Kabe, İnsanlar için kurulan ilk beyt...

Müslümanların bir araya gelerek tevhide "lebbeyk" dedikleri şuardır.
Cevapla
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Kabe, İnsanlar için kurulan ilk beyt...

Mesaj gönderen 3nokta »

Kabe, İnsanlar için kurulan ilk beyt...

Kâbe'yi ilk kez inşa eden kişinin Hz. İbrahim (a.s) olduğu tevatür

düzeyinde kesin bir tarihsel olgudur



Kâbe'yi ilk kez inşa eden kişinin Hz. İbrahim (a.s) olduğu tevatür

düzeyinde kesin bir tarihsel olgudur. O dönemde bölgede

İbrahim'in oğlu İsmail ile Yemen'den gelen

kabilelerden olan Curhum kabilesi yaşıyordu.

İbrahim Kâbe'yi yaklaşık olarak dörtgen

şeklinde inşa etmişti. Dört yöne bakan

köşeleri, esen şiddetli rüzgarların etkisini kırıyor, zarar verni engelliyordu.




--------------------------------------------------------------------------------




Kâbe, Amaliklerin yeniledikleri güne kadar İbrahim'in inşa ettiği şekilde kaldı. Sonra Curhum kabilesi (veya tam tersine önce Curhum ve daha sonra Amalikler) Emir-ül Mü'minin'den gelen rivayette belirtildiği gibi yeniden onu inşa ettiler.
Kâbe'nin yönetimi, hicretten önce ikinci yüzyılda Peygamberimizin atalarından biri olan Kusay b. Kilab'ın eline geçince, onu yıkıp yeniden sağlam bir şekilde inşa etti. Devm (bir çeşit hurma ağacına benzer) ve hurma ağacı kerestesinden bir tavan yaptı. Yanına da Darun Nedve'yi inşa etti. Yönetim işlerini ve ileri gelenlerle istişare etmeyi burada yürütüyordu. Sonra Kâbe duvarlarının baktığı yönleri Kureyş oymakları arasında bölüştürdü. Onlar da evlerini Kâbe'nin etrafındaki tavaf alanının çevresinde yaptılar. Evlerinin kapılarını Kâbe'ye açılacak şeklide planladılar.




Peygamberimizin peygamber olarak gönderilişinden beş yıl önce bir sel sonucu Kâbe yıkıldı. Kabileler Kâbe'yi yeniden inşa etmek için iş bölümü yaptılar. Duvarlarını yapan usta Yunanlı (Rum) Yakum'du. Mısırlı bir marangoz da ona yardım ediyordu. Sıra Hacer-ül Esved'in yerleştirilmesine gelince, onu yerine koyma onuruna kimin erişeceği hususunda aralarında tartışma çıktı. Sonunda Hz. Muhammed'in (s.a.a) hakemliğine başvurmaya karar verdiler. Peygamberimiz (s.a.a) o sırada otuz beş yaşındaydı. Kureyşliler onu akıllı, ileri görüşlü, doğru biri olarak biliyorlardı. Hz. Muhammed bir aba istedi. Hacer-ül Esved'i örtünün üzerine koydu. Sonra her kabilenin temsilcisinin örtünün bir tarafından tutup kaldırmasını istedi. Taşın konulacağı doğu tarafındaki yere kadar yükselttiklerinde, Hz. Muhammed (s.a.a) taşı tutup yerine yerleştirdi.
Yapılan harcamalar onlara ağır gelmeye başladığında, yapıyı bugünkü hali üzere bıraktılar. Böylece Kâbe'nin bazı bölümleri yapı dışında kaldı. Binayı küçülttüklerinden Hacer-ül Esved tarafındaki Hicr-i İsmail dışarıda bırakılmış oldu.




Kâbe, Yezid b. Muaviye döneminde Abdullah b. Zübeyr'in Hicaz'a egemen olduğu zamana kadar bu şekilde kaldı. Yezid'in Mekke'deki kumandanlarından Husayn, İbn-i Zübeyr'le savaştı. Kâbe mancınık atışından isabet aldı. Daha sonra yıkıldı, örtüsü ve bazı ahşap bölmeleri yandı. Sonra Yezid ölünce kuşatma kaldırıldı. İbn-i Zübeyr Kâbe'yi yıkıp yeniden inşa etmek istedi. Bu amaçla Yemen'den arıtılmış kireç getirildi. Duvarları onunla yapıldı. Hicr-i İsmail Kâbe'nin içine dahil edildi. Kapının yere bitişik olması sağlandı. Karşı duvarda bir kapı daha açıldı. İnsanlar birinden girip diğerinden çıksınlar diye. Yüksekliği yirmi yedi zira (yaklaşık on üç buçuk metre) olarak öngörüldü. Bina tamamlanınca, Kâbe'nin içine ve dışına misk ve esans sürüldü. Üzeri halis ipek kumaşla örtüldü. Kâbe'nin onarımı Hicri 64 yılının recep ayının 17'sinde tamamlandı.






