Ahiret (Alevi-bektaşi İslam Ekolü)

Ölümden sonra tekrar dirilip, adaletin tecelli edilişi...
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Ahiret (Alevi-bektaşi İslam Ekolü)

Mesaj gönderen Dede-baba »

CENAZE KALDIRILMA HALİ-HAKK'A YÜRÜME

Alevi öğretisinde “canın bedeni terk etmesine”, Hakk’a yürüme adı verilir. Hakk’a yürüme durumunda “sonsuz gerçekliği anlatmak” için beden “toprağa”, can “Canan’a” koşar. Cenaze erkânı bir yönüyle bedeni toprağa, canı Canan’a “uğurlama” erkânıdır...

Can Hakk'a yürüme Anı ve yapılması gerekenler:

GÖZLERİN SIRLANMASI:

Son nefes verildiğinde-can bedeni terk ettiğinde genellikle gözler “açık” kalır: Böylesi bir durumda Hakk’a yürüyenin başında bulunan can; “Gerçeğe Hû!”, diyerek “sessizlik çağrısı”nda bulunur. Ardından “kendine dokunmak” için sağ elini göğüste “pençe yapar” ve

“Bismişah Allah Allah!”, diyerek sol eliyle Hakk’a yürüyenin “beden gözünü” kapatır.

Bu eylemi gerçekleştirirken şu “gülbangı” okur:

“..Bismişah. Allah Allah! Sırladığım Hakk’a yürüyen canımızın beden gözüdür-ten gözüdür. Onun can gözü-gönül gözü şu an açıktır. Bizi izlemekte, bize tanıklık etmektedir. Bulunduğumuz-gezdiğimiz yerler onun ışığıyla aydınlansın. İkrar verdiğimiz-el aldığımız Hızır gözcümüz olsun. Meydan pirlerimiz Hallac-ı Mansur, Fazlullah Hurufi, Nesimi ve Hz Hüseyin ölçümüz olsun. Allah Eyvallah! Gerçeğe Hû!..”

ÇENENİN BİRLENMESİ-Ağzın Sırlanması

Gözlerin “sırlanmasından” sonra çeneler, kullanılmamış “beyaz” bir bezle bağlanıp “birlenir”,Sırlama hizmetini yürüten can aşağıdaki “gülbangı” okur:

“..Bismişah Allah Allah! Doğmayan doğurmayan,sonsuz olan, esirgeyen bağışlayan ya Hakk; senden geldik sana gideriz. Bu canın canı, bedenini terk etti: Didar-ı Hakk’ı görmek için yol hazırlığındadır. Yol hazırlığına sen yardım et ya Şah-ı Merdan; dâr’ında rehber ol ya Mansur, ya Fazlı, ya Nesimi, ya Hüseyin; yoldaş ol...haldaş ol ya Hızır. Allah Eyvallah! Gerçeğe Hû!..”

BEDENİN BİRLENMESİ

Hizmet sahibi pir bir taraftan gülbangını okurken diğer taraftan Hakk’a yürüyen canın üzerindeki giysileri çıkartır; giysiler, kimi bölgelerde mezara konur ya da üzerine giydirilir: Sonra yere serilen yastıksız “son yolculuk döşeği”nin(rahat döşeği-Hak döşeği) üzerine “doğrulup kalktığında Kerbelâ ile yüz yüze gelecek biçimde” yerleştirilir. Ve ardından “Hak-Muhammet-Ali”, denilerek “bedenin birlenmesi”ne geçilir: Önce Hakk’a yürüyen canın bedeninin dâr duruşu alması sağlanır. Bunun için erkek ise eller göbek hizasında, kadın ise eller göğüs hizasında birlenir. Sonra ayak tarafına geçilir; ayaklar, başparmaklarından bir bez ile birbirine bağlanarak “mühürlenir”.

Masumiyetin simgesi olan “kefen bezi”, bedenin başını ve ayaklarını kapatacak biçimde örtülür: Hakk’a yürüyen can yetişkin ise “yol”a bağlılığı belirten “ikrar kemeri”; ikrar vermemiş genç bir can ise “kırmızı bir kuşak” başucuna konur. Canın güdümünden çıkan bedenin, yapısında oluşan gazları ortama salması durumunda belirecek olumsuz kokuları “maskelemek” üzere “tütsü” yapılması gelenektendir.

Delili uyandıracak hizmetli meydan alır ve Hakk’a yürüyen canın başucuna çerağ tahtını(sehpa) yerleştirir:

Çerağ tahtına koyduğu üç mumu,

“Hak-Muhammet-Ali”, diyerek uyandırır.


YIKAMA ERKANI

Yıkama erkânında hizmet sahibi pir-mürşit-rehber ya da pir-ana, mürşit-ana, rehber- anadır:

Hakk’a yürüyen canın erkek ya da kadın olmasına göre kadın ya da erkek iki hizmetli de yardımcı olur.


Eğer pir-mürşit-rehber ya da pir-ana, mürşit-ana, rehber-ana yoksa musahipli kadın ya da erkek bu hizmeti yürütebilir.

Musahipli de bulunmuyorsa bu hizmeti, yetişkin ve kendini hazır hisseden kadın ya da erkek herhangi bir yol canı yerine getirebilir. Ayrıca eşler ve kardeşler birbiri için bu hizmeti yürütebilirler.

Hizmete başlamadan önce ılık su, kullanılamamış sabun ile üç adet sünger ve üç çift eldiven hazırlanır. Birisi hizmet sahibi pir, diğer ikisi hizmet sahibine yardım eden hizmetliler için olmak üzere üç adet “ağız-burun maskesi” ya da “ağız-burun bezi” hazır bulundurulur.

