Ne var bu soruda?

Allah'ı tanımakta akli, nizami ve diğer tüm yönlerin ele alınabileceği platform.
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: Ne var bu soruda?

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

Sayın Hacı Bey aşağıda da bilimsel olarak kanıtlanan bir çok konuya kısacık örnekler getirdik . İnanıp inanmamak size aittir inandırmak amaçlı değil sadece iman boyutunun yanı sıra bilimsel boyuttan da Dünya ne düşünüyor ve nereye gidiyor ataizm nerede kaldı .. bilgi olsun diye. "Bilimi kendisine araç edinmek isteyen materyalist felsefe, bilimin kendisi tarafından çürütülmektedir. Ateizmden kurtulan dünya, Allah'a ve dine yönelecektir. Bununla birlikte "hangi din" sorusu gündeme gelecektir. Bu süreçler çoktan başlamış durumdadır zaten. Kuşkusuz bu dönemde Müslümanlara önemli görevler düşmektedir. Müslümanlar; dünyadaki bu büyük fikri değişimin farkında olan, onu yorumlayan, globalleşmenin vesile olduğu fırsat ve imkanları çok iyi kullanan, bu yolla hakikati en iyi ve etkili şekilde temsil eden insanlar olmalıdırlar. Ataistlere ve putperestlere de düşman gözüyle değil kurtarılması gereken gaflette kalmışlar olarak bakılması gereklidir.

*****

Evrendeki mevcut dört fiziksel kuvvet (yerçekimi, zayıf nükleer kuvvet, güçlü nükleer kuvvet ve elektromanyetik kuvvet), düzenli bir evren ortaya çıkması, elementlerin ve dolayısıyla yaşamın var olabilmesi için tam olmaları gereken değerlerdedirler. Bu kuvvetlerdeki çok küçük oynamalar (örneğin 1039'da 1 veya 1028'de 1 gibi, yani kaba bir hesapla milyar kere milyar kere milyar kere milyarda 1'lik farklar), evrenin sadece bir radyasyondan ibaret olmasına veya hidrojen dışında hiçbir elementin var olmamasına sebep olabilirdi

Güneş'in ideal büyüklüğü, Dünya'nın güneşe olan ideal uzaklığı, suyun benzersiz fiziksel ve kimyasal özellikleri, Güneş ışınlarının tam yaşam için gerekli dalga boyunda oluşu, Dünya atmosferinin solunum için en ideal orandaki gazları içermesi, Dünya'nın manyetik alanının, yeryüzü şekillerinin tam insan yaşamına uygun biçimde olması gibi daha pek çok "hassas ayar" vardır

Bu hassas ayar kavramı, bugün astrofiziğin en çarpıcı bulgularından biri durumundadır. Evrendeki hangi fiziksel kural, hangi değişken incelense, bunların insan yaşamına en ideal ortamı sağlayacak çok özel değerlere sahip olduğu görülür. Ünlü astronom Paul Davies, bunun sonucunu The Cosmic Blueprint (Kozmik Plan) adlı kitabının son paragrafında "bir tasarım olduğu düşüncesi, ezici biçimde üstün gelmektedir" diye açıklar

İşin ilginç yanı, söz konusu bulguları ortaya çıkaran bilim adamlarının çok büyük bölümünün, aslında bu sonuca varmayı pek de istemeyen materyalist bakış açısına sahip olan bilim adamları oluşudur. Bilim yaparken Allah'ın varlığına delil aramak gibi bir niyetle hareket etmemişlerdir. Ama hepsi, belki de çoğu bunu hiç istemediği halde, evrenin ancak olağanüstü bir tasarımla açıklanabileceği sonucuna varmışlardır.
Materyalizm ise, artık bilimin sınırları dışına itilmiş batıl bir inanç olarak yaşamaktadır. Amerikalı genetikçi Robert Griffiths, bu gerçeği, "kendisiyle tartışmak için bir ateist aradığımda, (üniversitedeki) felsefe bölümüne gidiyorum. Ama fizik bölümünden pek öyle kimse çıkmıyor artık" sözleriyle ifade etmektedir.
Kısacası, ateizmin belki de en temel dayanağı olan "rastlantısal evren" kavramı bugün çökmüş durumdadır

