Sıkat'ul-İslam Kuleynî

Cevapla
ammar alevi
Mesajlar: 153
Kayıt: 31 Oca 2007, 15:21

Sıkat'ul-İslam Kuleynî

Mesaj gönderen ammar alevi »

Doğumu
Sıkat'ul-İslam, hadis üstatların üstadı Muhammed b. Yâkup b. İshak Kuleynî Razî, küçük gaybet döneminde, ikinci asrın ikinci yarısında ve üçüncü asrın birinci yarısında Şianın en büyük muhaddislerindendir. Mâsum Ehl-i Beyt İmamlarının on birincisi İmam Hasan Askerî (a.s) döneminde Rey Şehri'nin 38 km. uzaklığındaki Kuleyn Kasabası'nda Ehl-i Beyt aşkıyla dolu, bir ailede dünyaya geldi.

Ailesi
Babası Yâkup b. İshak; çok pâk, temiz ve faziletli bir kişiydi. Daha küçük yaştaki oğlunun talim ve terbiyesini kendisi üstlendi ve kendi örnek şahsiyeti ile ona İslamî ahlak, edep ve erdemi öğretti. Yakup b. İshak'ın kabri, Hasanâbat Şehri'nin yakınlarındaki Kuleyn Kasabası'nda asırlardır Şiîlerin ziyaretgâhıdır.

Kuleynî'nin dayısı da büyük muhaddislerden ve Ehl-i Beyt âşıklarındandır. Dayısı onun talim ve terbiyesinde çok etkili olmuştur. "Alan" adını taşıyan bu büyük alim (Kuleynî'nin dayısı) hac seferinde Beytullah'ın ziyaretine giderken şehit edilmiştir. Kuleynî, çocukluk döneminde babası ve şehit dayısının huzurlarından gerekli istifade ve ilimler edindikten sonra tahsilini tamamlamak için o zamanda önemli bir ilmi kariyere sahip olan Rey Şehri'ne hicret etmiştir.

Rey Şehri
Rey Şehri, o zamanlar İran'ın kalbi konumundaydı. İsmaili, Şafiî, Hanefî, ve Şia mezheplerinin fikri tartışmaları merkezi haline gelmişti. Kuleynî, bu mekteplerle tanıştığı gibi, Şiîliği asıl mahiyetinden saptıracak akımların olduğunu da fark etmiştir. Kuleynî, hem derdi iyi teşhis etmiş hem de onun dermanı için gerekeni yapmıştır. Ona göre bu düzensizliklerin tek çaresi, Ehl-i Beyt (a.s)'ın hadislerine dönmek idi. Kuleynî, bu inişli-çıkışlı ve çekişmeli dönemde kendini hadisleri toplamaya adadı. Onun için de Ebul Hasan Muhammed b. Esedî Kûfî gibi alimlerin önünde diz çökerek hadis yazmaya, araştırmaya ve incelemeye koyuldu.

Kum Şehri'ne Hicreti
Kuleynî'nin asrını, "hadis asrı" olarak adlandırmak gerekir. O dönemde hadis yazmak, okumak, ezberlemek için büyük bir hareket başlamıştı. Bu hareket baştan başa İslam beldelerini kapsamıştı. Bu arada Kuleynî'yi de hadise susayan âşıklardan birisi sayabiliriz. Kuleynî, zamanını ve konumunu ve bu asrın Şia için bir dönüm noktası olduğunu çok iyi bildiğinden, hadis ve rivayetler sahih bir şekilde toplatılıp bu buhranlı dönemden sağlıklı bir şekilde geçtiği taktirde artık karışıklık ve sapmadan korunabileceğini iyi kestirdiği için hadisleri toplamak üzere yeni kurulan ve çok cazibeli olan Rey Şehri'ni terk ederek Kum Şehri'ne hicret etti.

Büyük Muhaddislerin Huzurunda
Kuleynî, Kum'a geldiğinde oraya meşhur muhaddisler hakimdi. Ehl-i Beyt'e olan aşkı, takva ve fazileti hiç kimseden saklı olmayan Ahmed b. Muhammed b. İsa Eş'arî, bunların başında yer almaktaydı.

Kuleynî bu büyük zatla beraber "Muallim" adıyla meşhur olan başka bir alimden de istifade etmiştir. Şeyh Tûsî, Rical kitabında Muallim'i şöyle tanıtır: "O, İmam Hasan Askerî (a.s)'ın yaranlarından olan ve İmam’ın huzuruna varma şerefine nail olan Ahmed b. İdris-i Kummî'dir."

