntü ve bela, ölüm ve fena yeri olan ölüm yerine doğru göçtüğünü görür gibiyim.

Ona müslümanlardan ancak az bir grubu yardımda bulunacak ki onlar, kıyamet günü benim ümmetimin şehitlerinin efendileridirler. Mızrakla atından düşürül-düğünü ve koyun kesilir gibi başının kesildiğini görür gibiyim.”

İbn-i Abbas devamında diyor ki:

“Daha sonra Resulullah (s.a.a) ağladı, onun ağlamasıyla yanında bulunan ashabı da ağlamaya başladı, öyle ki sesleri yükseldi. Sonra Resul-i Ekrem (s.a.a) dua ederek şöyle buyurdu:

“Allah’ım, Ehl-i Beyt’imin benden sonra başlarına gelenleri ve karşılaşacakları musibetleri sana şikayet ediyorum.”


( Emaliy-i Şeyh Saduk, s.115)

4- Sadaka vermek sünnettir, ibâdettir.

Aşure günü, zerre kadar sadaka veren kimse, Uhud dağı kadar sevaba kavuşur.(Hadis-i Şerif )
Bugünde matem zamanlarında yapılan ihsan vermek sevaptır şüphesiz. Ama amacın matem olamsı gerekir. Bayram niyetiyle yapılan en küçük bir hareket bile sıratı mustagimden uzaklaştırır insanı.
5- Çok selam vermeli

Aşure günü, on Müslümana selam veren, bütün Müslümanlara selam vermiş gibi sevaba kavuşur. (Hadis-i Şerif )
Aşura günü müminlere başsağlığı dilemek gerekir.
6- Çoluk çocuğunu sevindirmeli

Aşure günü, aile efradının nafakasını geniş tutanın, bütün yıl nafakası geniş olur. (Hadis-i Şerif )


İbn-i Abbas şöyle rivayet etmiştir:

“Hz. Ali (a.s) Sıffin savaşına gittiğinde ben de onunla birlikteydim. Fırat nehri yanında bulunan Neyneva’ya vardığımızda durdu ve yüksek sesle “Ey İbn-i Abbas, burayı tanıyor musun?” diye buyurdu. Ben “Hayır tanımıyorum ey Emir-el Mü’minin” dediğimde, şöyle buyurdu: “Eğer burayı tanısaydın benim gibi ağlamadan geçmezdin.”

Hz. Ali (a.s) bunu dedikten sonra ağlamaya başladı, öyle ki sakalı ıslandı ve göz yaşı göğsüne doğru akmaya başladı. Durumu böyle görünce, bizler de o hazretle birlikte ağladık. Daha sonra Hz. Ali (a.s) ağlar bir şekilde şu sözleri dile getirdi:

“Ah, ah! Benimle Ebu Süfyan oğullarının ne ilişiği vardır. Benimle küfür velilerinin ve Şeytan partisinin (grubunun) ne ilişiği vardır. Sabret ve sabırlı ol ey Eba Abdillah! Senin onlardan çektiklerinin aynısıyla baban da karşılaşmıştır.”

İmam Ali as'ın yas tuttuğu bir günde sevinmek...! Yorum sizin...

7- Gusletmeli


8 - O gün, eve ufak-tefek erzak alınmalı, alınırsa bir sene boyunca evde bereket olur.

İmam Rıza'dan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir:
"Kim Aşura günü kendi ihtiyaçlarını gidermek için çalışmaz ve işe gitmezse, Allah Teala onun dünya ve ahiret ihtiyaçlarını giderir. Aşura günü her kimin, matem, keder ve ağlamak günü olursa, Allah Teala kıyamet gününü onun için sevinç ve kurtuluş günü kılar, cennette gözleri bizimle aydınlanır; kim de Aşura gününü bereket günü sayar, o günde kendisi için bir şey biriktirirse, Allah Teala, biriktirdiği o şeyi onun için bereketli kılmaz ve kıyamet gününde Yezid, Ubeydullah b. Ziyad ve Ömer b. Sa'd'la birlikte mahşere çıkar."


9- Dua Okunmalı,

10- Namaz Kılınmalı

Hz. Musa Kelim (a.s) Tur dağında Allah’la münâ-caat ederken dedi ki:

“Allah’ım, niye son peygamberin ümmetini diğer ümmetlere üstün kıldın?” Ona şöyle cevap verildi: “Onlarda bulunan on hasletten dolayı.” Musa (a.s) dedi ki: “O on haslet hangileridir (bileyim de) İsrâiloğullarına onları yerine getirmeleri için hatırlatmada bulunayım?” Nida geldi: “O on haslet bunlardan ibarettir: Namaz, oruç, zekât, hacc, cihad, Cuma namazı, cemaat namazı, Kur’an-ı Kerim, ilim ve Aşura.” Hz. Musa "Ya Rabbi, Aşura nedir?” diye sorunca, Allah-u Teâla buyurdu ki:

