Oruç ve Bektaşi Yorum

Herşeyin zekatı vardır, bedenin zekatıda oruçtur.
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Oruç ve Bektaşi Yorum

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar...

Oruç, Bektaşi- İslam anlayışında da vardır. Yanlız Sünni/ Şii anlayıştan biraz farklıdır.


Öncelikle batıni anlamda oruç bir ömür boyudur. zahiri anlamda ise, Alevi-bektaşilikte oruç; Hızır orucu, 3 ila 10 gün arası ramazan ve Muharrem orucu'dur.

Bunun dışında nefs terbiyesi için iftarın sadece zeytinle yapıldığı kırk gün süren ve bu zeytinler dışında iftarda hiç bir şeyin yenmediği bir oruç vardır ki bu derviş orucudur. Burada derviş inzivaya çekilir.. ( karanlık bir odaya girer, sadece kırk zeytinle..) 40 gün tek basına kalır.


Ayrıca 48 perşembe denilen ayrıca bir oruç vardır. Sadece perşembe günleri tutulur. Akşam ise, daha çok Hz. Ali, ve Kerbela menkıbelerinin anlatıldığı bir oruçtur.

Bu iki oruç, istisnai durumlardır. halk genelde hızır ve muharrem i bilir.


Ayrıca ramazan ayının son 10 günü içinde 3 gün oruç tutulur. ( bazı yörelerde ramazanın basında ortasında ve sonun da da olabilmektedir.)

Hacı Bektaş-ı Veli'ye göre Oruç;

"Ey Derviş bil ki, oruç üç derecedir. Birincisi halk (avam) derecesi, İkincisi Seçkinlerin (havas) derecesi ve üçüncüsü ise seçkinlerin seçkinleri derecesidir.

Birinci derece orucu, karnı ve cinsel organları orucu bozan şeylerden korumaktır.

İkinci derece orucu, gözü namahreme bakmaktan, kulağı uygun olmayan sözleri duymaktan ve dili konuşmaktan korumaktır.

Üçüncü derece orucu ise peygamberlere ve evliyalara mahsustur ki, bunlar gönlü Hakk'tan gayri seylerden korur.


Nitekim Hz. Ali

"...Dünya bir gündür ve orada bizim için oruç vardır. demek ki, onun bütün ömrü oruç tutmakla geçmiştir."

Salatın sonu ilahi olgunluk; zekatın sonu gönlü Hakk'ın sevgisine vermektir. orucun sonu Hakk'da zenginleşerek yaratılış unsurlarından uzak durmaktır.

Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur:

"... oruç benim içindir ve ben onu mükafatlandırırım."
( makalat-ı gaybiyye, s. 41


Saygı ve Sevgilerimle..
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Ebu'l Vefa'nın Oruç Hakkındaki Sözleri..

Mesaj gönderen Dede-baba »

Ebu'ul Vefa'nın Oruç hakkındaki görüşleri...

"...Sizin orucunuz Ramazan ayında yememektir. ve içmemektir. ve cinsel ilişkiye girmemektir, Amma bizim orucumuz dünyada olan her şeyden elini çekmektir, insanı rezil edecek kötü ahlaktan kaçınmaktır ....."

Yine orucun başlangıcı ve bitimi ile ilgili olarak " Kurana göre oruc siyah iple beyaz ip ayird edilemiyecek duruma gelinceye kadar kadar sürer. ve yine sahur da, beyaz iple siyah ip ayırt edildiği ana kadar yenililir ve içilir.

Bize göre sünni görüşün ötesinde, buradaki siyah ip kafirdir beyaz ipse mümindir. yani oruc , bir ömür boyu kiyamete kadar, müminle kafir ayird edilene kadar tutulacaktır. Saygilarimla."


İmam-ı Cafer ile İmam-ı Azam Ebu hanifi arasında oruc ile namaz ibadeti konusunda bir tartışma:

İmam Cafer Sadık sordu ki,

Ey Nu'man (Ebu Hanife'nin ismi Nu'man'dır= sünnülik mezhebinin teorisyeni kabul edilir))Namaz mı daha önemlidir, yoksa oruç mu?"

O "Namaz" diye cevap verdi.


Bunun üzerine İmam şöyle buyurdu: "Öyleyse neden kadın hayız (adet) olduğu zamandaki orucunu kaza etmesi gerekir, ama namazını kaza etmesi gerekmez?..."

Nu'MAN mahcup bir hal aldı ve cevap veremedi.

Allah Eyvallah, Gerçeğe HU
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Hızır Orucu ve Kur'ani Dayanakları***

Mesaj gönderen Dede-baba »

Hızır Orucu: Şubat ayı içerisinde tutulan bir oruçtur genellikle 3 (üç ) gün kurbanı olanlar için 5 gündür.

Hızır orucu Evvel-Ahir peygamberlerden (Kimi kaynaklar pergamber değilde ermiş evliya kabul eder.) Hızır (as.) yüzü suyu hürmetine tutulur. Bir rivayete göre hızır peygamber Türklere gelen peygamberdir.


