Kadere iman?

Allah'ı tanımakta akli, nizami ve diğer tüm yönlerin ele alınabileceği platform.
Yusuf
Mesajlar: 28
Kayıt: 13 Eyl 2009, 23:49

Kadere iman?

Mesaj gönderen Yusuf »

Kader diye anladığımız bizim çizgimizin yolumuzun gidişatımızın önceden çizildiği ve bizimde o yolun mecburen takipçileri olduğumuz değildir…
tevhide göre bu: Allah kullarının her ne işlerse işlesin her ne değişim gösterirse göstersin yapacaklarını önceden bilmesi…ancak Allahın: kullarının yapacaklarını önceden bilmesine karşın bu bilmenin yani olayların yaşamın gidişatını belirlemediği burada kulu serbest bıraktığıdır…akıl ve serbest irade vererek insanın: dünyanın halifesi olarak isimlendirilmesinin nedeni budur.. insanı diğer canlılardan ayıran akıl ve iradedir.. ve insan bu iki özellikle diğer canlılardan ayırılır ve bu sebeple Allah tarafından sorumlu tutulur…..
eğer Allah: ben size akıl da verdim irade de ancak fiillerinizi belirleyerek ben istediğime cehennemlik fiiler işleteceğim istediğime cennetlik fiiller işleteceğim derse (haşa.. bir misaldir)bu Allahın adil ismine yakışmaz.. Allah kullarının arasını ayırmaz.. kimsenin yüzüne zenginliğine çevresine bakmaz.. takvaya bakar…dileyen kimse güzele yönelmek isteyip gayret sarfederse Allah o kişiye müdahale eder.. yani Allahtan iyilik gelir…. eğer kişi kötüye yönelirse burada Allah dilediğini işler…
iyi yönde müdehale kişinin iyi davranışları sonucu gelen bir müdehaledir..
Allah yalancı sapık kimseyi doğru yola iletmez…yani.. kişiler kendilerine verilmiş hür iradelerini iyi yöne kullanmadıkları sürece onlara iyi yönde bir müdehale yapılmaz.. ne zaman ki kişi aklı ve iradesini kullanır doğruya yönelmek isteyip gayret sarfederse işte o zaman iyilik Allahtan gelir.. iyi yönde müdehale gelir..
bu anlayış geleneksel anlamda anlaşılan kader anlayışının yanlış olduğunu göstermektedir…

HEPSİ DE PROGRAMLANDIKLARI DOĞRULTUDA FİİLLER YAPARLAR.. (17-84)
Allah SİZİ YARATTI VE DÜZENLEDİ, BİÇİMLENDİRDİ.. DİLEDİĞİNCE TERKİP ETTİ!

evet insanda ki tüm organlardahi insanın haberi olmadan tüm görevlerini programlandıkları doğrultuda yaparlar…. Allah dilediği gibi şekil ve düzen verdi herşeye.. buda doğru.. ancak Allah insana akıl ve irade de verdi.. bu iki meleke sorumlu olma nedenidir ve cinlerde bu sebeple sorumlur.

Allah dileseydi tüm kullar Allaha yönelirdi …demek…şu anlama gelmektedir….

Allah kullarının kötü fiiller işlemesine izin vermeseydi tüm kullar mecburen Allaha yönelirlerdi…. burada kulların cenneti yada cehennemi seçme hakları olmazdı ve herkes mecburen cennete giderdi….

melekleri insanoğluna secde ettiren neden burada yatmaktadır…melekler kötü fiil işlemesine izin verilmemiş varlıklardır ve onlarda herhangi bir kötülük bu nedenle arız olmaz..

insan ise iki taraflıdır.. iyilik yapmasına da kötülük yapmasınada izin verilmiştir…üstünlük…insanın içinde ki kötülüğe rağmen iyiliğe yönelmesindedir..

insanoğluna verilen bu izin aslında insanın cüzi iradesiyle hareket etmesine olanak tanımanın ta kendisir ve burada geleneksel anlamda anlaşılan kader anlayışının çürük olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır….
izin vermek.. o kişinin o fiili işlemesine izin vermek… ona hür irade vererek izin vermek……o kişinin o fiili yaratmasına izin vermek.. izin verilmek….

kısaca Allah küfre razı olmaz.. dileyen şükreder dilemeyen şükretmez…dileyen doğru yolu tutar dileyen tutmaz…

burada bir fiili işlemeyi dileyenlere ve işlemeyi dilemeyenlere hür irade ve aklın getirdiği bir sonuç olarak izin verilmiştir…

Allah dileseydi tüm kullar Allaha yönelirdi…mesela Allah dileyen doğru yolu tutar dileyen tutmaz demezdi de tüm kullar mecburen şartlanmış olarak hakka yönelirlerdi.. çünkü yanlış yolun tutulmasına izin çıkmadığı için…sadece bir misal..
bunu anlatmak için Allah demiştir ki”ben dileseydim tüm herkes doğru yola gelirdi”

ancak o zaman bu dünyanın sınav olduğunun ne değeri kalır ki..

Allah iyilerle kötüleri zaten bilmiştir.. isteseydi.. bu dünyayı yaratmadan kullarını cennete yada cehenneme gönderirdi.. o zaman kullar ”ey rabbim bize seçme hakkı tanıdın mı.. bizim doğruyu yada yanlışı seçmemize izin verdin mi ki….
Allah böyle yapmış olsaydı geleneksel manada kader anlayışının doğruluğu ortaya zaten çıkmış olurdu.. ancak Allah kullarına HÜR İRADE VE AKIL burhanını vererek onları doğru yada yanlış fiiller işlemesine izin vermiş o fiiler sonucu kişiler cenneti yada cehennemi hak etmişlerdir….
Allah kullarına zulmetmez..