Necaşî şöyle der: "Bu seçkin adam, İmam Hasan Askerî (a.s)'ın talebelerinden ve Kuleynî'nin üstadı olduğundan Muallim adıyla meşhur olmuştur."

Kuleynî ilim ve irfanda benzeri çok az olan başka bir alimden daha istifade etmiştir. Bütün tarihçilerin saygıyla andığı ve İmam Hasan Askerî (a.s)'ın yaranlarından sayılan bu muhterem şahıs, Abdullah b. Câfer Himyerî'dir. Himyerî'nin birçok telifleri vardır. Ancak bu kıymetli alimin Kurb'ul-İsnad'dan başka kitabı bize ulaşmamıştır. Kurb'ul-İsnad, senedi mâsum Ehl-i Beyt İmamlarına en az vasıtayla dayanan bir hadis kitabıdır.

Kuleynî, bunlardan başka alimlerden de istifade etmiştir. Onların bazılarının adını üstatları bölümünde zikredeceğiz.

Bir Başka Hicreti
Kum Şehri her ne kadar Şianın merkezi konumunda idiyse ve Ehl-i Beyt'in (a.s) sözlerine susayanları doyuruyorduysa da Kuleyni, Ehl-i Beyt’in (a.s) nurlu sözlerini diğer kaynaklarından yararlanmak ümidiyle bu şehri terk etmek zorunda kaldı ve tüm ilmi ihtişamına rağmen bu şehri bırakıp başka köylere ve şehirlere doğru hareket etti. Kuleynî birçok köy ve şehirleri dolaştı. Her nerede Ehl-i Beyt'ten hadis nakleden bir muhaddis görseydi onun önünde saygıyla eğilir, o hadisleri ondan öğrenir, daha sonra da başka bir diyara giderdi. O zamanlar en önemli ilim merkezlerinden biri sayılan Kûfe, Kuleynî'nin dolaştığı şehirlerden biridir. Kûfe'de hadis hâfızı İbn-i Ukde vardı. İbn-i Ukde, senetleriyle birlikte yüz bin hadis ezberlemiş, birçok kitaplar yazmıştı. Bunlardan en önemlisi Rical-ı İbn-i Ukde'dir. Bu kitapta İmam Câfer Sâdık (a.s)'ın dört binden fazla öğrencisinin adını kaydetmiş ve İmam Câfer Sâdık (a.s)'tan çok sayıda hadis nakletmiştir. Bu kitap, Şeyh Tûsî'nin zamanına kadar kalıyordu. Ama maalesef daha sonra birçok Ehl-i Beyt kültür hazinesi gibi bu kitap da kaybolmuştur.

Sıkat'ul-İslam Kuleynî, onlarca köy ve şehir dolaştıktan ve onlarca üstadın huzurundan hadisler öğrendikten sonra Bağdat'a vardı. Kuleynî'nin yolculuğunun müddetinin ne kadar sürdüğü kesin değildir. Ama onun ilmî kariyeri o kadar parlak ve şeffaftı ki, her gittiği yerde onu gerçek bir Şiî alimi ve Ehl-i Beyt âşığı olarak tanıyorlardı. Artık o, bir yabancı gibi Bağdat'a gitmiyordu. Onunla iftihar eden Şiîler onun gelmesini bekliyorlardı ve hatta Ehl-i Sünnet'e mensup kimseler dahi onu büyük bir zat olarak bilmekte onun görüşüne geliyorlardı.

Onun takvası, ilmi ve fazileti kısa bir zamanda her tarafa yayıldı. Öyle ki, Ehl-i Sünnet alimleri bile ilmî konularda çıkmaza girdiklerinde onun huzurundan istifade edip fetva istiyorlardı. Bu nedenle ona Sıkat'ul-İslam lakabını verdiler. O, İslam tarihinde bu lakapla adlandırılan ilk alimdir.

İlmî Makamı
Kuleynî'nin Ehl-i Sünnet arasında o kadar azâmeti vardır ki, İbn-i Esir, Resulullah (s.a.a)'den, "Allah-u Teâla her asrın başında, dinini ihya edecek ve yüceltecek bir şahıs seçer” hadisini naklettikten sonra şöyle der: Şia Mektebi'nin birinci asırdaki ihya edeni Muhammed b. Ali İmam Bâkır (a.s), ikinci asrın başında Ali b. Mûsa İmam Rıza (a.s), üçüncü asrın başında Ebu Câfer Muhammed b. Yakup Kuleynî Razî'dir.”

