Alevinin Namazı

Dinin ana direği namazdır...
Cevapla
BndD
Mesajlar: 93
Kayıt: 28 Mar 2016, 22:43

Alevinin Namazı

Mesaj gönderen BndD »

Sünni Tarafindan kilinan Namaz Hz.Muhammed ve Hz.Ali Ayit Değildir Muaviye Şeriatına Aittir

https://youtu.be/XgmBxSkSSyA
Gönlü Ali'den yana olupta,
kılıcı Yezidten yana olanlara Ali ne yapsın
At izleri İt izlerine karılmışsa Ali ne yapsın
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Re: Alevinin Namazı

Mesaj gönderen Hasan Akça »

bu dede bozuntusuna Hz.Alinin kıldığı namazıda açık açık anlattırın sahtekarlığı meydana çıksın.....hadi bakalım))))
BndD
Mesajlar: 93
Kayıt: 28 Mar 2016, 22:43

Re: Alevinin Namazı

Mesaj gönderen BndD »

Hasan Akça yazdı:bu dede bozuntusuna Hz.Alinin kıldığı namazıda açık açık anlattırın sahtekarlığı meydana çıksın.....hadi bakalım))))
Gerçeklere gelince bozuntu oluyor değilmi
İnsan karşısındakini kendi gibi bilirmiş
Gönlü Ali'den yana olupta,
kılıcı Yezidten yana olanlara Ali ne yapsın
At izleri İt izlerine karılmışsa Ali ne yapsın
beyazgül12
Mesajlar: 1390
Kayıt: 26 Haz 2014, 15:36

Re: Alevinin Namazı

Mesaj gönderen beyazgül12 »

Acaba bu yalancı ,düzenbaz dedene sorsak "kendi konuştuklarına kendin inanıyor musun /diye ,çok merak ediyorum ne cevap verecek ..kendi söylediğine kendisi inansa yanındakilere sormaz ,doğru mu diye ...sahtekar ,düzenbaz ,insanların nabzına göre şerbet veriyor. .Alevilerin de kılması gereken 5 vakit namazı inkar ederken ve ettirirken buna Allah tan korkmadan çabalarken sorguluyorum , Alevi köylerinde beş vakit içki alışkanlığına neden karşı çıkmıyor ,bu yezidi amellerin önüne geçilmiyor ? neden ? Senin bu düzenbaz deden önce benim bu sorularıma cevap versin ...
BndD
Mesajlar: 93
Kayıt: 28 Mar 2016, 22:43

Re: Alevinin Namazı

Mesaj gönderen BndD »

nerden bilirsin ki bizim ikçici olduğumuzu
Bizim Dedelerimiz Allah'a şükür olsunki yezid gibi pislik içine batmamıştır
Maymunlarla kadeh tokuşturmamıştır
Siz sinekten bile abdesti bozulanlar İmam Hüseyinin kanını döktünüz onu hangi abdestiniz temizleyecek

Allaha şükür bizim Dedelerimiz ibadete başlarken razılık alır!
Sizin bademleme yapan hocalarınız kimden razılık alıyor
Gönlü Ali'den yana olupta,
kılıcı Yezidten yana olanlara Ali ne yapsın
At izleri İt izlerine karılmışsa Ali ne yapsın
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Re: Alevinin Namazı

Mesaj gönderen Hasan Akça »

BndD yazdı:nerden bilirsin ki bizim ikçici olduğumuzu
Bizim Dedelerimiz Allah'a şükür olsunki yezid gibi pislik içine batmamıştır
Maymunlarla kadeh tokuşturmamıştır
Siz sinekten bile abdesti bozulanlar İmam Hüseyinin kanını döktünüz onu hangi abdestiniz temizleyecek

Allaha şükür bizim Dedelerimiz ibadete başlarken razılık alır!
Sizin bademleme yapan hocalarınız kimden razılık alıyor

kötüden örnek olmaz...bir
içki haramdır diyen bir dedenin kitabını göster...iki
ibadet için kimseden razılık alınmaz...üç
BndD
Mesajlar: 93
Kayıt: 28 Mar 2016, 22:43

Re: Alevinin Namazı

Mesaj gönderen BndD »

Kuran buyururki içkiden umulurki arınırsınız
Haram demiyor
İnsanın kendisine bırakmış
Gönlü Ali'den yana olupta,
kılıcı Yezidten yana olanlara Ali ne yapsın
At izleri İt izlerine karılmışsa Ali ne yapsın
beyazgül12
Mesajlar: 1390
Kayıt: 26 Haz 2014, 15:36

Re: Alevinin Namazı

Mesaj gönderen beyazgül12 »

Aleviler Namaz Kılmak Zorunda Mı?

