Allah'ı Anmanın Önemi

Allah'ı tanımakta akli, nizami ve diğer tüm yönlerin ele alınabileceği platform.
Cevapla
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Allah'ı Anmanın Önemi

Mesaj gönderen Musa Özateş »

Allah'I ZİKRETMEK


Allah'ı zikretmek manevî hareketin ve Allah'a yakınlığa doğru seyr ve sülûk
etmenin başlangıç noktası sayılabilir. Sülûk eden bir insan zikir
vasıtasıyla tedricen madde ufuğundan daha yukarılara çıkar, sefa ve
nuraniyet âlemine ayak basar ve Allahu Teâlâ'ya yakınlık makamına ulaşıncaya
dek tedricen mükemmelleşir. Allah'ı anmak ibadetlerin ruhu ve onların meşru
oluşunun en büyük hedefi menzilesindendir. Çünkü her ibadetin değeri insanın
teveccüh miktarı kadardır. Ayet ve hadislerde Allah'ı zikretmek konusunda
pek fazla tavsiyeler edilmiştir. İşte bir kaç örnek:
Allahu Teâlâ Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: Ey iman edenler, Allah'ı
çokça zikredin (anın). [1]
Keza buyuruyor ki: Onlar (akıl sahipleri), ayakta iken, otururken, yan
yatarken Allah'ı zikreder ve göklerin ve yerlerin yaratılışı hakkında
düşünürler. (Ve derler ki:) Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen
münezzehsin, bizi ateşin azabından koru. [2]
Başka bir yerde de şöyle buyurmakta: Gerçekten de kendini
temizleyip-arınan ve rabbinin adını anıp da namaz kılan kurtulur, murada
erer. [3]
Ve yine buyuruyor ki: Ve sabah, akşam rabbinin adını zikret [4]
Diğer bir yerde de şöyle buyuruyor: Rabbini çokça zikret ve akşam, sabah
O'nu tesbih et. [5]
Allahu Teâlâ Nisa Suresi'nde buyuruyor ki: Namazı bitirdiğinde, Allah'ı
ayaktayken de, otururken ve uzanırken de zikredin. [6]
İmam Sadık'ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Her kim Allah'ı
fazla zikrederse Allahu Teâlâ onu Cennet'te kendi lütfunun gölgesi altında
tutar. [7]
İmam Sadık (a.s) ashabına şöyle buyurmuşlardır: Mümkün olduğu kadar gece
gündüz her saatte Allah'ı anın. Çünkü Allahu Teâlâ kendisini fazla
zikretmenizi emretmiştir size; Allahu Teâlâ kendini anan bir mümini anar.
Bilin ki, bir mümin Allah'ı anarsa Allah da onu anar. [8]
Yine İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Allahu Teâlâ Hz. Musa'ya (a.s)
şöyle buyurmuştur: Gece ve gündüz boyunca beni çokca zikret; zikredince huzu
ve huşu içinde, belayla karşılaşınca sabırlı ve beni anınca huzurlu ve sakin
ol. Bana ibadet et ve ortak koşma. Herkes bana dönecektir. Ey Musa! Beni
kendine zahire edin; hazinen olan kalıcı salih amellerini benim yanıma
bırak. [9]
İmam Sadık (a.s) başka bir yerde de şöyle buyurmaktadır: Allah'ı
zikretmekten başka her şeyin bir haddi ve sınırı vardır; ancak Allah'ı
zikretmenin bir haddi ve sınırı yoktur. Allah'ın bir takım farizaları vardır
ki her kim onları yaparsa sınırları odur. Her kim Ramazan ayının orucunu
tutarsa onun sınırı odur. Hac da sınırlıdır, Her kim hac merasimlerini
yerine getirirse onun sınırı da odur. Ancak Allah'ı zikretmenin bir sınırı
yoktur. Allahu Teâlâ onun azına razı olmamıştır. Ona son bulacağı bir sınır
da bırakmamıştır.
Daha sonra şu ayet-i kerimeyi okudu: Ey iman edenler, çokça Allah'ı
zikredin. Ve O'nu sabah ve akşam tesbih edin. (Ahzab / 41-42) ve Allahu