“Aşura, son Peygamber Hz. Muhammed’in torunu için ağlama ve kendini ağlayanlara benzetme günüdür; Mustafa’nın oğlunun musibetleri için ağıt okuma ve yas tutma günüdür. Ey Musa, her kim bu günde göz yaşı döker, ağlayanlara katılır veya yas tutanlardan olursa, onun için cenneti kesinleştiririm. Bu günde Peygamberin torununa olan sevgisinden dolayı herhangi bir harcamada bulunan kimsenin malını bereketlendirir, harcadığı bir dirheme karşılık yetmiş dirhem ona veririm, cenneti onun yeri kılar ve onu kendi (özel) affımla bağışlarım. İzzet ve celâlime andolsun ki, Aşura günü veya başka bir günde ihlasla bir damla göz yaşı döken bütün kadın ve erkeğe, yüz şehidin sevabını veririm.”


Mecmau’l Bahreyn, c.3, s.405-406, Müstedrek-u Vesail-iş Şia, c.10, s.318



Vs vs kısaca buraya yazdıklarının bazıları merasim havasıyla çeliştiği için sünnete Kurana ve Ehl-i Beyt'e uymamaktadır. Bazıları ise eğer matem için yapılıyorsa sakıncası yoktur.
[font=Georgia] sen savunduklarının, sunduğun kaynaklara dayanarak kesin olduğunu söylüyorsun ve asılsız olduğunu iddia ettiğin o güne ait bazı hâdiseler de Kur'an-ı Kerim'de geçtikleri halde doğru olmadıklarının kesinliğini iddia ediyorsun. Ben onların gerçekliğine inanıyorum. Bu da inanç meselesi bence. Ayrıca hiçkimse Peygamber efendimizin torunu hakkında ileri geri bir konuşma yapmadı ki bu başlıkta; neden böyle tepki verdin anlamadım. Yas İslam dininde ölçüsü aşıldığı takdirde isyana giren bir durumdur. Biz yukarıda alıntı yaptığım ibadetlerin kaçını yapıyoruz o günde acaba... :?: Saygılar...[/font]
http://www.zehirli.org/itikadi-konular/ ... ecesi.html

İmam Hüseyin as hakkında ileri geri konuşan olmadı ama onun şehadet gününü bayram bilmekle ileri geri konuşmaktan daha büyük bir hakaret yapılmış oluyor. Kerbela'da şehit edilen susuz bırakılan o Peygamber evlatlarının çektiklerine saygılı olmak lazım.
daha önce verdiğim örneği anlaşılmadığı için tekrarlıyorum:

Bütün bu ilmî aklî ve naklî delilleri bir kenara bırakalım: Ve bazılarının iddia ettiği gibi tüm sevinçli olayların bu günde meydana geldiğini var sayalım. (Ki böyle olmadığına şüphe yok!)
Evet akıl mantık bize şunu gösteriyor: Şayet böyle olsa bile bu günde yas tutmak gerekir, kutlama yapmamak gerekir. Bir adam felan tarihte doğsa, aynı tarihte evlense, aynı tarihte çocuğu dünyaya gelse aynı tarihte onu mutlu edebilecek bir çok olay gerçekleşmiş olsa, ama hepsinden sonra da aynı tarihte anasını babasını kaybetse bu adam o günde artık sevincek midir yoksa anasının babasının yasını mı tutacaktır?

2. kişi
buyur kardeşim kaynakça

http://www.islamiyet.gen.tr/mubarek_gun ... e_gunu.php

ayrıca bana makaleye yorum yapmamışsın demişsin.bu meseleye yüzyıllardır bir çözüm gelmemiş ki farklı mezhepler farklı inanışlar ortaya çıkmış...benim haddime düşmez ayetlerin ve hadislerin sahih olup olmadığını irdelemek...yada şöyle söyleyim bu hadis rivayettir veya bu inanış hatalıdır...rehberimiz kurani kerim ise problem yok...
ben rehber olarak onu seçiyorum...bknz fecr suresi 2. ayet tefsiri...
son olarak hz hüseyin(r.a) şehit edildiği günü bayram etmek gibi bir durum sözkonusu değil olamazda...aklı başında hiçbir müslüman öyle bişey yapmaz...
3 kişi yazdı:
1) Aşure günü oruç tutmak sünnettir

2- Akrabayı ziyaret edip, hediye ile veya çeşitli yardım ile gönüllerini alınmalıdır


3- İlim öğrenmeli

4- Sadaka vermek sünnettir, ibâdettir.



5- Çok selam vermeli

6- Çoluk çocuğunu sevindirmeli


7- Gusletmeli

8 - O gün, eve ufak-tefek erzak alınmalı, alınırsa bir sene boyunca evde bereket olur.

