Sevginin Böylesi

Cevapla
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Sevginin Böylesi

Mesaj gönderen 3nokta »

mucteba yazmış
ONDOKUZUNCU YÜZYIL başlarında İspanya’nın kalabalık bir şehrinde herkes tarafından tanınan, fakat hiç de sevilmeyen bir kadın vardı. Her fırsatta insanları tenkit etmekten, onların canını sıkmaktan zevk duyardı. İnsanlar da, canlarını sıkan bu insanı aralarında hiç de iyi anmazlardı. Kadın bir gün şehrin valisinin karşısına çıkıp: “Şu görgüsüz ahaliyle konuşmak istiyorum” dedi. “Benimle ne alıp veremedikleri var, anlamalıyım. Onları toplayabilir misiniz?” Vali bir süre düşünceli kaldıktan sonra: “Hay hay madam!” dedi. Kadın sanki iğnelenmişti. Valiye: “Emin misiniz?” diye sordu. “Biliyorsunuz, ne ben bu şehrin insanlarını severim, ne de onlar beni severler.” “Madam, siz bu işi bana bırakın.” Gerçekten, binlerce insan iki saat içinde şehrin meydanında toplandı. Kadın, bu kadar kalabalığı bir arada görünce, merakla valiye: “Bu kadar insanı, bu kadar kısa zamanda nasıl topladınız, anayamadım doğrusu” dedi. Vali gülümseyerek: “Gayet basit madam” diye karşılık verdi. “Onlara sizin kendilerinden özür dileyeceğinizi söyledim...”
PARAYA GÜVENMEK
MAĞRİB’DE BİR şehrin ilim ve faziletçe en meşhur âlimlerinden biri, her gün olduğu gibi, o gün de öğrencilerine ders vermekle meşguldü. Ancak, âlimle acilen görüşmek isteyen bir kişi yüzünden, derse birkaç dakika ara vermek zorunda kaldı. Gelen kişi, şehrin en zenginlerinden biri değilse bile, hatırı sayılır tüccarları arasındaydı. Adam, âlime: “Size bir maruzatım var” dedi. “Ben hacca gitmek istiyorum. Bunun için, sene boyu kenarda üçyüz altın biriktirdim. Acaba bu para rahatlıkla gidip gelmem için yeterli olur mu?” Âlimin cevabı şuydu: “Bu para rahatlıkla gidip gelmen için yeterli olmayabilir.” Bunun üzerine, adam: “Peki öyleyse,” dedi. “Biraz daha biriktirir, seneye giderim.” Adamın medreseden ayrılmasının üstünden fazla bir zaman geçmeden, bu kez, ayağında çarık, elinde küçük bir bohça ile sade halli bir derviş âlimin ziyaretine geldi. “Fazla durmayacağım” dedi derviş. “Allah nasip ederse, hac için yola düştüm. Diyeceğin, istediğin birşey var mı?” Âlim: “Yolun açık olsun. Oralara bizden de selâm götür; dua et bizim için” dedi, sonra da kucaklaşıp vedalaştılar. Öğrenciler, yarım saat içinde gördükleri bu iki manzara karşısında şaşkına dönmüşlerdi. İçlerinden birisi: “Hocam” dedi, “Tüccar geldiğinde, ‘Hac için üçyüz altın yetmeyebilir’ dediniz. Bu adamın ise belki bir altını bile yok. Ama ona yolun açık olsun dediniz.” Âlim şu cevabı verdi: “Çünkü tüccar, parasına güveniyordu. Üçyüz altının başına ne geleceğini, yetip yetmeyeceğini ben garanti edemem. Ama derviş, ‘Allah nasip ederse’ diyerek yola koyulmuş. İnanıyorum ki, güvendiği Allah onu yolda bırakmayacaktır.”
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“Diğer Şiir ve Edebî Metinler” sayfasına dön