Ticaret Hayatımız-Söyleşi

Cevapla
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Ticaret Hayatımız-Söyleşi

Mesaj gönderen 3nokta »

TİCARET HAYATIMIZ
Her şeyin benleştiği bir zamanda yaşıyoruz. Yoksa hiçbir zaman bizleşmemiş miydik? Varlık âlemi ne zamandan beri var? Tanrının var olduğu zamandan beri var! Bir değişim bu, belki de bir dönüşüm. Nesneler arası geçiş. Yaratılan şey ise belki de sadece iradeler! İrade dışı her şey ise birer “sanı”!

İradeler evvela benlik üzerine kurulu. Birkaç benlik bir araya gelerek bizleşebiliyor mu gerçekten? İnsan ne için yaşar? İnsan ne ile yaşardan daha fazla önem arz eden sorular bunlar: İnsan ne için, kim için, niçin yaşar? Benliğinin isteklerini karşılamak ister fani, ister kutsi!..

Bak şimdi! Düşün biraz. Kendini koy “insan” yerine ya da “insan” dediğimiz yerde kendini düşün. Elbette sana insan değilsin demiyorum. İnsansındır benden daha fazla. “İnsan” sözcüğü senin için var edildi. Sen ne için yaşadığını bildin mi? Elbette ama bunu kendine itiraf edecek cesaretin olmadı hiçbir zaman!

Annen-baban bir çocuk sahibi olmak istedi. Sana sahip olmak gibi bir istekleri yoktu asla. Onların tek derdi “bir çocuk”tu. Yani “sen” olduğun için sevmediler seni hiçbir zaman. Sevgileri sana dair değildi, onların çocuğu olmanla ilgiliydi bu. Neden peki? Bir iz bırakmak için, elden ayaktan düşünce sahipsiz kalmamak için baktılar sana! Seni yine kendileri için istediler, kendileri için büyüttüler. Eğer bir anne-babaysan sen itiraf etmesen de çocuğunu aynen bu nedenlerle kendin için büyüttün/büyütüyorsun! İstedikleri gibi bir evlat olursan onların çocuklaştığı zamanlarda sen de onlara bakıcılık yaparsan ödeşirsiniz, sorun yok! Peki ya aksi halde! Seni doğuracağına taş doğurmayı isteyen analar öyle az değil. Sana sütünü haram eden analar öyle çok ki! Sırf sana sahip olmak ve seni büyütmekle yaptıkları ticari yatırımın (!) zarar etmiş olması yüzünden! Evet, ticarettir bunun adı! Saçmalamıyorum. Karşılık beklenerek yapılan her şey ticarettir. Neyse eğer iyi bir tüccarsan korkarsın Tanrı’nın gazabından ve anana-babana yaptıklarının-yapmadıklarının da senin evlatlarınca sana yapılması-yapılmaması için ne gerekiyorsa yaparsın/ yapmaman gerekenleri de yapmazsın. Sen iyi bir evlat olduğunu sanırsın. Oysa sadece iyi bir tüccarsın!

Boş verelim şimdi ebeveyni! Onlar seni bir vakte kadar büyüttü. Onların niyetlerinin etik olup olmaması başka bir şey; onların senin üzerindeki hakkı, emekleri dururken onlara karşı edineceğin tavır başka bir şey. Bak işte burada dahi bir benlik var. Ben için yapılan daha çok şey var! Sen kabul etsen de etmesen de! Daha doğrusu itiraf…
Bir gün gelir âşık olursun. Sensiz yaşayamam, ölürüm, nidaları yayılır yüreğinden gelen. Gerçekten tüm kalbinle sevmişsindir, tüm varlığını ona adadığını düşünürsün. Ama yine itiraf edemediğim bir gerçeklik var ki o da sevginin dahi “ben” için olduğudur. Yâre yazılan mektuplardaki ifadeler, onsuz hayatın nasıl bir zorluk içinde geçeceğini anlatır hep. Bunun gibi birçok efkâr meşgul eder hep zihnini. Hep onsuz asla yaşayamayacağının düşüncesi hâkimdir sende. Asla onun sensiz ne yapacağı kaygısını gütmezsin! Çünkü kaygılanmak bile “ben” için! Sen iyi bir âşık olduğunu düşünürsün, Mecnun/Leyla da neymiş efendim senin yanında aşk konusunda! Oysa yanılırsın; sen iyi bir âşık değil, iyi bir tüccarsın!

Annen ölür, baban ölür. Üzülürsün ama annene değil, babana değil, sevdiğinin ölümüne ya da gitmesine, seni terk etmesine değil; sen kendine üzülürsün! Annesiz-babasız ya da sevgilisiz bir hayat ne kadar da sıkıcı!

Aklıma arkadaşlıklar geldi. Biraz düşünürsek onların da ne kadar “bencil” ve aşağılık bir ihtiyacın ürünü olduğunu görürsün. “Arkadaşlarınla” onların yalnızlığını gidermek için değil, kendi yalnızlığını gidermek için arkadaş olursun! Yoksa sana naz eden yârin tavırları hakkındaki sitemini kime anlatacaksın, duvara mı? İçini döktüğün zaman denize, çağlayan nehirlere, esen rüzgâra yine kendin için bu dostluklar. Bunda ne denizlerin ne nehirlerin ne de rüzgârın bir çıkarı var, tek çıkar var o da “benliğinin” yani senin! Sen çıkarsız dost bile olmazsın! İnsansın ya çıkarsız sevmezsin, çıkarsız evlat sahibi olmayı düşünmezsin bile. İyi bir ebeveyn olduğunu düşünürken aslında iyi bir tüccar olduğun hakikatini asla itiraf etmezsin kendine!