9- Dua Okunmalı,



10- Namaz Kılınmalı


ayrıca aşure gününde bunları yapmak bayram yapmak demek midir?
4. kişi muhtemelen alevi
BİLİNEN BİR GERÇEK VARDIR Kİ; AŞURA GÜNÜ DÜNYANIN EN BÜYÜK VE EN UZUN SÜRE YAŞATILAN VE YAŞATILACAK OLAN OLAYIDIR.BUNU KİMSENİN DEĞİŞTİRMEYE GÜCÜ YETMEZ.ŞU GÜZEL BAŞLIK ALTINDA BİLE HALA BİRŞEYLERİN DAVASINI GÜDEBİLİYORSAK İŞTE BU BAŞLIĞA YAPILAN EN BÜYÜK HAKARETTİR.HER İNSANIN DÜŞÜNCESİ VE İNANDIĞI BİR OLMALI DİYE BİR ŞART YOKTUR.DEMEK İSTEDİĞİM MÜMKÜNSE BU KONU ALTINDA DAHA HASSAS OLUNMALI.TARTIŞMA YERİNE AYDINLATICI BİLGİLER SUNULMASI.BİLGİSİ OLMAYANINDA KONU HAKKINDA YORUM YAPMAMAMI RİCA OLUNUR...
Alevi birisi 1. kişi
buyur kardeşim kaynakça

http://www.islamiyet.gen.tr/mubarek_gun ... e_gunu.php

ayrıca bana makaleye yorum yapmamışsın demişsin.bu meseleye yüzyıllardır bir çözüm gelmemiş ki farklı mezhepler farklı inanışlar ortaya çıkmış...benim haddime düşmez ayetlerin ve hadislerin sahih olup olmadığını irdelemek...yada şöyle söyleyim bu hadis rivayettir veya bu inanış hatalıdır...rehberimiz kurani kerim ise problem yok...
ben rehber olarak onu seçiyorum...bknz fecr suresi 2. ayet tefsiri...
son olarak hz hüseyin(r.a) şehit edildiği günü bayram etmek gibi bir durum sözkonusu değil olamazda...aklı başında hiçbir müslüman öyle bişey yapmaz...
3 kişi yazdı:
1) Aşure günü oruç tutmak sünnettir

2- Akrabayı ziyaret edip, hediye ile veya çeşitli yardım ile gönüllerini alınmalıdır


3- İlim öğrenmeli

4- Sadaka vermek sünnettir, ibâdettir.



5- Çok selam vermeli

6- Çoluk çocuğunu sevindirmeli


7- Gusletmeli

8 - O gün, eve ufak-tefek erzak alınmalı, alınırsa bir sene boyunca evde bereket olur.

9- Dua Okunmalı,



10- Namaz Kılınmalı


ayrıca aşure gününde bunları yapmak bayram yapmak demek midir?
Bunların hangilerinin hangi şartlarda doğru ya da yanlış olabileceğini yazdım.
Ayetleri yorumlamanın sana düşmeyeceğini yazmışsın. Ancak bir ayet yortumuyla hareket etmeyi de unutmamışsın. Kusura bakmayın arkadaşlar sözüm gece yolcusunu da ilgilendiriyor. Aşura geçmişten gelen bir matem günüdür. Ve bu her zaman da böyle kalacaktır. Bence insanlar Aşura hakkındaki düşüncelerini mezhepler üstü oluşturmalıdır. Bunun içinde muhaliflerin de kaynaklarını incelemelisiniz. onların da düşüncelerine bakmalısınız. Ne gariptir yazdığım yazılar da hem şia hem sunni kaynaklara yer vermeme rağmen cevap gelen yazıların hiçbirinde bir şia kaynağına rastlayamadım. Sanırım tabuları yıkmak çok zor.
Son kez yazacağım bundan sonra aynı şeyleri tekrar ettiğiniz sürece cevap gelmeyecek. Usanç geldi aynı şeyleri yaza yaza...
Muharrem Ayı Matem Ayıdır. Aşura Günü Matem Günüdür. Kim ki aksi şekilde hareket eder düşünürse, veyahut bayram havasına bürünürse o sıratimustagimden ayrılmış olacaktır. Huccet tamam olmuştur, bahanelere yer kalmamıştır...
Hepinizin şahsınıza sonsuz saygılarımı iletiyorum...
Aelvi birisi 1. kişi
4. kişi muhtemelen alevi yazdı:BİLİNEN BİR GERÇEK VARDIR Kİ; AŞURA GÜNÜ DÜNYANIN EN BÜYÜK VE EN UZUN SÜRE YAŞATILAN VE YAŞATILACAK OLAN OLAYIDIR.BUNU KİMSENİN DEĞİŞTİRMEYE GÜCÜ YETMEZ.ŞU GÜZEL BAŞLIK ALTINDA BİLE HALA BİRŞEYLERİN DAVASINI GÜDEBİLİYORSAK İŞTE BU BAŞLIĞA YAPILAN EN BÜYÜK HAKARETTİR.HER İNSANIN DÜŞÜNCESİ VE İNANDIĞI BİR OLMALI DİYE BİR ŞART YOKTUR.DEMEK İSTEDİĞİM MÜMKÜNSE BU KONU ALTINDA DAHA HASSAS OLUNMALI.TARTIŞMA YERİNE AYDINLATICI BİLGİLER SUNULMASI.BİLGİSİ OLMAYANINDA KONU HAKKINDA YORUM YAPMAMAMI RİCA OLUNUR...
Soruyorum sana davanın hangi türlüsü bu başlığa hakarettir. Zira dava hakaret olmayabilir her zaman. Emevînin zihniyetiyle hareket eden hizipler ve onların takipçileri (taklitçileri)'nin Aşurâ hakkındaki sevinç dolu uydurma itikatları mı? Asla ve katiyyen, böyle bir İslâm olamaz. İslâm dediğiniz buysa yazık olmuş İslama nerelerden nerelere getirilmiş, içi boşaltılmış adeta
En son 3nokta tarafından 14 Oca 2008, 18:07 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Mesaj gönderen 3nokta »