Bu soruya cevap vermeden önce Alevi sözcüğünün ne anlama geldiğini açıklayalım; eskiden beri Hz. Ali’nin (a.s) soyundan gelen seyyitlere Alevî denilmiştir. Nitekim İmam Hasan’ın (a.s) soyundan gelenlere Hasenî, İmam Hüseyin’in (a.s) soyundan gelenlere Hüseynî, İmam Musa Kazım’ın (a.s) soyundan gelenlere Musavî, İmam Rıza’nın soyundan gelenlere de Razavî demişlerdir. Şimdi de onların soyundan gelen seyyidlere öyle diyorlar. Daha sonra zamanla Hz. Ali’nin (a.s) taraftarları ve takipçilerine de Alevî denilmiştir. Hz. Ali’nin döneminde onun taraftarlarına ve takipçilerine genellikle Şia deniliyordu. Selman, Ebuzer ve Mikdat gibi sahabeler geldiklerinde Ali’nin Şiası yani taraftarı, takipçisi geldi diyorlardı.
Şia terimi, Hz. Resulullah (s.a.a)’in kendi zamanında Hz. Ali’nin (a.s) takipçilerine verilen isimdir. Şia ismini Hz. Ali (a.s)’ın takipçilerine veren, bizzat Resulullah’ın (s.a.a) kendisidir. Hz. Peygamber’in kendisi Hz. Ali’nin taraftar ve takipçilerini, “Şia“, “Naci” ve “Kurtuluşa erenler” olarak adlandırmıştır.
Hilyet’ul-Evliya!da İbn-i Abbas’tan şöyle naklediyor: “Beyyine” suresinin sekizinci ayeti, yani “İnnellezine âmenu ve amil’us-salihati ulâike hum hayr’ul-beriyyeti…” (İman edip salih amellerde bulunanlar ise, işte onlar da yaratılmış olanların en hayırlılarıdır…) nazil olduğunda Resulullah (s.a.a) Ali b. Ebi Talib’e hitaben şöyle buyurdular:
“Ya Ali! “Hayr’ül-berriye’den (yaratılmışların en hayırlılarından) maksat sen ve senin şialarındır. Kıyamet günü sen ve şiaların, Allah’ın sizden sizin de Allah’tan razı ve hoşnut olduğunuz halde gelirsiniz.”
Bu konuda birçok hadis nakledilmiştir, isteyenler konuyla ilgili kitaplara başvurabilirler.
Şimdi sorumuza dönelim; Acaba Aleviler namaz kılmak zorunda mıdır?
Cevap: Evet, ben Aleviyim diyen namaz kılmak zorundadır. Zira Alevilerin İmamı olan Hz. Ali (a.s) ve onun tertemiz Ehlibeyti (a.s) olan İmamlar namaz kılmış ve namaz kılmayı da önemle vurgulamışlardır. Kur’an’da namazla ilgili birçok ayetler vardır. Başta Hz. Ali (a.s) olmak üzere Ehlibeyt İmamları (a.s) Kur’an’ı bizzat kendileri okuyor, onu okutuyor ve ona göre de amel ediyorlardı. Onlar hiçbir zaman Kur’an’ın emri dışına çıkmamışlardır, Kur’an’ın emirlerini uygulamak yolunda can ve mallarından geçmişlerdir. İmamların siresine baktığımızda onların Kur’an’a ne kadar önem verdiklerini çok iyi görebiliyoruz, hatta bizlere her gün Kuran’dan elli bir ayet okuyun diye tavsiyede bulunmuşlardır.
Bazı garazlı veya cahil insanlar namaz Arapçada salat olarak geçer, salatın manası da duadır, dolayısıyla namaz diye bir şey yoktur diyorlar. Bunlara cevap olarak şöyle deriz:
Bazı lafız ve sözcüklerin hem lugat, hem de ıstılah manaları vardır. Istılah anlamını taşıyan yerlerde lugat anlamı getirilirse, tamamiyle yanlış ve çarpıtma olur. Öreneğin, “hac” luğatta; kasıt manasınadır ama ıstılahta (şeriatta), Allah rızası için O’nun evini (Kabe’yi) ziyaret etmek ve gereken amelleri yapmaktır. “Savm” (oruç) da lugatta; bir işten kendini tutmaktır ama ıstılahta; belli vakitlerde sabah ezanından akşam ezanına kadar yemek ve içmekten ve cinsi münasebetten uzak durmaktır. “Zekat” da lugatta; temizlik, fazlalık manasınadır ama ıstılahta; kişinin kendi malından Allah yolunda gereken yerlere infak ettiği muayyen miktarda bir maldır. Söz konusu olan “Salat” da lugatta; dua, rahmet vs. manalara gelebilir ama ıstılahta; belli vakitlerde Allah rızası için kılınan namazdır.
İşte bundan dolayı bazı lafız ve sözcükleri lugat manasına yorumlamak yanlış ve saptırma olur. Kalplerinde hastalık olanlar, işlerine gelmediğinden kelimenin ıstılah manasını değil lugat manasını alarak cahil olan insanları saptırmak isterler. Allah (c.c) bütün müslümanları onların şerrinden korusun.
Namaz; en kamil bir ibadet, en güzel bir kulluk merasimi ve alemlerin Rabbine karşı huşu ve tevazu izharında bulunmaktır.
Kur’ân ayetleri ve rivayetler de namaz hususunda çok önemli gerçekleri söz konusu etmiştir ki bu gerçeklerden bazılarına başlıklar halinde kısa olarak değinmek istiyorum:
Namaz; insanı fuhuş ve kötülüklerden korur.
Namaz kılmak mümin topluluğun nişanelerindendir.
Bütün peygamberler, namaz kılan kimselerdi. Peygamberler, ailelerini de namaz kılmaya davet etmişlerdir.
Bütün namazlara dikkat göstermek, farz olan görevlerdendir.
Namaz kılmayan kimse, Allah’ın rahmetinden mahrumdur ve şefaatçilerin şefaati onu kapsamaz.
Namaz dinin kanunlarındandır. Allah’ın hoşnutluğunun cilve mekanıdır ve Peygamberlerin aydınlık yoludur.
Namaz, dini ikrar ettikten sonra İslam’ın başında yer almaktadır. Her şeyin bir şerafet ve yüceliği vardır; dinin şerafet ve yüceliği ise namazdır.
