aşkname

Cevapla
Kullanıcı avatarı
mucteba22
Mesajlar: 108
Kayıt: 30 May 2009, 09:43

aşkname

Mesaj gönderen mucteba22 »

Resim
bütün iyi dilekler ve selamlardan sonra...
Dilenciden sultana, köleden efendiye
Hânım hey!..
Sen ki mahabbet gülistanıma revnak bağışlayanım, efendimsin,
Sen ki arzum, emelim, hicranım ve elemimsin,

Ayrılığından dolayı yardım dilenmeye takatim yok senden, kapında kendini kaybedenlere gıptayla geçen ömrümde bir takate de ihtiyacım kalmadı artık. Sevgili eşiğinde ölene değil sağ kalana şaşmak gerekir, der bir BİLGE ama ben senden uzakta, aşkınla hasta, ama aşk sayesinde sıhhatteyim. Araya bunca yılın hasreti girmişken bir gün seni görmeye dayanabilir miyim bilmem, ama her sabah seni görüyor ve yüzünden aldığı güzellik ile insan içine çıkıyor diye güneşe, eşiğini döne dolaşa senden nur çalıyor diye her akşam mehtaba bakıyorum, bilesin. "Bugün nasılsın ey kâinatın başı dönmüş yıldızı?" diyorum ona, hasbıhal ediyorum; "Ne haldedir sevgilim, hoş mudur, sofaca mıdır İstanbullar sultanı bugün?" diye tekrar soruyorum. "Hiç benim bulunduğum yerden daha kederli bir âleme doğdun mu sen; hiç aşkta altüst olmuş bencileyin bir firkatzede üzerine parladın mı?" diye sitem ediyorum bazen... Velhasıl günlerce ve gecelerce güneşlere ve aylara durmadan ve dinlenmeden seni soruyorum, hâlâ bir haberini alamayışımı şikâyetle söylüyor, anlatıyorum. Senin beni unutma ihtimalini hatırlayıp çıldırıyorum bazı günler ve bazı geceler yüzünü eskisi gibi hayal edemeyeceğimden korkup kahroluyorum. Sonra tevbeler ediyorum. Seni unutma ihtimalini düşündüğüm için...
İskender Pala
En son mucteba22 tarafından 04 Haz 2009, 12:08 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
İKİ TAŞ ARASINDA BİR DAL GELİNCİK GİBİ YALNIZIM
Kullanıcı avatarı
mucteba22
Mesajlar: 108
Kayıt: 30 May 2009, 09:43

Re: aşkname

Mesaj gönderen mucteba22 »

Hasret...
Ayrılık acısı, üzüntü, inleme, özleyiş, ele geçirilemeyen bir şey için üzülme. Divân şiirinde hicrân da aynı anlamda kullanılır. Âşığın en büyük derdi ve dert kaynağı hasrettir. O, ayrılık ve hasrete asla tahammül edemez. Ayrılık çekmek yerine sevgilinin bütün cefasını çekmeye hazırdır. Sevgilinin rakipler ve ağyar ile gülüp oynaması en büyük acıdır. Hele rakiplerin alay edişleri âşığı öldürür. Âşık bu hasretten dolayı ölümlü hastadır. Devamlı kan yutmakta, geceler boyu yanıp ağlamakta ve âh etmektedir. Bu hasret gözyaşları, dünyayı onun başına zindan eder, belini büker ve ihtiyarlatır. Hasret ve hicrân, sevgilinin her şeyine karşı toptan veya parça parça hissedilir. Onun yüzü, yanağı, dudakları, saçları, dişleri, çene çukuru, eşiği, mahallesi, ayağının toprağı vs. âşık için daima birer hicrân sebebidir. Hatta bazen onun dert ve gamına da hasret çekilir. Bu hasretin asla sınırı olmaz. Hasretle geçen bir an ise bin yıl kadar uzundur. Bunun çaresi sabır ve sevgiliyi hayal etmektir. Çünkü gün geçtikçe bu hicrân ve hasret âşığa bir üstünlük kazandırır, acılar bir zevke dönüşür. Nitekim âşık vuslat anında bile hasret acısı çeker, ayrılık korkusuyla yaşar. Âşığın hasreti, aşılması gereken bir çöl, bir dağ, gönül kuşu için bir tuzak ve benddir. Âşık esîr olmuştur. Bazen bu hasret âşığın gönlünün hasta yattığı ve kimsenin uğramadığı bir unutulmuşluk köşesidir. O köşede âşık, bir hicrân, yaralama, kan akıtma, öldürme, parçalama, ızdırap verme vs. özellikleriyle kılıca, oka, dikene vs. benzetilir. Vuslat su olunca hasret oruca; âşık garip olunca hasret sofraya benzetilir. Âşığın feryadı ile çeng olan hasret; onun canı ve gönlü ile de şiirine akseder. Bu hasret ateş olur yakar, humma olur çaresiz bırakır. Cehennem olup azap verir, yara olur acı çektirir. Gece olur âşığın dünyasını karartır, oruç olur onu her şeyden alıkoyar. Divân şâirleri bunun gibi birçok yönlerden hicrân ve hasreti söz konusu etmişler, hicr, ayrılık, firkat, firak gibi kelimeler ile de hasreti anlatmışlardır.

Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Fuzûlî
İKİ TAŞ ARASINDA BİR DAL GELİNCİK GİBİ YALNIZIM
Kullanıcı avatarı
mucteba22
Mesajlar: 108
Kayıt: 30 May 2009, 09:43

Re: aşkname

Mesaj gönderen mucteba22 »

Resim
Ben ney'im? Delik deşik şimdi yüreğim.
Ey sevgili tüm şarkılarımı sana söylerim. Duymazsın beni,
kavuşmayacağımızı bilirim. Hep yaşlıdır gözlerim, yanan yüreğimle
hep seni özlerim. Sesimi sana duyuracak yaralı bir gönül beklerim.
O anlattıkça derdini, ben inlerim. Herkesle konuşmam,
herkes anlamaz beni. Her yürek taşıyamaz bu ateşi.
Her göz yağmurları çağırmaz. Her gönül aşk denizine dalamaz.
Su ateşi söndürür. Marifet suyla ateşi birlikte taşıyabilmektir.
Akıl erdiremez buna her ruh. Aklı erenlere mecnun denilir.

Sıcak ellerine tutundum bir aşığın. Önce bastı bağrına, sonra
götürdü dudaklarına... Nefesiyle titretti yüreğimi...
Parmaklarıyla deşti yaramı, kanattı. Şimdi aşkımı anlatma zamanı.
Ben başlayıncaya konuşmaya, susacak tüm dünya.

"Ya hu!"

Susun şimdi ney'i dinleme zamanı. Feryadımla coştu neyzen.
Aşkla dönermiş dünya, döner semazen.
Haykırışlarımı duyan her kalp kanadı.herkes kendi sevdasınca yandı.
Gönülleri ayrılık acısı sardı.
Aşklar gözyaşına kandı. Sevda aleviyle kanatlandı ruhlar,
sonsuzluğa uzandı.

"Ya hu!"

Şimdi ben konuşmalıyım. Sevgiliye aşkımı haykırmalıyım.
Ben neyim? Küçük bir kamıştım sazlıkta. Kader bir bıçak oldu,
kopardı toprağımdan. Aşk ateşiyle piştim.
Hasretinden bağrımı deldim. Konuş dediler, ağladım, inledim...
Şimdi aşkın ellerinde dolanan bir ney'im...

Ney aşkın sesi... Ney ayrılığa yakılan ağıt.
Ağlar ney aşk ateşiyle... Yüreklerle konuşur ney,
yüreklere konuşur... Aç şimdi kalbinin kulağını:

" Şu ney'in neler söylediğini can kulağıyla dinle!...

O ayrılıklardan şikayet etmededir
İKİ TAŞ ARASINDA BİR DAL GELİNCİK GİBİ YALNIZIM
Kullanıcı avatarı
mucteba22
Mesajlar: 108
Kayıt: 30 May 2009, 09:43

Re: aşkname

Mesaj gönderen mucteba22 »

Resim
SEN VARSIN
Gönül tezgahında şiir dokudum
İplik iplik nakışında sen varsın.
Aşk yolunun kanununu okudum
Madde madde yokuşunda sen varsın.

Fikir vadisinden bir ırmak geçer
Eğilir serviler, suyundan içer
Bağrında ay doğar, zambaklar açar
Sessiz sessiz akışında sen varsın.

Öz suyusun hayat denen şişenin
Nedenisin keder ile neşenin
Sevda cephesinde şehit düşenin
Donuk donuk bakışında sen varsın.

Hep senin renginde görünür bahar
Yaprakta yeşilin, gülde kokun var
Yama yama kalbimdeki yaralar
Sıra sıra dikişinde sen varsın.

Gidip de yorulma çok uzaklara
Sen, 'sen'i gel benim içimde ara...
Umut güneşimin mor bulutlara
Girip girip çıkışında sen varsın.

Dosta Doğru(sh.12)
Abdurrahim Karakoç
İKİ TAŞ ARASINDA BİR DAL GELİNCİK GİBİ YALNIZIM
Kullanıcı avatarı
mucteba22
Mesajlar: 108
Kayıt: 30 May 2009, 09:43

Re: aşkname

Mesaj gönderen mucteba22 »

AŞKIN “ACI” HALİ
Tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak...
evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin...
sokağa fırlayacaksın...
sokaklar da dar gelecek...
tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar
küçüleceksin...
birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"önemli olan sağlık."
"yaşamak güzel."
"boş ver, her şey unutulur."
sen hiçbirini duymayacaksın...
gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin...
hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"ölüme çare bulundu" ya da "yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını
kaldırıp "ne dedin?" diye sormayacaksın...
yalnız kalmak isteyeceksin...
hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
ikisi de yetmeyecek...
geçmişi düşüneceksin...
neredeyse dakika dakika...
ama kötüleri atlayarak...
onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
gittiğin yerlere gitmek...
bu sana hiç iyi gelmeyecek...
ama bile bile yapacaksın...
biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın...
aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin...
hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin...
aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
herkesi ona benzetip...
kimseyi onun yerine koyamayacaksın...hiçbir şey oyalamayacak seni...
ilaçlara sığınacaksın...
birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan...
sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
sabahı iple çekeceksin...
bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak
isteyeceksin...
nafile...
düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin...
telefonun çalmasını bekleyeceksin...
aramayacağını bile bile...
her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...
yüreğin burkulacak...
canın yanacak...
bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret
edeceksin...
yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
ama bir umut...
onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
gel gitler içinde yaşayacaksın...
buna yaşamak denirse...
razı mısın bütün bunlara...?
hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?
o halde aşık olabilirsin...

Can DÜNDAR
İKİ TAŞ ARASINDA BİR DAL GELİNCİK GİBİ YALNIZIM
Cevapla

“Aşk Konulu Şiir ve Edebî Metinler” sayfasına dön