3. kişi
İmam Hüseyin as hakkında ileri geri konuşan olmadı ama onun şehadet gününü bayram bilmekle ileri geri konuşmaktan daha büyük bir hakaret yapılmış oluyor. Kerbela'da şehit edilen susuz bırakılan o Peygamber evlatlarının çektiklerine saygılı olmak lazım.
daha önce verdiğim örneği anlaşılmadığı için tekrarlıyorum:
Bütün bu ilmî aklî ve naklî delilleri bir kenara bırakalım: Ve bazılarının iddia ettiği gibi tüm sevinçli olayların bu günde meydana geldiğini var sayalım. (Ki böyle olmadığına şüphe yok!)
Evet akıl mantık bize şunu gösteriyor: Şayet böyle olsa bile bu günde yas tutmak gerekir, kutlama yapmamak gerekir. Bir adam felan tarihte doğsa, aynı tarihte evlense, aynı tarihte çocuğu dünyaya gelse aynı tarihte onu mutlu edebilecek bir çok olay gerçekleşmiş olsa, ama hepsinden sonra da aynı tarihte anasını babasını kaybetse bu adam o günde artık sevincek midir yoksa anasının babasının yasını mı tutacaktır?

Hâlâ bu eklentiyi yapıp, söylediklerinde ısrar ediyorsan bir yere varamayacağımız kesinleşti demektir. Kimse aşure günü halay çekip, eğlenelim; felekten bir gün çalalım demiyor Ama demişiz gibi davranmakta ısrarın ilginç...Ayrıca ortak nokta Kur'an-ı Kerim ise orada da geçen o güne ait olayları inkar etmekten vazgeçmen gerekir diye düşnüyorum.Son olarak şuna değineyim; hiçbirimiz "Aşure Bayramı" gibi bir tabir kullanmadık. Saygılar...
Alevi biri 1. kişi
Kuranda Aşura günü olduğunu iddia ettiğin olayların varlığıyla ilgili bir delil yoktur. Bunu da nereden çıkardın? Çok ilginç ya...
Ayrıca asıl ilginç olan benim örneklemem değil, sizin ısrarla delillerle çürütülmüş olmasına rağmen Aşura gününde olduğu ileri sürülen sevinç dolu vakaları tekrar be tekrar buraya aktarmanızdır.

Aşura Bayramı diye bir kavram duymadım ama Aşure gününüz kutlu olsun diyenleri ve astıkları afişleri çok gördüm...
Tıpkı İmam Ali as'a küfür edeni hiç duymadığım ama İmam Ali as'a küfür edeni yüceltenleri çok gördüğüm gibi....
Alevi birisi 1 kişi
Son bir alıntılamayla arkadaşlarımın yapamadığı Fecr Suresi 2. Ayetin Elmalılı tefsirini buraya kopyalıyorum:
Elmalılı tefsiri uzun izahında Bu on gecenin Ramazan Zilhicce veya Muharremdeki on gece olabileceğini söylüyor ama büyük ihtimali Zilhicceye bağlıyor. Sonra Ramazan'a en son Muharreme. Ehli Sunnet tefsiri dahi on geceden kastın Muharremin on gecesi olduğunu zayıf ihtimal görüyorken bunu bir delil saymak doğru olmasa gerek, Kaldı ki Muharremdeki on gece olduğu varsayılsa bile bunun bazılarının iddia ettiği o mutlu vakaların aşura gününde vuku bulduğunu söylemelerini ispatlamaz ki!