--------------------------------------------------------------------------------



Sonra Abdulmelik b. Mervan halife oldu. Komutanlarından Haccac b. Yusuf'u İbn-i Zübeyr'le savaşmak üzere görevlendirdi. Nihayet İbn-i Zübeyr yenildi ve öldürüldü. Haccac Kâbe'ye girdi ve İbn-i Zübeyr'in yaptığı değişiklikleri Mervan'a duyurdu. Mervan Kâbe'yi eski haline döndürmesini emretti. Bunun üzerine Haccac Kâbe'nin kuzey tarafını altı zira ve bir karış kadar yıktı.
Bu duvarı Kureyş'in attığı temel üzerinde yeniden inşa etti. Doğuya bakan kapıyı yerden biraz yüksekçe olmasını sağladı, ötekini kapattı sonra kalan diğer taşları yerlere döşedi.
960 tarihinde Osmanlı Sultanlarından Sultan Süleyman tahta gelince, Kâbe'nin çatısını değiştirdi. 1021 tarihinde tahta geçen Sultan Ahmet, 1039 Tarihinde meydana gelen büyük selin yıktığı kuzey, doğu ve batı duvarlarını onardı. Sonra
Osmanlı Sultanlarından 4. Murad zamanında bir kez daha onarıldı. Kâbe o günden günümüze, yâni hicri-kameri bin üç yüz yetmiş beş veya Hicri-Şemsi bin üç yüz otuz sekiz tarihine kadar herhangi bir onarım geçirmemiştir


Ey İbrahim, İnsanları Hacca Çağır!

Hz. İbrahim Babil'den hicret edip Şam'a gider. O ana kadar hanımı Sara'dan çocuğu olmamıştı. Sonra Mısır hükümdarı tarafından Sara'nın hizmetine Hacer isminde bir cariye takdim olunur. Hz. İbrahim Sara'nın rızasıyla Hacer'le evlenince, bir erkek çocuk sahibi olur. İsmini İsmail koyarlar.
Hz. İbrahim Allah'ın emriyle bir hikmet üzere, Hacer'le İsmail'i Mekke'ye getirir. Anne ve oğlu Kâbe'nin yanında yalnız başlarına bırakıp dönmek isteyince Hacer: "Bizi bu ıssız ve susuz çölde kime bırakıp gidiyorsun" der.
İbrahim: "Sizi buraya getirmemi emreden Cenab-ı Hakk'a emanet ediyorum" diye cevap verir. Ve Kâbe'nin etrafının şenlenmesi ve Ehl-i Beyti için dua edip oradan ayrılır.
Allah Teala bu olaya ve Hz. İbrahim'in duasına işaretle şöyle buyuruyor:

"Hani bir zaman, İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri güvenli kıl; beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut. Rabbim! O putlar çok insanları saptırdı; artık bana uyan bendendir, kim de bana karşı gelirse, şüphesiz Sen, çok bağışlayan, çok merhamet edensin. Rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını, kutsal evinin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Onları orada iskan ettim ki, namaz kılsınlar. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızklandır. Rabbimiz! Doğrusu Sen gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin." (1)
Bu arada henüz çocukken annesiyle birlikte kuru bir çölde terk edilen Hz. İsmail annesi Hz. Hacer'den su ister. Hz. Hacer, Safa ve Merve dağı arasında oğluna su bulmak için yedi defa dolaşır. Bir de gelir bakar ki, İsmail'in ayaklarının altından su çıkıp akıyor. Bugün o su, zemzem suyu ismiyle bilinmektedir. Zemzem suyunun bereketiyle oralar şenlenir. Carhem isminde bir kabile yanlarına yerleşir. Hacer ve İsmail'le yaşamaya karar verirler.
Ara sıra Hz. İbrahim onlara baş vurur, durumlarını öğrenirdi. Hz. İsmail delikanlılık çağına ulaşınca, Hz. İbrahim, rüyasında oğlu İsmail'i kurban kesmeye memur kılınır. Peygamberin rüyası bir nevi vahiy olduğu için, kesin ilahi emir olduğundan durumu oğluna açar. O da ilahi emre rıza ve teslimiyet gösterir. Mina'da oğlunu kurban kesmek isteyince, Allah: "Ey İbrahim! Rüyanı doğruladın" diye hitap edip, İsmail'in fidyesi olarak büyük bir kurban gönderir. Böylece Hz. İbrahim; kalbindeki ilahi sevginin evlat sevgisiyle kıyaslanmayacak derecede fazla olduğunu göstererek, ilahi imtihandan çıkar ve Allah katından gönderilen koçu kurban keser. Biz Müslümanlar'ın kurban kesmeleri işte bundan dolayıdır.
Allah Teala bu olayı da şöyle anlatıyor:

"İbrahim: "Rabbim! Bana iyilerden olacak bir zürriyet ver" dedi. Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik. Çocuk, babasıyla beraber çalışma çağına erişince, İbrahim: "Ey oğulcuğum! Ben rüyamda seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. O: "Ey babacığım! Emredildiğini yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. Böylece ikisi de Allah' a teslim olup, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca, Biz: "Ey İbrahim! Gerçekten sen, rüyayı doğruladın; işte biz iyi davrananları böylece mükâfatlandırırız" diye seslendik. Doğrusu bu apaçık bir deneme idi. (O, imtihandan çıkınca) Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik." (2)



Nihayet Hz. İsmail büyür ve Carhem kabilesinden bir kızla evlenir. Bu arada Allah'ın emriyle baba oğul Kâbe'yi inşa ederler ve ilahi emir üzere hem kendileri hac merasimini yerine getirir, hem de diğer iman edenlerin hacca gitmelerini emrederler.
Allah Teala bu olaya işaretle de şöyle buyurmuştur: "Hani, İbrahim ve İsmail, Kâbe'nin temellerini yükseltiyor ve: "Rabbimiz! Bunu bizden kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen işiten ve bilensin. Rabbimiz! İkimizi de Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim olmuş bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin" diyorlardı" (3)
Yine Allah Teala şöyle buyurmuştur:

"Yine hatırla ki, biz İbrahim'i: "Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada kıyama duranlar, rüku edenler ve secdeye varanlar için Evimi temiz tut" diye Kâbe'nin yerine yerleştirdik ve insanları hacca çağır; yürüyerek veya binekler üstünde uzak yollardan sana gelsinler" diye ona emrettik."(4)
Sonra İsmail'in annesi Hacer vefat eder ve Kâbe'nin kenarında defnedilir.
Allah Teala, Hz. İbrahim ve Sara'ya, her ikisinin de tamamıyla ihtiyarladıkları bir dönemde bir erkek çocuk daha verir. İsmini İshak koyarlar.
Allah Teala şöyle buyuruyor:"Andolsun ki, elçilerimiz müjde ile İbrahim'e geldiler, "Selam sana" dediler. İbrahim: "Size de selam" dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi. Ellerini ona uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve içine korku düştü. Onlar: "Korkma, biz Lut milletine gönderildik" dediler. Bu arada, İbrahim'in karısı ayakta idi ve o gülünce; "Ona, İshak'ı ardından da Yakub'u müjdeleriz" dediler. İbrahim'in karısı: "Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı, kocam da ihtiyar olmuşken nasıl doğurabilirim? Doğrusu bu şaşılacak bir şey" dedi. Onlar: "Allah'ın işi mi sana acayip geliyor? Bu, Allah'ın siz Ehl-i Beyt'e olan rahmet ve bereketidir. Şüphesiz O, övülmeye layıktır, yücelerin yücesidir" dediler. (5)
Allah Teala'nın bir bahşiş olarak Hz. İbrahim'e ata ettiği Hz. İshak ve Yakup da Hz. İsmail gibi Allah Teala'nın seçkin peygamberlerindendiler.
Allah Teala şöyle buyuruyor: "İbrahim'e, buna ilaveten İshak ve Yakub'u da verdik, hepsini de iyilerden kıldık. Onları, buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık; onlara, iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar, bize kulluk eden kimselerdi." (6)
Bilahare Tevhid ilkesinin bu şanlı kahramanı, zamanının müstekbirleriyle savaş etmekle geçirdiği yüce hayatının sonuna ulaşır ve canını tek maşuku olan Rabbinin rahmetine teslim eder. Hz. İbrahim'in vefat ettiğinde yüz yetmiş beş yaşında olduğu nakledilmektedir. Kabri, hanımı Sara ve oğlu İshak'la beraber Filistin'in Halil-ur Rahman Şehrindedir. Allah'ın selat ve selamı üzerlerine olsun.

--------------------------------------------------
(1)- İbrahim 35. ayetten 41. ayete kadar
(2)- Sâffât: 100. ayetten 107. ayete kadar
(3)- Bakara: 127, 128
(4)- Hac: 26, 27
(5)- Hûd: 69. ayetten 73. ayete kadar


Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
KAYNAKLAR= TEBYAN NETRESİMARŞİVİ.COM-
alıntı: rasthaber.com
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“Hac” sayfasına dön