Yeryüzünde ve kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap’ta belirlenmiş olmasın. Bu, Allah için çok kolaydır.

yukardaki ayeti şu bağlamda açıklayabilirim, musa adındaki kişi ve Allah tarafından olayların bilgisi kendisine önceden verilmiş kişi, biz bu kişiye bilen diyelim, musa ve bilen kişi beraber giderken bir çocuk yada gence rastlarlar ve bilen kişi o şahsı öldürür, bu onun ailesi için bir musibettir ancak Allah hikmeti gereği bunu uygun görmüştür, yine giderler bilen tutar bir topluluğun malına zarar verir, bu o topluluk için bir musibettir, devamında(olayların sırasını karıştırmış olabilirim kusura bakmayın), yıkılmak üzre bir duvar görür ve onu onarır kendilerine yemek verilmediği halde bilenin böyle yapması musa adında ki kişi için bir adaletsizlik ve öfke sebebidir,

bu aslında genel manada herzaman işlemektedir, kişi yada doğa olaylarıyla,

Böyle yapılmıştır ki, elinizden çıkana üzülüp ümitsizliğe düşmeyesiniz ve Allah’ın size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez

bu yukarda ki ayet ise yine musa ve bilen kişiyle bağlantılı olarak açıklanabilir, evladını yitirmek o aile için bir üzüntü kaynağıdır, ancak o şahsın hayatına son verilmiş olması gerçekte ailesi için bir ferahlıktır, bu bir trafik kazasıda olabilir bir başka belada,

yukarda ki biz yaratmadan önce derken aslında olmasına izin vermekten bahsediliyor, yani sahısların ne yapacağı biliniyor, onların bu fiileri işlemesine izin veriliyor, yaratmadan ben burda izin verilmesini anlıyorum….

Böyle yapılmıştır ki, elinizden çıkana üzülüp ümitsizliğe düşmeyesiniz

bu yukarda ki ayette ise bir teselli vardır ve bu apaçık anlaşılmaktadır, bizler hata yaparız, bazen de berbat hatalar ve Allaha karşı insanın içinde derin yaralar açan hatalar, kişi neden söyledim neden yaptım vs gibi üzüntülere gark olur, burada,

1-Allah hür iradeniz gereği yapmanıza müsade etti,

2-yapacaklarınız ezelde zaten bilinmekteydi, Allah için zaman bir cetvel gibidir, başınıda görür, ortasınıda sonunuda, ancak biz yaşadığımızda görürüz ve o üzüntülere dalarız, ancak bu Allah için zaten bilinen bir şeydir ve asla yenide değildir, kul; ben nasıl yaptım derken, o insan için vuku bulan olayın yeniliği sebebiyle telaştadır,

ve Allah’ın size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız.

bu yukardaki ayet ise yine Allahın izni dahilinde kazanılan imkanların asli olarak sizin kara kaşınız kara gözünüz için değil, sizin nimette, diğerlerinden üstün hale gelmenize izin verdiği için olduğudur, Alllah size nimette, diğerlerinden üstün olmayı izin vermesinin nedeni yine Allahın ezelde bunu bilmesinden kaynaklanmaktadır

Allah hep güzelliği emreder, yeter ki bunun farkında olalım, benim zengin olamamın nedeni bir güzelliğe bir nimete zenginlige karşı yeterli ve doğru talebimin olamayışındandır, eğer bir şey olmak istiyorsak önce talebi yeterli ve doğru olarak yapmalıyız, bu yapılırsa izin yine Allahtandır.

ayrıca bu yukardaki 22 ve 23 ayetler bir taraftan da sınanmayı çağrıştırmaktadır, dünya bir imtihan dünyası.

Ben 14 yada 15 yaşında kuranla tanıştım, okudum hep okudum, meal bitince bizimkilere biz neden a mezhebinden, onlar neden b, diğerleri neden c mezhebinden diye sordum, sorunun cevabını ben öğrenmiştim onlara sormamın nedeni doğruyu bilip bilmediklerini öğrenmekti ailem olmalarına rağmen;
onlar doğruyu söylememişlerdi,

eğer çoğunluğun kabulünü, hiç irdelemeden kabullenirsen doğrulara asla ulaşamazsın, çoğunluğun subjektif görüşlerini; dinin olmazsa olmaz görüşleri gibi nitelendirirsen yine doğrulara ulaşamazsın,

bu doğrular tek otorite olan Allahın doğrularıdır,

tek otorite asla önemsenmemeyi kabul etmez,

deprem profösörü nedenleri niçinleri anlatmaya çalışırken sık sık sunucunun uyarısına maruz kalır, ”HOCAM HALKIN ANLAYACAĞI ŞEKİLDE KONUŞUNUZ”

sonsuz bilgi sahibi ise insanlara kuranı anlayacakları şekilde indirmiş yani sadeleştirmiştir, O’nun kuranı sadeleştirmeden tüm bilgisiyle indirdiğini bir düşün kimse bir şey anlamazdı,

bu kadar sadeleştirmenin içinde ”Allah dileseydi biz bu yolda olmazdık/putlara tapmazdık”ayeti geçmekte, putperestlerin peygambere verdikleri bu savunma; gelen ”Allah kötülükle emretmez”ayetiyle boşa çıkarılmıştır,

Allah kötülükle emretmez, Allah kulları için küfre razı olmaz

bu ayetler hür insan iradesinin geçerliliğini olduğu gibi akıllara nakşetmektedir,

kuranda anılan kader; ölçü, miktar anlamındadır, geleneksel kader anlayışıyla uzak yakın ilgisi yoktur,

eğer ”bizleri doğru yola ilet”talebiyle talepte bulunursan Allahtan tabi ki yönlendirme gelecektir, sana sığındım dediğinde, tabi ki yönlendirme olacaktır, bu yönlendirme geleneksel kader anlayışını boşa çıkarmaktadır

Allahın isimlerinden biri ”ADİL”dir,

adil olan Allah kullarını ezelde cennetlik, cehennemlik olarak ayırmamıştır, öyle olsaydı Allahın adil ismi olmaz yada işlevliğini korumazdı, Allah noksanlıktan beridir,

nerede ne zaman öleceğimiz; geleneksel kader anlayışıyla birebir eşleşmektedir ancak sadece bu konuda.