Beden, “rahat ettirildiği” mekândan alınmadan önce üzerindeki örtüler “Bismişah! Ya Hızır!”, yardım-çağrı sözünün eşliğinde yöntemine uygun biçimde kaldırılır: Üzerinden kaldırılan örtüler “elden ele taşınmaz”; tam tersine örtüyü ilk kaldıran hizmetli onu yere bırakır; alacak olan onu yerden alır. Üzerinden örtüleri alınan beden eğer kadın ise göğüsleri, erkek ise göbek ile dizkapağı arasını kapatacak biçimde kefenden kesilen parça bezle kapatılır. Daha sonra başından, göbek hizasından ve ayakuçlarından tutarak kaldırılır: Bu sırada “Bismişah! Ya Hızır!”, yardım-çağrı çekilir. Teneşire konmadan önce yere indirilir; ardından yine “Bismişah! Ya Hızır!”, yardım-çağrı eşliğinde kaldırılıp teneşire konur.

Hizmet sahibi pir sağ başucuna, hizmetliler ise bedenin sol yanına geçerler ve dâr’a dururlar. Hizmet sahibi pir düşük sesle şu gülbangı verir:

“Bismişah Allah Allah! (…) kızı ya da oğlu (…) Hakk’ın rızası için bedenini yıkamaya niyet ettik. Biz ondan razı olduk; Hak da razı olsun. Gerçeğe Hû!”.


Gülbank okunduktan sonra yıkama işlemine geçilir: Hizmetlilerinin yardımıyla hizmet sahibi pir bedeni başından ve omzundan tutar; bedenin üst bölümüne oturmaya yakın bir duruş verir. Bağırsaklardaki gaz ve dışkının çıkmasını sağlamak üzere karın boşluğunu yukarıdan aşağıya doğru üç kez sıvazlar. Ön ve arka kısım sabunla yıkanır; bir parça pamukla dışkı yeri kapatılır. Eldiven ve sünger değiştirilir. Ardından ıslak bir bezle ağız-içi, burun-delikleri ve kulak-içi temizlenir; dudaklar ile burun deliklerinden ve kulaklardan üçer kez su akıtılarak bu organlar temizlenir. Baştan başlanarak sırasıyla bedenin arka tarafına, ön tarafına, sol koluna, sağ koluna, sol bacağına sağ bacağına, sol ayağına sağ ayağına sabun sürülüp ovulur; bunu söz konusu organlara üç kez su dökülerek gerçekleştirilen arındırma işlemi izler. Bolca su döküldükten sonra yıkama hizmetinin sırlanmasına geçilir.

“Bismişah! Allah Allah!”, diyerek iki kaşın arasından başa üç kez su dökülür: Sağ ve sol başparmaklarla alnın ortasından başlanıp sağ ve sol yan sıvazlanır. Ardından sol baş omuzdan bele değin bedenin sol tarafına üç kez; aynı şekilde bedenin sağ tarafına üç kez su dökülür ve beden önden arkaya doğru sıvazlanır. Bundan sonra önce sol bacak, ardından sağ bacak bileklere değin; önce sol ardından sağ ayak üçer kez su dökülerek sıvazlanır. Sonunda baştan ayağa üç kez su dökülür ve her defasında “Hak-Muhammet-Ali” denir. Kullanılmamış iki havlu getirilir birisiyle başını-yüzünü ve belden yukarısı, diğeriyle belden aşağısı iyice ovulur ve kurulanır. Daha sonra “Arılık duruluk suyu olsun!”, denilerek ayakucuna denk gelen teneşir üzerine üç damla su(teneşir suyu) dökülür.

Böylece yıkama hizmeti “sırlanmış” olur. Hizmet sahibi pir bir sırlama gülbangı okur:

“Bismişah! Allah Allah!

Tanrı’nın çocukları olan hava, su, toprak ve ateşten varlığa geldin; önce can idin sonra beden oldun. Derken yol’da Hak kapısı olarak algılanan ağızdan doğdun: Dil oldun, tel oldun, söz oldun, harf oldun. Sese dönüşüp canlı-cansız her şeye sızdın; toprak donuna büründün, ateş donuna büründün, su donuna büründün, hava donuna büründün; devriye oldun miracını tamamlamak için koştun durdun.


Yolun açık, mekânın nur olsun. Hak-Muhammet-Ali yolunu aydınlatsın. Mansur dâr’ın olsun; Fazlullah, Nesimi ve Hz Hüseyin şahidin olsun. Pir Sultan Abdal didarın olsun!

Her hizmetin görüldü: Bizden yana helali hoş olsun. Bu meydan senden razı oldu, Hak da senden razı olsun. Dil bizden, şefaat Hak’tan olsun! Gerçeğe Hû!”

Allah Eyvallah
En son Dede-baba tarafından 23 Haz 2009, 20:05 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Alevi-Bektaşi Erkanında Kefenlenme ve Cenaze Töreni

Mesaj gönderen Dede-baba »

KEFENLENME ERKANI

Yıkama hizmetinin sırlanmasından sonra “Hakk’a yürüme gömleği” (bâtın gömleği, yolculuk gömleği, ahiret gömleği, yakasız gömlek, kefen) bedene giydirilir.

Ardından “eteklik” adını alan başını ve ayakuçlarını 40 cm geçecek boyutta biçilen iki ayrı bez katından oluşan parçalar ile beden tümüyle örtülür. Sırlanan bedenin tabuta konulması ya da mezara indirilmesi sırasında bozulmaması için önceden hazırlanıp ayaklarına, beline ve boynuna gelecek biçimde yerleştirilen “sargı bezleri” (bağlama ipleri) yöntemine göre düğümlenir. Sırlanan beden bu sargı bezlerinin üzerine sırtüstü yatırılır.


Eğer tabut hazır ise ya da tercih edilmesi durumunda bu işlemler tabutun içerisinde yapılır. Hak-Muhammet-Ali adına sargı bezlerinden birincisi omuz, ikincisi bel, üçüncüsü ise ayak bilekleri hizasında düğümlenir. Bu düğümler(bağlar), beden toprağa verildiğinde çözülür. Belirtmek gerekir ki erkek kefeni üç parçadan(Hakk’a yürüme gömleği, eteklik ve sargı), buna karşın kadın kefeni beş parçadan(Hakk’a yürüme gömleği, eteklik, sargı, baş bezi, göğüs bezi) oluşur. Göğüs bezi ile baş bezi, bezden uygun ölçülerde kesilen parçalardır. Böylece “kefenleme erkânı” sırlanmış olur.