Namaz, şeytanın saldırıları karşısında sağlam bir kaledir.
Namaz, rahmetin iniş sebebidir.
Allah nezdinde en sevimli amel namazdır.
Namaz peygamberlerin en son vasiyetidir.
Namaz Allah Resulü’nün göz nurudur.
Namaz her takvalı insanı Allah’a yaklaştırandır.
Namaz, marifetten sonra en yüce ameldir.
Namaz ilmin sütunudur.
Namazın şartlarına riayet ederek kılmak, bağışlanma sebebidir.
Kıyamette insanların sorguya çekildiği ilk şey namazdır.
Allah’ın kulların amellerinden aldığı ilk şey namazdır.
Kıyamette hesaba çekilen ilk amel namazdır.
Namaz, insanı kibirden temizleme sebebidir.
Namazın kabul olması, takvanın, istekli olmanın, sakınmanın ve haramlardan uzak durmanın ipoteğindedir.
Vaktinde kılınan namazın üstünlüğü, ahiretin dünyaya üstünlüğü gibidir.
Namaz kılmayan kimse kafirdir (amel açısından küfre saplanmıştır).
Namaz kılmayan kimse, ölümden sonra Yahudilerin veya Hıristiyanların veya Mecusilerin safına katılır.
Namazı önemsememek, Allah Resulü tarafından reddedilmeye sebep olur.
Namazı terk etmek, namazı zayi etmek, namazı hafife almak, namazı ertelemek, namazı ilk vaktinden tehir etmek şüphesiz duanın icabetine engel olan etkenlerdir.
İbadetler arasında kapsamlı bir ibadet diyebileceğimiz tek ibadet namazdır. Namaz kılan kimse namaz vesilesiyle Hak Teala’nın huzurunda tümüyle huzu, tevazu ve küçüklük izharında bulunmaktadır. Namaz vesilesiyle, Allah’ın birliğini ikrar etmektedir ve namaz vesilesiyle, Allah’ın dergahına şükrünü belirtmektedir. Araştırma ve marifete dayalı olarak Allah’ın varlığını itiraf etmektedir. Bu organlar insanların iradesiyle birleşerek zevk ve iştiyakla mescide, Kabe’ye, Peygamber ve İmamların haremine koşmaktadırlar.
Bu bölümde kapsamlı bir ibadet olan namaz hakkındaki nakledilen rivayetleri aktarmak istiyoruz. Allah-u Teala’dan acizane bir şekilde, bütün şartlarına, özellikle de ihlas ve hulus özelliğine riayet ederek insanın ferdi azaba duçar olmasına engel olan ve en büyük ibadet sayılan namaz hakkında başarılı kılmasını diliyoruz.
Allah Resulü (s.a.a) namaz hakkında bir rivayette şöyle buyurmuştur: “Namaz dinin kanunlarındandır. Namazda aziz ve celil olan Rabbin rızayeti vardır ve namaz peygamberlerin yoludur.”[1]
Yine Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Övgüsü yüce olan Allah benim göz nurumu namazda karar kılmıştır. Aç kimseye yemeyi ve susuz kimseye suyu sevdirdiği gibi bana da namazı sevdirmiştir. Aç kimse yediğinde doyar, susuz kimse de su içtiğinde suya kanar ama ben asla namaza doymuyorum”[2]
Yine Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Namaz için ayağa kalkıp kıbleye yöneldiğinde, Fatiha suresini ve Kur’ân surelerinden mümkün olan bir sureyi okuyup rükuya gittiğinde, rüku, secde, teşehhüd ve selamını tamamladığında, önceki namazla son namaz arasındaki bütün günahların bağışlanmış olur.”[3]
Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) namazla ilgili birkaç rivayette şöyle buyurmuştur:
“Namaz rahmet indirir.”[4]
“Namaz her takvalı kimse için Allah’a yakınlaştırıcıdır.”[5]
“Sizlere namazı ve namazı korumayı tavsiye ediyorum. Şüphesiz ki namaz en hayırlı ameldir ve namaz dininizin direğidir.”[6]
“Şüphesiz insan namazda olduğu müddetçe bedeni ve elbisesi ve etrafındaki her şey tesbih eder.”[7]
“Ey Kumeyl! Namaz kılman, oruç tutman ve sadaka vermen iş değildir. Şüphesiz iş, temiz bir kalple namaz kılmak, Allah katında hoşnutluk kazanan bir amel etmek ve düzgün bir huşu içerisinde olmaktır.”[8]
___________________
[1] – el-Hisal, c.2, s. 522, 11. hadis ve Mizan’ul-Hikmet, c.7, s. 3092, es-Salat, 10528. hadis
[2] – Mekarim’ul-Ahlak, s. 461, el-Fesl’ul-Hamis ve Mizan’ul-Hikmet, c. 7, s. 3092, es-Salat, 10535. hadis
[3] – Emali’yi Saduk, s. 549, 22. hadis; Mizan’ul-Hikmet, c. 7, s. 3096; Salat, 10556. hadis
[4] – Gurer’ul-Hikem, s. 175, 3341. hadis ve Mizan’ul- Hikmet, c. 7, s. 3092, es-Selat, 10532. hadis
[5] – el-Hisal, c. 2, s. 620 ve Mizan’ul-Hikmet, c. 7, s. 3094, es-Selat, 10537. hadis
[6] – Emali-yi-Tusi, s. 522, 1157. hadis ve Mizan’ul- Hikmet, c. 7, s. 3094, es-Selat, 10543. hadis
[7] – İlel’uş-Şerayi’, c. 2, s. 336, 33. Bab, 2. hadis ve Mizan’ul-Hikmet, c. 7, s. 3104, es-Selat, 10585. hadis
[8] – Tuhaf’ul-Ukul, s.174, Vasiyet’un li Kumeyl b. Ziyad ve Mizan’ul-Hikmet, c.7, s.3106, es-Selat, 10592. hadis
Resûlullah (s.a.a)’ın “İslam dininin direği” dediği namaz; çok kıymetli ve mühim olmasıyla beraber ucuz ve az bir masraf ile kazanılabilen ve bütün ibâdetlerin fihristi hükmünde küllî bir ibâdettir.
Allah Teala, şu kâinatı kendisini tanıttırmak için inşâ etmiştir. Namaz, O’nu tanımaktır.
Allah Teala, âlemi kendisini sevdirmek için nihâyetsiz zînetler ile süslemiştir. Namaz, O’nu sevmektir.