"... Rivayet odur ki...Hızır peygamber'in bir boz atı vardır. Her kim dara düşse "Yetiş Ya Hızır Dese" Hızır orda olur, yoksulların, darda , zorda kalanların yardımına koşardı. Hızır Peygamber tam 1000 yıl ömür sürdü. Kavminde çok sevilen herkesin hürmet ettiği bir ulu zattı.

uzun bir zaman sonra, Azrail, Hızır peygambere göründü...

Azrail: --- Ya Hızır Hak seni cennetine çağırır hazırlıklarını tamamla...

Hızır peygamber , yine "Yetiş ya Hızır" diyenlerin yardımına koşuyor... her derde derman oluyordu. Hakk'a yürüyeceği gün Hızır peygamberi bir hüzün kapladı...


Azrail: Ya Hızır neden hüzünlenirsin ? Yksa ölümden mi korkarsın? Dedi

Hızır Nebi:--- Ya Azrail, benim hüzünlenmem , ölüm korkusundan değil, benden sonra darda kalanların durumuna üzülürüm...

Bu durum, on sekiz bin Alemin yaradanına malüm oldu... ve hak'tan nida geldi


--- "Ya Azrail, kulum hızırı Atıyla birlikte kevser havuzunun başına götür ve kana kana içsinler, İçsinler ki kıyamete kadar darda zorda kalanların yardımına gitsinler...

Ve bu nedenledirki Hızır nebi, o tarihten kıyamete kadar aramızdadır... ve gönülden " Yetiş ya Hızır " diyenlerin yardımına koşar.


Hızır orucuyla ilgili bir başka kaynak ise , İbn-i Abbas'tan rivayet olunan, bir hadisi Şerife ve buna ilişkin olarak inen Ayete dayanır:

"... Cennet gençlerinin efendileri,İmam Hasan ile İmam Hüseyin hastalanır. Ateşler içinde bir şey yiyip içmeyip baygın olarak yatarlar. Velayetin nuru ve Fatıma-ül Zehra Peygamber efendimize gitmekte çareyi bulurlar... Peygambere lisanınca durumu anlatırlar.Hz. Fatıma çocukların bu haline çok üzülür. Babası Hz. Muhammed’e gider. Ya babam, ya Allah’ın resulü Hasan ile Hüseyin çok hasta ateşler içinde yanıyorlar, acılarına dayanamıyorum, ne yapacağım ben, der .

Hz. Resul bunun üzerine, kızım git niyet edin, 3 gün nezir orucu tutun der. Hz. Fatıma eve gelir, Hz. Ali’ye anlatır. Hz. Ali’de niyet ederek Hz. Fatıma ile birlikte 3 günlük oruca başlarlar


Birinci gün akşam olur, sofrayı kurarlar herkesin önünde birer parça arpa ekmeği vardır, tam yemeğe başlarlar ki kapı vurulur. Kapıyı açarlar. Karşılarına biri çıkar “ya Ali ben yoksulum ve kaç günden beri açım der, yiyeceklerinizi bana verir misiniz” der. O gün ucundan birer parça kopardıkları ekmeklerini yemeyip o yoksula verirler.

İkinci gün; yine oruç tutarlar akşam olduğunda aynı şey olur, sofrayı kurarlar birer lokma yedikten sonra yine kapı çalınır. Kapıyı açarlar karşılarına biri çıkar “ya Ali ben yetimim kaç günden beri açım” der, o günde yiyeceklerini o yetime verirler.


Üçüncü gün de aynı şey olur, bu defa gelen esir olduğunda, sahibinin kendisine yiyecek vermediğini söyler ve o da Hz. Ali’den yiyecek ister. Hz. Ali o günde yiyeceklerini esire verir. Esir gittikten sonra tekrar kapı çalınır ve kapıyı açarlar

Bu defa gelen Hz. Resuldür, Hz. Resul eve girer, oturur, Hasan ve Hüseyin’i dizleri üstüne alır ve şöyle söyler

“Ya Ali bu yavruların hastalığı beni de üzdü” der ve sorar.

“Orucunuz nasıl geçti ya Ali” der. “Sana ayandır Ya Allah’ın Resulü” Allah’ın rızası için 3 gün oruç tuttum, orucumuzu açarken, bir yoksul, bir yetim, birde esir geldi.

Yiyeceklerimizden her gün birine verdik der.


Hz. Resullullah “o gelenler kimdi? Tanıdın mı? ya Ali” der. “Sana ayandır Ya Allah’ın Resulü” der.

Hz. Peygamber gelenlerin Hızır olduğunu söyler...


Bu sırada Cebrail aleyisselam gelir ve Aşagıdaki ayet nazil olur;

Allah Eyvallah, Şeyhen Eyvallah



İsm-i Şah Bism-i Allah Allah

Ayet 7: Onlar verdikleri sözü tam bir biçimde yerine getirirler ve kötülüğü salgın olan bir günden korkarlar.

Ayet 8: Yoksula yetime ve esire, yemeği severek yedirirler.

