Hz.Ali'nin torunundan 'Haklar Risalesi'

Cevapla
HakYolunda
Mesajlar: 56
Kayıt: 19 Eki 2010, 17:42

Hz.Ali'nin torunundan 'Haklar Risalesi'

Mesaj gönderen HakYolunda »

Hz. Ali (Ra)’nın torunu Hz. Ali b. Hüseyin’den müthiş bir risale. Bu risale günümüz insanlarına çok önemli mesajlar taşıyor…


Hicri 95 senesinde vefat eden İmam Ali b. Hüseyin bu risaleyi hicri birinci asrın son çeyreği; miladi 8. asrın başlarında kaleme aldı. Bu risale, bilgimiz dâhilinde, hukuk anlayışına bağlı olumsuz boyutları ele almaksızın günümüzdeki anlamına paralel bir isim taşıyan ilk çalışmadır(eserdir). İlk “Hak” kelimesi bilindiği üzere beşer kültürüne ırk ya da sınıf veya akraba toplulukları ya da itikadî gruplar yahut vatandaşlık haklarını sınırlamak amacıyla girmiştir. Bu anlam ile örneğin: Kadın-erkek, yakın-uzak, vatandaş-yabancı, mümin-kâfir vb. ayrımlar ortaya konuldu. Hâkim olan inanç, “hak” kelimesinin olumlu anlamının Avrupa’da aydınlanma dönemi Allah veya tabiatın birer hediyesi olarak kabul gören ve her bireye yönelik faydalanması gereken doğal hukukî anlamının ortaya dönem ile örtüştüğü şeklindeydi. Ancak uluslararası düzeyde “hak” kavramının mefhumu ile alakalı yapılan bir takım yeni çalışmalar, bu kavramın Avrupa medeniyetinden daha önce kullanıldığını ortaya koymuştur. Olumlu anlamın bir kısmı “dini bilgi” ve” felsefi bilgi” arasında karşılıklı çatışmanın bir ürünü olarak; bir kısmide ikisi arasında uzlaştırmaya yönelik uğraşlar halinde ortaya çıkmıştır. Fransızca okumalarda “İnsan hakları” en dar anlamı ile kilise ve aydınlanma öncüleri arasındaki çatışmalarla şekillenmiş; Allah'ın hakkı ve insan hakları arasında bir zıtlık olarak ifade edilmesiyle son halini almıştır. Durum bu şekilde iken İslam'ın kapsayıcı doğası her ikisini de içice girmiş bir şekilde yorumlamıştır. Bu risale ikisi arasındaki bu uyumu en açık şekilde, Allah’ın hakları, (ibadet ve itaatten) onlar ile alakalı fiilleri ve kulların haklarını bir metin içerisinde sunuyor. Risale, Allah (c.c)’ın (Hâkim olan) hakkı ve kulların hakkını(mahkûm: sorumlu tutulanlar) birbirinden ayırmakta, aile bireyleri arasındaki ilişkileri açıklamakta ve aile içerisindeki her bireyin sorumlu olduğu hakların hatırlatılmasını içermektedir. Yani sana ait hakları başkalarına karşı sorumlu olduğun hakları kavradığında anlarsın (demektedir). Bu gün ki risalenin önemi ideolojik okumalar değil, tarihi okumalardan filizlenmektedir. Bu risale (çalışma), Caferi ve Sünni fıkıh ekollerden daha önce zaman ve mekânın bir neticesi olarak, canlı çatışmalar ve ilk doğum sancılarının olduğu ortamda gün yüzüne çıkmıştır. Bu çalışma, efendi-köle ve Müslüman- Müslüman olmayan tüm bireyler arasındaki ilişkilerin düzene konulması gayretleriyle beraber ister ümmet olarak bilinen tüm bireyler arasındaki ilişkiler bağlamda isterse de yönetici (hâkim) ve yönetilen arasındaki ilişki düzeyinde olsun İslam’a bağlılık mefhumunun neşet ettiği bir dönemde ortaya çıkmıştır. Risale, hakları tasnif eden şu cümle ile başlıyor: “ Bil ki - Allah sana rahmet etsin- yaptığın tüm hareketlerde, durduğundaki sükûnetinde, kat ettiğin her merhalede ya da hareket ettirdiğin her uzvunda veya kullandığın her eşyada Allah’ın seni kuşatan üzerindeki hakları var. Bu hakların bazıları diğerlerinden daha büyüktür. Allah (c.c)’ın üzerindeki en büyük hakkı: Allah (c.c)’ın haklarından zatına karşı seni sorumlu tuttuğu haklardır. Tüm hakların temelinde bu haklar (Allah(c.c)’ın hakları) vardır. Hakların tümü bunlardan dallanır. Allah (c.c) tependen tırnağa tüm farklı organlarınla alakalı senin için üzerine sorumluluklar yüklemiştir. - Allah (c.c) gözün için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) kulağın için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) dilin için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) ellerin için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) ayağın için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) miden için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) cinsel uzvun için üzerinde hak yaratmıştır. Fiiller bu yedi uzuvla olmaktadır. Daha sonra Allah (c.c), üzerinde fiillerin ile alakalı haklar yaratmıştır. - Namazın için üzerinde hak yaratmıştır. - Orucun için üzerinde hak yaratmıştır. - Sadakan (infak) için üzerinde hak yaratmıştır. - Kurnanın için üzerinde hak yaratmıştır. Fiillerin içinde üzerinde haklar vardır. Ardından, haklar senden üzerine hakların vacip olduğu bir başkasına intikal eder. Yöneticilerin için, kendilerinden sorumlu oldukların ve akrabaların için üzerine haklar yüklemiştir. Bu haklardan da yeni birtakım haklar dallanmaktadır. Allah (c.c)’ın yöneticilerin hakkında seni sorumlu tuttuğu haklar üç tanedir. ” Bu girişin ardından risale, sayıları elliyi bulan bu hakları, metodolojik bir sistemle bahsi geçen sınıflandırma (taksimat) ışığında sunuyor. Bu sınıflandırmanın genel ruhu, ilk İslami verilerine dayanmaktadır. “Haklar Risalesi”nde ilk olarak önemli olan: Çatışmacı bir bakışla değil; eksiksiz ve uyum içerisinde Allah (c.c) ve insan hakları arasındaki ilişkiyi tayin etme amaçlı ilk uğraştır. Bu anlatılanları daha sonra(itikadi ve tasavvufi mezheplerin çıktığı dönemde ), farklı akli ve tasavvufi ekollerde ve de kâmil insanın mefhumu ile ilahi haklar arasındaki ilişkiler bağlamında bulacağız. İkinci olarak: Bu risale, Kerbela savaşından sonra; bu trajedinin adanmışlık anlamında geride bıraktığı çok derin etkilerden, zorbalık ve zülüm karşısında örnekliğin ve otoritenin gücü karşısında adalet ve bozguncu kuvvet arası dengede ilkeliliğin savunulması sonrasında kaleme alınmıştır. Bu bağlamda risalenin metnini, isyanın bastırılması için bir uğraş, düşmanlık ve tartışmadan kaçınma talebi ve o dönemim ruhuna ve gerekliliklerine uygun doğru kararın inşası için bir çağrı olarak görmekteyiz. Aşağıdaki alıntı “ Tuhaf’ul Ukul an Eli er-Rasul “ kitabından risalenin tam metnidir. Kitabı tahkik eden: Hicri 4. asrın meşhur ulamasından Ebu Muhammet el-Hasan b. Ali b. El-Hüseyin b. Şube el-Harrani’dir(Halebi). İŞTE ALİ B. HÜSEYİN’İN "HAKLAR RİSALESİ" “Bil ki - Allah sana rahmet etsin- yaptığın tüm hareketlerde, durduğundaki sükûnetinde, kat ettiğin her merhalede ya da hareket ettirdiğin her uzvunda veya kullandığın her eşyada Allah’ın seni kuşatan üzerindeki hakları var. Bu hakların bazıları diğerlerinden daha büyüktür. Allah (c.c)’ın üzerindeki en büyük hakkı: Allah (c.c)’ın haklarından zatına karşı seni sorumlu tuttuğu haklardır. Tüm hakların temelinde bu haklar vardır. Hakların tümü bunlardan(Allah (c.c)’ın hakları) dallanır. Allah (c.c) tependen tırnağa tüm farklı organlarınla alakalı senin için üzerine sorumluluklar yüklemiştir. - Allah (c.c) gözün için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) kulağın için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) dilin için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) ellerin için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) ayakların için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) miden için üzerinde hak yaratmıştır. - Allah (c.c) cinsel uzvun için üzerinde hak yaratmıştır. Fiiller bu yedi uzuv ile olmaktadır. Daha sonra Allah (c.c) üzerinde fiillerin ile alakalı haklar yaratmıştır. - Namazın için üzerinde hak yaratmıştır. - Orucun için üzerinde hak yaratmıştır. - Sadakan (infak) için üzerinde hak yaratmıştır. - Kurnanın için üzerinde hak yaratmıştır. Fiillerin içinde üzerinde haklar vardır. Daha sonra haklar, senden üzerine hakların vacip olduğu bir başkasına intikal eder. Yöneticilerin üzerine haklar yükler. Allah (c.c) kendilerinden sorumlu oldukların ve akrabaların için üzerine haklar yükler. Bu haklardan da yeni birtakım haklar dallanmaktadır. Allah (c.c)’ın yöneticilerin hakkında seni sorumlu tuttuğu haklar üç tanedir. ” Seni yönetenin hakkı, ilimde yönlendirenin hakkı ardından da efendinin ve tüm liderlerin hakları vardır. Allah (c.c)’ın seni sorumlu tuttuğu, kendilerinden sorumlu olduklarının hakları üç tanedir: Güç ve otoriten ile sorumlu olduklarının hakları, ilmin ile sorumlu olduklarının hakları - Cahil âlimin tabasıdır -, eşlerin ve cariyelerinden sahip olduklarının hakları. Akrabalarının yakınlık derecesine bağlı olarak değişen birçok hakları vardır. Allah (c.c) bu haklardan annenin sonra babanın, evladının, kardeşinin, ardından en yakınından en uzak akrabana kadar her kişinin haklarından seni sorumlu tutmuştur. Bu haklar: Sana ihsanda bulunan velinin hakkı, ikram eden efendinin (sahibinin) hakkı, iyilik edenin hakkı, namaza çağıranın (müezzin) hakkı, namazda sana imamlık edenin hakkı, sohbet arkadaşının hakkı, komşunun hakkı, dostunun hakkı, ortağının hakkı, malının hakkı, sana borç verip de isteyenin hakkı, içli dışlı olduğun yakınının hakkı, seni dava edenin hakkı, senin dava ettiğin kişinin hakkı, seninle istişare edenin hakkı, sana öğüt verenin hakkı, senden nasihat isteyen kişinin hakkı, sana nasihat edenin hakkı, senden büyük olanın hakkı, senden küçük olanın hakkı, senden bir şey isteyenin hakkı, senin kendisinden bir şeyler istediğin kişinin hakkı, sana söz veya fiili ile kast ederek ve ya etmeyerek kötülük ya da iyilik yapan kişinin hakkı, toplumun genelinin hakkı, zimmet ehlinin hakkı daha sonrada tüm durumların sebepleri ve bu sebeplerin farklılaşması oranında cereyan eden haklardır. Sorumlu tuttuğu kişilerin görevlerini yerine getirmede Allah (c.c)’ın yardımcı olduğu kişilere müjdeler olsun. Allah onu muvaffak kılmış ve haklarını eda etmesini sağlamıştır. 1- Allah (c.c)’ın en büyük hakkı: O’na şirk koşmaksızın ibadet etmendir. Eğer sen tüm samimiyetin ile bunu yerine getirir isen Allah (c.c) dünya ve ahiret işlerinde sana yeter ve bunlardan hoşuna gidenleri senin için muhafaza eder. 2- Nefsinin üzerindeki hakkı: Tüm benliğin ile Allah (c.c)’a itaatte bulunarak ve O’a sığınarak dilinin, kulağının, gözünün, elinin, ayağının, midenin, cinsel organını hakkını eda etmendir. 