Rahatlıkla diyebiliriz ki Kuleynî, kendi asrının en büyük insanı, en büyük alimidir."

Muhaddisler, büyük alimler, müfessirler arasında ve hatta her dördü de büyük fakih ve muhaddis olup Şiîlerin nezdinde özel bir yerleri olan İmam-ı Zaman Hz. Mehdi (a.s)'ın dört özel naibinin yaşadığı 69 yıllık küçük gaybet döneminde bile herkesten daha meşhur, Şia ve Sünnî camiasında iyice tanınan bir çehre idi. Ehl-i Beyt Mektebi'ni ve Ehl-i Beyt'in faziletlerini açıkça halka beyan ediyordu. Bütün halk tabakaları onu doğru, adil, hadis konusunda uzman olarak tanıyorlardı. Yazdıklarına göre Şia-Sünnî herkes, ondan fetva talep ediyorlardı. Bu konuda her iki fırkanın güvendiği bir şahsiyet idi. O, bir muhaddiste olması gereken emin, adil, takvalı, zekî, titiz ve dikkatli olma şartlarının hepsini taşıyan ve muhaddislerin en başta geleniydi.

Ulema Açısından Kuleynî
1- Necaşi: "O kendi zamanında Rey'de Şiîlerin şeyhi ve lideriydi. Herkesten daha çok hadis yazmış ve herkesten daha güvenilirdir."

2- İbn-i Tâvûs: "Onun güvenirliği ve emanete sağlamlığında herkes ittifak etmiştir."

3- İbn-i Esir: "O üçüncü asırda Şiîliğe yeni bir hayat kazandırdı. O, bu mezhebin meşhur en büyük alimlerdendir."

4- İbn-i Hacer Askalanî: "Kuleynî, Muktedir Abbasî döneminde Şiîlerin büyüklerinden ve liderlerinden idi."

5- Muhammed Takî Meclisî: "Hak şu ki Şia alimleri arasında Kuleynî gibisi daha gelmemiştir. Kim onun kitabındaki rivayetlerin tertip ve düzenine dikkat ederse Allah-u Teâla tarafından teyit edildiğini anlar."

Üstatları
Kuleynî, kendi asrında her birisi bir dahi olan ulemanın huzurlarından istifade etmiştir; bunlardan bazıları şunlardır:

1- Ebul Hasan Muhammed b. Esedî Kûfî

2- Ahmed b. Muhammed İsa Aş'ekî

3- Ahmed b. İdris Kûmmî

4- Abdullah b. Câfer Himyerî

5- Ahmed b. Muhammed b. Asım Kûfî

6- Hasan b. Fazl b. Zeyd Yemanî

7- Muhammed b. Hasan Saffar

8- Muhammed b. Ziyad Âdemî Razî

9- Muhammed b. İsmail Nişaburî

10- Ahmed b. Mihran

Talebeleri
Hicrî kamerî dördüncü asrın İran ve Irak'taki Şianın önde gelen alim ve fakihleri Kuleynî'nin talebeleridir. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- İbn-i Ebi Rafi

2- Ahmed b. Ahmed Katib-i Kûfî

3- Ahmed b. Ali b. Said Kûfî

4- Ebu Galip Ahmed b. Muhammed Zürarî

5- Câfer b. Muhammed b. Kavliveyh Kummî

6- Ali b. Muhammed b. Mûsa Dakkak

7- İbn-i Zeynep adıyla meşhur Muhammed b. İbrahim Nûmanî: (İbn-i Ebi Zeynep) İlk kez Kafî kitabından nüsha çıkaran özel öğrencilerindendir.

8- Muhammed b. Ahmed Sinanî Zahirî (Reyli)

9- Muhammed b. Ali Macileveyh

10- Muhammed b. Muhammed b. Âsım Kuleynî

11- Hârun b. Mûsa

Eserleri
1- Kitab-ı Kafî: Kuleynî'nin en meşhur ve değerli eseri olan bu kitap, onun en büyük çalışmalarından biri olmasıyla beraber İslam aleminde hadis dalında bundan daha muteber ve güvenilir kitap yoktur. İmam-ı Zaman Hz. Mehdi (a.s)'ın (Allah zuhurunu acil etsin) bu kitap hakkında bir cümlesi vardır. Buyuruyor ki: "Kafî, Şiîlerimize kâfidir (yeterlidir)." Ayrıca Kafî, hadisteki dört kaynak kitaptan birincisidir.