Bilim adamları hücreyi, hücreyi oluşturan moleküler parçaları, bunların vücut içindeki olağanüstü organizasyonunu, organlardaki hassas düzen ve planı inceledikçe, evrimcilerin ısrarla reddetmek istedikleri bir gerçeğin kanıtlarıyla yüzyüze geldiler: Canlılık, dünya üzerindeki başka hiçbir sistemde (örneğin teknoloji harikası makinalarda) bulunmayacak kadar kompleks tasarımlarla doluydu. Hiçbir kameranın kendisiyle boy ölçüşemeyeceği gözlerimiz; kuşların, uçuş teknolojisine ilham kaynağı olan kanatları; canlı hücresinin içiçe geçmiş karmaşık sistemleri; DNA'daki olağanüstü bilgi gibi sayılamayacak kadar çok "tasarım örneği", canlılığı kör rastlantıların ürünü sayan evrim teorisini çaresiz bıraktı.
Tüm bu gerçekler, 20. yüzyılın sonunda Darwinizm'i köşeye sıkıştırdı. Bugün başta ABD olmak üzere pek çok Batılı ülkede bilim adamları arasında "bilinçli tasarım" (intelligent design) teorisi yaygınlaşıyor. Bilinçli tasarım'ın savunucuları, Darwinizm'in bilim tarihinde büyük bir yanılgı olduğunu ve "materyalist felsefenin zorla bilime empoze edilmesi"nin sonucunda doğduğunu anlatıyorlar. Bilimsel bulgular canlılarda "tasarım" bulunduğunu gösteriyor ve bu da yaratılışı kanıtlıyor. Kısacası bilim, Allah'ın tüm canlıları yarattığı gerçeğini bir kez daha tasdik ediyor…
Ateist varsayımların çöküşüne ilginç biçimde sahne olan bir diğer bilim dalı ise tıptır.
Amerikan Sağlık Araştırmaları Ulusal Merkezi'nden David B. Larson ve ekibi tarafından derlenen araştırma sonuçlarına göre; Amerikalılar arasında dindar ve inançsız kişiler arasında yapılan karşılaştırmalar çok ilginç sonuçlar vermiştir. Dindarların, dini yönü zayıf veya hiç olmayan kişilere göre; kalp hastalıklarına % 60 daha az yakalandıkları; intihar oranlarının % 100 daha düşük olduğu; tansiyon bozukluğuna çok daha düşük oranlarda yakalandıkları; sigara içenler arasında bu oranın 7'ye 1 olduğu gibi sonuçlar ortaya çıkmıştır. (18)
Seküler psikologlar genellikle buna benzer olguları "psikolojik etki" olarak açıklarlar. Bunun anlamı, inancın insanların moralini yükselttiği ve moralin de sağlığa katkı sağladığıdır. Bu açıklamanın haklı bir yönü olabilir, ancak konu incelendiğinde daha çarpıcı bir sonuç çıkmaktadır. Allah'a olan inanç, başka herhangi bir moral etkiden çok daha güçlüdür. Harvard Tıp Fakültesi'nden Dr. Herbert Benson'ın dini inanç ve bedensel sağlık arasındaki ilişkiyi inceleyen kapsamlı araştırmaları, bu konuda dikkat çekici sonuçlar vermiştir. Benson, inançsız bir kişi olmasına rağmen, Allah'a olan inancın ve ibadetlerin insan sağlığı üzerinde başka hiçbir şeyde görülmeyecek derecede olumlu bir etki meydana getirdiği sonucuna varmıştır. Benton, "diğer hiçbir inancın, Allah'a olan inanç gibi zihne huzur vermediği sonucuna" vardığını açıklamaktadır.
Peki neden iman ile insan ruh ve bedeni arasında böyle özel bir ilişki vardır?… Seküler bir araştırmacı olan Benton'ın vardığı sonuç, kendi ifadesiyle, insan bedeninin ve zihninin "Allah'a göre ayarlı" olduğudur
Tıp dünyasının yavaş yavaş fark etmeye başladığı bu gerçek, Kuran'da "Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur" (Rad Suresi, 28) ayetiyle haber verilen bir sırdır. Allah'a inanan, O'na dua eden, O'na güvenen insanların diğerlerinden hem ruhsal hem de fiziksel olarak daha sağlıklı olmalarının nedeni, fıtratlarına uygun davranmalarıdır. İnsan fıtratına aykırı olan felsefe ve sistemler, insanlara hep acı, hüzün, sıkıntı ve bunalım getirmektedir.
Bununla birlikte dindar bir insanın yaşadığı huzurun asıl kaynağı Allah'ın rızasını kazanmak için hareket ediyor olmasıdır. Diğer bir deyişle bu huzur, insanın vicdanının sesini dinlemesinin doğal sonucudur. Yoksa insan 'daha huzurlu olayım,' 'daha sağlıklı olayım' diye din ahlakını yaşamaz. Zaten bu niyetle hareket eden bir kişi de gerçek anlamda huzuru bulamaz. Allah, bir insanın gizlediklerini de dışa vurduklarını da en iyi bilendir. Kişi vicdani rahatlığı ancak samimi olarak, yalnızca Allah'ı razı etmek için çaba gösterdiğinde yaşar. Bir ayette şu şekilde buyurulmuştur:
Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)