Hizmet sahibi pirin edep-erkân demesiyle tabut baş, bel ve ayakuçları hizasından üç çift insan tarafından sağlı-sollu tutularak “Bismişah! Allah Allah!”, sözlerinin eşliğinde omuzlanır. Bulunduğu kapalı mekândan çıkarılmadan önce dışarıda bekleyen canlar, eşik ağzından başlayarak ortası yol olacak biçimde sağlı-sollu saf tutarlar: Tabutun önünde yürüyen hizmet sahibi pir saf tutan canlara, “Gerçekler aşkına! Hak yolculuğuna çıkan (…) can için edep-erkân!”, der. Saf tutan canlar, “Gerçekler aşkına Allah Allah!”, diye karşılık verir. Tabut önlerine geldiğinde her can ellerini tabuta dokundurur; kalp-dudak yaparak “veda niyazı”nı gerçekleştirir. Ardından tabut diğer hizmetlerin görülmesi için meydandaki “sunak taşı”na (musalla taşı) konur.


Bu sırada; “Hak-Muhammet-Ali bu cana don değiştirip yeniden aramıza dönmeyi nasip eylesin. Hakk’ın huzurunda Ehlibeyt adına, Sırr-ı Nebi pirimiz üstadımız Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli demine-devranına ‘Hû!’, diyelim ve analım candan”, denir. Ve “anma” anlamında bir düvazimam (düvazdehimam) okunur:

(Not: Burada Ölenin bedeni toprağa karışacak.. Toprak olacak.. Bitkilere can verecek.. ordan hayvanlara ve Cümle yaratılmışların canına sinecek.. Buradaki sözün anlamı budur...

Ruh İse Hakk'tan gelip hakk'a erişecektir.. Eğer İnsan-ı kamil ise.. Aşık.. Evliya... Sadık şehit ise.. Hep aramızda var olacak... Allah'ın izniyle Hızır Aleyhisselam gibi.. Allah izniyle şefaatçi olacaktır.. Aramıza dönmezi yardımcı olması Sözü bu nedenle söylenir..)




Muhammet Ali’yi candan sevenler
Yorulup yollarda kalmaz inşallah
İmam Hasan’ın yüzünü görenler
Şah Hüseyin’den mahrum kalmaz inşallah


Zeyenelabidin’den bir dolu içtim
Muhammet Bakır’dan kaymadım coştum
İmam Cafer’e yardım ulaştım
Bundan özge yollara sapmaz inşallah


Musa-i Kazım’dan gelen erenler
Can baş feda edip cemler görenler
İmam Rıza’ya ağı verenler
Divanda şefaat bulmaz inşallah


Bir gün olur okuturlar defteri
Şah olanın belindedir teberi
Uyanırsa Taki, Naki, Askeri
Açılan güllerimiz solmaz inşallah


Şah Hatayi’m bu iş bizi bitire
Özü kata gör ulu katara
Mehdi şavkları şu cihanı tutara
Şah oğluna sitem olmaz inşallah
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Helallik Alma Töreni

Mesaj gönderen Dede-baba »

HELALLIK MEYDANI

Hakk’a yürüyen can sunak taşının üzerine ayağa kalkıp doğrulduğunda Kerbelâ ile yüz yüze gelecek biçimde yerleştirilir. Tabut sunağa indirildikten sonra hizmet sahibi pir sunak taşının baş tarafına, varsa musahibi ve diğer yakınları sol baş tarafına geçerler; erkâna katılan topluluk sunağın çevresinde halka oluşturacak biçimde saf tutarlar.

Pir, Hakk’a yürüyen canın “son mihmanlığını” canlandırmak üzere Hatayi’den bir düvazimam okur:


Çok cevir eyleme aziz sultanım
Bugün ben mihmanım canlar içinde
Sakın incitmeyesin cananım
Bugün ben mihmanım canlar içinde


Evliyalar katarına dizildim
Kırklar ile bile oldum ezildim
On İki İmam defterine yazıldım
Bugün ben mihmanım canlar içinde


İmam Hasan’dan gördüm ben bir nişan
Şah Hüseyin oldu gözüme gülşan
Zeynelabidin’den aklım perişan
Bugün ben mihmanım canlar içinde


İmam Bakır’dan da bir nişan gördüm
Hazreti Cafer Sadık idi virdim
Muhabbete beli, meydana girdim
Bugün ben mihmanım canlar içinde


İmam Rıza’ya verdim bir selam
Taki’ye, Nakiye eylerdim divan
Musa-i Kazım’dır dilimde kelam
Bugün ben mihmanım canlar içinde


Askeri Mehdi âlemin serveri
Gül gibi kokar Muhammed’in teri
Erenler vermezler gizlidir sırrı
Bugün ben mihmanım canlar içinde


Şah Hatayi’m tanıyalım biz de
Gamber Ali’den getirir de meze
Can bir emanettir kulağım seste
Bugün ben mihmanım canlar içinde

Daha sonra hizmet sahibi pir helallik hayırlısını verir:


“Bismişah... Sevgili canlar, Hakk’a yürüyen bu canı nasıl bilirdiniz?”, der.

Tören meydanında toplanmış olan canlar; “İyi bilirdik. Ruhu yeni bedenler bulsun; dondan dona taşınsın!”, diye karşılık verirler.

Dede bu kez;


“Yapısındaki olanaklardan varlığa geldiğimiz Hakk da sizlerden razı olsun”, der. Ve “Ey canlar! Hakk’a yürüyen bu yol eri, sizin içinizde yedi, içti; kondu, göçtü; sizlerle birlikte yaşadı, kim bilir belki hak yedi. Hakk’a yürüyen bu canın üzerinde maddi ya da manevi bir hakkınız olabilir; varsa helal ediyor musunuz?”, diye sorar.