Ayet 9: Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz derler (İnsan Suresi 7-8-9
)

Hızır Orucu Şubat ayı içerisinde tutulan bir oruçtur... Bilinenin aksine uydurma değil.. Kur'an-i dayanakları vardır.. ve Sünnettir..

Genellikle Şubat.. 13-14-15 tarihlerinde tutulur..



NOT: El-Keyf Suresinde, Ayetlerinde, HIZIR Peygamber, isim verilmeden "...Kullardan bir Kul" olarak geçmektedir. O, Kulun Hz. Hızır olduğunu bildiren hadis kaynakları...

1-Sahihu’l Buhari,

2-Sahihu Müslüm,

3-Tirmizi

Diğer Kaynaklar:

1- Mısır, Mat. Amire 1283, c. 1, s. 404-409.

2-Sefinet’ül-Bıhar, s. 389-391

Saygı ve Sevgilerimle
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Muharrem Orucu

Mesaj gönderen Dede-baba »

Muharrem Orucu: Hz. Hüseyin'in Kerbela da mel'un yezit ordusunca acımasızca şehid edilmesinin anısına, Oniki İmamlar'ın anısı ve sembolizminin de eklenmesiyle yüzyıllardır Muharrem orucu tutulmaktadır. Ayrıca Muharrem'de oruç tutmanın gerekliliği Kur'an-ı Kerim'deki Bakara Suresi 183-84..Araf Suresinin 142. ve Fecr Sûresinin ikinci ayet-i kerimesi dayanır.

Degerli Canlar oruç İbadeti aşağıdaki Ayet-i Kerime gelince Farz kılındı..

Ey iman sahipleri! oruç sizden evveli
Gelenlere farz oldu, şimdi sizlere beli

Size de yazılıyor bu sayede korunmak
Sizden evvelkiler gibi sizde korunup uymak

Korunasınız diye sizler günahınızdan
Bu farz size hediye kılındı tarafımdan

Bu sayılı günlerdir... biriniz hasta olursa
Veya yolculuk yapıp bir yerde bulunursa

Tutamadığı günler sayısınca başka gün
Tutması gerekiyor, yerine geçer o gün.

Oruca zor dayanan... Doyurur bir yoksulu
Üstüne düşen fidye ödenir.. yok Mahsuru

Her kim ki seve seve yapar ise bir hayır
Bu Tanrı'nın katında daha hayırlı olur
.
(Bakara suresi ayet. 183-84)

Degerli Canlar Oruç... Hz. Muhammed'den önceki Peygamber'lere de faz kılınmıştır.. Ayette gecen oruç Muharrem orucudur... Bu Oruç ki.. 10 Peygamber'e On Müjdeyle gelmişti.. Ve bu Peygamber'lerin hepsi Muharrem Orucunu tutmuştur.. Buna Peygamber Efendimizde dahildir.. Muharrem Orucu Kur'an'nın

"...Musa ile otuz gece için vaadleştik. ve bunu, bir on ekleyerek tamamladık. Böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye ulaştı. Musa, kardeşi Harun'a dedi ki: Toplulum içinde benim yerime sen geç,barışcı ol, bozguncuların yolunu izleme!" Araf Suresi 142.

""On geceye yemin olsun" Fecr Suresi 2.


Hicri takvimin birinci ayı olan Muharremin birinci günü başlayan oruç, hz. Hüseyin ve On İki İmamlar'ın aşkına 12 gün tutulmaktadır.

Muharrem oruç'unda, Hz. Hüseyin'in susuz şehid olması anısına su içilmez, kurban kesilmez,tıraş olunmaz,eğlence düğünlere ara verilir. Akşamları kerbela olayını anlatan kitapler okunur,mersiyeler söylenir. oruç sonunda kurban kesilir ve Aşure çorbası yapılıp dağıtılır. Bu kurban ve Aşure ise Kerbela'da İmam Zeynel Abidin'in kurtulması ve Ehl-i Beyt soyunun devam etmesinden dolayıdır.


Muharrem ayı peygamberimiz tarafından da tutulmuştur. Peygamberimiz bu ay için; ""Şehrullahi'l-Muharrem- Allahın ayı" yani İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır demiştir.

Âşura Günü ise Muharrem'in 10. günüdür. Âşura Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir
.

Muharrem ayının onuncu günü, Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan'da bulunmuştur;

1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.

2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.

3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.

4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.

5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.

6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.

7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.

8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.

9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.

10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.


Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.

"Bu ne orucudur?" diye sordu.
Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler
.

Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.

Aşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu.


Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir" buyurdu.

Yine başka bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum."


Diğer bir hadiste Peygamber şöyle buyurular: "Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder. Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat, bunun İçin fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder."

Allah Eyvallah Şeyen İlallah

Saygı ve Sevgilerimle
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Ramazan orucunu Alevi-bektaşi 30 gün tutarmı? Neden Tutmaz?

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar...