Ateizmin 20. yüzyıldaki çöküşü, sadece astrofizik, biyoloji, psikoloji, tıp gibi bilim dallarında değil, aynı zamanda siyaset ve toplumsal ahlak düzeyinde de geçerlidir.
Ateizmin 20. yüzyıldaki çöküşü, sadece astrofizik, biyoloji, psikoloji, tıp gibi bilim dallarında değil, aynı zamanda siyaset ve toplumsal ahlak düzeyinde de geçerlidir.
Komünizmin yıkılması, bunun önemli örneklerinden biridir. Komünizm 19. yüzyıldaki ateist sapmanın en önemli siyasi sonucu sayılabilir. İdeolojinin kurucuları olan Marx, Engels, Lenin, Troçki veya Mao, ateizmi en temel prensip olarak benimsemişlerdir. Komünist rejimler ateizmin topluma benimsetilmesini ve dini inançların yok edilmesini öncelikli bir hedef olarak belirlemişlerdir. Stalin Rusyası başta olmak üzere, Kızıl Çin, Kamboçya, Arnavutluk ve bazı Doğu Bloku Ülkeleri'nde başta Müslümanlar olmak üzere dindarlara karşı büyük baskılar uygulanmış, hatta toplu kıyımlar gerçekleştirilmiştir.
Ama bu kanlı ateist sistem, 1980'lerin sonunda çok şaşırtıcı bir şekilde çökmüştür. Bu çöküşün temellerini incelediğimizde ise, aslında çöken şeyin ateizm olduğunu görürüz. Patrick Glynn, konuyu şöyle açıklamaktadır:
Seküler tarihçiler komünizmin en büyük hatasının ekonominin kanunlarını reddetmek olduğunu söyleyeceklerdir. Ama başka kanunlar da vardır, bu çöküşte rol oynayan… Tarihçiler komünizmin çöküşüne giden faktörleri detaylı inceledikçe, Sovyet elitinin bir tür ateist "inanç krizi"nin sancıları içinde olduğu açığa çıkmaktadır. "Büyük Yalan"a dayalı başka yalanlardan oluşan ateist bir ideolojinin etkisinde yaşadıklarından dolayı, Sovyet sistemi çok radikal bir demoralizasyon yaşamıştır, bu terimin her anlamında. Yönetici sınıf da dahil olmak üzere, Sovyet halkı her türlü ahlaki duyguyu ve her türlü umudu yitirmiştir.
20. yüzyıl sadece komünizmin değil, 19. yüzyıldaki din aleyhtarı felsefelerin bir diğer meyvesi olan faşizmin de çöküşünü belgelemiştir. Faşizm, ateizm ile putperestliğin karması sayılabilecek ve İlahi dinlere şiddetle düşman olan bir felsefenin ürünüdür. Faşizmin fikir babası sayılan Friedrich Nietzsche, putperest barbar toplumların ahlakını övmüş, başta Hıristiyanlık olmak üzere İlahi dinlere saldırmış, hatta kendini "Deccal" (Antichrist) olarak tanımlamıştır. Nietzsche'nin takipçisi olan Martin Heidegger koyu bir Nazi destekçisi olmuş, bu iki ateist felsefecinin düşünceleri Nazi Almanyası'ndaki korkunç vahşetleri doğurmuştur. 55 milyon insanın yaşamına mal olan II. Dünya Savaşı, ateizmin insanlığa getirdiği felaketlerin bir diğer örneğidir.
Ateizmin bir diğer toplumsal sonucu ise, Batı toplumlarında ortaya çıkmıştır. Günümüzde Batı dünyasını "Hıristiyan alemi" olarak görme yönünde bir eğilim vardır. Oysaki Batı'da söz konusu Hıristiyan kültürün yanında, 19. yüzyıldan itibaren hızla yükselen ateist bir kültür de hakimdir ve bugün "Batı" dediğimiz medeniyet içinde bu iki kültür çatışma halindedir. Batı'nın emperyalizm, ahlaki dejenerasyon, despotizm gibi olumsuz özelliklerinin kaynağı ise, söz konusu ateist unsurdur.
"Seküler tarihçiler" bu olguya da kendilerine göre bir açıklama yapmaya çalışacaklardır. Ancak söz konusu kişiler, Allah'ın varlığı konusunda derin bir yanılgı içinde oldukları gibi, tarihin akışı konusunda da derin bir yanılgı içindedirler. Gerçekte tarih, Allah'ın belirlediği kadere göre işler. Allah bu gerçeği bize FÂTIR 43. Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Halbuki kişi kazdığı kuyuya kendi düşer. Onlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah’ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın.
Dolayısıyla tarihin bir amacı vardır. Tarih, Allah'ın dilediği gibi ilerler. Allah'ın dileği ise nurunun tamamlanmasıdır:
Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. (Tevbe Suresi, 32)
Bu ayetin bir yorumu da şudur: Allah vahyettiği İlahi dinlerle insanlara nurunu indirmiştir. İnkarcılar ise bu nuru ağızlarıyla, yani sözleri, telkinleri, propagandaları ve felsefeleriyle söndürmek isterler. Ancak Allah sonunda nurunu tamamlayacak, yani dinini dünyaya egemen kılacaktır.
Her şeyin en doğrusunu Allah (c.c) bilir. İlim Hikmet güç ve kuvvet O’na aittir


Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Re: Ne var bu soruda?

Mesaj gönderen Musa Özateş »

hacı yazdı:[offtopic]madde enerji dönüşümünü ilk dönemden bu yana ispatlayabildinizmi? HAYIR[/offtopic]

Bu kadar peşin hükümlü olmayın efendim.Tabiki kanıtlıyoruz.
Basit bir örnek vereyim.
Diyelimki Ahmet 80 kilo ağılığında bir insan.Öldüğünde Ahmet'e ne oluyor?Çürüyüp yok oluyor.Ama işin özü ne.Ahmeti oluşturan 80 kiloluk et ve kemik aslında atom ve elektronlardan oluşmaktadır.(Alt parçacıklara girmiyorum)Ahmet çürüyüp doğaya karışırken aslında onu oluşturan atomlar doğaya salınmaktadır.Dünyadaki atom sayısında bir değişiklik olmamakta ama şekil değiştirmektedir.Aynı şey dünyayanın başına gelse,mesela güneş dünyayı kendine çekip yakıp yok etse değişen bir şey yok.Atomlar güneşe dahil olacak oradan evrene yeniden ısı ve işık olarak dağılacaktır.Olan biten sadece bir şekil değiştirme.
Soru şuydu madde enerji dönüşümünü ilk dönemden bu yana ispatlayabildinizmi?
lütfen görmezden bilmezden gelme saflığada vurma çarpıtıp demogojide yapma
il an ilk dönem ilk madde ilk dönüşüm söz konusu
bu ilki biz Allah ile açıklıyoruz
sen nasıl açıklıyorsun ilk madddeyi ilk dönüşümü
ve nasıl kanıtlıyorsun bunu söyle
İLK olacak BAŞLANGIÇ olacak
Hiç bir şey yokken oluşum nasıl oldu bu kanıtlayacaksın
bunu kanıtlayamadığın halde bizi kanıtlamamakla suçluyorsun tuhaf!
yaratlışa karşı çıkmak uğruna kanıtlayamadığın şeye inanıyor oınu gerçeklik diye sunuyorsun
hacı
Mesajlar: 68
Kayıt: 12 Kas 2010, 13:54

Re: Ne var bu soruda?

Mesaj gönderen hacı »

[offtopic]Soru şuydu madde enerji dönüşümünü ilk dönemden bu yana ispatlayabildinizmi?
lütfen görmezden bilmezden gelme saflığada vurma çarpıtıp demogojide yapma
il an ilk dönem ilk madde ilk dönüşüm söz konusu
bu ilki biz Allah ile açıklıyoruz[/offtopic]

Allah ile açıklıyoruz diyorsun ama açıklayamıyorsun.

Neden dersen...

Mükümmel olduğunu varsaydığın bu evrenin yaratıcısı olduğunu varsaydığın ''Allah'' bu evrenden de daha mükemmel olmalıdır.