İşte Elmalılı Tefsirinin açıklamaları:

Ve on geceye yemin olsun. Çünkü her hangi bir kayıt koymadan "on" denilince Zilhicce'nin on günü, yani birinden bayram günü olan onuncu gününe kadar on gün akla geldiğinden "on gece" bu on gece demek olur. Bununla beraber Ramazan'ın son on günü ve Muharrem'in Aşure (onuncu) gününe kadar on'u da sayılı on'lardandır. Bunlar hakkında da rivayet vardır. Gerçi burada ahdi gösteren "lâm" getirilmeyip belirsiz olarak denilmesi, belirli bir "on" kastedilmeyip bunların herbirine ve belki de her ayın koyu mehtabından önce gelen ilk on gecesine ihtimalini hissettirebilirse de "Mutlak bir söz şüpheye düşürücü bir mânâ ifade ettiği zaman, ifade ettiği mânâlardan en mükemmeli ne ise ona yorumlanır." kuralına göre, bunun "lâm"sız kullanılarak ençok bilinen "Zilhicce'nin on günü" şeklinde yorumlanması ilk akla gelen mânâ olduğu gibi, sonun daki tenvinin de sadece belirsizlik için değil bir ululama mânâsı ifade ederek bu gecelerin özel şerefine daha ziyade dikkat çekme mânâsı taşıdığı da açıklanmıştır. Bir de denilebilir ki bu kelimenin belirsiz olarak kullanılması, belli bir senenin Zilhicce ' sinin on günü kastedilmeyerek belli olmayan bir on'a işaret olmak içindir. Başka bir "on" olma ihtimali akla gelse dahi her halde maksat, sonunda fecir gibi neşe ve sevinç bulunan bir on gece olmalıdır. Onuncu sabahı Kurban bayramı olan Zilhicce'nin on gecesi olması da buna daha uygun, ayrıca Kadir gecesini kapsamış olması ihtimali ve sonunda Ramazan bayramı gelmesi itibarıyla Ramazan'ın son on gecesi olması da uygundur. Bu şekilde "on gece" dünya ömrü derecesinde olarak sûrenin sonuna bir "beraat-i istih l âl" mânâsında da olmuş olur.

Bu "on gece"nin Kurban bayramından önceki on gece olduğuna Hakim "sahih" diyerek ve daha başka bir topluluk İbnü Abbas'tan rivayet etmişlerdir. İbnü Zübeyr, Mesruk, Mücahid, ikrime ve daha başkalarından da rivayet olunmuştur. İmam Ahmed, Nesai ve Hakim sahih diyerek ve Bezzar, İbnü Cerir, İbnü Merduye ve "Şuab"ta Beyhakî Hz. Cabir'den de Resulullah (s.a.v.)

"On gece, Kurban bayramının on gecesidir." buyurdu, diye merfu olarak rivayet etmişlerdir. Bundan dolayı İbnü Cerir şöyle demiştir: "Doğru olan görüş, bunların Kurban bayramından önceki on gece olmasıdır. Zira yorumculardan gelen delil bunun üzerine icma etmiştir. Denilmiştir ki, Hz. Musa'nın mikatında "Ve ona on gece daha ilave ettik. Böylece Rabb'inin tayin ettiği vakit kırk geceye tamamlandı."(A'râf, 7/142) buyurulan on da Zilhicce'nin on gecesidir."