Kader kavramı bizim anladığımız manada kuranın hiçbir yerinde geçmez, kuran da kader kavramı bir ölçü, miktar anlamında kullanılmıştır.

Allah herşeyi bir ölçüye göre yapıp yönetmektedir,

”herşeyin hazinesi O’nun katındadır ve O, o hazineen herşeyi belli bir ölçüde indirmektedir”(hicr 21)

ilgili ayetler; müminun 18, zuhruf 11, rad 17, kamer 12

kuran kader kavramıyla varlık ve oluşta tesadüfün değil, ölçü ve bilincin egemen olduğuna dikkat çekmek peşindedir ayrıca kuran, kader kavramıyla ‘’sünnetullah”da denen tabiat kanunlarını kastetmektedir, islam nasıl yozlaştırıldı, sf 328 yaşar nuri öztürk

bizim anladığımız kader ancak ”kişinin nerede ne zaman öleceği”hakkındaki sorunun karşılığıdır, bu sorunun yanıtı, kaderi anladığınız mananın tam ve doğru karşılığır, bunun haricince Allahın kullarının işleyeceklerini önceden bilmesi müdahale anlamına asla gelmez, yahudilerin iki belaya uğrayacakları haberi, müdahale değil bir bildirmedir,

kişi kendi kaderi hakkında ancak”geçmişini”gösterebilir, geleceği ise kaderi değildir, gelecek sadece kader olmaya adaydır

eğer kişi kaderden, geleceği, yaşanmamışı kastediyorsa onun tevhit inancı sağlam olmamakla beraber, sorumlu olmayıda gerektirir, bu sorumluluk, o kişinin yalan lehine oy vermesi sebebiyledir.

Kader nedir? okunup ders öğüt alınacak Allah katından bir kitap mı? böyle olmadığına göre kaderin neyine iman!!olduğuna mı?

kader biz ve tüm herşeyin salise önceki geçmişidir,

ancak kader gelecek değildir, saniye salise öncesi olsa dahi, o sadece kader olmaya adaydır, kuranda; putperestler peygambere; ”Allah dileseydi biz bu putlara tapmazdık”diyor akabinde ise cevap olarak gelen ayette şu uyarı var;

”Allah kötülükle emretmez” bu ayet herşeyi açıklıyor, sizi hayvanlardan ayıran akıl, sorumlu tutulacağınızı göstermektedir,

bir başka ayette ise; ”Allah kulları için küfre razı olmaz”bu ayeti okuyunca gözlerimden yaşlar boşanmıştı….

Allah kötülükle emretmez yani sen git putperest ol sen git ateist ol sen git vs vs ol demediğine, kulları için küfre razı olmadığına göre,

insanlar kendi elleriyle düştükleri durumdan Allahı sorumlu tutamazlar, hele birde bunu müslümanlığın şartları arasına koyarak Allaha da iftira etme zulmü ve günahını üstelik yine Allah ve din adına işleyerek..

Kaderciler yazık ki sapmakta saptırmakta, Allahın Adil sıfatını dahi gözardı etmişler, adil olan Allah kullarını ezelde cennet ve cehenneme pay etmez, bu Allahı hakkıyla taktir etmemek ve günaha saplanmaktır.

Kader insanın salise sonraki geçmişidir…

ancak kader; insanın salise önceki geleceği değildir…
yaşanıp biten; yaşanıp bittikten sonra kader olur…
yaşanmadan değil…

yani kader alınlarımıza çizilmemiştir.. verilen irade doğrultusunda kişiler
cenneti yada cehennemi seçme özgürlüğüne sahiptir…

ancak.. bir kul; Allahın kendisini yönlendirmesini isteyipte birde bunu eylemleriyle desteklediği zaman.. işte o zaman.. Allah o kulunu iyi yönde yönlendirir ve bu asla müdahale değildir.. kişi sevdiği Rabden yardım isteyip kendisini yönlendirmesini yine özgür iradesiyle istemiştir…

kader diye diye bu miileti uyuşturdular.. nasılsa alnımıza yazılmış…nasılsa.. olacak olan olur…
hayır.. 100km lik yerde 120 yapıp kaza edersen bu da kaderin değil kendi
sorumsuzluğunun yansımasıdır….
islamda gelenekçilerin anladığı manada tek doğru kader anlayışı;
kişinin nerede öleceğini bilmemesidir.. işte burada Allah gelenekçilerin anladığı tarzda kaderi açıklamış olur..
geçmiş ve nerede ölüm!!
hacı
Mesajlar: 68
Kayıt: 12 Kas 2010, 13:54

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen hacı »

[offtopic]tevhide göre bu: Allah kullarının her ne işlerse işlesin her ne değişim gösterirse göstersin yapacaklarını önceden bilmesi…ancak Allahın: kullarının yapacaklarını önceden bilmesine karşın bu bilmenin yani olayların yaşamın gidişatını belirlemediği burada kulu serbest bıraktığıdır…[/offtopic]

Bu görüşe malesef katılamayacağım.