Teâlâ bu ayette zikir için belli bir miktar tayin etmemiştir buyurdu.
İmam (a.s) daha sonra şöyle devam etti: Babam İmam Muhammed Bâkır (a.s)
çokça zikrederdi. Ben onunla birlikte yürürken o Allah'ı zikretmekteydi.
Onunla yemek yerken o zikrederdi. Hatta halk ile konuştuğu zamanda bile
Allah'ın zikrinden gafil değildi. Dili ağzına yapıştığı halde dahi lâ ilahe
illallah dediğini görüyordum. Sabah namazından sonra bizi etrafına
toplayarak güneş doğuncaya kadar zikretmemizi emrederdi.
(Sonra da şöyle devam etti:) Resulullah (s.a.a) buyurdular ki: (Size her
amelden daha fazla derecenizi yükseltecek, Allah yanında her şeyden daha
temiz ve daha sevgili olan, sizin için dirhem ve dinardan daha iyi ve hatta
Allah yolunda düşmanlarınızla cihad etmekten daha faziletli olan amellerin
en iyisini haber vereyim mi?) Buyur ya Resulullah, diye arzedilince (Allah'ı
çokca zikredin), diye buyurdu.
İmam Sadık (a.s) daha sonra konuşmasını şöyle sürdürdü: Adamın biri
Resulullah'ın (s.a.v) huzuruna çıkarak: Mescid ehlinin en üstünü kimdir?
diye arzetti. Resulullah (s.a.a): Allah'ı diğerlerinden daha fazla zikreden
kimsedir, cevabını verdi. Resulullah buyurmuştur ki: Herkimin zikreden dili
varsa dünya ve Ahiretin hayırı ona verilmiştir. [10]
Resulullah (s.a.a) Ebuzer'e şöyle buyurmuştur: Kur'ân tilavet et ve
Allah'ı çokça zikret; zira bu iş senin göklerde zikredilmene sebep ve
yeryüzünde senin için nur olur. [11]
İmam Hasan'ın (a.s) Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle rivayet ettiği
nakledilmiştir: Cennet bahçelerine doğru yarışın. Ashab: Cennet bahçeleri
nelerdir? diye sorunca, Hazret: Zikir halkalarıdır. cevabını verdiler. [12]
İmam Sadık (a.s) Hz. Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakleder:
Gafiller arasında Allah'ı zikreden kimse (savaştan) kaçanlar arasında bir
mücahid gibidir ve Cennet böyle bir mücahide farzdır. [13]
Resulullah'ın (s.a.a) ashabına şöyle buyurduğu nakledilmektedir: Cennet
bahçelerinden yararlanın. Ya Resulullah! Cennet bahçeleri nelerdir? diye
arzedilince Hazret: Zikir meclisleridir. Gece gündüz Allah'ı zikredin;
herkim Allah yanında kendinin değer ve makamını bilmek istiyorsa Allah'ın
kendisi yanında makamının ne olduğuna baksın. Çünkü Allahu Teâlâ kulunu,
kulunun O'nun kendisi (Allah) için seçtiği makama ulaştırır. Bilin ki sizin
derecenizi her amelden daha yukarı çıkaran ve sizin için güneşin ışıdığı
şeylerden daha iyi olan amellerinizin en iyisi, Allah'ı zikretmektir. Zira
Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur: Ben, beni zikredenle birlikteyim. [14]


*******************************************************
[1]- Ahzab / ul.
[2]- Âl-i İmran / 191.
[3]- A'la / 14-15.
[4]- İnsan / 25.
[5]- Âl-i İmran / 41.
[6]- Nisa / 103.
[7]- Vesail-uş Şia, c.4, s.1182.
[8]- Vesail-uş Şia, c.4, s.1183.
[9]- Vesail-uş Şia, c.4, s.1182.
[10]- Vesail-uş Şia, c.4, s.1181.
[11]- Bihar-ul Envar, c.93, s.154.
[12]- Bihar-ul Envar, c.93, s.156.
[13]- Bihar-ul Envar, c.93, s.163.
[14]- Bihar-ul Envar, c.93, s.163.

Yazar..:Ali Hücceti
Cevapla

“Allah (Tevhid) İnancı” sayfasına dön