Allah Teala, gördüğümüz hârika ihsanlarıyla bize olan muhabbetini gösterir. Namaz, O’na muhabbet ve itaattir.
Allah Teala, görünen nîmet ve ikramlarıyla bize olan şefkatini ilân eder. Nihâyetsiz bir şefkat ise elbette nihâyetsiz bir hürmete layıktır. Namaz, O’na hürmettir.
Allah Teala, yaptığı mükemmel sanatlarla bize gizli güzelliğini gösterir. Namaz, O güzele iştiyaktır.
Allah Teala, benzersiz sanatlarıyla her şeyin kendisine has oluşunu ve kendi kudret eseri olduğunu ilan eder. Namaz, O’nu tek, benzersiz ve ortağının olmayışını kabul etmektir.
Namaz, yaratılışın asıl vazifesi ve kulluğun esasıdır.
Namaz, insanı yokluk karanlıklarından varlık âlemlerine getiren ve onu câmit bir taş, ruhsuz bir ot veya şuursuz bir hayvan değil de eşref-i mahlûkat ve halîfe-i zemin olarak yaratan Allah’a, şükür ve O’nu en üstün bir şekilde övmektir.
Namaz, bütün mahlûkatın ibâdetlerine işâret eden kudsî bir haritadır.
Namaz, yaratılmış olmayı, kul oluşu, âciz, fakir, kusurlu ve fâni oluşu ve elbette ki yaratana muhtaç oluşu kabul ve izhardır. Yani namaz, kulluğun ilânıdır.
Namaz, haddini bilmektir.
Namaz, ibâdetlerin her çeşidini içeren nûrânî bir fihristdir.
Namaz, Allah’ın belirli vakitlerde manevî huzuruna yapılan davettir.
Namaz, mi’raçtır. Her Allahu Ekber bir basamağıdır.
Namaz, Allah’ın kullarına hediyesidir.
Namaz, kul ile Allah arasında yüksek bir bağlılık ve yakınlık, ulvî bir münâsebettir.
Namaz sevgiliyle yapılan kudsî bir sohbettir.
Namaz, her bir ruh ve vicdanın lakayt kalamayıp iştiyak ile yapmak istediği ulvî ve nezih bir hizmettir.
Namaz, fânilere tenezzül ve minnet zilletinden kurtulup Bâki’ye müteveccih olmaktır.
Namaz, bizi unutan ve elimize geçmeyen dünyayı, “Allâhu Ekber” diyerek elimizle arkamıza atıp vefasız dünyaya onu unutmakla ceza vermek ve dertlerimizi kalbin ağlamasıyla rahmet dergâhına döküp, Allah’ın Rahmet kucağına sığınmaktır.
Namaz, Kalp, ruh ve duyguların gıdasıdır.
Namaz, kabrin arkasında devam etmekte olan beşer yolculuğunda bir bilettir.
Namaz, dünyada manevî kuvvet, kabirde gıda ve ziya, mahşerde kurtuluş senedi, sırat köprüsünde Burak’tır.
Namaz, îmanı ışıklandırıp inkişaf ettirendir.
Namaz, Allah’ın büyüklüğünü kalplere yerleştirendir.
Namaz, akılları Allah’a yönelten ve ilahî adalet kanunlarına itaat ettirendir.
Namaz, kâinattaki Allah’a âit nizamı i’landır.
Namaz, kâinat ile ahenktir.
Namazsızlık ise; ilahî düzenden çıkmak, ahengi bozmak ve Allah’ın va’dini ve rahmetini suçlamaktır.
Pir Sultan Abdal’ım, ölürüm deme,
Kıl beş vakit namazın kazâya koma.
Sakın bu dünyâda kalırım deme,
Tenim teneşirde özüm sağdadır.
Din gemisi namâz ile yol alır.
Müslüman, Ehl-i Beyt muhibbi ve Alevî olmakla gurur duyan kimse; her şeyin namazla bitmediğini bilmeli, aksine namazın her ibâdetin anahtarı olduğunun şuuruna ermelidir. Nitekim birçok rivâyetlerde nice namaz kılanların, namazın hedeflediği güzel ahlak, insanlarla insanca ilişkiler ve dürüstlükten uzak olmasından ötürü, istenen güzel sonuca ulaşamadıkları belirtilmektedir.
Namazı zayi etmek, namazı hafife almak ve bu büyük ibadeti terk etmek, insanın peygamberin şefaatinden mahrum kalmasına, kıyamette utanmasına, Hak Teala’nın rahmetinden kovulmasına ve cennete girmesine engel olunmasına sebep olur.
Kendimizin, eşimizin ve çocuklarımızın namazından gaflet etmeyelim. Kıyamet günü kadın ve çocuklarımızın Hak Teala nezdinde şikayette bulunmasına maruz kalmayalım. Onlar Hak Teala’nın huzurunda şöyle diyebilirler: “Eğer bizi namaza davet etmiş olsaydılar icabet ederdik.”
Amel defterimizde namazın olmayışı ilk aşamada kocanın ve babanın suçudur, ikinci aşamada ise bizim suçumuzdur.
Çocuklar büyüklerinin bütün davranış, amel, ahlak, halet ve hareketlerini taklit ederler. Eğer namaz kılar, oruç tutar, Kur’an okur, güler yüzlü olur, muhabbet gösterir, vakar ve edep içinde bulunurlarsa, bütün bunları taklit ederler, bir müddet sonra da bu hakikatler onların vücut iklimine işlemiş olur.
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınıza namazı öğretiniz ve buluğ çağına eriştiklerinde de namaz meselesini ciddiye almalarını sağlayın.”
Kur’an’ı açıklamakla görevli olan Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamları (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) hadislerinde, namazla ilgili ayetlerin yorumunda çok ince bazı gerçeklere vurgu yapmışlardır. Örnek olması ve düşünce ufkumuza ışık tutması amacıyla namazın hedef, önem, netice ve özelliği hususunda, sözü Kur’an’a ve hadislere bırakıyoruz:
1- Namaz, Allah’ı anma vesilesidir. Nitekim yüce Allah bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