İşi mantığa vurursak belki söylemek istediğim anlaşılır.
Diyelim ki elimizde geçmiş ile gelecek arasını simgeleyen 0 ile 100 arasında bir skala var.Big-Bang sıfır noktası-kıyamet te 100 noktası olsun.Sizin iddianıza göre 0 ile 100 arasında olacak her şeyi Tanrı ezeli bilgisi ile bilmekte fakat herhangi bir müdahalede bulunmamaktadır.Çünki insanları sınava tabi tutmuştur.Bu durumda Tanrı 0 ile 100 noktası arasında olan bitenden sorumlu değil, o sadece olan biteni tasdik eden bir ''NOTER'' konumunda.Bu düşünceniz Kuran ayetleriyle de çelişmektedir.
Örnek ayetler:

(Yeryüzünde vuku bulan ve başınıza gelen bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta [levh-i mahfuzda yazılmış] olmasın. Elbette bu, Allah’a kolaydır.)
[Hadid 22]
(Ölümü Allah’ın iznine bağlı olmayan hiç kimse yoktur.)
[Al-i İmran145]

(Ölüm zamanını takdir eden ancak Allah’tır.)
[Enam 2]

(Yaptıkları küçük büyük her şey, satır satır kitaplarda yazılmıştır.)
[Kamer 52, 53]

(Her ümmetin bir eceli vardır, gelince ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gider.)
[Araf 34]

(Biz, her şeyi kader ile [bir ölçüye göre] yarattık.)
[Kamer 49]

(Allah her canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir. Hepsi açık bir kitapta [levh-i mahfuzda] dır.)
[Hud 6]

(Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey, Ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de, apaçık kitaptadır.)
[Sebe 3]

(Bir canlıya verilen ömür ve ömrünün azaltılması da mutlaka bir kitaptadır.)
[Fatır 11]
"...Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir" (el-Furkan 25/2).
62. Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir. Zümer 62.
96. Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi. Saffat 96.
178. Allah kimi hidayete erdirirse, doğru yolu bulan odur. Kimi de şaşırtırsa, işte asıl ziyana uğrayanlar onlardır. Araf 178.

Örneğimizden yola çıkarak bir benzetme yapayım.
Diyelimki sıkalanın 90. noktasında insanoğlu uzaya açılıp orada yaşamını devam ettirme becerisi kazandı.Bilindiği üzre 4-5 milyar yıl içinde Güneş yıldızı sönecek ve dünyada yaşam sona erecektir.Buyrun size iki kader.Eğer bilimsel gelişmeler olmazsa-insanlar dünyada yok olacak,Ama diğer yandan uzaya açılıp yaşamlarını devam ettirecekler.Yani bir nevi kıyametten kaçacaklar.Diyelim ki skalanın 100.cü noktasına geldik ve kıyamet koptu.Uzaya açılan bu insan soyuda kıyametten kaçmış olacaktır.Bu tür durumların ortadan kalkması için tek bir çare var.Tanrı her şeyi baştan-yazdı ve çizdi.(Kader)
Ve evrende olup biyen herşey bu senaryoya uygun olarak yürüyecek(Kaza)

Aksi durumlarda kıyametten kaçış mümkün olurdu.

Benim mantığıma göre ,Kuran ve hadislerden çıkan şey herşeyi yazıp-çizen bir tanrı var.Ve halen olup biten herşey bu senaryoya uygun olarak yürütülmektedir.

O halde şu soru haklılık kazanıyor.

Madem yaptıklarım benim iradem dışında bir güç tarafından çok önceleri düzenlendi o halde neden CEZA-ÖDÜL var?

Benim bir sevabım yada günahım yok ki...
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen Musa Özateş »

hacı yazdı:
Benim mantığıma göre ,Kuran ve hadislerden çıkan şey herşeyi yazıp-çizen bir tanrı var.Ve halen olup biten herşey bu senaryoya uygun olarak yürütülmektedir.

O halde şu soru haklılık kazanıyor.

Madem yaptıklarım benim iradem dışında bir güç tarafından çok önceleri düzenlendi o halde neden CEZA-ÖDÜL var?

Benim bir sevabım yada günahım yok ki...
senaryoyu sen yazıyorsun başroldede sen varsın bazen müdahale ediliyor bazen edilmiyor
önceden bilinmesi başka şey tercih hakkına müdahale olmaması yani özgür iradenle seçim başka şey
tüm kutularda kaç tl olduğunu noter biliyor ama kutuları sen açıyorsun müdahale eder veya etmez bu ayrı konu ama kutuları sen açıyorsun
ne serbestsin nede tutsaksın ikisinin arası bir tercih hakkın var zaten bu hakkın yoksa alınmışsa müdahale edilmişse sorumlu değilsin
hangi ülkede doğduğundan sorumlu nolmadığın gibi
neden o ülkede doğdun neden türksün yada arapsın diye mahşeri bir soru yok çünkü tercihin yoktu
yani arkadaş yazmış bende tekrar ediyorum ÖNce Allah kavramıyla sorununu çöz sonra diğer sorunlara yaklaş aksi taktirde bu paradoksların içinden sıyrılamaz ve çelişkileri çözemediğin içinde inkarcı olursun oysa soru sormayı düşünmeyi beceriyorsun aklını kullanmakta istiyorsun yani Allahın istyediği tipte türde birisin sorunun bu yeteneğinin doğru yönde işleyip işlememesidir ki buda senin tercihin olarak sana hidayet verilir veya verilmez işte bu Allahla senin arandaki bir akıştırki bunun yönünü biz bilemeyiz milyonlarca insana lütfedilen hidayeti Allah senden neden esirgesinki? sadece inat edersen inadında ısrar edersen o inancı sana haklı olarak vermez buda onun vermemesiyle değil senin tercihinle ilgili bir karşılıktır.
hacı
Mesajlar: 68
Kayıt: 12 Kas 2010, 13:54

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen hacı »