Meydan erenleri; “Hakkımız varsa helal ediyoruz. Hak-Muhammet-Ali yardımcısı olsun. Ruhu yalnız kalmasın, mekânı yeni bedenler olsun.”, diye yanıt verirler.
Pir helallik sorusunu üç kez yineler; cem erenleri bunu üç kez yanıtlar.
Helalliği aldıktan sonra pir şu gülbankı okur:



“..Yüce Tanrım, can kıblesine döndük sana yakarıyoruz. Hakk’a yürüyen can senin âşığındır; Sen Canan’sın, o can. Şimdi canı, bedenini terk etti; bedeni toprağa dönecek, canı ise sana. Aklı ortada kaldı: Canan’ım, özün eyleme geçsin, yeni bedenler oluşsun ya da yeni bedenler ölmeden evvel ölsün ya da yaşarken dirilsin, Hakk’a yürüyen canımızın canına can olsun, aklına akıl; dondan dona yürüyelim; sızıntılarını toplayalım canlı-cansız her şeyden. Sızıntılardan derecikler, dereciklerden ırmaklar, ırmaklardan denizler oluşturalım. Atalarımızla, pirlerimizle, mürşitlerimizle buluşalım. Buluşalım ki onun kötülüklerini silebilelim, iyiliklerini çoğaltabilelim.

Yaşamın, ölümün saklayamayacağı bir sırrı vardır: bu; sırra ermek için canımızı dünyasal bağlarından kurtaralım. Dünyasal bağlardan kesin kurtuluş olduğu için ölüm sır saklayamaz. Hakk’a yürüyen canımızın açıkta kalan sırrına, canımızı eşyanın denetimi dışına taşıyarak ulaşalım. Ulaşalım ki sırrımız düşmanlarımızın eline geçmesin.


Pir Ali, mürşit Muhammet ve Ehlibeyt yüzü suyu hürmetine Üçler, Beşler, Yediler, Onikiler, Ondörtler, Onyediler ve Kırklar bize yardımcı olsun, yol göstersin. Hakk’a yürüyen canımızın arkasından yaptığımız bu helallik töreni gönül defterine kayıt edilsin, silinmesin hatırlansın.
Gerçeğe Hû!”.

Hayırlının okunmasından sonra “Helallik Meydanı” erkânı tamamlanır.
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Cenaze namazı/niyazı

Mesaj gönderen Dede-baba »

Cenaze Namazı/Niyazı

Hizmet sahibi pir; önce açılan cenaze meydanında “cenaze niyazı”nın nasıl yapılacağını açıklar. Daha sonra;

“Hak-Muhammet-Ali”, diyerek tekbir getirir: Meydan erenleri, “sunak taşı”ndaki(musalla taşı) canın ayağa kalkması durumunda onunla yüz yüze gelecek biçimde bir düzen alır ve ayaklar mühürlenmiş, kollar göğüste çapraz, baş öne eğik olarak gerçekleştirilen “dâr duruşu”na geçer. Bu sırada cenaze niyazı için “niyet” edilir:


“Bismişah... Hakk’a yürüyen can için Yüce Tanrım durdum sana duaya; uydum Üçler, Beşler, Yediler, Onyediler, Kırklar ve Oniki İmam’a.”

Ardından hizmet sahibi pir
;

“Yüce Tanrım, Can kıblesine döndük, düşündük seni keşfettik. Var olan olduğu için bir var edenin bulunduğunu, var olanların varlığının senin varlığını kanıtladığını öğrendik. Muhtacız sana Tanrım, aklına muhtacız. Bizi aklından mahrum etme. Yalnız senin aklını izler, sana taparız. Bağışla bizi Tanrım; sana yürüyen, sana uçan canını bağışla.”

Hizmet sahibi pir, “Hak-Muhammet-Ali” diyerek ikinci tekbiri getirdikten sonra şöyle seslenir:

“Bismişah...
Hakikat abdestini aldık eyvallah. Günahımız sevabımız boynumuzda niyaza geldik.


Şah medet mürvet ya Cananım, dâr’ına niyaza geldik.
Ezelden seyrettik biz bu âlemi; Güneş doğmadan, Ay doğmadan, Ay’dan, Gün’den ezelden. Bu mülke biz taa ezelden kal-ü Beladan.. ervahı ezelden, gelmiş-gitmiş idik. Günahlarımızı sevaplarımızı bir mizanda tartmış idik. Binbir handa yatmış idik. Konağımız ışık, handan ezelden. Cananı gördük hoş olduk; özümüzü tanıdık yol olduk.


Ana rahmine düştük kızıl kan olduk, kandan ezelden. Canımız acıktı geleceğe koştuk; çabalarımızı mihman ede ede, düşlerimizi bir kura bir kıra bugünlere geldik. Kalbimizi hızlandırıp iç ısımızı yükselttiğimizde gönül suyumuzu buharlaştırdık: Yeri geldi güdemedik, bulut olduk, vadileri, dağları-tepeleri aştık. Sonra rüzgârla buluştuk ‘gebe’ kalıp ağırlaştık başladık süzülmeye, damla damla düşmeye yaprakların-çiçeklerin üzerine: İşte böyle böyle kendimize döndük…Niyazımız Hak katına taşınsan, Hak niyazımızı kabul etsin.

Hû gerçeğe”


Hizmet sahibi pir, “Hak-Muhammet-Ali” diyerek üçüncü tekbiri alır ve;

“Bu can Hakk’a yürüdü; hisseden doğanın bir temsilcisi olarak yaşarken kendi ölümsüzlüğünü yakaladı. Bu nedenle ölümsüz doğanın bir parçası oldu. Bedeninin bilgeliğiyle buluşmanın verdiği güçle sonsuz devinimli ve yanılgısız doğanın aklıyla, yani Tanrı’yla buluştu. Ölümün olmadığı doğada Hakk’a yürüdükten sonra yeniden dirildi...