3- Dilinin hakkı: Onu müstehcen şeylerden koruman ve hayra alıştırmandır. Onun edepli olmasını sağlaman, din ve dünya için gerektiği ve faydalı ortamlar dışında kullanmamam, onu az bir kazanım ile zararından emim olunmayan faydasız, çirkin ve boş sözlerden uzak tutmandır. Kişinin akli olgunluk ziyneti ile olan örnek hayatı, dilinin güzelliğinden kaynaklanır. Azim ve Yüce olan Allah (c.c)’tan başka güç yoktur. 4- Kulağının hakkı: Kalbinde hayrı oluşturan ve ya üstün bir ahlak kazandıran güzelliklere kapı aralamadığı sürece kulağını kalbine giden yoldan uzak tutmandır. İşitmek: Kalbe giden, içerisinde hayır ve şerrin olduğu manalar barındıran sözün (kelamın) kapısıdır. Allah (c.c)’tan başka güç yoktur. 5- Gözünün hakkı: Sana helal olmayanlardan onu sakınman, kendisi ile bakışını kuvvetlendirecek bir ibret veya faydalanacak bir bilgi edinilecek konumlar dışında onu korumaya gayret göstermendir. Nitekim göz: Saygınlık ve itibar kapısıdır. 6- Ayaklarının Hakkı: Onlar ile sana helal olmayan şeylere yürümemen; sahibine hiçbir faydası olmayan gereksiz yollarda onu kendine binek edinmemendir. Ayakların seni taşıyan, din yoluna seni ileten kazancın/ödülündür. Allah (c.c)’tan başka güç yoktur. 7- Ellerinin Hakkı: Sana helal olmayan, uzattığında Allah (c.c)’dan ahirette karşılığını (cezanı) göreceğin; dünyada ise insanlardan kınayan bir dil ile karşılık bulacağın şeylere uzatmamandır. Allah (c.c)’in üzerine farz kıldıklarında cimrilik etmemendir. Nitekim sen onu helal olmayanlara karşı tutarak ve üzerine gerekli olmamasına rağmen elinin açık olması ile ona vakar ve izzet kazandırır. Eğer ellerin (alıp/vermende) olgunlaşır ve dünyada iken şeref kazanırsa ahirette onun için güzel bir karşılık gerekli olur. 8- Midenin Hakkı: Onu haramdan az veya çok hiçbir şeye mekân kılmaman, helalde ölçülü olman, onu bedenini güçlendirme sınırlarından çıkartıp zevkûsefa ve atalet sınırlarına sokmamandır. Ona açlık ve susuzlukta sahip olmandır. Sonuna kadar dolduran tıka basa yemek, tembellik, alıkoymak ve tüm yüce ve güzelliklerden bağını koparmaktır. Sahibini sarhoşluk seviyesine ulaştıracak derecesine su içmek, bayağılık, cahillik ve yüceliği gidermektir. 9- Cinsel organının hakkı: Sana helal olmayanlardan onu koruman ve gözünü sakınma fiilini bunu dayanak yapmandır. Nitekim gözün sakınması en büyük yardımcıdır. Ölümü çokça hatırlaman, Allah (c.c) ile nefsini tehdit etmen ve heybeti karşısında nefsini korkutman namusunu korumana yardımcı olur. Muhafaza ve destek Allah (c.c)’dandır. Ondan başka güç ve kuvvet yoktur. Fiillerin Hakları: 10- Namazın Hakkı: Senin onu Allah (c.c)’a giden bir yol olduğunu ve namaz ile Allah (c.c)’ın huzurunda durduğunu bilmendir. Eğer namazı bu haliyle tanır ve bilirsen sana yaraşan: Boyun eğen, istekli, ürperen, korkan, umut besleyen, yoksun, yalvaran, huzurunda sükûnet ve tevazu ile durulanı yücelten, tüm uzuvlarıyla huşu içerisinde olan, yumuşak huylu, sinesinde Allah (c.c)’a en iyi şekilde yönelen olmandır. Seni kuşatan hataların ve seni yok etmeye çalışan günahlarından kurtulmayı Allah (c.c)’dan talep etmendir. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 11- Orucun Hakkı: Oruç, Allah (c.c)’ın diline, kulağına, gözüne, cinsel organına ve midene koyduğu seni ateşten korumak için olan örtüdür. Hadis-i Şerif’te bu şekilde geçmektedir: “Oruç ateşten koruyandır.” Eğer tüm hücrelerin orucun örtüsünde sükûnet bulursa umulur ki sen bu örtüye bürülü korunmuş olanlardan olursun. Yok, eğer sen bu örtü içerisinde sağa/sola gider ve de onu bazı uçlarından kaldırmaya kalkar Allah (c.c)’ın takva sınırları dışında şehvet ve güce seni çağıran helal olmayan şeylere bakarsan bu örtüyü parçalamak ve içerisinden çıkmaktan emin olamazsın. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 12- Sadakanın Hakkı: Onun Allah (c.c) katında ki hazinen ve şahide ihtiyacı olmayan emanetin olduğunu bilmendir(Sadakanın, alıcının eline ulaşmadan önce Allah (c.c)’ın haberdar olması ile alakalı geçen haberden dolayı Kıyamet gününde şahitliğe ihtiyacı yoktur). Eğer bu şekilde bilirsen Allah (c.c)’a vereceğin emaneti açıkta vermektense gizli bir şekilde vermen senin için daha güvenilir ve uygundur. Sana yakışan açıktan yaptığın bir iyiliği gizli bir şekilde yapmandır. Her halükarda sadakandaki bu iyilik senin ile Allah (c.c) arasında gizli kalır. Sadakandan Allah (c.c) katında emanet bıraktıklarının üzerine, görme ve duyma şeklindeki şahitlik ile açığa vurman gerekmiyor. Sanki şahitler ile açıktan verdiğin emanet Allah (c.c)’ın karşılığını vereceği gizliden verdiğin emanetinden daha güvenlidir. Daha sonra verdiğin sadakada hiç kimseye minnet etme. Çünkü onun sevabı nihayetinde sana dönecektir. Eğer minnet edersen Allah (c.c.)’ın seni minnet ettiğin kişinin konumuna düşürmeyeceğinden emin olamazsın. Çünkü sen bu konumda olmayı arzulamış olsaydın bu nedenden dolayı başkasına minnet etmezdin. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 13- Kurbanın Hakkı: Kurbanı sadece Allah (c.c) için sunman, O’nun rahmetini ve kurbanını kabul etmesini arzulamandır. Allah (c.c)’dan başkalarından bir beklentin olmasın! Eğer bu şekilde bir kurban sunarsan o zaman isteksiz/zoraki ve içten olmayan biri değil aksine kurbanını sadece ve sadece Allah (c.c) sunmuş biri olursun. Bil ki Allah (c.c) yarattıklarına zor değil kolayı arzuladığı gibi kendisine çetin olanlarla değil kolay olanlarla yönelmemizi ister. Bu şekilde alçak gönüllü olman, kibirli/kendini beğenmiş olmandan daha uygundur. Çünkü isteksiz ve zoraki tavırlar, kendini beğenmiş/kibirli insanların özelliğindendir. Alçak gönüllülük ve mütevazilikte isteksizlik ve mecburilik yoktur. Nitekim bu ikisi insanın tabiatında bulunan fıtri özelliklerdendir. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. Yöneticilerin Hakları: 14 - Seni yönetenin Hakkı: Onun için bir imtihan sebebi olarak yaratıldığını ve onun Allah (c.c)’ın senden üstün kıldığı güç ve otorite ile seninle imtihan olduğunu bilmendir. Ona nasihatte özverili olman; onunla zıtlaşmaman (tartışmamam ve muhalif olmaman ) üzerindeki onun haklarıdır. Allah (c.c) onu senden üstün kılmıştır. Onun haklarına dikkat et! Yoksa yaptıkların senin ve onun yok olmasına neden olur. Rızasını kazanmak için ona karşı alçak gönüllü ve yumuşak davran ki oda senden elini çeksin ve dinine zarar vermesin. Ona karşı sorumluluklarında Allah (c.c)’tan yardım iste. Ona karşı gururlu davranma (şeref ve üstülükte karşı çıkma, inat etme). Eğer böyle yaparsan ona isyan etmiş, kendine kötülük yapmış ve onu yıkıma sürüklemiş olursun. Seni yönetmesi konusunda ona yardımcı olman ve sana verilenler ile ona ortak olman gerekir. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 15- İlimle Seni Yönlendirenin Hakkı: Onu yüceltmen, meclisine (ders halkası) saygı göstermen, iyi bir şekilde dinlemen, içtenlikle ona yönelmen gerekir. Aklını onun için (seni meşgul edecek şeylerden) boşaltman, anlayışını hazır hale getirmen, kalbini temizlemen, gözlerini hoşa gidenleri terk ve şehevi şeyleri azaltarak keskinleştirmen ile senin için kesinlikle gerekli olan bilgileri alma konusunda ona yardımcı olman Âlimin senin üzerindeki haklarındandır. Sana öğrettiklerinde bilgisi olmayanlardan biri ile karşılaştığında onun elçisi olduğunu hatırlaman ve en iyi şekilde o kişiye mesajını iletmen gerektiğini bilmen gerekir. Âlime ihanet etmemen ve eğer onun görevini üstlenirsen bu sorumluluğu yerine getirmen âlimin üzerindeki haklarındandır. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 16- Efendinin Üzerindeki Hakları: Onun hakları seni yönetenin hakları gibidir. Ancak efendin yöneticinin sahip olmadıklarına sahiptir. İrili ufaklı Allah (c.c)’a karşı yapılması gereken haklarından seni uzaklaştırması haricinde her şeyde ona itaat etmen gerekir. Kulların hakkı da senin ve onun hakkı arasına girer. Allah (c.c)’a karşı sorumluluklarını yerine getirdikten sonra efendine dön ve onun istekleriyle meşgul ol. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 17- Güç ve Otorite İli Yönettiklerinin Hakları: Senin onları üzerlerindeki üstünlüğün ile yönettiğini, onları yönetilen konuma sokanın zayıflık ve acziyetlerinin olduğunu bilmen gerekir. Allah (c.c) onları sana yönetilen kıldı, hükmünü uygulanır yaptı. Seni kendisi ile zayıflığını ve acziyetini giderdiğin kişilerin sana herhangi bir izzet ve kuvvet ile karşı gelmemeleri, büyüklüğün nedeni Allah (c.c)’dan başka hiç kimseden yardım isteyememeleri karşısında, seninde onlara merhamet, korumak, vakar ve hoşgörü ile davranman daha evladır. Sana kendisi ile boyun eğdirdiğin bu güç ve kuvvet üstünlüğünden verdiklerini bilirsen o halde şükretmen daha evladır. Kim ki Allah (c.c)’ şükreder ise Allah (c.c) ona verdiklerini kat kat çoğaltır. 18- İlim İle Yönlendirdiklerinin Hakları: Allah (c.c)’ın sana ilimden verdikleri ile onlara hizmetkâr kıldığını, seni hikmet (bilgelik) makamlarından görevlendirdiğini bilmendir. Eğer Allah (c.c)’ın seni görevlendirdiklerinde başarılı olur, onlar için (hayırları) depolayan şefkatli bir dost, Allah (c.c) için kullarına nasihat eden ve ihtiyaç hissedildiğini gördüğünde elindeki mallardan çıkartıp veren karşılığını sadece Allah (c.c)’dan bekleyen sabırlı bir kul olursun o zaman sen iyi bir mürşit (yol gösteren), güvenilir bir umut kapısı (o kişinin hizmetkârı ve kendisinden ümit beklenilen yardımcı) olursun. Eğer de böyle yapmaz isen Allah (c.c)’a karşı hain, yarattıklarına karşı zalim olursun. 19- Nikâhla Sahip Olduğunun Hakkı: Allah (c.c)’ın, eşini sükûnet, rahatlık, sevecen ve koruyucu kıldığını bilmendir. Her ikinizin de eşinden dolayı Allah (c.c)’a şükretmesi, eşinin kendisine Allah (c.c)’dan bir nimet olarak verildiğini bilmesi, Allah (c.c.)’