Ortada bir savunma var,kaynağını merak ettim.Hangi ayete dayanarak savunmanı temellendiriyorsun.
Bazen müdahale ediliyor,bazen edilmiyor demişsin.Bu ne demek.Nerene,ne zama,nasıl ve ne kadar müdahale ediliyor.Verdiğim örnepğe ise hiç değinmeden illede odunumun parası türünden sözler ediyorsun.Senin müdahalen tanrının çizdiği kaderide değiştiriyor.O halde kaderi yaratan Allah olamaz.Buna nediyorsun?
Kaderi Allah yaratmadıysa ''Kadere iman'' ne iş.
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen Musa Özateş »

hacı yazdı:Ortada bir savunma var,kaynağını merak ettim.Hangi ayete dayanarak savunmanı temellendiriyorsun.
Bazen müdahale ediliyor,bazen edilmiyor demişsin.Bu ne demek.Nerene,ne zama,nasıl ve ne kadar müdahale ediliyor.Verdiğim örnepğe ise hiç değinmeden illede odunumun parası türünden sözler ediyorsun.Senin müdahalen tanrının çizdiği kaderide değiştiriyor.O halde kaderi yaratan Allah olamaz.Buna nediyorsun?
Kaderi Allah yaratmadıysa ''Kadere iman'' ne iş.
eğer 12 imam kaynaklarıyla tanışıyor olsaydın bunları dert edinmezdin konuyu daha iyi anlardın mesela hayırların kaynağı Allahtır ama şerleri insan üretir
adli ilahi konusunu anlaman için önce tevhidi anlaman lazım onu anlamadan anlaman zor
Allahın ın yazdığoı değişmez kaderi ve değişir kaderi vardır
mesela sadaka ömrü uzatır derken ömrün belli bir anda biteceği ama bunu uzatmanın mümkün olduğu vurgulanmıştır
bunu aklen dahi kavrayabilirsin sigara içmezsen yada bırakırsan daha önceki akibetinden de kurtulmuş olursun aracını hızlı sürmezsen muhtemel bir kazadan kurtulmuş olursun gibi...
bunlar çok detaylı olarak bizlere 12 imam kaynaklarıyla gelmiştir biraz araştırman gerekir ama önce tevhid sorununu çözmelisin
hacı
Mesajlar: 68
Kayıt: 12 Kas 2010, 13:54

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen hacı »

[offtopic]mesela hayırların kaynağı Allahtır ama şerleri insan üretir[/offtopic]

-''Hayırda,şer de Allahtandır'' diye ayet var.

[offtopic]mesela sadaka ömrü uzatır derken ömrün belli bir anda biteceği ama bunu uzatmanın mümkün olduğu vurgulanmıştır[/offtopic]

Kader konusunda verdiğim örnekten yola çıkarak şunu iddia ediyorum.Eğer evreni yaratan bir tanrı varsa,herşeyi baştan-sona yazmak zorunda,ve yazılan her şey harfiyen yerine getirilmeli ve insanoğlu tarafından bunda bir değişiklik yapılamamalıdır.Eğer falanca yerde yada konularda şöyle yada böyle bir değişiklik yapılabilir derseniz,o zaman tanrının baştan yazdığı şeyde sonradan değişiklik yapılabileceği sonucu çıkar ki, o zaman kıyamet vaktinde de,değişiklikler olabilir.Hatta Allahın hükmü hilafına kıyametten kaçıp kurtulan insanlarda olabilir demektir.
-O halde ya baştan sona doğru herşey sırası geldiğinde ve hiç bir değişikliğe uğramadan,Tanrının istediği gibi sona erecek.
-Ya da tanrının izni dışında insanoğlu da kendi müdahaleleriyle bu kaderde değişiklikler yapacaktır.Bu değişiklikler kimi zaman Tanrının da öngörmediği şekilde olabilecektir.Bu durumda geleceği göremeyen bir tanrı ile karşı karşıyayız demektir.

İkisinin ortasında işinize geldiğinde Yaprağın dalından düşmesi bile Allahın izniyle deyip,işinize gelmeyen yerde de İnsan iradesinden bahsedemezsiniz.

Bunları Cuma hutbesi dinlemeye alışmış zihinler yer,ama ben yemem.
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

Hacı demiş ki;

Madem yaptıklarım benim iradem dışında bir güç tarafından çok önceleri düzenlendi o halde neden CEZA-ÖDÜL var?

Benim bir sevabım yada günahım yok ki...

****
Sayın Hacı Bey ;
Rabbim kendi ilahi ilmi ve kudretiyle sizin ne zamanda nasıl davranacağınızı bilendir cüzzi bir irade verimştir insanlara buda seçim hakkı kendilerine aittir demektir .. ezelde Rabbimin yazdığı kader sizin zamanı gelince nasıl davranacağınızı bildiğini yazmasıdır yani seçim hakkı size aittir .

Kader; şer ehlini kötü işe, iyilik ehlini hayır işe sevk eder. Ancak günümüzde bazı suçluların: " Benim ne suçum var? Elimde olmayarak bu şekilde davrandım. Kaderim böyleymiş, Allah benim bunları yapacağımı yazmış "yada sizin dediğinizi söyler bunlar gibi gibi mazeretler ileri sürmesinin dinen hiçbir geçerliliği yoktur. Çünkü Cenâbı Allah; kullarına akıl, gönül ve irade vermiş, iyiliği ve kötülüğü ayırt etme yeteneği ile donatmış ve peygamberler vasıtasıyla da ilâhî yasalarını bildirmiştir. Bütün bunlardan sonra o kulun yasaklanmış kötülükleri bile bile yapması, ceza almasını hak ettirmektedir.

kader konusu çok derin ve ince bir konudur ben sadece anlaşılabilecek şekilde sorunuza cevap olarak yüzeysel olarak vermeye çalıştım .

Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
hacı
Mesajlar: 68
Kayıt: 12 Kas 2010, 13:54

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen hacı »

[offtopic]cüzzi bir irade verimştir insanlara buda seçim hakkı kendilerine aittir demektir[/offtopic]

Hayır...

Cüzzi irade diye bir şey yoktur.Ceza yada ödül vermedeki çelişkiyi gidermek için bunu sen uydurdun.

Yazdıklarımı okumamışsın.Verdiğim örneğe hiç değinmemişsin.

