Kadere iman?

Allah'ı tanımakta akli, nizami ve diğer tüm yönlerin ele alınabileceği platform.
hacı
Mesajlar: 68
Kayıt: 12 Kas 2010, 13:54

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen hacı »

Biz seçimlerimizde özgürüz, kader sadece Tanrı'nın bizim seçimlerimizi önceden bilip takdir etmesidir diyerek bu işin içinden çıkmaya kalkmayın. İnsan verdiği kararları çevresindeki koşullara ve faktörlere göre verir. Bu koşullar ve faktörler ise Tanrı'nın kontrolü altında, hatta onun sebep olduğu şeyler olduğundan, Tanrı eğer denilen vasıflara sahipse, insan gerçekten özgür olamaz. Durum bu olmasa ve Tanrı insanı gerçekten özgür kılabilecek (ve kılmış) olsa, yani insanın kararları konusunda Tanrı'nın hiçbir kontrolü olmasa, o zaman da bu durum Tanrı'nın özgürlüğünü kısıtlar. İnsanın özgürlüğü ve iradesi Tanrı'nın mutlak iradesiyle çelişir. İnsan gerçekten seçimlerinde özgürse ve Tanrı'nın bunda hiçbir rolü yoksa, fonksiyonu sadece bunları baştan bilmekten ibaretse, bu Tanrı'nın gücüne sınır koyar. Tanrı her şeye kadir olduğuna göre, bizim seçimlerimiz de onun onayı ve bilgisi dahilindedir. Hatta çevremizdeki her şeyi o yarattığından, seçimlerimiz de dolaylı olarak onun sebep olduğu şeylerdir. Dolayısıyla, hem Tanrı hem de insan bir arada özgür olamaz. Cüz-i irade ve külli irade ayrımı da bu işi çözmeye yetmez. Bu çelişki dinlerin doğasında vardır ve din adamları bunun içinden ağızlarıyla kuş tutsalar çıkamazlar. Kendilerine sorun, alacağınız hiçbir cevap sizi tatmin etmeyecektir.

-Seçme yeteneğimiz var, fakat bazı şeyleri seçmememiz isteniyorsa bu yeteneğin ne kadar anlamı var?
-Tanrının gerçekten varolduğunu farz edelim. Benim niye ona tapınma zorunluluğum var? Eğer benim herhangi birine, bu biri benden çok daha güçlü bile olsa, tapınmayı reddetme yeteneğim varsa (eğer bunu seçebiliyorsam, böyle bir yeteneğim var demektir), o zaman bu yeteneği kullanmaktan dolayı neden ceza görmem gerekiyor? Eğer itaat istiyorsa, neden itaat etmeme yeteneğini de veriyor insana? Yok eğer başka türlüsünden zevk alamıyorsa, o zaman "Peki bu Tanrı sadist midir?" sorusu gündeme gelir.
-Tanrı her şeyi biliyorsa (geçmiş, gelecek, vs), o zaman geçmiş de, gelecek de daha yaratılış anında belli demektir. Belli olan bir şeyi değiştirmek için, kitap, peygamber, vs göndermenin mantığı ne o zaman?
-Jean Paul Sartre’a göre, Tanrı varsa bile ona savaş açıp yok etmeye çalışmalıyız, çünkü o bizim özgürlüğümüze engeldir. Tanrı varsa bile, eğer iddia edildiği gibi adilse, hür irade verdiği ve istediğini seçme yeteneğiyle donattığı kullarından, bu yeteneği kullanma hakkını esirgememelidir. O zaman kendisi iyi niyetli ve adil olmaz. Gaddar, despot ve adaletsiz olur.