“Hiç kuşkulanma ki ben Allah’ım. İlah yoktur beden başka. O hâlde bana kulluk-ibadet et ve namazını, beni hatırlayıp anmak için yerine getir.”[1]
Yine bir başka ayette şöyle buyurmuştur:
“Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, Allah’ı anmaya koşun.”[2]
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Namazda olduğun sürece kuşkusuz her şeyin sahibi olan sultanın (Melik) ve istediği her şeyi yaptırabilenin (Cebbar) kapısını çalmaktasın. Her kim Melik’in kapısını çok çalarsa,kapı onun yüzüne açılır.”[3]
Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur:
“İnsan namazda olduğu sürece onun bedeni, elbisesi ve etrafındaki her şey Allah’ı tesbih eder.”[4]
Anma, kalbe mahsus bir fiildir. Namaz kılan insan diliyle bir takım sözcükleri peş peşe sıralıyor ve kalbi, dilinin söyledikleriyle birliktelik içinde değil ise, bu durumda anma fiili gerçekleşmiş olmaz. Hâliyle de namaz, asıl hedefinden sapmış olur.Resulullah(s.a.a) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:
“Her kim iki rekat namaz kılar ve kıldığı iki rekat boyunca düşüncesini hiçbir dünya işiyle meşgul etmezse, Allah onun günahlarını bağışlar.”[5]
Kısacası namaz Allah’ı anmak içindir ve Allah’ı anmak da kalplere huzur verir. Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
“Böyleleri, inanan ve gönülleri Allah’ın zikriyle yatışan kişilerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah’ın zikriyle yatışır-tatmin bulur.”[6]
Zikir, gönüllerin manevi gücünün kötülük ve günahlara karşı seferber oluş makamıdır. Tam anlamıyla gerçekleşmesiyle de galip gelecek ve geçici lezzetleri terk etmenin hazzını ruh ve gönüllere tattırarak, fıtri olarak aranan huzur ve mutluluğu bahşedecektir.
2-İbadetlerden amaç takva edinmektir. Yüce Allah bu hususla ilgili olarak şöyle olduğunu buyurur:
“Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb’inize kulluk (ibadet) edin ki, takva edinesiniz.”[7]
Kur’an-ı Kerim’de (Namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin farz kılınışında değinen ayetlerde bunların hemen sonra da takva edinme ve kurtuluşa erme amacıyla felsefesine yasalaştırıldığına bizzat vurgu yapılmıştır.
Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’de namaz, inanan ve Allah’tan korkan kimselerin özelliklerinden biri olarak sayılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“İşte o Kitap; kendisinde hiç şüphe yoktur; takva sahipleri için yol göstericidir. Onlar ki gaybe inanır ve namazlarını dosdoğru kılarlar…”[8]
Bir diğer ayette de şöyle buyurmuştur: “Sabır ve namazla yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, huşû duyanların dışındakilere çok ağır gelir.”[9]
Peygamberimize huşû (saygıyla tazim) hakkında soruldu:
“Namazda tevazu etmek ve kulun bütün kalbiyle Rabb’ine yönelmesidir.” buyurdu.[10]
3- Namaz kötülüklerden ve fenalıklardan alıkoyar. Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
“Kitap’tan sana vahiy edileni oku. Namazı da kıl. Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah’ın zikri daha büyüktür. Allah neler yaptığınızı biliyor.”[11]
Resulullah’a (s.a.a) denildi ki: “Filan şahıs gündüz namaz kılar, gece ise hırsızlık yapar!” Resulullah (s.a.a) buyurdu: “Şüphesiz namazı buna engel olacaktır.”[12]
Ensar’dan bir gencin Resulullah (s.a.a) ile birlikte namaz kıldığı, ancak günah işlediği rivayet edilmiştir. Bu durum Resulullah’a anlatılır. Peygamber buyurur: “Şüphesiz namazı buna engel olacak ve çok geçmeden tövbe edecektir.”[13]
4- Namaz, işlenmiş kötülükleri yok eden bir iyiliktir: Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
“Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namaz kıl. Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu, Allah’ı ananlara bir öğüttür.”[14]
Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Namaza durup kıbleye yöneldiğinde, Fatiha ve ardından herhangi bir sureyi okuyup rüku yaptığında, namazın rüku ve secdelerini yapıp teşehhüt ve selamını okuduğunda, namaz kılıncaya kadar işlemiş olduğun günahlar bağışlanmış olur.”[15]
Selman-i Farisi’den şöyle rivayet edilmiştir:
Resulullah (s.a.a) ile birlikte bir ağacın gölgesinde idik. Allah’ın elçisi ağaçtan bir dal tutup salladı ve dalın yaprakları döküldü. Peygamber buyurdu: “Yaptığımın sebebini sormayacak mısınız?” Dedik: Sebebini bize bildir ey Allah’ın elçisi. Buyurdu: “Şüphesiz Müslüman kul namaza durduğunda bu ağacın yapraklarının döküldüğü gibi, bütün günahları dökülür.”[16]
Hz. Ali, Peygamber efendimizin kendisine şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Ya Ali, beni hak üzere müjdeci ve uyarıcı olarak seçene (Allah’a) andolsun ki, sizden biri abdest almaya durduğunda, bütün azalarından günahlar dökülür. Allah’a (kıbleye) yüzü ve kalbiyle yöneldiğinde, namazını bitirdikten sonra bütün günahları bağışlanmış olur.”[17]