Eğer cüzzi irade var dersen...''O HALDE KADER YOKTUR''

Kader vardır dersen ''CÜZZİ İRADE YOKTUR''

Bu ikisi aynı anda,aynı yerde olamaz.

Dediğimi anlamaya çalış.Yüzyıllardır atalarının okuduğu teraneyi karşımda tekrarlama...

Ben kanıt isterim.Laf salatasına karnım tok.
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen Musa Özateş »

hacı yazdı:
Eğer cüzzi irade var dersen...''O HALDE KADER YOKTUR''

Kader vardır dersen ''CÜZZİ İRADE YOKTUR''

Bu ikisi aynı anda,aynı yerde olamaz.

.
İmam Sadık her ikisininde aynı anda olduğunu söyler
hem müdahale hemde serbesti vardır bunuda ikisinin ortası diye ifade eder
bazen birisi öne geçer hakim olur belirler bazen diğeri
en zor konudur
inananların bile zorlandığı bu konuyu hele Allaha inanmayan kişinin anlaması dahada zordur
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: Kadere iman?

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

hacı yazdı:[offtopic]cüzzi bir irade verimştir insanlara buda seçim hakkı kendilerine aittir demektir[/offtopic]

Hayır...

Cüzzi irade diye bir şey yoktur.Ceza yada ödül vermedeki çelişkiyi gidermek için bunu sen uydurdun.

Yazdıklarımı okumamışsın.Verdiğim örneğe hiç değinmemişsin.

Eğer cüzzi irade var dersen...''O HALDE KADER YOKTUR''

Kader vardır dersen ''CÜZZİ İRADE YOKTUR''

Bu ikisi aynı anda,aynı yerde olamaz.

Dediğimi anlamaya çalış.Yüzyıllardır atalarının okuduğu teraneyi karşımda tekrarlama...

Ben kanıt isterim.Laf salatasına karnım tok.
Bismillahirrahmanirrahim

öncelikle Cüzzi irade konusuna değinip sonra da kader konusunu detaylı olarak aktarmaya çalışacam inşallah . (Bu konuda tartışmaya girmek Efendimizce (s.a.a) yasaklanmıştır doğru bulunmamıştır bu yüzden eklediklerimiz bu konuda tartışmak için değil sorularınız doğrultusunda sadece bilgi amaçlıdır)

Örümceğin bir ağı vardır, başka bir şey örmeyi dileyemez İpek böceği de ağdan anlamaz Atın işi koşmak, deveninki yük taşımak, bülbülünki ötmektir Bunların dışına çıkmaya güç yetiremezler Onlara bu irade verilmemiştir

Ama, insan öyle mi? Elinden, iğne de çıkıyor, füze de Fikrinden, nice farklı, hatta birbirine zıt kitaplar Ve kalbi, fâniden bakiye nice sevgilere açık, dilediğini sevebiliyor İrade denilen büyük bir nimet ile, yahut azim bir imtihan suali ile

İnsan bu büyük sermayesini hakkıyla değerlendirmeye mecbur Söz tutmak, emir dinlemek de bir irade işidir Karşı kutupta itaatsizlik vardır, isyan vardır Bir öğrenci kendi iradesini hocasının emirlerini dinlemeye sarf ederse âlim olur, ârif olur, fazıl olur Söz dinlememeyi marifet sananlar ise, cehaletlerini artırmaktan öte bir şey yapmazlar
Kul olduğunu bilen ve bunun şuuruna eren insan, kendi cüz’i iradesini Rabbinin küllî iradesine tâbi kılar Yâni, O neden razı oluyorsa onu yapar; neye rızası yoksa ondan kaçar Cenâb-ı Hakk bu irade imtihanını başarabilen kullarını ebedî Cennetle lütuflandıracaktır Göze görmeyi, kulağa işitmeyi ihsan eden Allah, insan ruhuna bahşettiği iradenin hakkını da şöylece veriyor:
İnsan kendi cüz’i iradesiyle neyi diliyorsa, Allah onu yaratıyor Bu da İlâhî iradenin bir başka tecellisidir Şöyle ki: Cenâb-ı Hakk, irade sahibi bir mahlûk yaratmayı, o kendi iradesini hangi yönde kullanırsa, o sahada önünü açmayı, hayır olsun, şer olsun, o ne dilerse onu yaratmayı irade buyurmuştur O halde, insan isyan etmekle Allah’ın iradesine rağmen bir iş yapmış olmuyor; ancak O’nun rızasına zıt hareket etmiş oluyor

Allah’ın iradesi sonsuzdur, mutlaktır Onu sınırlayacak, had altına alacak bir başka irade düşünülemez Kulun kendisi gibi, irade sıfatı da yaratılmış Yaratılanın ise yaratanı kayıtlaması mümkün değil

O’nun ihsan ettiği irade sıfatını O’na isyanda kullananlar için ezelî irade, bir ebedî Cehennem takdir etmiştir
*******
İnsanla ilgili kader ikiye ayrılır:
a- İnsanın kendi irâdesi ve gücü ile giriştiği hareketlere bağlı olan kader,
b- İnsanın irâdesi ve gücü dışında meydana gelen olay ve durumlara bağlı olan kader.