ın bu nimeti (eş) ile iyi geçinmesi, ikramda bulunması ve ona merhamet etmesi gerekir. Eğer senin onun üzerindeki hakların daha kapsamlı/zor ve de günah olmaksızın hoşlandığı ya da hoşlanmadığı noktalarda sana itaat etmesi gerekiyorsa (buna mukabil) olarak eşinin hakları ona karşı merhametli ve iyi davranılmasıdır. Eşteki sükûnet hali karşılanılması gerekli olan cinsel ihtiyacın giderilmesidir. Bu ise büyük bir iştir. Allah (c.c) dışında hiçbir güç ve kuvvet yoktur. 20- Sağ Elinin Sahip Olduğu (cariyen, hizmetçin) Kişinin Hakkı: Allah (c.c)’ın onu et ve kanından seni yarattığı gibi yarattığını bilmendir. Sen sadece ona sahipsin. Onu Allah (c.c) olmaksızın sen yaratmadın! Onun duymasını ve görmesini de sen yaratmadın! Onun rızkını da sen vermiyorsun! Fakat Allah (c.c) hizmetine sunduğu bu nimeti ile ihtiyacını giderdi; seni onun üzerine güvenilir kıldı, onu koruyasın ve onun ile iyi anlaşasın diye senin yanına emanet olarak bıraktı. Bu şekilde yediğinden yedirmen, giydiğinden giydirmen ve gücünün yetmediği şeylerde onu sorumlu tutmaman gerekir. Eğer onda hoşlanmadığın bir şey görürsen Allah (c.c)’a yönel ve onun bu halini değiştir; Allah (c.c)’ın kuluna zulmetme! Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. Akraba Hakları 21- Annenin Hakkı: Annenin seni kimsenin bir başkasını taşıyamayacağı bir şekilde taşıdığını ve hiç kimsenin bir başkasını doyuramayacağı kalbinin meyveleri ile seni beslediğini bilmendir. Kuşkusuz o seni kulağı, gözü, eli, ayağı, saçı, teni ve de tüm uzuvları ile korur; bundan dolayı da neşeli ve mutlu olur. Ta ki Allah (c.c) kudret eli ile seni ondan ayırıp gün yüzüne çıkartana kadar hamilelikte zorluklarına, açılarına, ağırlığına ve sıkıntılarına sağlığının bozulma tehlikesine rağmen tahammül etti. O seni yeryüzüne çıkartan, aç kalırken seni emziren, çıplakken seni giydiren, susuzken susuzluğunu gideren, ter kan içerisinde sana gölgelik olan, senin için üzüntüsü ile feryadı figan eden ve uykusuzca geceleyerek seni uyku ile dinlendirendir. Annenin karnı senin için bir mekân, kucağı sığınak, göğüsleri pınar, vücudu bir barınaktır. Annen senin için dünyanın zorluklarına karşı (sıcağına) sana zarar gelmesin diye (serinliği için) göğüs gerer. Allah (c.c)’ın yardımı ve rızası olmaksızın güç yetirilemeyecek bu zorluklara katlanması karşısında annene şükranlarını sun. 22- Babanın Hakkı: Bil ki o asıldır; sen onun bir dalısın! O olmasaydı sen olmazdın! Kendinde hoşuna giden her ne görürsen bil ki üzerindeki bu nimetin aslı babandır! Allah (c.c)’a hamt et! Bundan kolayı şükret! Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 23- Çocuğunun Hakkı: Bil ki o, sendendir! Ve o hayrı ve şerri ile dünyada iken sana tabidir. Sen onun güzel bir şekilde eğitiminden, rabbine onu yönlendirmenden ve sana karşı itaatkâr olması için ona yardım etmeden sorumlusun. Bunlara göre sevap alır ve cezalandırılırsın. Dünyada iken onun ile alakalı iyi bir eserin ortaya çıkarılması için dengeli bir şekilde davran. Çocuğun iyi bir eğitimi için senin ile onun arandaki mazeretin rabbine olsun. Yaptıklarının karşılığını Allah (c.c)’dan bekle! 24- Kardeşinin Hakkı: Bil ki o, senin uzattığın elin, sırtını dayadığın dayanağın, güvendiğin şeref ve izzetin, kendisinden güç aldığındır. Onu Allah (c.c)’a karşı işlenecek günahlarda kendine silah edinme. Allah (c.c)’ın hakkı ile zulüm için onu kendine dayanak etme. Kendine kötülüğü dokunduğunda onu bundan kurtarmak için, düşmanına karşı destek için, şeytanları ile arasında engel olmak için yardımını ondan esirgeme! Nasihatinden mahrum etme, onun için Allah (c.c)’a yönel. Eğer tüm bunlardan sonra rabbinin yolunu tutar, Allah (c.c)’a iyi bir şekilde yönelirse bu onun için en hayırlı yoldur. Eğerde bunu yapmaz ise o halde sen Allah (c.c)’a yönel; Allah (c.c) senin için ondan daha lütufkârdır. 25- Velayetini Elinde Bulunduran Ve Sana İkramda Bulunan Efendinin Hakları(Velayet: Yardım ve zafer, mal, sevgi ve sadakat ve de akrabalık ile): Senin için malını harcadığını, köleliğin zillet ve korkusundan hürriyetin izzet ve muhabbetine seni çıkartıp kurtardığını, mülkiyet esaretten kurtarıp özgürlüğünü sağladığını, üzerindeki kulluk zincirlerini kırdığını, izzetin ferah ortamını sağladığını, kahır (derin üzüntü) zindanından seni çıkartıp zorlukları senden defettiğini bilmendir. Sana karşı insaflı ve adil davrandığını, dünyayı sana açıp istediğini yapabileceğin bir ortam sağladığını, esaretini giderip rabbine kulluk imkânı sunduğunu ve tüm bu yapılanlarla malının eksilmesine katlandığını bilmendir. Bil ki hayatın ve ölümün ardından akrabalarından sonra üzerinde hak sahibi olmaya en layık olan odur. Seni destekleme, imdadına yetişme ve Allah (c.c) katında sana yardımda bulunması noktasında en çok hak sahibi de odur. Sana ihtiyacın olduğunda yardımına koş kendini ona tercih etme. 26- Kendisinden İstifade Etmeye Devam Ettiğin Kölenin Hakkı: Allah (c.c)’ın seni onu koruyucu, yardımcı ve güvenilir bir kale ve onu sana rabbinle aranda vesile ve sebep kıldığını da bilmendir. Kölenin seni ateşten koruması ona yaraşandır. Bu şekilde ahirette ondan sana bir sevap vardır. Eğer akrabası yoksa dünyada malından onun için infak ettiklerin ve ter türlü ihtiyaçlarını gidermen karşılığında onun mirasından hak sahibi olursun. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 27- Sana İyilikte Bulunanın Üzerindeki Hakkı: Ona teşekkür etmen, iyiliğini hatırlaman, onun hakkında övücü/güzel sözleri yayman ve Allah (c.c) ile aranda onun için yapacağın dualarında samimi olmandır. Bu şekilde yaparsan kuşkusuz sen gizlide ve açıkta ona şükranlarını sunmuş olursun. Eğer yaptığına bir fiille karşılık verme imkânı bulursan (hiç beklemeksizin) bunu yap. Böyle bir imkânın olmaz ise bunun için imkân kolla, araştır ve karşılığını verebilmek için kendinde fırsatlar oluşturmaya çalış. 28- Müezzinin Üzerindeki Hakkı: Onun sana rabbini hatırlattığını, nasibine çağırdığını ve de Allah (c.c)’ın seni sorumlu tuttuğu farzı (namazı) eda etmen için en büyük yardımcın olduğunu bilmen ve ona bunlardan dolayı şükranlarını sunman gerekir. Sana iyilik yapan kişiye karşı nasıl teşekkür ediyorsan aynı şekilde ona da teşekkür etmen gerekir. Eğer sen evinde bundan dolayı kuşku içerisindeysen bil ki Allah (c.c) kendi işinde kuşku duymaz! Şüphesiz onun sana verilmiş Allah (c.c)’dan bir nimet olduğunu anladın. Her halükarda Allah (c.c)’a hamd ile O’nun nimetiyle (müezzin ile) dostluğunda iyi ol! Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 29- Namazında İmamın Hakkı: Onun Allah (c.c) ile arandakilerde elçilik ve Allah (c.c)’a ulaşma görevini üstlendiğini bilmendir. O senin yerine konuştuğunda sen onun hakkında konuşmadın, sana dua ettiğinde sen ona dua etmedin, senin için istediğinde sen onun için istemedin. Allah (c.c)’ın huzurunda durma endişesinden, hesap verme sıkıntısından seni kurtarırken, sen onun için böyle bir şey yapmadın. Eğer tüm bunlarda bir kusur işlerse bu onun eksikliğidir; sen bunlardan sorumlu değilsin. O günahkâr ise sen bu günahta ona ortak değilsin. Senin onu dokunan bir iyiliğin yoktur. Varlığı ile varlığını koru; namazı ile namazını yücelt. Sen bunları yaparak ona teşekkür etmiş olursun. Allah (c.c) dışında hiçbir güç ve kuvvet yoktur. 30- Sohbet Arkadaşının Hakkı: Ona şefkat kanatlarını germen, yumuşak olman, konuşma esnasında adaleti gözetmendir. Ona baktığında dikkatini hemen ondan ayırma, konuştuğunda onun anlaması için çalış! Eğer sen onun yanında oturduysan kalkma konusunda tercih hakkın vardır. Yok, eğer o senin yanında oturdu ise o halde tercih hakkı onundur, onun izni olmaksızın kalkma. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 31- Komşunun Hakkı: Yokluğunda ve varlığında şeref ve onurunu koruman, her halükarda ona yardımcı olman ve destek vermendir. Açığını arama ve öğrenmek için onun kötülüğünü araştırma. Eğer de iraden dışında onun bir ayıbını öğrenirsen tavır takınma; bilakis onun için kuvvetli bir kale ve güçlü bir örtü ol! Haberi olmadığı esnadaki konuşmalarına kulak asma. Zor anlarda onu teslim etme, nimet verildiğinde ona haset etme, ufak hatalarını bağışla, sana karşı bir cahillik yaptığında alçak gönüllülüğünü ondan esirgeme, onun için emniyetli olmayı terk etme, onun hakkındaki kötü söylentileri bertaraf et, ona kötü öğütte bulunanın tuzaklarını geçersiz kıl ve onunla iyi geçin. Allah (c.c) dışında hiçbir güç ve kuvvet yoktur. 32- Arkadaşının Hakkı: Mümkün olduğunca her fırsatta ona karşı ahlaklı/erdemli ol! Eğer böyle yapamaz isen en azından ona karşı insaflı ol. Onun sana ikram ettiği gibi sende ona ikram et. Onun seni koruduğu gibi sende onu koru. Onunla aranda ikram konusunda seni geçmesin! Eğer seni geçerse karşılığını ver! Dostluk ve sevgiden hak ettiği şeylerde ihmalkâr olma Ona nasihatte, korumanda ve rabbine karşı ibadette destekçi ol. Rabbine karşı günahlardan yapmak istemediği şeylerde yardım etme konusunda kendini mecbur hisset. Bu şekilde sen onun için bir rahmet olursun; azap değil. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 33- Ortağının Hakkı: Yokluğunda ona yetmen; hazır bulunduğunda eşit davranmandır. Kararlarında onun düşüncesi olmaksızın azmetme, onunla müzakerede bulunmaksızın kendi görüşün ile iş yapma. Malını koru, irili ufaklı hiçbir şeyde ona ihanet etme.“ Allah (c.c)’ın eli iki ortağın elinin üzerinedir” haberi bizlere bildirildi ise o halde neden birbirimize ihanet edelim. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 34- Mal/Mülkün Hakkı: Helal olmaksızın onu almaman, helalliği dışında onu infak etmemendir. Yaratılış amacından saptırma, hakikati dışında onu kullanma! Eğer mal Allah (c.c)’dan ise sadece ona mahsus kıl ve onu Allah (c.c)’a giden bir yol edin! Malı sana faydası olma ihtimali olmayacak bir kişiye vererek onu kendine tercih etme! Belki o senden çıkan bu mal ile iyilik yapmaz ve onu rabbine itaatte kullanmaz. Bu şekilde sen ona yaptıklarında destekçi olmuş olursun. Senin malınla yaptıkları onun nazarında iyi olabilir. Kendi ilahını (Allah (c.c)dışında) razı etmede bu şekliyle malı kullanır. Sen ise kötü fiiller üzerine inşa edilen her şeyle birlikte günah, hüsranlık ve pişmanlık üstlenirsin. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 35- Alacaklının Hakkı: Eğer verebilecek bir konumda isen borcunu eda etmen, ihtiyacını gidermen, onu başkasına muhtaç etmemen ve borcunu ertelememen gerekir. Hz. Peygamber (a.s.v) şöyle buyuruyor: “ İmkânı olanın borcunu geciktirmesi zülümdür. ” Eğerde veremeyecek bir durumda isen güzel söz ile gönlünü al, iyi bir şekilde iste, sevecen bir üslup ile karşılık ver! Malını almakla beraber birde kötü muamelede bulunma! Bu senin için gerekli olanlardır. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 36- Samimi Olduklarının Hakkı(dost, ortak, sohbet arkadaşı vb.): Onu aldatmaman, dolandırmaman, ona yalan söylememen, ihmal etmemen, ihanet etmemem ve düşmanın dostunu hiçe sayıp bağlarını kopardığı gibi seninde onunla bağlarını koparmamandır. 37- Senden Davacı Olanın Hakkı: Eğer iddia ettiği doğru ise delilini boşa çıkarmaya çalışmaman ve davasının iptali için uğraşmam gerekir. Nefsine muhalefet etmen, ona hâkim olman ve hiç kimsenin şahitliği olmaksızın senin ona şahit olman gerekir. Bu, Allah (c.c)’ın üzerindeki hakkıdır. Eğer de iddia ettiği batıl ise yumuşak davran, onu öfkelendirme, yeminleşmeyi talep et, Allah (c.c)’ anma ile hiddetini gider. Boş ve gereksiz konuşma! Bu düşmanın senden hiddetini gidermez. Aksine onun günahını üstlenirsin. Yaptıkların ile sana olan öfkesi çoğalır. Çünkü kötü söz şerri doğurur; iyi ise kötülüğü silip yok eder. Allah (c.c) dışında hiçbir güç ve kuvvet yoktur. 38- Davalı Olunanın Hakkı: Eğer iddia ettiğin hak ise münakaşalarında davayı sonuçlandırabilmek için haddinden fazla konuşman davalı katında mesele ile ilgili yanlış bir anlamaya sebep olabilir. Hüccetini yumuşak bir şekilde oltaya koy, süre tanı, açılamaları tam olarak yap, iyilik ve ikramını en iyi şekilde sun! Dedi, denildi vb. sözler ile davalı ile tartışmalarında delilini meşgul etme! Yoksa delilinin bir kıymeti kalmaz ve senin için dayanak olmaktan çıkar. 39- Seninle İstişare Yapanın Hakkı: Eğer aklına bir şey gelirse ona nasihat etmede çaba sarf et. Nasihatin onun konumunda olduğunda yapacağını bildiğin öğüt kapsamında senden bir lütuf ve sıcaklık olsun. Yumuşaklık yalnızlığı yok eder; sertlik sıcak ortamı yabancılaştırır. Eğer aklına bir görüş gelmez ise onu, düşüncesine saygı gösterdiğin ve kendin için razı olduğun birine yönlendir, ilet! Bu şekilde hayırdan herhangi bir şey eksiltmemiş, nasihatini ondan saklamamış olursun. Allah (c.c) dışında hiçbir güç ve kuvvet yoktur. 40- İstişare Ettiğin Kişinin Hakkı: Senin ile aynı fikirde olduğunda onu töhmet altında bırakma! Kuşkusuz bunlar düşünceler ve insanların farklı görüşlerini sundukları serbest tasarruf alanlarıdır. Eğer onun görüşünü beğenmez isen bu noktada seçme hakkın olsun. Fakat onun kendisi ile istişare yapabileceğin birisi onduğunu düşünüyor onu töhmet altında bırakmak caiz değildir. Eğer seninle aynı görüşte ise Allah (c.c)’a hamt et ve şükranlarını sunarak kardeşinden bunu kabul et. O sana istişare etmek için gelirse ona bir benzeri ile karşılık vermek için fırsat kolla. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 41- Nasihat İsteyenin Hakkı: Onun hakkı, kaldırabileceği oranda kulağına hoş gelecek bir şekilde, bilgin kapsamında hak ettiği nasihat görevini eda etmendir. Söyleyeceklerinde akli kapasitesinin anlayacağı bir dille konuş. Her aklın, söylenenden anladığı ve anlamadığı bir kapasitesi vardır. Senin metodun merhamet olsun! Allah (c.c) dışında hiçbir güç ve kuvvet yoktur. 43- Nasihat Edenin Hakkı: Sineni ona açman/ yumuşak olman, gönülden yönelip nasihat pınarlarından içmen, nasihatini anlamak için kulak kesilmen sonrada onu düşünmendir. Eğer nasihatinde isabetli olursa bundan dolayı Allah (c.c)’a şükret, ondan kabul et ve nasihatiyle yetin! Eğer isabetli olmaz ise ona yumuşak davran, töhmet etme! Çünkü seni nasihatinden mahrum etmediğini bilirsin. O sadece hata ettiğini yapmıştır. Ancak ithamı gerektirici bir duruma şahit olursan boş ver; her halükarda onun bu yatıklarından herhangi bir şeyi önemseme. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 43- Büyüğün Hakkı: Onun yaşına ihtiram etmendir. Eğer fazilet ehlinden ise İslam dinindeki önceliği sebebiyle dininin yüceltilmesidir. Tartışma esnasında karşılık vermemendir. Yolda onu geçme! Ona öncülük etme! Ve de onu küçümseme! Eğer sana karşı bir patavatsızlık yaparsa tahammül et! Yaşıyla beraber dininin hakkı ile ona ikramda bulun. Yaşın hakkı İslam’ın hakkı kadar önemlidir. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 44- Küçüğün Hakkı: Ona merhametin, eğitmen, öğretmen, onu af etmen, küçüklüğünün kötülüklerini örtmendir. Bu şekilde yapman onun tövbe etmesini sağlar. Onu idare etmen ve inadına karşılık vermemendir. Kuşkusuz bu onun olgunlaşmasını sebep olur. 45- İsteyenin (dilenci vb.) Hakkı: Eğer yanında var ve onun ihtiyacını gidermeye güç yetirebilirsen ihtiyacını gidermendir. İçerisine düşmüş olduğu konumdan dolayı ona dua etmen, isteklerinde ona yardım etmendir. Doğruluğunda şüpheye düşer, suçlu olduğunu hisseder de yakinen bilemez isen belki de bu şeytanın bir hilesidir. Şeytan seni nasibinden engellemek ve rabbine yanaşmak ile senin arana girmek ister. İsteyen kişinin bu kusurunu örtbas ederek bırak ve iyi bir şekilde gitmesini sağla. Eğer sende onun suçlu olduğu ağır basarda buna rağmen istediğini verirsen kuşkusuz senin bu yaptığın yüce hasletlerdendir. 46- Kendisinden İstenilenin Hakkı: Veren kişinin verdiğini teşekkür ile kabul etmen, iyilik ve keremini bilmendir. Vermez ise onu engelleyen geçerli bir mazeret araştır ve hüsnü zan besle. Eğer o vermemiş ise bil ki kendi malını vermemiş olur. Kişiyi kendi malı ile kınanmaz ve azarlanmaz! Eğer de vermemekle zulüm etmiş ise; Muhakkak ki insan çokça zulmeden ve nankörlük edendir. 47- Allah (c.c)’ın Seni Birinin Eli İle Mutlu Ettiği Kişinin Hakkı: Eğer o bunu kastederek yaptıysa öncelikle Allah (c.c)’a şükret daha sonrada yaptığının karşılığında ona teşekkür et. İyilikte senden önce davranması sebebi ile ona karşılığını ver; vermek için fırsat kolla! Eğer de kastetmeksizin iyilikte bulunursa Allah (c.c)’a şükret ve bu iyiliğin ondan olduğunu bildiğin için o kişiye teşekkür et. O, bu iyiliği sadece sana yaptı. Eğer bu Allah (c.c)’ın sana lütuf sebeplerinden bir sebep ise onu hoş karşılaman ve bundan sonra o kişiye hayır temenni etmen gerekir. Nereden olursa olsun, kastetmese dahi nimetin sebeplerinde bereket vardır. Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur. 48- Sana Mahkeme Kararında Söz Veya Fiil İle Aleyhine Hüküm Verdiren Kişinin Hakkı: Eğer bunu kastederek yaparsa senin onu yaptığı şeyden dolayı affetmen daha uygundur. Bu onu yaptıklarından vazgeçtirir ve kendisi gibi olanlara iyi muamelede bulunmasını sağlar. (Allah (c.c) şöyle buyuruyor)- bu ayetten-: “Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur ”. (Şura suresi:41) -şu ayete kadar-“bu, üstün davranışlardandır”.(Şura suresi:43), “Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır.”(Nahıl suresi:126) .Bu kasıtlı yapılanlar için geçerlidir. Eğer kasıt söz konusu değil ise ona karşı üstün gelmeye çalışmamakla adaletsizlik yapmış olmazsın. Yaptığı hata karşısında sen kasıtlı olarak karşılığını (iyi bir şekilde) vermiş, ona iyi davranmış ve gücünün yettiği oranda kibarlık ile karşılık vermiş olursun. 49- Halkının Genelinin Hakkı: İçerinde (gönlünde) onların esenlik ve afiyetlerine yer vermen, merhamet kanatlarını germen, kötülük yapanlara yumuşak davranman, onlarla iyi geçinmen, aralarını bulman, kendisi ve sana iyilikte bulunana teşekkür etmen halkının üzerindeki haklarındandır. Halktan birinin sana iyiliği: Eziyet edici elini geri çekmesi, sen olmaksızın kendine yetmesi ve sana sıkıntı vermemesidir. Davetinle onların tümünü aydınlat, desteğinle onlara yardım et! Onları hak ettiği mertebelere koy. Yaşlı ise baba yerine, çocuk ise evlat yerine, ikisi arasındakileri kardeş yerine koy! Her kim sana gelir ise ona incelik ve merhamet ile davranacağına söz verdir. Onu kardeşin kardeşini ziyaret ettiği gibi ziyaret et. 50- Zimmet Ehlinin Hakları: Onlar hakkında ki hüküm: Allah (c.c)’ın kabul ettiklerini kabul etmen, Allah (c.c)’ın zimmet ve anlaşmalarından onlar için gerekli kıldıklarına karşı vefalı olman, kendileri için istedikleri ve kendilerini sorumlu kıldıkları meselelerde onları Allah (c.c)’a havale etmendir. Muamelelerde onlarla senin aranda olanlar hakkında kendinle ilgili olarak Allah (c.c)’ın hükmettiği şeyler ile hükmetmen gerekir. Seninle onlara zulüm arasında Allah (c.c)’ın zimmet gözetimi ve Hz. Peygamber (s.a.v)’in ahde vefası bulunsun! Kuşkusuz O (s.a.v) bizlere şunu iletti: “ Kim anlaşmalı olan birine zulmederse ben ona hasım olurum.” Allah (c.c)’dan kork! Allah (c.c) dışında hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Seni kuşatmış olan bu elli haktan hiçbir şekilde bağımsız olamazsın. Bu haklara uyman, yerine getirebilmek için çalışman ve onlar hakkında yüceler yücesi Allah (c.c)’a sığınmak gerekir. Allah (c.c) dışında hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Hamd âlemlerin rabbi olan Allah (c.c)adır. Heysem Menna*/ Suriyeli aktivist ve yazar.
Hz.Ali(s.a)İnsanların kalbi vahşi ve başıboştur; kim onlarla ilgilenirse onlara doğru cezbolur.
_________________________________________________[highlight=#00BF40][font=Goudy Stout][/font][/highlight]
Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed.
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Hz.Ali'nin torunundan 'Haklar Risalesi'