Kur'an-ı Kerimde, oruç Bakara Suresi ayet184-85 ile farz kılındı... Birçok yerde sizde karşılaşmışsınızdır.. Aleviler neden Ramazan'ı 3 gün tutarlar? Niye 30 gün tutmazlar? Şimdi bununla ilgili ve söz konusu ayetin Alevi-Bektaşi batıni yorumunu sunalım


"...Sayılı günlerde olmak üzere . Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa diğer günlerde kaza eder. oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır...." Bakara 184

Öncelikle belirtmek gerekir ki.... Ramazan Orucuyla ilgili olarak Farz kılındığı söylenen ayetin orjinalinde gecen.. "Eyyamen Me'dudat" kelimesi yukarıda da verildiği gibi Sayıli gün manasina gelir...Peki ama bu kac gündür? 3 gün müdür? 30 gün müdür? 300 gün müdür? Bununla ilgili Kur'an-ı Kerim'de ilgili ayette kesin bir ifade yer almaz ...

Burada bilinmesi gereken, ve halktan saklanan bir başka gerçek ise şudur...
Kuran öncesi dönemde Ramazan denilen bir ay olduğuna dair bir kanıtta yoktur...."Ramazan adında ay ismi... ömer zamanında uydurulmuştur.
..Razaman sıfat olup “YAKAN KAVURAN” anlamlarına gelir.... Bu kök Kuran’da bir kere geçtiğinden karşılaştırma yapma imkanımızda malesef yoktur.

Ancak, dolaylı olarak anlamını teyit edebiliriz. 2:217 gibi ayetler “EŞŞEHRİL HARAM”’da büyük bir savaşın olduğunu söyler...Yine, 9. Sure antlaşmayı bozan müşriklerle yapılan savaşı anlatır..... 9:81 ayeti müşriklerin sıcaktan korktuklarından bahseder..... Hemen sonraki ayette (9:86), O dönem inen bir ayetten bahseder ve 2:185den bildiğimiz gibi.... “ŞEHR-İ RAMAZAN” Kuran’ın indiği zamandır..... Bu da ŞEHR-İ RAMAZAN” İle “EŞŞEHRİL HARAM”’ arasında yeni bir bağ sağlar...

BAKARA SURESİ, 285 . AYETİ İNCELEYELİM ŞİMDİ:

2:185 “Şehr-i ramazan”; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde kim EŞ-ŞEHR'E TANIK OLURSA onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.

Önemli olan ve üzerine durulması gereken bir başka nokta ise... "ŞEHR" kelimesinin ne manaya geldiğidir?

Klasik (Eski) Arapça Sözlüklerinden olan bu kelimenin etimolojisi incelendiğinde, aynı kökten gelen “ EŞHERAT” sözcüğü... Hamileliği ilerlemiş bir kadını anlatmak için kullanılır.... “ŞEHİRET” kelimesi de benzer şekilde geniş ve kilolu bir kadını anlatmak için kullanılır....YANİ gerek kelimenin kendi ve gerekse aynı kökten gelen keliemelerin tüm etimolojik anlamları incelendiğinde “GENİŞ OLAN”.... “ GÖZE ÇARPAN”anlamı ve manası ön plana çıkmaktadır...


Peki geniş olan...Göze çarpan ayet dikkete alındığında ne anlama gelir? Ayet Kur'an'ın indiği zamanı anlatmaktadır... Araplarda zaman ayın konumuna göre belirlendiğine göre... Burada ayın dolanay konumuna dikkat çekilmiştir...
Söz konusu açıklamalar sonucunda ayet çevirimizi tekrar yapalım:


İLGİLİ AYETİN GERÇEK YORUMU

2:185 "...YAKAN, Kavuran Günün dolunay vakti; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an... İşte o vakit indirilmiştir. O halde kim dolunaya TANIK OLURSA onu oruçlu geçirsin.... Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır...."

Açık olarak görüldüğü gibi ayette.. oruç için sayı ifadesi hiçbir şekilde geçmez....Ramazan isminde ise islamiyet öncesi herhangi bir ay ismi bulunmayıp. sonradan uydurulmuştur.. Ayette geçen ramazan ifadesi Kur'an'nın indiği zaman tasvir edilmektedir...

Allah dilese idi pek ala basitce "otuz gün oruc tutun ramazanda" yahut "kirk gün oruc tutun " da diyebilirdi...Buna ragmen Yüce Allah böyle birsey söylememisdir...


Oysa Yüceler Yücesi Allah Kur'an'nında birçok ayette sayılardan bahseder...

7.142 "...Mûsa ile otuz gece için vaatleştik. Ve bunu, bir on ekleyerek tamamladık. Böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye ulaştı. Mûsa, kardeşi Hârun'a dedi ki: "Toplumum içinde benim yerime sen geç, barışçı ol, bozguncuların yolunu izleme!..."

Görüldügü gibi Allah aciz olmayandır (hasa).... gerektiği yerde Sayilarla kullanandır... Bakın Yüce Allah Ramazan orucu ile ilgili bir sayı belirtmezken, Ne hikmetse Hz Musa ile nasil vaadlesdigini, kac gün Tur daginda durdugunu ayetine almakda...Demekki Allah dileseydi pek ala günlerin sayısini da belirtebilirdi...