O halde ''Mükemmel''olan evren kendi kendisine var olamıyor ise....


Ondan daha da mükemmel olan Allah nasıl olurda kendi kendine var olabilir?

Kandi kendine var olabilen en mükemmel şey(Allah) olabiliyorsa, ondan daha az mükemmel olan madde nasıl olurda kendi kendine var olmaz?

[offtopic]sen nasıl açıklıyorsun ilk madddeyi ilk dönüşümü
ve nasıl kanıtlıyorsun bunu söyle
İLK olacak BAŞLANGIÇ olacak
Hiç bir şey yokken oluşum nasıl oldu bu kanıtlayacaksın[/offtopic]

Başlangıçta hiç bir şeyin olmadığı varsayımını neye göre yaptın.

Ben maddenin öncesiz olduğunu bir başı olmadığını söyledim.Bunuda maddenin değişim ve dönüşümümüne bağladım.Öncesiz olan şeyin bir başı yoktur.O hep vardır.

Şen evrende hiçbirşeyin olmadığı bir ''boşluk'' ya da '' hiçlik'' anı olduğunu ispatladın mı?
En son hacı tarafından 06 Ara 2010, 01:28 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Re: Ne var bu soruda?

Mesaj gönderen Musa Özateş »

hacı yazdı:[offtopic]Soru şuydu madde enerji dönüşümünü ilk dönemden bu yana ispatlayabildinizmi?
lütfen görmezden bilmezden gelme saflığada vurma çarpıtıp demogojide yapma
il an ilk dönem ilk madde ilk dönüşüm söz konusu
bu ilki biz Allah ile açıklıyoruz[/offtopic]

Allah ile açıklıyoruz diyorsun ama açıklayamıyorsun.

[offtopic]sen nasıl açıklıyorsun ilk madddeyi ilk dönüşümü
ve nasıl kanıtlıyorsun bunu söyle
İLK olacak BAŞLANGIÇ olacak
Hiç bir şey yokken oluşum nasıl oldu bu kanıtlayacaksın[/offtopic]

Başlangıçta hiç bir şeyin olmadığı varsayımını neye göre yaptın.

Ben maddenin öncesiz olduğunu bir başı olmadığını söyledim.Bunuda maddenin değişim ve dönüşümümüne bağladım.Öncesiz olan şeyin bir başı yoktur.O hep vardır.

Şen evrende hiçbirşeyin olmadığı bir ''boşluk'' ya da '' hiçlik'' anı olduğunu ispatladın mı?
Allahtan başka hiçbir şeyin olmadığı bir an iman sorunudur ispat sorunu yoktur çünkü boşluk değil yokluk söz konusudur yokluk ise kanıtlanan kanıtlanacak bir şey değildir
maddenin öncesiz olduğuna inanıyorsan bizde senin madde diye tanımladığın şeye Allah diyoruz hep var olan bir Allah'a inanıyoruz,
sadece biz değil diğer dinlerdekilerde inanıyor
inananlar arasında fizikçiler kimyacılar nükleer tıpçılarda var
inanmayanlar arasındada bunlardan var yani olay nasip ve iman sorunu sen ise olayı fizik kimya biyoloji sorunu olarak görmeye çalışıyorsun
imanın bu boyutlarıda var tabi ama bunlar TECELLİ anlamında önemlidir
hacı
Mesajlar: 68
Kayıt: 12 Kas 2010, 13:54

Re: Ne var bu soruda?

Mesaj gönderen hacı »

[offtopic]Allahtan başka hiçbir şeyin olmadığı bir an iman sorunudur ispat sorunu yoktur[/offtopic]

Cevap için teşekkürler.

Benim açımdan imanın bir önemi yok.

Ben kanıtlanmış şeylere iman edebilirim.Onun dışındaki şeyler benim açımdan ''butlan ile malüldür''
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Re: Ne var bu soruda?

Mesaj gönderen Musa Özateş »

hacı yazdı:[offtopic]Allahtan başka hiçbir şeyin olmadığı bir an iman sorunudur ispat sorunu yoktur[/offtopic]

Cevap için teşekkürler.

Benim açımdan imanın bir önemi yok.

Ben kanıtlanmış şeylere iman edebilirim.Onun dışındaki şeyler benim açımdan ''butlan ile malüldür''
ilk andaki madde konusundada bu tavrı takınıyorsan mesele yok tutarlısın demektir ama orada eminsin !!
Cevapla

“Allah (Tevhid) İnancı” sayfasına dön