Mesaj gönderen f_altan »

[fade]İmam Zeyn'ul-Abidin'in (a.s) hukuk risalesini ben de 20 yıl önce tercüme etmiştim, üsteki tercüme biraz karışık olduğu için kendi tercümemi eklemeyi de uygun gördüm. İkisinden de istifade edilir inşaAllah.[/fade]

[align=center]İMAM ZEYN'UL-ABİDİN (A.S)’IN HUKUK RİSALESİ DİYE MEŞHUR OLAN MEKTUBU[/align]

Allah sana rahmet etsin; bil ki Allah-u Teâla'nın senin her hareketinde, duruşunda, gittiğin yerde, azaları hareket ettirmende ve kullandığın aletlerde seni kuşatmış hakları vardır. Bu haklardan bazıları bazılarından daha büyüktür. Allah'ın sana farz kıldığı, bütün hakların esası ve diğer hakların da kaynaklandığı en büyük hak O'nun kendi hakkıdır. Sonra Allah-u Teâla, başından ayağına kadar çeşitli azaların için senin üzerinde hak belirlemiştir; gözün, kulağın, dilin, elin, ayağın, karnın ve fercin için sana bazı haklar farz kılmıştır. İşte bütün işler, yedi tane olan bu uzuvlarla yapılmaktadır.
Yine Allah (Azze ve Celle) namazın, orucun, sadakan, kurbanın ve diğer bütün amellerin için sana bazı haklar farz kılmıştır. Daha sonra sıra, başkalarının senin üzerinde farz olan haklarına gelmektedir. Bütün haklardan daha çok senin üzerine farz olan hak, önderlerinin, sonra raiyyetinin (emrin altında olanların) ve daha sonra da akrabalarının haklarıdır. İşte bu hakların her birinden de diğer haklar ayrılmaktadır.
Önderlerin senin üzerinde olan hakları üç kısımdır: Üzerinde hakkı hepsinden daha çok farz olan, kudretiyle seni yöneten, sonra ilmiyle seni eğiten ve daha sonra maddi varlığı vesilesiyle seni idare eden kimsenin hakkıdır; her yönetici de önderdir.
Raiyyetinin senin üzerinde olan hakları da üç kısımdır: Hakkı herkesten daha çok farz olan, hakimiyetin altında bulunan kimsenin hakkıdır; sonra ilminle raiyyetin olan kimsenin; zira cahil, alimin raiyyetidir ve daha sonra kadın ve köleler gibi sahipliğinle raiyyetin olan kimselerin haklarıdır.
Akrabalarının senin üzerinde olan hakları ise çok ve akrabalık bağının yakınlığı miktarıncadır. Bütün haklardan daha çok üzerine farz olan hak, annenin, sonra babanın, sonra evladının, sonra kardeşinin ve daha sonra yakınlık sırasıyla diğer akrabalarının haklarıdır. Daha sonra sana ihsan eden efendinin, sonra ihsanının ulaştığı kölenin, sonra sana bir iyiliği dokunanın, sonra müezzinin (ezan okuyanın), sonra cemaat imamının, sonra arkadaşının, sonra komşunun, sonra dostunun, sonra ortağının, sonra malının, sonra alacaklı olduğun adamın, sonra borçlu olduğun kimsenin, sonra muaşeret ettiğin arkadaşının, sonra aleyhine dava açanın, sonra aleyhinde dava açtığın kimsenin, sonra seninle istişare edenin, sonra istişarede bulunduğun kimsenin, sonra senden nasihat isteyenin, sonra sana nasihat edenin, sonra senden büyük olanın, sonra senden küçük olanın, sonra senden bir şey isteyenin, sonra bir şey istediğin şahısın, sonra, sözü veya ameli ile sana kötülükte bulunanın, sonra, sözü veya ameliyle seni hoşnut edenin, sonra bütün dindaşlarının ve daha sonra zimmet ehlinin haklarıdır; daha sonra da çeşitli durum ve sebeplerin gerektirdiği miktardaki olan haklardır.
Ne mutlu üzerine farz kılınan hakları eda etmek için Allah'ın yardımda bulunduğu, tevfik ve istikamet bağışladığı kimseye.
1- Yüce Allah'ın senin üzerinde olan hakkı, O'na tapman ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamandır. İhlasla bu işi yaptığında Allah, dünya ve ahiret işlerinde sana yeterli olmayı ve dünyada sevdiğin şeyi senin için korumayı taahhüt eder.
2- Kendi üzerinde olan kendi hakkın ise, vücudunu tamimiyle Allah'ın itaatine vermen, dilinin, kulağının, gözünün, elinin, ayağının, karnının ve fercinin hakkını eda etmen ve bu yolda Allah'tan yardım dilemendir.
3- Dilin (senin üzerinde olan) hakkı, onu çirkin sözden koruyup güzel söze âdet ettirmen, edebe riayet etmeye zorlaman, ihtiyaç olan yerler, din ve dünya menfaatleri dışında onu kullanmaman, pek az yararı olmasıyla birlikte zararlı ve faydasız olan, çirkin ve boş sözlerden uzaklaştırmandır. Velhasıl dil aklın şahidi ve onun nişanesi olup akıllının kendi aklıyla süslenmesi de, dili hususundaki doğru tavrıyladır. Güç ancak azamet sahibi yüce Allah'tandır.
4- Kulağın (senin üzerinde olan) hakkı, kalbinde hayır icat eden veya güzel huy kazandıran değerli sözden başka hiçbir şey için onu kalbine bir yol karar kılmamandır. Çünkü kulak sözün kalbe girecek olan kapısıdır; hayır ve, şer içeren çeşitli manaları ona (kalbe) ulaştırmaktadır. Kuvvet ancak Allah'tandır.
5- Gözün (senin üzerinde olan) hakkı, helal olmayan şeye onu kapaman ve ibret alınacak, basiret kazandığın ve ilim elde ettiğin yerler hariç, onu kullanmamandır. Zira göz ibret alma kapısıdır.
6- Ayakların (senin üzerinde olan) hakkı, onlarla sana helal olmayana doğru gitmemen ve katedenlerini küçük düşüren bir yolda onları kullanmamandır. Çünkü ayak, seni taşıyan, din yoluna götüren bir araç ve senin için bir ilerleme vesilesidir. Kuvvet ancak Allah'tandır..
7- Elin (senin üzerinde olan) hakkı, onu helal olmayan şeylere doğru uzatmamandır; uzattığın takdirde ahirette Allah'ın azabına uğrar ve dünyada ise halkın kınamasına maruz kalırsın. Allah'ın ona farz kıldığı şeylerde de onun önünü almamalısın. Aksine, helal şeylerin çoğundan onu alıkoymak ve ona farz olmayan şeylerin (müstahapların) tarafına uzatmakla onu aziz kılmalısın. İşte o zaman, dünyada haddini bilip şeref kazanır ve ahirette de ona güzel mükâfat farz olur.
8- Karnın (senin üzerinde olan) hakkı, onu haramın azına da, çoğuna da kap yapmaman, helalde ifrat ve tefritten sakındırman, takviyet haddinden gevşeklik ve haysiyetin yok olması haddine çıkarmaman, açlık ve susuzluğu hissettiğinde de ona hakim olmandır. Çünkü ağırlığa sebep olacak derecede doymak gevşetici, tembelleştirici ve her hayır ve erdemden uzaklaştırıcıdır. İnsanı sarhoş edecek derecede su içmesi de akılsızlaştırıcı, cahilleştirici ve mürüvveti gidericidir.
9- Fercin (tenasül organının) senin üzerinde olan hakkı, onu sana helal olmayan şeylerden koruman ve gözü kapatmakla onun kontrolüne yardımcı olmandır. Zira gözü helal olmayan şeylere kapamak, ölümü çok anmak ve nefsi Allah'ın azabıyla tehdit edip korkutmak, onu korumak için en iyi yardımcılardandır. Güç ve Kuvvet ancak Allah'tandır.