Alevi-Bektaşi, Ramazan orucunu 3 (üç gün) tutandır... Çünkü Allah "sayılı gün" den ne anlaşılması gerektğini, yine Kur'anın da açıklayandır...

"... Allah'ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de bunu geciktirir-ertelerse, sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Allah'tan sakının ve bilin ki, siz O'nun huzurunda haşredileceksiniz..." (Bakara Suresi 203)

Peki Peygamber Efendi'mizin sünneti nasıldır? Peygamber'imiz söz konusu ayetten öncede sonrada sürekli oruç tutandır.. Peygamber sadece Ramazan'da oruç tutmuştur bundan başkada oruç tutmamıştır diyenler yalan ve ve iftira atmaktadırlar bakınız


Bir çok kesin hadis ve Rivayette, Peygamber'imizin hem ramazandan önce hem sonra oruc tuttugunu ve bu orucun üc gün ile 10 gün arasi oldugunu biliyoruz... Söz konusu Hadis ve rivayetler incelendiğinde Ramazan orucunun 3 ila 10 arasında olduğu ortaya çıkmaktadır.. hemen belirtmek gerekirki Kur'an bu orucun adına RAMAZAN ORUCU DA DEMEZ... RAMAZAN BİR VAKTİN ZAMANIN TASVİRİDİR...Kurani kerimde oruclarin isimleri yokdur!..

Bakınız . oruç ayetleri gelmeden öncede ve sonrada peygamber'in oruç tuttuğuna dair SÜNNİ HADİS KAYNAKLARINDAN DAYANAKLAR SUNALIM..



Hüneyde İbnu Hâlid hanımından, o da Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevcelerinden birinden anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselâm) Zilhicce'den dokuz günle Aşura günü oruç tututardı. Bir de her aydan üç gün, ayın ilk pazartesi ile perşembe günü oruç tutardı."
Ebu Dâvud, Savm 61, (2437); Nesâi, Savm 83, (4, 220).

3140 - Muâzetu'l Adeviyye anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'den sorduın: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) her ay üç gün oruç tutar mıydı?''

"Evet!'' diye cevap verdi. Ben tekrar:

"Ayın hangi günlerinde tutardı?'' dedim.

"Hangi günde oruç tuttuğuna ehemmiyet vermezdi'' diye cevap verdi.''


Müslim, Sıyâm 194, (1160); Ebu Dâvud, Savm 70, (2453); Tirmizi, Savm 54; (763).

3122 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselam), bazan olurdu bir ay boyu oruç tutmazdı ve o aydan hiç oruç tutmayacağını zannederdik. Bazan da (öylesine ara vermeden) tutardı ki, o aydan hiç bir günü oruçsuz geçirmeyecek zannederdik. Sen onu, geceleyin namaz kılarken görmek istesen mutlaka görürdün. Geceleyin uyur görmek istesen mutlaka görürdün."

Buhari, Savm 53, Teheccüd 11; Müslim, Sıyâm 180, (1158); Tirmizi, Savm 57, (769).

3125 -Aişe anlatıyor: "Ramazan (farz olmazdan) önce Aşura orucu tutuluyordu. Ramazanın farziyeti indikten sonra onu dileyen tuttu, dileyen de tutmadı."

Buhari, Savm 69, Hacc 1, 47, Menâkıbu'l-Ensâr 26, Tefsir, Bakara 24; Müslim, Sıyâm 115; Muvatta, 33, Ebu Dâvud, Savm 64, (2442, 2443); Tirmizi, Savm 49, (753).

3127 - Kays İbnu Sa'd İbnu Ubâde (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Biz Aşura günü oruç tutuyor ve sadaka-ı fıtrı ödüyorduk. Ramazan orucunun farziyyeti ve zekat emri inince artık onunla emredilmedik, ondan yasaklanmadık da, biz onu yapıyorduk."
Nesai, Zekat 35, (5, 49).

Allah EYVALLAH
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Sünni islam Ekolünde Oruç İbadeti Analizi ve Çelişkileri

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar...

Bugün sünni itikatlerin oruç konusunda birbirleriyle olan ihtilafları konusunda konuşacağız.

Sünni islam ekolü namaz-Abdest gibi ibadetteki Kur'an-i çelişmelerin ve saptırmaların birinide oruç konusunda sergiler... Bu anlamda Hak mezhepler olarak yüceltilen Sünni ekollerin ihtilafa düştükleri bir diğer ibadette oruçtur.


Çoğu kimsenin düşündüğü gibi, bu mezhepler arasındaki ihtilaf sıradan, önemsiz ve ayrıntı düzeyinde değildir... tersine, ihtilaflar o kadar derindirki Bir mzhebe göre yaptığınız bir eylem sevaba girmenize neden olurken diğerinde sizi günahkar yapıyor.

Yine Bir mezhebe göre tutulan oruç diğerinde oruç sayılmıyor.. bu ihtilafları şimdi inceleyelim..