5- Namaz insanı eğitir ve yaşamı yönlendirir. Şöyle ki, her ibadet Allah’ın rızasına uygun olarak yerine getirildiği takdirde, hem ibadet eden şahsın kulluk bilincini güçlendirir ve huzura varma hazzını yaşattırır, hem de ibadetleri her türlü maddi ve manevi çıkar pisliğinden arındırır. Ancak bu rızayı cennet kazanmakla özdeşleştirmek ve ahiret yurduna endeksli tutmak büyük bir hata olur. Böylesi bir sınırlamaya gidildiği takdirde, ibadetlerin eğiticilik ve dünya yaşamını yönlendiricilik boyutu maalesef ki gizlilik perdesi ardında kalacaktır. İbadetlerin içeriğinin telkinsel bir yapıda oluşu, ruhu arındırmaya elverişli en güzel atmosferdir. Birkaç somut örnekle konuya açıklık getirmek mümkündür:
Namaz:
a- Genel anlamıyla iyilikler karşısında teşekkür etme alışkanlığını kazandırır.
b- Allah’ın (günlük farz namazlarda her biri otuz defa tekrarlanan) Rahman ve Rahim sıfatlarından etkilenerek Allah’tan rahmet dilendiği gibi, insanlara da şefkat ve merhamet üzere muamele yapmayı gerektirir.
c- Dünya ötesinde bir alemin varlığını, işlenen amellerin tümünün hesabı olduğunu hatırlatır.
d- İnsanın, kulluk etmesi gerekiyorsa (ki fıtri bir gerekliliktir) bunu, her açıdan mükemmel olana sunmayı öğretir.
e- Allah katında değer kazanmış insanların yaşam çizgisinde yürümeği gaye edindirir.
f- İnsanlık bünyesinde kanser uru konumunda olduklarından ötürü Yaradan’ın gazabına uğramış ve hayat yolunu kaybetmişlerden uzak durmayı ilke edindirir.
g- Rüku ve secdeleriyle, yücelik karşısında tazimi ve alçak gönüllülüğü… öğütler.
6- Namaz, malî yükümlülükler yerine getirilince mükemmelleşir ve beklenilen vasıfları taşır. Yüce Allah, kullarını namaz kılmaya emrettiği ayetlerin hemen hepsinde bu hususu da vurgulamıştır. Örneğin bir ayette şöyle buyurmuştur:
“İnanan kullarıma söyle: Namazı kılsınlar, ne alışverişin, ne de dostluğun olmadığı bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızktan gizli ve açık infak etsinler.”[18]
Bir başka ayette de şöyle buyurmuştur: “Onlar ki gaybe inanıp namazlarını dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızktan Allah yolunda harcarlar.”[19]
7- Kıyamette ilk olarak hakkında sorulan şey, namazdır. Resulullah (Allah’ın rahmeti onun ve Ehlibeyti’nin üzerine olsun) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamette kulun ilk hesap vereceği şey namazdır. Eğer namazı kabul olursa, diğer amelleri de kabul olur; eğer namazı kabul olmazsa, diğer amelleri de kabul olmaz.”
8- Namazı önemsemeyen kimseye şefaat edilmeyecektir. Resulullah (Allah’ın rahmeti onun ve Ehlibeyti’nin üzerine olsun) şöyle buyurmuştur: “Namazı hafife alan benden değildir.”[20]
Yine nakledildiğine göre, İmam Cafer Sadık (a.s) ölüm döşeğindeyken bütün yakınlarının toplanmasını istemiştir. Yakınları başına toplanınca şöyle buyurmuştur: “Biz Ehlibeyt’in şefaati namazı hafife alanlara ulaşmayacaktır.”
9- Namaz kılmamak insanı cehenneme sürükler. O hâlde namaz kılmadan cennete girmeyi arzulayanlar boşa kürek sallıyorlar. Konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur:
“Onlar cennetler içinde suçluların durumunu sorarlar. Sizi şu yakıcı ateşe ne sürükledi? Derler ki , biz namaz kılanlardan olmadık…”[21]
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Namaz dinin direğidir; kasıtlı olarak namazını terk eden, şüphesiz dinini yıkmıştır.”[22]
10- Namazın hakikatini idrak edenler onu terk etmezler. Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
“Öyle erlerdir ki onlar, ne bir ticaret, ne bir alış-veriş onları Allah’ın zikrinden, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoymaz.”[23]
11- Geçim derdi namaza ve namaz kılmak da, geçim sağlamaya engel olmamalıdır. Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
“Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ı zikretmeğe koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınıp (bitince) hemen yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfünden nasibinizi arayın. Allah’ı çok anın ki, kurtuluşa erebilesiniz.”[24]
12- Namaz kılanlar cennette ağırlanacaklardır. Meâric suresinde “namaz kılanlar” şöyle vasfedilmiştir:
“Gerçekten insan, bencil ve hırslı yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır, kendisine hayır dokundu mu yardım etmez. Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.
Onlar ki, namazlarını sürekli kılarlar. Onların mallarında belli bir hisse vardır yoksul ve yoksun olan(lar) için. Onlar, ceza ve mükâfat gününü tasdik ederler.
Rablerinin azabından korkarlar… Ve onlar, ırzlarını korurlar; ancak kendi eşleri ya da cariyeleri başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar..