AMELLERİN HAKLARI

10- Namazın (senin üzerinde olan) hakkı şudur: Bilmelisin ki, namaz Allah'ın huzuruna çıkmaktır; sen bu halde Allah'ın karşısında duruyorsun. Bunu bildiğin takdirde, kendi küçüklüğünün farkında olan, ilahî nimetlere meyleden, korkan, ümitli, miskin ve yalvarıp yakaran, sükunet halinde başını ve gözlerini öne dikip, kollarını sarkarak, huzurunda bulunduğu kimseye tazim eden, gönlünde onunla güzel münacat eden bir kulun makamında olur, hata ve helak edici günahlarla çevrilmiş olan bir kul gibi kurtuluşunu istemeye layık olursun. Ve kuvvet ancak Allah'tandır.
11- Orucun, senin üzerinde olan hakkı şudur: Bilmelisin ki oruç, Allah'ın, seni cehennem ateşinden koruması için, diline, kulağına, gözüne, fercine, karnına çektiği bir perdedir. Nitekim hadiste de şöyle geçer: "Oruç ateşe karşı bir siperdir." Eğer uzuvların, o perdenin arkasında sakin olursa (korunursa), umulur ki ateşten örtülü kalırsın. Eğer uzuvlarının perdenin arkasında (ve böyle bir sığınakta) taşkınlık göstermelerine ve perdenin açılmasına müsaade edersen, uzuvlar kendi hadlerini aşarak, bakılması câiz olmayan şeye şehvetle bakarlar; ve güçler de Allah'a uyma yerine başka bir yerde harcanırlar, artık o zaman perdenin yırtılarak bedenin dışarıya çıkmayacağına güvenme. Ve kuvvet ancak Allah'tandır.
12- Sadakanın senin üzerinde olan hakkı şudur: Bilmelisin ki sadaka, senin Rabbinin katındaki azığın ve şahide ihtiyacı olmayan emanetindir. Bunu bildiğinde, gizli verdiğin emanete, açıkta verdiğin emanetten daha emin olacaksın ve aşikâr etmekte olduğun şeyi gizlice Allah'a emanet vermeye daha fazla liyakat kazanacaksın. Her halükârda bu iş seninle O'nun arasında bir sır olmalıdır. (Sakın) Allah'a emanet verdiğin şeyde, kulak ve gözleri O’nun aleyhine şahit tutmayasın. Allah'a emanet vermede kulak ve gözlere daha çok itimat etmeyesin; ve Allah'a güvenmeyen birisi gibi davranmayasın. Daha sonra sadakada hiç kimseye minnet etmemelisin. Çünkü o senin kendin içindir (kendin için biriktirdiğin bir maldır). Onunla bir kimseye minnet ettiğinde senin durumunun da karşı tarafın durumu gibi kötü olmayacağına güvenme. Zira minnet etmen, onu kendin için biriktirmediğine bir delildir. Eğer kendin için biriktirmiş olsaydın (o zaman) onunla bir kimseye minnet etmez olurdun. Ve kuvvet ancak Allah'tandır.
13- Kurbanlığın senin üzerinde olan hakkı şudur: Onunla kastını Allah'a halis etmen (halis bir niyetle onu yapman), rahmetine ulaşmayı ve kabul buyurmasını arzulaman ve O'ndan başka diğerlerinin dikkatini çekmeyi istememendir. Böyle olduğunda kendini meşakkate düşürmez ve riyakâr olmazsın; ve sadece Allah'ı kastedip O'na doğru yönelirsin. Bil ki, Allah’ın rızasına kavuşmanın yolu kolaydır, zor değil. Nitekim Allah da kulları için kolaylığı istemiştir, meşakkati değil. Böylece alçak gönüllülük de senin için, ağalık yapmaktan daha iyidir. Çünkü ağalığın sıkıntı ve masrafı da çoktur. Ama tevazu ve alçak gönüllülüğün ne zahmeti vardır ve ne de masrafı. Çünkü bunlar yaratılıştan insanın tabiatında mevcut olan şeylerdir. Ve kuvvet ancak Allah'tandır.

ÖNDERLERİN HAKLARI

14- Sana önderlik yapan yöneticinin senin üzerinde olan hakkı şudur: Bilmelisin ki, Allah seni ona bir imtihan vesilesi kılmıştır; sana olan hakimiyetinden dolayı da imtihana tabi tutulacaktır. Halisane bir şekilde onun hayrını istemelisin. Sulta ve iktidarını nazara alıp ona karşı mücadele etmemelisin. Çünkü bu iş, hem senin helak olmana sebep olur, hem de onun. Alçak gönüllülük ve yumuşaklıkla, şerrini kendinden uzaklaştıracak şekilde ve dinine zararı dokunmayacak derecede onu razı etmelisin ve bunu yapmak için de Allah'tan (onu defetmeye) yardım dilemelisin. Ona karşı böbürlenme ve mücadeleye de kalkışma. Aksi takdirde ona asilik yapmış olursun ve kendine eziyet edip kendini onun çirkin davranışına maruz bırakır ve onu da helak olmaya sevkedersin. (Sonuçta) onunla kendi aleyhine yardımlaştığın gibi, sana karşı yapacağı zulümde de ona ortak olursun. Ve kuvvet ancak Allah'tandır.
15- İlmiyle seni eğiten üstadın senin üzerindeki olan hakkı: Ona tâzim etmen, meclisini muhterem (ve ganimet) sayman, sözlerini iyice dinleyip ona dikkat etmen, kendi cehaletini gidermekte ve öğrenmeye muhtaç olduğun ilmi elde etmede hocana yardımda bulunmandır. Şöyle ki, ondan istifade etmek için aklını her türlü meşguliyetten arındırarak zihnini toparlamalısın ve lezzetleri terkedip şehvetleri azaltmakla kalbini temizleyip gözünü cilalamalısın. Şunu da bilmelisin ki, sana öğrettiği şeylerde, karşılaştığın her cahile, üstadın mesajını iyice ulaştırmak için onun elçisisin. Öyleyse bu risaleti üstlendiğinde, bu vazifeyi yerine getirmekle ona hıyanet etmemen gerekir. Güç ve kuvvet ancak Allah'tandır.
16- Malikiyeti vesilesiyle seni idare eden efendinin senin üzerinde olan hakkı, kudretiyle seni terbiye edip yetiştiren önderin hakkı gibidir; (şu farkla ki) seni idare eden efendinin malik olduğu şeye, o malik değildir. (Bu yüzden) efendinin her emrine, ister büyük olsun, ister küçük itaat etmen lazımdır. Ama eğer Allah'ın hakkını eda etmekte, Allah'ın ve halkın haklarını yerine getirmene engel olursa, o zaman ilk önce Allah'ın ve halkın hakkını yerine getirirsin ve daha sonra da onun hakkını eda etmeye koyulursun. Güç ve kuvvet ancak Allah'tandır.

RAİYYETİN HAKLARI

17- Hakimiyetin altında olan kimselerin senin üzerinde olan hakları şunlardır: Bilmelisin ki, sen gücünün çok olması vasıtası ile onları raiyyet etmişsin (elinin altına geçirmişsin). Onları sana raiyyet eden (sadece) onların zaaf ve güçsüzlükleri olmuştur. Zaaf ve zilletleri kendilerine yeterli gelen, hatta onları senin elinin altına sokan, hükmünü onlara geçerli kılan ve sözünden çıkmaya kudretleri olmayan ve senin bir emrini ağır ve zor gördüğünde de Allah'tan başka yardımcısı olmayan kimseler, (senin) şefkat, himaye ve hilmine ne kadar da layıktırlar. Allah'ın sana verdiği egemenlik vesilesi olan bu izzet ve kudreti tanıdığında da O'na şükretmen senin için ne kadar evlâdır. Kim Allah'a şükrederse, Allah ona verdiği nimetini çoğaltır. Kuvvet ancak Allah'tandır.
18- İlmin için sana tabi olan kimsenin (öğrencinin) senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki, Allah'ın sana ilim vermesi ve seni hikmet hazinelerine veli kılması onlara hizmet etmen içindir. Eğer Allah'ın seni veli kıldığı (uhdene bıraktığı) şeylerde, vazifeni güzel yapar ve onlar için, köleleri hakkında efendisinin hayrını isteyip bir ihtiyaç sahibini gördüğünde elindeki maldan ona veren sabırlı bir hazinedar gibi olursan, doğru yolu bulur ve buna ümit eden ve inanan bir kimse olursun. Aksi takdirde hıyanetkâr ve Allah'ın yaratıklarına zulmeden biri olup O'nun sana verdiği izzetini almasına maruz kalırsın.
19- Evlenmekle raiyyetin olan kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki, Allah onu (senin için) bir sükûnet, huzur, üns ve koruma vesilesi kılmıştır. Yine sizlerin her biriniz eşi için Allah'a hamd etmelidir ve bilmelidir ki, bu (evlilik), Allah'tan ona verilen bir nimettir ve Allah'ın nimetine iyi davranıp ona ikram etmesi ve yumuşaklık göstermesi gerekir. Gerçi senin, onun üzerinde olan hakkın daha çok ve Allah'a karşı günah işlemek dışında sevdiği veya sevmediği (her) şeyde sana itaat etmesi daha lazımdır.
Onun da senin üzerinde olan hakkı: Ona karşı merhametli davranmak, ve samimi olmak, ona huzur bağışlamak ve gereken zevk ve lezzetleri sağlamaktır. İşte bu büyük bir haktır. Kuvvet ancak Allah'tandır.
20- Sahip olduğun köle ve cariyenin senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki o, Rabbinin yarattığı bir kuldur; seninle aynı vücut ve kandandır (et, kan ve beden yapısı açısından hiçbir farkınız yoktur, aynı köktensiniz). Sen onun malikisin, (ama) onun yaratıcısı, ona kulak, göz ve rızk veren sen değilsin. Bunları Allah yaratmış ve daha sonra onu senin emrine vermiş, seni ona emin kılmış, onu koruman, Allah'ın gösterdiği yol üzere ona davranman, yediğinden ona yedirmen, giydiğinden ona giydirmen ve gücü yetmediği bir işi ona yüklememen için onu sana emanet vermiştir. Onu sevmezsen Allah’ın emri üzere ondan uzaklaşırsın ve bir diğerini alırsın; ve ona işkence etmezsin. Kuvvet ancak Allah’tandır.