Hizmet sahibi pir, “Hak-Muhammet-Ali” diyerek son kez tekbir getirdikten sonra şöyle seslenir:

Canlar bir de Hakk’a yürüyen canımıza söz verelim; O hal diliyle konuşsun, biz dinleyelim:


“Tenim sunak taşında, canım ruhlar âleminde. Zâhir âlemde-can gölgemde bir ömür sürdüm; yedim-içtim; kondum-göçtüm. Bâtınımdan gelen seslere ilgisiz kalmadım. Doğa çağırdı, Tanrıma koştum. Belki kiminizi üzdüm, belki kiminizin hakkını yedim. Yaptımsa bütün bunları bilmeyerek yaptım; bilmemek benim kusurlarımı ortadan kaldırmaz. İşte hepinizin huzurundayım: Hepimiz için geçerli yasa; Hak’tan geldik Hakk’a gideceğiz. Haklarınızı helal edin.

Bunu niyaza geldim. Yaşam gelip geçicidir. Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin; ‘Benim üç iyi dostum vardır: Ben ölünce birisi evde kalır, birisi yolda kalır, birisi benimle birlikte gelir. Evde kalan malımdır, yolda kalan ailem ve yakınlarımdır, benimle birlikte gelen ise iyiliklerimdir’ sözlerini unutmayın, bana acı çektirmeyin. Sırrımız ortada kalıp ‘utancından’ kıvranmasın. Haklarınızı helal edin. Allah Eyvallah! Gerçeğe Hû!”

Daha sonra hizmet sahibi pir sözlerini şöyle sürdürür:“Sevgili canlar,Hakk’a yürüyen bu canımızı dinledik,Ona Hakk-Muhammed-Ali divanında acı çektirmeyelim... Haklarınızı helal ediyor musunuz?

Meydan erenleri; “Allah Eyvallah!”, der. Pir bu soruyu üç kez yineler, cenaze meydanındaki canlar üç kez yanıtlar.


Pir, töreni şöyle bağlar:

“Hak da sizden hoşnut olsun. Bu törenimiz, bu törendeki sözlerimiz, gönül defterine kayıt edilsin. Hatırlansın, unutulmasın.

Gerçeğe Hû!”


Hakk'a yürüyen can için, taziyeler kabul edildikten sonra, ÜÇÜNCÜ, BEŞİNCİ, YEDİNCİ, ON İKİNCİ , KIRKINCI GÜNLERİ ve YILLARI için Hali vakti yerinde olanlar

Bu günlerde de kurban kesilir. Yemek verilir
.

Dergâhına geldim niyaz eyledim
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali
Aşkın kitabından avaz eyledim
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali

Nideyim sefayı zevki dünyada
Budur muradımız indi Hüda’da
Yarın mahşer günü koyma cezada
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali

Mürüvvet kânısın şefaât eyle
Dünya âhirette selâmet eyle
Kesme himmetini inâyet eyle
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali

Niyâzım var üstadıma Pir’ime
Selâvat eylerim destegirime
Katarından didârından ayırma
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali

GENC ABDAL’ım özüm Hak’ka bağlarım
Coşkun sular gibi akar çağlarım
Eşiğine yüzüm sürer ağlarım
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali

Genç Abdal
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Alevi ve Sünni cenaze namazlarındaki farklılıklar

Mesaj gönderen Dede-baba »

CENAZE TÖRENİ (CENAZE MEYDANI)

Helallik Gülbangı'nın ardından Cenaze töreni (ya da Meydanı) başlar. cenaze törenine gelen canların Cem törenine gelir gibi, tertemiz yıkanmış olmaları gerekir.

Cenaze Musalla taşına konur. Canlar cenazenin ardında yarım ay biçiminde toplanırlar. Dede ise cenazeyi önüne alarak canları karşısına alır ve cemal cemale Ayn-i Cem de olduğu gibi tören başlar.


(Alevi-Bektaşi geleneği bugün sünni anlayışla uygulanmaktadır.)

Cenaze töreninde kadın erkek yanyana safa durur.(Artık sünnilerin bile cenaze törenlerinde kadın- erkek yan yana saf durmaktadırlar.) Canlar ellerini çapraz bir şekilde göğsünde buluştururlar. Cem töreninde olduğu gibi ayaklar mühürlenip "Dar" durumuna geçerler. Alevi- Bektaşi erkanı böyle olması gerekirken bugün sünni anlayışın uygulamaları yapılmaktadır.

Cenaze töreni ‘’Hakk Ya Muhammed Ya Ali’’ tekbiri ile başlar. Bu tekbir söylenirken başlar yukarıya kaldırılır.( Alevi- Bektaşi inancında asıl olarak " Allahuekber" diye tekbir yoktur, sonradan törenlere bir şekilde eklenmiştir. (İmam-ı Cafer Cenaze töreninin secdesi ve rukusu olmadığı için namaz olmadığını belirtmiştir.)


Dede cenazenin baş kısmında durarak tekbirden sonra duaya başlar.

Bismişah... Ya Hakk, Ya Muhammed, Ya Ali.

Yüce tanrım, Hakk'a yürüyen ............. can için durduk sana duaya.Yüzümüzü döndük Kıble-i Beytullah'a. Uyduk Hakk ,Muhammed, Ali ve On iki İmama...


Yücelerden yüce Ya Hakk. Can Kıblesine döndük. Düşündük , yaradılanı gördük, yaradana inandık , yaradanı İnsan-ı Kamil'de bulduk. En- el Hakk olduk,

Bağışla bizi Ya Hakk. Sana yürüyen , sana uçan , sana doğru uğurladığımız, sana doğru yolculadığımız bu Can'ı bağışla.

Bilenler bildikleri bir duayı okusun, bilmeyenler Hak Muhammed Ali aşkına salavat getirsin... der.


Dede:

"Ya Hakk, Ya Muhammed, Ya Ali " der. Bu söz söylenirken başlar yukarıya doğru kaldırılır.

" Hakikat abdestini aldık . Günahımız sevabımız boynumuzda niyaza geldik . Medet mürvet Şahım darına durmaya geldik.