1- sünni mezhepler arasındaki birinci ihtilaf orucun bşlama vakti (İmsak) ile ilgilidir. Sünni mezhep bilginlerinin kimilerine göre oruç, ilgili ayete göre, şafak vaktinde başlar.. Ayete dayanarak diğer sünni alimler ise, imsak vaktinin, güneş doğmadan evvel çevresinin aydınlandığı vakit olduğunu söylemişlerdir...

2-orucu Bozan şeyler konusunda da kendi aralarında ihtilaflar vardır... Örneğin oruçlu iken vücuttan kan çıkması ve kan aldırmak, Hanbeli mezhebine göre orucu bozmaktadır. Diğer sünni mezhepler ise, vücuttan kan çıkmasının /alımasının orucu bozmayacağı görüşündedir...

3- oruç için, dil ile söyleyerek niyet etmek, şafii mezhebine göre şart değildir.. diğer mezhepler ise, dil ile niyet etmeden yapılan ibadeti geçersiz sayar..

4- oruç için, Her gün niyet etmek maliki mezhebi için şartken, diğerlerine göre şart değildir.

5-Kimlerin oruç ile mükellef olduğu konusundada derin tartışmalar vardır... Örneğin, (Bakara 184), "Güçleri yetmeyenler..." ifadesinden Kimi sünni alimlar hasta ve yolcular şeklinde görüş bildirirken, Kimileri ise bunu dahada genişleterek "fiziki ve biyolojik anlamda güçlük çeken herkes" biçiminde yorumlamaktadır.... Bu anlamda ağır işte çalışan, yahut hiçbir iş yapmasa bile oruç tuttuğunda hasta olabilecek olanlarda ayette belirtilen güçzlük durumuna dahil olmaktadır.

6- Yine kadınların özel günlerinde de oruç tutup tutmayacakları sünni mezhepler arsında ihtilaf konusudur...


Görüldüğü gibi sünni mezhepler oruç konusunda derin ihtilaflar içindedir.. orucç ne zaman başlardan tutunda.. nasıl tutlacağına, ne zaman geçersiz olacağına, kadar ayrılıklar çoktur.. hemen belirtmek gerekirki, bu aykırılıklar birinde sevap iken, diğerinde orucu bozmakta geçersiz olmaktadır..


Acaba Tanrı katında hangisinin orucu geçerli... bu konudada kararı Allah'a bırakmaz. kendleri gibi oruç tutmayanları kafir sayarlar.. Allah ıslah etsin ne diyelim

Saygı ve Sevgilerimle
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Alevi-Bektaşi İslam İnancında Oruç İbadetinin Genel Özellikl

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar...

Alevi-bektaşi inancında, gereksiz ayrıntı ve ve insan karakterine uymayan zorlayıcı hükümlere itibar edilmez. bu bağlamda Alevi İslam inancındaki oruçun gerek zamanı, gerekse tutuluş biçimi sünni inanıştan çok farklı olduğunu söylemek gerkir.. Bu farklılıkları kısaca özetliyelim..


1-Oruç Tutmak Kur'an-a dayanan Tanrı Buyruğudur... Oruç nefsin terbiyesi ve Allah Rızası için tutulur.

2-Nefse eziyet etmek, nesfi terbiye olarak algılanamaz..bu terbiyenin dışındadır. Allah nefse eziyeti yasaklamaktadır. bu durum pek çok ayette olduğu gibi bakara 187'de net biçimde belirtilmiştir.

3-değişen koşullara göre ibadetin şeklide kurallarıda değişebilir.. Nitekim Bakara 187'de belirtildiği gibi. ,daha önceki oruçlarda cinsel ilişkiye girmek yasak iken, Ramazan orucu geceleri ilişkiye girmeme, nefislere eziyet olarak görülmüş ve böyle bir yasak olmadığı belirtilmiştir... Böylece Kur'an ibadetin değişen koşullara göre kurallarınında değişebileceğini öğretmiştir.

4-Kur'anda, kutup bölgelerinde yaşayanların oruçlarına başlama ve oruç açma vakitleri konusunda her hangi bir hüküm yokken bu hususta içtihadi olarak bir hüküm ortaya konulmuştur Bu durum ibadetlerle ilgili olarak çeşitli içtihat ve yorumların yapılabileceğininin ve bu yorumlarında birbirilerinen farklı olabileceğinin kanıtır.

5- benzer bir durumda, Hac konusundadır... bakara 197. ayette " Hac bilinen aylardadır.." ifadesine rağmen, ibadet sünni ve şii müslümanlarca, 3 gün içerisinde yapılmaktadır.. bu bir içtihat yani yorumdur...


Ayrıca hacca gidiş için Kur'anda vasıtalar ayrıca belirtilmiştir. "... Yaya yahut yorgunluktan incelmiş develerle, derin vadilerden geçerek sana gelsinler..." deniliyor.. fakat günümüzde sünni alimler, hacca gidişi Araçla yapmakta, hacca gitme usulü konusunda Kur'an emrini zamana göre yorumlamakta...