AKRABALARİN HAKLARI

21- Annenin senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki, o hiç kimsenin diğerini taşımadığı bir yerde (karnında) seni taşımıştır. Hiç kimsenin başkasına vermediği kendi yüreğinin meyvesinden sana yedirmiş ve seni seve seve kulağı, gözü, eli, ayağı, saçı, derisi ve (kısacası) bütün azalarıyla korumuştur. Hamilelik döneminin bütün zorluk, dert, elem ve gamlarını yüklenen de yine o olmuştur. Sonra Rabbin seni ondan ayırıp yeryüzüne getirmiştir. Aç kalıp seni doyurmaya, çıplak kalıp seni giydirmeye, susuz kalıp sana su vermeye, güneşte kalıp seni gölgede tutmaya, zorluklar çekerek seni nazlıca yetiştirmeye, uykusuz kalarak seni tatlı tatlı uyutmaya razı olan yine o olmuştur. Karnı sana yuva, eteği örtü, göğsü su kabı, canı siper, dünyanın sıcaklık ve soğukluğuna, senin için bizzat kendisi tahammül eden yine de o olmuştur. Öyleyse bu iyilikler miktarınca ona teşekkür etmelisin. Bunu Allah'ın yardımı olmaksızın yapman mümkün değildir.
22- Babanın senin üzerindeki olan hakkı şudur: Bilmelisin ki baban senin kökündür ve sen ise onun dalı. Eğer baban olmasaydı sen de olmazdın. Kendinde hoşuna giden bir şey gördüğünde, bil ki baban bu nimetin köküdür. Bu nimet değerince Allah'a hamd ve şükret. Kuvvet ancak Allah'tandır.
23- Evladının senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki evladın, senin vücudunun bir parçasıdır. Dünyada tüm hayır ve şerriyle sana mensuptur. Onu güzel terbiye etmekten, Rabbine yönlendirmekten, senin ve kendisi için olan hususlarda (Allah’ın emirlerine) itaatkâr olması için ona yardımda bulunmaktan sorumlusun. Bu hususta ya Allah'ın sevabına nail olur veya Onun cezasına uğrarsın. Öyleyse ona güzel terbiye vermekle kendini süsle; onunla ilgili üzerine düşen vazifeyi iyice yaparak (ahirette) Rabbinin huzurunda mazeret kazan ve onu eğitmek için de onun kendisinden yardım al. Kuvvet ancak Allah'tandır.
24- Kardeşinin senin üzerinde olan hakkı şudur: Bilmelisin ki, o senin güçlü kolun, sığınacağın yardımcın, itimat ettiğin izzetin ve düşmana karşı koyduğun kudretindir. Öyleyse onu, Allah'a karşı isyan etmek ve Allah’ın hakkına zulüm etmek için bir vesile kılma; ona, nefsine ve düşmanına karşı yardımcı olmayı, onunla şeytanlar arasında engel olmayı, ona nasihat etme hakkını eda etmeyi ve Rabbine teslim olup emrine uyarsa, Allah'ın rızası için ona teveccüh etmeyi terketme. Ama Allah'ın emrine itaat etmezse, Allah-u Teâla senin nezdinde, kardeşinden daha üstün ve daha aziz olmalıdır.
25- Seni serbest bırakan efendinin senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki o kendi malını senin yolunda harcamıştır. Seni kölelik zilleti ve yalnızlığından kurtarıp hürriyetin izzet ve ünsiyetine kavuşturmuştur. O seni kölelik esaretinden kurtarmış, kulluk zincirini boynundan açmış, izzet kokusunu sende vücuda getirmiştir. O seni baskı zindanından çıkarmış ve zorluğu senden uzaklaştırmıştır. İnsaf ve adalet üzere senin hakkında konuşmuş ve bütün dünyayı (gidip gelmek, çalışıp kazanmak vs. şeyleri) sana helal etmiştir. Seni kendine malik kılmış, esaret bağını çözmüş, Rabbine ibadet etmek için seni serbest bırakmış ve bu yol uğrunda da kendi malının azalmasına katlanmıştır. Öyleyse bilmelisin ki o, akrabalarından sonra hayatında ve ölümünde sana (herkesten) daha yakın ve daha evlâdır; ve Allah yolunda senin yardım ve desteğine herkesten daha layıktır. Sana ihtiyacı olduğu şeyde kendini ona tercih etme.
26- Serbest bıraktığın kölenin senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki, Allah seni ona himayeci, koruyucu, yardımcı ve sığınak kılmıştır. Onu, seninle kendi arasında bir vasıta yapmıştır. Elbetteki seni ateşten koruyacaktır. Bu senin ahiretteki mükâfatındır. Dünyada akrabası olmayanın da mirası, kurtuluşu için harcadığın mal ve ondan sonra da yaptığın vazifeler karşısında sana yetişir; hakkına riayet etmediğin takdirde mirasının sana hoş (helal) olmayacağından korkulur. Ve kuvvet ancak Allah'tandır.
27- Sana iyilik edenin senin üzerindeki hakkı, ona teşekkür etmen, iyiliğini anman, hakkında güzel sözler yayman ve Allah ile kendi aranda onun için halisane dua etmendir. Böyle yaptığında gizlide ve açıkta ona teşekkür etmiş olursun; yaptığı iyiliği telafi etmek mümkün olursa telafi et; mümkün olmazsa fırsat bulup bu iyiliğin karşılığını vermeye hazırlan.
28- Müezzinin senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki, müezzin, sana Rabbini hatırlatır. Seni nasibine (ibadetten yararlanmaya) davet eder ve Allah'ın farz kıldığı farizayı yapmada da en güzel yardımcındır. Sana iyilikte bulunan herkese teşekkür ettiğin gibi bu amelin karşısında ona teşekkür etmelisin.
Eğer sen evinde bulunduğunda da buna (namaza) önem verirsen, Allah için müezzinin işine itiraz etmez ve onun hiç kuşkusuz Allah'ın bir nimeti olduğunu bilirsin. Öyleyse her halukârda Allah'a hamd ederek nimetine karşı iyi davran. Kuvvet ancak Allah'tandır.
29- Cemaat imamının senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki, cemaat imamı seninle Allah arasında elçi olmuş ve Rabbinin huzuruna çıkmada temsilci olmayı üzerine almıştır. O, seni temsilen konuşuyor, sen onu temsilen değil. O senin için dua ediyor, sen onun için değil. O senin hakkında istekte bulunuyor, sen onun hakkında değil. Allah'ın huzurunda durmak ve senin hakkında O'ndan istekte bulunmak zahmetini o üstlenmiştir; sen onun hakkında değil. Bunların herhangi birinde kusur olursa, o suçludur, sen değil. Eğer günahkâr olursa (vazifesine aykırı hareket ederse), sen o günaha ortak değilsin; ve senin ona karşı bir iyilik ve minnetin yoktur. Cemaat imamı kendisini aracı kılıp seni korumuştur; namazıyla da namazını korumuştur. Öyleyse buna karşı ona teşekkür et. Güç ancak Allah'tandır.
30- Birlikte oturduğun kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Ona karşı yumuşak ve alçak gönüllü olmalısın. Konuşurken ona da hak tanımalısın. Aniden bakışını ondan kesmemelisin. Konuşurken hedefin ona anlatmak olmalıdır. Eğer sen onun yanına gitmişsen kalkmakta yetki sana aittir. Ama eğer o senin yanına gelmişse (o zaman) yetki onundur ve ondan müsaade almaksızın kalkman doğru değildir.
31- Komşunun senin üzerindeki hakkı şudur: Gıyabında onu (haklarını) korumalısın. Huzurunda ona saygı göstermelisin. Her halukârda ona yardımda bulunmalısın. Ayıbını aramamalısın. Kötülüklerinden haberdar olmak için araştırmamalısın.
Eğer tesadüfen kasıtsız olarak ve onu takip etmeksizin ayıplarından birini öğrenirsen, haberdar olduğun şeye, sağlam bir kale ve muhkem bir perde gibi olmalısın. Eğer mızraklar, onu bulmak için kalbini yarsalar bile, ona ulaşamamalıdırlar. Haberi olmadığı bir yerden (bir kimseyle gizli konuşurken) sözlerine kulak asmamalısın. Zorlukta onu yalnız bırakmamalısın. Nimette ona haset etmemelisin. Suçlarını görmezlikten gelmelisin. Hatalarını affetmeli, cahillik yaptığında tahammül etmelisin. Onunla daima uzlaşmalısın. Hakkında kötü söyleyenlere müsaade etmemelisin. Kendisini iyilik taraftarı gösteren münafığın hilesini (ona bildirmekle) etkisiz hale getirmelisin. Ona güzel davranmalısın. Kuvvet ve kudret ancak Allah'tandır.
32- Yol arkadaşının senin üzerindeki hakkı şudur: Mümkün olduğu kadar ona ihsan ve iyilikte bulunmalısın; bunu yapamıyorsan, en azından insaflı davranmalısın. Sana nasıl saygı gösteriyorsa, sen de ona öylece saygı göstermelisin. Seni koruduğu şekilde onu korumalısın. Aranızda olan şeyde (iyilik yapmakta) senden ileri geçmemesine dikkat etmelisin; senden ileri geçtiğinde de onu telafi etmeye çalışmalısın. Ona layık olan dostlukta kusur etmemelisin. Onun hayrını istemeyi ve onu korumayı kendine gerekli bilmelisin. Allah'a itaat etmekte ve günahı terketmekte ona yardımcı olmalısın. Kısaca onun için rahmet vesilesi olmalısın, azap vesilesi değil. Güç ancak Allah'tandır.
33- Ortağın senin üzerindeki hakkı: Gıyabında sorunlarını halletmen, huzurunda onunla eşit olman, onun görüşünü bilmeden karar almaman, ona istişare etmeden kendi başına bir iş yapmaman, malını koruman ve önemli veya önemsiz olan her şeyde ona hıyanet etmemendir. Zira şöyle bir hadis bize ulaşmıştır: "Allah'ın eli, iki ortak birbirlerine hıyanet etmedikçe onların üzerindedir." Güç ancak Allah'tandır.
34- Malın senin üzerindeki hakkı şudur: Onu ancak helal yoldan elde etmelisin; haram olan yerde sarf etmemelisin; lazım olan yerden esirgeyip lazım olmayan yerde harcamamalısın; bu mal, Allah'tan olduğu için ancak O’nun razı olduğu yerde kullanmalısın. Seni övmemesi (zahmetlerinin kadrini bilmemesi) muhtemel olan bir kimseyi (yani varisi) o malda, kendine tercih etmemelisin. Zira şayet geride bıraktığın malda mirasçı iyi mirasçılık yapmayıp Rabbinin itaati yolunda o malı harcamaz olursa, sen de bu işte ona yardım etmiş olursun; veyahut da mirasçı, o malda kendi halini düşünüp onu Allah'ın itaati yolunda harcarsa, o zamanda o faydalanır ve azapla birlikte günah, hasret ve pişmanlık sana kalır. Kuvvet ancak Allah'tandır.
35- Alacaklının senin üzerindeki hakkı şudur: Eğer zengin isen borcunu ödemelisin; işinde ona yardımcı olmalısın; borcunu ödemeyi geciktirmemelisin.
Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurmuştur: "Zenginin, borcu ödemeyi geciktirmesi zulümdür." Ama eğer elin darda olursa, onu tatlı bir dille razı etmelisin ve güzelce mühlet vermesini istemelisin ve iyi bir şekilde (rahatsız etmiyerek) geri çevirmelisin; hem malını vermeyip, hem de kötü muâmelede bulunmamalısın; zira böyle bir tavır alçaklıktır. Ve güç ancak Allah'tandır..
36- Kendisiyle oturup kalktığın kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Onu aldatmamalısın, ona hile yapmamalısın, ona yalan söylememelisin, onu gaflette bırakmamalısın, şefkatsiz bir düşman gibi onu yıkmaya çalışmamalısın, sana itimat ederse mümkün olduğu kadar onu gözetmelisin ve bilmelisin ki, itimat ederek işi diğerine bırakan kimseyi (alış verişte) aldatmak bir nevi faizdir. Ve kuvvet yalnızca Allah'tandır.