-Farz edelim ki bilimkurgu filmlerindeki o akıllı robotları yapacak kadar gelişti teknolojimiz. Ve bu yaptığımız robotlar hem kendi varlıklarının bilincinde, hem de hür seçimlerini yapabilecek varlıklar. Bu durumda, biz onlardan, bize köle gibi itaat etmelerini bekleyebilir miyiz? Buna hakkımız var mıdır? Bunu yaparsak, bu durumun hür insanları köle edinmekten ne farkı vardır? Bu bizi, gaddar, acımasız, despot ve adaletsiz yapmaz mı?
-Yapay zeka programları üzerine çalışan bir bilgisayar programcısını düşünün. Bir program hazırlıyor, test ediyor ve programın istediği kadar zeki davranmadığını görüyor. Bu durumda programcı kimi suçlamalıdır? Yazdığı programı mı, yoksa kendisini mi?
-Kurana göre Tanrı bazılarının kalplerini mühürlemiş, onlardan imanı esirgemiştir. (Biz ateistler o kişilerdeniz belli ki). Peki bu durumda Tanrı bize haksızlık yapmış olmuyor mu? Bizim ne suçumuz vardır? Bu Tanrı'nın adil sıfatıyla çelişmiyor mu?
-Tanrı’nın bizi hem sevdiği söylenir, hem de hayatın bir imtihan olduğu ve eğer bu imtihandan kalırsak, bunun cezasının olduğu söylenir. Yani Tanrı bizi zorla böyle tuhaf bir imtihana sokmuştur. Ve hem hadislerde hem de kutsal kitaplarda cehennemde cennettekinden çok daha fazla insan olacağı söylenir. Bu insanın sevdiği birilerine yapacağı türden bir şey midir?
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen Hasan Akça »

hacı yazdı:-Tanrının gerçekten varolduğunu farz edelim. Benim niye ona tapınma zorunluluğum var?
BÖYLE BİR ZORUNLULUĞUN YOK BAK ÖZGÜRCE İNKAR EDEBİLİYORSUN DEĞİLMİ?

sayıları bilmeden dört işlemle uğraşmaya kalkışıyorsun
harfleri öğrenmeden roman yazmaya kalkıyorsun
yiyeceklerin kimyasını bilmeden ahçılık yapmaya çalışıyorsun
kekemeliğini düzeltmeden şiir okumaya kalkıyorsun
tevhidi öğrenmeden adli ilahiyi anlamaya çalışıyorsun
birde üstüne peşin hüküm eklersen tabiki çıkmaza girer kıvranıp durursun
oysa soru sorman iyidir sorgulaman dahada iyidir sende eksik olan İyİNİYETTİR.
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

Hasan Abi güzel bir cevap vermiş Allah razı olsun . İman olmayınca hiç birşeyi anlamanızı beklemiyorum bende .. anlatmada değil anlamada sorun var yapacak bişey yok .

Ben aşağıdaki kısmı yanıtlamaya çalışcam .


hacı demiş ki ;

-Kurana göre Tanrı bazılarının kalplerini mühürlemiş, onlardan imanı esirgemiştir. (Biz ateistler o kişilerdeniz belli ki). Peki bu durumda Tanrı bize haksızlık yapmış olmuyor mu? Bizim ne suçumuz vardır? Bu Tanrı'nın adil sıfatıyla çelişmiyor mu?
-Tanrı’nın bizi hem sevdiği söylenir, hem de hayatın bir imtihan olduğu ve eğer bu imtihandan kalırsak, bunun cezasının olduğu söylenir. Yani Tanrı bizi zorla böyle tuhaf bir imtihana sokmuştur. Ve hem hadislerde hem de kutsal kitaplarda cehennemde cennettekinden çok daha fazla insan olacağı söylenir. Bu insanın sevdiği birilerine yapacağı türden bir şey midir?