Ezelden seyrettik biz bu alemi, Güneş doğmadan, ay doğmadan, Aydan günden ezelden.Bu mülke biz gelmiş gitmiş idik ezelden . Günahlarımızı, sevaplarımızı bir mizanda tartmış idik ezelden. Konağımız ışıktır, handan ezelden. Cananı gördük hoş olduk, Özümüzü tanıdık yol olduk. Ana rahmine düştük kandan ezelden. GERÇEĞE HÜ. MÜMİN E YA ALİ...

Dede : Ya Hakk, Ya Muhammed, Ya Ali...


Bu can Hakk'a yürüdü. Kainatın temsilcisi idi. Hakk ile buluştu, yaradana kavuştu. Yeni bir dona , yeni bir cana , bin bir cana karıştı.

Bu can ölmeden evvel binlerce kez ölmüş , binlerce kez de dirilmiş idi. Şimdi bu can başka bedenlerde yeniden dirilecek, bu canın bedeni canlı cansız her şeye sinecek.Kainat durdukça yaşayacak bu can canan içinde. Gerçeğe hü Mümine Ya Ali...

Dede: Ya Hakk, Ya Muhammed, Ya Ali...


Dostlar, bu Can Hakk'a yürüdü. Ruhu ortada kaldı. . Hakk'a teslim olan bedendir. Ona bedensiz kalmanın acısını çektirmeyelim. Yaşadığınız müddetçe Hakk'a yürüyen bu canın ruhunu, özünüzde yaşatabilir misiniz? Bu soruyu üç kez tekrarlayan dede 3 kez "İsteriz" cevabını aldıktan sonra : Hak Muhammed Ali sizlerden razı olsun. dilekleriniz, dualarınız, Hak Muhammed Ali'nin gönül defterine kaydedilsin. Her daim dile gelsin. GERÇEĞE HÜ MÜMİNE YA ALİ.

SELAMLAMA

Tekbirden sonra sağa dönerek SELAM OLSUN HAKK'IN HUZURUNA VARANLAR. denir bu esnada sol el aşağıya sarkıtılır. Sonra sola dönerek " SELAM OLSUN GERÇEĞE HÜ DİYE DUA EDENLER" der ve sağ el de aşağıya sarkıtılır.

Sağa sola selam verildikten sonra dede " Rıza-i Lillah için Hakk'a yürüyen bu can için, bildiğiniz bir duayı yapın der. ( Bilenler bildikleri bir duayı, bilmeyenler Hak Muhammed Ali'ye salavat getirir.)

Böylece Cenaze töreni sona erer.
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Ahret İnancı ve Alevi-Bektaşi İslam Eklünde yeri

Mesaj gönderen Dede-baba »

Alevi- bektaşilikte Ahiret anlayışı sünni ekolünden farklılıklar taşır; Alevi/Bektaşi ahiret korkusu ya da özlemi çekmez,Alevi- bektaşilikte teslim-i rıza anlayışı esastır.... yanlızca yanlış iş yapmaktan Hak-Muhammed-Ali divanına (Huzuru mahşere) suçlu çıkmaktan korkar. Bu nedenle, Pirinden yada dede-baba'sından nasip alır, geçmiş günahlarına tövbe eder, (dara çekilme-baş okutma erkanı) yeni bir hayata başlar. erenlerin, velilerin yolundan gitmeye çalışır. Böylelikle dünyada iken, dünya nimetlerini terk etmiş olur.

Aslı mervan olan ummana dalmaz
Küfre meyledende aşıklık olmaz
Müminin suali ahrete kalmaz
Dünyada cevabın verebilirsen

Pir Sultan Abdal'ım gonca gül olur
Dört kapıdan sana daim gel olur
Dünyadan ahrete doğru yol olur
Verdiğin ikrarda durabilirsen


Alevi-bektaşi, Ahirette ise hesabını veremeyeceği ve " Ah keşke dünyaya tekrar dönsekte bu günahları tekrar işlemesek!! ( Mü'minun Suresi 22/99-100)"

dememek için bütün hayatını oruçlu, her anını Allah'ın huzurunda hisserek salat-ı daim olmaya çalışır. Ölmeden evvel ölmeye çalışır. Aşağıdaki değiş bunu oldukça güzel şekilde açıklar:

Söz tesir eder mi kuru cesede?
Talkını almalı burada insan.
Münkir, Nekir sana sual sormadan,
Cevabı vermeli burada insan.

Sırat köprüsünü dünyada geçip,
Kevser şarabını Ali'den içip,
Ölmeden evveli,ahirete göçüp,
Cennete girmeli burada insan.

Bugün kör olanlar yarında kördür
Hak-Muhammed Ali, mana da birdir.
Ukba'da görürüm deme, küfürdür.
Allah'ı görmeli, burada insan.

Kazım oğlu Turgut olur mu baha.
Oku kendi ruhun için Fatiha.
Nedir Yasin, nedir sure-yi Taha.
Bu sırra ermeli burada insan


Yazan: Turgut KOCA
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Alevilikte Ahiret inancı üzerine

Mesaj gönderen Dede-baba »

Alevi-Bektaşiler... Affedici, bağışlayıcı olan...Tanrı'dan korkmazlar... Bu yönüyle aşk derecesine varan Tanrı-Evren-İnsan sevgisiyle yoğrulmuş dünya görüşüne ve alışılmamış öte dünya anlayışına sahiptirler...

Alevilikte biyolojik ölüm bir yok oluş olarak kabul edilmez.. "Tanrı'ya yeniden kavuşmak" olarak kabul edilir.. Bu öğretiye göre... İnsan-Evren-Tanrı bir bütündür.. (vahdet-i Vucut: Evrendeki nesneler ve düşünceler tanrı'nın varlığından kaynaklanmakta ve bu durum (ölüm), varlığın (insanın) öze dönüşü olarak kabul edilmektedir.) Hakk'a yürüyen canın aslında ölmediği.. Tanrı'ya özüne geri döndüğü bir çok menkıbede de vardır...