2- Kitab'ur-Rical

3- Kitab'ur-Red ber Kıramata

4- Kitab-u Resail-i Eimme (a.s)

5- Kitab-u Tâbir'ir-Rûya

6- Mecmuat'uş-Şiir: Ehl-i Beyt (a.s)'ın fazilet ve menkıbeleri hakkında şairlerin söylemiş oldukları şiirleri içerir.

Şeyh Kuleynî Berrak Bir Pınar
Şeyh Kuleynî Şia hadislerini tedvin ve ayıklamada uyguladığı yapıcı ve yorulmak bilmeyen çabasına ilaveten, o hadisleri kendi asrındaki üstatlarından alarak sağlıklı bir şekilde sonraki nesillere ulaştıran sağlam bir köprüdür de. Gerçekte o kendi asrının özetidir. Kuleynî'den söz edildiğinde o dönemin bütün güzelliklerden, faziletlerden söz edilmiştir. Nitekim Kaf’den söz edildiğinde Ehl-i Beyt (a.s)'ın kelamının ıtırından ve Peygamber'in (s.a.a) unutulmuş emanetinden söz edilmiş olur; çünkü Peygamber (s.a.a) buyurmuştur ki: "Ben sizin aranızda paha biçilmez iki emanet bırakıyorum; biri Allah’ın kitabı, diğeri ise itretim (öz soyumdan olan) Ehl-i Beyt'imdir. Eğer bu ikisine sımsıkı sarılırsanız asla sapıklığa düşmezsiniz. Bunlar, Kevser Havuzu'nda bana ulaşıncaya dek asla birbirlerinden ayrılmazlar."

Şeyh Kuleynî, demek Kafî demektir; Kafi de yani Ehl-i Beyt'in tertemiz pınarları, tarihin çölünde tatlı Kevser Havuzu, yani Ehl-i Beyt dostlarının berrak kaynağı.

Yıldızların Kaydığı Yıl
Yıldızların döküldüğü yıl, Allah kullarının yıllarca çektikleri zahmet ve acılardan sonra, Allah'ın verdiği emaneti sapasağlam O'na teslim ettikleri an görmeye değer. Allah’ın (c.c) nuru, böyle insanların gözlerinde dalgalanır, vasıf edilmez bir hakka dönüş meyli onları sarar, onlar mâşuklarını görmek için sabırsızlanırlar. Kuleynî, 20 yıldan fazla Kafî için çektiği zahmet ve çabadan sonra 70 yaşında mâbudu ile mülakatın eşiğindedir. O, kendisinde bir rahatlık hissediyordu; işte bu fedakârlık, vazifeyi eda etme rahatlığıydı. O, dünya kafesinde yaşıyorduysa da cennet fezasından teneffüs ediyordu. Zira, ömrünün tümünü Ehl-i Beyt'in (a.s) kelamıyla geçirmişti. Görevini yerine getirmek için her türlü zahmete katlanmıştı. Biz toprağa bağlılar için topraktan kopmanın zorluğu vardır. Ama Kuleynî gibileri için bu konu söz konusu değildi. Zira o, hiç toprağa bağlanmadı; dolayısıyla onun için toprak diye bir sınır da olamazdı. O, mâbuduna bir an evvel kavuşmak istiyordu. Sene 329, "yıldızların kaydığı" yıl oldu. Bu yıl Ehl-i Beyt mektebinin ilim semasındaki yıldızları birbiri ardınca kaybolup ebedilik yurduna döndüler. O yılda yıldızlar döküldü ve bu toprak aleminin ilim âsumânı yıldızsız kaldı.

Evet, bu yılın Şâban Ayı'nda büyük Şia alimi Kuleyni, fani dünyaya veda etti. Bağdat'ın en büyük alimi Ebu Kırat ona namaz kıldı.

Şiîler kederli gönülleri, yaşlı gözleriyle ve saygıyla o ilahî insanı Bağdat'ta Bâb-ı Kûfe'de toprağa verdiler. Bu yılda İmam-ı Zaman Hz. Mehdi (a.s)'ın son naibinin (Ali b. Muhammed Samurî) ölümüyle de küçük gaybet dönemi sonar erdi. Ona selam olsun doğduğu, İslam dünyasında güneş gibi parladığı ve Rabb'inin huzuruna çıktığı zaman.
Cevapla

“Kafi” sayfasına dön