Bu on gecenin fazileti hakkında hadisler de vardır. Bunlar arasında Ahmed ve Buhârî'nin İbnü Abbas'tan merfu olarak rivayet ettikleri şu hadisi sayabiliriz: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Günlerden hiçbiri yoktur ki onlarda yapılan bir iş "on gün"de yapılan işten daha faziletli ve yüce Allah'a daha sevgili olsun. Ashab: 'Ey Allah'ın Resulü! Allah yolunda cihad da mı değil?' dediler. 'Allah yolunda cihad da değil, buyurdu. Ancak malıyla ve canıyla Allah yolunda cihad edip de onlardan bir şey ile dönmeyen hariç." Bununla beraber İbnü Münzir ile İbnü Ebi Hatim İbnü Abbas'tan Ramazan'ın son on gecesi olduğunu da rivayet etmişlerdir. Dahhak'tan da böyle rivayet olunmuştur. Hatta bazıları bunun müttefikun aleyh olduğu görüşünü benimsemiş ve Hz. Aişe'den gelen ve sıhhati üzerinde ittifak edilen bir hadisi delil göstererek bu sonuca varmışlardır. Hz. Aişe demiştir ki: On, yani Ramazan'ın son on'u gelince Resulullah kuşağını sıkar, gecesini ihya eder, ailesini de uyarırdı." Fakat bu hadis burada rivayet edilen "on"u açıklamak için değil, özellikle kadir gecesinin faziletini araştırmadan söz edilirken söylenmiş olması, ayrıca peygamberin sözünü değil de fiilini hikaye etmiş olması nedeniyle tefsir açısından Cabir hadisinin tercihi gerekir. Bununla beraber görülüyor ki âyette de rivayetlerde de ihtimal eksik değildir. "On gece"nin Kurban bayramından önceki on gece olması daha kuvvetli olmakla beraber, ikisini de, hatta Muha r rem'in on gecesini de ifade etmesi mümkün ve doğru olabilir. Hangisi olursa olsun, yeminden anlaşılan asıl mânâ, dünya değişimlerinin hükmünü anlatmak üzere, neticesinde bir başarı ve neşe ile rahatlama ve dolayısıyla bir bayrama erme durumu ortaya çıkan geçici, sıkıntılı ibadet ve gayret saatlerinin kıymetine ve bunları gaflet ve isyan ile geçirenlerin sonsuz olarak uğrayacakları zarara dikkatleri çekmektir. Nitekim sûrenin içinde anlatılan konular da bu mânâyı açıklayacaktır.
Elmalının yorumuna dayanarak şunu söylemek mümkündür. Hz Peygamber Efendimizin ve Ehl-i Beyt İmamlarının Aşura gününe ilişkin sözleri ve hareketleri bir yası ve matemi işaret ettiğinden buradaki on gecenin muharremdeki on gece olması ihtimali zayıftır. Zira sonucunda bir bayramdan bahsetmektedir. Bilindiği gibi tüm mezheplerin üzerinde ittifak ettiği iki bayram vardır bunlar Ramazan ve Kurbandır. O halde Elmalının yorumuna göre bu on gece ya zilhicce ayında ya da ramazan ayındadır. Aşura günün bir bayram olmaması ve sunnetin bugünde gözyaşı dökmeyi göstermesi her şeyi ortaya çıkarıyor. Tüm bu hakikatler bir kenara bırakılacak olunursa bile bu ayette bahsedilen on gece Muharremin on gecesi var sayılsa dahi, Emevilerce bugünde vuku bulduğu iddia edilen o sevinçli vakaların Aşurada olduğuna delil olamaz.
Tekrar yorum yazan veya başlığı takipe eden tüm arkadaşların şahsına saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. Seviyeli yazışmalarının için teşekkürler...
4. kişi Muhtemelen alevi
BU KONU BEN BİLDİM BİLELİ BİR NETİCE BULMADI, BU ZAMANDAN SONRA DA BULACAĞINI DA SANMIYORUM.EMİN OLDUĞUM BİR KAÇ ŞEY VARSA TEKRARLIYORUM "MUHARREM AYI DÜNYANIN EN BÜYÜK ACISI EN BÜYÜK MATEMİDİR." BU GÜNDE NE OLURSA OLSUN SEVİNCE İZİN VERİLMEZ BİZ BÖYLE GÖRDÜK BÖYLE BİLİRİZ.AKSİNİ YAPAN ADAMIN MÜSLÜMANLIĞINDAN DA ŞÜPHE DUYARIM KUSURA BAKMASIN...
3. kişi
O olayların olduğunu ıspatlayamayacağımızı söylüyorsun; peki sen nasıl olmadıklarını ispat ediyorsun Olmadıklarına dair birşey yok elinde ve bulamazsın da. Ayrıca arkadaşlar hiçkimse hangimizin hakkıyla müslüman olup olmadığını bilemez. Kendimiz bile...Neyse daha fazla tartışmayalım belirli bir noktadan sonra inandıklarımız ayrılıyor ve bu çizgide yeniden birleşmemiz de imkansız gibi. Saygılar...
3. kişi


Bölüm Yöneticisi



Kayıt: 18 May 2006
Mesajlar: 261
Öğrenci No: 051209037
Cinsiyet:

...Aşure günü. Hz. Hüseyin (r.a.)’in şehit edildiği gündür. Hz.Hüseyin (r.a.) Allah sevgilisinin çok sevdiği torunudur. Aç, susuz, perişan halde şehit edilmesi, ailesinin bir kısmının şehit edilmesi, bir kısmının çeşitli eziyetlere maruz bırakılması, her Müslüman’ın ciğerini dağlamaktadır. Buna üzülmeyen Müslüman düşünülemez. İşte Hz. Hüseyin’in şehit edildiği gün: Aşura günü bir kısım kimseler Hz. Hüseyin’e (r.a.) matem, yas tutuyorlar, kendilerini dövmeler, kan akıtmalar, karalar giymeler... Allah Resulünün mübarek torununa üzülüyorsak onun için Kur’an okuruz, dua ederiz.; ruhuna göndeririz.Fakat kan akıtmak,dövünmek,karaları giymekten onun ruhuna gidecek hiçbir fayda yoktur.Bugün herhangi bir tatlı yapmak, tanıdıklara ziyafet, fakirlere sadaka vermek sünnettir,ibadettir.Bu günlerde oruç tutmak çok sevaptır.Yalnız onuncu günü değil, bir gün önceki veya bir gün sonraki günle birlikte tutulur. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra aşure orucu müstehab olmuştur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: ‘’ Allah’ü Teala, Aşure Günü’nü üstün kılmıştır.Allah’ü Teala, gökleri, yerleri, dağları, yıldızları, Arşı ve melekleri,Adem aleyhisselamı Aşure Günü yarattı.Adem aleyhisselam-ın tevbesini bu günde kabul etti, Yusuf’u zindan dan bu günde kurtardı,...(Alıntıdır)
http://onpunto.com/ShowBlog.aspx?Web=60sa2007&CId=99096
BAŞKA YORUM YAZMAYACAĞIM; BU BAŞLIK İÇİN SANA VE PAYLAŞIMLARINIZ İÇİN HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM. SAYGILAR...
5. kişi (Alevi)
arkadaşlar yorumlarınız ve paylaşımlarınız için sağolun...3. kişi biz aşure gününü 10. günü değilde 12 gün bittikten sonra yaparız tabiki 10. günü yapanlarda çok herkesin inancına saygı duyarız...