Bu anlamda sünni-islam inancında yer alan... korkutmalara, cennet inancına, cehennem inancına karşı çıkarlar... Bununla ilgili Ali İzzet baba'ya ait nefes aşagıdadır...

Softa bizi Korkutma

Ahiret ejderha merhane midir?
nar-ı cehennemi bana gösterme
Kim görmüş, kim yanmış narhane midir?

katran kazanlarım kaynıyor dersin
Sırat'ı mizanda kimi tartarsın
Her adama kırk tane kız verirsin
Yoksa cennet-i ala kerhane midir?

Para vereni sırattan geçirdin
Cennetlik ettin uçurdun
Kimine şarap kimine rakı içirdin
Orası inhisar meyhane midir?


Yazan: Ali İzzet Özkan

Alevi İnancı İnsanın saf ve temiz olarak Tanrı'dan geldiğine.. ve saf ve temiz olunca da (İnsan-ı kamil) tekrar Tanrı'ya dönöneceğine inanır....

Bektaşi inancında bu yüzden "Öldü" kelimesi kullanılmaz... " Hakk'a yürüdü" kelimesi kullanılır..

Saygılarımla..
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

*Dara durma- baş okutma***

Mesaj gönderen Dede-baba »

Alevi hesabını burda verendir... bektaşilikte baş okutma her yıl yapılan ve yenilenmesi gereken bir olgudur... bektaşi Can'ın ahlaka uygun olmayan bir davranısı olması, ihvandan birinin kendinden şikayetçi olması, bu Can'ın Ayin-i ceme girememesine neden olur. Alevi- Bektalikte nasip alma-baş okutma özellikle Hz. Muhammed'in "ölmeden evvel ölünüz" hadisine ve Fetih Suresinin 10. ayetine dayandırılır.


Allah Allah DOST EYVALLAH ŞEYHEN İLALLAH , HAK-MUHAMMED-ALİ KORUYUCUMUZ SAKLAYANIMIZ BEKLEYENİMİZ YOL GÖSTERİCİMİZ OLA

İSM-İ ŞAH BİSM-İ ŞAH Allah Allah


" O seninle el tutuşup sözleşenler var ya onlar gerçekte Allah ile biatleşiyorlar, Allah'ın eli onların elleri üstündedir. Kim ahdini bozar döneklik ederse, kendi alehine döneklik etmiş olur. Kim Allah'a verdiği sözde vefalı davranırsa Allah ona büyük bir ödül verecektir. (fetih Suresi 48/10)

SAYGI VE SEVGİLERİMLE
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Me'n Aref Sırrı ve Araf Suresi Ayet 46 ... Yüve Divanda Otur

Mesaj gönderen Dede-baba »

İsmişah! Bismişah Allah Allah...

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...


"...Cennet ile cehennem arasında bir perde
Herkesi tanıyan Er'ler vardır A'raf üzerinde

Cennet halkı, özleyip durdukları halde
Henüz Cennet-i A'la'ya girmemiş olanlara

Şöyle derler. Selam Size!..."

(A'raf Suresi Ayet 46)


"Kalsın benim davam Ulu divana kalsın..."
Pir Sultan Abdal


Huzur-u Mahşer de divanda oturan Yüce Er'ler vardır herşeyi bilecek...

Herkesin yaptıkları önüne serildiğinde.. kiminin yüzü ak ve kiminin yüzü kara olacak... ve şefaat diye ellerini kaldırdıklarında.... Ol kimseleri görecekler ki.. Biri Muhammed.. Bir Ali... Biri Hasan.. ve biri Hüseyin.... Ol kimselerdir.. din günün sahihibinin yanı başında oturanlar...Ol kimselerdir cennetlik ve cehennemlikleri bilecek ve tanıyacak... ve cennet'e hiç kimse girmeden daha.... Giren ve girecek olanları Kevser havuzunun başında selamlayacak olan...


Kimi şaşkınlığa düşecek... kimi hüsrana uğrayacak.. kimi pişman olacak... Ne mutlu Peygamber emaneti Ehl-i Beyt'in yolunda olanlara.. ne Mutlu men A'ref sırrına erenlere... Ne mutlu... Kur'an-ı Azimmüşan'a hak deyip... 3'ler... 5'ler... 7'ler... Kırklar.. ve Dahi seyidler sözünde duranlara... ol kimselere verdikleri ikrar'ından dönmeyenlere...kuşkusuz Hakk'ın Rızası Onların elleri üzerindedir... Onlar ki... Hakk-Muhammed-Ali adına İkrar alırlar ve Din-i İslama çağırırlar..

Müjdeler olsun... Ayin-i cem'de Muhammed Musatafa'yı yüceltenlere.. Müjdeler olsun Ali'el Mürteza'nın Velayetini kabul edip... Ululuğunu yüceliğini görüp Bilenlere..Müjdeler olsun... Hasan ve Hüseyin aşkına göz yaşı dökenlere.. Müjdeler olsun Ali evlatları.. Peygamber emanetleri... Ehli Beyt Nesli... Pir ve Mürşit'lerinin yolunda olanlara...
( Celal- abbas Erenler cem'inden alıntı...)



Hz. Peygamber'den Rivayettir:

"... Kıyamet günü, bütün insanlar başlarını kaldırdıklarında, fani alemde yaptıkları ve yapmadıkları ne bir eksik ne bir fazla önlerine gelecek, Ol kimseler ki alınlarında Hakk'tan emanet olan.. Nurlar saçılacak ve Yaradana geri dönecek.... Bunlardır Cenneti A'la ehli.... ve bunlar ol kimselerdir ki.. Kimi Hakk aşığı... kimi Ermiş... kimi sadıklar... Kimi hakk yolunda şehitlerdir... Ez cümle İnsan-ı Kamiller

Ve Kimisi de ol yüce divanda hüsrana uğrayanlar olacaktır... Yüzleri kara olacaktır... Bunlarki.. Peygambere hakk demediler... Bunlar ki Peygamber'in Emaneti Ehl-i Beyt'e uymadılar... Oysaki uyarılmışlardı.. İki Emanete sıkı sıkıya sarılın diye... Uyun Veleyetin Nuru Ali'el Mürteza'ya diye... Ve yolunda olun Ehl-i Beyt'in diye...