"...asıl önemli olanın Hac etmek olduğu vasıtaların ise bir öneminin olmadığına hükmetmekteler.."

yani Burdada açık ve net Kur'an ayetini kendilerine göre yorumlamaktalar.. GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE BUDA Ayetin bir yorumudur...

O zaman, Buradan şu sonuca varabiliriz... Oruç Tutmaktaki amaç nefsi terbiye etmek ise, o halde "Nefis terbiyesi sadece Ramazan ayında olur, başka bir ayda Olmaz..." demek yersizdir.. yersiz olduğu kadarda gülünçtür.. kendi kendileriyle ÇELİŞMEDİR...


7- Alevi-bektaşilerin oruç ayı Muharrem ayıdır... (3-10 gün ramazan orucu) Muharrem ayında oruç tutmak, Yüce Allah'ın oruç tutma buyruğunu yerine getirmek amacıyla ifa edilen bir ibadettir.

8- muharrem ayında oruç tutmak, ramazan orucu kadar muteber ve sevaptır. muharrem orucunu nafile bir ibadet olarak değerlendirip Ramazan orucunun yerine tutmayacağını ileri sürmek boş bir iddiadan başka bir şey değildir...

9- alevi-bektaşi inancında 48 perşembe oruclarıda vardır.. yani 48 haftanın her perşembesi oruç tutlabilir.

10 Alevi-bektaşi geleneğinde 30 gün ramazan orucu tutmak yoktur. Bu alevi kimliğinin ayırtedici bir unsurudur. tarihte pek çok Alevi-bektaşi önderinin öldürülme, sürülme ve yakılma nedeni, Ramazan ayında oruç tutmama suçlamasıdır...
Saygı ve Sevgilerimle


Not: yazın hazırlanırken, Mustafa Cemil Kılıç'ın HANGİ SÜNNİLİK* adlı eserinden faydalanılmıştır..
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

oruç ve Bilinmiyenleri

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar...


Öncelikle Oruç sadece aç kalmak değildir...

Sünni İslam ekolünde, namaz ve hac ibadetlerinde olduğu gibi akıl tutulması.. ve Kur’ana aykırı Olarak yorumlama oruç konusunda da geçerlidir.

Öncelikle oruç sadece islama ait bir ibadette değildir. Oruç, hemen hemen yer yüzündeki bütün dinlerde değişik biçimlerde de olsa mevcut olan bir ibadettir. Sadece İslam’a yada İbrahimi dinler denilen dinlere özgü bir ibadet değildir.


Kimi dinler oruç ibadetini bir kısım yorum ve gerekçelerle terk etmişken kimileri de bazı yeni düzenlemelerle sürdürmeye devam etmektedir.

Oruç sözcüğünün Arapça’daki karşılığı sıyam ve savm ifadeleridir. Anlam itibariyle yeme, içme, yürüme, konuşma gibi eylemlerden uzak durmak demektir. Konuşmamaya / sessiz kalmaya da savm denilmektedir. ( Meryem suresi,26)


Bu manada Alevi-bektaşi anlayışında Sususluk orucu ve Konuşmama orucu da tutulmaktadır (Söz orucu)

Dinsel literatürde oruç, Tanrı’nın rızasını kazanmak ve nefsi terbiye etmek için yemeden içmeden ve cinsel ilişkiden uzak durma anlamına gelmektedir. Oruç ibadetindeki asıl nokta nefis terbiyesidir. Bu yönüyle ele alındığında nefsi terbiye için yapılan tüm etkinlikler oruç olarak değerlendirilebilir…

Alevi-bektaşi anlayışında oruç bu ndenle bir ay yada belli bir zamana dayalı olan değil.. bir ömür zarfınca tutandır.. Batıni anlamda, Alevi bektaşinin orucu bir ömürdür.

Bu manada oruç tüm Peygamber’lere emredilen bir ibadettir. Nitekim Kur’an’da Bakara suresi 183. ayette


Ey İnananlar, oruç sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sizin de üzerinize yazılmıştır. Böylece korunmanız umulmaktadır.” Denilmektedir…

Alevi-bektaşiler Ramazan orucunu 3 gün tutarlar.. bununla ilgili Ayet ve Batıni yorumunu daha önce sizinle paylaştık.

Şimdi, Alevi Bektaşi ulularının.. orucu sadece aç kalmak olarak yorumlayan.. Softalara karşı, eleştirilerini konu edinen değişleri sunalım..


Namazımız dara durmak,
Orucumuz sabretmek ,
Biz bir oruç tutarız ki,
Ramazana benzemez…”

Seyyid Nesimi


"Oruç, namaz, zekat, hac
Cürm ü cinayetdür
Fakir bundan azaddur,
Has u havas içinde...”