Hacı Bey ;

(Öncelikle söyleyeceklerim şahsınıza değil tüm inanmayanlaradır saygımdan dolayı sizi tenzih ediyorum.)
Böyle ithamlarda bulunmak dahi ne kadar bilinçsiz ve şaşkın olunduğunu gösteriyo . ve çok da şeytani sorular... Yeryüzünde Allah’ın yarattığı topraklarda dolaşmak, yaşamak, Allah’ın nimetlerini yemek ve içmek sonra da Allah’ın hüküm ve kanunlarını çiğnemek, Yüce Allah’ın emir ve yasaklarına uymamak en kötüsüde Yaradanı inkar etmek , verdiği akılla düşünmek , gözle görmek, kulakla işitmek, ağızla yemek ,kalple sevmek , ayaklarla yürümek vb.(insan Yaradılışı itibariyle Yaradanın diğer eksiksiz ve kusursuz yarattıkları yanında en güzel kusursuz ve eksiksiz yarattığıdır bilmeyen ve anlamayanlar için bu konuda Tıbbı bir araştırma dahi yeterlidir açıklamaya kalksak hepsini sayfalar tutar şerefli mahlukat konusuna yada iman - Takva , İhlas güzel Ahlak vb artı nefis teskiyesi ile meleklerden daha üstün hale gelebilecek nitelikte yada hayvandan daha aşağıya inecek seviyeye geleceğine değinmiyorum ) nice karşılıksız verilen nimetleri rızıkları görmezden gelmek . İnkarda ısrarcı olmak en hafif tabirle ne büyük nankörlüktür .

kısa bir açıklamadan sonra konuya geçicem.

Ateistler Allahın varlığını ararken hep maddeye bakmışlardır. Yaradılan herşey Allah’ındır Yaradan Allah’dır . Bununla ilgili bir benzetme okumuştum Rabbimin affına sığınarak açıklayıcı olması amacıyla ekliyorum.

Bir gün bilim adamları insana benzeyen bir insan yapmışlar. Demişlerki biz artık insan yapma noktasına geldiğimize göre bizim Allah’a ihtiyacımız kalmadı. O zaman gidelim bunu Allah’a söyleyelim.
Allahım bak biz artık senin yaptığın gibi bir insan yapabiliyoruz. Artık sana ihtiyaçımız kalmadı!
-(Haşa Af ) Çok güzel bir haber memnun oldum bu duruma . Ama bana bunu nasıl yaptığınızı bi anlatın bakayım.
Bilim adamları: önce bir avuç toprak aldık!
Allah (c.c) "orda duuur! Madem bana ihtiyacınız yok o toprak kimin!

****
Her insan yaratılış itibariyle lekesiz, tertemiz, iman ve İslâm'a en müsait bir hüviyettedir.

Fıtrat, yani yaratılıştaki mahiyeti itibariyle her insan lekesiz, tertemiz ve iman ve İslâm'a en müsait bir hüviyettedir; lekesiz, bembeyaz, üzerine her şey yazılabilecek bir kağıt veya üzerine hiç ses kaydedilmemiş bir bant, şekil verilmeye müsait bir macun, kalıplara dökülmeyi bekleyen maden cevheri veya eğilmeye müsait bir fidan gibi...

Nasıl dupduru, saf ve berrak bir pınar suyu, esas kaynağı ve mahiyeti itibariyle tertemiz olup, en faydalı ve şifalı bir hâl almaya müsaittir. -Ya da üzerine toz toprak saçmak suretiyle bulandırılıp başka bir mahiyete sokulabilir- Aynı şekilde yeni doğan bir çocuk da fıtrat ve kâinat kanunlarına göre hakikatleri kabule, bulanıklık ve dalaleti ise reddetmeye uygun ve müsait bir haldedir. Bu sebeple, 5-15 yaş grubu çocuklara ne anlatırsanız, onlar hemen onu hafızalarına kaydedip, kalp dünyalarına iman ve İslâm adına yerleştirirler. Söz gelimi, “Bir köy muhtarsız, bir iğne ustasız olmaz; öyleyse, şu koca kâinat da sahipsiz olmaz; onun sahibi Allah'tır. (cc.)” dediğinizde, karşınızdaki alıcı o kadar lekesiz ve bu tür mesajların öylesine frekansındadır ki, hiç parazitsiz söylediklerinizi kaydediverir.

Temiz ve selim fıtrat, küfür ve günahlarla kirletilip, köreltilebilir.