Birincisinin meydana gelmesine insanlar sebep olmaktadır. Şöyle ki: Allah Teâlâ fertlerin ve toplumların dünya ve ahiret mutlulukları için izlemeleri gereken yolu belirlemiş ve çizmiştir. Bu yoldan gidenler kaderlerinin mutlu olarak belirlenmesine sebep olurlar; aksi halde felâket ve yoksulluğa düşerler. Çünkü saadet (mutluluk )sebeplerinin mutluluğu sonuç vermesi gibi, felâket sebeplerinin felâketi sonuç vermesi de kaderin gereğidir. Kur'an'ı Kerim'de bir topluluğun kendi saflıklarını, temizliklerini ve ahlâklarını bozmadıkça ( değiştirmedikçe ), Allah'ın o topluluğun nimet ve mutluluğunu değiştirmeyeceği ( Rad: 11.ayet.) bildirilmektedir. Yani kişi olsun, toplum olsun kendi kaderlerine kendilerinin sebeb olduğu ifâde buyrulmaktadır. İnsanın kendi kaderini çizmesi, belirlemesi buna göredir.
اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْ وَاِذَا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلَا مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُمْ مِنْ دُونِهٖ مِنْ وَالٍ
“…Şüphesiz ki, bir topluluk kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur. (Ra’d:11)

Yüce Allah dünya ve âhiret nimetlerinin bir takım sebeblerle meydana gelmesini ezelde takdir etmiş ve şarta bağlamıştır. Öyleyse onların sebepsiz meydana gelmesini istemek ilâhi kanunlara aykırıdır. Allah'dan herhangi bir nimeti istemenin yolu onun sebeblerini yerine getirmeye bağlıdır. Allah’dan çocuk istemenin yolu evlenmek, meyve istemenin yolu ağaç dikmek olduğu gibi, cennet istemenin yolu da ilâhi emirlere uymak ve yasaklardan kaçınmaktır. Bunların hepsi Allah'ın belirlemesi (takdiri) dir. Bizler Kadere iman eden kimseler olarak, bu ilâhî takdire boyun eğmek ve istediğimiz ni’metlerin sebeplerine teşebbüs etmek ( girişmek ), durumundayız. Ağaç dikmeksizin meyve istemek gibi, ibâdet etmeksizin ebedî ( sonsuz, sınırsız ) mutluluğu beklemek de takdire karşı gelmektir ve cezası, O ni’metten (cennetten) yoksun kalmaktır.

İkinci kısım olan ve insanın iradesi dışında meydana gelen kaderin sebepleri ise insanlarca bilinememektedir."Akıl yaratıktır, Yaratıcısını ihata (az bilgiyle kavramaya çalışma, kuşatma ) edemez." kuralınca, insan aklı Kaderin bu ikinci kısmı ile ilgili hikmet ve sırları bilemez. Bir insanın erkek veya kadın olması, dünyaya geleceği asır ve belde, ne kadar ömür süreceği, anne ve babasının kim olacağı gibi konular bu kısma örnektir. Bu ve benzeri konulardaki ilâhî takdirin (belirlemenin) sırrını anlamaya çalışmak, insanı heIâke ( içinden çıkılmaz bunalımlara sürüklemeye ) götürür. Bu sırlar âhirette, adâlet gününde bütün incelikleriyle görünecektir. İşte Peygamber Efendimizin: " Siz bununla mı emrolundunuz? Veya ben bunun için mi gönderildim? Şunu iyi biliniz ki sizden önceki ümmetler bu tür tartışmalara başladıkları zaman helâk olmuşlardır. Böyle tartışmalara girmemelisiniz. (Tirmizî: Kader; 1.) hadis-i şerifleriyle bizi uğraşmaktan engellemek istediği kader, bu kısım kaderdir. İnsanın irâdesi ve gücü ile hareketlere bağlı olan kaderi ile ilgili İslâm Akaid Âlimleri büyük çalışmalar yapmışlar ve eserler vermişlerdir.

İrâde, sözlük anlamıyla kasd (bilerek ve isteyerek yapma, niyet), istek, dilemek demektir. Terim oIarak; bir şeyi yapmak veya yapmamak konusunda karar verme ve bu kararı yürütme gücüdür. Yani istenen iki şeyden birinin meydana gelmesini isteme özelliğidir.

İnsanın bütün duyguları gibi, irâdesi de mahlûktur, yani yaratılmıştır. İslâm Âlimleri (İlm-i Kelâm Âlimleri), insanın bir işe başlamasından önce de var olan iradesini, “Küllî irâde;” bu irâdenin herhangi bir zamanda belli bir fiile ( davranışa ) yönelmesini, yâni yapması gerekenlerden birini seçmesini, "Cüz'î İrâde” diye tâbir etmişlerdir. (Örneğin; Allah dilimize konuşma özelliği vermiştir. İnsan onunla güzel sözde, çirkin sözde söyleyebilir, bu küllî irâdedir. Dilimizle güzel şeyler konuştuk, bu durumda irâdemizi cüz’î bir yönde kullanmış oluruz. Dilimizle kötü sözler söyleseydik, bu durumda da irâdemizi cüz'î bir yönde kullanmış olacaktık. (Dikkat! Buradaki küllî irâdeyi Allah Teâlâ'nın İrâde Sıfatı,"İrâde-i Külliye" ( dilediğini sınırsız yaratma, dilemediğinin olmaması ) ile karıştırmamak gerekir. İrâde-i Cüz"iye deyimindeki “Cüz’î” kelimesi, "muayyen" ( belirli ) anlamına gelmektedir. "Az, sınırlı" anlamında değildir. Buna göre, insandaki küllî irâde, insanın bir işe başlamasından önce çeşitli işlere ve yönlere kullanabileceği isteme gücüdür. Fakat bir işe karar verdiğinde ve o işi yaparken artık irâdesi cüz'îleşmiş, belli bir yöne koyulmuştur. ( Örneğin cebimizde 10 liramız var, bunu cebimizde biriktirme veya harcama gücümüz var bu külli irâdedir. Biz onunla bir fakiri sevindirdik. Bu cüz’î irâdedir. )

İnsan irâdesiyle ilgili işlerde, dilemek insana yaratmak Allah'a aittir. İnsan neyi dilerse Allah da onu yaratır. Sorumlu olduğu işlerde Allah, insanın dilediğinin tersini yaratmaz. Eğer insan irâdesinde (dilemesi, istemesinde) özgür olmasaydı veya Allah, irâdesine bağlı olan işlerde insanın irâdesinin tersini yaratsaydı o zaman insanda sorumluluk diye bir şey olmazdı.
İnsan sadece AIlah'ın verdiği kuvvet ve güce yön verir. İyi veya kötü yolda kullanır, sarf eder. İnsan bir şoför konumundadır. Otobüs'ün hareketi için gereken güç ise motordan gelir, şoförden değil. İnsanın iradeli hareketlerinde durum böyledir. (İnsan diler, Allah yaratır.) Bundan dolayı "La havle vela kuvvete illâ billâh…” Yâni "Güç ve kuvvet yalnız Allah'tandır." denilir. İnsan kendine verilen bu güç ve kuvvetden değil, onu iyi veya kötü yönde kullanmasından sorumludur. Kendisine verilen irâde ise bu güç ve kuvveti her iki yöne de harcamaya yeterli durumdadır.