Ve yine kimisi de Kul hakkıyla geldi huzura...Bunlar ki..Hakk'ı bırakıp inanmayan ve başka İlahlar edinenlerdi ... Eliyle koymadığını alanlardı ... Kulağıyla duymadığını söyleyen dedikodu yapanlardı ... Ve bunlar Atalarına asi olanlardı... fani ömürlerine karşılık dünya hayatındaki zevk-ü sefayı, Sonsuz alemlerine değiştirenlerdi ...


Ey zahid... Ermek istersen Hakk-Muhammed-Ali nuruna...

"Eline... Beline... Diline... Sahip ol"... Budur din-i İslamın özeti ... Budur.. İnsan-ı kamil olmanın yolu...

Allah Eyvallah
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Alevi-Bektaşi Anlayışında ölüm

Mesaj gönderen Dede-baba »

Alevi-bektaşi İnancında "ÖLÜM" kavramı iki şekilde anlamlandırılır... Bunlardan Birincisi, "BİYOLOJİK ÖLÜM" dür...“KALIBI DİNLENDİRMEK” ve “HAKK'A YÜRÜMEK"” olarak dile getirilen bu durum ölümün bir son olmadığını yeni bir durumun başlangıcı olduğu inanışından kaynaklanır...Burada sözü edilen kalıp bedendir...

Tanrısal özden gelen "CAN=RUH" ölümsüzdür... Burada yok olan/olacak ,..işlevini yerine getiren. beden (kalıp)'tır...vakti-sırası gelince terk edilir. Kalıbını terk eden, Tanrıdan gelmiştir, ebedi dönüş Tanrıya olacaktır... Bu nedenle de, Hakk’a ulaşmak anlamında, ölen kimse için... kalıbını dinlendiren/ (Hakk’a yürrüyen) denilmektedir.

Yani ölüm/ölme, Tanrıya ulaşmak/öze yeniden kavuşmak olarak kabul edilmektedir... Bu anlamda ölüm,, bir diriliştir.. Hakikate/ öze dönüştür..


"Ölürse Tenler Ölür, Canlar Ölesi Değildir.."

Bizim birbirimize "CAN" diye hitap etmemizin sırrı esrarı budur...


Esasında, Bu biyolojik ölümden önce bir ölüm daha vardır... Alevi/bektaşi "...Ölmeden evveli ölendir.." İkinci ölüm olarak adlandırdığımız bu ölüm, “Nasip (İkrar Cemi) törenindeki ölüm”dür. Bu ölüm, Alevi-Bektaşilerce “ölmeden önce ölmek” ve “ölmek” terimleri ile ifade edilmektedir. İkrar törenindeki ölmek, iradi bir ölümdür...

Hakk-Muhammed-Ali yani alevi-bektaşi yoluna Teslim-i Rıza ile girecek Can'a önce Rehber eşliğinde Pir tarikat abdesti aldırır...(Bu abdest Maide Suresi 6. ayet) Böylece can bütün Cem-i Azalarıyla işlemiş olduğu günahlara tövbe eder.. Bir daha işlemeyeceğine Tarikat sözü verir...

.İkrar cem-i Hakk-Muhammed-Ali yoluna girecek can'nın ölüm anıdır... " ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK" tir.. İkrar cemi'nin Erenler dilindeki adıdır...
Can yola girerken,


"..Bütün tutkulardan, aşırı isteklerden, dünyaya bağlı geçici dileklerden, eğilmelerden kurtulmaya ve özünü gerçeğe adamaya yani öğretiyi benimseyip yola girmeye -“İkrar (Nasip) Alma”-, “ölmeden önce ölmeyi” kabul eder... Burada can'a Piri telkinde bulunur.. Yol'un çok zorlu olduğunu "demirden "leblebi" olduğunu söyler.. Hatta yapamayacaksa.. Hakk-Muhammed-Ali yoluna girmemesi bile tavsiye edilir...

"GELME GELME, DÖNME DÖNME,, GELENİN MALI DÖNENİN CANI..."


Kişinin kendi isteğiyle maddi ve manevi dileklerinden tümden vazgeçmesiyle (yani iradi olarak ölmekle), mana aleminde, ruh bakımından yeniden hayat bulur..Alevi-Bektaşi inancında Batıni yorumda iradi olarak ölen, yani ikrarını alan can, Dünyaya yeniden gelmiş gibidir... işte Alevi-Bektaşi inancında "İKRAR CEMİ" nin sırr-ı hakikati budur...

Böylece Hakk-Muhammed-Ali yoluna giren Can..

Ahirette ise hesabını veremeyeceği ve " Ah keşke dünyaya tekrar dönsekte bu günahları tekrar işlemesek!! ( Mü'minun Suresi 22/99-100)" dememek için bütün hayatını oruçlu, her anını Allah'ın huzurunda hisserek Salat-ı Daim olmaya çalışır. Ölmeden evvel ölür...

Cenazeme imam oldu nazarım
Öldüren de benim ölen de benim
Mezarımı elim ilen ben kazdım
Ağlayan da benim gülen de benim

Topraktandır cümle beden
Nefsi öldür ölmeden
Böyle emretmiş yaradan

(Aşık veysel)

Böylece insanın son veda anındaki hesaplaşmasını, önceden ikrar töreninde yaşayan Aleviler, kendilerini yeniden doğmuş olarak kabul ederler ve bu olayı da “ikinci doğum” olarak adlandırırlar. Yola girmenin ön koşulu olan “ölmeden önce ölmek”tir...

Dört kapı selâmın verip aldılar,
Pirim huzuruna çekip yettiler;
El ele, el Hakk’a olsun dediler,
Henüz mâsum olup cihana geldim.

Allah Eyvallah, Şeyen İlallah
Cevapla

“Ahiret (Mead) İnancı” sayfasına dön