İnsan, küfür ve inkarla, kâinat çapındaki delillere gözlerini yummuş, kulaklarını tıkamış, vicdanını söndürmüş ve fıtratını köreltmiş; kendini bütün ışık kaynaklarından mahrum bırakıp, karanlıklar içine gömmüş ve haddizatında baştan temiz olan fıtratının üzerine kara lekeler sürmüş olur. Buna karşılık, insan iman ve amelle, aslında temiz olan fıtratını muhafaza eder ve saffetini korur. O halde; İman asli, küfür ise arızi bir husustur. Yaratılışta temiz olan fıtrat, sonradan kirletilir. Fıtratın ilk baştaki hali korunmaz, imdadına koşulmaz ve bu yolda gerekli tedbirler alınmazsa, insanın ya Hiristiyan, ya Yahudi, ya da Mecusi olması veya aklınıza gelebilecek küfür cereyanlarından birisine yem olup gitmesi mümkün ve muhtemeldir.

Temiz fıtrat kirletilip bozulunca, insan ikinci bir fıtrat kazanmış demektir. Yumurtadan çıkan yavru kuş, uçamasa da yine “kuştur”. O, yaratılıştan uçmaya elverişlidir. Palazlanma döneminde koşup sıçradığını, düşe kalka uçmaya çalıştığını görür, “Bu kuş, uçacak.” deriz. Ancak harici bir sebep devreye girer de, kuşun uçma kabiliyetini götürürse, o zaman ne kadar kuş da olsa, uçamaz.

İşte küfür de böyledir; uçmaya müsait bir kuşun kanatlarını kırma, güdük bırakma ve kümeslerde bu kabiliyetlerini öldürme, önceki ilk fıtratı köreltip, ikinci bir fıtrat ile uçamayacak hale getirmedir. İradenin suistimaline ve dış sebeplere binaen fıtratı köreltilen bir insan, ikinci bir fıtrat kazanmış, temiz ve selim yaratılışını kirletmiş olur. Nasıl kuşun ilk haline bakıp da, kuştur bu, uçar diyorsak, aynı şekilde yeni doğan bir çocuğa da “Müslüman bu” veya “Müslüman olur bu” deriz.

Ne var ki, zamanla o yavrunun üzerinde ters yönden sam yelleri eser ve o da iradesini suistimalle bunların üzerine tuz biber ekerse, işte o zaman kolu kanadı kırılır ve fıtrat çekirdeği küfür toprağının karanlıklarında gömülü ve örtülü kalıp, çimlenip filiz çıkarmak ve neticede her mevsim meyve veren bir ağaç olmak için gerekli ısı, ışık ve yağmuru alamaz duruma düşer. O artık karanlıklar içinde, kara bir yeni fıtrat kazanmıştır.

Böyle olunca …inanmayanların Allah’ın adaletini sorgulamaları ne kadar anlamsız ve şaşkınca … Cenab-ı Hak uyarıyor kitabı ve Peygamberi (s.a.v) ile ve bütün kainat dile gelmiş ayan beyan ve Allah'ın varlığına delilken hala inkarda ısrar ediliyor ve cehennem daha kalabalık olacakmış deniyor . İman eden günahkarlar ebedi kalmayacaklar , kafirler ebedi kalacak bu sizi ilgilendiriyosa bi gelişme var demektir Cennet cehenneme inanmıyorsunuz öylesine konuşuyorsanız inanmadığınız bişeyi sorgulamanız çok anlamsız .
Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
PIRCAFERI
Mesajlar: 264
Kayıt: 25 Oca 2011, 09:11

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen PIRCAFERI »

Kufreyleme kaderine
Yaradan bil ihsan eyle
7 cihan icindeyken
yolun belle yol eyle .

Kaderine kufreden yaradana kufrediyor. Bugun tum musluman ulkelere baktigimizda kaderlerine soylenme kufretme gibi delalet icindeler .

Dutturu dunya dutturu.
Acep insan pek pis birsey .
bir bilciktan ureme , iihhh.
Kilcik turu ince birşey.
Dutturu insan dutturu .
Cevapla

“Allah (Tevhid) İnancı” sayfasına dön