İstenilen, şeyi Allah'ın yaratmasına gelince bunun için aradan bir zamanın geçmesi gerektiği düşünülmemelidir. Kul dileyip irâdesini kullandığı anda Allah'ın dilemesi ve yaratması da meydana, gelir. Çünkü
* اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَیْءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ وَكٖيلٌ
“ Allah her şeyin yaratıcısıdır …” (Zümer:62. ayet.),

* وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ اِلَّا يَعْلَمُهَا
"…O'nun bilgisi dışında bir yaprak dahi düşmez… "(En'am:59.ayet.) ,
* قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلٰى شَاكِلَتِهٖ
" Herkes (şey) kendi yaratılışına göre iş yapar ( hareket eder.)"(İsra:84.ayet.) buyrulmuştur. İnsanın yaptıkları da "şey" kapsamındadır. Şey somut varlığı olan demektir. O halde insanların fiillerinin yaratıcısı da Allah Teâlâ’dır.

Buna göre insan, hür iradesi ile bir fiili ( davranışı ) seçer, gerekli gücü kullanır, Allah'da onun neyi seçeceğini ezeli ( bütün geçmişi kapsayan ve öncesiz ) ve ebedî (sınırsız, sonsuz) ilmiyle bilir, bu ilmine göre irâde ve takdir buyurur ve irâdesi doğrultusunda yaratır. Fiili (davranışı) tercih etmek (seçmek, yani kesb ) kuldan, yaratmak (halk) Allah'dandır. İnsan iyi veya kötü yönden birisini seçer ve iradesini bir yöne kullanırsa Allah onu yaratır. Davranışı yapmada, fiili seçmede seçim serbestîsi olduğu için kul sorumludur. Hayır, (iyilik) işlemişse mükâfatını; şer ( kötülük ) işlemişse cezasını görecektir. Kur'an' da:
* مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهٖ وَمَنْ اَسَاءَ فَعَلَيْهَا وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبٖيدِ
''Kim iyi bir iş yaparsa lehine (onun tarafına), kim de kötülük yaparsa aleyhine (zararına)dir. Rabbin kullara asla zulmedici değildir."(Fussilet:46.ayet.) buyrulmaktadır.

Son olarak bir örnek

Bir apartmanın üst katının İKRAMLARLA; bodrum katının ise İŞKENCE ALETLERİYLE dolu olduğunu ve bir şahsın bu apartmanın asansörü içerisinde bulunduğunu farz ediniz.

Kendisine, APARTMANIN BU VAZİYETİ DAHA ÖNCE ANLATILMIŞ bulunan bu zat, üst katın düğmesine bastığında İKRAMLARA KAVUŞACAK, alt katın düğmesine bastığında ise AZABA ULAŞACAKTIR.

Burada İRADENİN YAPTIĞI TEK ŞEY; SADECE “HANGİ DÜĞMEYE BASILACAĞINA” KARAR VERMESİ ve TEŞEBBÜSE GEÇMESİDİR..

ASANSÖR ise, O ZATIN KUDRET ve İRADESİYLE DEĞİL, BELİRLİ FİZİK ve MEKANİK KANUNLARLA hareket etmektedir.

Yani, İNSAN ÜST KATA KENDİ İKTİDARIYLA ÇIKMADIĞI gibi, ALT KATA DA KENDİ İKTİDARIYLE İNMEMEKTEDİR…

Bununla beraber ASANSÖRÜN “NEREYE GİDECEĞİNİN” TAYİNİ, İÇİNDEKİ ŞAHSIN İRADESİNE BIRAKILMIŞTIR...

İnsanın kendi iradesiyle yaptığı bütün işler, bu ölçüyle değerlendirilebilir.

Mesela; CENAB-I HAK, Allah'IN EMİRLERİNE AYKIRI YASAKLARINA UYULMAYAN YERLERE GİTMENİN “HARAM”, CAMİYE GİTMENİN İSE “FAZİLETLİ” OLDUĞUNU İNSANLARA BİLDİRMİŞ BULUNMAKTADIR.

İNSAN BEDENİ İSE “KENDİ İRADESİYLE”, -misaldeki asansör gibi- HER İKİ YERE DE GİTMEYE MÜSAİT BİR YAPIDADIR..

Kainattaki faaliyetlerde olduğu gibi, beden içindeki faaliyetlerde de insanın iradesi söz konusu olmamakta ve insan bedeni,KÜLLİ KANUN adı verilen ilahi kanunlarla hareket etmektedir.

Fakat ONUN NEREYE GİDECEĞİNİN TAYİNİ, İNSANIN İRADE ve İHTİYARINA BIRAKILMIŞTIR

O HANGİ DÜĞMEYE BASARSA, yani NEREYE GİTMEK İSTERSE, BEDEN ORAYA DOĞRU HAREKET ETMEKTE, DOLAYISIYLA DA GİDECEĞİ YERİN MÜKAFATI veya CEZASI O İNSANA AİT OLMAKTADIR
Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
Cevapla

“Allah (Tevhid) İnancı” sayfasına dön