(Bir de) onlar, kendilerine verilen emaneti ve verdikleri ahdi gözetirler. Şahitliklerinde dosdoğru davranırlar. Namazlarını korurlar.
İşte onlar, cennetlerde ağırlanırlar.”[25]
İmam Bâkır (a.s) bir hadisinde namaz kılanın üç özelliği olduğunu buyurur:
“Ayaklarını bastığı yerden göklere kadar melekler tarafından korumaya alınır. Namazı bitene kadar gökten, başına hayırlar yağar. (Allah tarafından) görevlendirilen melek, ‘Namaz kılan, kiminle münacat ettiğini bilse namaz kılmaktan ayrılmaz’ diye seslenir.”[26]
13- Aile reisinin çok önemli yükümlülüklerinden biri, ailesini namaz kılmaya emretmek ve bunu uygun bir yöntemle gerçekleştirmektir. Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır: “Ailene namazı emret ve (bu hususta) dayanıklı ol. Biz senden rızk istemiyoruz. Biz sana rızk veriyoruz. Sonuç takvanındır.”[27]
Resulullah (s.a.a) konuyla ilgili olarak şöyle buyurur: “Çocuklarınız yedi yaşına girdiklerinde, onlara namazı öğretin. On yaşını doldurduklarındaysa… onların yataklarını ayırın.”[28]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurur: “Çocuklarınıza namazı öğretin. Teklif çağına erdiklerindeyse, onları namaz kılmakla sorumlu tutun.”[29]
Namazın ne kadar önem taşıdığını Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyti’nin hayatlarında da gözlemleyebiliriz. Hz. Ali (a.s) hakkında şöyle rivayet edilir: Namaz vakti girdiğinde Ali’nin (a.s) rengi değişir ve titremeğe başlardı. “Neyiniz var?” dendiğinde, şöyle buyururdu: “Yüce Allah’ın göklere, yere ve dağlara sunup da onların yüklenmekten kaçındıkları ve zayıflığıyla birlikte insanın yüklendiği emaneti eda etme zamanı geldi. Bu yüklendiğimi layıkıyla yerine getirip getiremeyeceğimi bilemiyorum.”[30]
Aşura günü Kerbela’da İmam Hüseyin’in (a.s) yarenlerinden birinin öğle namazının vaktinin girdiğini hatırlatması üzerine İmam (a.s), “Allah seni namazı ayakta tutanlardan yazsın; biz zaten namaz için savaşıyoruz.” buyurdu ve savaşın kızıştığı o esnada hemen cemaatla öğle namazı kıldı ve yine Sıffin savaşında Hz. Ali (a.s) savaşı bırakıp namaza koyuldu ve bu işini eleştirenlere, “Biz bu kavimle namaz için savaşıyoruz.” buyurdu.
__________________
[1]- Tâhâ suresi, 14. ayet.
[2]- Cum’a suresi, 9. ayet.
[3]- Bihar-ul Envar,c.77, s.78.
[4]- Bihar-ul Envar, c.82,s.207.
[5]- Bihar-ul Envar, c.84, s.249.
[6]- Ra’d suresi, 28. ayet.
[7]- Bakara suresi, 21. ayet.
[8]- Bakara suresi, 3. ayet.
[9]- Bakara suresi, 45. ayet.
[10]- Bihar-ul Envar, c.84, s.264.
[11]- Ankebut suresi, 45. ayet.
[12]- Bihar-ul Envar,c.82,s.198.
[13]- Bihar-ul Envar, c.82, s.198.
[14]- Hûd suresi, 114. ayet.
[15]- Bihar-ul Envar, c.82, s.205.
[14]- Bihar-ul Envar, c.82, s.205.
[17]- Bihar-ul Envar, c.82, s.220.
[18]- İbrahim suresi, 31. ayet.
[19]- Bakara suresi, 3. ayet.
[20]- Bihar-ul Envar, c.79, s.136.
[21]- Müddessir, 40-44. ayetler.
[22]- Bihar-ul Envar,c.82,s.202.
[23]- Nur suresi, 37. ayet.
[24]- Cum’a suresi, 9-10. ayetler.
[25]- Meâric suresi, 19-35. ayet.
[26]- Men La Yahzuruh-ul Fakih, c.1, 30. Bab, 15. hadis.
[27]- Enbiya suresi, 132. ayet.
[28]- Mizan-ul Hikme, c.10, s,722.
[29]- Mizan-ul Hikme,c.10, s.722.
[30]- Bihar-ul Envar,c.41, s.17.
Önemli Bir Hadis
Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Namaz dinin direğidir ve namazda on haslet vardır: “Yüzün süslenişi, kalp nuru, beden rahatlığı, kabir dostu, rahmet indiren, göklerin kandili, terazinin ağırlığı, rabbin hoşnutluğu, cennetin pahası, ateşten koruyan bir perde. O halde kim namaz kılarsa şüphesiz dini ikame etmiştir. Kim de namazı terk ederse, şüphesiz dini tahrip etmiştir.”(1)
Gerçekten de çok ilginçtir, yüce olan Allah yerine getirilmesinin hiçbir zahmet ve meşakkati olmayan iki rekat namaz için ne kadar etkiler ve sonuçlar takdir etmiştir.
Nitekim Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her namazın vakti geldiğinde bir melek insanların önünde şöyle nida eder: “Ey insanlar! Arkanızda yaktığınız ateşe doğru ayağa kalkın ve onu namazlarınızla söndürünüz.”(2)
_______________
1 – Mevaiz’ul-Adediyye, s. 371
2 – Men la Yehzuruh’ul- Fakih, c. 1, s. 208, Bab-u Fezl’is-Salat, 624. Hadis
Şükreden Kul
İmam Ali (a.s), Yahudi birisine Resulullah (s.a.a)’in her açıdan bütün peygamberlerden daha üstün olduğunu vasf ederken O Hazretin ibadetine değinerek şöyle buyurdular:
“Resulullah (s.a.a) namaza kalktığında, şiddetli bir şekilde ağladığından dolayı kaynayan tencereden duyulan ses gibi O Hazretin göğüs ve karnından ağlamak sesi duyuluyordu. Oysa Allah Teala onu azabından güvende kılmıştı. Bu ibadet ve ağlamasıyla Rabbine huşu etmek ve ona uyanlara imam ve örnek olmak istiyordu. O kadar namaz ve ibadet için ayakta durdu ki, ayakları şişti; yüzünün rengi sarardı. Gecelerin hepsini ibadetle geçiriyordu; öyle ki Allah-u Teala ayet nazil ederek şöyle buyurdu:
“Tâhâ! Biz sana bu Kur’ân’ı güçlük çekmen için indirmedik.”(1)
Birisi Resulullah’ın bu halini görünce: “Ya Resulellah! Allah-u Teala senin geçmiş ve son günahlarını affetmemiş midir; o halde neden bu kadar zahmet çekiyorsun?” dediğinde Resulullah (s.a.a): “Evet öyledir; ama Allah’ın şükreden kulu olmayayım mı?” diye buyurdular.”(2)
________________
1 – Tâha / 1-2
2 – Bihar, c. 17, s. 257 ve 287
İki Rekat İhlaslı Namaz
Resulullah (s.a.a) için iki iri deve getirdiklerinde Hazret ashabına şöyle buyurdu:
İçinizde dünya hakkında düşünmeksizin iki rekat namaz kılacak birisi var mıdır? Kim kılarsa ona bu iki deveden birini vereceğim.”
Resulullah (s.a.a) bu sözünü birkaç kez tekrarladı. Ashaptan hiç kimse cevap vermeyince Emir’ul-Müminin Hz. Ali (a.s) ayağa kalkarak: “Ya Resulellah! Ben buyurduğunuz şekilde iki rekat namaz kılmaya hazırım” dedi.
Resulullah (s.a.a): “Çok iyi, kıl” diye buyurdu.
Emir’ul-Müminin Ali (a.s) namaza başladı. Namazın selamını verdiğinde Cebrail yeryüzüne inerek şöyle dedi: Allah-u Teala buyuruyor ki: Bu develerden birini Ali’ye ver.”
Resulullah (s.a.a) buyurdu ki:
“Ben, namaz kılarken dünya işleriyle ilgili herhangi bir şeyi düşünmemeyi şart koşmuştum. Oysa Ali teşehhüt okurken: “Develerden hangisini alayım” diye düşündü.”
Cebrail: “Allah-u Teala buyuruyor ki: “Ali’nin hedefi, semiz olan deveyi alıp onu keserek fakirlere vermekti, bundan dolayı düşüncesi Allah içindi, kendisi veya dünya için değildi” dedi.
Bu esnada Peygamber (s.a.a), Hz. Ali’ye teşekkür ve onu takdir etmek için her iki deveyi ona verdi.
Allah-u Teala da bir ayetin zımnında Hz. Ali’yi takdir etmek için şöyle buyurdu:
“İnne fî zalike lezikra limen kane lehu kalbun ev elka’s-sem’a ve huve şehid.”
“Hiç şüphesiz bunda, kalbi olan ya da bir şahit olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır.”(1)
Sonra Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular:
“Kim iki rekat namaz kılar da dünya işleri hakkında bir şey düşünmemiş olursa, Allah-u Teala ondan razı olup günahlarını affeder.”(2)
_______________
1 – Kâf / 37
2 – Bihar, c. 36, s. 191
Savaş Meydanında Namaz
Aşura günü öğle namazı vakti, Ebu Semame-i Saydavi İmam Hüseyin (a.s)’a şöyle arz etti:
“Ya Eba Abdullah! Canım size feda olsun! Düşmanın ordusu size yaklaştı, Allah’a ant olsun ki, ben senin huzurunda öldürülmedikçe sen öldürülmeyeceksin; gönlüm, seninle öğle namazı kıldıktan sonra Rabbimi mülakat etmeyi (şahadet şerbetini içmeyi) istiyor.”
İmam Hüseyin (a.s) göğe doğru bakarak şöyle buyurdular:
“Bize namazı hatırlattın, Allah seni namaz kılanlardan etsin. Evet, namazın ilk vaktidir. Bu halktan, namaz kılmamız için savaşı durdurmalarını isteyin.”
Hasin bin Numeyr, İmam Hüseyin’in sözünü duyunca şöyle seslendi: “Sizin namazınız Allah katında kabul değildir.”
Habib bin Mezahir onun bu sözüne karşılık şöyle dedi: “Ey alçak! Resulullah’ın oğlunun namazının kabul olmayıp da senin namazının kabul olacağını mı zannediyorsun?!…”
Daha sonra Züheyr bin Kayn ve Said bin Abdullah, İmam Hüseyin (a.s)’ın namaz kılması için Hazreti korumak amacıyla O’nun önünde durdular; İmam (a.s) da az bir yareniyle namaz kıldılar. Said bin Abdullah, kendisini İmam’a taraf atılan oklara siper ediyordu, bedenine o kadar ok isabet etti ki, ayak üstünde duramayıp yere düşerek şöyle dedi:
“Allah’ım! Âd ve Semud kavmine lanet ettiğin gibi bu kavme de (Kufe halkına da) lanet et! Allah’ım! Benim selamımı Peygamberine ulaştır; O’nu bunca yaraların acısından haberdar et; çünkü bu işten hedefim, Peygamberinin oğluna yardım etmektir.”
Said, bu olaydan sonra şahadete erişti. Allah’ın rahmet ve rızvanı ona olsun.
(Bihar, c. 45, s. 21 )
Mekzun
Mesajlar: 259
Kayıt: 09 Ağu 2010, 15:35

Re: Alevinin Namazı

Mesaj gönderen Mekzun »

BndD yazdı: 06 Eki 2016, 17:49 Kuran buyururki içkiden umulurki arınırsınız
Haram demiyor
İnsanın kendisine bırakmış
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de içkiyi kesin bir şekilde haram kılmıştır.
"De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı, hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” (Araf 33)

Günah, o dönemde Arapların kullandığı bir içkinin adıdır. Bundan da içkinin kesinlikle haram kılındığı anlaşılır.
Ayrıca Ehlibeyt imamları da içki meclislerinden uzak durmuştur.
"İlmin cevherini ehlinden men etmeyin, ilmin cevherinin ehline zulmetmiş olursunuz. İlmin cevherini ehlinden olmayanlara vermeyiniz, aksi takdirde ilmin cevherine zulmetmiş olursunuz."

İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)
Cevapla

“Namaz” sayfasına dön