“Savm (oruç), Salat, Hac, Zekat
Hicaptır aşıklara !
Aşık, bundan münezzeh,
Naz u niyaz içinde… “

Yunus Emre

saygı ve sevgilerimle
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Re: Oruç ve Alevi bektaşi Yorum

Mesaj gönderen Dede-baba »

Aşure ayında mâtem orucu
Onları tutana sevap yazılır
Kerbelâ’da yatan Hasan Hüseyin
Onları görenin benzi bozulur.

Birini tutan hakkına yeter
İkisini tutan günahın atar
Üçüncü tutanlar cennette yatar
Engür olmuş, Hak ceminde ezilir.

Dördünü tutana Velî dediler
Beşini tutana ulu, dediler
Altısın tutana dolu, dediler
Engür olmuş, Hak ceminde ezilir.

Yedisini tutan havada uçar
Sekizini tutan hülleler biçer
Dokuzunu tutan cennetin açar
Engür olmuş, hak ceminde ezilir.

Pir Sultan Abdal’ım, onunda zahmet
On birini tutana indi rahmet
On iki tutana nasiptir cennet
Engür olmuş, hak ceminde ezilir


(Pir Sultan Abdal)
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Muharrem Orucu ve Bilinmiyenleri

Mesaj gönderen Dede-baba »

Alevi-bektaşi islam ekolünde tutulan Muharrem orucu Kerbela matemiyle bütünleşen bir oruçtur..

Ancak Muharrem orucunun kutsiyeti ve başlangıcı sadece katliamı ve başlangıcı değildir.

Bugün Muharrem orucunun bilinmiyenleri üzerinde durmak istedim..


1- Muharrem ayı Hicri takvimin birinci ayıdır. farsça'daonuncu güne "aşure" denir. aşure demek "on" demektir.

2- tarihsel verilere göre islam öncesinde, arap, israil, fars milletleri tarafından da Muharremin 10'nu kutsal kabul edilen bir tarihdir.

3- bu günün kutsallığı bir çok peygamberin bugün kurtuluşa ve selamete ermesindendir.. Bugün peygamberlerin dularına karşılık verilmiştir.. Bu nedenle hıristiyan, yahudi ve müslümanlar bugün peygamberlerine olan sevgi ve saygıdan ötürü oruç tutmuş, Allah'a şükür ve senalarını dile getirmişlerdir.

4- Hz. Muhammed'en öncede diğer dinlere mensup kimseler.. bugün çorba pişirmiş, fakir fukarayı doyurmuş, Allah rızası için hayır ve ihsanda bulunmuşlardır.

5- Adem Ata hakkı için bir gün, ibrahim Peygamber'in ateşte atıldığı gün için 2 gün, Nuh peygamber'in gemisinin karaya çıktığı gün için 2 gün, Musa peygamber'in Firavunun serrinden kurtulması ansına 2 gün.. yunus peygamber için bir gün, eyyup peygamber için bir gün, Yakup ve oğlu yusuf peygamber için bir gün, toplamda ise 10 gün muharrem orucu bütün inançlarda vardır.

6- Kur'an-ı Kerim'in Rahman indikten sonra hz.Muhammed ve hz. Ali Muharrem orucunu 10 gün olarak tuttular.. Muharremin 10. günü çorba pişirip hayır-ihsan ettiler..


"... O gün ne insana, ne de cine suçu sorulur...." Rahman Suresi 39

Muharrem orucu Kur'an-ı Kerim'deki Araf Suresinin 142. ve Fecr Sûresinin ikinci ayet-i kerimesinde de belirtilir.

"...Musa ile otuz gece için vaadleştik. ve bunu, bir on ekleyerek tamamladık. Böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye ulaştı. Musa, kardeşi Harun'a dedi ki: Toplulum içinde benim yerime sen geç,barışcı ol, bozguncuların yolunu izleme!" Araf Suresi 142.

""On geceye yemin olsun" Fecr Suresi 2.


7-Kur'an-ı Kerim'in Bakara suresi'nin 183. ayeti Muharrem orucuna getirilen bir başka delildir.

"... Ey inananlar! Oruç sizden evvelki kitap ehli olanlara farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, sizede sayılı günlerde farz kılındı..."

Hz. Muhammed, Muharrem ayında Hira mağarasında inzivaya çekilerek, oruç ibadetini tamamlar..Sonundada Nuh peygamber'in Kurtuluş çorbasını pişirip, fakir fukaraları doyururmuş. Mekki surelerinde "SAVM" diye geçen kelşmenin Türkçe karşılığı "SÛKUT" yani söz sarf etmeme analamına gelirki buda insanlarla ilişkiyi kesip ibadet etme anlamına gelir.


islam öncesi dönemde putperest araplarda oruç tutulduğuna dair herhangi bir kaynak yokken, Kureş'ten bazı kimselerin yılda bir ay müddetle (muharrem ayında) "TAHANNUS" (günahlara kefaret) olarak Hira dağına çekilip ibadet ederlermiş.. (kaynak: prof. dr. Fhilip K. Hitti çeviri: prof. Dr. Salih Tuğ, islam tarihi cilt 1, s: 202)

Allah Eyvallah
Cevapla

“Oruç” sayfasına dön