''muharrem ayı matem ayıdır''
2. kişi
yahu madem herkesin inandığı bir şey var ve inanılan bu şey din üzerine bunu değiştirmek mümkün değildir...benimki kesin doğru demekten vazgeçip yorumları okuyucuya ve imanına bırakmak en doğrusu değil mi?
6. kişi alevi
sana katılıyorum zeytin arkadaşım bizde 12 gün bittikten sonra yaparız ve muharem ayı da matem ayı olarak bildigimiz için öyle geciririz tabi bu kişiden kişiye degişilebilecek bir durum herkese saygı duymak gerekli verdiginiz bilgiler içinde arkadaşlar teşekkür ediyorum
alevi biri 1. kişi
5.kişi ve 6. kişi arkadaşlarım,
Siz yani biz Aşure çorbasını muharremin 12. gününden sonra yaparız. Yani her imam için bir gün yas orucu tutarız ve bunun neticesinde de ihsan niyetiyle Aşure çorbası yapar, dağıtırız. Bu niyete bağlı bir şeydir. Matem niyetiyle Aşure yapmanın sakıncası yoktur.
Ancak günümüzde geçmişte de olduğu gibi bazı kesim kimseler kasti olarak veya cehaletten ötürü birbirlerine Aşure ikram edip Aşura günlerini kutlamaktadır. Bu işi sevinç boyutuna taşımak demektir ki çok yanlıştır. Hz. Peygamber ve onun soyundan gelen EHl-i Beyt imamlarının bize ulaşan sözlerine dayanarak şunu söylemek mümkündür ki bugünü musibet ve yas-matem günü bilmeyen Hz Peygamber'den şefaat beklemesin boş yere. Sevinç ve bayram niyetiyle adım dahi atılsa bu insanı ateşe götürecektir.

3. kişinin yadıklarına cevaben:
Yine aynı şeyleri tekrar etmişsin. Zaten cevap verilmiş şeyleri neden hâlâ ısrarla buraya aktarıyorsun anlamış değilim. Başlığın ilk makalesinde Aşura gününde olduğu iddia edilen sevinç dolu vakaların aslında başka aylarda olduğu belirtilmekekdir. Zaten bunlarında kaynaklara dayalı olduğunu makalenin sonudaki bilgilerden anlayacağını umuyorum!

İnanç meselesine gelince Hz Peygamber Efendimizin Ehli BEyt'inden birinin şehadet gününü bayram ve sevinç günü olarak bellemek Kuran'ın emrine aykırıdı. (Şura23) Zira bize sevilmesi farz olan Ehli Beyt'e sevgimizi nasıl göstereceğiz. Seviyoruz demekle sevilir mi? Onların sevindikleri şeye sevinmek, üzüldükleri şeye üzülmek yani onların yaşadığı gibi yaşamaya gayret etmekle olur.
Ve tüm samimiyetimle şunu söyleyebilirim ki Ehl-i Beyt as'a düşmanlık beslemek insanı cehenneme götüren en güçlü gerekçedir. Masum imamların şahadet günleri ise yas ve matem olarak bilinmelidir. Alıntıladığın yazıda dikkatimi çeken, şu "dövünme, kara bağlama yerine Kuran okuma dua etme" kısmına değineceğim.
1. dövünüp kara bağlayanların o günde Kuran okumadığını ve dua etmediğini nerden biliyorsun? Kara bağlayanlar bunu yapıyorlar, hem kara bağlıyorlar hem de kuran okuyup dua ediyorlar...
2. Kara bağlamak ve sine dövmek üzüntünün nişanesidir. Yani mateme işaret eder. Peygamber Efendimizin ve Ehl-i Beyt'inin sünneti olan bir şeyi neden bize çok görüyorsunuz? Siz yapmıyorsanız yapmayın ama yapanlara da karışmaya hakkınız yok sanırım! İmam Zeynel Abidin as Hz Zeynep as Kerbelâ'da olanlardan sonra dövünmediler mi ağlaşmadılar mı kara bağlamadılar mı?