Bir çiçek koparırsın, beyaz bir gül dalından! Yine kendin için onun solmasına göz yumarsın. Sırf senin benliğin içindir onun canlılığını yitirmesi! Senin için ne kadar da çok çiçek soldu farkında mısın? Dünya dahi senin için, bitkiler senin için, hayvanlar senin için var edildi! Toprak, su, ateş!...Her şey “ben” için, benliğin için!
Ya yanmaktan korktuğun için ya cenneti arzuladığın için ya da desinler diye eğersin belini! Ne için olursa olsun yine merkezde “ben” vardır. İtiraf etsen de etmesen de!.. Eğer benlikler ötesi, zamanın ve mekânın kapsayamadığı, dahası bunları bile var eden vaat etmeseydi cennetini sen ikrar eder miydin hiç onun tekliğini? Hakkı söylemek, doğru konuşmak, erdemli olmak, iyi olmak, salih olmak “ben” için. İyi bir abit olduğunu sanırsın ama aslında bir tüccar olduğunu görmezsin.

Evliliğinin “benlik” için olduğunu söylemeye ne hacet. Benliği için seven bir yaratığın “biz” olmak için ya da “sen” için evleniyor olacağını düşünecek değiliz. Bak bakalım çevrene! Ne kadar da çok ticaret âşıkları var. Ee, ne de olsa “davul dahi dengi dengine”! Ördek ördekle, kaz kazla, kör tavuk kör horozla! Günde iki yumurta veren tavuğun kör horozla ne işi olur! Neden peki? Çıkar işte, ben işte, menfaat işte, ego işte! İyi bir eş değilsin, affedersin ama iyi bir tüccarsın sen!

İnsanlar bir idi! Egomuzdu insanları sınıflara bölen! Tanrının da tek olduğunu söylüyoruz ya! O kadar çok tanrımız var ki itiraf bile edemiyoruz. En büyüğü de “ben tanrısı” olmuş işte! Putperestliğin, şirkin kralı işte sende, egonda, çıkarlarında! Ben için yaşadığın her an küfürbaz bir ruha sahip olduğunu gösteriyor!

Gün gelecek o “benliğin” için çok sevdiğin kişi ile evleneceksin/Gün gelmiş ve o “benliğin” için çok sevdiğin kişi ile evlenmişsindir. Eğer gelirin çiftse sorun yok. Zaten “ben” vardır ortada, onun için değil bu evlilik. Anlaşamazsan ayrılmayı düşünemezsin “ikinci” ve “gerçek” aşkından! Ee, hayat ne de olsa çok pahalı!.. Kendini düşünüyorsan Mushaf çarpsın değil mi?! Neyse gelirin tekse problem çok! Hele bir yemek pişmesin evde! Hayatı zindan edersin/hayatı zindan ederler. Hep “ben” için! Sevmekte öyle sevilmekte! Yoksa bir sürü “çirkin” ile “güzel”in birbirine âşık olduğunu görürdük! Ya da çirkinsek güzeli sevmek “ben” için de ya güzelsek “çirkin”e verir miydik gönlümüzü? Belki de göremediğimiz için bu istediğimize “hikâyeler”de ulaşmayı arzuladık! Evrensel arzumuz!

Barış naraları, savaş nidaları hep “ben” içindir. “Ben”liklerinin saadeti için bir araya gelmiş insanların “bir” olduğunu mu sanıyorsun? Çıkarlar çatışınca gör nasıl da kesiyorlar birbirlerini, nasıl da döküyorlar kirli çamaşırlarını! Sen de yapıyorsun, durma kenarda. Korkma! Tam otomatik çamaşır makineleri var. Az zamanda yorulmadan halledersin! Teknoloji bile “ben” için. Üreten için de aynı, tüketen için de.

Bilim insanları çok erdemli, insanlık için çalışıyorlar, sanmam. Para için olmasa bile ünlü olmak için, adını tarihe altın harflerle kazımak için bilim üretiyorlar. Sonuçta o da “ben”. İyi bir bilim adamı aynı zamanda iyi bir ticaret erbabıdır!

İyilik yapıp denize atıyoruz, balık bunu anlamıyor. Tüh gitti yatırımımız! Korkma, korkma! Balık ödemezse hizmetimizin bedelini, Halik veriyor işte!
Düşün, sen düşündükçe anlayacaksın ne kadar da çok “ben” olduğunu. Her şeyin ticaret olduğunu… Ben için, çıkar için attığımız her adım ticaret! Biz bu gerçeği itiraf etmesek de adına “iyilik” de desek, “insanlık” da desek, “vicdan”da desek, “ana-baba yüreği” de desek, “meslek aşkı” da desek, “ibadet” de desek bunun asıl adı ticaret! Karşılığında para ya da başka bir şey, ne olursa olsun, beklediğimiz her şey bir ticaret!
Tüccarın aşkı, ibadeti, yaşamı… İşte orada! Aksetmiş sana gülümsüyor!
Özcan CANPOLAT
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“Diğer Şiir ve Edebî Metinler” sayfasına dön