37- Aleyhine dava açan kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Aleyhine açtığı dava hak olursa delilini reddetmemelisin, iddiasını iptal etmeye çalışmamalısın. Nefsine düşman olmalısın, kendi aleyhine hükmetmelisin. Tanığa ihtiyaç olmaksızın onun yararına tanıklık etmelisin. Zira bu Allah'ın senin üzerindeki hakkıdır. Yine eğer batıl bir şeyi iddia ederse, onunla uzlaşmalısın, onu korkutmalısın, dinine yemin ettirmelisin, Allah'ı hatırlatmakla sana olan öfkesini yok etmelisin ve karşı tarafın tecavüzünü senden uzaklaştırmayan, aksine günahını senin üzerine atan ve düşmanlık kılıcını aleyhine bileyen boş lafları ve kargaşayı bir kenara bırakmalısın. Zira çirkin söz, şer çıkardığı gibi, güzel söz de şerri giderir. Ve güç sadece Allah'tandır.
38- Aleyhine dava açtığın kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: İddia ettiğin şey hak olursa, mümkün olduğu kadar onunla yumuşak konuşmalısın. Çünkü dava, daima karşıdakine ağır gelir. Delilini yumuşakça, ağır ağır en açık bir beyan ve en latif bir tavırla söylemeli ve delilini bırakıp yaygara çıkarmakla meşgul olmamalısın. Zira delilin ortadan yok olup gider ve bunu telafi etmen de mümkün olmaz. Ve kuvvet yalnızca Allah'tandır.
39- Seninle istişare eden kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Eğer doğru ve yararlı bir fikrin var ise, onu söylemeli ve ona öyle bir yol göstermelisin ki, onun yerine olsaydın sen de aynı yolu takip ederdin. Elbette bu, şefkat ve yumuşaklıkla birlikte olmalıdır. Zira yumuşaklık, korkuyu giderdiği gibi, sertlik de korku doğurur. Eğer kendi görüşün olmaz, (ama) görüşüne güvendiğin ve kendin için beğendiğin bir kimseyi tanıyor isen, onu o adama göndermelisin ki, onun için bir hayrı esirgememiş olasın. Kuvvet ve kudret yalnızca Allah'tandır.
40- İstişare ettiğin kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Bir konuda aynı görüşü paylaşmadığınızda onu suçlamamalısın. Çünkü insanların görüşleri muhteliftir. Görüşünü sakıncalı görüyor isen, onu kabul edip etmemekte serbestsin. Ama sence istişareye layık gördüğün kimselerden sayılıyorsa, artık onu suçlaman câiz değildir. Görüşünü dile getirip istişareyi kabul ettiği için ona teşekkür etmelisin. Eğer görüşü sana uygun ve isabetli olursa, Allah'a hamd edip kardeşine teşekkür ederek onu kabul etmelisin ve eğer bir gün, (görüş açısından) sana ihtiyaç duyarsa, yaptığı iyilikleri telafi etmeye çalışmalısın. Güç yalnızca Allah'tandır.
41- Nasihat isteyenin senin üzerindeki hakkı şudur: Onu kabul edeceği doğru bir yola yönlendirmelisin Duyduğunda hoş ve yumuşak gelen ve aklının kavrayabileceği sözleri konuşmalısın. Zira her aklın, sözü kabul ve reddetmekte belli bir haddi vardır. Her halükârda tavrın şefkat ve rahmet üzere olmalıdır. Ve kuvvet yalnızca Allah'tandır.
42- Nasihat edenin senin üzerindeki hakkı şudur: Ona karşı yumuşak ve mütevazı olmalısın. Nasihatlerini anlaman için kalbini ona verip sözlerini iyice dinlemelisin ve daha sonra nasihatlerine bakıp üzerinde düşünmelisin.
Nasihatleri hakka uygun olursa, buna karşı Allah'a şükredip onları kabul etmeli ve hakkını tanımalısın. Nasihatlerini hakka uygun bulmadığında ise, onu suçlamamalısın ve bilmelisin ki, hayrını istemekte kusur etmemiş, ancak (görüşünde) hata etmiştir. Ama (geçmişini bildiğinden dolayı) suçlanmaya müstahak olursa, o zaman onun hiçbir sözüne itina göstermemelisin. Ve kuvvet ancak Allah'tandır.
43- Büyüğün senin üzerindeki hakkı şudur: Yaşlılık hürmetini korumalısın. İslam'da fazilet ehlinden olursa, İslamiyette senden önce olduğundan dolayı onu yüceltmelisin. Çekişmelerde ona karşılık vermemelisin. Yolda ondan ileri geçmemeli ve onun önünde yürümemelisin. Ona saygısızlık yapmamalısın; o seni saymazlıktan gelirse, tahammül etmelisin. Yaşlılığıyla beraber islamiyetinden (önce Müslüman olduğundan) dolayı hürmet göstermelisin. Zira yaşlılık hakkı, İslam hakkı miktarıncadır. Güç ancak Allah'tandır..
44- Küçüğün senin üzerindeki hakkı şudur: Ona merhametli olmalısın. Eğitimi ve öğretiminde gayret etmelisin. Hatalarını affetmeli, onlara göz yummalısın. Ona yumuşak davranmalı ve yardımda bulunmalısın. Çocukluk suçlarını örtmelisin. İşte bu tutum, onun tövbe etmesine (ve ıslah olmasına) sebep olur. Yumuşaklık gösterip ona karşı inat etmemelisin. Çünkü bu tavır, onun gelişmesi ve hidayeti (doğruyu bulması) için daha uygundur.
45- Senden bir şey isteyenin senin üzerindeki hakkı şudur: Doğru söylediğine yakin edip ihtiyacını karşılamaya gücün yeterse, bağışta bulunmalısın. Başına gelen belâlardan dolayı ona dua etmeli ve isteğine ulaşması için yardımda bulunmalısın. Eğer doğru konuşmasında şüphe eder, önceden de onun hakkında böyle bir suçlama olduğundan dolayı bu işi yapmaya karar almazsan, bu tavrının, şeytanın hilesinden olup böylece seni kendi nasibinden alıkoymak ve seninle Rabbinin rızası arasına girmek istediğinden korkmalısın. Buna rağmen yardım etmediğin takdirde, haysiyetini zedelememeli ve hoş bir şekilde onu geri çevirmelisin. Eğer nefsine galip gelir ve kalbine onun hakkında yönelen (şeytani) vesveselere rağmen onun ihtiyacını karşılarsan, şüphe yok ki bu işin, azim ve iradeye dayanan işlerdendir elbette.
46- İstekte bulunduğun kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: İstediğin şeyi verirse, kabul edip teşekkür etmelisin ve iyiliğini bilmelisin. Vermediği takdirde de mazeretli olduğunu kabul edip hüsn-ü zanda bulunmalısın. Şunu da bil ki, esirgese de kendi malını esirgemiştir (senin değil). Hiçbir kimseyi malını esirgediğinden dolayı, zalim olsa bile, kınamamak gerekir. Çünkü insan kendisine çok zulüm edendir ve nimetlere karşı da nankördür.
47- Allah'ın, aracı ve vesile kılıp seni hoşnut ettiği kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Eğer farkında olarak bunu yapmışsa, ilk önce Allah'a ve daha sonra karşılık olarak bu iyilik miktarınca ona teşekkür etmelisin ve öncelikli davranmasını telafi etmeye çalışmanın yanısıra onun iyiliğine karşılık vermek için fırsat aramalısın. Ama eğer maksadı seni hoşnut etmek değilmişse, yine de Allah'a hamd ve şükretmelisin ve bilmelisin ki, bu hoşnutluk O’ndan taraf sana gelmiştir. Allah'ın nimetlerinin sana ulaşmasına sebep olduğu için de o adamı sevip hayrını istemelisin. Zira her ne olursa olsun, kasıtsız olsa bile nimete sebep olan şey berekettir. Ve kudret yalnızca Allah'tandır.
48- Sözü veya ameli ile sana kötülük eden kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Eğer kasıtlı olarak bu işi yapmışsa, şerrin kökünün kesilmesi ve onun gibi insanlara iyi edep verilmesi, (kırgınlık ve düşmanlığın ortadan kalkması) için onu affetmen daha evlâdır. Allah buyuruyor ki:
"Kim zulme uğradıktan sonra nusret bulur (hakkını alır)sa, artık onlar için aleyhlerinde (onları suçlu saymaya) bir yol yoktur. Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere tecavüz ve haksızlıkta bulunanların aleyhinedir. İşte bunlar için acıklı bir azap vardır. Kim de sabreder ve bağışlarsa hiç şüphesiz bu azme değer işlerdendir.”(1)
Yine buyurmaktadır ki: "Ceza verecekseniz, size ceza verilenin misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz, andolsun, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır."(2)
Elbette bu (kısas), kasıtlı olduğu takdirde uygulanır. Ama kasıtlı olmazsa, kasıtlı intikam alarak ona zulmedip, hatayı kasıtlı olarak telafi etmeye çalışmamalısın. Ona yumuşak davranmalısın ve mümkün olduğu kadarıyla da lütuf ve şefkatle onu geri çevirmelisin. Ve kudret ancak Allah'tandır.
49- Dindaşlarının senin üzerindeki hakkı şudur: Kalbinde onlara karşı esenlik arzusunu taşımalı, onlara karşı merhametli olmalısın. Kötü hareketlerde bulunanlarıyla iyi geçinmeli, samimiyet kurarak onları ıslah etmeye çalışmalısın. Kendilerine veya sana karşı iyi olanlarına ise teşekkür etmelisin; çünkü onun sana eziyet etmekten çekinmesi, geçimini sağlayarak seni zahmete düşürmemesi, sana bir zararının dokunmaması, kendisine iyilik olduğu gibi, sana da iyilik sayılır.
Öyleyse onların hepsine dua et. Onlara yardımda bulun. Her birisinin makam ve mevkisini gözet. Büyüklerini baba, çocuklarını evlat, orta yaşlılarını ise kardeş yerine koy. (Onlardan) kim yanına gelirse, lütuf ve şefkatle karşıla ve haklarında kardeşliğe riayet et.
50- Zimmet ehlinin(3) senin üzerindeki hakkı şudur: Allah'ın onlardan kabul ettiği şeyi kabul etmelisin. Allah'ın onlar hakkındaki taahhüt ve misakına riayet etmelisin (onlara verdiği güvenceyi bozmamalısın).
Onlardan, (akid ve zimmet gereğince) kendilerini sorumlu kıldıkları şeyleri istemelisin. Yaptığınız muâmele ve muaşeretlerde Allah'ın sana hükmettiği şeyle onların hakkında hükmetmelisin. İslam'ın sığınağında olmaları, Allah ve Resulu’nün salla'llâhu aleyhi ve alih ahdine riayet edilmesi gerekçesi, seni onlara zulmetmekten alıkoymalıdır. Zira Peygamber'den şöyle bir hadis bize ulaşmıştır:
"Kim İslam'ın sığınağında olan bir kimseye zulmederse, ben onun düşmanıyım." Öyleyse Allah'tan çekin. Kuvvet ve kudret yalnızca Allah'tandır.
İşte bu, seni kuşatan elli tane haktır. Şartlar ne olursa olsun, bu hakların sınırını aşma. Bunların hepsine riayet etmen, edası için çalışman ve bunları yapabilmek için de Allah'tan yardım dilemen lazımdır. Kuvvet ve kudret yalnızca Allah'tandır ve bütün övgüler alemlerin Rabbi Allah içindir.
___________________
1- Şura/41-42-43.
2- Nahl/126.
3- Müslümanların himayesinde olan veya Müslümanların anlaşma yaptığı Hıristiyan, Yahudi vs. gibi gayr-i müslim topluluklar.


i-zeyn-ul-abidin-in-hayati-fazileti-t511.html
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Diğer Yazılı Kaynaklar” sayfasına dön