Son kere şunu belirtmek istiyorum lütfen aynı şeyleri tekrar edip sunmayın zira ben size görüşümle ilgili bir sürü makale yazı vs buraya aktarabilirim. Ama gerek görmüyorum. Çünkü basiret ehline işaret kâfidir! Ben yazdıklarınız neticesinde Elmalılı tefsirini araştırıp bakarken siz sadece kendi tabularınız kabullerinizi güçlendirebilecek bir şeyler aradıkça aynı şeyleri tekrarlayarak iyice düşünce olarak çıkmaza girdiniz. İşte aramızdaki fark da bu olsa gerek. Nedendir acaba her zaman bizler hep muhaliflerin kaynaklarından delil sunabilirken ve bunu araştırırken muhalifler hiç bizim kaynaklarımıza eğilmiyorlar delil sunamıyorlar kendi kabullerine yönelik. Bu da ilginç bir tespittir.

Muharrem Ayı Matem Aydır!

"...Ağla Matemdir Muharremdir Bugün..."
En son 3nokta tarafından 14 Oca 2008, 22:40 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Mesaj gönderen 3nokta »

2. kişi
Buraya başka yorum yazmayacağımı söyleyince içinden ne geliyorsa yazdın galiba Birincisi şu yazışmalarda sizin yaptığınıza saygı göstermediğim, engel olduğum yönünde bir sonuça varabiliyorsan; kusura bakma ama bu ancak ve ancak senin anlayışsız olduğunu gösterir. Saygı duymayan, insanların çorba dağıtışlarının sebeplerini sorgulayan ve sana uymayan yönleri nedeniyle hiç sınır tanımadan eleştiri yağmuru başlatan sensin. O olayların o günlerde olmadığına dair sunduğun deliller o yorumların kaynaklarıdır; nasıl 'kesin olduğunun anlaşılması gerek' diyebiliyorsun İkincisi İslamiyette yas olmadığını, ölüye üzülmenin gayet doğal olduğunu; fakat ölenin Yaradanına kavuşması sebebiyle onun adına sevinilmesi gerektiği; eğer ki yas uzarsa bunun "isyana" kadar gidebileceği "gerçeklerini" belirtmek için o alıntıyı yaptım. Ben inançlara gayet saygılıyım. Sen inanırsın o şekline bu sana kalmıştır; ama benim inançlarımdan ötürü benim müslümanlığımı sorgulama hakkını da sana vermez senin inandıkların. Herkesin inancı kendinedir zaten .Bunları tekrarladığımı söylüyorsun; belki de haklısın uzatmaya gerek yok çünkü herşey ANLAYANA..... Saygılar...
6. kişi alevi
evet alevi birisi kardesim 12 gün oruç tutuyoruz 12 gün sonra aşure yapıyoruz ve 12 gün boyunca matem ayında oldugumuzu unutmuyoruz onun gereklerini yerine getriyoruz verdiginiz güzel bilgiler için teşekkür ediyoruz ve yeniden tekrarlıyorum muharem ayı matem ayıdır
alevi birisi 1. kişi


Muharrem Ayı Matem Ayıdır. Hiç kimse için anam babam olsa bile bu gerçeği haykırmaktan vazgeçemem. Sırf birilerinin kalbi kırılmasın diye hakikatlerin üstünü örtemem. Kesin olarak inanmadığım bir mesele hakkında asla "kati" yorumlar yapmam. Tarihi biraz incelemiş biri çok kolay anlar ki Emeviler ilahi mesajın insanlara ulaşmasını engellemek için çaba sarfetmişlerdir. Bu uydurmalarda bunların neticesinde ortaya çıkmıştır. Ehl-i Beyt as ve dostlarının katledilmesiyle çözüme ulaşamayan munafıklar, tarihin içine uydurmalar sokarak işi günümüzde bu boyuta getirmiştir.
Aşure çorbası ile ilgili makalede yazılanlar ilmi bir tespittir. Ancak günümüzde Aşure yapan herkesi aynı gelenekle Aşure yaptıklarını söylemek cehalet olacaktır. Zira bazıları matem için ihsan niyetiyle Aşure yapıyorken biz bunlara Emevi zihniyetli diyemeyiz. Ancak kutlama niyetiyle yapanlara Emevi zihniyetiyle yapıyor diyebilirim. Şu farkla ki cehalete mahkum olanları muhaf tutarak!
6. kişi arkadaşım katkıların için de ben sana teşekkür ederim. Ben de tekrar vurguluyorum: MUHARREM AYI MATEM AYIDIR!
Ve tartışma böylece devam ediyor....( sonrası pek kayda değer olmadığı için alıntılamadım.
Cevapla

“Kerbela” sayfasına dön